18 Ekim 2008

Derbi Budur

Bir zamanlar Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği Liselerarası Müzik Yarışması vardı. Spor Sergi Sarayı'na okulundan aday grupları desteklemeye giderdin. Hani amaç ne? Güzel güzel müzik dinle, genç yetenekler keşfedilsin, öyle değil mi? Kavga çıkardı. Derbi ruhumuzda var. Galatasaray-Kabataş birbirine girerdi. Adam çocuğunu müzik yarışmasına göndermiş, akşam eve çocuk yaka paça dışarda gelirdi. Ne oldu oğlum? "Taksim'e kadar kovaladık baba." Hangi ülkeden olursa olsun derbi seyrederken iyi futbol aramam. Güzel futbol, ince paslar, jeneriklik goller varsın başka maçlarda olsun, derbi; derbi gibi olsun. Bu gece oldu da. Madrid'in sokak çocukları gibiydi Atletico Madrid. Real de zengin mahallenin şık kramponlu tam takım formalı çocukları. Dayak yiyecekleri biliyorlardı kafadan, göze de almışlardı zaten. Nasıl bir kısmettir bu?. Geçen sezon Aguero 58. saniyede atmıştı, Van Nistelrooy o kadar beklemedi bile.
Coupet 6 golü yiyince yedek kulübesini boylamıştı, Leo Franco kapattığı köşeden aldı. Diarra, Guti'nin sakat olduğu Real Madrid orta sahasının zorlanacağı belliydi de; koskoca 90 dakikada ne diziliş vardı ne de taktik. Topu alan gitti. Dakika dolmadan golü yiyen A. Madrid doğal olarak panikledi. Sakin hücum edemeyecek kadar kaybettiler akıllarını. Hakem ilk kırmızı karttan sonra dağıldı. Atacak adam arıyordu; Van Nistelrooy çarpıldı. Sonrasında yardımcı hakemler doğradı Real Madrid'i. Göz zevkini yine Aguero ile giderdim. Forlan sakatlıktan dönmüştü ayak uyduramadı Arjantinli'ye. Raul ilk yarıda oyun sertleşince kenara kaçtı bir ara, topu ayağında gören çift dalmak için hazır kıtaydı. Leo Franco kısmetliydi ya da hakkını yemeyelim iyi yer tuttu. Casillas aman aman bir pozisyon çıkarmadı ama derbide kalecin güven verecek işte. Hatasız bitirdi maçı. A. Madrid bu maçı ezeli rakibinden başka 18 takımdan biriyle oynasa kesin kazanırdı. Çaprazdan vurdukları benim aklımda kalan 3 topları direği yalayıp gitti. Maçın hakkı beraberlik miydi? Maçın hakkı ne demek ki? Simao'nun frikiğinde top ağlara gittiğinde Calderon'un altındaki otobandan arabayla geçenlerin hali nicedir kimbilir? Drenthe'yi sevemedim bir türlü, Robinho gibi. Vatandaşı Heitinga- adam değilsin:)- Barcelona deplasmanında darmadağın olmuştu, 90+6'da saçma sapan daldı; kimse itiraz bile etmedi penaltıya. Real Madrid yine çıktı Vicente Calderon'dan. 10 yıldır hep aynı hikaye zaten... Murat Kosova'nın sesini uzun zaman sonra duydum bir futbol maçında. Özletmiş kendini...****
Juventus yokuş aşağı koşuyor. Napoli'ye deplasmanda Amauri'nin golüyle öne geçtikleri maçı Hamsik ve Lavezzi'den yedikleri gollerle 2-1 verdiler. Buffon yoksa, kaderine razı olacaksın. Güney, Kuzey'i yendi mi ayrı seviniyorum. Liverpool bu sezon kaçıncı kez maçı çevirdi? 3 mü oldu? Chelsea ve Man. United ayıp ediyorlar.

Korku?

Korku mu? Ne anlama geldiğini bilmiyorum...
Jose Mourinho/Roma-Inter maçından bir gün önce.
Karanlık sokakta iki Kangal salacaksın bu adamın üstüne (!)

Real Madrid ve River Plate

Bugün ve yarının derbilerinde anket sonuçları budur.

Bardağın Dolu Tarafı

Bardağın dolu tarafı: Kamplar, antrenmanlardan, maçlardan başını kaldıramayan Buffon sakatlık günlerinde bebeğiyle vakit geçiriyor.
Bardağın boş tarafı: Juventus 3 haftadır kazanamıyor. Napoli deplasmanına gidiyorlar, ardından Real Madrid gelecek ve Buffon 7 hafta daha yok.
Bardağın dolu tarafı Juventus taraftarının umurunda mı?

17 Ekim 2008

Atletico Madrid vs Real Madrid

Milli maçlar sonrası Madrid derbisi. İki takımda da bol miktardamilli oyuncu var. Yorgun döndüler ama dağılıma bakarsak bir tarafa avantaj gibi durmuyor. Atletico Madrid maceralı bir haftayı geride bıraktı. UEFA'nın verdiği abartılı cezayı ertelettiler. Barcelona deplasmanında aldıkları 6-1'lik hezimetin ardından sahalarında en son oynamak isteyecekleri rakip Real Madrid olurdu ama fikstür böyle buyurdu. O başka bir maçtı. Simao, Forlan ve Maniche o gün sahada yoktular, derbide olacaklar. Aguero sakat ama oynamakta ısrarlı. Real Madrid'de orta saha sıkıntılı. Diarra ve Guti sakat. Robben de yok. De la Red ve Sneijder'li orta saha Vicente Calderon gibi bir deplasmanda ne kadar dayanıklı olur göreceğiz. Atletico Madrid 10 yıl derbi kazanamıyor sahasında. Santiago Bernabeu'da en son 99-2000'de kazanıp sezon sonunda küme düşmüşlerdi. Casillas daha derbide mağlubiyet nedir bilmiyor. Vicente Calderon'da oynanan 71 derbide Atletico Madrid 23, Real Madrid 28 kez kazandı. 20 maç da berabere bitti. Hakemin de istatistikleri ilginç. Clos Gomez ile Atletico Madrid sahasında oynadığı 2 maçı da kazandı. Real Madrid de Gomez ile deplasmanda 2 maçı kaybetmedi. Stadın resmi kapasitesi 54.851. 48 bin kombine olunca satışa çıkan bilet sayısı 2 binlerde kalıyor ancak. Rafael Nadal sıkı Real Madrid taraftarı. Onun derbi tahminiyle bitireyim: "Biz bu kadroyla Vicente Calderon'dan çıkarız." Toledo'ya giden Ramon ortalıkta yok. Madrid'e döndü mü haber yok. Yaktın bizi Ramon...

Bekleme Beni Napoli

Napoli'ye dönse kürkçü dükkanına dönenler kulübün üye olacak ama 35 yaşında yıllık 5 milyon euro kazanan kaç futbolcu var ki dünyada? Fabio Cannavaro 2006 Dünya Kupası'nın ardından mecburiyetten geldi Real Madrid'e. Juventus Serie B'de onun istediği parayı ödeyemezdi elbette. O da Del Piero, Nedved değildi elbette. Serie A'da her zaman iyi para kazandı. 2001'de Parma'daki kontratı yıllık 5 milyon euro idi. Parma bu paraları ödeyip battı zaten. Inter'de yıllık 4.5 milyon euro alıyordu. Moggi telefonda arıza çıkar Juventus'a gel dedi. Juventus'da yıllık 3.5 milyon euroya oynadı. Real Madrid'de 4.5 ile başladı, bu sezon 5 kazanıyor. Napoli onu bekliyor ama onun dönmeye niyeti yok. Gelecek sezon Şampiyonlar Ligi finali Santiago Bernabeu'da. Kendi stadında bu kupayı kaldırmanın peşinde Cannavaro. Sponsorlardan kazandığı para yıllık 3 milyon euro. Gilette, Henry'yi bırakıp onu reklamlarında oynatmaya karar vermiş. Yaz vakti elindeki traş makinesiyle olan fotoğrafını görmemişler demek ki(!)

Haftasonu Futbol

18 Ekim Cumartesi
14.30 Inverness - Celtic (Futbol Smart)
14.45 Middlesbrough - Chelsea (Spormax)
15.00 Orduspor - Kasımpaşa (D Spor)
16.00 Bursaspor - Eskişehirspor (Lig Tv)
16.30 W. Bremen - B. Dortmund (24)
17.00 Arsenal - Everton (Spormax)
19.00 Fiorentina - Reggina (Ntv Spor)
19.00 Kocaelispor - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.20 Crystal Palace - Barnsley (Futbol Smart)
19.30 M. United - W. Bromwich (Spormax)
20.00 Bordeaux - Toulouse (Kanal A)
21.00 A. Madrid - R. Madrid (Ntv Spor)
21.45 Ajax - Groningen (Futbol Smart)
22.00 Liverpool - Wigan (Spormax) Bant
22.00 O. Lyon - Lille (Kanal A)
23.00 Espanyol - Villarreal (Ntv Spor)
00.20 Botafogo - Santos (Spormax)
01.00 Napoli - Juventus (Ntv Spor) Bant
02.30 Saturn - S. Moskova (Spormax) Bant
19 Ekim Pazar
13.30 Nec Nijmegen - Vitesse (Futbol Smart)
15.15 S. Wednesday - Sheffield United (Futbol Smart)
16.00 Gençlerbirliği - Beşiktaş (Lig Tv)
16.00 Milan - Sampdoria (Ntv Spor)
18.00 Stoke - Tottenham (Spormax)
18.00 Auxerre - Rennes (Kanal A)
18.00 Valencia - Numancia (Ntv Spor)
18.00 Hamburg - Schalke 04 (24)
19.00 Galatasaray - Trabzonspor (Lig Tv)

19.15 Hibernian - Hearts (Futbol Smart) Bant
20.00 Karşıyaka - Adanaspor (D Spor)
20.00 Palmeiras - Sao Paolo (Spormax)
21.20 River Plate - Boca Juniors (Ntv Spor)
21.30 Roma - İnter (Ntv)

22.00 Valenciennes - Marsilya (Kanal A)
22.30 CSKA Moskova - Amkar (Spormax) Bant
00.30 A. Bilbao - Barcelona (Ntv Spor) Bant

İstifa Güzeldir

Dünya Kupası elemeleri Güney Amerika'da tek grup üzerinden oynandığından -ilk 4 takım gider- hatanın telafisi yok gibi. Arjantin Şili deplasmanında 1-0 kaybetti ve teknik direktör Alfio Basile istifasını sundu. Olimpiyatlarda altın madalyayı alan takımın hocası Sergio Batista ilk aday. River Plate'de kötü giden Simeone, Batistuta-Sensini ikilisinin de adı geçiyor. Bir de Maradona tabii. Her seferinde illa ki yazarlar ama olmaz sonunda...

* Futbol Blog programı Cumartesi, 13:00'de canlı; 01:00'de banttan yayınlanacak.

16 Ekim 2008

Köfte Almaya Gittik Birader

Fotoğrafı görünce -Lazio-Roma- eski derbiler geldi aklıma. İnönü kapalısının ikiye bölündüğü günler. Zordu o zamanlar maça girmek. Biletix yoktu, kombine yoktu, erken gelen İnönü'de kapalının dış duvarlarına sırtını dayar, kapı açıldığında Dolmabahçe tarafından yüklenenlerle ortalık ana baba gününe dönerdi. Kuyruğa kaynak yapmak incelik isterdi. Arkadaşını kuyruğun ön tarafında gören, 2 yarım ekmek köfte kapar öyle gelirdi. "Ne var birader köfte almaya gittik" derdi. Çok bildik numaraydı, herkes yemezdi. Şimdi maça 1 saat kala gittiğimizde vakit geçmiyor bazen; o zamanlar nasıl oluyor da 10 saat önce stadın önünde olurduk aklım almıyor. Güzel ve naif günlerdi. Kapalının ortasında iki sıra polis, iki taraftar arasında en fazla 3 metre. Burun buruna iki tribünden karşılıklı tezahürat patlardı. Karşılıklı "dışarı gel, maçtan sonra görüşürüz" jestleri, "susun beyler nefesinizi maça saklayın" uyarıları... Taraftar grupları dediğin aynı semtin insanlarının buluşup maça gelmeseydi. Pankartlar maçlık değil, sezonluktu. 10 yıldan fazla süre asılan pankartlar da gördü derbiler. Biz buradayız demekti o pankartlar. Galatasaray ile Beşiktaş nasıl olduysa; bir Fenerbahçe derbisi öncesi dost olmuşlar, İnönü'de kapalının üstünden Galatasaray tarafına Beşiktaş bayrağı sarkıtılmıştı. Ayran savaşı en zevklisiydi. Kapalı ayran kutusunu Kapalı'nın alçak tavanına patlattın mı; rakip tribünün üstüne ayran yağardı. 20 dakikada ayran stokunu bitiren esnaf selpak satışına başlardı. Kavgalardan, gürültülerden bahsetmek istemiyorum. Onlar avcı hikayeleri gibidir çokça. İçinde olan da anlatır; olmayan da yazar durur. "Tribünler yarı yarıya olsun, olmalı" demek istemedim bu satırlarla. Güzel günlerdi vesselam. Şimdi düşünüyorum da; İnönü'den çıkıp nasıl da koşardık yokuş yukarı Spor Sergi'ye, basket maçına. Yaşlı amcanın sattığı kötü ama tadı hala damağımda sosisliler, tribünün altına düşen, "alırız ya" deyip unutulan montlar... Cep telefonu yok ya; anne-baba ancak evin kapısını açtığında anlardı; evladının derbiden sağsalim döndüğünü. Yenerdin, yenilirdin. Skora göre; ya yemeğe oturur ya da "tokum" deyip yatağa aç giderdin...

Olmayınca Olmuyor

Grup kuraları çekildiğinde İspanyol medyası en özel maçı manşete çekmişti. Atletico Madrid-Liverpool. Fernando Torres kaptanı olduğu eski kulübüne karşı Vicente Calderon'a çıkacaktı Liverpool formasıyla. Tonla foto çıkardı o geceden. Önce Atletico Madrid'in sahası kapandı. Ceza ötelendi bu kez de Torres sakatlandı. Olmayınca olmuyor işte...

River Plate vs Boca Juniors

River-Boca derbisi Pazar akşamı NTV Spor'dan naklen. Ancak saat konusunda bir karışıklık var. Benim bildiğim 22:20 TSI ile. NTV Spor sitesinde 21:20 olarak açıklamış. Cumartesi günü Futbol Blog programında Buenos Aires'e canlı bağlanalım, Emre anlatsın bize derbi öncesini... Anket sonucu da programda olacak...

Madrid Derbisi ?

15 Ekim 2008

Marsilyalılar vs İspanyol Polisi

Atletico Madrid'in aldığı 2 maç saha kapatma cezası doğal olarak İspanyolları çıldırttı. Medya seferberlik ilan etti, Platini'ye hücum ediyorlar. Savunma için bir kanıt da İspanyol polisinden geldi. Vicente Calderon'da Marsilya taraftarının polislere tribünde ve koridorda saldırdığı görüntüleri yayınladılar. A. Madrid başkanı kendinden emin konuşuyor: "Liverpool maçını Calderon'da oynayacağız" diyor. Liverpool cezadan memnun değil, Marsilya tarafında Erik Gerets UEFA'yı tebrik etmiş. Eder tabii, tur gitmişti şimdi umutlandı...
Video: Marsilya taraftarı vs İspanyol polisi/Vicente Calderon

Tunuslular ve La Marseillaise

Fransa'da beklenen Romanya beraberliği sonrasında teknik direktör Raymond Domenech'in Paris'teki ilk maçta tribünler tarafından protesto edileceği, ıslıklanacağıydı. Beklenen eylem gerçekleşti ama ıslıklanan Fransız milli marşı oldu. Stade de France'da Tunus ile hazırlık maçı öncesinde gümbür gümbür "La Marseillaise" çalarken tribünlerdeki Tunuslular marşı yuhaladı ve ortalık karıştı. Tunusluların hepsi Fransız vatandaşı ve ülkede nüfusları 650 bin kişi. Hükümet, futbol federasyonuna bastı tabii fırçayı çünkü bu ilk ıslıklama vakası değil. Daha önce de Cezayir ve Fas ile oynanan maçlar da olaylı geçmişti. Tepedekiler Fransa'da bir daha milli marş ıslıklanırsa maçın oynatılmayacağını söylüyor. Sarkozy de delirmiş tabii. Federasyon başkanını gel hesap ver diye ayağına çağırmış... Tarih peşini bırakmaz ki adamın...

Futbol Blog #3

Futbol Blog programı için öneri, eleştiri ve paylaşmak istediklerinizi bu e-mail adresine yazabilirsiniz: futbolblog@haberturk.com

14 Ekim 2008

Futbolda +2 Hakem

Futbol hakem hatalarının azaltılması için ortaya atılan iki belirgin çözüm var. İlki 5. hakemin ekran başında oturması ve kritik pozisyonların tekrarını görüp orta hakemi kulaklığından uyarması. Bu yöntemde standartı sağlamak pek mümkün görünmüyor. İkincisi, geçen gün 1935'de Barselona derbisinde kale arkasında oturan çizgi hakemleri günümüze uyarlamak. Bunu destekleyen de UEFA başkanı Platini. Slovenya-Slovakya U-19 maçında bunun denemesi yapıldı ve Platini maçı stadyumda izledi. Orta hakem, 2 yardımcı hakem ve 4. hakemle beraber 2 cezasahası hakemi görev yaptı bu maçta. Artı 2 olarak görev yapan bu hakemler maçı kale çizgisi kenarında seyrediyor ve gerek görürlerse ceza sahası içine de girebiliyorlar. Yine son karar veren orta hakem. Bu denemede çizgi hakemi bir penaltı uyarısı yaptı ve orta hakem de bu karara uydu. Amaç gol bölgesindeki hataları minumuma indirip skora direkt etki eden hakem imajını ortadan kaldırmak. Platini çok memnun kalmış bu denemeden. İtalya Kupası'nda bu sezon hakem komitesi başkanı Collina'nın +2 hakemi deneyeceğini yazıyor İtalyan medyası. Bu çözümün kural haline gelmesi ise elbette ki zaman alacak. Muhafazakar İngilizlerin bu işe olur vermesi o kadar da kolay değil. En büyük sorun ise maçlara 6 hakem bulmak elbette. Örneğin İtalya gibi futbol bir ülkesinde 2. ligin altındaki tüm lig liglerde 4. hakem görevlendirilmiyor. Bu kadar hakemi her ülke ne zaman nasıl yetiştirecek en büyük soru işareti bu. Arada bir medyada geleceğin meslekleri manşeti atılır. Ben de bir katkıda bulunayım. Geleceğin mesleği hakemlik. 90 dakika kale arkasında bedava maç seyredecek, arada bir penaltı, kaleciye faul vereceksin; üstüne para alacaksın... 1935'e göre tek zorluğu altına bir sandalye vermeyecekler...

Superclasico'ya Doğru #2

19 Ekim Pazar günü Türkiye saatiyle 22:20'de. NTV Spor hafta sonu naklen yayın programını açıklamadı. Belli olunca not düşeriz...

Sağa Çek Atletico Madrid

12 yıl sonra geldiği Şampiyonlar Ligi'ne 2 galibiyetle başlayan Atletico Madrid'i UEFA bitirdi. Resmen sağa çek dediler kulübe. 2-1 kazandıkları Marsilya maçında çıkan olaylar yüzünden sahaları Vicente Calderon 2 maç kapatıldı. Haftaya evlatları Fernando Torres Liverpool formasıyla gelecekti o stada, güzel hikaye, güzel fotoğraflar olacaktı, başlamadan bitti. Teknik direktör Aguirre'e de 2 maç ceza verdiler. Tribünde İspanyol polisi Fransızları fena pataklamıştı. Ben cezaya sebep olarak ırkçı tezahürat ayrıntısı göremedim. İspanyol medyası Calderon'da Marsilyalıların olayları başlattığını ve Atletico Madrid tribünlerini tahrik ettiklerini yazmışlardı maçtan sonra. Ekrandan izlediğim kadarıyla bana da fazla geldi bu ceza. Atletico Madrid cezaya itiraz edecektir. 2 maçı da (Liverpool ve PSV) Madrid'den 300 km uzakta oynamak zorundalar. UEFA da herkes ayağını denk alsın demiş oldu bu cezayla ama bu güzel takıma da yazık oldu. Barça'dan 6 ye, sahan 2 maç kapansın, 4 gün sonra Madrid derbisinde sahaya çık...

Barça Otobüsü ve Cold Play

1996'da Van Gaal, Ajax'ı çalıştırırken antrenmanlar öncesinde soyunma odasında sesi sonuna kadar açtırır ve techno dinletirmiş öğrencilerine. O genç kadro da uyuşukluğunu sahaya çıkmadan atarmış Hollandalı hocaya göre. Rijkaard ve onun yerine Barcelona'da koltuğu oturan Guardiola da Van Gaal'ın talebeleri. Guardiola, Barcelona'nın takım otobüsü stada giderken takıma Coldplay dinletiyor. Şarkıyı da ben seçmiş olayım: Talk

Pizza Lavezzi

Bizde de kulüp rengine göre baklava yapan bir usta çıkmıştı. Pastacılar maharetlidir bu konuda. İyi de reklamlarını yaparlar. Bu da Napoli'den. Pizza yapacaklar başka ne yapacaklardı ki! Lavezzi'nin üstüne titriyorlar. Pizza ustası Salvatore bol mozzarella ve prosciutto'lu bir pizza hazırlamış Lavezzi için. 2006 Dünya Kupası'ndan sonra da memleketlisi Cannavaro için bir pizza yaratmış bu uyanık usta. Öğlen ne yiyeceğimize bu postla karar vermiş olduk... Pizza Hut ve Dominos pizza değildir tabii...

13 Ekim 2008

Buenos Aires'te Bir Çocuk

Hikaye Arjantin'den. Çocuk 10 yaşında. Argentinos Juniors'un altyapısında oynuyor. Hocası yeteneklerine hayran ama çözemediği bir problemi var bu çocuğun. Ufaklık her antrenmana yorgun geliyor. Özellikle de izin günlerinden sonraki ilk antrenmanda bitkin görününce, antrenörü çocuğun peşine düşüyor. Buenos Aires'in kuzeyinde Don Turcuato'da yaşıyor çocuk. Toprak sahada maç yapıyorlar. Sahanın çevresinde 30-40 yaşında adamlar, ellerinde paralar, sahaya bağırıp çağırıyorlar. Sahada oynanan oyun üzerine bahis dönüyor. Kazanan takım bahislerden yüzde alıyor ve bir sonraki maçta oynama hakkını elde ediyor. Kaybedene kadar sahada kalıyorlar. Çocuk çok yetenekli ve onun takımı iyi para kazandırıyor. Ufaklık saatlerce futbol oynuyor sahada. Kenarda bahisi yöneten ufak çaplı mafyanın adamlarından biri de bu çocuğun babası. O çocuk şimdi 30 yaşında. Uzun yıllardır her maçın santrasına 2 maç oynamış gibi yorgun çıkıyor! "Bir maç koşuyorsa; diğerinde yattığını" söyleyen takım arkadaşına (Julio Caceres) "galiba Boca Juniors'dan ayrılmaya karar verdi" diye cevap veriyor. Çocuğun adı Juan Roman Riquelme...

Juventus Sağlık Kurulu

Galatasaray'da sakatların sayısı 10'dan aşağı düşmeyince eleştiri okları insafızca Sağlık Kurulu'na yöneltildi (Elbette ki hatalı oldukları noktalar da vardır). Kurulu oluşturanların kimlikleri, akademik geçmişleri ve tecrübelerini bilmeden toplu bir saldırı var. Bu, başka bir yazının konusu olsun çünkü İtalya'dan bir örnek yazacağım. Juventus'ta sezon başından beri sakatlanan oyuncu sayısı 12. Bu rakama 10 gün ve altında sakatlık yaşayanlar dahil değil. 3 haftadan başlayan ve 5 aya kadar sürecek sakatlıklar bunlar. Juventus'un sağlık kurulunda tam zamanlı çalışan doktor sayısı 4, masör sertifikalı değil(!) fizyoterapist diplomalı profesyonel sayısı 5. Dört doktorun sakatlıkların bölgesine göre sevk ettikleri uzman profesör sayısı ise 30. Bu geniş kadroyu kuran kulüp sezon başından beri sakatlıklardan başını kaldıramıyor.Sakatlıkları açalım biraz. Geçen sezon transfer edilen Andrade dizinden operasyon geçirip gelmişti. Tekrar dizinden sakatlandı ve geçen sezonu evinde geçirdi. Bu sezon dizinden yine operasyon geçirdi, bu sezonu da kapattı. Trezeguet sezon başında dizinden sakattı. Üstüne gitti, oynadı ve sonuç operasyon 5 ay yok. Buffon'da adele yırtığı var 2 ay yok. Camoranesi kasığından sakat, 1 ay yok. Zanetti 3 ay yok, Melberg'de arka adele, 3 hafta yok. Legrottaglie 1 ay yok. Zebina aşil tendonundan sakat, 3 ay yok. Knezevic dizinden sakat, 4 hafta yok. Chiellini bağlarında zedelenme var, 1 ay yok. Iaquinta kasığından sakat 3 hafta. Tüm bunlar arşiv değil gün itibariyle Juventus'un bildirdiği sağlık raporu. Sağlık Kurulu'nun vakıfiyetini kimse tartışmıyor ama elbette "neden" diye soruyorlar. Juventus Sağlık Kurulu, Euro 2008'den dinlenmeden gelen futbolcuların sezon başında tempoyu kaldıramadıklarını ve kadroya girmek isteyen oyuncuların hafif sakatlıklarında şikayet bildirmeyip antrenmanlara devam ettiklerini ve sakatlıkların büyüdüğünü söylüyor. Ne tesadüf değil mi? Futbolcu sakatlığını yok sayar üstüne giderse; bir diğeri hafif sakatlığında bile antrenmandan kaçarsa tıp adamlarının onlar için üretebileceği bir tedavi programı yok. Şimdi Galatasaray ya da Fenerbahçe farketmez; bir kez olsun Juventus örneğine bakıp düşünelim: Amerikalı ekibin Euro 2008 öncesinde yükleme yaptığı milli takım oyuncularının sezon başında yaşadığı sakatlıklar, Uğur Uçar'ın diz kapağı kırığı gibi -bırakın futbol hayatını- yürümeyi engelleyebilecek zor sakatlıklar, Linderoth'unki gibi kalçadan geçirilen hayati operasyonlar ve geçmişte sakatlık yaşadıkları bölgeden tekrar sakatlananlar. Hepsinin Juventus da bir karşılığı var. Bu konunun devamı Galatasaray Sağlık Kurulu kimlerden oluşur ve nasıl çalışırlar olsun...

Madrid Derbisi #1

"Si perdias un derbi no podias salir a la calle"
Escudero/Atletico Madrid
* Derbiyi kaybedersen sokağa çıkamazsın...

Salı-Çarşamba Futbol


14 Ekim Salı
19.00 Belarus U21 - Türkiye U21 (Trt 1)
23.00 Bolivya - Uruguay (Ntv Spor)
15 Ekim Çarşamba
21.30 Estonya - Türkiye (Trt 1)
21.45 Almanya - Galler (Kanal A)
00.10 Paraguay - Peru (Ntv Spor)
02.15 Şili - Arjantin (Ntv Spor)

Madrid Kara Listede

Şubat 2009 İspanyol milli takımı İngiltere ile hazırlık maçı yapacak. Bizimle oynayacakları maçların da provası olacak bu. İngilizlerin İspanya'ya bir şartı var. Maçı Madrid'de, Santiago Bernabeu'da oynamak istemiyorlar. 2004 yılında yaşadıkları tecrübeden sonra bunu talep etmeleri çok normal tabii. İngiliz milli takımındaki siyahi oyuncular (Cole, Wright-Phillips-Ferdinand) ırkçı İspanyollar tarafından ıslıklanmış ve ırkçı tezahüratlarla taciz edilmişti. Bizimle oynayacakları 2010 eleme maçının yeri belli değil ama o karşılaşmadan sonra Aurelio ve Kazım'ı taciz ettiler haberleri çıkarsa şahsen ben şaşırmayacağım...

Orada Olsam #2

Messi

Superclasico'ya Doğru #1

Pazar günü River Plate-Boca Juniors derbisi var. İki takım da şampiyonluk yarışında geride kaldı. Derbi dahil oynayacakları 10 maç daha var Apertura 2008'de. Derbinin satışa çıkan 25 bin bileti 12 saat içinde tükenmiş. Sabah 6'da 400 metre kuyruk vardı diyorlar. Boca kendisine ayrılan biletleri hafta içinde satıyor.

12 Ekim 2008

Türkiye'nin Euro 2xxx Adaylığı

Kayseri Kadir Has Stadı başlığında Türkiye'nin bir Avrupa Şampiyonası'na evsahipliği yapması için birkaç yeni stad yapması gerektiğini belirtip bitirmiştim. Yorumlarda stad dışı organizasyona dair ufuk açıcı fikirler geldi. O noktadan devam edeyim. Önce geriye dönelim. Yunanistan ile ortak teklif verdiğimiz ve kaybettiğimiz bir Euro 2008 var. Son 4 turnuvanın ikisinde iki ülke ortaklık yaptı ve Euro 2012'yi de yine bir ortalık kazandı: Ukrayna ve Polonya. Gerek coğrafi gerekse işin ekonomisi nedeniyle UEFA'nın benzeri ortalıklara, 2012 sonrasında da sıcak bakacağının göstergesi bu. Euro 2016'nın evsahibi 2011 yılında belli olacak. Önce gerekli şartlara bakalım. UEFA, 2016 ile birlikte finallerde takım sayısını 16'dan 24'e çıkartıyor. 16 takımlı finallerde 8 stad şartının bu durumda 12'ye yükseltilmesi bekleniyor. UEFA'nın kuralı gereği bir şehirden sadece 2 stad teklife yazılabiliyor. Bu Yunanistan gibi bizim de dezavantajımız. Olası bir teklifte İstanbul'un 4 ve 5 yıldızlı 4 stadı olacak o tarihte ve ikisini kullanamayacağız.İstanbul'dan başlayarak, konaklama, yeme-içme, eğlence, şehrin büyüklüğü, stad ve ulaşım imkanlarına bakalım...İstanbul: Galatasaray ve Fenerbahçe'nin stadları grup maçları ve final maçı ideal. İstanbul'un yatak kapasitesinde bir problemi yok gibi görünüyor ancak grup maçlarında İngilizlerin 20 bin kişiyle geldiği düşünülürse o kadar da iyimser olmamak lazım. 2005 Şampiyonlar Ligi finalinde taraftarların çoğunluğu günü birlik gelmesine rağmen otellerde yer yoktu. Restoran, meydan ve eğlence konusunda en sorunsuz şehir elbette İstanbul. Ulaşım imkanları da son yıllardaki ivmeye bakarsak o tarihe kadar çözülür.
İzmir: Mutlaka 4 yıldızlı bir 2. stada ve Atatürk Stadı'nın yenilenmesine ihtiyacı var. Çevre ilçeleri de devreye girdiğinde yatak problemi yok. Restoran sayısı da yeterli. Ulaşımında problem yok.
Ankara: 19 Mayıs stadının yanına mutlaka 40 bin+ bir stadyuma ihtiyaç var. Otel sayısı yeterli değil. Havaalanı harika. Şehir içi ulaşım her yer tünel, kavşak olduğundan sorun değil!
Antalya: 30 bin kişilik bir stad yapılıyor. Konaklamada elbette ki en sorunsuz şehir.
Kayseri: Kadir Has Stadı ufak stad kontenjanında iyi bir koz. Konaklama sorunlu. Kapodokaya bölgesi otellerini saymazsak şehirdeki otel sayısı yeterli değil. Restoran sayısı yetersiz. Havaalanı yetersiz.
Bursa: Stadının bu haliyle onay alması mümkün değil. Yeni bir stada ihtiyacı var. Konaklama sorunlu. Ulaşım İstanbul aktarmalı deniz yoluyla çözülebilir.
Trabzon: Avni Aker'in yerine yeni bir stad yapılmadığı sürece çok zor. Otel sayısı kısıtlı. Şehir ufak ve çok binli rakamlı taraftar gruplarını misafir edecek kapasitede değil. Havaalanı uygun. Her şartta bir futbol şehri. Ortak adaylık da gözden çıkarılacaktır ama tek adaylıkta vazgeçilmez. İstanbul, Ankara, İzmir'den ikişer, diğer illerden birer stad toplam 10 rakamına ulaştık buraya kadar. Olası iki evsahibi şehir için aklıma gelenler yeni stadyumlar yapılmak kaydıyla Eskişehir ve Konya.
Euro 2016'da İskoçya, Fransa, İsveç-Norveç (ardarda Kuzey'e gitmez bence), İtalya gibi güçlü adaylar olacak. Mevcut şartlar içinde 24 takımlı bir turnuvaya evsahipliği yapmamız zor görünüyor. Stadları Atina'ya sıkışmış olan Yunanistan ile yine bir ortalıklığa gitmek en akılcı çözüm. 2005 finalinden alnımızın akıyla çıktık, 2009 finalinin de altından hayli hayli kalkarız. Bu ülkenin uluslararası turnuvaya ihtiyacı var. 1998 ile Fransa'nın, 2006 ile Almanya'nın futbollarına kattıkları (yeni ve dolu stadlar) biz de özlem duyuyoruz . Federasyon başkanı, Bosna Hersek maçının taktik değerlendirmesini yapmak için medyanın karşısına geçeceğine bize bu adaylığın planlarından bahsetse keşke...

Baba Oğul ve Futbol

Erkek evlat sahibi olmanın en keyifli taraflarından biri konuşmaya başladığından itibaren tezahürat öğretmek, maça götürmek. 3 yaş civarında bütün bir maçı takip edecek kadar konsantrasyonları yok, çabuk sıkılıyor, top takibini yapamıyorlar. Salonda futbol oynarken topu ikide bir eline alıp babayı çıldırtıyorlar. Evde maçları, çizgi filme tercih etmeleri için en az 5 yaşına kadar beklemek lazım. Beş yaş civarında erken yatmamak için İspanya ve İtalya liginden maç seyretmeye bile razı oluyorlar. 10 dakika sonra su kaynatıyorlar tabii. Tuttuğu takımın onbirini sayabiliyor, Avrupa'dan birkaç futbolcuyu ekranda, gazetede görünce tanıyabiliyorlar. Kaka'nın kaka olmadığını zor kabul ediyorlar! Baba maç seyrederken, çizgi film kanalını açmak isteyip izin alamayınca küsüp odalarına gidiyorlar. Deneyimlerim buraya kadar...

Orada Olsam #1

Bu yeni bir seri. "Orada Olsam" kareleri... Madrid'de bir bar..

Kulübedeki Recaro Koltuklar

Dün Milli maçta tekrar gözüme takıldılar. Recaro koltuklar. İlk Santiago Bernabeu Stadı'nda görmüştüm. Yedek kulübelerinde gömülüp oturur futbolcular, pek rahattırlar, hani oyuna girmek istemezsin. İtiraf edeyim ilk Real Madrid'de gördüm diye ben biraz da foneteğinden dolayı İspanyol markası sanıyordum. O zaman çoluk çocuk da yok, arabaya çocuk koltuğu da bakmamışız. Alman markasıymış, Sttutgart'da üretiliyor bu koltuklar. Stadyumda, yedek kulübesinde ilk kullanan isim ise tanıdık. Fenerbahçe'nin eski hocası Rausch. 1995 yılında Kaiserslautern'i çalıştırırken, Recaro'nun patronu arkadaşından bir koltuk istemiş külübeye. Takım da çok beğenince bütün koltuklar Recaro'ya dönmüş. Recaro, Rausch sayesinde kulüplere koltuk satmaya başlamış...

Futbol Blog #2

Futbol Blog, 18 Ekim Cumartesi günü başlıyor. Saat 13:00-14:00 arasında Habertürk'te. Yazan ya da okuyan olun farketmez futbol bloglarında hafta boyunca beğendiğiniz başlıkları yorum bölümüne yollayın lütfen. Her hafta 2 blogun tanıtımını yapmayı planlıyoruz. Ayrıca o haftanın tartışma konusu, araştırması ya da güzel bir fotoğrafı da konularımız arasında. Perşembe sabahına kadar tavsiyeleri bekliyorum. İlk programda 2 sürpriz telefon bağlantısı olacak. Birini tahmin edebiliyorsunuzdur.
Futbol Blog #1