23 Aralık 2006

Barcelona dururken Real Madrid sevilir mi?


Real Madrid sempatisine karşı hep şu soruyla karşılaştım hayatta. Ne o sen faşist misin? Franco'nun takımı o. Barcelona dururken Real Madrid sevilir mi? Sevilir niye sevilmesin anasını satayım. Sanki Barcelona ak kaşık! kulübü kuran Katalan değil, kulübün 17 yıl başkanlığını yapan Nunez , Franco döneminde ihalelerden nemalanan bir adam.

Klişe olmuş artık memlekette. Radikal okuyan, sosyal demokratım diyen kitle son 10 yılda futbolu keşfetmiş, hepsi de Barcelona aşığı olmuş. Tarihini sorsan bilen yok aralarında. Ulan bu kulüp Barselona'nın en baba kapitalistlerinin 100 yıldır yönettiği kulüp değil mi? Franco ihalelerinden gelen parayla yapmış mı yapmamış transferi.

Jimmy Burns yazmış alın okuyun: Barca: A People's Passion.
Yerim sizin solculuğunuzu da; St Pauli, St Etienne, Liverpool sevginizi de..
Başlatmayın lan hayat duruşunuza soktuğunuz taglardan şimdi..
Seveceksiniz Barselona'yı sevin, La Boqueria 'yı sevin..
Martin Vasquez 'i, Hugo Sanchez'i , Butragueno 'u seveni deli etmeyin...

Pişti!


İtalyan milli takımı Almanya yolunda. Cassano'nun suratına dikkat. Öküz, valeyi papazdan ayıramıyor gibi bakıyor! Fotoğrafı Totti yollamış, selam ediyorum.

Sıcak mı oralar Jesus ağa


Onu hep ter kan içinde, koca göbeği, ağzından düşmeyen purosuyla hatırlarım. Atletico Madrid 'in arıza başkanı Jesus Gil. Bir de her metrekaresine tecavüz ettiği güzelim Marbella 'dan. Barcelona 'ndaki koltuğunu 17 yıl bırakmayan Nunez gibi o da servetini Franco döneminde yaptığı inşaatlardan yapmıştı. Veli Göçer gibi adamdı rahmetli. Kaç kez hapse girdi, kaç kez kalp krizi geçirdi, hesabı yapılmaz. Marbella belediye başkanıyken canım Akdeniz ruhunu öküz Alman turistlerin tecavüzüne açtı.

Atletico Madrid'de 17 yılda 141 futbolcunun transferinde ağzında purosu objektiflere gülümsedi. 39 teknik direktöre, "al ceketini çık git" dedi. Joaquin Pero'ya yaptığı ise hiç unutulmadı. Adamı hazırlık kampına hoca diye yolladı, lig başlamadan görevine son verdi. "Neden?" diye sordular. "Posterde yamuk çıkmıştı" dedi. Ne Raul 'un Atletico Madrid altyapısından firarından ne de takımın 2. lige düşmesinden sonra Frente Atletico terketmedi onu.
Önce Jesus Gil öldü, 14 gün sonra da babam..
Dün akşam anısına Atletico Madrid-Real Madrid maç yapmış. Ben de toplayacağım bizim çocukları çıkacağız halı sahaya.
Babamın hatırasına. Solumla ama mutlaka solumla en güzel golümü atacağım.
Hayatın doksanına...

22 Aralık 2006

Milo: İstanbul'un en zor kapısı


Bugün Hürriyet'in ekinde var. Beyoğlu'nda Milo diyen bir club açılmış, işletmecileri de buyurmuş: Burası İstanbul’un en zor kapılarından biri olacak. Her önüne gelen içeri giremeyecek" ve devam etmişler: "Çok uzun zamandır kendilerine gidecek bir mekan bulamayan, bu yüzden de evlerine kapanan, ev partileriyle eğlenmeye başlayan ciddi bir kitle var. Biz de o haldeydik. Burayı önce kendimiz için açtık. O kitleyi de evlerinden dışarı çıkaracağız "

Bırakın kardeşim bu ayakları. İstanbul'da her yeni mekan açanın burnundan kıl aldırmayan tripleri bunlar. İstanbul'un en zor kapısıymış. Ne lan eğlenmeye mi geliyor millet yoksa Fatih torunlarıyız diye fetihe mi girişecekler?

1 de yıllardır aynı geyik. Yok efendim kendilerine gidecek mekan bulamayan 1 kitle varmış, evlerine kapanmış biz onları hedefliyoruz bıdıbıdısı. Burayı önce kendileri için açmışlar, parada pulda gözümüz yok naneleri. Kaç para 1 Absolut senin bu fakirhanede, ondan haber ver?

İlk günden böyle kuyruğunuz tik gezersiniz de; görürüm ben o "zor kapıyı" 2 yağmur 1 kar yağdığında. Dağılın bakın şimdi...

Hagi, Baggio'yu buraya getir


Sene 1999. Roberto Baggio Inter'de teknik direktör Marcello Lippi ile anlaşamaz ve ayrılmaya karar verir. İtalya dışına gitmek ve huzur bulacağı bir yerde futbol oynamak istediğini söyler yakın arkadaşlarına. Teklif Galatasaray'dan gelir. Şampiyonlar Ligi'ndeki Galatasaray huzur bulacağı takımdır. "Ertesi gün İstanbul'a uçacaktım. Arkadaşlarım ikna etti beni kalmaya" diye anlatıyor o günleri Una Porta Nel Cielo adlı otobiyografisinde. Transfer yatar. Galatasaray o sezon UEFA Kupası'nı alır.
Baggio Galatasaray'a gelse; Parken'da penaltıyı kaçırsa... Hagi ile Baggio... İki cambaz bir ipte oynamasa!..

Una porta nel cielo/ Enrico Mattesini: Roberto Baggio ile yapılan 304 sayfalık röportaj.

Lasciatemi morire: Bırakın öleyim!


"Artık yeter ölmek istiyorum" dedi. Başka bir coğrafyada mümkündü ama İtalya'da değil. Piergiorgio Welby 40 yaşında beri yatalaktı. Kas erimesi 21 yıldır yatağına mahkum etmişti. 9 yıldır solunum cihazına bağlı yaşıyordu. Ötanazi hakkı için başvurdu. Kabul görmedi. Yaşadığı ülkenin güneyinde kızlara hala pantalon giydirmiyorlardı; ötenazi neydi ki? Mektup yazmadığı makam kalmadı. 730 kişi onun için açlık grevine başladı. Mahkeme ötanazi talebini yasal bir düzenleme olmadığı sebebiyle geri çevirdi.

Piergiorgio Welby öldü. Doktoru Mario Riccio solunum cihazının borusunu kesmek ve hastasını ölüme göndermekle suçlanıyor şimdi. Doktor için 15 yıl hapis cezası isteniyor. İtalya kendini sorguluyor, daha çok sorgulayacak ta..
Piergiorgio Welby'nin son mektubu
http://www.lucacoscioni.it/node/7131

Ekvador'da Fight Club

21 Aralık 2006

Ver mamayı al coşkuyu


Milan bu kez fena patladı. Shevchenko'nun gidişi sonrasında gol kabızlığı çeken Milan'da bir forvet çareyi doping yapmakta buldu! Serie A'nın 11. haftasında San Siro'da oynanan Milan-Roma maçı sonrası kaba işeyen Marco Borriello'nun raporunda nalın gibi doping: pozitif yazmakta. 24 yaşındaki Napoli kökenli forvetin forma giydiği maçta Milan, Roma'ya 2-1 mağlup olmuştu. Serie A'da mamalı futbolcular yüzünden kulüpler ceza görmüyor. İkinci bir test sonrasında sonuç kesinleşirse Borriello 1 sene evde PS oynar...

Littbarski San


İhtiyar bir Alman "bizden teknik topçu çıkmaz. Yıldıray gibisi yok bizde"demişti. Haksız sayılmazdı. "Littbarski vardı ya" dedim biraz keyfi yerine gelsin diye. Nerdedir bu Pierre Littbarski? Ne yer ne içer diye aklımdan geçmedi de değil o gün. Fukuoka diye bir kulüple anlaşmış. Ne lan bu Fruko gibi dedim. Hani Japon Japon duruyor ama Google'dan da bakmadım değil. Littbarski bu Fruko'nun teknik direktörü olmuş. Olsun tabii cebi biraz para görsün. Bir de 160 ekran lcd çeker eve. Allah'tan daha ne istesin. Hadi bir de fotoğrafını koyayım dedim aslan google'dan bakıp. Adamın karısı da Japonmuş. Harbi kırmış bu herif...

Hangisi olmak istiyorsun hayatta? Söyle!


1 River'dan 1Boca'dan


Bu sezon Arjantin Apertura'da River Plate-Boca Juniors derbisinde favori Boca'ydı. Monumental'a 4 puan önde gelmişlerdi ve tam kadroydular. River'da Gallardo yedek, Ortega hastanede alkol tedavisi görüyordu. Barça başkanı Laporta, Real Madrid yönetimi, menejerlerin hepsi stada doluşmuş. Öyle diyordu İtalyan spiker. Fernando Gago'yu izleyeceklermiş. River o gün favori Boca'nın ağzına sıçtı. Higuain diye 18'lik bir çocuk çıktı 2 gol çaktı, Bellushi diye bir adam orta sahada tek başına aslanlar gibi savaştı. Boca'da Gago kız gibiydi o derbide. Avrupa'ya gideceğim, tekmelerden sakınayım futboluyla bitirdi sezonu.


Gago için derbiye gelenler Higuain'i beğendi. Real Madrid 12 milyon euro'ya kapattı. Arkasından Fernando Gago. 20 milyon da ona ödemiş Real Madrid. Şimdi sırada Fernando Bellushi var. Bakalım onu kim kapatacak?..


Gago ve Higuain transferleri sonrasında Real Madrid'de kim gitsin?: Guti gitsin, Beckham gitsin, Robinho, Ronaldo gitsin. Satın kardeşim hepsini. Haim Fresco sen de gir bakalım devreye..

İtalya'da 2006'nın son grevi


İtalyan medyasında çalışanlar aslanlar gibi hakkını arıyor. 2006 yılında kaç kez grev haklarını kullandıklarının hesabını ben de kaçırdım. Türkiye ile hazırlık maçı oynadıkları günün ertesi de greve gitmişlerdi. 2 gün önce de grevdeydiler. Şimdi Noel öncesinde bir 3 gün daha gider yaptılar. 2 Ocak Salı'ya kadar grevdeler. Maaş zamlarını adam gibi alana kadar...


La Federazione Nazionale della Stampa ha proclamato tre giornate consecutive di sciopero per giovedì 21, venerdì 22 e sabato 23 dicembre. A causa delle successive festività natalizie, il sito verrà aggiornato nuovamente nella mattinata di martedì 26 dicembre.

The Show Must Go On!..


Hafta ortasında deplasman kovalıyorlardı. Madrid'e giderken otobüsleri otobanda biçildi. Real Madrid deplasmanına giden Recreativo Huelva taraftarından stada ulaşanlar da oldu; geride kalanlar da. 4 ölü (biri şöför), 35 yaralı. Real Madrid erteleme için sesini çıkarmadı. İtalya'daki Cesena kadar yüreği yoktu! İspanyol futbol federasyonu, İtalyanlar kadar delikanlı çıkmadı, maç oynanacak dedi. Şov devam etmeliydi.

Bernabeu'ya çıkan Recreativo Huelva yemeden 3 atıp döndü soyunma odasına. Futbol fena halde hayata benzerdi ve Allah'ın sopası yoktu Madrid'in orta yerinde...

Şov devam etmeliymiş. Al sana şov işte!..

20 Aralık 2006

Koşma topun peşinden terleyeceksin


Alessio Ferramosca ve Riccardo Neri. Biri kaleci diğer orta saha. 17 yaşındaydılar. Buffon ve Nedved olacaklardı ki...
Genç takımın antrenmanı sonrasında şut çalışması için sahada kaldılar. Juventus tesislerinde bugün herkesin birbirine neden 4 metre derinliğindeydi diye sorduğu yapay gölete kaçan topları almak için Torino'nun Alplerden emanet soğuğunda suya girdiklerinde bir daha çıkamayacaklarını bilmiyorlardı elbet. Tesisin kapısında bekleyen anne çocuğum nerde diye sorduğunda aradan bir saat geçmişti. Hipotermiden kaskatı kesilmiş cesetleri sudan çıkarıldığında haber Cesena maçı için stadda olan Juventus a takımına ulaştı.

Cenaze töreni bugün Cattedrale San Giovanni Battista'da. Ağabeyleri Bologna deplasmanında onlar için oynayacaklarını söylemişti. Dediklerini yaptılar:1-0 kazandılar.

Nakamichi Dragon


Kasetten müzik dinlediğimiz zamanlardı. Kavuşamadım ona. Nerde görmüştüm ilk olarak hatırlamıyorum. Nakamichi Dragon kasetçalarların kralıydı ya da ben öyle biliyordum. Fiyatını duyduğumda uzaklaşmıştım ufaktan. Yıllar sonra Kadıköy'de 2. el hi-fi satan bir dükkanda rastladım. Birbirinin sırtına binmiş bir elin parmaklarından fazla Nakamichi Dragon. "Ne kadar?" dedim; "1000 dolar" dedi adam. Yine uzadım Kadıköy Balık Pazarı'na doğru ufaktan. Ah ulan Nakamichi Dragon...

Magazine Bianconero


İtalya'da yeni bir dergi. İlk sayısı bugün çıkmış. Juventus manyakları için. Her çarşamba bayilerde. 32 sayfa. 20 bin adet basmışlar. 2 euro

Librairie Mollat


Bordeaux'da akıllara ziyan bir kitapçı. Virgin Megastore 'u geçtikten, rue de Sainte Catherine 'e (Bir nevi istiklal caddesi) gelmeden önce. Vital Carles sokağı 15 numara. Montesquieu 'nün son yaşadığı apartmanın giriş katı. Fransızların Taşyapı gibi yıkarız yenisini yaparız ile tarihi yok eden inşaat şirketleri yok tabii. Adamlar gözleri gibi bakıyorlar geçmişlerine. Tek katta 2000 metrekarede binlerce kitap. Orhan Pamuk 'un Nobel alması sonrasında bir vitrin Türk yazarlara ayrılmıştı. Nedim Gürsel, Mine Kırıkkanat. Yaşar Kemal yoktu mesela. Gözlerim İclal Aydın'ı aradı. Onun kitapları süpermarkette Omo reyonundadır dediler. Futbol kitaplarının peşine düştüm. Futbolu rugby ile aldatan Fransızlar, elbette ki Zidane biyografileri okuyor son aylarda. İçerisi tıklım tıklım. İnsanlar marketten, makarna, süt alır gibi alıyorlar kitapları. Okumak, karnını doyurmak kadar doğal Fransızlar için.

Hayat beğendiğin herşeyin önce etiketine bak sonra kasaya yürüyü şart koşmuş. 3-4 kitabın olduğu bir poşetle çıkıyorum Mollat'dan. Galeries Lafayette'in kapısında en tanıdık lisanda "ama burası çok kazıkmış ona göre" diyen kadınla gözgöze geliyorum. İclal Aydın okumuş gibi bakıyor.

Cassano Capello'ya gider yapınca


Bari'den Roma'ya 20 milyona geldiğinde İtalyan futbolunun gözbebeğiydi. Bir oynadı bir oynamadı. Sözleşmesini uzatmamak için kırk dereden su getirdi. Real Madrid kapıyı çaldığında kontratının son 6 ayıydı ve Roma 5 milyona satmak zorunda kaldı. Madrid'de 6 ayın sonunda eski hocası Fabio Capello'yu buldu karşısında. Forvete Van Nistelrooy'u alan Capello, Raul, Robinho, Ronaldo'nun olduğu kadroda yedek kulübesine hapsetti Cassanno'yu. Totti ile papazdı, Roma'ya dönüşü zordu. Espanyol deplasmanında tv kameralarına Capello taklidi yaparken yakalandı. Diarra ve Ronaldo'ya Capello'nun hep aynı adamları oynatmasından dert yanıyordu. Kendi zaten yanmıştı, Diarra'yı da yaktı. Kadrodışı kaldılar.



"giocano sempre gli stessi, Van Nistelrooy, Raul, Emerson"

19 Aralık 2006

Vatikan'dan transfer bombaları


İtalya'da Vatikan 'ın bir futbol takımı kuracağı geyiği aldı başını yürüdü. Madem takım kuruyorsunuz size bir teknik direktör lazım dedi İtalyan medyası ve bombayı patlattı: Trappatoni Vatikan'da!
Kardinal Tarcisio Bertone de çıkmış haberi yalanlıyor: Trappatoni ile görüşmedik.
Ulan bu dünyanın sonu Mekke-Vatikan derbisiyle olacak galiba...
"Trapattoni non ha firmato nessun contratto e credo che nessun tecnico accetti di allenare una squadra del Vaticano. Per ora questa eventualità non è stata presa in considerazione dalla Santa Sede e della Chiesa."

Sen hala deplasmanda Bari'yi kovala


8 maç kombom tek maçtan yattı. Şerefsiz Lecce. İbne Atalanta. Sen hala bahis kovala, bak elin oğluna. Okumuş çocuklar. MIT'den öğrendikleriyle 21 masalarını kaldırmışlar.


Ben Mezrich imzalı Bringing Down the House , 2002 yılında yayınlandı. 2005 yılında Merve Akbaş ve Özgür Çaylak'ın başarılı çevirisiyle Mekanı Batırmak adıyla memlekete geldi. Esaslı çocukların esastan hikyesi. Okuyun, okutun..


MIT Blackjack Team üyesi 6 öğrenci, black jack masalarında kart saymak ve bahis yönetimiyle milyon dolarları kaldırır. Las Vegas'ın bekçilerinin de eli armut toplamaz elbette...

Parken'daydın. Biliyoruz

23 Kasım 1998 saat: 15:56
İnsan, en kötüsünden iki taraflı zatürreeye yakalanınca, işler değişiyormuş. Birkaç gün yetmiyormuş. Sizden özür diliyorum. Ama en az 15 gün ayrı kalmamız gerekiyormuş. Sizi çok özleyeceğim.
Yavuz Gökmen

Bi şey mi vardı birader?




Totti&Rino @ Vodafone Italia:
Rino Gattuso: E tu c'e qualche problema?

Ne seviniyorsun lavuk?




Livorno'ya deplasmana gelmişsin. Üzerinde Lazio forması var. Bir de attığın gole seviniyorsun. Üstelik abiniz Di Canio da bırakıp gitmiş sizi. Ulan Pandev malmışsın sen.


Lucarelli bu. Kodu mu oturtur...




Aceto Balsamico

1564-2006