5 Ocak 2008

Federico Insua

Güney Amerika'lı futbolcuların 1. Avrupa seferinde hayalkırıklığı yaratıp 2. gelişinde parlak bir kariyer çizenleri de var. Mesela Fenerbahçe'de Alex. Ben 2 denemesinde çakılan bir adamdan bahsetmeden; Ortega ve 2. de çakılan Gallardo örneklerini vereyim ve adamımız Federico Insua'ya atayım pası. Bir dönem bizim spor sayfalarınızın gözdesiydi. Galatasaray'a gelecek-geliyor derken gelmedi. İlk denemesini La Liga'da yapmıştı, ufak takımda, Malaga'da. 2. sefer Bundesliga'ya oldu. B.Monchengladbach'ın rezalet sezonunda forma giydi. Pası attığında ona geri verecek adam yoktu o takımda. Insua bir kez daha havaalanının yolunu tuttu. Bileti bu kez Meksika'ya kestirdi. Club America'ya. Bir yolu daha varmış falında haberi yokmuş. Diz bağlarını kopardı ve en az 6 ay top oynayamayacak. Boca'nın doktoru elinde neşter onu bekliyor. Insua 28 yaşında. 3. kez gelir mi Avrupa'ya?

Futbol ve Graffiti #6

Klavye Yatağında Magazin Sote

Gazetelerin haftasonu eklerinde restoran, bar tanıtan magazincilerin köşe yazılarını okumak pek keyifli oluyor. Bir isime takılmış değilim; ortak bir sıkıntıları var, onu anlatayım. Şimdi bu arkadaşlar yeni bir restoran tanıtırken; tahmin ediyorum mönüyü-tdk şunu menü yapsa da kurtulsak bu arada- alıp gazeteye geliyor. Sonra eğlence başlıyor bizim için. Son yıllarda bizim memlekette de detaylı mönü modası var. Sanırsın bütün restoranlar 3 Michelin yıldızlı. Atıyorum adam ızgara lüfer koymuş mönüye ve şöyle buyurmuş: Izgara levrek, roka taneleri, haşlanmış patates ve kırmızı soğan ile. 40 yıldır yediğimiz ızgara lüfer ve olağan garnitürü aslında bu. Neyse arıza magazinci arkadaşların yazılarında patlıyor. O garip yemek isimlerini her seferinde yanlış yazıyorlar. Yabancı dildeki yemek isimlerini yazarken peşlerinden koşturacak bir Hakkı Devrim de yok tabii. Bir örnekle devam edeyim Yılbaşı öncesinde biri yazmış: Şampanya, bilini ve smetana eşliğinde havyarla başlayan lezzet şöleni, egzotik meyveli kaz ciğeri, porçini, kuşkonmaz ve balsamik özü soslu karides salatası, trüf mantarlı linguine. Bunu yazan smetana nedir biliyor mu? Balsamik özü sos ne kardeşim? Sirke işte ya. Egzotik meyveli kaz ciğeri dediği konserve ciğerin yanına attırılmış iki dilim kividir. Trüf mantarını kim kaybetmiş, bunlar bulmuş. Ya trüf de; ya da keme. O da Mayıs'ta olur. Böyle gider bu gariplikler... Gidiyoruz Hüsrev'e; 1 kuru diyoruz mesela. Garson geliyor masaya; "kuru fasulye az pilav yatağında ve karışık turşu parçalarıyla"mı diyor bize. Restoranların o garip mönülerini gazetelere kopyalayıp yapıştıran magazinciler sabaha karşı Apik'e gittiklerinde böyle mi sipariş veriyorlar: "Sarımsak esintisi ve sirke damlaları eşliğinde kalın dilimlenmiş dana işkembesi çorbası lütfen?". "Beye bir tuzlama" diyor buna garson bizim buralarda...

Emra Tahirovic

20 yıl önce bizim ligde oynarlardı. Sonu -iç'le bitenler. Spikerlerin imanı gevremişti iç, iç diye. Sonra o trafiği belki de bir savaş değiştirdi. Aslında büyük bir araştırma konusu bu, hatta yapılmıştır da Avrupa'da belki: "Yugoslavya'nın parçalanması sonrasında İskandinav ülkelerine giden ailelerin çocukları. En tanınmışı elbette Zlatan Ibrahimovic. Bizim ülke futbolunun altyapısı bu trafikten faydalanamadı. Gündemde olan bir diğer isim ise Emra Tahirovic. Bosna'lı Tahir işte! 1987 doğumlu. İsveç'te yetişti, forvet, halen Lille forması giyiyor. Torino gelecek sezon için işini bitirmiş, Serie A'ya gelecek. Tabii Zlatan olması için 40 fırın ekmek yemesi lazım.

A. Madrid Kapalı Gişe

Atletico Madrid 2. lige düştüğünde 40 bin kombineyi oynadı diye çok yazılıp, çizilmişti, ben de öyle bilirdim. Doğru rakam 1999 yılında 2. ligde 23. 742 miş. Bu sezon ise kulüp tarihinin en fazla kombine satışını yapıp, rekoru geliştirdiler. V.Calderon'da 54.824 koltuğun 47.021'i satıldı. Bu rakam geçen sezon 45.084 idi. Son 10 yılda ortalamaları yüzde 100 arttırdılar ve yeni stadları 70 bin kişilik olacak.

Gündüz Tekin Onay

Başka topraklarda doğup bu hizmetleri yapsaydı çoktan bir stadın girişine heykelini dikmişler, hakkında en az 1-2 kitap yazmışlardı. Sergen-Tümer bir arada oynar mı? Hakan Şükür bıraksın mı? Kendi kuşağının futbol adamları bu anlamlı(!) tartışmaları yapıp ekranda birbirlerini yerken, o yeni Sergen'ler, Tümer'ler, Hakan'lar nasıl yetişir; buna kafayı yordu. Proje adamı, altyapı mimarı, Futbol Köyü'nün kurucusu Gündüz Tekin Onay da gitti. Ardında binlerce döküman, yüzlerce sunum, sayısız futbolcu ve 2 evlat: Biri Galatasaray bayan basketbol takımının efsane ismi Zeynepgül; diğeri memleketin en iyi futbol bilen anlatan adamlarından Güntekin Onay. 66 yaşındaydı. Futbolu severdi. Toprağı bol olsun...

4 Ocak 2008

Sergio Ramos'un Fiyatı

Milan'da sezon sonu Maldini, Cafu emekliye ayrılıyor. Defansa adam lazım tabii. Gözlerine kestirdikleri adam da Sergio Ramos. Real Madrid'i yoklamışlar hafiften var mı niyetiniz diye. Gelen cevap olumlu! Ödeyin bonservisini alın. Peki bonservisi ne kadar? 180 milyon euro. Kağıt üzerinde duyduğum en yüksek bonservis bu arada La Liga'da. Bence az bile 180 milyon! Sergio Ramos 250 milyon eder..

Futbol Kulübü

Bu 2 isim yanyana gelirse o program illa ki seyredilir. Okay Karacan ve Mehmet Demirkol. Her Pazartesi saat 21:00'de Habertürk'de yayına gelecek bir programa başlıyorlar: Futbol Kulübü.

Haftasonu Futbol

5 Ocak Cumartesi
15:00 Diyarbakır Diski - Beşiktaş (Lig Tv)
17:00 G. Rangers - Dundee United (Business Channel)
19:00 Bursaspor - Galatasaray (Lig Tv)
21:00 Mallorca - Barcelona (NTV)
23:00 Espanyol - Villarreal (NTV)
6 Ocak Pazar
16:00 Motherwell - Celtic (Business Channel)
19:00 Kayserispor - Fenerbahçe (Lig Tv)
20:00 Real Madrid - Zaragoza (NTV)
22:00 Sevilla - Real Betis (NTV)

3 Ocak 2008

Yabancı Madde

Futbol tarihinden tribünden daha büyük çapta bir şey atılmış mıdır acaba? Biz de telefon atan ve ayakkabısını fırlatan var. Figo'ya domuz kafası, J&B şişesi atmışlardı Camp Nou'da. Yeni bir hikaye değil bu; daha önce yazmıştım ama foto bu kadar esaslı değildi. 6 Mayıs 2001'de San Siro'da Inter-Atalanta maçı. Bergamo'dan gelen Atalantalıların iki motorunu el koyuyorlar Inter'liler. O motorlardan biri budur işte. O gün golleri atan Vieri ve Recoba bugün başka takımlarda. Inter bu maçtan 1 hafta sonra Milan'dan 6 yiyor...

Michelle Weweje

4-4-2 Türkiye Ocak 2008

4-4-2 Türkiye'nin Ocak 2008 sayısı muhteşem. Hala satır satır okumaya vakit bulamadım ama hızlı ne var ne yok diye konulara baktığımda harika bir iş çıkardıklarını söyleyebilirim. Sadece Hasan Şaş portresi için bile almak lazım. Hasan Şaş'ın hemşehrisi Adana'lı İsmail Annıkızıl yazınca farkını da ortaya koymuş. Özellikle yazının son bölümü birçok insanın suratında tokat gibi patlayacaktır. Son yıllarda futbol dünyasında okuduğum en güzel portre.

Katsusuke Yanagisawa

Ofisin 5 kat merdivenlerini çıkarken nefesimiz kesiliyor. Katsusuke Yanagisawa, 71 yaşında Everest'in zirvesine çıktı...

Marie Meyer


Banega ve Abreu

Ever Banega'nın Valencia'ya transferi resmileşti. Arjantin'de Valencia'nın sadece 40 lig maçına çıkmış Banega'ya 18 milyon euro bonservis ödemesi güzel bir kazık olarak nitelendiriliyor. Bu transfer Valencia'da Aurelio transferini rafa kaldırır. EU dışı 3 oyuncu ilk 11'de oynar kuralı Aurelio'ya kapıda bırakır gibi. Boca parayı aldı ama kan kaybetti. Ezeli rakibi ise Sebastian Abreu'yü kadrosuna kattı. Diego Simeone'nin transfer listesindeydi Uruguaylı forvet. Meksika'dan Tigres'den geldi. 1976 doğumlu.

Sıfır Bonservis

Serie A'da 2007-2008 sezonu sonunda sözleşmeleri bitecek olan futbolcular. Bedava bunlar, şimdilik...
ATALANTA: Ivan, Langella
CAGLIARI: Bizera, Budel, D'Agostino
CATANIA: Edusei, Minelli, Nardini, Sabato, Silvestri, Sottil
EMPOLI: Adani, Ascoli, Balli, Vanigli
FIORENTINA: Liverani, Ujfalusi, Vieri
GENOA: Bega, Danilo, De Rosa, Juric, Scarpi
INTER: Dacourt, Figo, Solari
JUVENTUS: Birindelli, Nedved, Van Strattan
LAZIO: Ballotta, Tare, Vignaroli
LIVORNO: Balleri, A. e E. Filippini, Galante, Pavan, Rezaei, Vidigal
MILAN: Cafu, Ronaldo, Sergihno
NAPOLI: Capparella, Cupi, Gatti, Maldonado
PALERMO: Fontana, Tedesco
PARMA: Bucci, Cardone, Coly, Couto, Morfeo, Pavarini
ROMA: Ferrari, Kuffour, Pit
SAMPDORIA: Sala
SIENA: Alberto, Bertotto, Chiesa, De Lazzari, Locatelli, Manninger, Fortin
TORINO: Corini, Lazetic.
Diego'dan katkı: Crespo - Inter/Cordoba - Inter/Spinesi - Catania/Inzaghi - Milan/Tristan - Livorno/Brighi - Roma/Modesto - Reggina/Jorgensen - Fiorentina/Amoruso - Reggina/Volpi - Sampdoria

Futbol ve Graffiti #5

(3) Haluk Karahan'dan...

2 Ocak 2008

Valeri Domovchiyski

Beşiktaş'ın Holosko'ya ödediği rakamı ilk duyduğumda aklım almadı; şimdi bu satırları yazarken de almıyor. Avrupa'da transfer piyasasının bir kantarı varsa eğer; Holosko, 5 milyon euro+2 futbolcu etmez. Bulgarların yetiştirdiği bir golcüden devam edeyim: Valeri Domovchiyski. 1986 doğumlu. Levski Sofya'da forma giyiyor. 116 maçta 51 gol var(edit) Blackburn Rovers scout'u uzun zamandır peşindeydi. Ben hangi takıma gideceğinden çok; bonservisinin ne kadar olacağını merak ediyorum Valeri Domovchiyski'nin. Holosko için sağlamayı bu transfer üzerinden yaparız belki...

Selanik Derbisi

Komşu'dan bir derbi ensantanesi. Selanik derbisi: Aris-Iraklis. Kaleciyi yakın markaja alan 3'lü Aris taraftarı. Aris'li bu 3'lünün rivayete göre bir diğer vukuatları, Paok ile derbi günlerinde Selanik'te siyah-beyaz renkteki kedileri öldürmeleriymiş. Böyle de psikopatlar var işte Komşu'da...

Futbol ve Graffiti #4

Ezequiel Garay

Bu kadar güzel, lirik ismi olan adam; kötü futbolcu olsa yazık olurdu: Ezequiel Garay. 1986 doğumlu. Arjantinli. Racing Santander'de forma giyiyor ve Avrupa liglerinde en fazla gol atan defans oyuncularından biri. Takımının penaltılarını kullanıyor. Geçen sezon 8 penaltı, 2 frikiği var. Yıllardır hep derim; kafayı Güney Amerika'dan topçu almaya takanlara. Defans oyuncusu alacaksan; Arjantin'den alacaksın, onlar çocuk yaşta tekmeye kafa uzatmayı öğreniyorlar. Ezequiel Garay bu sezon illa ki bir transfer yapar. Bu kadar yetenekli bir adamı Racing Santander'de bırakmaz büyükler. Cannavaro mesela, memleketi Napoli'ye döner, Real Madrid de bu Arjantinli'yi alır. Kim bilir?

Old Trafford ve Ruhsuzlar

Bir başkası değil; Alex Ferguson sallıyorsa eğer tribündeki taraftara dikkatli dinlemek lazım. İskoç daha adının başına sir'i eklemediği, teknik adamlıkta emekleme yıllarında sokaktan taraftar -(1974'de east stirling'i çalıştırdığı sezonda; maçtan birkaç saat önce elinde megafon sokak sokak gezip taraftarı maça davet ederdi) toplamış adamdır. 2008'in ilk gününde Manchester United yine kazandı sahasında, 10 maçtır da kazanıyorlar zaten Old Trafford'da. İlginç olan bu değil elbette, Alex Ferguson'un maçtan sonraki demeci: Stad, cenaze gibi diyor ve tribünlerdeki atmosferin yedi ceddine saydırıyor İskoç. The Guardian kaçırmamış; hemen yıllar önce Roy Keane'nin karidesli sandviç yiyen taraftar demecine gönderme yapmış. Old Trafford'da değişen bir şey yok. Peter Kanyon geçti oralardan. Onun işi bu! Futbolun ruhuna değil ama tribünlerin ruhuna el-fatiha okutmak...

Pierre Alain Frau ve 3 L

Bir golcü için çok maçını izlemeseniz de kimi zaman sezonda oynadığı maç attığı gol istatistiğini içeren basit özgeçmişi çok şey anlatır. Pierre Alain Frau örneğinde olduğu gibi. 17 yaşında, 1997'de Sochaux'da profesyonel oluyor, ilk transferini yapmak için tam 7 sezon bekliyor. 7. sezonda da tavan yapıyor zaten, 36 maç 17 gol. O.Lyon'un transfer listesine girebilmek için yeterli bir istatistik. İlk sezonunda 32 maç, 7 gol. İkinci sezon için elbette ki yetmiyor bu performans, kenara alınıyor, 4 maç ve golsüz bir sezon artı sakatlık. Sonra bir sezon Lens, 20 maç 5 gol. Son 2 sezon da Paris Saint Germain'de geçiyor. Paul Le Guen'den formayı alamıyor, takım da rezalet zaten. Frau daha 27 yaşında. Paris Saint Germain, ara transferde Lille'e sattı, 3 milyon euro'ya.Lyon, Lens, Lille. 3 L'yi tamamladı Frau...

Gisele

30 Aralık 2007

Truva Atı Jorge Valdano

Real Madrid'de 3 Fernando'nun (Hierro, Redondo, Morientes) kulüpteki hazin sonlarının hikayesini yazmak niyetindeydim bir zamandır. Onlara anlatabilmek için Jorge Valdano'dan başlamanın doğru olduğunu düşündüm sonra. Yaptıkları ve yapamadıklarıyla bence La Liga tarihinin son 15 yılını yazan adamdır Valdano. Futbolculuğu zamanında bugün gibi naklen yayınlar yok. Raul'un attığına da kaçırdıklarına şahidiz, Valdano'nun topçuluğuna uzun cümleler kurdurtmuyor zaman. 86 Dünya Kupası'nda coşmuştu. Eh bir de Real Madrid'in Camacho, Santillana, Martin Vasquez, Maceda, Hugo Sanchez, Gordillo'lu kadrosuyla çıktığı Avrupa kupası maçlarından hatırlar bizim kuşak. Kramponları çıkartıp ceketi giydiğinden beri ise La Liga'nın kaderini belirleyen adam oldu Arjantinli. 3 Fernando'ya uzanan hikaye de Real Madrid genç takımını çalıştırdığı dönemle başlar. Barcelona, Cruyff yönetiminde ligde ikide 2 yapmış, Valdano, Tenerife'nin başında o sezon. Real Madrid son hafta Tenerife'de şampiyonluğu veriyor. Hain evlat Ökkeş değil; Valdano işte. Ertesi sezon deja vu. Yine Tenerife yine Valdano, yine son hafta. Cruyff'un o efsane kadrosu Dream Team olduysa; biraz da bu eski Real Madrid'li sayesinde oldu işte. Real Madrid yönetimi kaçan 2 şampiyonluk sonrasında başımıza bela mısın kardeşim deyip takımın başına getirdiler Valdano'yu. O da kırmadı takımı şampiyon yaptı o sezon. Raul'un çıkış yaptığı sene. Yıllar sonra Raul ilk evladına onun ismini verecekti. Vefa sadece İstanbul'da yok tabii. Ertesi sezon Valencia'yı çalıştırdı Valdano. Real Madrid'in tekrar kapısından girdiğinde başkan Florentino Perez idi. Perez, "işi bilen" Valdano'ya takımı ve kasayı emanet etti. Perez'in yıldız manyağı olduğu yıllar. Luis Figo'nun geldiği sezon Fernando'ların Arjantinlisi kapı önüne konuldu. Redondo'nun Milan'a transfer haberi sonrasında Madrid havaalanını taraftar bastı. O, Redondo bir zamanlar Valdano ile Tenerife'de beraberdi. Arkasından Zidane, Ronaldo derken sıra diğer 2 Fernando'ya geldi. Üçünün de ortak özelliği Raul'un en yakın arkadaşları olmasıydı. Raul'un geçen sezon gelen şampiyonluğa kadar 3 sezon rölantide gitmesini de buna yorarlar oralarda. Ve tabii Vicente del Bosque. Del Bosque ve Hierro'yu bir günde uçurdular Real Madrid'den. Hierro bayrak adamdı. O gittikten sonra Cannavaro gelene kadar - o bile yalandan oynadı geçen sezon- iflah olmadı Real Madrid defansının göbeği. Gelen ya kafadan sakat çıktı ya da takımı yaktı. Bu sezon 30 milyona gelen Pepe mesela... Perez döneminde Valdano'ya 2 milyon euro'ya teklif edilmişti, Arjantinli ve başkan defans oyuncusunun forması satmaz diye almamışlardı Pepe'yi. Ronaldinho'yu almak varken gidip Beckham'ı aldılar, Brezilyalı çirkin, İngiliz yakışıklıydı, forması satıyordu. Fernando'ların üçüncüsü Morientes. Ronaldo'yu aldıları sezon gitmesi için ellerinden geleni yaptılar. Bir sezon dayanabildi Morientes, ertesi sezon Monaco'ya kiraladı, intikamını attığı golle aldı Valdano'dan. 3 Fernando'ya dair anlatacak ne kaldı ki?
Hierro, Araplardan para kazandı, Premier Lig'de forma giydi, Morientes Liverpool'da üzdü, Valencia'da idare ediyor, Redondo sakatlıktan çok çekti Milano'da. Jorge Valdano, 15 yıl önce teknik direktör iken Barça'ya 2 şampiyonluk kazandırmış Real Madrid'liydi. 15 yıl sonra Ronaldinho'yu almayarak 2 şampiyonluk daha armağan etti. Başkan Florentino Perez ile artık gitme vakti geldiğinde kulüp başkansız kalmayacaktı elbette. Emanetçi de olsa bir başkan seçti Madrid kulübü. Tesadüf işte yeni başkanın adı Fernando Martin idi... Valdano bugün kulüp yönetiminden uzakta. Kurduğu kadro sıfır çekti, fiyasko sonrasında yeni başkan Calderon kadroyu gençleştirme operasyonunu Mijatovic'e verdi. Barça'nın Truva Atı(!); Valdano ise İspanyol televizyonlarında yorumculuk yapıyor. Real Madrid, Fernando'suz kaldı mı? Kenarda da olsa; var bir Fernando. Kimilerine göre "yeni Redondo": Fernando Gago...

Son Nefes #2

Son Nefes listesine Antonio Puerta 'dan sonra Motherwell kaptanı Phil O'Donnell da eklendi..

Ever Banega

Boca Juniors, kapanış ligi için Riquelme'yi getirdi ama elindeki kadrodan kayıp vermeden lige başlayabilecek mi işte o meçhul. Palacio için O.Lyon yazılıp, çiziliyordu 2-3 ay önce. Ondan bir ses yok ama Ever Banega için Juventus ve Valencia kapışıyor. Tiago ve Almiron patlayınca yeni transfer peşinde koşan Juve'nin teklifi 15 milyon euro. Koeman ile "temizlik" operasyonu yapan Valencia ise Boca Juniors'a 18 milyon euro teklif etmiş. Sezon başında Zigic'e de 20 milyon verdiler, adam 200 dakika anca forma giyebildi. Banega'yı çok fazla izleme şansım olmadı, Milan ile oynanan finalin ilk yarısında topçuyum dedirtti ama. 1988 doğumlu ve Boca altyapısından yetişme.

Gretchen Mol

Futbol ve Graffiti #3

Futbol ve Graffiti #2

Meksika'daki Maracana

Lig tatil, transfer haberi yazmak lazım. Dikkat etmek lazım tabii. Maracana Stadı'nı Meksika'ya götürürsen, Vagner Love'u İstanbul'a nasıl getirirsin? Hele bir de "Vagner Love'in fiyatı düştü, 10-15 milyon euro'ya bu iş bitebilir"finali var ki haberde! Sanırsın adam Drogba. Bunun "düşmüş" fiyatı 15 milyon euro mu?

Valery Karpin

Real Sociedad belki de onun yerini dolduramadığından - o kadar basit değildir elbette- küme düştü. La Liga'nın en iyi yabancılarındı. Valery Karpin 38 yaşına gelmiş. 2 yıl önce futbolu bırakmıştı. Vigo'da yaşıyor, Los Lunes Al Sol ile sevdiğimiz şehirde. Futbolla pek alakası yok; profesyonel bisiklet takımının -Karpin Galicia- patronu olmuş...

Ayıp Ettin Tuncay

Maksat kahvaltı değil sigara altlığı, kanalın birinde bahis yorumu yapıyor vatandaşın teki. Bu bahis yorumcularının egoları kantara sığmaz. O nasıl kendine güvendir kardeşim? Bırak anlattıklarından suratında belli o ligden anlamadığı. Çaydan bir yudum alıyorum, Portsmouth'u çok beğeniyorum fark atar diyor, zeytini ağzıma atıyorum, M.Brough hakkında ne söylediysem çıktı, hiç şansları yok diyor. Zeytinin çekirdeği ağzımda, vay be diyorum... Malum İstanbul trafiği, koşturmaca, maçı izleyemiyorum; trafikten Bayan B.'yi aradım, hastaymış, geçmiş olsuna. Bay S. ekran başında. Nasılsın, iyileştim derken; kim attı Tuncay attı. Golün adı Tuncay. Ne derseniz ondan. Golün üzerinden bir Tuncay analizi yapıyoruz memleketin en iyi futbol bilen bayanıyla. Sonucu yazayım. Tuncay'ın golüyle M.Brough maçı 1-0 kazandı deplasmanda. O bahis yorumcusu çok bilmiş; havasını aldı. Peki ya Tuncay? Sezon başından beri "ufak" takıma gitti diye eleştirilen, kötü oynadığında yandan yandan göbek atılan Tuncay? Hadi dürüst olsun spor medyası. Şiştiler, şişiyorlar bugünlerde. Hayallerindeki senaryo bu değildi. Tuncay madara olmalıydı oralarda, sonra pişmanım deyip geri dönmeliydi. Sonra birileri köşelerinde "ben sana dememiş miydim Tuncay!" yazmalıydı. Ayıp ama Tuncay...