
12 Eylül 2008
90'ların Sezercik'i:
Emre Belözoğlu


***
Galatasaray'dan ayrılığında -medyanın da etkisiyle- tüm suçu onun üzerine yüklediler. Delikanlı jargonuyla "satıp" gitmişti. "Sağlıklı yaşam için spor yapmıyoruz" demeciyle büyük tepki çekti. Doğruydu aslında dedikleri serikanlı düşününce. Tekmeye kafa uzatan, tek bir darbeyle kariyerin bitebileceği, haftanın 5 gün, yılın 11 ay düz koşan, takımdan ayrı koşan, beşe iki oynayan, taktik maçı yapan, 90. dakika 70 metre depar beklediğimiz bu adamlar sağlıklı yaşam için spor yapmıyordu. Sahil yolunda koşturmak, fitness salonunda 10 dakika kürek çekmeğe benzemez ki futbol. Gelelim ayrılık hikayesine. 13-14 yaşında medyanın önüne çıkmış, hayatında ilk kez para kazanmış- biz ne yapıyorduk 14'ümüzde?- ve ailesinin bütçesine katkıda bulunmuş bir çocuktan bahsediyoruz. Ailesine bir ev almak istiyordu. 500 bin dolar avans istedi sözleşme imzalamadan önce. Verilmedi. Kendi ağzından yazıyorum: "Seni kim alır?" dediler. "Sen bizim evladımızsın" ile yürümez ki bu hayat. Elinde tutmasını bileceksin. Inter, Türk futbolunun en büyük yıldız adayının sözleşmesinin biteceğini öğrendiği an pusuya yattı. Galatasaray'da kimse 18 ve/veya 19 yaşında süren sözleşmesinin neden uzatılmadığını sorgulamadı. Yıllar sonra Ribery 100 bin euro için kaçtığında da ortada bir suçlu yoktu. Inter bonservisini bedavaya getirdiği Emre ve Okan'a (anlamsız bir transferdi) maliyetleri olmadığından hayal ettiklerinden daha yüksek ücret verdi. Emre anlaşmayı yaptıktan sonra Galatasaray'ın kaçırdığı şampiyonlukta kendini sakınmış mıdır? Sakındıysa da bunu hiçbir zaman kasıtlı yaptığına inanmadım. Baliç de aynı yoldan geçti Real Madrid'e giderken...
***
İyi futbolculuktan büyük futbolculuğa geçişte Inter gidilecek belki de en son kulüptür İtalya'da. Orası büyük futbolcuların yatağıdır ve Arjantinli futbolcuların masasından su içebilmek için de iyi futbolcu olmak yetmez. Önce kartvizitinde yazan mevkiyi kaybetti. Inter'de kimse onu "rakip kaleye yakın oyna" emri ile sahaya sürmedi. Her sezon biraz daha kaleden uzaklaştı. Sol iç olarak kullandılar, sol bekte adam kovaladı oynadığı maçlarda. Onu Lazio'ya biri aşırtma, diğeri köşeye zımba; ceza sahası dışından atılmış iki golle hatırlıyoruz Serie A yıllarından. Serie A'da gururumuzdu ama Inter'in maça ekrana geldiğinde; o ya yedek kulübesinde ya da evindeki koltuğundaydı. Herşeye rağmen klasik kanat oyuncusu kullanmayan Ancelotti'nin transfer listesindeydi, sakatlıklar olmasa geride kalan sezonların bir Ambrosini'si olabilir miydi? Bilinmez.

***
Dönelim Premier Lig'e. Inter ne kadar yanlışsa; Newcastle da o kadar yanlış bir kulüptü galiba. O yeteneklerini bir zamanlar rakip yarı saha yayının ötesinde sergilerken; Newcastle'da tandemden topu alan ve en yakınındaki hücumcu gözüken adama veren, kornerleri ve serbest vuruşları yapan bir futbolcuya dönüştü. Ekranda onu çok görmüyor, gördüğümüzde de; ya rakiple dalaşıyor, sarı kart görüyor; ya da sakatlanıp oyundan çıkıyordu. Inter yıllarında en insaflı olanlar bile İngiltere günlerinde ondan artık bırakın Türk Maradona'sı, Türk Hagi'si bile olmayacağını farkındaydı. İşte burada "Sezercik"in Oscar alamayacağını idrak etti o 2 kuşak...
***
İşte bugünün tartışılan, kimilerinin nefret ettiği, kiminin antipatik bulduğu, kiminin forma aşkına yüreğine taş basıp kabul ettiği Emre'yi yaratan da bu futbol gerçeğidir. Bırakalım futbolcular da yorumcular kadar futboldan anlasın öyle değil mi? Emre o "hayal ettiği Emre" olamayacağı gerçeğiyle yüzleştiği, sahada yapmak istediklerini yapamadığı, sakatlıklarının yaptırmadığı, teknik direktörlerin onu kendi sahasına hapsettiği için bu kadar agresif yeri geldiğinde bu kadar eleştiriye kapalı, bu kadar hazımsız. Futbolseverden önce Emre kendinden memnun değil ki. Emre kendini sevmiyor ki artık. Aynaya bakıp, "ben o Emre olamayacağım galiba" dediğinde de Fenerbahçe'nin teklifini kabul edip Avrupa defterini kapattı.
***
Emre, "Galatasaray'dan başka takımda oynamam, Fenerbahçe'ye gitmem" dedi mi? Başkalarına ne dedi bilmiyorum ama onunla 2006 Nisan'ında Kaşıbeyaz restoranda buluştuk ve Galatasaray Dergisi için bir röportaj yaptık. Bana söylediği aynen şuydu: Ben Galatasaraylıyım. Kariyerime yurt dışında devam ediyorum ve dönmek istediğimde o gün şartlar ne olursa olsun Galatasaray'a dönmek isterim. Galatasaray'ı çok seviyorum. Profesyonel hayat bu, Fenerbahçe formasını giymem demiyorum. Çünkü çok fazla olay yaşanıyor. Ben Galatasaray'dan ayrılmak istemiyordum, ama ayrıldım. Ne yapabilirim ki? O yüzden büyük konuşmamam gerekir". Evet büyük konuşmadı Emre; hatta ilk elden Galatasaraylıların okuyacağını bildiği bir yayına... Galatasaray ile de görüştü Fenerbahçe'ye gelmeden önce. Ne Newcastle'a ödenecek bonservis ne de yıllık ücret konusunda anlaşamadı. Galatasaray'ın da mevcut kadrosunda Emre gibi bir oyuncuya ihtiyacı yoktu zaten. Aurelio'nun Sevilla uçağına daha binmediği günlerdi. Neresinden bakarsanız bakın flaş transferdir isterse Newcastle üzerinden gelsin...
***
Sorun, Emre Barcelona'nın Luis Enrique'si olacak mı Fenerbahçe'de? Real Madrid'den Barça'ya giden ve Barça'lıların kucakladığı adam. Yoksa Ronaldo mı olacak? Barcelona'da oynayan ve Real Madrid'e transferinin ilk gününden itibaren tribünlerin içine sindiremediği, iki tarafın da sevmediği adam. Bunu zaman gösterecek. Bugünün futbol gerçeği Aurelio'nun yokluğunda bile Emre'nin ilk onbirdeki yerininin Fenerbahçe taraftarı arasında tartışma konusu olduğudur. Ben onu River Plate'den doğan ve Almanya-İspanya'da yapamayıp geri dönen ve San Lorenzo'ya imza atan D'Alessandro'ya benzetirim. Fizik, mevkii, kariyer gidişatı, agresif ve zor karakteriyle...
***
Türkiye-İsviçre maçını stadyumda milli takım kulübesinin iki sıra arkasında seyrettim. Bırakın maç sonrası olanları, bir gün önce uçağın kapısında başlayan "karşılama organizasyonu"dan bile hala utanırım bir futbolsever olarak. Kendini sevmeyen Emre, İsviçre'liyi tekmelerken aslında kendi geçmişini tekmeliyordu. O Türk Maradona'sı olabilseydi, o maç öyle biter miydi hiç? İşte o sahne Sezercik'in karakolluk olduğu sahneye tekabül eder!
***
7 yıldır Türk futbolundan uzak olan bir adam, nasıl olur da medyayla böyle kanlı bıçaklı olur! Hakan Şükür'ün, Sergen'in delik deşik edildiği bir ülkede Emre'yi kim ne kadar ne zaman eleştirdi ki? Kendine ait hiçbir futbol gerçeğiyle yüzleşmek istemeyen, zaten kendi vicdanında kendini delik deşik eden bu bebek yüzlü adam başkalarının eleştirisini de kaldırabilecek olgunlukta olmadı hiçbir zaman. Ve tabii medyanın çifte standartı. Bu ülkede takım yazarlığıyla hayatını kazananların mirasıdır: Galatasaraylı ise Kezman hakkında bir yazı yazmışsan kesin iftira atıyorsundur. Fenerbahçe'liysen Baros hakkında tek olumlu satır yazamazsın. Okuyanın, taraftarın da ne yazık ki dayattığı budur. Kimse kendini kandırmasın, gazete arşivleri internette mevcut. Emre'nin kariyeri süresince yazılanlar da ortada. Daha geçen sene "ondan lider olmaz" diyenler şimdi "liderlik ona yakışıyor" diyorsa; değişen Emre değil ta kendileri... Bu ülke insanı yurtdışında oynayan futbolcusunun haberini hala kulübünün haberlerinin sayfasında okur. Bakın bakalım Nihat, Necati, Aurelio haberleri nerede? Dün Emre'ye köşelerinde vuranlar bugün saçını okşuyorsa; düne kadar "dönse iyi olur" diyenler bugün" zaten hep sakat" diyorsa Emre'nin ne suçu var?

Mevsimlik Pamuk İşçisi Fowler

Diego Tristan

Gözden Uzak Güiza

Haftasonu Futbol

21.30 E. Frankfurt - Karlsruhe (24)
13.09.2008 Cumartesi
12.45 FK Moskova - Spartak Moskova (Spormax)
14.30 Motherwell - Celtic (Futbol Smart)
14.45 Liverpool - M. United (Spormax)
16.30 Köln - B. Münih (24)
17.00 Blackburn Rovers - Arsenal (Spormax)
19.00 Hacettepe - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.00 Palermo - Roma (Ntv Spor)
19.20 Derby County - Sheffield United (Futbol Smart)
19.30 M. City - Chelsea (Spormax)
20.00 Samsunspor - Giresunspor (D Spor)
20.00 O. Lyon - Nice (Kanal A)
21.00 Barcelona - Racing Santander (Ntv Spor)
21.45 Galatasaray - Antalyaspor (Lig Tv)
22.00 Bordeaux - Marsilya (Kanal A)
14.09.2008 Pazar
15.30 Stoke City - Everton (Spormax)
15.30 Ajax Amsterdam - Roda (Futbol Smart)
16.00 Genoa - Milan (Ntv Spor)
17.30 Rubin Kazan - D. Moskova (Spormax)
18.00 Hannover 96 - B. Monchengladbach (24)
19.15 Sivasspor - Bursaspor (Lig Tv)
20.00 Ç. Rizespor - Orduspor (D Spor)
20.00 R. Madrid - Numancia (Ntv Spor)
21.45 Trabzonspor - Beşiktaş (Lig Tv)
22.00 PSG - Nantes (Kanal A)
22.00 Juventus - Udinese (Ntv Spor) Bant
00.00 Boca Juniors - Independiente (Ntv Spor) Bant
00.30 Caen - S. Etienne (Kanal A) Bant
15.09.2008 Pazartesi
20.00 Altay - Karşıyaka (D Spor)
22.00 Tottenham - Aston Villa (Spormax)
Portekiz Ligi 2008-2009

Messispor?

11 Eylül 2008
Anket: Can mı Canan mı?

Delikanlı Carragher

"For richer or poorer, we’d sold Liverpool to two ruthless businessmen who saw us as a money-making opportunity. They didn’t buy Liverpool as an act of charity; they weren’t intent on throwing away all the millions they’d earned over 50 years… They wanted to buy us because the planned stadium offered a chance to generate tons of cash and increase the value of the club.
“Think how many world-class players that £200million could have brought to the club. Instead if Gillett and Hicks did sell, they or their banks would make a huge profit.
“I felt ill thinking about it.”
"Belçika Maçı Analizi"




10 Eylül 2008
Hakiki Ronaldo



Ronaldo deyince insanların aklına artık ilk Cristiano Ronaldo geliyor. O sahnedeyken Portekizli'yi adıyla da yazmak gerekiyordu. Bu kaçıncı sakatlık, bu kaçıncı geri dönüş. Golcülüğü kadar azmine de hayranım bu adamın. "Saldığı" fotoğraflar dolanıyordu yaz boyu dünya medyasında. İşbaşı yapmış Brezilya plajlarında.
Maradona vs Tsalouchidis
Trapattoni'nin Koltuğu


Yağmur Federer Dedi

9 Eylül 2008
Galatasaray'ın 1987-88 Kuşağı
Arsenal'de Arda Sesleri başlıklı yazının sonunda dipnottur. Galatasaray'ın 87-88 kuşağı üzerine yazmak niyetindeydim. Gecikti, araya bir Beylerbeyi yazısı sıkıştı. Bu sabah Beylerbeyi'nin en yetkili ağzından telefon geldi. Düzeltme yapmamı, yanlış bilgilendirdiğimi söylüyordu. "Beylerbeyi'nin Galatasaray'ın pilot takımı olmadığını; Galatasaray'ın sahip olduğu 2. kulüp olduğunu" belirtti. Hedefin de Bank Asya ligine yükselmek olduğunu ekledi. Bu durumda Beylerbeyi hakkında yazdığım yazı yırtılabilir. Öyle değil mi? Amaç bir üst lige çıkmak ve bunun için Galatasaray altyapısından Anadolu'da kendine üst liglerde takım bulamayan 12 futbolcu alınmış. Amaç Bank Asya Ligi'ne çıkmaksa oraya çıkılınca ne olacak peki? Altyapıdan yetişen oyuncular kademe olarak 3. ligde forma giymek istemiyorlarmış. Bu yaşta bu kapris, pes! Peki tamam 1. lige çıkıldı. Orada ne yapılacak? Her maça galibiyet parolasıyla çıkan bir futbol takımı Süper Lig'e çıkmamak için özel bir çaba mı sarfedecek(?) Ortada bir Oftaş örneği varken; "Hacettepe" deyince saçmalığı yok edemiyorsunuz! Üstelik bu ülkede, kulüplerin B takımları alt liglerde şampiyon oldukları takdirde Süper Lig'e çıkamazlar diye bir kural da yok. Burası İspanya değil ki! 2. Ligdeki Beylerbeyi'nde elbette ki hakeden formayı giyer de; 25 futbolcudan oluşan bir takımda 12 Paf takım oyuncusunu alıp, kadroda 74-81 arası doğumlu 5 futbolcu (Fadıl, Bülent, 2 Uğur, Şener) bulundurmak ne demektir? Kuşaklar arası bağlantı mı?
***
Beylerbeyi'nin amacını saygı duyarım, ama katılmam. Konuyu da 87-88 kuşağına getirmenin vaktidir. Bu ülke medyasında ucuz bir empatidir her daim gençleri savunmak: "Gençler oynasın, gençlerin hakkı yeniyor, Galatasaray muhteşem bir 87-88 kuşağına sahipti" böyle gider bu... Zordur elbet kariyerinin başındaki çocukları eleştirmek. Hayatlarında Paf ligi maç seyretmeyenlerin, gidip geldikleri takımlardaki performanslarından bihaber olanların "Arda, Uğur iyi ise; hepsi iyidir" tümevarımı ile nereye kadar peki?
***
3 yıl arka arkaya şampiyon olmuş, dördüncüsünde Sivas'ın gençlerinin gerisinde kalmış, milli takımlara iki elin parmaklarından fazla oyuncu vermiş, Arda-Uğur gibi Galatasaray onbirine vazgeçilmez iki genç sunmuş bir altyapının başarısı ortada. Peki ne oldu bu 87-88 kuşağının diğer yeteneklerine, yıldız adaylarına? Birşey olmadı. Olamadılar. Su yolunu buldu sadece. Sadece yetenek ise futbolcunun kariyerini belirleyen; burada son noktayı koyup gidelim. Peki ne o zaman?
1- Galatasaray altyapısında Ferhat, Uğur, Sabri gibi seçmelerle gelen gençler olduğu gibi Özgürcan, Arda, Oğuz gibi yeteneklerini başka takımlarda kanıtlayan ve Galatasaray altyapısının takibiyle takıma kazandırılan futbolcular var(dı). Galatasaray altyapısı işleyen bir makine olduğundan yurdun dört bir tarafından gençler ve aileleri ve altyapı oyuncuları bu yetenekleri Galatasaray'a sundular. Özgürcan, Cafercan Antalya'dan, Oğuz Şabankay, Akhisar'dan geldi. Reklamı efektif kılmak için Hürriyet'e vermek gibi. Pis lokantayı Uğur Dündar'a ihbar etmek gibi.
2- 14-15-16-17 yaşlarında kendi yaş gruplarında diğer takımdaki yaşıtlarına hem çalışma şartları gereği, kimi zaman da erken gelişim sonrasında fizik olarak üstünlük kuran gençler, A takım düzeyine geldikleri zaman 2 gömlek aşağıda kaldılar. Karşılarında artık stoper olarak Servet, Gökhan Zan ve Edu'yu bulanlar; 1.70'lik stoperlerin üzerinden vurdukları kafaları vuramadılar elbette. Ya da defansta, kanatta tam tersi!.. (İlker vardı aka R. Carlos. Sol bek. Pinto sırtında taşırdı topla giderken)
3- 21'den başlayan ve 15 yaşa kadar devam eden "yaşaltı" milli takımlar 3 büyüklerin altyapısıyla beslendi. Anadolu'dan futbolcu çağırmak yerine; (Mehmet Topal GS'a gelene kadar milli takımların yanından geçmedi) Galatasaray'ın 87-88 kuşağı paket halinde sahadaydı. Bu gençler dünyayı dolandı, 4-5 pasaport bitirdi, aynı sezon içinde 2 farklı milli takıma çağrıldılar ama gelişim çağında ne fitness çalışacak vakitleri oldu ne de rejenerasyon antrenmanı yapmaktan dayanıklılık ve teknik çalışma yapabildiler sahada. Cafercan kaça pasasport eskitmiştir mesela? Özgürcan kaç ülkeyi görmüştür? Erkan Ferin kaç kez milli formayı giymiştir farklı yaş gruplarında?
4- Galatasaray altyapısında yetişmek; avantaj olduğu kadar da dezavantajdır da kimi zaman. Paf takım yaşın dolduğu tarihte, madem bu ülkede rezerv lig yok, madem bir pilot takımın yok, tek şansın A takımdaki ağabeylerinden birilerini altetmektir ya da onlardan birkaçının takımdan ayrılmasını beklemektir. Pires transferi olsa, Carrusca futbolcu çıksa Arda bu şansı bulabilir miydi? Bilinmez. Özgürcan'ın-yeteneği bir tarafa- Hakan Şükür-Necat-Ümit Karan-Hasan Kabze'nin arkasında şansı neydi? Aydın'ın patlama yapmasını görmek için Hasan Şaş'ın belinin ağrımasını, Kewell'ın sakatlamasını beklemek ne büyük paradoks öyle değil mi?
5- Bugünün futbolunda 17 yaş yıldız olmak ya da ışığını vermek için yeterli. Burada ya da Patagonya'da! Işık varsa, büyük yeteneksen illa ki çıkarsın A takıma. Okan için de böyleydi, Tugay için de, Bülent Korkmaz için de, Emre Belözoğlu için de, PAF takıma iki gömlek büyük gelen Arda için de. Yok mu aksi örneği? Var elbette. Koskoca Barcelona, Fabregas'ı kaçırmış elinden. Elbette ki bu kuşaktan da kaybedilen yıldız adayları olacaktır. Ceyhun, İlyas, Mehmet Eren gibi örnekler mi olacaklar; yoksa Luca Toni gibi 27'sinden sonra mı yıldız olacak içlerinden biri? Bunu zaman gösterecek.
6- Galatasaray'ın 87-88 kuşağı için Baros geldiğinde kullandığım tanımlamayı kullansam yeridir: "Adı, kariyerinden önde giden." Bu gençler milli takım düzeyinde kazandıkları başarılar sonrasında kimbilir belki de bir bilgisayar oyunun kurbanı oldular. "Cafercan kral" diyorlardı o oyunda. Emek verilen her işe saygım vardır ama özellikleri hakkında puantaj yapan arkadaşlar çok mu renklere sevdalıydı acaba? Çok mu şişirdiler kendileri de bu oyunu oynayan adı geçen gençleri? Bu değerlendirmeleri yapanlar Cafercan, Hagi zamanında Malatya maçından sonra "heyecandan adalelerim kilitlendi" dediğinde nerelerdeydiler? CM oynayanlar hayatlarında sahada bir kez izlemedikleri bu çocukları nasıl da gönüllerinine ekranında geleceğin yıldızı yaptılar acaba? "CM yanılır mı?" kimi zaman? Oyun değil ki; bu hayat!
7- Evet, Galatasaray altyapısı başarılı ama üretim fazlası var. Elindeki malı satamadıktan, pazarlayamadıktan sonra 3 vardiya çalışsan ne olur? Galatasaray altyapısından kimi sattı? Kiraladıkları oyunculardan ne gelir elde etti ya da bilabedel hangi takımlara oyuncu verdi? Orduspor ve Gaziantep Büyükşehir Belediye'ye (Suat Kaya) geçmiş ve bu sezonda giden oynayan/ oynamayan oyuncuların hangisinden geri dönüş sağlandı? Beylerbeyi'nden Galatasaray A takımına girebilen oyuncu kim? Oyuncuyu yolladığın takıma, bonservisin 3.takıma satışı halinde bir yüzde versen; kiralayan o futbolcuya başka gözle bakmaz mı? "Konsinye" mi diyelim şimdi bu dünyada uygulanan örneğe...
***
Arda ve Uğur yetenekliydi, üstüne koydular, inatçıydılar, kiralandıkları takımlarda iyi çalıştılar, formayı kaptılar, fizik olarak Süper Lig seviyesine çıktılar, oynamanın özgüveni ile yetiştikleri kulübe döndüler ve artık olmadıkları maçta Galatasaray taraftarını tedirgin getiriyorlar stada...
Ya diğerleri? Hangisinin yeteneği bu kadardı? Hangisinin fiziği gelişmedi? Hangisinin bu yaşta kilo fazlası var? Hangisi iyi çalıştı? Hangisi sabretti? Hangisi vazgeçmedi? Hangisi disiplinden taviz vermedi? Hangisi havaya girmedi? Hangisi doğuştan özgüvene sahipti? Hangisi kendini geliştirmek için kiralık gitmedi? 15 değil; 20 ve 21 yaşındaki futbolculardan bahsediyoruz!
***
Sedat Debreli ile kapatayım bu konuyu. Galatasaray altyapısında golcüydü, olmadı forvet arkası oldu, Suat'ın jübilesinde ön libero oynuyordu. Biraz daha dursa stoper olacak oradan da kale arkasından sahayı terkedecekti. Sedat Debreli, Galatasaray'ın yıldız adayıydı, yetenekliyidi. 1983 doğumlu. TFF. 2. lig'de Türk Telekom forması giyiyor artık! Ben bu satırları yazmaya başladığımdan beri dünya üzerinde kaça baba çocuğunu futbolcu yapmaya karar verdi? Kaç yetenek dünyaya geldi? Kaç gol oldu? Kaç teknik adam, kaç futbolcunun adının üzerine bir çizik attı?
***
Zaman bu akıyor işte.
Barış gelir, Emre Güngör gelir, Yaser gelir, Serkan Kurtuluş gelir; yarın da Ali-Veli gelir. O formayı alır.
Galatasaray'ın 87-88 kuşağı bu kez sahaya değil; sokağa baksın:
"Boğaziçi Üniversitesi iş bulmaz. Boğaziçi mezunu işi alır"
Zaman bu akıyor işte.
Hala Galasaray'da "96 ruhunu" arayan, "geri geldi, gelmek üzere, eli kulağında" diyenler de önüne baksın. "21 gram" (Benicio del Toro'ya selam ederim) ile dönmüyor artık futbol...
***
Beylerbeyi'nin amacını saygı duyarım, ama katılmam. Konuyu da 87-88 kuşağına getirmenin vaktidir. Bu ülke medyasında ucuz bir empatidir her daim gençleri savunmak: "Gençler oynasın, gençlerin hakkı yeniyor, Galatasaray muhteşem bir 87-88 kuşağına sahipti" böyle gider bu... Zordur elbet kariyerinin başındaki çocukları eleştirmek. Hayatlarında Paf ligi maç seyretmeyenlerin, gidip geldikleri takımlardaki performanslarından bihaber olanların "Arda, Uğur iyi ise; hepsi iyidir" tümevarımı ile nereye kadar peki?
***
3 yıl arka arkaya şampiyon olmuş, dördüncüsünde Sivas'ın gençlerinin gerisinde kalmış, milli takımlara iki elin parmaklarından fazla oyuncu vermiş, Arda-Uğur gibi Galatasaray onbirine vazgeçilmez iki genç sunmuş bir altyapının başarısı ortada. Peki ne oldu bu 87-88 kuşağının diğer yeteneklerine, yıldız adaylarına? Birşey olmadı. Olamadılar. Su yolunu buldu sadece. Sadece yetenek ise futbolcunun kariyerini belirleyen; burada son noktayı koyup gidelim. Peki ne o zaman?
1- Galatasaray altyapısında Ferhat, Uğur, Sabri gibi seçmelerle gelen gençler olduğu gibi Özgürcan, Arda, Oğuz gibi yeteneklerini başka takımlarda kanıtlayan ve Galatasaray altyapısının takibiyle takıma kazandırılan futbolcular var(dı). Galatasaray altyapısı işleyen bir makine olduğundan yurdun dört bir tarafından gençler ve aileleri ve altyapı oyuncuları bu yetenekleri Galatasaray'a sundular. Özgürcan, Cafercan Antalya'dan, Oğuz Şabankay, Akhisar'dan geldi. Reklamı efektif kılmak için Hürriyet'e vermek gibi. Pis lokantayı Uğur Dündar'a ihbar etmek gibi.
2- 14-15-16-17 yaşlarında kendi yaş gruplarında diğer takımdaki yaşıtlarına hem çalışma şartları gereği, kimi zaman da erken gelişim sonrasında fizik olarak üstünlük kuran gençler, A takım düzeyine geldikleri zaman 2 gömlek aşağıda kaldılar. Karşılarında artık stoper olarak Servet, Gökhan Zan ve Edu'yu bulanlar; 1.70'lik stoperlerin üzerinden vurdukları kafaları vuramadılar elbette. Ya da defansta, kanatta tam tersi!.. (İlker vardı aka R. Carlos. Sol bek. Pinto sırtında taşırdı topla giderken)
3- 21'den başlayan ve 15 yaşa kadar devam eden "yaşaltı" milli takımlar 3 büyüklerin altyapısıyla beslendi. Anadolu'dan futbolcu çağırmak yerine; (Mehmet Topal GS'a gelene kadar milli takımların yanından geçmedi) Galatasaray'ın 87-88 kuşağı paket halinde sahadaydı. Bu gençler dünyayı dolandı, 4-5 pasaport bitirdi, aynı sezon içinde 2 farklı milli takıma çağrıldılar ama gelişim çağında ne fitness çalışacak vakitleri oldu ne de rejenerasyon antrenmanı yapmaktan dayanıklılık ve teknik çalışma yapabildiler sahada. Cafercan kaça pasasport eskitmiştir mesela? Özgürcan kaç ülkeyi görmüştür? Erkan Ferin kaç kez milli formayı giymiştir farklı yaş gruplarında?
4- Galatasaray altyapısında yetişmek; avantaj olduğu kadar da dezavantajdır da kimi zaman. Paf takım yaşın dolduğu tarihte, madem bu ülkede rezerv lig yok, madem bir pilot takımın yok, tek şansın A takımdaki ağabeylerinden birilerini altetmektir ya da onlardan birkaçının takımdan ayrılmasını beklemektir. Pires transferi olsa, Carrusca futbolcu çıksa Arda bu şansı bulabilir miydi? Bilinmez. Özgürcan'ın-yeteneği bir tarafa- Hakan Şükür-Necat-Ümit Karan-Hasan Kabze'nin arkasında şansı neydi? Aydın'ın patlama yapmasını görmek için Hasan Şaş'ın belinin ağrımasını, Kewell'ın sakatlamasını beklemek ne büyük paradoks öyle değil mi?
5- Bugünün futbolunda 17 yaş yıldız olmak ya da ışığını vermek için yeterli. Burada ya da Patagonya'da! Işık varsa, büyük yeteneksen illa ki çıkarsın A takıma. Okan için de böyleydi, Tugay için de, Bülent Korkmaz için de, Emre Belözoğlu için de, PAF takıma iki gömlek büyük gelen Arda için de. Yok mu aksi örneği? Var elbette. Koskoca Barcelona, Fabregas'ı kaçırmış elinden. Elbette ki bu kuşaktan da kaybedilen yıldız adayları olacaktır. Ceyhun, İlyas, Mehmet Eren gibi örnekler mi olacaklar; yoksa Luca Toni gibi 27'sinden sonra mı yıldız olacak içlerinden biri? Bunu zaman gösterecek.
6- Galatasaray'ın 87-88 kuşağı için Baros geldiğinde kullandığım tanımlamayı kullansam yeridir: "Adı, kariyerinden önde giden." Bu gençler milli takım düzeyinde kazandıkları başarılar sonrasında kimbilir belki de bir bilgisayar oyunun kurbanı oldular. "Cafercan kral" diyorlardı o oyunda. Emek verilen her işe saygım vardır ama özellikleri hakkında puantaj yapan arkadaşlar çok mu renklere sevdalıydı acaba? Çok mu şişirdiler kendileri de bu oyunu oynayan adı geçen gençleri? Bu değerlendirmeleri yapanlar Cafercan, Hagi zamanında Malatya maçından sonra "heyecandan adalelerim kilitlendi" dediğinde nerelerdeydiler? CM oynayanlar hayatlarında sahada bir kez izlemedikleri bu çocukları nasıl da gönüllerinine ekranında geleceğin yıldızı yaptılar acaba? "CM yanılır mı?" kimi zaman? Oyun değil ki; bu hayat!
7- Evet, Galatasaray altyapısı başarılı ama üretim fazlası var. Elindeki malı satamadıktan, pazarlayamadıktan sonra 3 vardiya çalışsan ne olur? Galatasaray altyapısından kimi sattı? Kiraladıkları oyunculardan ne gelir elde etti ya da bilabedel hangi takımlara oyuncu verdi? Orduspor ve Gaziantep Büyükşehir Belediye'ye (Suat Kaya) geçmiş ve bu sezonda giden oynayan/ oynamayan oyuncuların hangisinden geri dönüş sağlandı? Beylerbeyi'nden Galatasaray A takımına girebilen oyuncu kim? Oyuncuyu yolladığın takıma, bonservisin 3.takıma satışı halinde bir yüzde versen; kiralayan o futbolcuya başka gözle bakmaz mı? "Konsinye" mi diyelim şimdi bu dünyada uygulanan örneğe...
***
Arda ve Uğur yetenekliydi, üstüne koydular, inatçıydılar, kiralandıkları takımlarda iyi çalıştılar, formayı kaptılar, fizik olarak Süper Lig seviyesine çıktılar, oynamanın özgüveni ile yetiştikleri kulübe döndüler ve artık olmadıkları maçta Galatasaray taraftarını tedirgin getiriyorlar stada...
Ya diğerleri? Hangisinin yeteneği bu kadardı? Hangisinin fiziği gelişmedi? Hangisinin bu yaşta kilo fazlası var? Hangisi iyi çalıştı? Hangisi sabretti? Hangisi vazgeçmedi? Hangisi disiplinden taviz vermedi? Hangisi havaya girmedi? Hangisi doğuştan özgüvene sahipti? Hangisi kendini geliştirmek için kiralık gitmedi? 15 değil; 20 ve 21 yaşındaki futbolculardan bahsediyoruz!
***
Sedat Debreli ile kapatayım bu konuyu. Galatasaray altyapısında golcüydü, olmadı forvet arkası oldu, Suat'ın jübilesinde ön libero oynuyordu. Biraz daha dursa stoper olacak oradan da kale arkasından sahayı terkedecekti. Sedat Debreli, Galatasaray'ın yıldız adayıydı, yetenekliyidi. 1983 doğumlu. TFF. 2. lig'de Türk Telekom forması giyiyor artık! Ben bu satırları yazmaya başladığımdan beri dünya üzerinde kaça baba çocuğunu futbolcu yapmaya karar verdi? Kaç yetenek dünyaya geldi? Kaç gol oldu? Kaç teknik adam, kaç futbolcunun adının üzerine bir çizik attı?
***
Zaman bu akıyor işte.
Barış gelir, Emre Güngör gelir, Yaser gelir, Serkan Kurtuluş gelir; yarın da Ali-Veli gelir. O formayı alır.
Galatasaray'ın 87-88 kuşağı bu kez sahaya değil; sokağa baksın:
"Boğaziçi Üniversitesi iş bulmaz. Boğaziçi mezunu işi alır"
Zaman bu akıyor işte.
Hala Galasaray'da "96 ruhunu" arayan, "geri geldi, gelmek üzere, eli kulağında" diyenler de önüne baksın. "21 gram" (Benicio del Toro'ya selam ederim) ile dönmüyor artık futbol...
Real Madrid Forveti

Barcelona Forveti
8 Eylül 2008
Del Bosque Usulü İspanya

Casillas; Sergio Ramos, Puyol, Albiol, Capdevila; Senna, Xavi, Iniesta, Cesc (Xabi Alonso, dk.65), Capel (Cazorla, dk.72); Villa (Guiza, dk.84). İspanyol milli takımının 2010 eleme grubu ilk maçında Bosna-Hersek'i David Villa'nın golüyle 1-0 deviren kadrosu. Euro 2008'i kazanan kadro hala akıllarda. Yeni teknik adam Del Bosque elinde 30 yaş üstü bir takım olmadığından yaklaşık aynı kadroyla devam ediyor. Her yeni hoca devrim meraklısı değil yani! Fernando Torres'in sakatlığında Fabregas forma giydi.
David Silva bileğinden ciddi sakat (3 ay). Kadrodaki yeni isim Capel. Fenerbahçe-Sevilla eşleşmesi öncesinde Capel'i çok yazdım çizdim. 2x90'da iyi değildi. "Bu mu Capel?" yorumları da geldi. Aragones'in kadrosunda yoktu. Ben 2010 kadrosuna kesin girer gözüyle bakıyordum. Del Bosque'den formayı kaptı. İspanya-Türkiye kapışmalarına daha çok var ama o kanattaki savunmacı Gökhan Gönül'ü de sorgulamak lazım. Suratından düşen bin parça, formsuz, isteksiz ve asabi. "Bitse de gitsek" tadında çıkıyor maçlara. Daha iyi bir sağbek yok bu ülkede. Gökhan Gönül Fenerbahçe'de kendini ispat edene kadar da; başkaları "en iyi sağ bek"ti. Öyle ya da böyle doluyor herkesin yeri, kapıyor birileri formayı. Derdi ne ise çaresini bulsa ya da bulsalar...

Laudrup Spartak Moskova'da

Vur Napoli'ye

Köprüden Önce Son Çıkış

7 Eylül 2008
Fatih Terim ve Newcastle?

Ricardo Oliviera

Barcelona Forveti

Mamma Mia


Kaydol:
Kayıtlar (Atom)