2 Ağustos 2019

Forma Sponsorları-Müzeler-Turnuvalar

Transferde milyonlar havada uçuşurken bir adım geriye çekilip kulüplerin gelirleri üzerine düşünelim. Bu oyunda 11 kişiyle sahaya çıkıyor, 25 futbolcuyla kadro kuruyorsunuz. Real Madrid de bunu yapıyor, Fenerbahçe de... Ve evet sıfırlar farklı... Transferde ödenenler için de, gelir kalemlerinde de. Kombine fiyatlarında maşallah tek rakibimiz İngilizler. İspanya ve İtalya'dan daha ucuza kombine satmıyoruz. Bizden 5-6 kat daha fazla abonesi olan ülkelere bakarsak yayın gelirlerimiz de ziyadesiyle iyi. Bir formanın 250 TL'ye satıldığı resmi mağazalarda taraftar cebinde ne varsa harcıyor. Avrupa kupalarında galibiyet, beraberlik primi  için de aynı  için de. Ancak bir gelir kalemi var ki, orada 8-10 kat fark atıyor bize Avrupa kulüpleri. 'ın son imzaladığı forma göğüs reklamı, Galatasaray için konuşulan rakam ve 'nin başkanı 'un şirketinden aldığı forma sponsorluğu... Kabaca hiçbir kulüp yıllık 4 milyon Euro'nun üzerine çıkamıyor. Real Madrid ve PSG'nin 70 milyon, Man. United'ın 64, Barcelona ve Chelsea'nin yılda 55 milyon Euro kazandığı forma reklamlarıelbette ki en uç örnekler ama en büyük farkı yediğimiz gelir kalemi budur. Malzeme sponsorluğu için spor markalarının ödediği çift haneli rakamlara girmiyorum bile. Sezonda 50 maçta 90 dakika görünürlük sağlayan markaların bize ödedikleri rakamlar rekabet olmayınca 5 milyon Euro'nun üzerine çıkamıyor. Avrupa'da birçok kulübün antrenman malzemelerinde farklı sponsor kullandığını da hatırlatayım. Sponsor sinerji ister, Beşiktaş yakın geçmişte bunu başardı. Çözüm basit, kapattığınız idmanları medyaya açacak, röportaj yasaklarınıkaldıracaksınız, futbolcular sponsorların organizasyonlarına katılacak. "Kulüp televizyonum var, her şeyi oradan yayınlanırım" fikrinin yıllar önce yayıncılık tarihine karıştığını kabul edeceksiniz. Aslında ettiniz de... Bir de soru: Bütün sezon forma reklamı için 3-4 milyon Euro alıp, "büyük" transferin yıllık ücretinin 3 milyonunu "bir" sponsor ödeyecek" cümlesindeki "bir sponsor" kimdir?
BARCELONA'NIN MÜZESİ 40 MİLYON EURO KAZANIRKEN
İSPANYA'YA giden bir turistin Madrid ve Barcelona'da kulüp müzelerini ziyaret etmesi için ateşli bir futbolsever olması gerekmiyor çünkü turizm politikası ve pazarlaması sizi o adreslere yönlendiriyor. İspanya'nın en çok ziyaret edilen müzesi binlerce tablo ve tarihi eserin yer aldığı Madrid'deki Prado ve Reina Sofia müzeleri. İki müze de günün belirli saatleri ve yılın bazı günlerinde giriş ücreti almadığından gelir sıralamasında bir kulübün müzesininarkasında. Barcelona'nın müze ve stat turunda bir yılda elde ettiği gelir 40 milyon Euro. Şimdi bunu ikiye katlamak için müzeyi büyütüyorlar. Giriş ücreti 26 Euro olan müze ve stat turunun son noktasının Barcelona'nın ürünlerinin satıldığı iki katlı dev mağazası olduğunu söylememe gerek yok elbette! Madrid ve Barcelona'da havaalanına indikten sonra her turizm bürosunda, gazete bayiinde, aklınıza gelebilecek her satış noktasında Real ve Barça'nın müze turlarının broşürleri var. BEŞIKTAŞ, Fenerbahçe ve Galatasaray son dönemde modern müzeler kurdular. Varsa özür dilerim ama ben bugüne kadar ne havaalanında ne de İstanbul'un birköşesinde bu müzeleri tanıtan ve ziyaret etmek isteyenleri bilgilendiren ne bir broşür nebir bilboard görmedim. Milyonlarca insan İstanbul'a geliyor, müze nerede, giriş kaç para, kaç kupa var, saat kaçta açılıyor-kapanıyor, bilen yok. İşe İstanbul Havalimanı'ndan başlasanız, birer tanıtım köşesi kursanız, öğrenciler için turlar düzenleseniz, kupalarınızı yalnızlığa terketmeseniz fena mı olur...
AMAN SEZON BAŞINDA TADIMIZ KAÇMASIN!
DÜNYA Kulüpler Şampiyonası adı altında ABD, Çin, Japonya'da Avrupa'nın devleri hazırlık maçları oynuyor, tamam bu seviyeye bir takımımızı sokmak zor. Avrupa'da sponsor desteğiyle oynanan dörtlü turnuvalar var. Birine Fenerbahçe katılacak. 3 takım arasında oynanan 45 dakikalık maçlarla bir akşamda futbol bayramı yaşatan organizasyonlar var. Bizde hiçbiri yok. TSYD Turnuvası vardı diye nostalji yapmayacağım çünkü bu iş TSYD'nin işi zaten değildi! Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş her yıl Ağustos başında 45 dakikalık 3 maçla sıraylaev sahipliği yapacakları bir turnuva yapabilir. Her yıl bir Avrupa devi davet edilip, 3 günde bitecek bir dörtlü turnuva organize edilebilir. Siz elinizi taşın altına koyun bakalım sponsor çıkacak mı? Sezon başında bir hazırlık maçında ezeli rakibinize yenilmekten korkuyorsanız, koskoca sezonda nasıl cesur olabilirsiniz ki!...

Çiçeğimi Kopardın Sen
Ellere Verdin

Barcelona altyapısının gözbebeği Xavi Simons... Gelecekte bir Xavi Hernandez olacak mı? Ya da 16'sına geldiğinde Fabregas'ın Arsenal'e bonservissiz gittiği gibi La Masia'nın arka kapısından menajer Raiola ile birlikte kaçıp bir İngiliz kulübüne imza mı atacak? Bunu bize zaman gösterecek." Eylül 2017'de bir çocuğun hikayesi bu satırlarla bitmişti bu köşede. Aradan iki yıl geçti ve Xavi Simons, Barcelona'dan firar etti. Bir İngiliz kulübüne değil ama, Paris Saint-Germain'e imza attı.
Operasyonu yöneten de menajer Mino Raiola'ydı. Filmi yine biraz geri saralım.
Türkiyemspor'da üç sezon geçiren Regillio Simons, kulüp 2009'da kapanınca ailesiyle tatil için gittiği İspanya'da kendi kaderini değil ama bilmeden oğlunun geleceğini inşa etti. Alicante'deki tatilde eşiyle birlikte İspanya'ya yerleşmeye karar veren Regillio Simons oğlunu Barcelona kulübünün altyapı seçmelerine götürdü. Barcelona'nın unutulmaz yıldızı Xavi Hernandez'e hayran oldukları için ikinci çocuklarına Xavi adını veren aile dokuz yaşında teslim ettikleri evlatlarının gelecekteki menajeriydi de.

Baba, oğlunu menajerlere kaptırmamakta kararlıydı ama daha 12 yaşında sosyal medyada binlerce takipçisi olan Xavi, yetenek avcılarının radarına girmişti bile. İki yıl önce ise kulübün kapısından Mino Raiola girdiğinde kıyamet koptu.
İtalyan asıllı Hollandalı menajer, Barcelona'nın kara listesindeydi ve altyapısından çok sayıda oyuncunun firarını önleyemeyen Katalan kulübü, profesyonel sözleşme yapamadığından eli kolu bağlı beklemeye başladı...


Barcelona altyapısı La Masia'yı kuran Cruyff ve onun gözbebeği Guardiola için 2009'da"İkisini de akıl hastanesine yatırsınlar" diyen Raiola'nın derdi neydi peki? O sezon 79 milyon euro'ya Barcelona'ya transfer olan Zlatan Ibrahimovic'in menajeri olan Raiola, İsveçli yıldız teknik direktör Guardiola ile sorun yaşayıp yedek kalınca kulübe savaş açmıştı. "Akıllı bir menajer büyük kulüpleri karşısına almaz ama 79 milyon ödedikleri futbolcuyu yedek bırakanlara karşı sessiz kalamam" diyen Raiola, Guardiola'nın ve Barça'nın kara listesine girdi. İbrahimovic bir sezon sonra Barça ile yollarını ayırırken, menajer Raiola bu kez Pogba transferinde ortaya çıktı. Eski başkan Joan Laporta'ya "Sen seçilirsen Pogba'yı getiririm" diyen Raiola baltayı yine taşa vurdu.
Laporta seçilmedi ve ilerleyen yıllarda yolsuzluk suçlaması sonrasında hapishanenin yolunu tuttu. PSG'den İtalyan Marco Verratti'nin transferini de yokuşa süren Raiola'nın zengin portföyündeki oyuncuların Barcelona'ya transferi imkansız hale geldi. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'ni kasıp kavuran Ajax'ın orta sahasından De Jong'u kadrosuna katan Barcelona, Matthjis de Ligt'e de talip oldu. Ajax'ın kaptanı için kulübüyle anlaşma sağladılar ama bir sorun vardı, De Ligt'in menajeri Raiola'ydı.
İtalyan asıllı menajer Barça'nın yaptığı teklifin aynısını Juventus'tan getirip masaya koyduğunda oyuncusunu çoktan İtalya'da oynamaya ikna etmişti bile...

***
10 yıldır Zlatan'ın intikamı peşinde koşan Raiola, son darbeyi Xavi Simons ile vurdu. Barcelona altyapısı son yıllarda büyük yıldız yetişmediği için eleştirilerin odağındaydı ve komitenin elindeki en büyük koz bir gün Camp Nou'nun çimlerine çıkacak olan Xavi Simons'du.
Messi'den bu yana en büyük yetenek...
16 yaşında ilk profesyonel kontratı için 130 bin euro teklif ettiler ama Xavi Simons imzalamadı. Acı son yakındı. La Masia'nın gözbebeği kendisine yetiştirenlere teşekkür etti ve ayrıldığını açıkladı.
Raiola oynayacağı kulübü çoktan bulmuştu bile. Simons, yıllık bir milyon Euro karşılığında PSG'ye imza attığında Barça tesislerinde çalması gereken şarkı Barış Manço'dan Dağlar Dağlar idi: "Ellerimle büyüttüğüm solarken dirilttiğim / Çiçeğimi kopardın sen ellere verdin."

20 Yıllık Dostuk
Artık Değiliz

Önce bir soru: "Gazetecisiniz ve 20 yıllık bir dostluğunuz olan şöhretli bir arkadaşınızın sağlığı hakkında olumsuz bir haber aldınız. Bu haberi yazar mısınız, yoksa arkadaşınızın kendisine saklaması ya da açıklama yapmasını mı beklersiniz?" Bu soru ve cevabı geçen hafta İtalya'yı salladı.

Olayın kahramanlarına gelmeden önce yine bu köşede hikayesini anlattığım Luis Enrique'yi hatırlatmalıyım. Mart ayında teknik direktörü olduğu İspanyol milli takımının kampını terk eden Luis Enrique, üç ay boyunca tek kelime konuşmadan, tek kare fotoğrafı çekilmeden yaşamış ve evinde inzivaya çekilmişti. Sonunda yazılı istifasını verdiği gün de dahil olmak üzere ailesinden bir bireyin ciddi sağlık problemleri yaşadığı, Enrique'nin bu özel ayrılık sebebi için İspanyol gazeteleri ve televizyonları tek satır haber yapmadılar. Kimse gidip evinin kapısında beklemedi, drone ile foto çekmedi ve röportaj talep etmedi. Luis Enrique çıkıp bu özelini paylaşacağı güne kadar da gerçeği bilen kim varsa susmaya devam edecek...
***
İspanyolların medya etik anlayışı bu, peki İtalyanlar benzer bir olaya nasıl yaklaştılar. Sinisa Mihajlovic, son çeyrek asırın en yetenekli futbolcularından biriydi. İtalya'da Roma, Sampdoria, Lazio ve Inter formalarını giydi, bir maçta frikikten üç gol atacak kadar özel bir adamdı. Kramponlarını astıktan sonra en iyi bildiği işe devam etmeye kadar verdi. O artık teknik direktör Sinisa Mihajlovic'ti. İki hafta önce çalıştırdığı Bologna ile hazırlık kampına gidecekti.
Seyahat öncesinde iki-üç gün düşmeyen ateşi onu endişelendirdi. Hayatında yüksek ateş sıkıntısı olmamıştı. Problemini eşiyle paylaştı ve bir klinikte kontrol yaptırdılar. Akşam saatlerinde telefonla sonucu öğrendiğinde Sinisa kendini iki gün eve kapattı, hayatı gözlerinin önünden geçti, ağladı ve o yalnızlıktan sabaha savaşçı adam çıktı. Futbol sahasında oyun karakteri de böyleydi, yeşil sahaların sert ağabeylerindendi. Bir plan yaptı, önce oyuncularına yüz yüze rahatsızlığını açıklayacak sonra basın toplantısı yapacaktı.

***
Ivan Zazzaroni 61 yaşında, İtalya'da Corriere dello Sport gazetesinin genel yayın yönetmeni. Ülkenin en tecrübeli spor gazetecilerinden. Kelime oyunlarıyla attığı manşetleri kendi başına ayrı bir haber olan, gazete yazıları ve televizyon ekranlarında yorumları çok konuşulan, kıvrak zekaya sahip bir yayın yönetmeni. Futbol dünyasından elbette ki çok arkadaşı var ve Mihajlovic de onun 20 yıllık dostu. Zazzaroni, bu yakınlığı sayesinde Mihajlovic'i teknik adamlıktan uzak bırakacak bu rahatsızlığı öğrendi ve basın toplantısından bir gün önce arkadaşına destek vermek için birinci sayfadan manşeti attı. Mihajlovic lösemiye yakalanmıştı ve hastalığını kendisi duyurmak istiyordu.
Zazzaroni'yi basın toplantısında isim vermeden "20 yıllık dostum 2-3 bin fazla gazete satabilmek için dostluğumuzun bitmesini göze aldı. Bu bana ihanettir" dedi. Zazzaroni, İtalyanların sosyal medyasında bir numaralı hedefti artık. Ertesi gün "20 yıllık dostuma bir gün gazetecilik yaptım, bir daha da yapmam. O gün bu hastalığı herkes konuşuyordu sosyal medyada. Ben bu gazeteyi hiç sosyal medya kullanmayanlar için de yapıyorum. Onların bu haberi öğrenme hakkı yok mu" diyen Zazzaroni, özür dilese de İtalyanlar onu affetmediler. Corriere dello Sport'un yayın yönetmeni tüm sosyal medya hesaplarını kapatmak zorunda kaldı.
Mihajlovic'in tedavi süreci ise geçen hafta başladı. "Hücum oynayacağım ve lösemiyi yeneceğim" diyor Sinisa... Bir maçta üç frikik golü atan adam mı yenemeyecek lösemiyi!...

Ne Vereyim Abime


Pini Zahavi eski bir spor gazetecisi, mesleğe Tel Aviv'de başladı. Jorge Mendes, ülkesi Portekiz'de önce DVD kiralayan bir dükkan açtı, işleri bozulunca bar sahibi oldu. Mino Raiola, Hollanda'ya göç eden İtalyan bir ailenin açtığı pizzacıda garsonluk yapıyordu.
Abdilgafar Ramadani, Arnavut asıllı ve Sırp pasaportu da var, Berlin'de yaşıyor ve restoran işletiyordu.
Bir gün yataklarından kalktılar ve artık futbolcu menajerliği yapmaya karar verdiler, farklı yaşlarda birbirlerini tanımayan bu dört adam bugün futbol dünyasını yöneten menajerler. Zahavi ağabeyleri sayılır, onun için oyunun bir numarası deniyor, hatta hakkında kitap yazan Fransız Romain Molina'nın dediği şekilde: "Ne bir numarası, Zahavi oyunun taa kendisidir... Önce Liverpool ardından Man United'a oyuncu pazarlayan, Chelsea'nin Roman Abramovic'e satışına aracılık eden Zahavi'nin kontrol ettiği bölge Güney Amerika ve oligarkların para saçtığı dönemde Rusya idi. Neymar'ın 222 milyonluk transferinde de aracı oydu, Rüştü'nün Barça'ya gidişinde de...
Menajerler etkili oldukları coğrafyalarda birbirlerinin pazarını kırmaz, uzak coğrafyalar için işbirliği yaparlar. Cristiano Ronaldo ve Jose Mourinho'nun menajeri olan Jorge Mendes'in Türkiye pazarında Ahmet Bulut ile çalışması gibi.

Bir numara Mendes'in en büyük rakibi Mino Raiola, Pogba, Ibrahimovic, Balotelli'yi defalarca satarak aldığı komisyonlarla servetine servet katarken, Kean, Kluivert, Donnarumma gibi geleceğin yıldızlarını da portföyüne katmayı ihmal etmez. Onun bölgesi Hollanda, İtalya ve İspanya'dır...
Listenin dördüncü sırasındaki isim Abdilgafar "Fali" Ramadani 55 yaşında.

Menajerlik şirketi Liam Sport'un sahibi eski Partizan kalecisi Nikola Damjanac görünse de işin başındaki adam o. Onun kontrol ettiği bölge ise futbolun bereketli toprakları Eski Yugoslavya, Romanya ve son zamanlarda Türkiye. Sırp yıldızları (Jovetic, Kalinic) Fiorentina'ya satarak İtalya'da adı geçmeye başladığı günlerden bu yana medyaya röportaj vermiyor, objektifler karşısına geçmiyor. Jorge Mendes, Mourinho ve Ronaldo ile foto prodüksiyon yaparken, Ramadani 15 yıldır medyadan uzak duruyor. Porföyündeki en değerli isim dünyanın en iyi beş stoperinden biri Napolili Koulibaly.

İtalyan teknik adam Sarri'yi bu yaz Juventus'a getiren de, Jovic'i Real Madrid'e 60 milyona satan da, Beşiktaşlı Adem Ljajic'in menajeri de Fali Ramadani. Liam Sport kadrosunda Mirsad Türkcan da var. Eski basketbol yıldızı, futbolcu transferi yapan şirketin Türkiye pazarındaki kilit ismi... Belçika ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde Pini Zahavi ile ortak transfer operasyonları yapan Ramadani'nin İsrailli menajerle Romanya pazarında yakın oldukları isim adını taşıyan akademinin sahibi Hagi... Kolarov'un ağabeyi ile Fenerbahçe'nin İstanbul'da basketbol maçını izlerken spor servisindeki arkadaşlarımızın ender fotoğraflarından birini çektiği Ramadani, aynı zamanda kulüpler için transferde aracılık yapıyor. Kolarov'un menajeri ağabeyi, Eljif Elmas'ın ise babası... İki transferde de İtalyan medyasında adı geçen Ramadani, Roma'daki ilk sezonun ardından Türk menajerlerinden ayrılan Cengiz Ünder'i de Liam Sport bünyesine kattı...

Malta merkezli Liam Sport'un futbolcu portföyüne bakılınca Türkiye pazarına ısındıkları anlaşılıyor. Ozan Tufan'ın yeni menajeri onlar, Fenerbahçe'nin yeni transferi Allahyar Sayyadmanesh de Ramadani'nin oyuncusu.
Fenerbahçe'nin transfer listesinde olan Konoplyanka, Fejsa ve Kalinic de Liam Sport'un porfföyündeki oyuncular..
Bir villanız ve bol sıfırlı bir banka hesabınız var. Bu bir futbol takımı. Bir iç mimar ile anlaşıyorsunuz. Bu bir sportif direktör... İç mimar evin dekorasyonu için ev sahibinin işaret ettiği mağazalardan alışveriş yapmaz, kendi iş ortaklarıyla çalışır ve size toplam bir fatura çıkartır. Bu iş ortakları da menajerler..
Futbol dünyasının gerçeği şudur, x kulübün y futbolcusunu transfer listenize yazmazsınız. Menajerler size "Ne vereyim ağabeyime" derler... İşte Atletico Madrid de böyle kadro kuruyor, Fiorentina'da Roma da, Chelsea de...