
6 Eylül 2008
Arjantin Apertura 2008

Avrupa'da En İyi Transfer


Süper Lig'de En İyi Transfer


Moggi'nin Telefonu #2

Moggi: Alo
Morena: Selam Moggi. Şampiyonlar Ligi maçı hakeminiz belli oldu.
Moggi: Hakem kim? Batista mı?
Morena: Hayır Graham Poll
Moggi: Nereli?
Morena: İngiliz

Moggi bu görüşmenin ardından Pairetto'yu arıyor. UEFA hakem komitesindeki İtalyan.
Pairetto: Alo
Moggi: Günaydın, ne oldu Batista?
Pairetto: Ne?
Moggi: Paul Green ( Moggi kafayı yemiş burada)
Pairetto: Kim?
Moggi: Paul Green
Pairetto: Son dakikada birşey olmuş. Ben Batista'yı yazdırmıştım. Hasta olmalı ya da başka birşey.
Moggi: Git öğren o zaman
Pairetto: Evet, araştıracağım.
3. perdede Pairetto'nun Şampiyonlar Ligi'nde Juventus'un Ajax deplasmanında 1-0 kazandığı maçın hakemini nasıl belirlediği var.
Moggi'nin Telefonu #1
Var Mı?
Moggi'nin Telefonu #1



Moggi: Gigi? Where are you?
Pairetti: We left.
Moggi: Oh, what kind of fuck referee did you send us?
Pairetto: Oh, Fandel is one of the best.
Moggi: I know, but Miccoli’s goal was valid.
Pairetto: No it wasn’t.
Moggi: It was valid, it was valid!
Pairetto: No, it was right in front [of the ref].
Moggi: What are you talking about, it wasn't in front... all throughout the match he messed things up for us!
Pairetto: But he's one of the top...
Moggi: He can go and fuck himself. And for Stockholm [the return leg] I'm counting on you!
Pairetto: For fuck’s sake… mamma mia… this surely has to be a proper match.
Moggi: No, we’ll win, you know…
Pairetto: But they are poor.
Moggi: But with another one like this, it will be difficult no? You follow me?
(Türkçe çevirisi yorumlarda. Teşekkürler Delgado. Kral asisti.)
Juventus rövanş maçını deplasmanda 4-1 kazandı. Maçı İngiliz Graham Poll yönetti.
Zonguldak'ta Futbol

5 Eylül 2008
La Liga'da Ramazan

Morientes ve Galatasaray

4 Eylül 2008
Yan Gel Yat Mancini #2


Adriano Celentano
Beni Affet Temel Ağabey

Abdi İpekçi’nin vurulduğu akşamdı. Çocuktum, babam salonda ağlıyordu. Aileden gayrı, başkalarının ölümüne de ağlandığını o akşam öğrendim. Yıllar sonra soğuk bilgisayar ekranında “Yavuz Gökmen’i kaybettik”i gördüğümde çok işime yarayacaktı. Etiler’de bir duvarda “Mahirler ölmez” yazıyordu, koşup eve anneme sormuştum; “Mahir abiye ne oldu?” diye. Bildiğimiz tek Mahir abi, karşı komşumuzun liseye giden oğluydu. Evin önünde, caddede japon kale oynuyorduk, bir minibüs yanaştı. “Çocuklar hemen evinize gidin” dedi bir asker ağabey. Ne güzel sabahtı, hiç araba geçmiyordu. Annemiz bize sokağa çıkmayı yasaklardı da, bu neydi ki şimdi? 80’lerin ürkek çocuklarıydık biz, Akmerkez’in arsasındaki nizami kale çok büyük görünmüştü gözümüze. Aykut Kocaman’lı Altınmızrak orada antrenmana çıkar; biz ufaklar takımdan ayrı düz koşu yapardık... Büyük Mehmet Fenerbahçe’ye gidince ağlamıştık. Şampiyonluk nedir bilmezdik biz. En çok Cumhuriyet ile Milliyet gazetesinin spor sayfalarını severdik. Cumhuriyet milli takım yerine ulusal takım derdi; “niye ki?” derdik. Salı günleri Spor eki verirdi Cumhuriyet, matematik dersinde hocadan gizli, sıra altından okurduk. Derwall geldi Galatasaray’a, şampiyonluğun ne olduğunu öğrendik. Fatih Terim’in jübilesinde Şükrü Saracoglu’na helikopterle indiği; Prekazi’nin Tatko’nun sahasında denenip beğenildiği günler işte...TRT’de Avrupa Kupası maçlarının haftalar öncesinden beklediğimiz, Atletico Madrid’in stadında, “tribünün altından yol geçiyor” diyene inanmakta zorluk çektiğimiz, yabancı futbol dergilerini ancak konsolosluk kütüphanelerinde gördüğümüz 80’ler. Ne Google var ne Wikipedia. Commodore 64’ü bilgisayar biliyoruz işte. Menajerlik oyunlarında şimdi 15 yaşındaki çocuğu keşfeden, Appiah ile Maldonado’yu 20 parametrede karşılaştıran kuşağın iki öncesiyiz.
O dergiyle tanıştığımızda hayatımız değişti... Gelişim Spor ile dünyaya açıldık. Futbol sevgimizin zincirlerini kırdık. Sene 1988, Prekazi’nin muz ortaları Tanju’nun plaseleri. Hiç duymadığımız, bilmediğimiz futbol hikayelerini öğreniyorduk Gelişim Spor’dan. Haftada bir yayınlanıyor, ligdeki maçların en güzel hikayelerini, fotoğraflarını onlar yayınlıyordu. “Pal Sokağı Çocukları”nı çoktan bitirmiş; artık “Sarı-Kırmızılı Kaşkol” okuyorduk. Hıncal Uluç’tu Genel Yayın Yönetmeni ve şimdi “Dünya Karması” yazarmış gibi hissettiğim muhteşem ekibi: Atilla Gökçe, Öcal Uluç, Fatih Altaylı, Yiğiter Uluğ, Ergun Hiçyılmaz, Ömer Araz, Alp Can, Hasan Sarıçiçek, Lütfi Özel, Sotiri Konomi, Emrah Kayalıoğlu, Ender Erkek, İsmet Gümüşdere, Hasan Onuker, Vedat Danacı, Mert Aydın, Altan Tanrıkulu, Erkan Arseven ve Temel Özalak...Ne çok imrenirdik onların yazdıklarına, yaptıkları sayfalara. Verdikleri maç istatistiklerini ölçer biçer; dünyadan futbol sayfasında yayınlanan her fotoğrafa uzun uzun bakardık. Nasıl öyle güzel cümleler kurabiliyorlardı ki? Temel Abi Galatasaraylıydı, çok severdik, kalemine hayrandık.Ulaşılmazdılar. 20 yıl sonra bugün sayfalarını çevirdiğinizde sanki dün yapılmış gibi duruyor Gelişim Spor. Aklı almıyor insanın. Internet’in olmadığı, bilgiye ulaşmanın bir tık ötesinde olmadığı yıllarda; nasıl olur da böyle bir dergi yapabilmişlerdi. Onlara, bunu soracaktım...
Yıllar geçti. Şişli’deki mağazası Terim Spor’da lise arkadaşlarımla yakından görebilmek için çabaladığımız Fatih Terim’in karşısında kendimi soru soran olarak buldum. Radyodaki “Gökmen’in kafası ve gol”ün öznesi Gökmen (Özdenak) Ağabey uçakta yanımda oturuyor ve biz futbol konuşuyorduk. O Yıllarda Gelişim Spor’un dış habercisi Emrah Kayalıoğlu ile endüstrileşen futbolu tartışıyor; o güzel yazıların sahibi Temel Ağabey ile maç kritiği yapıyordum. Artık meslektendim...Nasıl böyle bir dergi yapabilmişlerdi? Dönemin tanığı, şimdi Milliyet Gazetesi’nin usta foto muhabiri Vedat Danacı’ya açtım projemi. Gelişim Spor’u yaratan kadro ile hem 123 sayı süren serüveni; hem de öncesi ve sonrasıyla spor gazeteciliği deneyimlerini içeren nehir söyleşilerden oluşan bir kitaptı projem. Ertelememek lazım hiçbir şeyi hayatta, erteledim. Belki de; “benim haddime mi?” dedim. Sana, seni; Gelişim Spor günlerini soracaktım Temel Ağabey. Şimdi pişmanım. Beni affet...


Boş Adam Recoba

Manchester City ve Oasis


Enrique Cerezo

Sen Git O Gelsin

Futbol Affetmez

Ruslar, şeyhler... Globalizm...
Futbol affetmez.
Messi'nin sona bir kala frikiği direkte patlamasa;
bu hikaye de böyle bitmez.
3 Eylül 2008
Joaquin

Mourinho ve Paltosu

Avrupa'nın Yeni Keki


2 Eylül 2008
"Arsenal'de Arda Sesleri"

Ligin Avrupa'da naklen yayınlanmıyorsa ne zaman vitrine çıkarsın? Avrupa Kupaları ve milli maçlarda. Euro 2008'de yarı final oynadığımız, Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynadığı sezonda bile yurtdışına futbolcu satamadık. İbrahim Kaş yetiştirme bedeliyle, Aurelio-Necati Ateş bedelsiz gitti İspanya'ya. Euro 2008'in ardından Semih'ten Arda'ya, Sabri'den Mehmet Topal'a Servet'ten Kazım'a kadar bütün futbolcularımıza teklif yağmıyor muydu? Hani Juventus, Arsenal, Valencia, Bayern Munih kapıdaydı!..
***
Bu kulüp yapısının, ekonomisinin bir benzeri yok Avrupa'da. Dün kapanan transfer piyasasındaki trafiği aklımıza getirelim. Hamburg'dan Real Madrid'e, Tottenham'dan Barça'ya tüm kulüpler aldıkları yıldız kadar ama eksik ama fazla değerde futbolcu da sattılar. Bizim futbolumuza giriş yapanlar Güiza, Emre, Meira, Kewell, Baros, Zapatocny, Sivok... Futbolcu ithalatına harcanan milyon eurolar. İhracat açığı var demeyelim ayıp olur çünkü ihracat sıfır...
***
Vitrinse vitrin... Fenerbahçe'nin çeyrek finalde Chelsea'yi 2-1 yendiği kadroyla başlayalım: Volkan'ın adı geçmedi transferde. Lugano'yu Juventus istedi, verdiği yıllık ücret Fenerbahçe'nin yarısıydı. Bu sezon sözleşme yenilemezse bedava gider. Edu, Valencia istiyor diye haberler çıktı, gerisi gelmedi. Vederson, geçelim. Aurelio bedelsiz gitti. Önder Turacı bedelsiz gitti, bedel ödeyip döndü. Alex'e daha iyi para verecek takım ancak Dubai'de bulunur. Uğur Boral ve Kazım-halı sahada takımıma almam(!)- milli takım oyuncusu, takımlarında kaldılar. Maldonado, geçelim. Kezman yıllık ücreti ödenmesin diye PSG'e gitti. Deivid'e harika bir sezondan sonra kimse talip olmadı. O maçta yedek olan, milli takımla Euro 2008'i dağıtan adam Semih, Atletico Madrid istiyor dediler. Takımında kaldı.
***
Milli takımın Hırvatistan ile oynadığı efsane çeyrek finalin kadrosu. Rüştü bedelsiz gitmişti Barça'ya, Hakan Balta taliplisi yok. Gökhan Zan'ı neden alsınlar zaten. Emre Aşık, 3. kez Galatasaray'da. Sabri, Fiorentina'ya(!) gidiyordu, yeni sözleşme uzattı. Hamit Altıntop zaten orada. Tuncay bedelsiz gitmişti. "Figo" Kazım Premier Lig'e dönecekti! Geriye kim kalıyor? Arda, Mehmet Topal, Semih. Varsa da bir teklif ki menejerleri var diyor-; demek ki rakamlar komikti; takımlarında kaldılar.
***
Arda, Inter'e giden Mancini'den az futbolcu mu? 12 milyon euro ödediler. Mehmet Topal, 20 milyon euro'ya Everton'a giden Fellaini'den daha az mı tecrübeye sahip. Euro 2008'de yarı final oynayan takımı santrforu Semih, Rusların ördeği Pavlyuchenko'dan daha az mı golcü? Geçmişte Baliç, Okocha, Ilie gibi iyi paraya satılan örnekler var. En yüksek bedele ulaşan Türk futbolcusu ise garip fiyatların döndüğü Rus pazarına giden Gökdeniz. Sorun nerede peki?
1- 12 ülkeden naklen futbol seyrediyoruz. Avrupa bizim ligi seyretmiyor. Futbolcularımız tanınmıyor ve bu bilinmezlik o ülkelerin medyası ve taraftarlarında oluşması gereken lobiyi daha santrada yok ediyor. Biz Zigic, Xabi Alonso gelsin derken gerekli donanıma sahipken, onlar ihtiyacı oldukları futbolcuların bizim ligimizde de olduğundan bihaberler. Peki bu doğruysa Hırvatlar nasıl futbolcu satabiliyor, hatta bize bile! Dinamo Zagreb'i liginde kim nasıl izliyor? Bakınız elbette ki scouting ve menejer marifeti.
2- Türkiye'de futbolcular iyi para kazanıyor. Tavanın 3.5 milyon euro'ya çıktığı yıllık ücretleri Avrupa'daki birçok futbolcunun hayalinde bile göremeyeceği rakamlar. Arda, Mehmet Topal ve Gökhan Gönül ise yıllık kazançlarıyla bu tanıma uymuyor. Emre'ye en iyi parayı ülkesinde veriyorlar.
3- Türk futbolcular Avrupa piyasasını elinde tutan büyük menejerlerle çalışmıyor. Rüştü, Barcelona'ya Pini Zahavi aracılığıyla gitmişti. Türkiye'de menejerlik, oyuncuyu bonservis bedeli olmadan Avrupa'ya götürüp yeni kulübünden komisyon almak üzerine kurulu. Futbolcu menejerini "abi" diye çağırıyor bu ülkede... (Bkz:Erdinç abi)
4- Emre ve Okan'ın Inter'e transferi, Tuncay'ın bedelsiz gidişi ve son Aurelio örneği, Avrupa kulüplerini Türkiye pazarına "bedava gelirsen, gel"e alıştırdı. 10 milyon ve üzerindeki bir rakama futbolcu satışı olmadığı sürece de bu piyasa oluşmayacak.
5- 3 büyüklerin üzerindeki taraftar baskısı yönetimlere yıldızları sattırmıyor. Gitmeyi kafayı koyan da sözleşmesi bitince gidiyor.
6- Türk futbolcusu Real Madrid, Barça, Arsenal, Inter ve Milan'dan teklif gelsin diye bekliyor. Gidene de "ufak takıma gitti" diye arkasından sallanıyor bu ülkede.
7- "Bizim futbolcularımız Avrupa futbolu için yetersiz" yalanı. Gökhan Gönül'ü -geçen sezonki Gökhan- Real Madrid'de Salgado'yu kesemeyecek adam mı? Mehmet Topal, Tiago'dan daha az mı verimli olur Juventus'ta? (Bazı futbolcuların performansı tek sezonluk mu? "devamlılık" da ayrı tartışma konusu)
***
Sebepleri yorum bölümünde tartışmaya devam ederiz. Ben yakın zamandaki bir transfer hikayesiyle bağlayayım. Hamburg en büyük silahı Van der Vaart'ı sözleşmesinin son senesinde 15 milyon euro'ya Real Madrid'e satıp; 8 milyon euro'ya aynı pozisyona Thiago Neves'i kadrosuna kattı. Düzen basit: Yetiştir ya da al+parlat ve sat. Ardından yerine koy. Kewell, Galatasaray'a sıfır bonservis ile imza attığında ortak soruydu: "Arda Avrupa'ya gidecek mi?" Teklif var(dı) ya da yok ama tek gerçek var: Sol kanatta bugün ikisi birbirlerini eritiyor...
Transfer döneminde 9 sütuna manşet atılan "Arsenal'de Arda sesleri" ile olmuyor bu işler. Bu "al-satma/satama" düzeni işlediği sürece bir yerde tıkanıp kalacağız; "lavoba aç" da çare olmayacak...
***
Bu kulüp yapısının, ekonomisinin bir benzeri yok Avrupa'da. Dün kapanan transfer piyasasındaki trafiği aklımıza getirelim. Hamburg'dan Real Madrid'e, Tottenham'dan Barça'ya tüm kulüpler aldıkları yıldız kadar ama eksik ama fazla değerde futbolcu da sattılar. Bizim futbolumuza giriş yapanlar Güiza, Emre, Meira, Kewell, Baros, Zapatocny, Sivok... Futbolcu ithalatına harcanan milyon eurolar. İhracat açığı var demeyelim ayıp olur çünkü ihracat sıfır...
***
Vitrinse vitrin... Fenerbahçe'nin çeyrek finalde Chelsea'yi 2-1 yendiği kadroyla başlayalım: Volkan'ın adı geçmedi transferde. Lugano'yu Juventus istedi, verdiği yıllık ücret Fenerbahçe'nin yarısıydı. Bu sezon sözleşme yenilemezse bedava gider. Edu, Valencia istiyor diye haberler çıktı, gerisi gelmedi. Vederson, geçelim. Aurelio bedelsiz gitti. Önder Turacı bedelsiz gitti, bedel ödeyip döndü. Alex'e daha iyi para verecek takım ancak Dubai'de bulunur. Uğur Boral ve Kazım-halı sahada takımıma almam(!)- milli takım oyuncusu, takımlarında kaldılar. Maldonado, geçelim. Kezman yıllık ücreti ödenmesin diye PSG'e gitti. Deivid'e harika bir sezondan sonra kimse talip olmadı. O maçta yedek olan, milli takımla Euro 2008'i dağıtan adam Semih, Atletico Madrid istiyor dediler. Takımında kaldı.
***
Milli takımın Hırvatistan ile oynadığı efsane çeyrek finalin kadrosu. Rüştü bedelsiz gitmişti Barça'ya, Hakan Balta taliplisi yok. Gökhan Zan'ı neden alsınlar zaten. Emre Aşık, 3. kez Galatasaray'da. Sabri, Fiorentina'ya(!) gidiyordu, yeni sözleşme uzattı. Hamit Altıntop zaten orada. Tuncay bedelsiz gitmişti. "Figo" Kazım Premier Lig'e dönecekti! Geriye kim kalıyor? Arda, Mehmet Topal, Semih. Varsa da bir teklif ki menejerleri var diyor-; demek ki rakamlar komikti; takımlarında kaldılar.
***
Arda, Inter'e giden Mancini'den az futbolcu mu? 12 milyon euro ödediler. Mehmet Topal, 20 milyon euro'ya Everton'a giden Fellaini'den daha az mı tecrübeye sahip. Euro 2008'de yarı final oynayan takımı santrforu Semih, Rusların ördeği Pavlyuchenko'dan daha az mı golcü? Geçmişte Baliç, Okocha, Ilie gibi iyi paraya satılan örnekler var. En yüksek bedele ulaşan Türk futbolcusu ise garip fiyatların döndüğü Rus pazarına giden Gökdeniz. Sorun nerede peki?
1- 12 ülkeden naklen futbol seyrediyoruz. Avrupa bizim ligi seyretmiyor. Futbolcularımız tanınmıyor ve bu bilinmezlik o ülkelerin medyası ve taraftarlarında oluşması gereken lobiyi daha santrada yok ediyor. Biz Zigic, Xabi Alonso gelsin derken gerekli donanıma sahipken, onlar ihtiyacı oldukları futbolcuların bizim ligimizde de olduğundan bihaberler. Peki bu doğruysa Hırvatlar nasıl futbolcu satabiliyor, hatta bize bile! Dinamo Zagreb'i liginde kim nasıl izliyor? Bakınız elbette ki scouting ve menejer marifeti.
2- Türkiye'de futbolcular iyi para kazanıyor. Tavanın 3.5 milyon euro'ya çıktığı yıllık ücretleri Avrupa'daki birçok futbolcunun hayalinde bile göremeyeceği rakamlar. Arda, Mehmet Topal ve Gökhan Gönül ise yıllık kazançlarıyla bu tanıma uymuyor. Emre'ye en iyi parayı ülkesinde veriyorlar.
3- Türk futbolcular Avrupa piyasasını elinde tutan büyük menejerlerle çalışmıyor. Rüştü, Barcelona'ya Pini Zahavi aracılığıyla gitmişti. Türkiye'de menejerlik, oyuncuyu bonservis bedeli olmadan Avrupa'ya götürüp yeni kulübünden komisyon almak üzerine kurulu. Futbolcu menejerini "abi" diye çağırıyor bu ülkede... (Bkz:Erdinç abi)
4- Emre ve Okan'ın Inter'e transferi, Tuncay'ın bedelsiz gidişi ve son Aurelio örneği, Avrupa kulüplerini Türkiye pazarına "bedava gelirsen, gel"e alıştırdı. 10 milyon ve üzerindeki bir rakama futbolcu satışı olmadığı sürece de bu piyasa oluşmayacak.
5- 3 büyüklerin üzerindeki taraftar baskısı yönetimlere yıldızları sattırmıyor. Gitmeyi kafayı koyan da sözleşmesi bitince gidiyor.
6- Türk futbolcusu Real Madrid, Barça, Arsenal, Inter ve Milan'dan teklif gelsin diye bekliyor. Gidene de "ufak takıma gitti" diye arkasından sallanıyor bu ülkede.
7- "Bizim futbolcularımız Avrupa futbolu için yetersiz" yalanı. Gökhan Gönül'ü -geçen sezonki Gökhan- Real Madrid'de Salgado'yu kesemeyecek adam mı? Mehmet Topal, Tiago'dan daha az mı verimli olur Juventus'ta? (Bazı futbolcuların performansı tek sezonluk mu? "devamlılık" da ayrı tartışma konusu)
***
Sebepleri yorum bölümünde tartışmaya devam ederiz. Ben yakın zamandaki bir transfer hikayesiyle bağlayayım. Hamburg en büyük silahı Van der Vaart'ı sözleşmesinin son senesinde 15 milyon euro'ya Real Madrid'e satıp; 8 milyon euro'ya aynı pozisyona Thiago Neves'i kadrosuna kattı. Düzen basit: Yetiştir ya da al+parlat ve sat. Ardından yerine koy. Kewell, Galatasaray'a sıfır bonservis ile imza attığında ortak soruydu: "Arda Avrupa'ya gidecek mi?" Teklif var(dı) ya da yok ama tek gerçek var: Sol kanatta bugün ikisi birbirlerini eritiyor...
Transfer döneminde 9 sütuna manşet atılan "Arsenal'de Arda sesleri" ile olmuyor bu işler. Bu "al-satma/satama" düzeni işlediği sürece bir yerde tıkanıp kalacağız; "lavoba aç" da çare olmayacak...
"Giovani Dos Santos/Barcelona; Özgürcan Özcan/Galatasaray" üzerinden Galatasaray altyapısı ve "meşhur" 87-88 kuşağı da "iç pazar"a dair bir yazı konusudur. Futbolcuyu "DVD gibi 10 farklı eve kiralayan" mekanizmaya bakalım yarın..
Marouane Fellaini

King Kev

Edit: Guardian da haberini geri çekti. Keegan görevde ama durumu belli değil diyorlar.
Sırada Ne Var?



Necati Ateş&Boukary Drame

Rivaldo Kuralı

Termini

edit: Serie A'da ilk tokadı yiyen Napoli oldu. Napoli taraftarı kalan 18 deplasmana gidemeyecek. Bu habere kim sevinmiştir? Napoli'nin kızları...
Stad Projeleri

Berbatov: 37.5 Milyon Euro

Robinho Man. City'de

Inter ve Real Madrid
1 Eylül 2008
Son Kurşunlar

* Diego Milito (8 milyon euro bonservis, 2.4 m yıllık) Zaragoza'dan ayrıldı, eski takımı Genoa'ya döndü.
* Galatasaray'da Barış Özbek en az 3 ay yok. Bursaspor'dan Serkan Kurtuluş'u kiraladılar. (edit: 5 yıllık sözleşme imzalandı)
* Liverpool'lu Steve Finnan Espanyol'da. Voronin 1 yıllığına Hertha Berlin'e kiralandı.
* Kerlon Chievo'da. Bu transferde Inter'in parmağı var.
* Palermo'dan orta saha Mensah, Galatasaray'ın rakibi Bellinzona'da.
* Albert Riera, Liverpool'da.
* Berbatov için kalan 4 saatte 3 resmi teklif var: Man United, Man. City ve Real Madrid
* Beşiktaşlı Gordon bedelsiz Duisburg'a kiralık.
* Robinho Man. City'de
* Rafael Sobis Al Jazeera'da
................
Alman Sevdası

Yıllar boyunca elinde kavalı, çoban kıyafetiyle fotoğrafı yayınlanan ve 1000 kez Galatasaray ve Fenerbahçe ile adı geçen ancak bir türlü Türkiye'ye gelemeyen Winfried Schafer'e selam olsun...
Vedran Corluka

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)