28 Nisan 2012

Hafta Sonu Futbol

28 Nisan Cumartesi
15:00 İstanbul BŞB - Sivasspor @Lig Tv
16:30 Kaiserslautern - B. Dortmund @TRT Haber
17:00 Wigan - Newcastle @Lig Tv 2
17:00 Stoke City - Arsenal @Lig Tv 3
19:00 Trabzonspor - Galatasaray @Lig Tv
19:30 Norwich City - Liverpool @Lig Tv 2
29 Nisan Pazar
13:00 Real Madrid - Sevilla @NTVSpor
13:50 Tavşanlı - Elazigspor @TRTSpor
15:00 Eskişehirspor - Bursaspor @Lig Tv
17:00 Zaragoza - A.Bilbao @NTVSpor
18:00 Rennes -Ajaccio @Lig Tv 2
18:00 Tottenham - Blackburn @Lig Tv 3
19:00 Fenerbahce - Besiktas @Lig Tv
22:00 PSG - Lille @Lig Tv 3
22:30 Vallecano - Barcelona @NTVSpor
30 Nisan 2012 Pazartesi
22:00 Manchester City - Manchester United @Lig Tv 3

Jupp Heynckes'in Üç Günü

Sene 2012 Jupp Heynckes, Bayern Münih’in başında. Allianz Arena’da ilk maçı 2-1 almışlar. Real Madrid’in rövanş için motivasyonu efsane yıldızı Juanito’nun unutamadıkları bir demeci: “Santiago Bernabeu’da 90 dakika çok uzundur.” Basın toplantısında İspanyol gazeteciler de bunu soruyor Heynckes’e, “İyi bilirim” diyor 67 yaşındaki Alman teknik adam. O bilmeyecek de kim bilecek… Sene 1985... Jupp Heynckes. Borussia Monchengladbach’ın hocası. UEFA Kupası’nda çeyrek finalde rakipleri Real Madrid. Düsseldorf’taki ilk maçta Real Madrid’i hezimete uğratıyorlar. Skor 5-1…
Borussia M.Gladbach: Sude, Krisp, Hannes, Bruns, Frontzeck, Herlovsen, Rahn, Lienen, Borowka, Mill , Criens (Dreshen 67')
Real Madrid: Ochotorena, Chendo, Salguero, Maceda (Butragueno 61), Camacho, Michel, Gallego, Martin Vazquez (Santillana 65'), Gordillo, Hugo Sanchez y Valdano

15 gün sonra rövanşta, Sanchis sakat. Chendo, Gordillo ve Hugo Sanchez cezalı. Santiago Bernabeu’da 90 dakika çok uzun! İki Valdano iki Santillana. B. Monchengladbach ve Jupp Heynckes evine dönüyor. Video
Real Madrid: Ochotorena, Salguero, Maceda, Camacho, San Jose, Michel, Gallego, Juanito, Butragueno, Santillana, Valdano
Borussia M.Gladbach: Sude, Brehsen, Hannes, Herlovsen, Borowka, Krisp, Rahn, Lienen, Frontzeck, Mill, Criens

Muhteşem geri dönüşlerin takımı Real Madrid, yarı finalde de yine efsane iki maç oynuyor. San Siro’da İnter’e 3-1 mağlup oluyorlar. İki Tardelli bir de Salguero kendi kalesine. Real’in golü Valdano’dan. Rövanşta 90 dakikayı Real Madrid 3-1 kazanıyor. Uzatmalarda Santillana’nın iki golüyle Real Madrid finale çıkıyor ve bir başka Alman, Köln’ün elinden kupayı alıyorlar.Jupp Heynckes’in yolu 12 yıl sonra bir kez daha Santiago Bernabeu’ya düşüyor. Bu kez rakip kulübede değil. Real Madrid’in hocası Heynckess, takım ligde iyi gitmiyor, Barcelona’nın şampiyon olduğu sezonu Bilbao ve Sociedad’ın ardında dördüncü sırada bitiriyorlar ama 32 yıl sonra en büyük kupayı getiren de Heynckes oluyor. Rakip finalde Juventus, kupayı getiren tek gol Mijatoviç’ten...

27 Nisan 2012

Guardiola Gide....

Koltuğu devraldığı Rijkaard kadar hiçbir üst düzey teknik adam bu kadar yokuş aşağı koşmamıştır futbol dünyasında. Bir sene inziva ardından Galatasaray'da yaşadığı hayal kırıklığı, azalan talipliler ve vitrinden düşmek için yeterli bir tercih. Avrupa futbolundan uzakta Erik Gerets gibi garip bir milli takım tercihi. Guardiola, Rijkaard'ın mirasını mı yedi? Yedi, yemedi, yediyse de helalı hoş olsun derler adama, Barcelona, Rijkaard'ın babasının malı değildi. Bir geleneği devam ettirdiler. B takımından gelip hiçbir hoca onun kazandıklarını kazanamaz bu futbol dünyasında. Birinci sezonundan itibaren de "Barcelona dışında bir takımda başarılı olana kadar rüştünü ispat edemeyecek" kılıcı kafasının tepesinde sallandı. 2008-2012 arasında Guardiola'daki fiziki değişim inanılmaz. Her şeyi kazanan, stadyumlardan güle oynaya çıkan, kazandıkça medyanın eleştirilerinden muaf olan adam kırklarının ilk yarısında 4 yılda çöktü. Çünkü Barcelona'yı tek başına idare ediyor. Geçen yıl Kral Kupası finalinde maç uzatmalara gitmeye yakınken yanımda oturan Barcelona'lı gibi birçok Katalan da onun oyunu okuyamadığını ve maç çevirecek hamleleri yapamadığından muzdarip. Garip ama gerçek... Yetiştiği kulüpte 3 yılı doldururken o koltukta, sözleşmeyi uzun tutmak yerine bir yıl uzatmakla gideceğinin sinyalini geçen yıl vermişti zaten... Futbolcusu kanser olmuş, yardımcısı kanser olmuş Guardiola, bir fıtıkla devam ediyor hayatına... Doktorların ona artık biraz dinlen, kenara çekil dediği söyleniyor...
Aylardır yılan hikayesine dönen "Gidecek mi? Kalacak mı?" meselesinde Chelsea maçı sonrasında yol alındı. 4 saat başkanla toplantı yapan Guardiola'ya Sandro Rossell transfer için açık çek teklif etmiş. Adamın bir yıldır burnundan getirdiler, transfer dediğinde olsa dükkan senine getirdiler. Galiba artık çok geç. Madrid tarafında göbek atılıyor tabii, son 3 yılı kabusu çeviren adamın bir an önce ülkeden valizini toplayıp gitmesi lazım. Adaylardan Bielsa dışında her ismi Mourinho çiğ çiğ yer, etini kemiğinden sıyırır da ondan. Ne Blanc, ne Valvarde, Barcelona'yı yönetecek isimler değil. Kararını bugün açıklayacak Guardiola. Barselona'da artık kalmasına sürpriz gözüyle bakıyorlar. İşler yolunda gitmezken takıma asıl şimdi sahip çıkmalısın diyenler galip gelmezse, Barcelona'da Guardiola dönemi, kulübün en parlak dönemine bir son nokta konulacak. Onu isteyen çok... Milan, Inter, Chelsea... Ya Rijkaard gibi bir yıl kenara çekilecek ya bu kulüplerden birinin teklifini kabul edecek ya da o meşhur senaryo gerçek olacak. Gidip, Alex Ferguson'un asistanı olacak ve ondan bayrağı teslim olacak.. Olacak olan, Barcelona'da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı...

Sen Barcelona'sın

Üç yılda Guardiola ile kazanabilecek ne varsa kazanıyorsun, bütün dünya senin peşinden koşuyor, en sempatik takım sensin, topun kralını sen oynuyorsun, en çok sen izleniyorsun ama Deloitte Para Ligi'nde hala zirveye çıkamıyorsun. Real Madrid bırakmıyor sana o zirveyi. İspanya'da yayın havuzunun yüzde ellisini iki büyük olarak paylaşıyorsun, Avrupa'nın en büyük stadı sende, forman, bayrağın dünyanın her yerinde satılıyor, 40 yıl sonra bir kuralını çöpe atıyor, formanın dünyanın en pahalı reklamını alıyorsun, operasyon harcamalarının neredeyse tamamını sponsorlara ödetiyorsun, alt yapın dünyanın en iyisi, her sene 3-5 adam yetişiyor, 1-2'sini takıma monte ediyorsun ama elindeki kadroya takviye yapman gerektiğinde para musluklarını kısan bir başkanın var ve hala yüz milyonlarca Euro borç batağındasın...
Çünkü futboldan gelen para belli. Pasta ne kadar büyürse büyüsün, bir İbrahimoviç yanlışının altından kalkmak sana 2 yıla mal oluyor. Kupayı sen de kazansan, senden ufak bir bütçeli kulüp de kazansa UEFA'nın primi değişmiyor. Yayın havuzundan sadece daha fazla gelir elde ediyorsun. Ülkende ekonomi çökmüş, İspanya'da en yüksek refah seviyesine sahip şehrin takımısın ama üyelerinin kombine aldığı stadında İngilizler gibi çılgın fiyatlara koltuk satamıyorsun, alt yapıdan yetiştirdiğin adamları onlu, yirmili rakamlara satamıyor, yeri geldiğinde senin arka kapından kaçana 40-50 milyon bayılıyorsun.. Ne kadar kupa kazanırsan kazan o borç bitmiyor. Çünkü seni hep soymuşlar, eski başka(lar)ın soymuş, menajerler soymuş... Futbolcularına ödediğin yıllık ücret, takım dengesi adına uçup gitmiş... Yeni transfer yapamıyorsun. Sol bekin yok, stoperin yok, sakatlanan forvetinin yerine koyacak adamın yok... Bir de bu oyunun adı futbol, güzel ama garip oyun, sen de kaybedersin, herkes kaybeder... Sen Barcelona'sın...

3 Günde

Sezon çok uzun ama 3 gün futbolda çok şeyin değişmesi için yeterli bir süre. Takvimi geri saralım. El Clasico akşamında Barcelona kazansa puan farkı bire düşecek ve ertesi gün 10 puanlık farkın kapanması nedeniyle Jose Mourinho toplu tüfekli saldırıya uğrayacaktı. Olmadı, 3 yıllık serinin ardından bu sezon olmasa gelecek sezon olacak olan oldu. Real Madrid, ligin fişini çekti ve el bombası Guardiola’nın kucağında kaldı. Barcelona-Chelsea maçı bir dram. Savunmanın bir sanat olduğunu gösterseler de, onca dakika 10 kişi oynasalar da Chelsea, karşısında tam kadro bir Barcelona bulsa Camp Nou’dan çıkamazdı. Ne kaçan pozisyonlar, ne direkler, ne Messi’nin ben de insanım oyunu... Barça bu sezonki transfer politikasıyla, gidenlerin yerine adam koymayarak ikinci hedefini de dipsiz kuyuya attı. Guardiola’nın eline bırakılan el bombasının pimi de böyle çekildi. Real Madrid, 10. Şampiyonluğa giden yolda bu kupada en baş belası takıma elendi. Herkesin bir baş belası var bu futbol dünyasında. Bayern Münih de Real Madrid’inki.. 3 günde çok şey değişti. Mourinho, kaybedilen yarı finalin ardından “Kalıyorum” derken, Barcelona’da Guardiola, başkanla 4 saatlik pazarlık masasına oturdu ve...

22 Nisan 2012

Barcelona: 1 Real Madrid: 2

20-25 yıl önce başka bir futbol oynanıyordu. Eskinin uçuk gol rekorlarını, galibiyet sayılarına hep kırılamazmış gibi bakardım. Bir sezonda 40 gol atmak. Bir takımın 100 golün üstüne çıkması... 2-3 yıldır bireysel rekorlarını paramparça eden iki süperstarın istisnasız her maçını izliyor, bu tarihe canlı tanıklık ediyoruz. Real Madrid’in 22 yıl önceki rekoru da böyle uçuk bir rekordu. Real Madrid’in 80’lerin sonunda yakaladığı efsane kadro, Akbaba Beşlisi, Toshack yönetiminde 107 gol atmıştı. Mourinho’nun takımı Camp Nou’ya giderken cebinde bu rekoru egale etmiş kartvizitini taşıyordu. Şampiyonluk yarışı kadar önemli bir diğer istatistik ise son 5 yılda geriden gelip galibiyet sayısında beraberliği bulan (86-86) Barcelona’nın kazanıp El Clasico’da öne geçme ihtimaliydi.İki takım da Şampiyonlar Ligi deplasmanlarından mağlup döndüler. Real Madrid çok daha fazla efor sarfeden takımdı. Bayern Münih, Chelsea’dan çok daha dişli bir takım. Topa sahip olmazsan yorulursun. Barça, şanssız olduğu akşamda Chelsea’ye mağlup olurken, aslında haftalar öncesinden fizik probleminin sinyallerini veriyordu. Real Madrid daha sert, daha sağlam... Barça daha kırılgan ve daha yorgun...
İki ihtimalin Real Madrid’e yaradığı bir 90 dakikaya, kendi evinde Barça’nın yine bayıltarak başlamasını beklemek doğaldır. Guardiola ‘Onlar buraya kaybetmemek için değil, kazanmak için gelecekler” demişti maçtan bir gün önce. David Villa’nın sakatlığı sonrasında transfer yapmamak, Mascherano’dan stoper yaratıp ısrarla kaliteli bir stoper almamak, Abidal’ın yaşadığı büyük talihsizlik... İdmana 15 A takım oyuncusuyla çıkıp, genç takımdan sürekli olarak çift kaleler için adam çağıran bir takımdan bahsediyoruz. Bugün 90 dakikanın genelinde, Premier Lig’de Manchester City’nin sallandığı haftalarda ne yaşadıysa, aynısını yaşadılar. Büyük maçlara, derbilere zinde çıkacak olan onbir ligde de fasulyeden rakiplere karşı ter döktü. Bu bir teknik adam tercihidir.
Real Madrid gibi dikine fişek gibi çıkan bir takım karşısında da kontrataklarla avlanmamak için defansın önünü fazla çıkartmadılar. Real Madrid ilk dakikadan itibaren ısırdı. Kopartacakları zamanı da kendileri değil Puyol belirledi. Valdes için zor pozisyondu ama Puyol vursam mı acaba derken, Khedira attı golü. El Clasico’da ilk golü kim atacak bahisine Khedira’ya para yatıracak adam ancak Khedira’nın babasıdır. Bu golle Real Madrid 108’i buldu ve rekoru kırdı.
Yetenek ve profesyonellik çıtasını bu kadar yükseğe koymuş bir takımda La Masia’dan gelen her adamın ilk günden istenileni verebilmesi mümkün değil. Bu akşam Tello hayal kırıklığı hanesine yazıldı ama El Clasico oynamak başka bir şey...

Barça tarafında Pique’nin kulübeye çakılması, Fabregas’ın sezona çok iyi girip biraz da Guardiola ile papaz olduğu dedikoduları sonrasında onbirden düşmesi, 5 yıl sonra Camp Nou’da gelen RealMadrid yenilgisinin ardından kaşınacaktır elbette... Thiago’dan istedikleri verimi alamadılar. Guardiola gemileri yakıp Xavi’yi oyundan aldığında da Real Madrid’in attığının bir benzerini 1 dakika önce oyuna giren Alexis ile buldular. 1-1’e kadar oynadıkları oyun, bu maçı çevirirler havasında değildi. Khedira ve Alonso ile iki stoperin önüne seti kuran Mourinho, Barça’nın en büyük kozu aşırtma topları kesmeyi başardı. Adriano kısıtlı bir adam, Alves röportajındaki kadar iyi değildi...Real Madrid bu kez kavga etmeden sert durmayı başardı sahada. Bunda 4 puan önde olmanın özgüveni de fazlasıyla etkiliydi tabii. Yedikleri golün ardından Mesut’un nefis pasıyla da Ronaldo ile ikiyi buldular. Raul’un Camp Nou’ya çektiği sus’un ardından Ronaldo’nun “Sakin olun, ben burdayım” jesti, ona yakıştı doğrusu. 42 gol atan adamın da biraz kibiri olsun değil mi?
Madrid’den emanet bir yorumla biterse eğer: Real Madrid, Camp Nou’da kazandı. Atletico Madrid, Cruyff’lu Ajax gibi oynuyor. Mayalılar galiba haklıymış.” Camp Nou’da 10. Maçında ilk kez kazanan Jose Mourinho, bu kez kırmadan, yıkmadan aldı 3 puanı ki Guardiola da maçtan sonra Real Madrid’i tebrik ederek başladı sözlerine... Khedira canın senin!...
Sahadaki oyundan bağımsız bu iki fotoğraf karesini sona sakladım. 90 dakika öncesi Mourinho ve Cristiano Ronaldo'nun tavırları soyunma odasında anlaşmışçasına benzer. İkisi de selamı almıyorlar, gözlerini kaçırıyorlar...