29 Mart 2008

İki Avans Üçte Biter

Villarreal-Atletico Madrid maçını açmadan not düşeyim. Barcelona, Real Betis deplasmanında intihar etti. 15. dakikada 2-0 öndeydiler. Bojan ve Eto'o'nun 2 dakikada attığı gollerle. İkinci yarıda 15 dakika içinde toplu intihar gelmiş. Betis gibi bir takımdan 15 dakikada 3 gol yemek maharet ister. Üstelik Valdes bir de penaltı kurtarmışsa. Milito sakat, Puyol sakat sakat sahada olunca sürpriz değil belki de. Puan farkı 4'tü liderle. Daha önemlisi altındaki Villarreal ile 2'ydi. Villarreal şimdi kazanırsa Barça'yı 2.likten indirecek. Bu Almanlar futbolda ne şanslı millettir. Yarın Real Madrid-Sevilla maçı öncesinde Schuster'e yine büyük kıyak geldi Barça'dan...
Video: ReaL Betis:3 Barcelona:2

Bu Futbol Değil

Artık karar verdim; biz kendi topraklarımızda oynanan ayak topuna eğer futbol diyorsak İngiltere'deki için farklı bir kelime bulmalıyız. Hayır kardeşim kelime adamların babasının taplu mal derseniz; biz yeni bir kelime türetelim. Ayıp oluyor böyle iki oyuna da futbol demek. Her maç bir cinayet romanı gibi. Katil kim söylemiyorlar sana. Bir de yağmur yağıyor ki ne fotoğraflar çıkıyor o ikili mücadelelerden, kafa toplarından. Arsene Wenger'e büyük hoca saptaması yapınca bu bir ilk olmuyor. Şampiyonluk yarışına tutunmak budur. Aynı zamanda Beşiktaş'ın yapamadığı da budur. Ümraniye'de ibret olsun diye ben olsam Arsenal'in 10 kişiyle 0-2'den deplasmanda 3-2 kazandığı maçı seyrettiririm Beşiktaşlı futbolculara. Arsenal kazanıp kağıt üzerinde Man. United'a ayağını denk al dedi ama Rüyalar Tiyatrosu'ndan bugünlerde hiç kolay kolay çıkılmıyor. Cristiano Ronaldo'nun golü makastan geldi yahu. 3. goldeki pasını; 5 değil 50 kere seyretmek lazım. Carlos Tevez'in kafa golünden önce atağın başlatan adam olduğunu ve 50 metre koşup santrfor pozisyonu aldığını yazmazsak olur mu? Beşiktaş'ın aracını garaja çektiler artık. Mekanik dahisi Sinan Engin kurcalasın dursun artık motoru. Baki Mercimek de futbolu bıraksın Çarşı'da bakkal açsın, iflas etsin. Bu şampiyonluk artık Ali Sami Yen'deki maçın sonucuna bakar...

Rock Hudson'a Benziyorsun

Alex Ferguson'un Cristiano Ronaldo'yu motive etmesine gerek var mı bilmiyorum. Motivasyon yöntemi de sen aslansın kaplansın değil, sen Cantona'ya benziyorsun, sen Maradona'sın... George Best'in rekorunu da kıran ve 34 gole ulaşan Ronaldo'yu Maradona'ya benzetmiş Sir Alex. Carlos Tevez'i de Eric Cantona'ya benzetmişti. Alex Ferguson'un bu eşleştirmeyi beceremediği ortada. Tevez için sesini çıkartmayan Arjantin medyası iş Maradona olunca bir dakika demiş elbette. Tanrı bir tane diyorlar. Doğru da diyorlar. Bu benzetme işi kimi zaman cinayet sebebi de oluyor. Biri diğerine "sen Rock Hudson'a benziyorsun" demiş; canından olmuştu bizim memlekette meyhanenin birinde...

Roberto Baggio

Sanchis, Falcao... 2 gündür hep eskilerden gidiyoruz. Roberto Baggio futbolu bıraktığı gün teknik direktör koltuğuna oturanlardan değil. İlahi Kuyruk uzak duruyor futbol sahalarından. 20 yıl antrenman, maç temposunda koşturan, hayatını garanti altına futbolcular; neden onu oynattın bunu oynatmadın diyen medyanın baskısıyla, istifa diyen tribünlerle, yöneticilerle uğraşırlar ki teknik adam olup. Anlam veremem buna. Hani yap kendine 10 bin filmlik bir arşiv, indir dev perdeyi, koy 5 metre çanağı, izle bütün dünyayı. Gez, dolaş, ye, iç; kendini dinle. Baggio galiba bunları yapıyor.

Roberto Falcao

Eski bir rock yıldızı gibi duruyor fotoğrafta. Hani 70'lerde dünyayı salladık biz ama şimdiki veletler bilgisayarda yapıyor müziği der gibi elindeki mikrofonla. Değil ama. Fotoğrafın altında ismi yazmasa tanımazdım elbette. Roberto Falcao. Roma'ya gelmiş en iyi yabancı futbolculardan biri. 80'lerdeki şampiyonluğun mimarlarından. 55 yaşına gelmiş.

28 Mart 2008

Haftasonu

La Liga'da haftanın 2 önemli maçı. Sonuçları şampiyonluk kadar Şampiyonlar Ligi'ne gidecek takımların da kaderini etkileyecek. Cumartesi 23:00'de Atletico Madrid, Villarreal deplasmanına gidiyor. Forlan eski takımına karşı. Sevilla'yı deplasmanda vurup büyük iş yaptılar. Villarreal'in derdi Barcelona'yı yerinden edip, UCL'ye direkt gitmek. Pazar akşamı 22:00'de Real Madrid-Sevilla. Real Madrid 2 maçtır kaybediyor. Puan farkı 4'e indi, bu maçı da alamazlarsa Schuster için beyaz mendiller çıkar cepten artık.
Cumartesi, Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinden sonra Serie A'da Lazio-Inter maçı önemli. Chelsea Fenerbahçe maçı öncesinde Pazar günü M.Brough ile -Tuncay'lı M.Brough diyeyim de adet yerini bulsun- oynuyor. Pazar öğlen oynanacak Kasımpaşa-Sivasspor maçında çok vukuat olacak gibi bir hissiyatım var. Galatasaray bu sezon 6. kez kapalı kapılar ardında. Haftasonunun tüm naklen yayınları sağ kolonda.

78'in Öteki Yüzü

Bugünlerde Nicolas Sarkozy, 2008 Pekin Olimpiyat'larının açılış törenini boykot edebileceklerinden bahsediyor. Neler olacak göreceğiz. Ne olmuş ile devam edelim. 30 yıl önce 78 Dünya Kupası. Arjantin'de cunta iktarda, General Videla asıyor, kesiyor. Fransızlar bir kampanya başlatmışlar. Arjantin'de diktaya karşı boykot çağrısı. Başarıya ulaşmış mı? Hayır. Fransızlar kupaya geldiler, Arjantin, İtalya ve Macaristan'ın yer aldığı grupta 3. olup Paris'e döndüler. Dediğini yapan delikanlı kimdi peki? Johan Cruyff. General Videla'yı protesto etmek için Dünya Kupası'na gitmedi. O olsaydı finalde Arjantin kazanır mıydı acaba?

Hey Gidi Manolo Sanchis

Siyasi fikirlerinin üzerinden takım sempatisi yaratanlar Peki Sen Kimsin? in konusuydu. Real Madrid'i severim, fazlasıyla severim. Sevme nedenim çokça Akbaba Beşlisi'dir. O beşliden de en çok Martin Vasquez ve Manola Sanchis'i severdim. Kardeşim ilkokula gidiyordu, ona o dönemin Real Madrid onbirini ezberletiyordum, çocuk ağzından o futbolcuların isimlerinin telafuzu dinlemek gibisi var mı? Manola Sanchis'e rastladım, şimdi Marca gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor. Eski dostu görmek gibi. Akbaba Beşlisi'nin en vefalısı. Real Madrid'den başka hiçbir takımda oynamadı. 18 yıl! 8 Lig, 2 Kral Kupası, 2 Şampiyonlar Ligi, 2 UEFA Kupası. Real Madrid'in Bülent Korkmaz'ı bu adam... 43 yaşına gelmiş, hey gidi heyy....

Flavia de Oliveira

CL 2010 Finali S. Bernabeu'da

31 Ocak 2008'de blogda bir haberdi: Şampiyonlar Ligi 2010 finali Santiago Bernabeu'da diye. AS gazetesinin iddiasıydı. UEFA da en sonunda resmi açıklamayı yaptı. Haberin detayı arşivde...

Match Point ve Servet

Bay Ö.Ş'ye bir yazı yolladım geride kalan haftaya dair. Servet'in golü için "top üst direğe çarptığında neden geriye, filenin üstüne düşmedi? Rüzgar acaba Mecidiyeköy tarafından mı esiyordu?" cümlesine takılmış ve harika bir saptamada bulundu. Woody Allen 'in Match Point'i. Der ki Bay Ö.Ş: Filmin girişi daha hayatta en önemli şeyin şans olduğunu belirtiyo dış ses, tenis topu filede sekiyor, henüz kendi sahasına mı rakip sahaya mı sektiğini göremiyorsun, filmde aşığını öldüren ana karakter yüzüğünü nehre atıyor ama yüzük nehre gitmiyor duvarda sekip yere düşüyor tenis filesi gibi, sen sanıyosun çocuk o yüzük yüzünden yakalanacak ama tam cinayet çözülüp çocuk hüküm giyecekken o yüzük bir serserinin cebinden çıkıyor cinayeti ona yıkıyorlar yine file geliyor ekrana top rakip sahaya düşüyor. Galatasaray'ın da o hesap; senin satırlarını okuyunca direktman o geldi aklıma..."
Filmi izlemeyenlere spoiler verdik, biraz ayıp oldu ama. 2005 yapımı, izleyen izlemiştir ile sıyralayım son adamdan, düşüren kırmızı kart görür.
''the man who said 'i'd rather be lucky than good' saw deeply into life. people are afraid to face how great a part of life is dependent on luck. it's scary to think so much is out of one's control. there are moments in a match when the ball hits the top of the net and for a split second it can either go forward or fall back. with a little luck, it goes forward and you win... or maybe it doesn't, and you lose" Match Point/2005

Bill Shankly

Merseyside derbisi deyince onsuz olmaz. Bill Shankly ve ondan kalanlar:
“Liverpool şehrinde iki büyük takım var: Liverpool ve Liverpool yedekleri”
“Futbol bir ölüm-kalım meselesi değildir. Ondan çok daha önemlidir"
“Birinciysen birincisindir, ikinciysen hiçbir şey”
“Hakemlerin sorunu nedir biliyor musunuz? Kuralları biliyorlar ama futboldan anlamıyorlar” Topla ne yapman konusunda kararsız isen golü at, alternatiflerini ben maçtan sonra söylerim.” “Bak oğlum sen ayağını kırmadın. Bütün sorun beyninde”

The Beatles ve Futbol

Merseyside derbisiyle devam. Liverpool deyince akla tabii The Beatles geliyor. Peki Beatles üyeleri Liverpool'da hangi takımı tutarlar(dı). Dı'sı da var ne yazık ki! Aralarında Liverpool'u tutan yok. John Lennon ve George Harrison ’un futbol hakkında iki kelam ettiklerini duyan olmamış. Yani futbol topunu bomba diye karakola götürürlermiş. Paul McCartney, Everton taraftarı. Ringo Starr ise Arsenal'li. Liverpool'u tutan ise bir sonraki kuşaktan. Georghe Harrison’un müzisyen oğlu Dhani Harrison sıkı bir “Reds” taraftarı...

Merseyside Derbisi

Pazar günü saat 18:00'de Merseyside derbisi var. Liverpool-Everton. Bir zamanlar bu derbi için yazdığım bir yazıdan bir pasaj aktarayım. Derbi ne demektir, dünyanın en büyük derbisi? gibi sorulara iyi bir cevaptır sanırım:
“Derbide aldığımız bir galibiyet, pubda karşılaştığım, sabah okulda yanına oturduğum, işte günün ilk kahvesini içtiğim arkadaşımla dalga geçmeme imkan sağlar. Manchester United’ı yendiğimizde trene atlayıp, onca yol gidip dalga geçecek birilerini bulmamı benden beklemeyin...” – Bir Liverpool taraftarı

Roma Manzaraları

İtalya'da Şampiyonlar Ligi maçları sezonluk kombinelere dahil değil ancak bilet rezervasyonunda kombine sahiplerine öncelik tanınıyor. Gelecek hafta iki 4-6-0'ın maçı var. (Bu 4-6-0 üzerine yazmak lazım. İtalyanlar Roma için 4-6-0 oynuyor dendiğinde yok 4-2-3-1 diyor ısrarla) Roma-Manchester United maçında 30 bin bilet kombine sahiplerine ayrılmış. 3500 İngiliz için biletler Manş'ın öteki tarafına yollanmış. 70 bin kişilik Roma Olimpiyat Stadı ful çekecek elbette. Biletler yarım günde tükenmiş. Fiyatlarına gelince kale arkası 22 euro, en pahalı tribün Monte Mario'da ise 275 euro. Kuyruktaki Japon kardeşi görünce aklıma geldi. Fenerbahçe "taraftar kartı olmayana bilet yok" diyor. Bu nasıl mantıktır? Türk ya da yabancı bir futbolsever parasını verip Chelsea maçını tribünde izleme hakkına sahip değil mi yani?
Yorumlar üzerine: Ben Fenerbahçe resmi sitesindeki cümleyi tekrar geçeyim: "Bu maçın biletlerini almak isteyen taraftarlarımızın kulüp üyesi veya Fenerbahçe Kart sahibi olması gerekmektedir." Elbette ki geriye bilet kalırsa isteyen alır da 120 bin taraftar kartından bahsediliyor. Peki elinde 30 taraftar kartı olan karaborsacı olabilir mi? Oluyormuş onu da Emrah Kayalıoğlu imzalı haberde karaborsacıyla aralarında geçen şu dialogdan öğreniyoruz. "Bizde sahte bilet olmaz. Biletix'ten aldım. Benim 30 tane taraftar kartım var. Satışa çıkar çıkmaz girdim internete aldım biletleri. O kadar para ödedim; yatırım yaptım. Bunun da bedeli olur. Zaten Biletix'te de adamım var. Bize yanlış bilet gelmez." Her mevzuya Fenerbahçe-Galatasaray, Fenerbahçe-Beşiktaş ezeli rekabeti ekseninden bakıp yorum yaparken savunma üretmek pek sağlıklı olmuyor görüldüğü üzere.

Tam Dayaklık

Beyaz tişörtlü arkadaş bugünlerde Barselona sokaklarında suratına ortasına bir kafa yerse şaşırmam. Roberto de Assis. Ronaldinho'nun kardeşi ve aynı zamanda menajeri. Ronaldinho'nun Barça ile olan sözleşmesinde bu sezon sonu için bonservis bedeli hanesinin yanında 125 milyon euro yazıyor. Kardeşi FIFA transfer yönetmeliğinin 17. maddesini kullanırız ile Barça'yı tehdit ediyor. Ne diyor bu madde? Bir takımda 3 sezon geçirmiş futbolcu kalan kontratındaki alacağı ücret kadar öder ve serbest kalır. Bu da Ronaldinho 16 milyon euro'ya gider demek. De Assis'lerin az tanınanı bununla kalmamış, "Real Madrid dahil her kulübe gidebilir, Figo da gitmişti" diyerek yiyeceği dayağın bahanesini de hazırlamış.

İbreti Alem

Messi sakat, Ronaldinho diskoda, Henry bunalımda, Deco valizini topluyor. Barça'da moda Bojan Krkic. Valladolid maçını tek başına alınca haftanın bütün manşetlerini kurtardı Barselona'da. Hakkında ilginç bir haber var. A takıma çıktığından bu yana Barcelona yönetimi tam 4 kez "gel ücretini arttıralım" demiş. Bojan her seferinde "hayır" demiş. Babası eski Kızılyıldızlı Bojan, Barcelona altyapısında. "Cebi fazla para görürse kafasını futbola vermez. Para kazanacağı çok yıllar var önünde" diyor. İbretlik bir hikaye...

Ronaldinho Bizi Diskoya Götür

Real Betis cezası nedeniyle Barcelona maçını Atletico Madrid'in stadı Vicente Calderon 'da oynayacak Cumartesi gecesi. Önce karikatür, Bu maç Betis'in sahası dışında bir yerde oynanacak diyen abiye cevap bence diskoda oynansın, futbolcular daha iyi motive olur diyen Barça'lı bir nevi "Nouma bizi diskoya götür" demek istemekte. Maça gelince Real Betis yönetimi de Real Madrid de bu karara çıldırdı. Pazar günü de Real Madrid-Sevilla maçı var Madrid'de. Cumartesi akşamı Madrid'e gelecek Barcelonalı ve Real Betislileri artık nerede kıstırır Ultrasur bilemem. Savaş çıkartacaksınız diyor Real Betis yönetimi. Bu kadar yazdık saat 16:30 itibariyle İspanyol futbol federasyonu cezayı iptal etti. R. Betis sahasında oynayacak. Haftanın en önemli maçı da Villarreal-Atletico Madrid, 5 çayıyla beraber muhtemel onbirleri sallarım artık bloga...
Luis Fernandez yazdığı kitapta Ronaldinho'yu alemci demişti. Sport hemen çakmış üstüne: Fernandez kitap yazdıysa Rijkaard'ınki ansiklopedi olur.

La Gazzetta dello Sport

Hava iyiyse, uçak rötar yapmazsa, dağıtım iyi çalışırsa saat 15:00 gibi Taksim'de bayide oluyor La Gazzetta dello Sport. Internet sitesi gazetenin tamamını yayınlamadığından yolum Taksim'e düştükçe 4.5 YTL bayılıyorum. Uzun zamandır gazetenin formatını değiştirecekleri konuşuluyordu. İtalya baskısında yarından itibaren 102 yıllık gazete tabloid formatına geçiyor ve tamamı renkli olacak. Bu pembe sayfaların benim hayatımda ayrı bir anlamı var. İtalyan filolojisinde Dante ve Boccaccio ile güreştiğimiz finallerin sabahında bile elimde ders notları değil bu gazete vardı. Arrigo Sacchi'nin kusuruz Milan'ını oradan takip ediyorduk. İlahi Komedya oluyordu tabii bizim final kağıtları! Ne zaman pasaportu uzatıp ayağımı onun satıldığı bir ülkeye atsam ilk işim La Gazzetta'nın satıldığı bir gazete bayini ya da kitapçıyı aramaktır. Yeni bir reklam kampanyası yaptılar bu format değişikliği için. Elbette ki alameti farikası pembe başrolde. Reklam Buenos Aires'de Velez Sarsfield'ın Jose Amalfitani Stadı'nda başlıyor. Buradan seyredilebilir. La Gazzetta dello Sport'un rekor satışı hakkında da bir not düşeyim: 10 Temmuz 2006 günü İtalya'nın 2006 Dünya Kupası'nı kazandığının ertesinde "Tutto Vero" (Herşey Gerçek) İtalya Dünya Şampiyonu manşetiyle çıkan gazete 2 milyon 302 bin 88 sattı.

Gocce di Memoria

sono gocce di memoria
queste lacrime nuove
siamo anime in una storia
incancellabile
le infinte volte che
mi verrai a cercare nelle mie stanze vuote
inestimabile
e’ inafferrabile la tua assenza che mi appartiene
siamo indivisibili
siamo uguali e fragili
e siamo già così lontani
con il gelo nella mente
sto correndo verso te
siamo nella stessa sorte
che tagliente ci cambierà
aspettiamo solo un segno
un destino, un’eternità
e dimmi come posso fare per raggiungerti adesso
per raggiungerti adesso, per raggiungere te
siamo gocce di un passato
che non può più tornare
questo tempo ci ha tradito, è inafferabile
racconterò di te
inventerò per te quello che non abbiamo
le promesse sono infrante
come pioggia su di noi
le parole sono stanche, ma so che tu mi ascolterai
aspettiamo un altro viaggio, un destino, una verità
e dimmi come posso fare per raggiungerti adesso
per raggiungerti adesso, per raggiungere te

27 Mart 2008

Bu Kapak Irkçı Mı?

Vogue 'un bu kapağına geçen hafta blogda yer vermiştim. Üstüne doğan tartışma ilginç, açıkçası ben hiç öyle bakmadım kapağa. Öyle de göremem hani! Tartışma konusu şudur: Vogue dergisi ve fotoğrafları çeken Annie Leibovitz ırkçılık mı yaptı? Kapakta kullandıkları fotoğrafta LeBron James'e beyaz kadın Gisele'in yanında King Kong imajı verildiği ve bunun siyahlara hakaret olduğu yazılıp çizilince kıyamet koptu. LeBron James, 100 yıllık Vogue'un tarihinde kapak olan ilk zenci. Bu dergiye bugüne kadar sadece 2 beyaz erkek kapak olmuş: George Clooney ve Richard Gere. Irkçılık iddiasında olanlar prodüksiyonda kapağa girecek çok daha güzel fotoğraflar varken LeBron'un gürlediği bu King Kong pozunun özellikle seçildiğini söylüyorlar. Ben kararsız kaldım, yorumları merak ediyorum...

John Heitinga Ne Kazanacak?

Mümkünse ortadaki adama konsantre oluyoruz çünkü mevzu odur: John Heitinga. Ajax'ın sata sata bitiremediği yıldızlarından sondan 2.si. Atletico Madrid ile anlaştı gelecek sezon. 5 yıllık sözleşmeye imza atacak. Defansın göbeğinde de oynar sağında da. Peki kaça oynayacak? Gelecek sezon Atletico Madrid ona 1.3 milyon euro ödeyecek. Her yıl 100 bin euro zam alacak ve 2011-2012'de 1.6 milyon euro ancak kazanabilecek. Geldiği takım Ajax, oynayacağı takım Atletico Madrid, lig La Liga, adam Hollanda Milli takımının değişmezi ve 25 yaşında! Türk futbolunda yabancılara paralar nasıl saçılıyor , hani belki bu örnek olur. Şimdi fotoğrafa dönersek, bence sağdan birinci...

Düşene Bir Tekme

Roberto Carlos onu Fener'e getirdi, bugün bütün gazetelerde boy boy resmi var. Aziz Yıldırım verir 90 milyon euro'yu diyor Carlos. Bunu da gördük. Ronaldinho'ya İspanyol medyasında hergün sallıyorlar, alemci, antrenman yapmaz gidiyor bu böyle. Düşene bir tekme de eski hocası Luis Fernandez'den gelmiş. Fernandez'in anılarını kaleme aldığı kitaptan kısa bir pasaj: "Ronaldinho Paris'e geldiği zaman futbolun bireysel bir spor olduğunu sanıyor, taktik falan anlamıyordu. Herşeyi ben öğrettim. Odasına fahişe çağırır, alem yapardı". Fotomaç, 6 ay Adriano Fener'de yazmıştı. Şimdi 2 ay da bunu yazarlar. İkisi de Brezilyalı, ikisi de "ben gecelerin adamıyım" dinliyor Serdar Ortaç'tan. Bence beraber oynarlar aynı takımda. Ajax'a alacaksın bunları. Amsterdam gecelerinden direkt maça akarlar...

Totti

Totti: "Chi mi critica non capisce di calcio"
(beni eleştiren futboldan anlamıyordur)

Yolcu Yolunda Gerek

Biraz bedava sirke baldan tatlıdır hikayesiydi bu transfer. Barcelonalıların da kalbini kırdı Saviola Real Madrid'e giderek. O kadroda ilk onbirin adamı olmayacağı da gittiği günden belliydi. Şimdilerde Van Nistelrooy'un sakatlığında bile adı geçmiyor. Sezon sonunda yollanacaklar listesinin en tepesinde. Monaco ve Sevilla'da bayağı katkı yapmıştı. Bir basamak alttaki takımlarda iş yapacağı kesin. Napoli'ye gideceğinden bahsediliyor. Kilit adam menajeri Jorge Czyterspiller. Maradona'yı da Napoli'ye o getirmişti. Saviola daha 26 yaşında. Napoli'de bir başka Arjantinli ilah bugünlerde: Lavezzi. Saviola ile birlikte sezon sonunda Real Madrid'den gönderilmesi beklenen isimler ise: Metzelder, Soldado, Baptista, Cannavaro, Diarra, Salgado ve Dudek

Japon İşi

Ben bu spordan anlamam. Foto ilginç tabii. Boston Red Sox'un atıcısı Hideki Okajima Tokyo Dome'da imza dağıtıyor. Alem bu Japonlar. Biz bu yöntemle bakkaldan gazete, ekmek alan milletiz...

Haftasonu Futbol

27 Mart Cuma
21.30 H. Rostock - Wolfsburg (Ntv Spor)
29 Mart Cumartesi
14.00 Gaziantep BB. - Kocaelispor (D Spor)
15.00 Ankaraspor - Trabzonspor (Lig Tv)
16.30 Nürnberg - B. Münih (Ntv)
17.00 Bolton - Arsenal (Fox)
18.10 Bordeaux - Nancy (Kanal A)
19.00 Beşiktaş - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.15 M. United - A. Villa (Fox Sports)
21.30 Lazio - İnter (24)
23.00 Villarreal - A. Madrid (Ntv)
30 Mart Pazar
14.00 Boluspor - Karşıyaka (D Spor)
15.00 Kasımpaşa - Sivasspor (Lig Tv)
16.00 Udinese - Fiorentina (Ntv Spor)
16.00 Milan - Atalanta (24)
18.00 Chelsea - Middlesbrough (Fox)
18.00 Huelva - A. Bilbao (Ntv Spor)
18.00 Liverpool - Everton (Fox Sports)
19.00 Galatasaray - Gaziantepspor (Lig Tv)
19.00 Valenciennes - Lyon (Kanal A)
21.55 Lorient - Marsilya (Kanal A)
22.00 R. Madrid - Sevilla (Ntv)

Bir Garip İkili

Bu sezon ikinci kez basket maçı seyrettim. İki derbi. İlk yarı Fenerbahçe, 2. yarı Galatasaray oynadı. Cüneyt Erden çenesinde bandaja kafayı takmayıp o iki faulü atsa, 20 sayı geriden gelen Galatasaray maçı kopartırdı. Tanjevic harbiden garip bir koç, kenarda unutuyor oyuncuları. Ekranda izlediğim maçlarla beraber çokça spiker yorumu geçti bu blogda. Dün basketbol derbisini anlatan ikiliyi gördükten sonra futbol spikerlerini haksızlık ettiğimizi düşündüm. Osman Sakallıoğlu ve yorumcu İhsan Bayülken tarzında futbol maçı anlatılsa savaş çıkar bu ülkede. Bu nasıl bir tarafsız yayıncılık anlayışıdır? "Cüneyt Erden Allahtan pas gösterdi, yoksa 3 atış kullanacaktı" diyor İhsan Bayülker pardon Bayülken. Saha karışıyor, Remzi Dilli oraya buraya saldırıyor, yorum yapmaktan korkuyorlar. Spiker Osman Sakallıoğlu sezon başından beri hakkında gazete sayfalarında ve internette çıkan haber ve yorumları okusun bir zahmet. NTV Spor gibi yeni bir kanalın imajının içine ediyorlar. Murat Kosova-Kaan Kural ikilisi varken bu iki adama maç anlattırırsan olacağı budur işte. Sonra diyorlar ki Zico neden Semih'i oynatmıyor? Siz Kosova'ya forma veriyor musunuz? Kaan'ı forvet arkasına koyuyor musunuz ki!

Anket:En İyi Kaleci Buffon


"Bunu ancak Buffon kurtarır". İtalya'da futbol yorumcuları çok kullanır. Dün akşam David Villa Buffon'un bile kurtaramayağı kadar güzel vurdu galibiyet golünde. Blogdaki 2 günlük mini anketin sonucu: Gigi Buffon %51, Petr Cech %25, Casillas %17, Neuer %3, Reina %2. RAI'nin yorumcusu da kendi sıralamasını verdi İspanya-İtalya maçında, onu da ekleyeyim: Buffon-Casillas-Cech-Cesar-Reina. Buffon'a dair söylemeden geçemeyeceğim. O kafasına taktığı domestik saç bandına ailecek uyuz oluyoruz. Yakışıyor mu erkek adama(!)

26 Mart 2008

Glasgow Derbisi

Old Firm

Eskişehirsporlu Anlatıyor

"Eskişehirspor'un Süper Lig'e gelsin, adam gibi deplasman olsun ligde" diyenlerdenim. Metin Diyadin'in gönderilmesi sonrasında -Sergen medyada çok sevildiğinden(!) - birçok haber, yorum çıktı gazetelerde. Suçlu Sergen ilan edildi. Ben de masum olduğunu inanmıyorum. İlla birşey demek gerekiyorsa; Sergen kulüplerin değil patronların topçusu oldu kariyerinin önemli bir bölümünde. Önce Jet-Pa Fadıl ardından KC Grup ve Şekerspor şimdi de Sergen'in reklamında oynadığı Europen'in sahibi Eskişehirspor başkanı Hatipoğlu. Eskişehirsporlu dostuma sordum fikrini. Yıllardır o tribünde. Yazıp yolladı. Sadece futbolda değil hayatta da ayrılıkların zamanlaması, uslubu şık olmalı biraz. Bu ayrılık yakışıksızdı. Aşağıdaki satırlar Eskişehirspor'lu Ayhan Öztürk'e ait. Yorumlarınızı buradan takip edecektir...
Yılın transfer bombalarıyla manşetlere taşınmış, genç dinamik yönetim kuruluyla kurumsallaşma yolunda büyük adımlar atmış, 13 senelik Süper Lig özlemini söndürecek kadro kurulmuş bir takım düşünelim. Süper lig takımlarına nazire yaparcasına her maçına 20.000 (yirmi bin) civarı sevgilisiyle başlamış bir sevilen… 14 Şubat Sevgililer Günü, anlaşmalı olarak 11 Mayıs 2008’e ertelenmiş. Her şey iyi başlamış. İlk üç hafta alınan galibiyet serisi ve 9 puan televizyondaki yorumculardan gazetelerdeki baş köşe paşazadelerine kadar Eskişehirspor’un yaptıkları ve eski güzel günleri kaleme alınmış. Zaten herkes seviyormuş Eskişehirspor’u değil mi ? Ne olmuş da değişmiş o Anadolu ateşini yakan Eskişehirspor bugün bir futbolcuya endeksli olarak yerden yere vurulmuş ? Ne olmuş da o Kırmızı Şimşekler köy takımı yerine koyulmuş ?
Ne olmuş ? Sergen Yalçın gitmiş demiş ki başkanına (herhalde) Metin Diyadin’i gönderin ben varım korkmayın.. Hocasına da demiş ki, beni ilk 11’e almayacaksan ben yokum arkadaş ! Hoca da geri vites yapmamış Sergen’i en önemli maçta oynatmamış takım berabere kalmış. Yönetim de hocasına “Sergen seni istemiyor biz de seni kovuyoruz” demiş. Vay anasını sayın seyirciler… Koskoca Eskişehirspor ve yönetimi Sergen Yalçın’a esir olmuş. Çünkü Eskişehir’de yönetim dahil hiç kimse futboldan anlamıyor 3.Amatör kümeden yeni çıkmış bir takımız başkanımız da köy muhtarı. Değilse bile Sergen Yalçın’la yıldızları hiç barışmamış 10 Türk Futbol Büyüğü’nün işine gelen bu. Kolay yolu bu ! Hiç Metin Diyadin’in bu takımla nerden nereye geldiği yazılmamış çizilmemiş… Şampiyonluk için bütün imkanların sağlandığı bir takım neden başarısız olmuş ? Eskişehirspor “Sergen Yalçın’ın gönderttiği” Metin Hoca’sıyla, 27 maçın 14’ünü kazanabilmiş… Deplasmanda oynadığı 14 maçın 7’sinde mağlup olmuş… Şampiyonluk yarışındaki rakipleri Antalyaspor, Sakaryaspor ve Kocaelispor’u ne sahasında ne de deplasmanda yenememiş…
Rakip takımların korkulu rüyası haline gelebilecek bir takım yaratamamış her hafta 5 farklı oyuncuyla sahaya çıkmış… Özellikle deplasmanlarda öne geçtiği maçları korumayı başaramayıp mağlup olmuş. Metin Diyadin’i Sergen mi gönderdi ? Varsın öyle bilinsin. Siz de televizyonda veya köşelerinizde bu şekilde yansıtın. Bir Eskişehirspor’lu olarak Metin Diyadin’in görevine son verilmesi beni çok mutlu etmiştir. Sizin Metin Hoca üzüntünüz benim sevincim olmuştur.

Bianca Balti

Dünya Küçük!

Dünya basınında Türkiye aleyhine bir haber çıksa boynumu büker otururum. Sanki sebebi benmişim gibi. Mevzu bu adreste futbolsa; insan ne bilim hep Nihat, Tugay, Galatasaray, Fenerbahçe, genç yetenek Arda, Gökhan, "Türkiye harika" diyen Roberto Carlos haberleri görmek istiyor farklı farklı dillerde. Artık hiçbir olumsuzluğu sümen altı yapamıyoruz ne yazık ki. 15 yıl önce olsa bu olay, Arjantin'de belki 1 yıl sonra duyulur, belki de kimsenin haberi olmazdı. Şimdi dünyanın öbür ucunda bile aynı gün manşette. Bafraspor'un cinayete kurban giden iki hocası. Biz burada Gonzalo Acro cinayetini okuyoruz, görmediğimiz Buenos Aires sokaklarında işlenen, onlar da haritada yerini bilmedikleri Bafra'da işlenen cinayetten haberdar. Küçüldü ve cebimize girdi bu dünya...

Lippi&Riva ve Ogün Altıparmak

Futbolla son ilişkisi 2006 Dünya Kupası'nı kaldırıp İtalyan milli takımının Duisburg'da kamp yaptığı oteldeki partide göle atılmasıydı Marcello Lippi'nin. Yerine gelen Donadoni tutuk başladı ama sonunu iyi getirdi ve normal olan oldu, İtalya Euro 2008 finallerine geldi. Donadoni'nin sözleşmesini finallerden önce yenilemiyorlar, pek de niyetleri yok. Günlerini teknesinde yatarak geçiren Lippi'nin yeniden İtalyan milli takımına dönmesi sözkonusu. Bunu dile getiren ise ülkenin efsane futbolcularından Gigi Riva. Riva, İtalyan milli takımının menajerliğini yapıyor.Türk futbolunun eski şöhretlerinden hiçbiri böyle bir göreve soyunmuyor. Dün Ogün Altıparmak, Fenerbahçe-Chelsea maçına bilet almak Biletix gişesi önünde kuyruğa girmiş. Herkes bilet alsın da; bu kadarı da ayıp artık...

25 Mart 2008

La Liga'da Son 9 Hafta

Geçen sezon da La Liga'da bu zamanlarda teşvik primleri devreye girmişti. Sevilla, Racing'e de geçildi. Real Madrid deplasmanı Şampiyonlar Ligi için son kurşun. Barcelona'nın Valencia maçına kadar fikstürü daha kolay duruyor; tabii kağıt üzerinde. Real Madrid, Racing deplasmanından da çıkamazsa bir de ender gelişen Osasuna atakları var sonra; kendi göbeğini kendi kesmek zorunda kalacak derbide.. (Fikstürde nasıl becerdiysem Barça'nın son maçını koymamışız. Murcia deplasmanına gidecekler.)Puan farkı 4.

9 Mayıs 1910

Deli Piero

Fotoğrafla karşılaştığımda hafızam mı beni yanıltıyor dedim; ki çok sefer yanıltır, güvenmem. Del Piero değil Deli Piero olmalı bu ayakta başkomutan edasıyla giden. Arabanın üzerine Dünya Şampiyonu İtalya-1970 yazmışlar. Riva da takımın gözbebeği, sen yaparsın diye gazlamışlar. Temenni niyetine finalden önce yazılmış bunlar. Brezilya ile finali oynadıkları tarihte 12 günlükmüşüm, daha dün gibi hatırlıyorum golleri(!) Pele, Gerson, Jairzinho, Carlos Alberto. Brezilya'nın 4-1 kazandığı 1970 Dünya Kupası finali. İtalyanlar bu kupadan sonra 12 yılda bir final oynadılar ve bir kazanıp bir kaybettiler. 82'de İspanya'da kazandılar, 94'de ABD'de kaybettiler ve malum 2006 Almanya.

Galliani'nin Okey Arkadaşları

Tekrara giriyor biliyorum ama sözkonusu Milan ve sadakat olunca daha iyi verilecek bir örnek yok: 40 yılda 4 kaptan. Kadrosundaki futbolculara ezeli rakibi Inter'e nazire yaparcasına sahip çıkan kimi zaman bu politika yüzünden jenerasyonu yenilemekte geç kalan Milan. Maldini ya da Costacurta değil bu kez özne. Serginho. Hiç hazzetmediğim futbolculardandır. Kırılgandır, bütün sezon yan gelir yatar. Inter'de Recoba ne ise Milan da Serginho odur işte. Roberto Carlos gibi bir adamın kuşağında sol bek-kanat olmak mı talihsizliği, sanmıyorum. 3 kez giymiş Brezilya milli takım formasını. 2003 Şampiyonlar Ligi finalinde penaltıyı atan, 2005 İstanbul'da kaçıranlardan. Milan'da 9. sezonu. Yaşı gelmiş 37'ye. Milan hala sözleşmesini uzatmaktan bahsediyor 2009 sonuna kadar. Üstelik diğer kanatta Cafu da oyna deseler hazırkıta bekliyor. Seneye Zambrotta geliyor kuvvetle muhtemel Milan'a. Serginho da Milanello'da Galliani ile okeye döner artık. Ne Beyefendiler Masası 'ymış (bkz:Marcel Desailly) be kardeşim...

Alemin Kralı Marcelinho

Trabzonspor'un Karadeniz derbisinde Rizespor'u 4-0 yendiği maç sonrasında yazmıştım kazanma kültürlerini kaybettiklerini iddia eden satırları.(28 Ocak) Ligin ilk 4 sırasındaki takımlardan puan alamadılar. Galatasaray ve Fenerbahçe ile hala oynayacakları 2 maçları var. Yabancı futbolcularına gelince biraz kör ölür badem gözlü olur durumu söz konusu. Yukardaki fotodan başlayalım. Bundesliga'nın Ailton gibi turşusunu çıkardığı Marcelinho Trabzon'da aradığı alem ortamını bulamadı elbette. Wolfsburg'da görüldüğü üzere diskolarda milletin kafasını gözünü yarıyor. Arşiv de değil bugünün manşeti Bild 'de. Fotoğraftaki arkadaş temsili değil, Becks Gold şisesine kafasına yiyen vatandaş. Şimek ayrı alemdi, hala bilmiyorum neden futbolu bıraktı. Gizem dolu bir kariyer onunki. Porto gibi bütçesi olan kulüp Stepanov'u alır elbette. Kiki Musampa Ajax'ın 96 jenerasyonunun en çürüğü çıktı. Halen boşta. Marcelinho kadar alemcidir o da. Eller zaten oynamıyordu, problemdi. Atletico Madrid önüne geleni alan bir takımdır, ona da piyango vurdu işte. Kazanma kültürlerini Gökdeniz gidince kaybetmediler elbette. Fatih Tekke gidince de. Dönüp bir daha okudum o yazıyı. Hala ısrarlıyım. Fatih'ten gelen para bitti, Gökdeniz'den gelen de biter bu kafayla. Kiki Musampa gibi adamları Trabzonspor'a çakan menajer gayrımenkula mı yatırmıştır, altına mı acaba?