
"15 yıl önce sağ açığın kestiği ortayı hatırlarsınız değil mi, 8 numaranın vurduğu kafayı, hani düşük konçlu bir futbolcunuz vardı, inceceydi, 5 yıl önce o hakemin çıkardığı kırmızı kart haksızdı." Sohbet konusu oyunsa; severiz biz değil mi eski maçları? Futbol hafızalarına en çok güvenenler o muhabbetlerin kralı olurlar masada. "Söyle lan Mehmet kim yaptırmıştı o penaltıyı, hakemi kimdi 95'deki derbinin." Şıp diye verirler cevabı. Ya kendimize ait oyun hikayelerimiz. En son ne zaman vurduk topa? Ne zaman astık doksana? Kimin çelmesiyle dizimiz kanadı? Kim bastı bileğimize tekmeyi?
İtiraf edeyim kafa karıştıran bir anketti.
"Kramponunuz var mı?" sorusu ve "var/yok/vardı/hiç olmadı" şıkları... Basit olan evet/hayır'dı. Mantık aramayın zaten. Ben bir resmi görmek istedim. Bu oyunu seven her 3 insandan birinin hiç kramponu olmamış. Yine yaklaşık her üç insandan biri o "vardı" şıkkını seçerken; bize "Yahu bizden geçti, göbeklendik, evlendik, çoluk cocuğa karıştık" diyor ya da "Saha mı kaldı kardeşim, uzun yıllar oldu, halı sahalara geçtik" diye fısıldıyor. Ve %27 "kramponum var" diyor. Bu; "Oynuyorum, vidaların toprağa, çime nasıl tutunduğundan, betona geçtiğinde çıkan sesten haberim var diyor" ya da "Bu oyunu çok sevdiğimden bir çift aldım, bir gün lazım olur diye attım köşeye"... Kimbilir... Elbette ki oy kullananların yaşı, yaşadığı yer de etkilemiştir ama dedim ya sadece basit resmi görmekti amacım..
Lakin hepimizin bir forması var, renkleri babadan, amcadan, kuzenden, mahalledeki çoğunluktan, yaşadığımız şehirden, semtten vs. emanet. "Taraftarım" diyen kendi maçını oynuyor. Yıllardır bu memleketin stadyumlarında, salonlarında ter döküp, maç kazanıyoruz. Biz kazandığımızı, bizim kazandırdığımızı düşünüyoruz. Sahadakilerin bir bok yediği yok! Spor yapmayan bir ülkenin sporsever insanları her hafta sonu makosenlerle doksana çakıyor, turnikeden boş dönmüyor. Siyah takımlarla penaltı kurtarıyor, blok yapıyor.
***
Mevsimi de coğrafyayı da değiştireyim. Hollanda'ya çok gittim geldim son on yılda. Girdiğim spor mağazalarına bir daha, bir daha girdim. Reyonların arasında kayboldum. O 2-3 katlı devasa mağazalarda ağzım açık dolaştım. Almanya'da, Fransa'da farklı mıydı? Değil. İnsanlar spor yapıyorlardı orada. 80 yaşında bisikletin üzerinde alışverişe gidenlere, babasını 59'unda uğurlamış bir oğul olarak imrenerek baktım. "Kalsa; biz de bir virajı beraber döner miydik iki teker üstünde?" diye hayal ettim. Olmayınca, bu hayali çocuklarıma terk ettim. Onlara raket aldım, top aldım. Dağcılık malzemelerine, çeşit çeşit bisikletlere, çadırlara, futbol toplarına, kramponlara, basket potalarına, tenis raketlerine imrenerek baktım. Alacağım belli bile olsa, tek tek fiyatlarını inceledim. Hafta sonlarında ıssızlaşan ufak kasabalardan geçtim o ülkelerde. Yanyana dizilmiş 5-6 futbol sahası görünce, durdum izledim. Alışveriş merkezlerini Pazar günü kapalı tutan ülkelerin insanlarının dağda, bayırda, çimde, suda, spor yaptığını gördüm...
Dönelim bizim buralara. Yakın zamanda Yiğiter ağabey ile Erenköy'de daldık bir sokağa, sahile doğru yürüyoruz. Alımlı mı alımlı bir bisiklet mağazası gördük. "İflas etmez mi ağabey bu dükkan buralarda" oldu ilk lafım. Onca restoranın, Starbucks'un olduğu o semtlerde kaç spor mağazası var? Hiç düşündünüz mü? Ya da bu İstanbul'da spor mağazası mı çok ;yoksa üç büyüklerin resmi ürünlerini satan mağazalar mı?
***
Aranızda adale ağrısı nedir bilmeyen var mı? Hani o ilk spora gittiğimizde "Elim, ayağım tutmuyor" dediğimiz ağrı. Hani o halı saha maçından sonra yanan bacaklar var ya! Hani o 5 km koştuktan sonra derman kalmayan ayaklar var ya! İşte ondan. Derim ki; spor yapmayan, adale ağrısından bir kez olsun sabaha kadar uyumayan bir ülkenin insanları ancak saldırır, taşlar, zarar verir o sporculara.
Kim neyi hangi tribünden atmış, kim önce vurmuş, kim kimi tahrik etmiş? Önemi var mı? O adale ağrısını çekmeyen; o çok hayran olduğumuz, duvarlarımıza posterlerini astığımız sporculara saygı duyar mı? Anlar mı hallerinden? Bağları kopan bir dizden gelen sesi onların ömür boyu unutmadıklarını bilir mi?
Şimdi dün olanlara, yarın olacaklara hesabı kessinler. Suçlu dediklerine istedikleri cezayı versinler. Birileri içeride yatsın hatta. Bu memlekette vatandaşına spor yapacak alan, zaman, akıl ve huzur bırakmayan ve de yaratmayan politikacılardır asıl suçlu olan. Demokrasi nutukları atıp ülkeyi meydansız bırakan, "Yanyana iki futbol sahası yaparsak, yarın burada miting yaparlar" diyen yönetenlerdir o suyu da, taşı da atan. Gidin bakın semtinizde futbol sahası var mı? Mesela gidin Kalamış'taki spor sahalarının kapısındaki asma kilitleri görün. Evet ben dahil çoklarımız, o koşu bantlarının üzerinde tık nefes kalırken neden dağda, bayırda koş(a)madığımıza ve o fitness salonlarına kucak dolusu para ödediğimize basalım acı kahkahayı. Kimse "Neden kramponun yok?" diye soramaz kimseye bu ülkede. Hakkı yok kimsenin sormaya...
***
Bu sabah De Nigris öldü. Biri diyor ki: "Çok severdim. Hep takımıma alırdım. Finishing'i 20 idi oyunda."
Sormadım "Kramponun var mı?" diye...