27 Mart 2010

Madrid Derbisine Doğru

Yarın Galatasaray-Fenerbahçe derbisi bitecek, bir saat sonra Santiago Bernabeu'da Real Madrid-Atletico Madrid derbisi başlayacak. Biri blog arşivinden biri de benim de yeni seyrettiğim iki Atletico Madrid reklamını paylaşmak istedim. İlk videonun adı "Atletico Madrid beni öldürecek" Atletico Madrid'nin 1 numaralı üyesi Augustin de la Fuente Quintana'nın oynadığı sezon öncesi kombine kampanyası için çekilen reklam. İngilizce altyazılı olanı vardı, silinmiş netten. Türkçe çevirisi yorumlarda var. 50 kere izledim, yine izlerim.


İkinci videonun adı "Atletico Madrid'i neden tutuyoruz?" İngilizce altyazılı...

Alex De Souza & Rijkaard


ALEX DE SOUZA:
"Galatasaray taraftarı Fenerbahçe'yi sahaya girdiği zaman alkışlamak zorunda değil, fakat herhangi bir takım başka takımın sahasına gittiği zaman istediği tek şey saygıdır. Galatasaray taraftarı büyük bir taraftardır, onların bu saygıyı göstereceğine inanıyorum. Ben de taraftar oldum. Tuttuğum takımın maçlarına gidip tezahürat yaptım. Maçın sonunda taraftarın yaşadığı iki duygu vardır. Taraftarın takımının kazanmış olduğundan dolayı yaşadığı mutluluk ya da kaybetmiş olduğu için üzüntü vardır. Umuyorum bu maçta sadece bu olur. Pazar günü bu maç yaşanacak ve pazartesi güneş yeniden doğmuş olacak ve hayat devam edecek. Yaşanılan üzüntünün ya da sevincin sadece skor ile gelen üzüntü ve sevinç olacağı bir maç olur."

FRANK RİJKAARD: "Ben her zaman oynadığım rakiplere karşı saygı duyarım. Fenerbahçe'ye de çok saygı duyuyorum. Bence gayet iyi bir takım, Ama ne olursa olsun, umarım bu istatistiğimizi devam ettirip sahadan galip ayrılırız."

26 Mart 2010

Real Madrid 13 - Atletico Madrid 9

Pazar akşamki Madrid derbisinin salondaki provasının sonucu bu. Sahada eski yıldızlar. Bizde de bir salon ligi kurulsa, televizyona şov amaçlı değil düzenli bir lig oynasalar.
Real Madrid: Contreras; Maté, Rubio, Karanka, Julio Llorente, Ivan Perez, Alfonso, Amavisca, Rojas, Velasco.
Atletico Madrid: Mejias; Diego, Gustavo, Moya, Alfaro, Alejandro, Zapatera, Paunoic, Santi Denia.

Goller: 1-0 Alfonso min 1, 1-1 Paunovic min 3, 1-2 Paunovic min 4, 1-3 Paunovic min 4, 2-3 Iván min 8, 2-4 Moya min 15, 3-4 Alfonso min 16, 3-5 Paunovic min 22, 3-6 Alejandro min 23, 4-6 Velasco min 26, 5-6 Iván min 30, 6-6 Alfonso min 32, 7-6 Llorente, 7-7 Moya min 36, 7-8 Santi min 39, 8-8 Rojas min 42, 9-8 Iván min 42, 9-9 Alfaro min 43, 10-9 Rojas min 45, 11-9 Iván min 46, 12-9 Amavisca min 48, 13-9 Velasco min 59

Döner Bıçağına Ruhsat!

Bu ülkenin tribün kültüründe 40 yıldır var bu silah! Döner bıçağı. Yıllardır çıkan her kavganın ardından döner bıçaklarını polis sergiler, medya haber yapar. Google'da döner bıçağı fotoğrafı arattığınızda da ilk gelen fotolar bunlardır! 3 Büyükler'in İnönü Stadı'nı ortak kullandığı yıllardan bu yana İstanbul'un tribünlerini bilirim. Bu döner bıçakları o fotoğrafın değişmez parçasıdır. Son olarak Galatasaray-Ankaragücü maçında bol miktarda yakalandığı söylendi. Taraftarın aşırı alkolden birbirini tribünden atacak kadar zıvanadan çıktığı bir ortamda döner bıçakları yine beyaz örtülü bir masada sergilendikleriyle kaldı. Sonra? Unutuldu gitti!

***

Evinizde döner yapmayı denediniz mi? Bence uğraşmayın. Dondurulmuş döner de almayın. Döner sokakta yenir, ben canım çektiğinde gider Beşiktaş Karadeniz büfede yerim. Kebapçıların da iyi döner yaptığına inanmam. Almanlar da döneri sever ama bizim buraların döneriyle alakası yoktur. Orada döneri benim traş makinesi dediğim aletle keserler. Döner bıçağı göremedim oralarda. Peki evde kullanım pratiği olmayan, hiçbir kadının "mutfağımda tek eksiğim döner bıçağı" demediği bir ortamda döner bıçakları neden dükkandan her içeriye giren satılır?
Bugün devlet, döner bıçağını üretenlere şu teklifle gelse, ne cevap alır acaba? "Her döner bıçağının üstüne seri numarası yazacak ve satın almaya gelenlerden ticari işletmesinin ruhsatını isteyeceksiniz. Döner bıçağını sadece restoran, büfe sahipleri satın alabilecek. O döner bıçağı staydum etrafında yakalandığı zaman da ruhsat sahibinden hesabını soracaksınız." Hangi işletme bu uygulama olsa kalkıp bizim ticari kaybımız olur diyebilir ki?

***

Pazar günü derbi var. Maç bileti alabilmek için kimliğinizin fotokopisini gişeye teslim etmek zorundasınız. Bir bilet alabilmek için yok efendim x,y kredi kartına sahip olmak zorundasınız. "Derbide misafir taraf atkısını takmadan gelsin" deniyor (!) Ne demek atkıyı takmamak yahu!
Bütün bu kurallara uyacaksınız ama nerede satılıyorsa oradan; döner bıçağını elinizi kolunuzu sallayarak satın alacaksınız.

Bitirirken elbette ki; "ya diğer kesici aletler" diyeceksiniz? Önce döner bıçaklarına bir önlem alınsın da, kendini taraftar değil de, Malkoçoğlu'nun torunları zanneden bulanık beyinler, adam kesmesinler bu ülkede...

Hafta Sonu Futbol

26 Mart Cuma
20.00 Bursaspor – İstanbul Belediye (LİG TV)
21.30 Bochum – Frankfurt (TRT 3)
23.55 Estudiantes – Godoy (NTVSPOR)
27 Mart Cumartesi
14.30 Çaykur Rize – Kartalspor (D SPOR)
16.30 Hearts – Rangers (FUTBOL SMART)
17.00 Chelsea – Aston Villa (SPORMAX)
19.00 Roma – Inter (NTV)
19.00 West Ham – Stoke City (SPORMAX)
19.00 Beşiktaş – Eskişehirspor (LİG TV)
19.30 Bayer Leverkusen – Schalke (TRT 3)
19.30 Bolton – Manchester United (SPORMAX)
21.00 Mallorca – Barcelona (NTVSPOR)
28 Mart Pazar
14.00 Burnley – Blackburn (SPORMAX)
14.30 Samsunspor – Altay (D SPOR)
16.30 Hoffenheim – Freiburg (TRT 3)
18.00 PSG – Boulogne (KANAL A)
18.00 Liverpool – Sunderland (SPORMAX)
18.30 Mönchengladbach – Hamburg (TRT 3)
19.00 Galatasaray-Fenerbahçe (LİG TV)
22.00 Lille – Montpellier (KANAL A)
22.00 Corinthians – Sao Paulo (SPORMAX)
22.00 Real Madrid – Atletico Madrid (NTVSPOR)
29 Mart Pazartesi
20.00 Karşıyaka – Karabük (D SPOR)
20.00 Kayserispor – Trabzonspor (LİG TV)
22.00 Manchester City – Wigan (SPORMAX)

25 Mart 2010

Fatih Akyel

Fatih Akyel, Florya Metin Oktay Tesisleri'nin önünde Fenerbahçeli; Uludağ'da Galatasaraylı taraftar dövdü. Şimdi bahis şikesi yüzünden Metris Cezaevi'ne giderken otursun dizlerini dövsün!..

Guardiola

Komplekssiz adamlar bunlar. "Yardım dendiğinde mutlaka koşuyorlar, istenilen kılığa giriyorlar. Guardiola da Sınır Tanımayan Palyaçolar yararına çıkan kitap için bu pozu vermiş ve kitabın önsözünü yazmış. Barça soyunma odasında en palyaçoya benzeyenin ise Pique olduğunu söylemiş. Ben Puyol derdim(!)

Sevilla&Jimenez&Aragones

Jose Luis Mendilibar (Valladolid), Ernesto Valverde (Villarreal), Abel Resino (Atletico Madrid), Juan Carlos Mandia (Racing), Marcelino Garcia Toral (Zaragoza), Hugo Sanchez (Almeria), Jose Angel Ziganda (Xerez)
Bu sezon İspanya'da 7 teknik direktör sezon içinde takımından ayrıldı ya da yollandı. 8. isim Sevilla'da Jimenez oldu. 11 yıldır sezon içinde teknik direktör değiştirmeyen Sevilla, Şampiyonlar Ligi'ne veda sonrasında ligde de yokuş aşağı gidince hocasının ipini çekti. Son maçta ligin dibindeki Xerez ile 1-1 berabere biten maçın ardından kim gelecek tahminleri de yapılmaya başlandı. Sevilla ligde 4.sıradaki Mallorca'nın 2 puan gerisinde. Bir maç eksiğiyle A. Bilbao ise 3 puan gerisinde ensesinde Sevilla'nın. Kadrodaki yıldızları tutabilmeleri için elbette ki gelecek sezon için Şampiyonlar Ligi bileti almak zorundalar. Kötü gidişe rağmen Sevilla taraftarı anketlerde Manolo Jimenez'in görevden alınmasını hatalı buldular. Yerine kim gelecek peki? Gün içinde pazarlık masasına oturan isim Luis Aragones'ti. Bu ihtiyarın iş aşkına hayranım. Babacım git Marbella'da otursana güneşe karşı! 3 saat pazarlık yapmış Aragones, anlaşamamışlar. Fenerbahçe'de aldığı yıllık ücret, İspanyol Milli Takımı'nda aldığının yaklaşık 4 katıydı. Piyasam yükseldi deyip aynı parayı da Sevilla'dan istediyse 3 değil 33 saat otursa o masada anlaşamazlar. Bir gün opsiyon tanımışlar Aragones'e. Olur da göreve gelirse sezonun ilerleyen haftalarda ligin kritik maçlarından birinde neler yapacak merak ediyorum. Barcelona'nın Sevilla deplasmanına geleceği maç...
****
Edit: Aragones teklifi kabul etmedi (18:00)

24 Mart 2010

Messi'ye İyi Haber (!)

Maradona'nın kafası hep güzel. Milli takıma geldiğinden bugüne 80'den fazla futbolcuyu aday kadroya çağırdı. Ertesi gün maçı olan futbolcuları çağırıp, sakatları da kadroya ekledi. Ne yapsa sonunda Maradona diyor noktayı koyuyorsun. Finallere nasıl geldikleri de ortada. Güney Afrika' da işi zor. Messi'li takım şampiyon olsa; Bülent Uygun "Messi bende olsa ben de şampiyon olurum" diyecek. Erken veda etseler; "elinde Messi var ama final bile göremedi" diyecekler Maradona için. Dünya Kupaları'nda önce Arjantin sonra İtalya'yı tutarım. İkisine de şans vermiyorum bu yaz. Maradona'nın takım olmayı başaramayan onbirinde özellikle forvet hattındakiler coşuyorlar bu sezon Avrupa'da. Diego Baba, ilk 11'de tek adamın yeri garanti diyordu çok zamandır. Mascherano ve 10 kişi deyip geçiyordu. Şimdi ağız değiştirmiş. Messi de onbirde banko diye buyurmuş. Diyorum ya kafa güzel. Bu da her ülkede haber oluyor işte. Fotoğrafta arkadaki arkadaş ise (Gago) bu sezon plaja televizyon atar finalleri oradan izler...

Zümrüt Foto Usulü Pele

Sende bir samimiyetsizlik var ama....
Sevemedim gitti seni Pele

Kural Değişikliği

UEFA'nın bu kararı bu yazdan itibaren transfer piyasasını rahatlatacak. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi ön elemelerinde oynayan oyuncuların aynı kupalarda bir başka kulübe transferi halinde turnuvalarda oynama yasağı artık tarih oldu. Kupalara erken veda eden takımlardan firar etmek isteyen futbolcular ve ellerindeki değerli adamları satmak isteyen kulüpler için güzel haber. Kural değişti ama değişmeyen devre arası transferindeki kısıtlama "Listeye eklenecek 3 isimden hala biri kupada oynamış olmalı" kuralı devam ediyor.

23 Mart 2010

Süper Lige Sıradan Notlar

Bursa puan farkını 5'e çıkarmışken geride kalanlar nerede, nasıl kaybetti ona bakmak lazım. Trabzon, Şenol Güneş'i sezon başında getirmeyi başarabilseydi çok daha anlamlı bir sezon geçirebilirlerdi. Onlar için yolun sonu Avni Aker'de hem Beşiktaş'a hem de Fenerbahçe mağlup oldukları maçlardı. 3 Büyükler tökezlerken aldıkları 3 seri beraberlik olmasa bugün yarışın içindeydiler. Fenerbahçe'nin devre arasında Kazım ve Carlos gitmişken neden sadece Gökhan Ünal transferiyle yetindiğini, her alanda en fazla gelire sahip kulübün neden 3 şampiyonluk sözü ortadayken özellikle yabancı transferinde işi bu kadar ağırdan aldığını elbette ki Azizi Yıldırım biliyordur. Emre'nin kariyerinin en iyi dönemini geçirdiği haftalarda bile bir torba puan kaybeden Fenerbahçe'de şampiyon olunan her sezonda maksimum katkı sağlayan yabancıların Lugano dışında bu sezon elini taşını altına koymamış olması yeterli sebeptir sanırım. Kırılma noktası ise Kadıköy'de kaybedilen Bursa maçı oldu elbette. Beşiktaş için Gaziantep'de kaybedilen 3 puan ve ardından derbide yakılan 2 puan kepenkleri indirdi. Galatasaray'ın deplasmanlardaki zincirleme puan kayıpları bir sonraki deplasmanda kazanma mecburiyeti getirdiğinden Rijkaard'ı kaosa sürükledi. Eskişehir deplasmanında alınacak bir 3 puan, Trabzon deplasmanında bir puanı yeterli kılabilecekken, Florya'ya her seferinde eli boş dönen Hollandalı da raydan çıktı. Rijkaard'ın elindeki yetersiz orta saha göbeğini 6 yıl önce Barça'da yaptığı Davids benzeri bir transfer yerine Giovani tercihi de Galatasaray'ı yaktı. Bursaspor'u takipçilerinden ayıran ise sahaya çıkardığı onbirin yere sağlam basması. Sağlam'ın takımı her maçında oyunu son dakikaya kadar kovaladı ve evindeki maçlarda da kazanırken kontrollü oynamayı başardı. Beşiktaş ve Fenerbahçe'yi aynı senaryo ile deplasmanda devirmek, Galatasaray'ı puansız göndermek zirvede tesadüfen oturmadıklarının göstergesi. Ertuğrul Sağlam itiraz etti ama Cuma günü İstanbul Belediye ile derbiden iki önce oynamaları Bursa için büyük avantaj. Kazandıkları takdirde derbiye 8 ve 9 puan farkla çıkacak iki İstanbullu olacak Ali Sami Yen'de.
Tahminle bitireyim. Bursaspor, Belediye'yi geçerse şampiyon olur. Fenerbahçe, hafta sonunda derbide kaybetmezse ligi 2. bitirir. (iki takımın da cepte 3 puanı var) Derbiyi Galatasaray kazanırsa, kalan deplasmanlarında aynı hataya düşmezse (Sivas, Manisa, Belediye, G.Birliği ) ligi 2. bitirir. Beşiktaş'ın 2. lik şansı için Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin beraber bitmesi ve Kadıköy'de kazanmaları gerekiyor. Sanki:1... Son hafta evinde oynayacağı Beşiktaş'a bir zamanlar "Senin yüzünden düştüm" diyen Bursa'nın kaderi galiba fikstür çekilirken çizilmişti. Bu da sanki iki!...

La Liga'daki Uçurum

Rijkaard'ın iki şampiyonluğu sonrası yolu kapatan Capello olmuştu. O sezon kafa kafaya biten Real Madrid-Barça rekabetinde 3. sıradaki takıma bakalım: 76 puanla ligi bitiren ikilinin sadece 5 puan gerisinde 3. sırada tamamlamıştı ligi Sevilla. Rijkaard'ın son sezonunda Schuster Real Madrid'i şampiyon yaparken ligi 3. bitiren Barça ile puan farkı 18 idi. Geçen sezon silip süpüren Barcelona 9 puan farkla şampiyon olurken, 3. sıradaki Sevilla'ya 17 puan fark atmıştı. Bu sezona da bakarsak La Liga'da makasın her sezon biraz daha fazla açıldığını ve İspanyolların dönüşü olmayan bir yola girdiklerini görürüz. Ligin bitimine 11 hafta var ve Real Madrid ile Barça'nın puanları 68. 3. sıradaki Valencia'ya şimdiden attıkları puan farkı 18! Sezon başındaki "ikisi de bütün maçlarını kazanır, El Clasico'larda kendi evinde 3 puan alamayan şampiyonluğu kaptırır' tahmini bu gidişle gelecek sezonlarda gerçek mi olacak ne! Kalan maçlarını kazanan takım 101 puan yapma şansına sahip. El Clasico'yu bir kenara koyalım. Fikstürü daha iyi olan takım Real Madrid. Mallorca deplasmanı dışında sert deplasmana gitmiyorlar. Hafta ortasındaki Getafe deplasmanından sonra A. Madrid gelecek Santiago Bernabeu'ya. Valencia ve Bilbao da Madrid'e deplasman yolcusu. Barcelona'nın da Mallorca deplasmanı ve ondan daha zorlu gibi duran Sevilla deplasmanı var. Lig sonunda üçüncü bakalım şampiyondan kaç puan fark yiyecek?

Santiago Bernabeu'da Barça

Şampiyonlar Ligi'nden elenmek mi yoksa Barcelona'nın kendi stadlarında final oynama ihtimali mi daha fazla üzdü Real Madrid'lileri bilinmez. Daha fazlası elbette ki o finale çıkıp Barça karşısında kaybetmek olurdu. Barça kendisine en yakın futbolu oynayan ve kendi evladı Fabregas'ın kaptan olduğu Arsenal'i 4 yıl önce finalde bir başka sihirbazı Ronaldinho ile yıkmıştı. Şimdi ondan çok daha iyisi var. Messi mi Maradona mı tartışması açmak yerine Guardiola'nın o futbolun Michael Jordan'ı benzetmesi bence çok daha yakışıklı. Barça, Madrid'deki finale gelirse ne olacak peki? Real Madrid taraftarının o gün Katalanları Madrid meydanlarında rahat bırakmayacağı kesin. El Clasico'ya 200-300 taraftarın geldiği düşünülürse o gün 20-25 bin Katalan'ın şehre akın etmesi illa ki arıza çıkartacaktır. Peki Real Madrid kulübü ne yapıyor? İlk önlemlerini aldılar. Barcelona, Santiago Bernabeu'ya finalist olarak gelirse, Real Madrid'in soyunma odasını kesinlikle kullanamayacak. Real Madrid kendi soyunma odasını diğer finaliste verecek. Yatak odası kapalı anlayacağınız...

Naklen Yayınlar

23 Mart Salı
21.30 W. Bremen – Ausburg (KANAL A )
22.00 West Ham – Wolverhampton (SPORMAX)
24 Mart Çarşamba
20.00 Fenerbahçe – Manisaspor (TRT 1)
21.00 Barcelona – Osasuna (NTVSPOR)
21.30 Schalke – B. Münich (KANAL A)
21.45 Man. City – Everton (SPORMAX )
21.45 Portsmouth – Chelsea (SPORMAX )
25 Mart Perşembe
20.00 Trabzonspor – Antalyaspor (TRT 1)
21.00 Getafe – Real Madrid (NTVSPOR)

Hayat

Hayatım boyunca günlük tutmayı becerebilen bir insan olmadım. Denediğimi bile söyleyemem. En azından izlediğim filmleri, okuduğum kitapları bir deftere not düşmek isterdim. Blog dediğin de günlük işte. Ne seviyorsan onu yazıyorsun, farkı; kilidi yok bunun. Günü yakalamadın mı, biriktirdin mi; pek değeri de kalmıyor aslında. Bakın hala Santiago Bernabeu'yu, Calderon'u yazacağım mesela. Bir türlü kısmet olmadı. İki ameliyat sonrası 10 gündür klavyeden, işten, ekrandan uzaktım. Bol bol izledim ve okudum. Dışardan bakmak garip olaylara. "Niye herkes birbirini yiyiyor ki!" diyorsun!
Bu sabah doktor iyi haberi verdiğinde kendimi Caddebostan'a attım. Önce 10 günlük sakallarımı kestirdim. Sonra Cafe Nero'ya oturdum ve önce Özhan Bey'e son bir selamımı verdim. Şimdi iyiyim, güneş yüzüme vuruyor. Birazdan iki oğlum gelecek ve onları J Burger'e götüreceğim. Baharın tadını çıkartın ve gülün. Ben bir zaman sonra bu sabah güldüm. Yazan, arayan, soran, merak eden tüm dostlarıma, yolu buradan geçen herkese teşekkür ederim.

O Koltuklar

Galatasaray kulübü onu uğurlarken bu fotoğrafı tercih etmiş. Benim için tanıdık bir kare. Stadı hatırlamıyorum. Galiba Almanya'daydık. Bakmayın karede yalnız olduğuna, deklanşöre basılmadan önce ya da sonra Galatasaray'ı takip eden gazetecilerle sohbet ediyordu. Koltukları çok beğenmişti stadın. Seyrantepe'deki stad için kafasında binbir proje vardı. Koltukların fiyatını almış, marka marka bizle paylaşmıştı. İki sıra arasında olması gereken mesafeden bahsetmişti. İnsanlar rahat maç izlemeliydi. Yalnız, tek başına duruyor bu fotoğraf karesinde ama değildi. Başkanlığı boyunca onun döneminde doğan Galatasaray dergisinde çalıştım. Çok şey öğrendik, çok şey bildik. Ne o gün ne de sonra, yaşananları paylaşmamak mesleğin birinci kuralıydı. Benim için Özhan Bey idi. Şimdi o 6 yılın ardından bu karede yeni stadının koltuklarını hayal eden ama oturmak kısmet olmayan Özhan Bey, siyah ceketimizin sol yakasında bir iğne deliği daha açıp gitti. Saygılar Özhan Bey. Huzur bulun...