18 Aralık 2010

Cannavaro

Napoli memleketi, sevmiyorlar. Parma'da bayrak adamdı, Parmalat skandalı öncesinde Inter'e satıldı. Kariyerinin en iyi dönemiydi. Inter'den Juventus'a transferi öncesinde Calciopoli skandalının baş aktörü Moggi ile yaptığı telefon görüşmeleri, transferden 2 yıl sonra ortaya döküldü. "Inter'de arıza çıkar" emri almıştı, yerine getirdi. Juventus, skandalın ardından küme düşünce Real Madrid'e gitti. Juventus taraftarı farenin arkasından salladı. O yaz Dünya Kupası'nı kaldırdı, en iyi futbolcu ödülünü alan ender defans oyuncularından biri oldu. 2000-2005 yılları arasında dünyanın en iyi onbiri yapanların çokça defansın göbeğine koyduğu adamdı. Real Madrid'de ilk 2 sezon şampiyon oldu. Üçüncüde fena döküldü. Napoli'ye döneceğim dedi, kıvırdı Juventus'a gitti. Juventus taraftarı protesto etti ama yönetim tınlamadı. Geçen sezon dökülen Juventus defansında dibe vurdu ve Avrupa'da son noktayı koydu. Fabio Cannavaro şimdi Dubai'de Al Ahli forması giyiyor. Teknik direktörü de 10 yıl önce, 2000'lere damgasını vuracak denilen Leeds United'ın eski hocası David O'Leary.

17 Aralık 2010

Avrupa Ligi Son 16 ?

Beşiktaş - Dinamo Kiev
Napoli - Villarreal
Glasgow Rangers - Sporting Lizbon
Sparta Prag - Liverpool
Anderlecht - Ajax
Lech Poznan
- Braga
Basel - Spartak Moskova
Young Boys - Zenit
Aris - Manchester City
PAOK - CSKA Moskova
Sevilla - Porto
Rubin Kazan
- Twente
Lille - PSV Eindhoven
Benfica - Stuttgart
BATE Borisov - Paris Saint Germain
Metalist Kharkiv - Bayer Leverkusen

4. Tur
Benfica/Stuttgart - BATE Borisov/Paris Saint Germain
BEŞİKTAŞ/Dinamo Kiev - Aris/Manchester City
Rubin Kazan/Twente - Young Boys/Zenit
PAOK/CSKA Moskova - Sevilla/Porto
Lille/PSV Eindhoven - Glasgow Rangers/Sporting Lizbon
Metalist Kharkiv/Bayer Leverkusen - Napoli/Villarreal
Anderlecht/Ajax - Basel/Spartak Moskova
Sparta Prag/Liverpool - Lech Poznan/Braga


Avrupa Ligi'nde son 16 kim olur?

CL'de Son 8 Kim Olur?

ROMA - SHAKHTAR DONETSK
MILAN - TOTTENHAM
VALENCIA - SCHALKE 04
INTER - BAYERN MÜNİH
O. LYON - REAL MADRİD
ARSENAL - BARCELONA
MARSILYA - MAN. UNITED
KOPENHAG - CHELSEA

Şampiyonlar Ligi'nde son 8 kim olur?

Cassano Milan'a

Arıza, Milan'a geliyor. Inzaghi'nin sezonu kapaması, Pato'nun sakatlıkları ve sezon başında iki forveti satmış olmaları Milan'ın devre arasında bir golcü alması için yeterli sebepti. Cassano, (bkz: Cassano lavuğu) Sampdoria'yı yeteri kadar karıştırmıştı. 3.5 yıllık sözleşme ve yıllık 3 milyon Euro net oyuncu için. Real Madrid, Sampdoria ile anlaşmasında satılması halinde 5 milyon Euro alırım maddesi eklemişti. Bu da Milan ve Real Madrid arasında çözülecek. Milan soyunma odasında arıza çıkartırsa olacağı budur...

16 Aralık 2010

Hafta Sonu Futbol

17 Aralık Cuma
20.00 Trabzonspor – Kardemir Karabük / LİG TV
21.30 Monchengladbach – Hamburg / TRT 3
18 Aralık Cumartesi
14.00 Altay – Adanaspor /TRT 1
14.00 Kayserispor – Bucaspor /DIGI
16.00 G.Birliği – Bursaspor /LİG TV
16.30 E. Frankfurt – B. Dortmund /TRT 3
17.00 Antalyaspor – Ankaragücü /DİGİ 205
17.00 Arsenal – Stoke City /SPORMAX
19.00 Fenerbahçe – Sivasspor /LİG TV
19.00 Gaziantep BŞB – Diyarbakırspor /TRT 6
19.00 Inter – TP Mazembe /NTVSPOR
19.30 Liverpool – Fulham /SPORMAX
19.30 St. Pauli – Mainz /TRT 3
21.00 Espanyol – Barcelona /NTVSPOR
21.45 Milan – Roma / SPORMAX (Yorum) / TV 8
22.00 Paris Saint Germain – Monaco /KANAL A
23.00 Real Sociedad – Valencia /NTVSPOR
19 Aralık Pazar
13.30 Lazio – Udinese /TV 8
13.30 Orduspor – Denizlispor /TRT 1
14.00 Manisaspor – İstanbul Belediye /DİGİ
15.30 Blackpool – Tottenham /SPORMAX
16.00 Chievo – Juventus /TV 8
16.00 Konyaspor – Galatasaray /LİG TV
17.00 Kasımpaşa – Eskişehirspor /DIGI
18.00 Chelsea – Man. United /SPORMAX
18.00 Sochaux – Bordeaux /KANAL A
19.00 Beşiktaş – Gaziantepspor /LİG TV
19.00 Rizespor – Samsunspor /TRT 1
20.00 Malaga – A. Madrid /NTVSPOR
21.45 Sampdoria – Genoa /SPORMAX
22.00 Real Madrid – Sevilla /NTVSPOR
22.00 Marsilya – O. Lyon /KANAL A
20 Aralık Pazartesi
22.00 Man. City – Everton /SPORMAX

Modern Zamanların Boktan Hikayeleri

135 yaşında bir kulüp Blackbun Rovers. Venky’nin Hintli patronları yeni satın aldıkları kulübün taraftarı önüne Ewood Park’a çıktıklarında pek mahcuptular. Çabuk atlattılar! Big Sam’i kapının önüne koydular. Hayır takım kötü gitmiyordu. Zorlu bir fikstürden geçiyor, babalarla oynuyorlardı. Sam Allardyce da tek ayağının üzerinde yakalandı. Mike Ashley’nin Newcastle United’da Chris Hughton adlı güzel adamı kovmasından bir hafta sonra gitti Allardyce. Liverpool ile aynı puanda Newcastle. Son maçında da yeni teknik direktörüyle 3 attılar zaten Liverpool’a. Herkes, Hudgson’un gitmesini beklerken Premier Lig’de iki teknik adam futbolun çanına ot tıkayan adamlar tarafından kovuldu. Hayret, West Ham’da Avram Grant hala koltuğunda oturuyor. Modern futbolun değil modern zamanların, futbol endüstrisinin getirisi bunlar. Premier Lig’de 12 takım artık yabancılar elinde ve Abramovich’in 11 yapma sevdasına kapılıp Mourinho ile papaz olduğu günden bu yana “İşte Premier Lig bu” bir açmaza doğru gidiyor. Artık kim başarılı, kim başarısız belli değil! Futboldan para kazanmaya gelen, futbolu yeni oyuncağı kabul eden adamlar istediklerini asıyor, istediklerini kesiyorlar. Olan teknik adamlara, futbolculara oluyor. Nice yetenekler, yıldız transferi niyetine alınanlar yüzünden forma yüzü göremiyor, bir başkası daha 26 yaşında futbolu bırakmayı düşündüğünü söylüyor...Carlos Tevez’in City’den firar edip Real Madrid’e ya da bir başka büyüğe imza atma ihtimalini yok sayarak yazıyorum sonrasını. “Apaçi” futbol endüstrisinin modern kölesi. Altı yıldır oradan oraya savruluyor. Boca Juniors’dan Corinthians’a götüren Kia Joorabchian bu piyasanın en karanlık adamlarından. Hani ne idüğü belli olmayanlardan. Bu hafta o yokken sahada City, West Ham’a 3 attı. Tevez’in Premier Lig’deki ilk takımına. Mascherano ile birlikte aynı uçakta belki de bir çift kelepçeyi paylaşarak gelmişlerdi. İkisinin de neden West Ham forması giydiğini West Ham taraftarı da anlayamadı. Bir ara sevindirik oldular o kadar. Evet adam arıza, evet Manchester United’da Alex Ferguson haklı çıktı. Şehrin öte yakasına gidip hain olmayı tercih etti. Manchester City son bir yılda onsuz sadece iki maç kazanabildi. Bu haftaki işte ikincisiydi. Yönetime el yazısıyla bir mektup yazmış. Gitmek istiyorum diyor. Nereye gidiyorsun ortada kapı gibi sözleşme varken. İki çocuğu var, biri günlerce kuvezde kalmış, yanlarında olmak istiyor. Neden ailesini Manchester’a getirmemiş, bilinmiyor. Mancini ile papaz olmuş, oyundan aldığında açık açık gider yapıyor hocasına. “Home sick” dedikleri işte. Riquelme’yi ülkesine geri gönderen hastalık. Gidebilir mi? Çok afedersiniz nah gider...


Galatasaray’daki Misimoviç ya da Insua gibi. Biri ne olduğunun farkında değil. Hocası ciddi çalışmıyorsun demiş. Birileri "ağzında sakız, laubali" yazıyor. Dönüp bakıyorsun adam Bundesliga’da asist kralı olurken da ağızı cak cak. Bosnalı ya, acaba kuru et mi çiğniyordu bu adam o zaman! Biri, sol bekte Hakan Balta sallanırken, formayı kapmış, teknik adam değişiyor, hasım ailenin oğlu gibi kulübeye gömülüyor. Neşeli neşeli tweetler atan Insua gün geliyor patlıyor. “Ne olduğunu anlamıyorum. Bir an önce devre arası olsun istiyorum” diyor. Paralarını alıyorlar mı, alıyorlar işte... Bu adamlar futbolcu ama bir şekilde top oynayamıyorlar. Schuster'e, Guti'ye yapılanlar, Ankaragücü'ndeki rezalet... Nereye klavye uzatsan kir tutuyor... Bir zamandır çokça Barcelona yazıyorsam blogda, işte bundandır. Barcelona’da güzel hikayeler var, insanın içini ısıtıyorlar. Bu İstanbul ayazında kim Carlos Tevez, Misimoviç, Sam Allardyce yazmak, okumak ister ki? Modern zamanların boktan hikayeleri bunlar... Hani olmaz ya, olsa... Chris Hughton ile bir ocakbaşına gitsek ve desek ki “Baba anlat; ne oldu?”

15 Aralık 2010

Liverpool'dan Barcelona'ya Forma Reklamları

Leeds United'ın efsane teknik direktörü Don Revie, hasta yatağından kalkıp hayatının en mutlu günlerini yaşadığı Elland Road Stadı'nda taraftarları selamladıktan üç ay sonra bir maç oynandı İzmir'de. İngiliz hocanın futbolda gerçekleştirdiği devrimin üzerine doğan bir kız çocuğu, 80'lerde gençliğin ikonu olmuş, Türkiye'ye konser vermek için geliyordu. 1989 Eylülü'nde İzmir'de sahaya çıkan 11 Fenerbahçeli karşılarında formalarının göğsünde 'Samantha Fox' yazan 11 Altaylı buldu. Konseri duyurmak için eşsiz zekâmız devreye girmişti. Ertesi gün Fenerbahçe'nin 4-0'lık galibiyeti değil, Samantha Fox konuşuldu Türkiye'de. Don Revie, sekiz ay sonra Edinburgh'da hayatını kaybetti. 20 yıl önce formanın göğsüne Samantha Fox yazdıran reklam aklımız, bu sezon Bursaspor'u Şampiyonlar Ligi'ne reklamsız yolladı. Geçen sezon Süper Lig'de 10 takıma forma sponsoru olan Turkcell, amatör sporlarda bireysel sponsorluklara yönelme kararı alınca, ligin son şampiyonu da diğer sekiz takım gibi bu sezona reklam alamadan başladı. Don Revie böyle hayal etmemişti! Revie, futbolda sponsorluğun adı geçmezken 1973 yılında bir devrime imza atmıştı. Kulübe yeni kaynak yaratmak için dönemin devi Admiral ile masaya oturdu. Yeni formalar dizayn edildi, o güne kadar bilinmeyen deplasman forması seçeneğiyle taraftara birden fazla forma satacaktı. Kimsenin taraftara forma satmayı akıl etmediği günlerde Revie, orijinal formalardan daha ucuza satılan ancak üzerinde kocaman bir Admiral logosu olan 'replika'ları satışa sundu. Aynı yıl Almanya'da bugün alt liglerde yaşam mücadelesi veren Eintracht Braunschweig formasına ilk reklamı alan kulüp oldu. Jagermeister logolu formalarıyla sahaya çıkan Almanlardan altı yıl sonra İngiltere'de ilk sponsorluk anlaşmasını 1978'de Derby County, Saab ile yaptı ama anlaşma sadece sezon öncesi çekilen posterlerde kaldı. Tarihi değiştiren ise Liverpool oldu. 1979'da Hitachi'yi göğsüne yazdıran Liverpool, karşısında yayıncı kuruluş BBC'yi buldu. Televizyon kuruluşları naklen yayınlarda sponsor reklamlarına üç yıl direndi. Sonunda kazanan kulüpler oldu. Elektronik devi Sharp, 1982 yılında Manchester United ile beş yıllık anlaşma imzaladığında ödediği rakam yıllık 500 bin pound idi. Manchster United, bu sezon AON'dan yılda 23.6 milyon avro kazanıyor!
Sport+Markt'ın 2010 yılı araştırmasına göre bu sezon 20 İngiliz kulübünün formalarına aldıkları reklamlardan elde ettikleri gelir 128 milyon avro. Almanlar, 18 takımla 118.5 milyon avro'ya erişirken, onları 65.9 milyonla İtalyanlar, 58.8 milyonla Fransızlar takip ediyor. Kulüp bazında ise Manchester United'ı, Standard Chartered ile 23.5 milyona anlaşan Liverpool, Bwin'den 23 milyon alan Real Madrid ve Deutsche Telekom'dan 22 milyonu kasasına koyan Bayern Münih takip ediyor. Bizde Dört Büyükler arasında göğüs, kol ve sırt reklamından en fazla geliri elde eden kulüp Fenerbahçe. Yılda 10 milyon avro kazanan FB'yi, 8.4 milyonla Galatasaray takip ediyor. Beşiktaş'ın geliri ise 5 milyona yakın. Lider Trabzonspor ise 2.1 milyon avro kazanıyor.

Avrupa'da formasına reklam bulamayan tek kulüp elbette ki Bursaspor değil. İtalya'da Lazio ve Fiorentina da marka değerinin karşılığını bulamadıkları gerekçesiyle reklam almadılar. Tarihi boyunca Bask kökenli futbolcularla mücadele eden ve formasını kutsal kabul eden Atletic Bilbao'nun da üç yıl önce Petronor reklamını göğsüne dikmesi sonrasında tek başına kalan Barcelona da, ağır borç yükünün altından kalkabilmek için sponsorlara evet demek zorunda kaldı. Yıllar boyunca ürün tedarikçisi şirketin logosunu göğsünde taşıyan ve bundan büyük gelir elde ettiği için forma reklamına 'hayır' dediği iddia edilen Barcelona, 2006 yılından beri sahaya UNICEF logolu formalarla çıkıyordu. Bırakalım para kazanmayı, UNICEF'e her yıl 1.5 milyon avro bağış yapan Katalanlar için 111 yıllık geçmişe sahip formaya reklam almak kaçınılmaz sondu. Ezeli rakibi Real Madrid'in 23 milyon avro kazandığı göğüs reklamı için Barcelona'nın istediği rakam 25 milyon avro idi. Çok daha fazlasını aldılar. 'Qatar Foundation' beş yıllık göğüs reklamı karşılığında Barcelona'ya 150 milyon avro ödeyecek. 2022 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak olan Katar'a kampanya süresince büyük destek veren Barcelona'nın hocası Guardiola'nın da bu anlaşmanın gerçekleşmesindeki payını unutmamak lazım. Sırada 12 milyon değer biçilen sırt ve 6-12 milyon arasında bir rakama pazarlanması beklenen şort reklamı var. Altay'ın göğüs reklamındaki Samantha Fox, 'Nothing's gonna stop me now'ı (Şimdi beni hiçbir şey durduramayacak) 23 yıl önce Barcelona için yapmış olabilir mi acaba? SABAH PAZAR/ 12 Aralık 2010

14 Aralık 2010

Total Futbol (!)

Geçeceksin 4-3-3'ü... Total futbol, yemek masasında Bojan Krkiç tuzu istediğinde, Puyol'un uzanıp vermesidir.
Sende var mı? Onu söyle...

13 Aralık 2010

Jorge Mendes Dörtlüsü

Son posttaki soru işaretini kaldıralım artık. Atletico Madrid tarafında da Başkan Cerezo transferi doğruladı: Simao, Beşiktaş'ta. Kaptanlığa kadar yükseldiği takımda sözleşmesi bu sezon sona erecek adama yeni kontrat önermeyerek zaten önünü açmışlardı. Madridli gazetecilerin tavrı garip. Genelde Simao'nun gidiyor olmasına olumlu bir hamle olarak bakıyorlar. Taraftar ise ikiye bölünmüş durumda. Simao'nun formasının hakkını her zaman verdiğini söyleyenler de var, çok da önemli değil; kaç para kazanıyoruz bu transferden diyen de. Atletico Madrid'in 3 yıl önce yapmak istediğini Beşiktaş yaptı. Quaresma, Inter'e giderken devreye girmişler, pahalı olduğu için alamamışlardı. Reyes doldurdu o boşluğu. Bu transferlerin hepsinde "Süper menajer" Jorge Mendes'in imzası var. Beşiktaş tarafını ise onunla ortak gibi çalışan Ahmet Bulut temsil ediyor. A.Madrid ile pazarlıkları da zaten yönetim adına Ahmet Bulut yaptı. Rakamlar netliğe kavuşmadığı için üstüne laf edilmez ama Beşiktaş'ın Simao'ya 3 milyon civarında bir rakam ödediği kesin.Fenerbahçe'deki Juan Figer etkisinden sonra bugünün modası Jorge Mendes-Beşiktaş işbirliği. Fernandes için de Valencia taraftarı ikiye bölünmüş. Yerel medyalarındaki ankette, "Şansını kullanamadı, gitsin" diyenlerle "Hayır kalsın, lazım olur" diyenler kafa kafaya. Demirören'in gözden çıkardığı Bobo'nun artık bileti kesilmiş durumda. Bu üçlünün kağıt üzerinde en zayıf halkası gibi görenen Almeida. Şahsen benim hiçbir zaman tuttuğum bir golcü değildir ama her takımın yabancıları arasında ağırlık kazanan pasaport, bu türden transferleri mümkün kılar. Inter&Arjantin, Fenerbahçe&Brezilya ortalıklığında da hayal kırıklığı yaratan, menajer ya da takımdaki ağır abinin isteğiyle gelen isimler oldu. Quaresma ve Simao'nun 4 yıl arayla benzer Barcelona kariyerleri var. İkisi de çok genç yaşta gitmişlerdi Katalan kulübüne. Beşiktaş onbiri şimdi iki parçalı olacak, geride kaleci dahil 5 yerli, ileride 6 yabancı. Simao, Avrupa Ligi'nde oynamayacak. Avrupa Ligi'ne yazdıracakları isimler Sivok ve Almeida olur galiba. Bu transferler sonrasında ligde Hilbert de dışarıda kalmış görünüyor. Ligin ikinci yarısında Beşiktaş için kilit, iki stoperin sağlıklı kalması ve düzenli onbirde oynaması. Ersan ve İbrahim Toraman ikilisi bozuldukça ileride 6 yabancı da rotasyona girmek zorunda kalır... O zaman hem Schuster'in hem de takımın kafası karışır...

Simao Beşiktaş'a (?)

Galatasaray geçen sezon transferde ne yaptıysa Beşiktaş'tan da bu sezon aynı filmi izliyoruz . Devre arasındaki devam filmi de dahil. Manuel Fernandes bugün İstanbul'a geliyor. Asıl bomba Simao. Cumartesi gecesi Atletico Madrid'de ilk 11'deydi. Taraftarın çok sevdiği bir futbolcudur. Sözleşmesi sezon sonunda sona eriyor. Menajeri Quaresma'nın da menajeri olan Jorge Mendes. Onunla Ahmet Bulut arasındaki bağlantıyı herkes biliyor. Beşiktaş, Atletico Madrid ile görüşmek için yönetici göndermek yerine Ahmet Bulut'u gönderiyor. İspanyol medyasına göre geçen Cuma günü Ahmet Bulut, Atletico Madrid ile anlaştı. Bonservis sembolik bir rakam olacaktır. Son 6 ayına giren adam için milyonları saçacak halleri yok. Atletico Madrid, İvan Rakitic'i almayı planlıyor. Lincoln'u Galatasaray'a sattığı sezon Schalke 04'ün aldığı genç arkadaş. Beşiktaş, Hugo Almeida ve Simao ile görüşmelerin başladığını Borsa'ya bildirdi.

ŞL ve AL Gelirleri #2

İsmail Şayan
********
ŞL ve AL yayın havuzunda her ülkenin payı, katkısına göre belirlenir. ŞL’de şu an en büyük pay İngiltere’nin. İngilizler, 2006-09 döneminde İtalya’nın ardından %20 ile ikinciydi. 2009-12 dönemi yayın anlaşmaları sonucunda paylarını %24,5’e çıkarıp ilk sıraya yükseldiler. Türkiye ise 2006-09 döneminde %3 olan payını 2009-12 döneminde %3,8’e çıkardı ve Hollanda’nın paraşütsüz inişi ile yedinciliğe yükseldi. Geçen yıl bu kalemde 338 milyon dağıtılmıştı. UEFA’nın bu yıl 350 milyon dağıtacağını varsayalım. Buradan İngiltere’nin payı 86,75 milyon Türkiye’nin payı da 13,3 milyon euro olur. Tek temsilci Bursaspor bu payın tümünü alır. İki temsilcili ülkelerin payı %52,5 ve %47,5 olarak bölüştürülüyor. Yani Fenerbahçe gruplara kalabilseydi havuzdan 6,3 milyon, Bursaspor da 7 milyon alacaktı. Geçen sezon İngilizler 83, İtalyanlar 50,7 milyon alırken İspanyollar 49, Almanlar 47, Fransızlar 28, Yunanlılar 14,8 milyon euro almışlardı.
Geçen yıl Beşiktaş’a 12,8 milyon gelen havuzdan Bursaspor 13,3 milyon alırsa; toplam rakam, sıfır çekilmesi halinde 20,5 son maçı kazanılırsa 21,3 milyon olur. Beşiktaş toplamda 21116000 euro almıştı.
AL gelir dağılımı da aynı temel mantıkla şekillenir ancak rakamlar daha düşük. Katılım ve maç başı ücretleri toplamı 900000 euro. Galibiyet 120000, beraberlik 60000 euro. Gruptan çıkış 180000, son 16’ya kalış 270000, çeyrek final 360000, yarı final 630000 euro kazandırırken finalist 2, şampiyon 3 milyon euro aldı geçen sezon. Son kalemde ise ufak bir değişiklik var: ŞL’den farklı olarak kulübün ligi geçen sezon kaçıncı sırada bitirdiği önemsiz. Ancak ülkesinde kupayı kazanarak AL yolcusu olanlar, ligdeki derecesi sonucu gelenlerden biraz daha fazla alıyor. Ana rakamda yine ülkelerin yayın havuzundaki ağırlığı birincil etkenken başarı biraz daha önemli. Takımların ilerlediği tur sayısı yayın geliri dağılımında ŞL’ye göre daha belirgin bir rol oynuyor. AL yayın havuzunda en büyük pay, ŞL yayın havuzu dördüncüsü Almanya’nın ve yaklaşık %25. Onları ŞL lideri İngiltere %19 ile takip ediyor. Üçüncü yine İspanya(%15). Dördüncü şaşırtıcı: ŞL’de %3,8 ile yedinci olan Türkiye AL’de %12’nin üzerine çıkmış. Tüm ülkeler arasında AL için ödediği para ŞL için ödediği paranın yarısını geçen tek ülke Türkiye. Örneğin lider Almanya’nın AL için ödediği yayın ücreti ŞL için ödediğinin üçte birinden az ve Romanya ile birlikte AL/ŞL oranı Türkiye’ye en yakın ülke onlar. İngilizlerde oran sekize birin altında. ŞL ikincisi İtalya ise AL’de sekizinci sırada ve ŞL için ödediklerinin yaklaşık yirmi beşte birini ödüyor. ŞL’ye bizim dört katımızı ödeyen İtalyan yayıncılar, AL için Türkiye’ninkinin üçte birinin altında bir değer belirlemişler. Her iki kupada da üçüncü büyük ödemeyi yapan İspanyollarda oran altıya bir civarında. İdeale en yakın olan onlar denebilir çünkü şu anda AL, ŞL’nin dağıttığı gelirin altıda birinden biraz fazlasını dağıtıyor. Türkiye yayıncısının aldığı riski alan bir başkası yok. Oynanan kumarın tutmaması, okuduğumuza göre 100 kadar insanın işine mâloldu. GS ve FB’nin yedikleri goller, onlarla beraber bu ailelerin de kalelerindeydi.
Geçen yıl Fulham, Hamburg ve Werder Bremen’den sonra havuzdan en çok geliri elde eden takımlar, gruplar sonrası ilk turda elenen FB ve GS olmuştu. Bu yıl tek temsilcimiz olan BJK, AL yayın havuzundan en büyük geliri elde eden kulüp olmak için bir numaralı aday. Şu anda gelirler toplamında 8 milyon euro barajına gelindi, Quaresma’nın bonservisi karşılandı. Geçen yılla karşılaştırırsak, Fulham dışındakiler şimdiden geride bırakıldı. “AL para kazandırmaz” ezberi, en azından bizim kulüplerimiz için artık pek geçerli değil. Kulübün toplam AL geliri, performansıyla şekillenecek. Yarı final, yaklaşık 10 milyon euro anlamına geliyor. Geçen yıl bu barajı yalnızca ucu ucuna Fulham(10010114 euro) aşabilmişti. AL şampiyonluğu, süper kupa finalini de garanti edeceğinden gerçekleşmesi durumunda 15 milyon euro barajı rahatlıkla aşılacaktır. İki yılda yenen –şimdilik- yirmi dörder milyon euro farkı da Adnan ve Aziz Beyler düşünecektir elbet…
ŞL ve AL Gelirleri #1

ŞL ve AL Gelirleri #1


Avrupa Parası / İsmail Şayan

*******
Türkiye, UEFA’nın kulüpler düzeyindeki organizasyonlarına, yani “Avrupa Kupaları”na ilk kez 1957’de GS ile katıldı. İki yıl sonra BJK da bu organizasyonla tanıştı. Ertesi yılın katılımcısı FB tur atlayabilen ilk takımımız oldu. 52 sezonluk süreçte 24 farklı kulüple temsil edildik. 1992’de başlayan Şampiyonlar Ligi, Avrupa Futbolu’nun ortasına dev bir göktaşı misali düşüp dengeleri yeniden oluşturdu. Bazı köklü kulüpler iyi olmayan dönemlerinde yakalanıp eski şöhretlerinden uzaklaşırken, bazı kulüpler ele geçirdikleri fırsatı çok iyi kullanarak sınıf atladılar. ŞL’nin sağladığı mali kaynak akıllıca kullanıldığında yararlananları ihya ediyor, kendi liglerindeki rakipleri ile aralarında “sınıf farkı” yaratmalarını bile sağlayabiliyordu. Pasta zamanla öyle büyüdü ki 2009/10 finalistlerine ŞL havuzundan düşen pay, Süper Lig’imizin 2009/10 sezonu yayın gelirini aşmış; Manchester United ve Arsenal dışındaki tüm kulüplerin bir sezonda loca, sezonluk kart ve bilet satışından elde ettikleri gelirleri geride bırakmıştı. Kıtasal rekabetle ilk tanışan üçlü bu kulvarda da ilk olurken onlara bu sezon, Avrupa serüveni 1975 yılında çeyrek finalde Dinamo Kiev’e elendiği Kupa Galipleri Kupası ile başlayan Bursaspor da eklendi.
Bursaspor şu anda eleştirilerin odağında… Ortadaki tablo hiç kuşkusuz onlar için de düş kırıklığı. Öte yandan, diğer takımlarımızın sahneden erken çekilişinin de Bursaspor’a yöneltilen eleştirilerin sertliğini arttırdığı söylenebilir. FB, GS ve TS erken elenip Beşiktaş da iyi performans sergileyince, sahnede kalan tek başarısız takım olan Bursaspor, Avrupa kulvarı eleştirilerinin paratoneri oldu.
Eleştirilerin önemli bir kısmı Bursaspor’un “yapmadığı” transferler üzerine… UEFA’dan 20 Milyon Euro alındığı ve kadronun daha kaliteli yabancılarla güçlendirilmiş olması gerektiğini söylemeyen neredeyse kalmadı. Bu ifade kulağa hoş geliyor ama gerçekler böyle mi? İşte genel eleştirilerin sordurduğu bu soru; Türkiye’nin yeni anlaşmalar döneminde ŞL ve AL içinde değişen payları görülünce yazılmasına karar verilen ancak 4 aydır bekleyen bu yazı için –Noatsamisa’nın ev sahipliğinde yorumlarda süren fikir teatisinin de katkısıyla- katalizör oldu.
UEFA’nın hem ŞL ve AL pastalarını nasıl oluşturup nasıl paylaştırdığını hem de Türkiye’nin bu pastalardaki paylarını basitçe anlatmaya çalışacağım. Bu bilgiler ışığında, Bursaspor’a ve diğer kulüplerimize hem yöneltilen hem yöneltilmeyen eleştirilerdeki doğruluk payına dair biraz zihin jimnastiği yapmayı, daha da önemlisi, yapılmasına teşvik edebilmeyi umuyorum.
Şampiyonlar Ligi, ilk sezonunda katılımcılara yaklaşık 25 milyon euro dağıtmıştı. Giderek büyüyen rakam geçen yıl, ilk sezonun 30 katı olan 746,5 milyon euro oldu.
ŞL gelirleri bir yayın havuzunda toplanır ve 3 kalem halinde dağıtılır. Toplanan gelirin 530 milyonluk kısmının %75’i, aşan miktarın ise %82’si, katılım hakkı kazanan kulüplerin payıdır. UEFA, bu sezona ilişkin bazı rakamları açıkladı. Yukarıda belirtilen payın %6,5’i gruplara kalamayanlara ayrılıyor. Gruplara kalan her takım “ayakbastı parası” olarak 3,9 milyon(geçen yıl 3,8 idi) ve maç başına 550000’den 3,3 milyon alıyor. Yani Bursaspor sıfır çekse dahi UEFA, TFF hesabına Bursaspor’un katılım payı olarak 7,2 milyon euro gönderecek. Bu ilk kalem, tüm kulüpler için eşit. Federasyonlar da, UEFA’dan gelen miktardan kulüplerin borçları gibi bazı kesintileri yaptıktan sonra kalanı kulüplere gönderirler.
İkinci kalem performansa bağlı olarak şekillenir. Gruplarda alınan her galibiyet 800000, her beraberlik 400000 euro demek. Gruptan çıkmak 3, çeyrek finale kalmak 3,3 milyon anlamına gelirken yarı final 4 milyon daha getirir. Wembley’de kaybeden 5,6(geçen sezon 5,2 idi), kazanan 9 milyon alacak. Son olarak, süper kupa finalistine verilen 2 ve şampiyonuna verilen 2,5 milyon euro da bu kalemde yer alır.
Üçüncü kalem olan pazar payları, ülkelerin yayın havuzu içindeki ağırlıklarına ve kulüplerin son sezonda kendi ülke liglerinde elde ettikleri sıralamaya göre hesaplanır. Bu tutar, ikinci kalemi oluşturan performansa bağlı gelire eklenir ve UEFA tarafından ilgili federasyonun hesabına iki taksitte aktarılır. Federasyonlar da –varsa- gereken kesintiyi yapıp kulüplere paylarını aktarırlar. Bu hesapların nasıl yapıldığı, Bursaspor’a düşen yaklaşık tutar, AL gelirleri ve Beşiktaş’ın ne kadar kazanabileceği ikinci bölüme kalsın.