14 Ağustos 2015

Hafta Sonu Naklen Yayınlar


14 Ağustos Cuma
21:30 Bayern München - Hamburg @Eurosport
21:30 Club Brugge - Kortrijk @NTVSpor
21:30 Spartak Moskova - CSKA Moskova @Tivibu
21:45 Aston Villa - Manchester United @LigTV3
22:00 Fenerbahçe - Eskişehirspor @LigTV
23:00 A.Bilbao-Barcelona@LigTV2

15 Ağustos Cumartesi
14:45 Southampton - Everton @LigTV3
16:30 Werder Bremen - Schalke 04 @Eurosport
16:30 Zenit St. Petersburg - Krasnodar @Tivibu
17:00 Tottenham - Stoke City @LigTV3
19:30 Borussia Dortmund - Mönchengladbach @Eurosport2
20:45 Ajax - Willem II @Tivibu
21:00 Trabzonspor - Bursaspor @LigTV2
21:00 Denizlispor - Alanyaspor @TRT HD
22:00 Sivasspor - Galatasaray @LigTV
22:00 Medipol Başakşehir - Antalyaspor @LigTV3

16 Ağustos Pazar
00:30 Atletico Paranaense - Santos @LigTV3
13:30 PSV Eindhoven - Groningen @Tivibu
15:30 Cambuur - Feyenoord @Tivibu
15:30 Crystal Palace - Arsenal @LigTV3
16:30 Wolfsburg - Eintracht Frankfurt @Eurosport2
18:00 Manchester City - Chelsea @LigTV3
21:00 Osmanlıspor FK - Kayserispor @LigTV3
21:00 Giresunspor - Karabükspor @TRT HD
21:00 Altınordu - Samsunspor @TRT Avaz
22:00 Mersin İdmanyurdu - Beşiktaş @LigTV
22:00 Gaziantepspor - Kasımpaşa @LigTV2
22:30 Benfica - Estoril @Tivibu

17 Ağustos  Pazartesi
00:00 Seattle Sounders - Orlando City @Eurosport
22:00 Gençlerbirliği - Çaykur Rizespor @LigTV
22:00 Yeni Malatyaspor - 1461 Trabzon @TRT Spor
22:00 Liverpool - Bournemouth @LigTV3
23:00 Barcelona - Athletic Bilbao @LigTV2

9 Ağustos 2015

Premier Lig Neden En İyi Lig?

Dünyanın en iyi üç futbolcusundan ikisi (Messi- İbrahimoviç) liglerinde forma giymedi, Cristiano Ronaldo'yu en verimli zamanında İspanya'ya yolladılar. Milli takımlarının kupa kazanabilme ihtimali hepimizin Ferrari sahibi olması kadar! 1992'den beri bir tek İngiliz teknik adam şampiyonluk kazanamadı. İngiliz futbolcular ligde azınlıkta. Bütün Avrupa gece maçları oynarken onlar cumartesi öğleden sonra geleneğini devam ettiriyorlar. Avrupa Ligi'ni hafife alıyor, Şampiyonlar Ligi'nde son yıllarda hep sert rakiplere çatıyorlar. Kıtanın en büyük stadyumları onlarda değil ve birçoğu tarihi eser. İspanyollar, İtalyanlar ve Almanların kombineleri onlarınkinin yanında sudan ucuz, birçok kulübün sahibi artık İngiliz değil. Üstelik Frank Lampard ve Steven Gerrard gibi iki sembol oyuncu da artık yok. Fakat İngiltere Premier Ligi, hala dünyanın en popüler, en çok izlenen, en çok konuşulan ve Almanya ile birlikte en dolu tribünlere sahip ligi. Neden?
***
Futbolun anavatanında 1992'den beri Premier Lig adını alan ve şirket yapısıyla idare edilen lig, mükemmel bir organizasyon yapısıyla yönetiliyor. Finanstan etiğe her şeyin kağıt üstünde bir karşılığı var. Kurallar belli, ihlal eden adı kim olursa olsun cezası kesiliyor. Yayın gelirlerinde diğer Avrupa ülkeleri gibi şampiyonluğa oynayan takımlar ile kümede kalmaya çalışanlar arasında büyük makas yok. İspanya'da Real Madrid-Barcelona'nın alt sıralardaki takımların 15 katı geliri varken, İngiltere'de küme düşen takım, bir önceki yılın İspanya şampiyonu Atletico Madrid kadar yayın geliri elde ediyor. Londra takımlarının köklü tarihi ve aralarındaki derbilere, Manchster ve Liverpool şehri takımlarının derbileri ve büyük ezeli rekabetler ligdeki "büyük maç" sayısını tavana vurduruyor. İspanyollar El Clasico ve Madrid derbisi, İtalyanlar, Milano, Roma derbileri ve Milano-Torino şehri rekabetiyle yetinirken İngilizlerde derbiler ve üç şehir arasındaki rekabet dünyada bu oyunu seven kim varsa ekran başına çekiyor. 212 ülkede, 643 milyon eve ulaşan Premier Lig'i tribünlerden takip etmek için yılda bir milyon turist Ada'ya geliyor. 
***
Ronaldo ve Messi, La Liga'da olabilir ama İspanyolların en yetenekli adamlarını Premier Lig'e getiren İngiliz kulüpleri, Eden Hazard gibi büyük bir yeteneği ve Arsene Wenger sayesinde de Fransa'nın yetenek havuzunu elinde tutuyor. Kendi milli takımının son iki yılda oynadığı resmi maçların yüzde 75'inde forma giymeyen futbolcuya İngiltere'de çalışma izni verilmediğinden, lisans çıkartabilmesi de mümkün değil. 
***
Arsenal'in Emirates Stadı ligin en yeni stadı ama eski stadyumların hepsi birer futbol mabedi. Sahaya sıfır tribünler, maçın her saniyesini yaşayan taraftarlar, kaçan her pozisyona verilen o eşi olmayan tepkiler, atılan her gole hayatının en mutlu anı gibiymiş sevinen yediden yetmişe futbolseverler. Her Premier Lig maçı bir Hollywood prodükisyonu tadında. Her maç bir film, her maç bir öykü ve sonunda her sezon kalın bir roman. Deplasman yasağı nedir bilmediklerinden konuk oldukları stadyumlarda hatırı sayılır büyüklükte bir tribünde takımlarını destekliyorlar. Bizde ya da İspanya ya da İtalya'da olduğu gibi deplasman taraftarı stadın bir köşesine, en üst tribüne hapsedilmiyor. 

ABD'de spor yayıncılığı kendi başına bir efsane ama Avrupa'ya televizyonculuğu öğreten İngilizler için futbol maçı çekmek kendi başına bir sanat. Her lig 15-20 kamera kullanıyor ama İngilizler bir başka kullanıyor. Ağır çekimler, uzak kale arkasından diğer kaledeki pozisyonların tekrarı, efekt mikrofonları ve teknolojiyi sonuna kadar kullanan, oyun analizlerini ve datalarını ekrana bindiren reji. Futbol izlendiği kadar okunan da bir oyun İngiltere'de. Futbol kitapları, oyuncuların biyografileri bir kitapçının iki rafını değil kendi başına bir futbol kitapçısı açacak kadar çok. Premier Lig izlemek, üzerine düşünmek, kafa patlatmayı da gerektiriyor. 
***
Kötü zemin, boş tribün, iç bayıltan futbol nedir bilmeyen İngiltere Premier Lig pes etmeyen takımların ligi... Evet, bu sezon da şampiyon adayları değişmeyecek. Chelsea, Manchester City favoriler, Arsenal yine deneyecek, belki yine olmayacak, Manchester United, Ferguson sonrası dizlerinin üzerine çöktüğü yerden doğrulmaya çalışacak, Gerrard'sız Liverpool yine hayal kuracak ama geriye kalan 15 takımın da bir hedefi var. Bir önceki sezon ligi kaçıncı sırada bitirdilerse; bu sezon en azından bir üst sırada bitirmek. Premier Lig son haftaya, son düdüğe kadar "Bitmedi" diyenlerin ligi... Dün başladı, güzel oyunu seven peşine düşsün... 

Süper Kupa 2015

Ligin tarihinde şampiyonluk sevinci yaşamış beş takım arasında teknik direktörünü değiştirmeyen, kadro devrimi yapmadan, Melo dışarı Podolski-Bilal içeri yapan, sezonu da iki kupayla kapatan takım G.Saray... Bu rakiplerinden bir adım önde başlamasını sağlar Hamzaoğlu'nun. Fakat gelin görün ki, sarı-kırmızılılar ilk iki sezonunda izleyiciyi ekran başına bağlayan, ardından senaristlerin beyin yorgunluğuna kurban gidip, uzadıkça keyif vermeyen ve sonu hayal kırıklığı olan dizi filmler gibi. Bildiğiniz Lost'un finali işte...Muslera kurtaracak, Sneijder şut atacak dışında taraftarı heyecanlandıracak bir aksiyon yok, sınıf atlayan tek adam Telles. Kaldığı yerden devam eden de kupayı getiren Yasin... 
Bu kadro göz ezberinin kurbanı. Sabri sağdan bindirecek, ortası boşa gidecek, geri dönemeyecek, Burak ofsayta düşecek, Selçuk defansın arkasına top atacak ve stoperler yüksek toplarda azap çekecek. Bütün bunlar dizinin eski sezonundan kalanlar. Değişen bir şey de yok. Bursaspor dün kafa toplarıyla G.Saray'a Şampiyonlar Ligi için net bir röntgen çekti. Bu defansla Avrupa'da olmaz dedirtti. Geçen sezon ligin ilk haftasında G.Saray, Şenol Güneş'in ellerinde daha yoğrulmamış Bursaspor'u deplasmanda 2-0 ile geçerken de dün akşama benzer bir oyun vardı sahada. Muslera iki net pozisyonu çıkarmış, hazır olmayan Bursa boyun eğmişti. Dün Süper Kupa'da da oyun farklı değildi. 3 Haziran'daki Türkiye Kupası finalini kaybederken G.Saray'a kök söktüren Bursa yoktu sahada. Olamazdı da... Sağ beki, ön liberosu, gol kralı santrforu ve takımı kanattan uçuran kaptanı yokken nasıl olsun ki? 
İkinci yarıda G.Saray'dan değişikleri Ertuğrul Sağlam yapsa; "Burak, Sneijder, Podolski çıksın" derdi. Hamzaoğlu da tek farklı galip olmasına rağmen bu üç ismi çıkardı. Bursa golü bulsa geçen sezonun özürlerinden biri bu sezon başında da gelebilirdi. Üç ayda üç kupa kazanan G.Saray taraftarları dün geceden mutlu ayrıldılar ama bu sabaha umutlu uyandılar mı? Mesele budur...