7 Haziran 2012

Ya O Gün... Bugün!..

“Ya o gün intihar edecektim ya da kendimi futbola verecektim” demişti. Acıların, kayıpların insanı daha güçlü yaptığını büyüdükçe öğreniyorsun, neye ağlaman gerektiğini, neyin sana vız geldiğini, neyin seni yıktığını, neyin sana “Bana koymaz bu” dedirttiğini.. Umudun da gerekçesi oluyor o acılar. Bazıları geçmiyor, sadece kabuk bağlıyor. Hayat sana hep o yaraları kaşıtıyor, takvim yaprakları hep hatırlatıyor. Ölenle ölünmüyor deniliyor da, ölünüyor işte… Bir zaman sonra…


Bazı insanların seveni kadar nefret edeni de vardır. Ve hatta "herkes seni seviyorsa iyi değildir" derler. Desinler… Bu adam öyle bir adamdı. Onu ülkesinde herkes seviyordu. Vakur, çalışkan, işini iyi yapan… Birinci lige taşıdığı Gijon’dan geride kalan sezonun devre arasında gönderdiler onu. Neresinden bakarsan bak haksızlık. Hayata sadece futbolla tutunan bir adamı, bahar aylarında tek başına bıraktılar. Ben de benzer sözler duymuştum babamın kıymetli bir dostundan cami avlusunda, babam bizi görmüyordu artık: “Emeklilik fikri ona göre değildi. Bazıları hızlı yaşar. Gazı kesersen...”

O da vitesi yükseltti tekrar.. Dursa, “Evet” demese, birinci ligden bir takım yapışırdı yakasına. "Gel bizi çalıştır" derdi. O Villarreal’e “Evet” dedi. İkinci lig zor, Villarreal için de zor.. İmzayı atacak, takımın esaslı adamlarının gidişini izleyecek sonra yeni sezonu açacaktı… Ufak kasabalar, gölgede kalmış şehirlerde, köhne stadyumlarda ölümüne 90 dakikalar…3 Temmuz 2004 akşamı telefon acı acı çalmıştı. Raul Preciado Sanz’ı, oğlunu, 15 yaşındaki çocuğunu kaybettiğinde hala kanserden göçüp giden karısının yasını sürüyordu. Yıllar sonra Mourinho’nun evindeki bilmemkaç maçlık yenilmezlik serisine son vermiş olması sadece bir istatistik. Rakam soğukluğu işte…


Kıta’nın öbür ucunda bir adamın, bir futbol öznesinin gidişine bu kadar üzülmeli mi insan? Onu da bilemiyorum ki. Ben bu adamı severdim, şampiyon yapmazdı seni ama amcama benzer, dayıma mı; ne bileyim işte, pek bizdendi... Sanki üst kattaki komşum, sanki yazlıkta mangal yaktığımız abi…

Kalp dediğin, kas ya hani… Kasılır böyle acılarla… Dayanmaz, kopar, yırtılır, paramparça olur ama "durdu" derler. Can kırıkları yapışmaz bir daha...
Manolo Preciado... Çok fiyakalı bir adın vardı... Şarkı gibi, tınısı güzel… Adamdın... Biz buradan desek ne yazar... Ülkende öyle diyorlar... Sevdiklerinle hasretine son verdiğin yerde huzur bul!..

Arşiv: Bazen Neşe Bazen Keder

Bizim Gerçeğimiz

BİZİM GERÇEĞİMİZ BİZİM GERÇEĞİMİZDİR
Çocuk: "Baba, sen Atletico'da oynadın mı?"
Baba: "Tam oynayacaktım ama dizimde, tam şuradan sakatlandım. O zamandan beri de..."
Çocuk: "Peki Atletico her zaman final mi oynar?"
Baba (tereddüt eder): "Evet, neredeyse her zaman final oynarız.. Evet"
Çocuk: "O zaman biz United'dan, City'den, Ajax'dan, Porto'dan daha iyiyiz değil mi?"
Baba: "Evet... Evet, Evet"
Çocuk: "Baba peki hangisi daha önemli; Şampiyonlar Ligi mi Avrupa Ligi mi?"
Baba: "Duruma göre değişir"

POOMSE The Lost Years