7 Aralık 2007

Haftalık Futbol Dergisi

Don Balon, Guerin Sportivo, France Football, Kicker ve daha aklıma gelmeyenler... Haftada bir ya da iki çıkarlar. Bizim memlekette haftalık futbol dergisi yoktur. Çok severiz futbolu çokkkk...
Adriano Fener'de!
Ronaldo Fener'i istiyor!
Pires Galatasaray'da!
Kluivert Kartal oldu!
Böyle gelmiş böyle gider...

Gisele

Kendin Çal Kendin Oyna

Millet olarak severiz bu "en" meselesini. Birkaç yıl önce GQ dergisinin İngiliz edisyonunda Galatasaray-Fenerbahçe derbisini 3. sırada göstermişlerdi. Lapin gibi atlamıştı bizim medya. O listeye birazdan geleceğim. Bir zaman sonra ne oldu da 1. sıraya yükseldik onu hiç anlamadım. Oldu mu sana dünyanın en büyük derbisi. Zatın her derbi, "asrın derbisi"ydi, her Avrupa maçı "tarihinin en önemli maçıydı" o gazetelere göre. GS-FB derbisinin 3. olduğu listenin kriteri neydi kimse söyleyemedi. 1 numarada Boca-River, 2'de Celtic-Rangers vardı, 4'de Hollanda-Almanya kabak gibi durur. Brezilya'dan Fla-Flu, Atina derbisi (Olymp-Pana), Sevilla derbisi, Verona-Chievo diye gider bu liste. Listede Roma-Lazio yoktur, Barça-Real Madrid yoktur, R.Madrid-Atletico Madrid yoktur, Ajax-Feyenoord yoktur, Liverpool, Milano, Torino, Manchester derbileri yoktur. "Derbi aynı şehrin takımları arasında oynanır" diyen devamını okumasın bir zahmet. Herkesin derbisi kendine büyük kardeşim. Sen Milano derbisinin sabahında bir başka kalkar mısın yataktan? Boca-River derbisine 8 saat kala rakı sofrasına oturur musun mesela? Liverpool derbisini bir hafta önceden konuşmaya başlar, A. Madrid'in Bernabeu'ya kaç forvetle çıkacağının hesabını yapar mısın? Bizim derbi de büyük, herkesin derbisi kadar. Benim takıldığım entegrasyon. En büyük kapışmamızla bile dünya futboluna dahil olamıyoruz. Biz burada "Boca-River derbisi naklen yayınlansın" diye kampanya yapıyoruz. Galatasaray-Fenerbahçe derbisini ise kimse izleyemiyor bu dünyada. Avrupa'nın büyük spor gazetelerinde ancak sağ, sol sütunlarda kutu haber oluyor bizim derbi. Bu sitede tüm maçların uyduda hangi ülkede yayınladığının listesi var. Meraklısı kontrol edebilir. "Dünyanın en büyük derbisi"ni yayınlayan kanal sadece Lig Tv. Listede hemen altındaki dandik Lazio-Catania maçını kaç ülke yayınlıyor peki Türkiye dahil? Kendimiz çalıyor kendimiz oynuyoruz her seferinde. Derbinin bir tarafının yitik kahramanıyla; Tuncay ile bitireyim. Çok derbi oynadı Tuncay, kritik goller de attı, derbi de kazandırdı. Tuncay eğer bugün Premier Lig'de oynuyorsa, bunu Manchester United'a İstanbul'da yaptığı hattrick'e borçludur...

Otel Odaları

2006 Dünya Kupası'nda İtalyan Milli Takımı 'nın 40 gün boyunca Duisburg'da kamp yaptı. Otelin sahibi İtalyan, Lippi ile turnuvadan 9 ay önce anlaşmış, maçların oynanacağı şehirlere uzak olmasına rağmen Lippi sözünü tutmuş. Otelin sahibi arkadaşım olunca -aradan bir yıl geçmişti- "kamp dönemindeki oda listesinin bir kopyasını ver" dedim, verdi tabii. Kendimce tarihi belge işte. Dünya Şampiyonu İtalya Milli Takımı hangi odalarda kalmış -ki her odada futbolcuların bir fotoğrafı da asılı halen- Bizim memleketin takımları kamp yaptıklarında odalarda genelde iki kişi kalır. İtalyanlar yekten takılmış. Gattuso'ya 121 numarayı vermişler, koridor başı, lobide vukuat olursa hemen zıplasın diye. 2 oda yanında Totti. Kaptan Cannavaro üst katta, Del Piero 203'de, Inzaghi koridorun en sonunda 224'de ve Lippi 3. katta suitte. Internette onca belgeyi, fotoyu bu bloga taşıyorum; bir kez de benim katkım olsun dipsiz kuyuya.

Marcelle Bittar

Death Proof

Tarantino'nun Death Proof 'unun DVD'si çıkınca bunu nasıl duyurursun? Amsterdam'lı reklamcılar bunu uygun görmüşler. Mekan bir sinemanın girişi, daha ne diyeyim. Süper iş...

Sienna Miller

Haftasonu Futbol

7 Aralık Cuma
20.00 Bursaspor-Beşiktaş (lig tv)
21.30 PSV-Roda (business)
8 Aralık Cumartesi
13.00 Altay-K.Erciyesspor (d spor)
16.30 B.Münih-Duisburg (e2)
17.00 Chelsea-Sunderland (fox)
17.00 Celtic-Saint Mirren (business)
18.10 Marsilya-Monaco (kanal a)
19.00 Fenerbahçe-Galatasaray (lig tv)
19.00 Lazio-Catania (24)
20.30 Willem II-Ajax (business)
23.00 A.Bilbao-Real Madrid (ntv)
9 Aralık Pazar
13.00 Eskişehirspor-Karşıyaka (d spor)
15.00 Stoke-Watford (business)
15.30 Sivasspor-Denizlispor (lig tv)
15.30 Middlesbrough-Arsenal (fox)
16.00 Livorno-Roma (e2)
16.00 İnter-Torino (24)
18.00 Villarreal-R.Betis (ntv)
19.00 Trabzonspor-Gaziantepspor (lig tv)
19.00 Nice-Bordeaux (kanal a)
22.00 Barcelona-Deportivo (ntv)
22.00 Auxerre-PSG (kanal a)

10 Temmuz 2006

2006 Dünya Kupası finalini Berlin'de seyretmek vardı tabii; lakin kader işte o gün bizi Utrecht'de bir rock bar'a attı: Stairway to heaven . Yazmışım 10 ay evvel o günün hikayesini. Ertesi gün Hollanda'da La Gazzetta dello Sport bulamamıştım, 2.5 milyon satmıştı gazete. Tarihi bir sayı, alacağız arşive atacağız. 10 Temmuz 2006 nüshası. Aradan bir yıl geçti, La Gazzetta o günün birinci sayfasını tekrar yayınladı. Bu kez kaçırmadım, aldım koydum valize. Şimdi ofiste duvarda asılı...

6 Aralık 2007

Arıza 11 Adayları

Martin Palermo'nun son vukuatı sonrası gelen yorumlarda Arıza 11 çıkartalım isteği vardı. Buyrun başlayalım o zaman. Ben o postta geçtiği üzere iki aday sunuyorum. Eric Cantona ve Martin Palermo. Bu onbir için adayları bekliyorum. Tüm zamanların en arıza 11'i olarak düşünelim. Diziliş 4-4-2'dir. Tek tek adaylar da kabul edilir. Canizares ve Runje de kaleci olarak az arıza değildir mesela deyip startı veriyorum. Bir haftada çıkartırız bu onbiri. Bahtiyar illa ki olacak tabii...

Rachel Clark

Interview

pierre: what makes a man attractive?
katya: a scar
pierre: why?
katya: because most women have one too.
Interview

Isabeli Fontana

Maradona'nın Damadı

Fernando Torres gittikten sonra Atletico Madrid'de yeni ilan "Kun" Aguero. En çok onun forması satılıyor. Dün de golünü çaktı, A. Madrid bir üst turu garantiledi. Arjantin medyasında son bomba Aguero'nun sevgilisi: Maradona'nın kızı Gianina Maradona. Bizim magazin medyasının garip bir klişesi vardır. Onu kullanayım: "Aguero aileye girdi." Maradona büyüğümüz de yol vermiş, Aguero'yu severim demiş. Maradona'nın torunu, Aguero'nun oğlu! Muslukçu olacak hali yok...

Süpermen Gürkan

"Engordany takımını bilir misiniz? Ben söyleyeyim: Dünyada izlediğim bin 450 takım içinde, maç başına 4.33 ile en çok gol yiyen, Andora 1. Ligi'nden bir takımdır." "Dünyada izlediğim yaklaşık 100 lig içinde, % 51.5 ile iç sahada maç kazanmanın en yüksek olduğu 14. ülke Türkiye"
Bu satırların sahibi fotodaki bey. Doktor Gürkan Kübilay. Lig TV'de rastgeldiğimde kanalı değiştirirdim. "X takım sağ kanattan 4 orta yaparken" diye başlar bırbır rakamları sıralardı. Lig TV'ye çıkarmıyorlar galiba artık. Sabah'da yazıyor. Biraz megaloman bir arkadaş. 1450 takım izliyormuş, 100 ligi takip ediyormuş. Neyi takip ediyorsun ya? Açıyorsun internetten liglerin puan tablosuna bakıyorsun. Galibiyeti, beraberliği, attığı, yediği vs... Bazıları da rakamlarla var olmaya çalışıyor futbol dünyasında. Metin Türel hocanın dediği gibi "Hagi sana 40 metreden bir çakar; nereye koyacağını bilemezsin o istatistikleri". Şimdi derse ki biri; Hagi yok artık. O da doğru...

Hat Trick

Standart sabahlar...

5 Aralık 2007

Ruhsuz Çarşamba

Milli maçlar, Şampiyonlar Ligi derken bu hafta ortası pek ruhsuz geçiyor. Erteleme maçları, alakasız Bernabeu Kupası, UEFA Kupası'yla dolu bir akşamdı. 10 dakika katlanabildiğim maçla başlayayım. Sırp kanalı veriyordu. Real Madrid-Partizan. Santiago Bernabeu Kupası. Bu kupa sezon başında oynanırdı, ne oldu da bu tarihe kaldı hatırlamıyorum. Bu tarihte oynayacak rakip bulamayınca sportif direktör Mijatovic'e "senin çocukları çağır" demişler galiba. Partizan'ın efsanesidir Predrag, onu mu kıracaklar, Madrid görüp, 2 yiyip döndüler. Inter-Lazio maçının ilk 45'ine sabredebildim. Lazio yarı sahayı zor geçiyordu. Inter'deki Pele'yi tuttum.
Zlatan yine şarlatanlık peşindeydi. Bu adam büyük futbolcu ama rakipleriyle taşak geçer gibi oynaması sinirime dokunuyor. Biri penaltı bir de boktan bir savunma hatasından 2 gol yedi Lazio. RAI dönüşümlü verince Roma'nın da ilk yarıda attığı 2 golü gördük bu arada. Fox Tv dizi yayınlayacağım diye Newcastle-Arsenal maçını vermedi. Bu kanaldan bu sezon sonunda kurtulmak lazım. Hazır NTV spor kanalı kuruyor, bütün ligleri alsın kardeşim, biz de kurtulalım bu dertten. AZ Alkmaar 1-0 galipken Nurnberg taraftarı deli gibi destek veriyordu, maçı son 5 dakikada Mintal ile çevirmişler, kendi takımım kazanmış gibi sevindim. Yunanlılar UEFA'da bu akşam 2'de 2 yaptılar. Villarreal'de Tomasson denilen dallama az daha hat-trick yapıyormuş, penaltıyı kaçırmış. Atkıların kuryeye verilmesi biraz gecikti. Alacaklılar kapıya dikilmesin diye dedim..

Forza Italia

İtalya'nın Fransa'ya çektiği kıyağı ancak bu kadar resmedilir. Euro 2008 finallerine İskoçya'yı devirip giden, gider ayak Fransa'ya da kıyağını geçen İtalya ekranda, Fransızların anlı şanlı gazetesi L'Equipe da yanı başında. Manşet güzel tabii: Forza Italia...

Kulübedeki Yıldızlar

Premier Lig'de geçen hafta oynanan karşılaşmalar için ilginç bir araştırma yapılmış. Takımların yedek kulübelerindeki oyuncuların değeri hesaplanmış. Milli takımlarında forma giyen 58 futbolcunun da bulunduğu yedek kulübelerinin toplam değeri 416 milyon euro. Chelsea yine liderliği kimseye bırakmamış boşa akıtılan parada. Yedek kulübesinin değeri 93 milyon euro. Sheva, Wright-Phillips, Makelele... Liverpool'da Mascherano, Babel, Man.United'da Saha, Carrick.. Arsenal'de Walcott, Gilberto. 20 takım arasında yedek kulübesini bedava getiren tek takım Bolton. Külübedeki hiçbir oyuncuya bonservis ödemedi Bolton. Sonuç, bizim ligin hiçbir takımının toplam değeri Chelsea'nin yedek kulübesi kadar etmiyor...
1) Chelsea £67,6 milioni – 93,6 milioni di euro
2) Liverpool £37,5 milioni – 52 milioni di euro
3) Manchester United £34,8 milioni – 48 milioni di euro
4) Arsenal £19 milioni – 26 milioni di euro
5) Tottenham £16,6 milioni – 23 milioni di euro
6) Sunderland £16 milioni – 22,1 milioni di euro
7) Aston Villa £13 milioni – 18 milioni di euro
8) Everton £12,6 milioni – 17,4 milioni di euro
9) Newcastle £12,3 milioni – 17 milioni di euro
10) West Ham £11,75 milioni – 16,2 milioni di euro
11) Manchester City £11,4 milioni – 15,8 milioni di euro
12) Blackburn £10 milioni – 14 milioni di euro
13) Birmingham £8,6 milioni – 11,9 milioni di euro
14) Portsmouth £6,4 milioni - 8,8 milioni di euro
15) Middlesbrough £6 milioni – 8,3 milioni di euro
16) Derby County £5,6 milioni – 7,7 milioni di euro
17) Fulham £5,5 milioni – 7,6 milioni di euro
18) Wigan £3,7 milioni – 5,1 milioni di euro
19) Reading £2,1 milioni – 2,9 milioni di euro
20) Bolton 0

Barça Özeti

Race of Champions

Race of Champions 16 Aralık'ta Wembley'de.

Yokluktur Futbol

Futbol biraz da yokluk günlerinde büyüyenlerin hikayesidir. Fotoğrafı görünce Mehmet Topal geldi aklıma. Bir röportajında okumuştum: Mehmet, Malatya'da çocuk yaşta seçmelere katılacak, kramponu yok, ödünç aldığı kramponlar da 4-5 numara büyük. Gazete sıkıştırıyor içlerine ve seçmeleri geçiyor. Başta Brezilyalılar olmak üzere yokluktan gelenlerin arenasıdır futbol dünyası. İstisnaları yok mu? Bülent Korkmaz var mesela, Fleurquin için babası milyarder derlerdi. Kaka var; ya da Mondragon. Aç olmak lazım hayatta futbolcu olabilmek için. Karnı tok adam zor topçu olur. Maradona gibi Boca'da lağım kokusunu genzine çekmesi lazım adamın. Etiler'den topçu çıkmaz mı? Çıkar 20 yılda iki tane! Beşiktaşlı Cem ve Galatasaraylı Ferhat. Bolluk içinde yaşayıp yeteneğine rağmen bir yere gelemeyen de var. Arif Erdem 'in yeğeni Mülayim Erdem mesela...

Julie Ordon

Alma Zalad'ın Ahını

İspanyol-İngiliz ve Alman medyasında bir haber var: "Liverpool-Beşiktaş maçında şike yapıldı." . Der Spiegel geçen hafta Asyalı bahis mafiasının Avrupa'da 26 karşılaşmayı manipule ettiğini yazmış, UEFA da bu konuda bir araştırma olduğunu konfirme etmişti. Lakin bu maçların hangi takımlar arasında olduğunu yazmamıştı dergi; -ki aralarında Şampiyonlar Ligi maçı da yoktu-. Liverpool-Beşiktaş maçı için çıkan haberin kaynağı Munih'de bir gazete: Sueddeutsche Zeitung. Zincirin ilk halkası onlar. Almanları, İngilizler kaynak gösteriyor; Daily Mail denen dandik gazete alıyor haberi, onlardan da İspanyol Marca, Rafa Benitez'in takımı diye özel ilgi gösterip manşetine taşıyor. 8-0'lık maçı herkes seyretti, futbolda şike vardır elbet; ama o maçta olamaz. O maçta 10 dakika daha olsa 10-0 olurdu. Fısıltı gazetesinden yayılan bu haber bizim medyada da geniş yer bulacaktır. Lakin 8-0'lık skora kim yüklü bahis yapsa -ki yoktur öyle bir bahis bence- bahis şirketleri buna uyanmayacak kadar keriz değil. Bu haber zaten tarihi bir hezimete uğramış Beşiktaş'a atılan boktan bir iftira olarak kalacak. Kimbilir; belki de 15 yıldır dillerinden düşürmedikleri Zalad 'ın günahını aldılar ve onun ahını çekiyorlardır!..

La Gazzetta dello Sport

Tişört Bikkembergs'den. Her ne kadar La Gazzetta'nın seçilen manşeti, Inter özneli olduğundan beni pek açmasa da; iyi fikir...

Romario'nun Dökülen Saçları

Ben Valencia formasıyla hiç hatırlamıyorum onu. PSV ve Barcelona'dakileri ise çok seyrettik elbette. Romario bir zamandır 1000 gol atacağım diye kasıyordu. Mevzu o değil. 41 yaşında helal olsun futbola devam ediyor, bu işin yaşı olmaz diyenlerin yüzünü kara çıkardı bu adam. Doping testi pozitif çıkmış. Savunmasında Süreyya Ayhan'ı örnek alıp ben "cumhuriyet çocuğuyum" demesini beklemiyoruz elbette. Saçları döküldüğünden muzdaripmiş, kullandığı ilaç ya da kozmetik her neyse doping içeriyormuş. 3 ay ceza alır diyorlar. Süreyya'ya attığım yan pasla devam edeyim. "Amerika'da yediğimiz etten oldu" açıklamasını kimse yemez. Bundan seneler evvel doping testinde nandrolon'a rastlanan eski Barça'lu futbolcular; mesela Guardiola; "bu madde domuz etinde mevcut, çok domuz eti yiyoruz" demiş, kimseleri ikna edememişti. Hayvan terli yani Süreyya hanım. Romario sen de bırak kardeşim dökülen saç olsun ya...

4 Aralık 2007

Benfica-Porto

Arıza

Futbol tarihinin arıza adamlar 11'ini yapsınlar, banko oynar. Kaç futbolcu gol sevincini yaşarken ayağını kırmıştır ki? Martin Palermo her zaman bizim memlekete gelmesini istediğim golcülerden biridir. Geçen hafta Boca'nın Tigre'ye 2-1 mağlup olduğu maç sonrasında Martin Palermo yine arıza çıkarmış. Maçtan sonra otele dönüyorlar, River Plate taraftarı bir otel çalışanı -ki kaşınmış- "nasıl geçirdiler ama!"diyor Martin Palermo'ya. "Sorma kardeş, iyi geçirdiler" diyecek hali yok Martin Palermo'nun. Allah ne verdiyse dalıyor otel görevlisine. Sonuç otel çalışanı haşat oluyor...

Kedi'yi Paketlediler

River Plate'de işler sahada da tribünde de yolunda gitmiyor. Takım sürünüyor, kapanış ligi için transfer yapacak paraları da yok. Riquelme'nin dönüşü sonrasında bir ihtimal Palacio dışında kayba uğrayamayacak olan Boca Juniors ile nasıl başedecekler bakalım. Tribünü ise Gonzalo Acro cinayetinden beri dağılmış durumda. Adrian Rousseau ve Schlenker kardeşler rekabeti sürüyor. Sokak ortasında öldürülen Gonzalo Acro'nun katili ise hala netleşmedi. Tutuklu sayısı 6, aranan kişi sayısı 8. Son paketlenen ise "kedi" lakaplı Christian Spinelli. Acro cinayetini azmettirmekle itham edilen Alan Schlenker'in adamı. Savcı alın bunu demiş. Spinelli de "ben Gonzalo ile kankaydım. 2006 Dünya Kupası beraber gitmiştik" demiş.

Daria Werbowy

İbreti i Alem

Brezilya'da Corinthians için beklenen sondu küme düşmek. 24 milyon taraftarı var bu kulübün. Flamengo'dan sonra ülkenin en çok sevilen kulübü. En son 1982 yılında küme düşmüşlerdi. 25 ile ülkenin en fazla şampiyonluğa sahip takımının küme düşmesi tam bir ibreti alemlik hikaye. Kaynağı belli olmayan sermayeyi kulübe soktular, adamlar ellerini çektikleri dakika da kıç üstü yere oturdular. Çok değil daha 7 yıl önce FIFA'nın düzenlediği Kulüpler Şampiyonası'nda Dida efsane olmuş finalde Vasco da Gama'yı devirmişlerdi. Socrates, Casagrande bu kulüpten yetişti. Rus sermayesini Brezilya'ya getiren Kia Joorabchian şimdi polis tarafından aranıyor. Boris Berezovski ise hala paranın kaynağı olduğunu inkar ediyor. Belki bugün belki yarın; Rus ya da Amerikalı milyarderler Türk futboluna da el atacak. Filmin sonu yine benzer olacak. Bu biraz da "kendim ettim; kendim buldum" eşliğinde okunması gereken bir hikaye. Kendi düşen ağlamaz demek kolay elbette...

Neeskens ve 2. Adam Olmak

Hıncal Uluç'un Süper Lig'de sezon içinde sallanan 3 büyüklerin hocalarına ve A Milli Takım'da Fatih Terim'e yıllardır değişmeyen standart bir eleştirisi var: "Yardımcıları yetersiz, onunla tartışmıyorlar, masaya yumruklarını vurmuyorlar, emanet edecekleri isimler değil bunlar". Daha fazla uzatmayayım, bu eleştiri klişesinden herkes haberdar. Erdal Keser, Müfit Erkasap, Ahmet Akcan, Metin Tekin, Oğuz Çetin hedefteki isimler. Adı geçen tüm yardımcıların başlarındaki teknik adama laflarını dinletebilmeleri imkansız. Teknik direktörler yardımcılarını özenle kendilerinden düşük kariyerli, yaşça genç isimlerden seçiyorlar. Fatih Terim'in kafasındaki doğruya Oğuz Çetin hangi geçmiş teknik adamlık başarısının güveniyle "hayır hocam böyle olmamalı" diyebilir ki? Bizde bu işler tersine işliyor, teknik direktörlerin alt kadrosunda hiçbir zaman bir duayen yer almıyor. Atıyorum Metin Türel, Bülent Ünder. İşte burada Johan Neeskens'in hikayesini anlatmak lazım. 1970'lerde Cruyff'un gölgesinde kalsa da; 2. Johan olarak anılsa da; 2 Dünya Kupası finali görmüş, Barça'da oynamış, gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden biri bu adam. Teknik adamlık kariyerine bir bakalım. 1998 Dünya Kupası'nda Hiddink, 3 kişiyi yardımcısı olarak atıyor: Neeskens, Reijkaard ve Koeman. Neeskens, Hiddink görevi bırakınca Reijkaard'ın yardımcısı olarak devam ediyor. Yaşlarına bakalım o tarihte: Reijkaard 38 yaşında, Neeskens 49 yaşında. Ağabeylik yapıyor Reijkaard'a Euro 2000'de. Sonra bir dönem kendi kanatlarıyla uçmaya çalışıyor. Nijmegen ile fena işler de yapmıyor ama kulübün eti budu ne!.. 2005'de sistem yine aynı. Hiddink, Avustralya milli takımının başında. Neeskens'e "atla uçağa gel" diyor, efsane "uzak" demiyor, gidiyor işte... Ve Barcelona... Rijkaard 2 şampiyonluğu kazanırken; yanında kendisinden 8 yaş büyük Henk ten Cate'i oturtuyor. Rakip analizlerini yapan, altyapıdaki gençleri raporlayan hep Henk Ten Cate. Ajax altyapısının ekmeğini yemiş, işi biliyor. Gün geliyor; o da birinci adam olmak istiyor. Ajax'a gidiyor. İyi de yönetiyor takımı ama geçen sezon son haftada tek gol averajla şampiyonluğu PSV'ye kaptırıyor Ten Cate. Chelsea de uyanıyor bu kurt antrenör-teknik adam ilişkisine. Mourinho gittikten sonra göreve gelen Avram Grant'in eli ayağa birbirine dolanınca Ten Cate geliyor Londra'ya 2. adam olarak. Neeskens nerede peki? Ten Cate gittikten sonra bocalayan Frank Rijkaard'ın yardımcılığını üstleniyor Barcelona'da. Rijkaard 45 yaşında, Neeskens ise 56. Bizim büyüyemeyen genç kuşak teknik adamların da eksiği bu işte! Abdullah Avcı'yı Feldkamp'a yardımcı yapmaya çalışıyor medya. Halbuki tam tersi olması lazım. Ya da Ertuğrul Sağlam kendi döneminden takım arkadaşlarını antrenör yapıyor kendine. Bülent Korkmaz, Rambo Yusuf ile çalışıyor(du). Abdullah Avcı'nın yanında Arif Erdem var. Kimsenin aklına antrenör olarak Bülent Ünder ile çalışmak gelmiyor nedense. Eksik olan özgüven. Eğer kulübede yanlarına kendilerinden tecrübeli, yaşça büyük bir futbol adamını oturturlarsa; gelecek başarının kendi hanelerine yazmayacağından korkuyor bizimkiler. Gençlerin önünü açmak; onların sırtını dayayacağı, rakip analizlerine gözü kapalı inanacağı, görmüş geçirmiş bir duayeni bulmaktan geçiyor. Lakin bu asab bozucu bir şekilde; Sinan Engin'i Ertuğrul Sağlam'ın başına pratikte "bekçi" kartvizitte takım menajeri olarak dikmek değil!.. Barça'da Rijkaard, Neeskens'in mi sözüne değer verir yoksa daha dün topçusu- mesela-Cocu'nun mu?..

3 Aralık 2007

Van Basten ve Barcelona

Barcelona için uzun zamandır yazılan bir senaryo bu. Geçen sezon Real Madrid'e şampiyonluğu kaptıran Barça'da Rijkaard, bir önceki sezonun Şampiyonlar Ligi kredisiyle tutunabildi. Bu sezon da şampiyonluk Madrid'de kalırsa bıyıklı Hollandalı yolcu. Peki yerine kim gelecek? Çeşmenin başını tutan başkan Laporta değil Cruyff. İlk aday da Van Basten. Her ne kadar röportajlarında "no" dese de Euro 2008'de düştükleri Fransa, İtalya, Romanya'lı ölüm grubu Van Basten'i sürpriz kabul edilmeyecek bir erken veda ile karşı karşıya bırakabilir. 7 ay da daha çok sular akar köprünün altından...

Lanus 1976

Arjantin Açılış Ligi 2007'yi şampiyon kapatan Lanus'un tarihindeki ilk 1. lig şampiyonluğu bu. Foto ise 1976'dan. 31 yıl önce Lanus'un Division B'de şampiyon olduğunun hatırası. Eski Türk filmlerinde Suadiye plajında çılgınca dans eden; Tarık Akan'ın şımarık zengin arkadaşları bunlar. Bonus abi hangi mevkide oynuyordu acaba?

Beklenen Son

Lig Tv gecenin bir vakti Brezilya ligini yayınlıyor ama seyretmiyorum. Brezilya Ligi'yle ilgili anım şudur: Top tut ki; 10 numaranın ayağında ve adam kanatta rakibi karşısına almış, kalkıp mutfağa gidiyorum çay koyup geliyorum, koltuğa oturuyorum. Top hala aynı yerde aynı adamda, rakibi de karşısında. Sonuçlarına bakıp geçtiğim ligdir Brezilya. Bir dönem -ki 3 yıl olmuş- oligarkların futbola saldırdığı dönemde Corinthians ilgimi çekmişti. Kia Joorabchian'ın yeni piyasaya çıktığı dönemdi. İşin içinde Abramovich vardı, büyük ağabey Boris Berezovsky vardı. Arjantin'in iki büyüğünden Carlos Tevez ve Mascherano'yu alıp bu kulübe getirdiler. 4-4-2 Türkiye'de bunun üzerine yayınlanmış bir makale vardır. Adamların kara para akladığı belliydi. Brezilyalıları kullandılar, Brezilyalıların da işine geldi. Corinthians şampiyon oldu. Sonra Kia, iki kölesini alıp West Ham'ın yolunu tuttu. West Ham da yedi bu numaraya. Mascherano Liverpool'da, Carlos Tevez Manchester United'da. Peki 2 sezon öncenin Brezilya şampiyonu Corinthians nerede? Küme düştü. Kia'nın sahibi olduğu MSI 2 yılda bitirdi kulübü, ne FIFA ne UEFA bir bok yiyemedi bu adamlara karşı. Çok paraları olan bu adamların çocukken oyuncakları yoktu, şimdi var ve bir güzel kırıp atıyorlar işte...

Euro 2008 Hatırası

Beter ol Koeman

Valencia nötr olduğum bir takımdır. Son yıllarda David Villa dışında boktan bir transfer politikası yürüttüklerini düşünürüm. Oysa ki zamanında Mendieta'yı Lazio'ya ne çakmışlardı 40 milyona. Athletic Bilbao'ya kimilerinin sureti hayranlık besler, baymıştır beni bu Bask muhabetti, Fatih Akyel'i transfer etmişti bu takıma Hürriyet gazetesi yıllar önce, böyle de bilgilidir bizim spor medyası. Geçen sezon can çekişiyorlardı, düşmedikleri iyi oldu en azından sıkı taraftarları var. Gıcık kaptığım ise Koeman. Bir takımı yarı yolda bırakıp giden hocalardan haz etmem. Koeman da PSV'yi satıp gitti. Hoş PSV de sezon başında bütün takımı satmıştı ama . Şampiyonlar Ligi'nde kader maçı öncesinde Koeman topuklayınca Ahmet Çakar ağzıyla adamsan demiştim. A.Bilbao, Valencia'ya deplasmanda 3 attı, içimin yağları eridi. Beter ol Koeman...
Valencia:0 Athletic Bilbao:3

Şampiyon Lanus

Tigre, Argentinos deplasmanında 1-0 kaybetti. Lanus, Boca deplasmanında 1-0 öne geçti, 1-1 oldu, sonra akıllara ziyan pozisyonlar kaçırdı. Lanus şampiyon, tarihinde ilk kez. 12 Kasım'da yürüyedur Lanus notu düşmüşüm bloga. Yürüdüler. Bir takımı tutuyorsun, bir takımı seviyorsun ve ilk kez şampiyon oluyorsun, çıldırırsın, çıldırdılar da zaten. İyi haber NTV Spor Servisi'nden. Kapanış Ligi'ni de naklen yayınlayacaklar. Türk medyası da sayfalarında Arjantin Ligi'ne yer ayırmaya başladı sayfalarında. Hayat ne garip, vapurlar falan...

Eski Hesaplar

Her turnuvada bir ölüm grubu illa ki vardır. Euro 2008'de de C grubu. Burdan başlayayım. İskoçya'yı yenip Fransa'yı finallere kendi eliyle getiren İtalya için güzel kura. Fransa'nın hocası Domenech'in ağzı ishal olmuş, konuşuyordu, Gattuso'da Haziran'da gelsin Berlin'deki gibi boyunun ölçüsünü alsın diyordu. İşte hodri meydan. Bu grupta Hollanda bence iki büyükten birini safdışı edecek. Romanya'ya yazık oldu, bu gruptan çıkmaları mucize gibi. Çıksalar yarı finale giderler zaten. Bizim grup biraz da İtalya-Fransa ilişkisi gibi. 2010 Dünya Kupası kuralarında İngilizler yine Hırvatları buldu -al sana intikam- biz de burada İsviçre'yi. Portekiz tuttuğum bir takım değil, bu gruptan çıkacaksak Çeklerler birlikte çıkarız. İsviçre'yi hakemler ne kadar kollar bilmem. Evsahibi ile aynı grupta olmak şeker kura değildir onu bilirim. B Grubu tarih kitabı gibi, ne o Almanlar, Avusturyalılar, Polonyalılar kardeşim? Hırvatlar turnuvaki sürprizim. Almanya, Hirvatistan bu grupta son 8 adayım. Son şampiyon Yunanistan'ın grubunda İspanya bu kez şeytanın bacağını kıracak, şimdiden sallıyorum, yarı final oynarlar. Gruptan çıkan ikinci takım adayım İsveç. Böyle atıp tutunca; 2006 Dünya Kupası'nın içine sıçan, futbolun ruhuna tecavüz eden tahminci abi midir nedir o adam geldi aklıma. Hakkaten tahminci abi vardı ne oldu ona?

2 Aralık 2007

Altın Top Kaka'nın

Sürpriz bir sonuç değil. Beklenen oldu. 2007 France Football Altın Top ödülü Kaka'ya gitti. FIFA yılın futbolcusu ödülünde finale kalan 3 isim burada da en çok oyu alan isimler oldu. Kaka, 444 oy, Cristiano Ronaldo; 277 oy ve Messi; 355 oy aldı. Pirlo 5. sırada, Totti ise 10. sırada kaldı. Milan'dan Rivera, Gullit, Weah, Van Basten(3 kez) ve Sheva da Altın Top ödülü almıştı. Milan da toplamda Juventus ile 8 Altın Top kazanmış oldu böylece. Juventus'ta Platini 3 kez, Rossi, Sivori, Zidane, Baggio ve Nedved ile 8 kez Altın Top kazanmıştı. Real Madrid ve Barcelona'nın 6, Bayern Munih'in 5 Altın Top kazanmış futbolcusu var tarihte.

Floransa'nın Nazik Çocukları

Premier Lig'de şampiyon takımı santra öncesinde alkışlamak son 2 sezonun güzel görüntüleriydi. Bu da en tazesi. Eşini kaybeden Prandelli bütün hafta antremanlara çıkmadı. Fiorentina için zor maçtı. Floransa'da Inter'e taraftarı önünde 2-0 mağlup oldular. Maçtan sonra soyunma odasına giden rakiplerini tebrik edip yolladılar. Tamam rakibin kafasını gözünü yarma da; bu kadarı da bana fazla. Fair-play'ın böylesinden haz etmiyorum...

Atkılar Yolda

Euro 2008 kuraları için 125 tahmin geldi. Türkiye-İsviçre-Portekiz ve Çek Cumhuriyeti tahminini doğru bilen kişi sayısı 3. Sırasıyla ultras-movement, muzoz ve Çağdaş. Tekten yatan da bir çok kişi var. Bilene Saint Etienne atkısı hediye demiştim. Atkı, ultras-movement'a gitti. Gönlümüz boldur her zaman, bilen diğer arkadaşları da ödülsüz bırakmayız elbette. Onlara da koleksiyondan sürpriz atkılar var. E-postalarını bekliyorum, açık adres yazsınlar, bir an önce atkılarına kavuşsunlar. Bir de kurye sponsorumuz olsaydı fena olmazdı hani...

Paris'in Eşekleri

Arjantin'deki eşeklerden Fransa'dakilere geçelim. Paris'in eşeklerine. Paul Le Guen fan club kurulacaktı bir zamanlar neredeyse bizim memlekette. Paris Saint Germain'i yerin dibine batırdı bu adam. "Yüzyıllık kulübü rezil ettin Mösyö Le Guen" derdim Kazım Kanat olsam... Lakin PSG daha 37 yaşında. Son 8 maçında sadece bir kez kazanabildiler. 2 de beraberlik. Cumartesi gecesi ligin yenisi Caen -ki deplasmanda galibiyeti yok- Paris'e geldi. Protesto büyük maç öncesinde. Caen'in tek atağı gol oldu, sezon başında Fotomaç manşetlerinden düşmeyen Pauleta ve arkadaşları topu yine sokamadılar kaleye, 1-0 mağlup oldular. PSG, 18. sırada küme düşme hattında. Tribünü sağlam bir diğer kulüp de zorda. Marsilya'da Erik Gerets, Anfield Road'da fiyakalı galibiyetle başladı ama ligde işler yolunda gitmiyor. Lille deplasmanında 1-1 berabere kaldılar, altlarındaki takımlar kaybedince küme düşme hattının ancak 2 sıra üstünde 16. durumdalar. Marsilya, Şampiyonlar Ligi'nde evinde oynayacağı Liverpool maçını kaybederse Erik Gerets'i yollarlar sanki...