
Bu hayat sırtımıza sırtımıza vururken ahlaklı ve onurlu kalmaya çalışıyoruz ya hani kimimiz... Çocukların boğazından geçeni kazanırken, yeni yetmeliğimizde anne-babanın verdiği harçlığı harcarken, bir kale direği kadar dik kalmaya çalışıyoruz ya bu topraklarda. Zengin olmaktan daha zor ve makbul olan da budur...
Futbol fena halde hayata benzer ya hani,
Cristiano Ronaldo bu yüzden sevilmiyor işte... Hep bir sahte tarafı var değil mi? Sempatik dediğin
Messi oluyor... İyi profesyonel, geceleri en fazla pizza yiyip,
Playstation oynayan bir ergen... Taraftar da kendini ceza sahasında yer atanlar yerine formasını terden sırılsıklam olmuş adamlar görmek istiyor sahada. O biletin, o kombinelerin parası kolay kazanılmıyor. Hayata küstah doğmuş adamları kimse görmek istemiyor sevdiği formanın, armanın altında...
Ronaldinho'yu yollayan
Barcelona'nın haklı sebepleri vardı.
Adriano'dan vazgeçen Inter'in de. Onların futbol yeteneğini tartışan delidir de; yetenekten kime ne! Barcelona eğer Ronaldinho sonrası, Adriano gibi bir adama formasını giydirseydi Katalanların alayı ayaklanır, onun atacağı, attıracağı gollerden vazgeçerlerdi. Şimdi bu iki adamın da yolu aynı...
Kazım ve
Galatasaray'ın hikayesi de budur. Bir kulüp zirvelerde de dolaşır, dibe de vurur... Bir takıma sevdalanmak, acıyı da gerektirir zamanı geldiğinde.
"Yenilsen de yensen de"dir,
"Yağan yağmurda ıslanmadık mı"dır taraftarlık. Bir duruş ister taraftar kulübünden; kupalar gelir, gider, asaletin yeter diye bağırdığında önce kendi inanmalıdır. Galatasaray'ın da yitirdiği budur...
Bir zamanlar Avrupa Gol Kralı olmuş
Tanju Çolak'ı, tabanca ile poz verdi,
Hülya Avşar ile aşk yaşadı diye kapının önüne koyma cesaretini gösteren kulüp, sadece Kazım ile değil, öncesinde aldığı kararlarla da
"Bir Başka Galatasaray" olduğunu gösterdi bu ülkenin futbol tarihinde....
Menajerlik şirketine ortaklıktan dolayı federasyondan ceza alan
Serdar Özkan ile o gün yollarını ayıramayan, rakibi haince tekme atan
Barış Özbek ile yeni sezona giren Galatasaray'la, sezon başında disiplinsiz diye
Keita'yı gönderen, otobüste güldü diye
Misimoviç'e valiz toplatan Galatasaray aynı Galatasaray...
Ezeli rakibin formasının değerini bilmeyen ve kovulan Kazım'ı alan, resmi sitesinden transfer haberini iki gencin imza haberinin sonuna sıkıştırıp, utancından aynalara bakamayan Galatasaray da, işte bu Galatasaray! Lakin bu Galatasaray, 14 yıl şampiyonluk hasreti çeken,
Sefer'ler,
Fettah'larla tribünde ömür tüketen, yeteneği kısıtlı, ama adam
Cüneyt Tanman'ı kaptan bilen taraftarın Galatasaray'ı değil...
Kaybeden bu Galatasaray değil! Kaybeden
"Başka Galatasaray yok" diyenler... Başka bir Galatasaray var, varmış... Birileri bir başka Galatasaray yarattı. Bugün Kazım transferine isyan eden taraftar için acı olan, bu "başka Galatasaray", onların Galatasaray'ı değil... Ve takımsız ve sevdasız kalmak ne demektir; bunu işte kimse bilemez...