9 Kasım 2014

Babam Öldü
Sonra Yol Yokuştu

Futbol dünyasının vazgeçilmezidir, bir büyük yıldızın varisi aranır hep. Yeni Maradona, yeni Pele, yeni Zidane. Ne Aimar, Maradona olabildi, ne Robinho yeni Pele ne de Nasri, yeni Zidane. O da Ronaldo olacaktı. Ronaldo derken harbi Ronaldo'dan bahsediyorum, dünyanın gelmiş geçmiş en teknik ama bize de Dünya Kupası'nda kramponun burnuyla gol atan Brezilyalı futbolcu Ronaldo... Flamengo altyapısında yetişen her çocuk gibi Adriano Leite de Zico hayranıydı. Yolu bizim memlekete hiç düşmedi, bu saatten sonra da düşmez ama dünya küçük işte, onun büyük umutlarla başlayan ve kocaman hayal kırıklıklarıyla sona eren futbol kariyerinde karşısına çıkan birçok isim gün geldi Türkiye'de ya top koşturdu ya teknik adam olarak çalıştı.
Zico'nun Udinese'daki sezonunu yıllar sonra video kasetlerden izledi ama yeni yetmeliğinde idolü olan 10 numara, Flamengo'ya dönmüştü. Rio de Janeiro'nun favelalarında doğmuşsun, onun dediği gibi ya futbolcu olursun ya da serseri. O birinciyi seçti ama ikinciyi seçen arkadaşlarından hiç kopmadı.  Onu ilk kez 2003'ün Ocak'ında İspanya, Marbella'da devre arası kampı için gelen Parma'nın idmanında izledim. Kanat ortalarına gol vuruşu çalışıyordu. Dedim ya, yakınındaki çok isim bir gün Türkiye'ye gelecekti. Gol atmaya çalıştığı takım arkadaşı, Galatasaray'dan Parma'ya giden Taffarel'di. Takımın birinci kalecisi ise Bursaspor'da oynayan Sebastian Frey. İnanılmaz güçlüydü ve onu özel kılan sol ayaklı bir santrfor olmasıydı. İdmanı yöneten teknik adam da artık bize çok yabancı değil. Cesare Prandelli o sezon başında Parma'da işe başlamıştı ve takım iyi gidiyordu. Kadro da kadroydu ama; Mutu, Nakata, Lamouchi, Bresciano, Gilardino ve yıllar sonra Beşiktaş'a gelecek olan Matteo Ferrari. Yıkıp geçiyordu defansı Adriano. Inter onu Brezilya'dan transfer ettiğinde sadece 19 yaşındaydı. Hector Cuper, Real Madrid ile oynanan Santiago Bernabeu Kupası maçında onu son 10 dakikada sahaya sürmüş, Casillas'ı soluyla neredeyse kaleye sokan Adriano, Inter taraftarının gözünde yeni Ronaldo olmuştu. Ona o günden sonra İmparator lakabını taktılar. Vieri'li Inter, golcüsü Chiesa ağır sakatlık geçiren Fiorentina'ya yolladı genç santrforunu. Takımın en çok gol atan ismi oldu ama Fiorentina'nın küme düşmesini engelleyemedi.

Milli Takım'da 3R'nin gölgesinde kaldı uzun süre. Kabul edelim Ronaldinho, Rivaldo ve Ronaldo'dan formayı kapmak zordu. Vazgeçmediği günlerdi, "Rio'da Flamengo idmanlarına giderken öğrencilerin bedava bindiği otobüse param olmadığı için öğrenci üniforması giyer giderdim. Şimdi her şeyi alacak param var ama mutlu değilim, çünkü artık babam yok" dediğinde kariyerinin zirvesine çıkmıştı. 2004 yazıydı. Copa America'yı kazanan Brezilya milli takımında 5 golle kral oldu. Bir ay sonra ona anlatılan babasının kafasına bir kaza kurşununun isabet ettiğiydi. O gün işte film koptu. Gabriel Garcia Marquez'in dediği gibi: "Bir adam babasına benzediğini anladığı an yaşlanmaya başlar." "Babam gibiydim, onun gidişini hiç kabullenemedim ve kendimi alkole verdim" diyen Adriano sadece 22 yaşındaydı ve artık yaşlı bir adamdı. 

Bonservisini alan Inter, taraftarın gönlündeki İmparator için çok uğraştı, bir kez başarılı olabildiler. 2005'de kendini toparlayınca ona beş yıllık yeni kontrat veren Inter Başkanı Moratti yıllar sonra "Ne yapabilirdim ki. Oğlum gibiydi, psikolog değildim ama odama çağırır uzun uzun nasihat ederdim, o da söz verirdi ama sonra verdiği sözü çabuk unuturdu" demişti.
Sonun başlangıcı da yolu Türkiye'den geçen bir teknik adam zamanında oldu. Roberto Mancini, idmanlara geceden kalma gelen Adriano'yu takımda istemiyordu, onu Şampiyonlar Ligi kadrosundan sildi. Brezilyalı golcü için bu bile kafayı çekmek için bir sebepti. "Mancini ile aram hiç iyi olmadı. Sabah idmanlara geç kalıp azar yememek için gece uyumadan antrenmana çıkıyordum.

Mancini'nin yardımcıları beni salona çalışmaya yolluyor, gazetecilere de 'Adalesinden sakat' diyorlardı. Salonda çalışacak gücüm yoktu, yatıp uyuyordum" sözleri Inter onu göndermeden önce arşivlerde yerini aldı. Mourinho da onu geri çağırdı "Bana çok inanmıştı, yardım elini uzattı ama ona da ayıp ettim" dedi yıllar sonra Adriano. İtalya-Brezilya arasında yitip giden bol promilli kariyerine Roma'yı da sıkıştırdı. "İmparator geri döndü" manşetleri atan İtalyan spor gazeteleri, ağır siklet boksörü kıvamına gelen o solu süründüren Brezilyalıdan artık golcü olmayacağını bir iki maç sonra anladılar. Son kulübü Atletico Paranaense'ye imza attıktan sonra ortalıktan kayboldu, iki gün idmana gelmeyen Adriano'yu üçüncü gün kovdular.
Milano'nun diskoteklerinde bir zamanlar gecede 20 bin euro hesap veren Adriano bir battığı bir çıktığı kariyerinin son halkası için geçen hafta Fransa'ya geldi. Onu oyuna dönmeye ikna eden ikinci lig kulübü Le Havre'dı. Brezilya'da uyuşturucu karteline yataklık etmekten 15 yıla kadar hapsinin istendiği, yeterli delil bulunamadığı haberi düştü ajanslara. Bir adamı gettodan çıkartabilirsiniz ama içindeki gettoyu çıkartamazsınız. Adriano, çocukluk arkadaşlarına hiç sırtını dönmemişti. Onlardan biri motosiklet hediye ettiği uyuşturucu çetesinin lideri 'Mica' lakaplı Paulo Rogerio de Souza Paz'dı.