Porque hay cosas que nunca se olvidan (Çünkü asla unutmadığın şeyler vardır) 12 dakikalık kısa film. Yönetmen Lucas M. Figueroa. Fabio Cannavaro ve eski Valencia'lı Amedeo Carboni var. Buradan izleyebilirsiniz. Hiçbir karesi yabancı gelmeyecek...
Porque hay cosas que nunca se olvidan (Çünkü asla unutmadığın şeyler vardır) 12 dakikalık kısa film. Yönetmen Lucas M. Figueroa. Fabio Cannavaro ve eski Valencia'lı Amedeo Carboni var. Buradan izleyebilirsiniz. Hiçbir karesi yabancı gelmeyecek...
Yetenekli olacak, genç olacak, Şampiyonlar Ligi'nde oynayabilecek, sağ açık olacak. Real Madrid'in bu aramayı yapabileceği bir veritabanı elinde yok. Nereden anlıyoruz bunu? Tranfer biterken kapıldıkları telaştan, Julien Faubert'in imzasıyla çıktılar. Bordeaux'da çok sevilen oradan West Ham United'a giden Faubert ağır sakatlık geçirmişti. Beklenen çıkışı yapamadı. Yattara'ya da 1.5 milyon euro teklif eden Real Madrid, Fransızı aynı rakama kiraladı. Satın almak isterse 6 milyon euro daha ödeyecek. Zola iyi kazıklamış İspanyolları. Madrid medyası ise bardağın dolu tarafına bakıyor(!) Cannes-Bordeaux-Madrid: Zidane'ın geçtiği yollar bunlar diyorlar. Ayıp ediyorlar. Faubert Santiago Bernabeu'nun Recaro koltuklarını sevecek mi bakalım? Ramon Bey ne iş?
Naklen yayına santra düdüğünden birkaç dakika önce giren kanalları seviyorum. Bundesliga'nın ihtişamını seyrediyorsun. Maç öncesi tünelden görüntüler, tribünler... Sezon sonunda Bayern Munih'e gidecek olan Olic'in kadroda olmaması Hamburg'un tasaruffu mu yoksa federasyonun bir kuralı mı bilmiyorum. Onsuz harika oldu; o da olsa nasıl bir maç olurdu acaba? Bayern Munih devreyi 35, Hamburg 33 puanda kapatmıştı. Almanca bilmediğimden bu ligin arka planını takip edemiyorum yeri gelmişken işin ustasını işaret edeyim. Bundesliga'yı Borges'ten okuyun, eminim bu maçı da yazacaktır. Hamburg ilk yarının büyük bölümünde boğdu rakibini. Petric ile devrenin bitimine bir kala golü buldular. İkinci yarı doğal olarak çekildiler ve Bayern Munih'in gelmesine izin verdiler. B. Munih'e karşı kapanmak da herkesin harcı değil. Toni-Klose gibi iki kafa topu canavarının indirdiği toplar, Ribery'nin serseri mayınlığı savunmada konsantrasyondan çok daha fazlasını gerektiriyor. İlk yarıda Toni'nin verilmeyen golüne ne düdük çaldılar, ben anlamadım, spiker de anlamadı. İkinci yarı topun Bayern Munih'i sevmediği ilk çeyrekte çıktı ortaya. Neler kaçtı neler! Çizgiden çıkartılan toplar, kaleciden sekenler, iki metreden auta vurulanlar. Hamburg okutmuştu kaleyi. Güzel oldu, sevdiğim takım kazandı. 36 puan yapıp liderlik koltuğuna oturdular...
100 yıllık kulübün son 50 yılının hikayesinin başını ve sonunu yazan adamlar bunlar. Di Stefano ve Raul. Di Stefano 396 maçta 307 gol attı. Raul'un ise 682 maçta 306 golü var. Bu hafta olmadı gelecek hafta Real Madrid tarihinin en çok gol atan futbolcusu olacak. Di Stefano der ki: "O Santillana değil. Takımına çok daha fazla yardım eden santrfor"
Gole en fazla sevinen adam. Carles Puyol. Maçı seyrederken aklıma geldi. Blog yokken hakkında not düşmüşüm. 4 Kasım 2006 tarihinde:
Barça'nın 5000. golü post'unda hata benim, tüm zamanların sandım dikkatsiz okumada, lig tarihi boyunca attıklarıymış. Bir pardon gerekli. Hatayı kopyalayanlar da bir zahmet düzeltsin. (blogdaki postları (kimi zaman iki yıl öncesinden) foto ve metniyle alıp kendi bloguna post diken arkadaşlar üşümüyor mu) 5000 için hafta sonunda Racing Santander maçını beklemek lazım.
Saygı duruşundan başlarsak... Numancia maçında o eşsiz müzik eşliğinde hayran olunacak bir saygı duruşu vardı. Bu gece şaşırttılar. Eski federasyon başkanı Pablo Porta için yapıldı saygı duruşu ve bayağı çatlak sesler vardı Nou Camp'da. Yalçın Çetin canlı yayında Franco döneminde başkandı deyince aklıma yattı bu yuhların sebebi ama şimdi araştırınca öyle olmadığı görünüyor. Pablo Porta 1975-1984 yılları arasında başkanlık yapmış. Franco'nun ölüm yılı da 1975. Neyse mutlaka bir bağlantısı vardır devrin yönetimiyle bu yuhların. Maça gelince. Barça, Eto'o, Iniesta kulübede, Henry tribünde başladı Barça. Kalede Pinto vardı. Doğan görünümlü Şahin gibi bir 11 işte. Tamudo'suz Espanyol olur mu? Olunca böyle oluyor.
Düzenli ordu ile gerillanın maçına döndü. Barça efendi gibi organize ataklarla üçledi ardından Espanyol'un sniper'ları çıktı meydana. İki tane uzaktan çaktılar. Guardiola baktı olacak gibi değil, iş ciddiye biniyor yerim rotasyonu dedi ve Eto'o-Iniesta'yı aldı oyuna. Skor 3-2 olunca Nou Camp'da son dakika kadar acaba ile seyrettiler tribünler maçı. Barça yarı finalde... Maçın ilginç notu ise Katalunya'da anlaşmazlık yüzünden televizyon maçı naklen yayınlamadı. Biz seyrettik, onlar izleyemedi(!)
Şampiyonlar Ligi 2011 yılı finali Londra'da, Wembley'de. 2012 ise Münih Allianz Arena'da oynanacak. 2009 Roma'da 2010 Madrid Santiago Bernabeu'da hatırlatması yapayım UEFA Kupası ya da gelecek sezonki adıyla Europa Leauge finallerine geçelim. 2011 finali İrlanda Cumhuriyeti'nin oldu. Dublin's Lansdowne Road'da oynanacak. 2012 finali ise Romanya Bükreş'te National Stadium'da. UEFA 2009'u hatırlatmaya gerek yok elbette. 2010 Europa League finali Hamburg Nordbank Arena'da oynanacak. 3 yıllık vadede ne İtalyan ne de Fransızlara kupa finali yok. Stadları yenileyin gelin demek bu...
Akşam İspanya Kral Kupası'nda 0-0 biten Espanyol-Barcelona'nın rövanşı var Nou Camp'da. Barcelona bu sezon iki maçta gol atamadı. Ligin ilk haftası Numancia deplasmanı ve bu turun ilk maçında. Espanyol geçen sezon ligde 0-0 ile dönmüştü. Barça turun ilk maçına yedek kadroyla çıktı. Bu akşam aslarla oynayacaklar. Sport gazetesi gazı vermiş. 2006-2007 sezonunda Real Madrid burun farkıyla şampiyon olurken, Espanyol ezeli rakibine Nou Camp'da 2-2 ile yoluna taş koymuştu. İntikam soğuk yenir diyecekler muhtemelen Barça kazanırsa. 5000. gole 2 var. 22:30 TRT 1 naklen veriyor. Yalçın Çetin anlatır inşallah...
18 Aralık 2007'de blogda hakkındaki başlık "Bir Tıp Desen Artık". Aradan 13 ay geçti, değişen birşey yok. Bülent Uygun haftanın yedi günü konuşuyor. Evet ifade özgürlüğü var da; Türk futbolunda bir benzeri de yok. Sivas'ta yerel medyayı, ajans muhabirini alıyor karşısına; her gün basın toplantısı. Editör diliyle, 8-10 bin vuruş. Sorun, dün söylediğini, bugün de tekrar edip yarın da yeni birşeymiş gibi ifade etmesi. Dön, dolaş, aynı yere geliyorsun (#2) ama bugün yenilik (Wenger) var. Galatasaray lig maçından sonra Pazar günü İstanbul'da bütün kanalların stüdyolarını dolandı. Bizim Emre'nin dediği gibi "Abi, hızını alamayıp Yemekteyiz'e de katılır." Bugün yine konuşmuş, Arsene Wenger'e (#1) haddini bildirmiş. Susma sustukça sıra sana gelecek diye mi uykuya dalıyor, nedir? Artık neyin sırası gelecekse kendisine; susmuyor işte (!) Bu şovenizm hırkasını sırtından bir çıkarsa artık. Sofrasından katı gıdaları eksik etmesin, bugünlerde bol bol su(s) içsin tavsiyesinde bulunuyor, Arsene Wenger'in Bülent Uygun'a vereceği cevabı da(!) en kısa zamanda yayınlamaya söz veriyorum...
Bu tam bir gözü kaldı vakası(!) Roma'da Panucci, onbire giremiyor diye arıza çıkarmıştı. Giderim diye de tehdit ettik teknik kadroyu. Marco Cassetti oynuyor sağ bekte. Dün Palermo maçında sakatlanmış. Sezonu kapadı diyorlar. Panucci'nin ettiği tonla laftan sonra şimdi İtalya'da Roma kulübünün de oyuncunun da duruşu merak ediliyor. Bakalım yollayacaklar mı? Tabii bu takımda geldiğinden beri Küçük Emrah'ı oynayan Cicinho da var...
30 Ocak Cuma
Marca'nın 10 ve 11. sayfası bugün Yattara'nın. İlk 8 sayfa da Nadal var! Haberi yazan Aragones&Fener bombasını patlatan Jose Felix Diaz. Türkiye bağlantıları iyidir. 2 gündür bizde Yattara'nın gece hayatı yüzünden bardağı taşırdı haberleri çıkıyordu. Yattara'nın ismi Real Madrid sağ kanadına alternatifler listesinde daha önce de yer aldı. Valencia için Wigan 20 milyon istediğinden o işi bitiremediler. Yattara haberi hortladı. Aragones de yorum yapmış: Ronaldinho'ya benziyor demiş. Futbolu mu özel hayatı mı onu anlamadım tabii(!). Adamlar bizi ligi izleyemediğinden, tanımadığından da okuyucuya gidin youtube'a videolarını izleyin demişler. Real Madrid 1.5 milyon euro veriyor. Trabzon bu fiyata ancak kramponlarını yollar Yattara'nın... Saviola+5 milyon euro versin Real Madrid(!), Türk futbolu kazansın....
Hangisi doğru? Maradona'lı Napoli mi? Napoli'li Maradona mı? Forma reklamı takıldı gözüme: Cirio. İtalyanların Tat ya da Tamek'i. Lazio'nun başkanlığını yapan Sergio Cragnotti'nin elindeydi bir zamanlar bu şirket. 10 yıl öncenin efsane Lazio'sunu kuran Cragnotti iflas edip gitti. Cirio hala yaşıyor. Bu akşam Milan-Genoa maçında iki takımın da forma reklamı bahis şirketleriydi. Geçmiş yıllarda ne mütevazi şirketler forma reklamı verirdi. Şimdi ya gsm devleri, ya bankalar, ya otomotiv sektörü kapatıyor reklamları. Bizden ve yurtdışından hatırladığınız forma reklamlarını yorum bölümünde paylaşırsanız 90'a gol olur....
Bu hanımefendinin Milan tarihinde önemli bir yeri vardır. Shevchenko'nun eşi, Milan'ın patronu Silvio Berlusconi'nin oğlu Pier Silvio Berlusconi'nin eski nişanlısı. Milan taraftarı önünde Genoa ile 1-1 berabere kalırken Shevchenko ortalıklarda yoktu. Silvio Berlusconi Chelsea'ye gittiğinde arkasından şöyle demişti: ""Harbi delikanlı değilmiş. Kristen çağırdığı zaman koşarak gelip yatağın altına kaçan minik bir köpek yavrusuymuş Andriy". Shevchenko haklıymış...
Milan-Genoa maçının ikinci yarısıydı. Barcelona bu ligde kendi liginde oynadığı kadar rahat oynar mı diye sordum kendime. İmkanı yok. Serie A, göze en hoş gelen futbolun oynandığı lig olmayabilir. Fakat bu lig bu oyunun taktik disiplininin tavan yaptığı lig. Oynamak kadar oynatmamak, kenardan takımı yönetmek ve en ufak hatada rakip teknik adam tarafından cezalandırılmak... Hepsi burada. Futbolculardan daha çok teknik adamların çarpıştığı bir lig. Bir takım bu kadar mağlubiyeti kabullenemez. Üstelik iki değişikliklerini daha ilk yarıda yapmışlar, biri mecburiyetten. İtalya'da yeniden doğan Thiago Motta sakatlanıp çıkmış. Ancelotti, ligin ender üçlü defans oynayan takımlarından Genoa karşısına yine Ronaldinho'yu yedek bırakıp çıktı. Kanatlarda klasik 7/11 kullanmayan bir takıma gelen 7 Beckham muhteşem çaktı frikikten. Genoa'nın kilitlediği dakikalardı. Beckham klasiğiydi gol. İhtiyarlar heyeti defans Zambrotta, Maldini, Favalli ve Jankulosvki'nim önünde Beckham, Pirlo ve Ambrosini, ileride Pato ve arkasında Kaka ve Seedorf. Genoa rakibin iki bekini de çıkarmadı ki bu ikili her zaman sıfıra inmeye alışkın adamlardı. İkinci yarıda Genoa neden bu ligin tepelerinde olduğunu kanıtlarcasına savaştı. Beckham büyük profesyonel, adam da kovalıyor en geriye de geliyor, atakları da yönlendiriyor. Gattuso'nun yokluğunda ilaç gibi gelmiş. Son yarım saatte Milan düşmeye başladı elbette ki oyundan. Ondan sonra da satranç başladı kenarda. Genoa'nın sağ kanada Palladino hamlesine, Ancelotti cevap veremedi. Değişikliklerle de yıktı takımı. Beckham yorulmuştu, yerine giren Flamini oynamaya oynamaya futbolu unutmuş. İntihar değişiklik, Pato-Ronaldinho oldu. 3 maçtır yedek bekleyen Ronaldinho 75'te gönlü hoş olsun diye oyuna alındı. Aldığı her topu da ezdi. Ardından Seedorf'u alıp Senderos'u koyan Ancelotti şimdi bunlar şişirir bana uzun lazım dedi galiba. Sağ kanatta Palladino bir, iki, üç derken, en sonunda isabetli kesti ortayı ve Milito affetmedi. Bitime 4 dakika vardı. Genoa, 4 puan önündeki Milan'a mağlup olsa ilk 3 kopup gidecekti. Teknik adam hatasıyla nasıl maç kaybedilir? İşte böyle... Inter, Catania ile oynadığı son 8 maçı kazanmıştı. 9 yaptılar. Üstelik Muntari'nin 31'de atıldığı maçta. Goller Ibrahimovic ve Stankovic'ten. Ranieri, son maçta Del Piero montu havalara atınca rotasyona gittim bahanesiyle kaptanını Udinese deplasmanına götürmedi. Asıl cezayı da Udinese kesti ve 3 haftada 3 puana inen fark yine 6'ya çıktı. Haftanın en karlısı Roma. Önce Napoli ardından Palermo, iki güneyliden 6 puan aldılar. Napoli de yıkılanı. Önce sahasında Roma'dan 3 yedi, bu gece de Floransa'da 2-1 kaybetti. Gecenin bombası, Inter'e 3 atan Atalanta'yı deplasmanda 1-0 mağlup eden Mihajlovic'in Bologna'sı.
Onu hep bu fotoğraf karesiyle hatırlayacağım. Elleri dert görmesin. Robinho'yu bir güzel pataklamış, Real Madrid'den gitmişti. Thomas Gravesen futbolu bıraktı. 33 yaşında! Avrupa'da 4 farklı ülkede 12 yıl iyi takımlarda futbol oynadım ve nokta diyor Danimarkalı. Hamburg, ardından en iyi dönemini geçirdiği Everton yılları ve hala dolmayan Makelele'nin yerini doldurmak için gittiği Real Madrid. Çöküş orada başlamıştı. Ardından Celtic ve kral olduğu takım Everton'a kiralık gidip dibe vurdu Gravesen. Taliplisi olmayınca da futbolu bıraktığını açıkladı. Bizim lige gelseydi bence İsmail Güldüren'i boğazlardı...
11 Şubat'ta güzel bir maç var. Fransa-Arjantin hazırlık karşılaşması. Barcelona ve Arjantin futbol federasyonu arasındaki özel anlaşmaya göre Messi, hazırlık maçlarına çağrılmayacaktı. Pekin'e gitmenin bir nevi karşılığı. Maradona, Barselona seferine boşuna çıkmamış, izni koparmış, Messi de var aday kadroda.
Bundesliga hafta sonunda ikinci yarıya start veriyor. Hoffenheim'da ligin gol kralı Vedad Ibisevic sakatlanıp sezonu kapatınca yerini dolduracak -ya da dolduramayacak- forvetin ismi merak ediliyordu. Ligde 4 yıllık tecrübesi olan bir ismi kadrolarına kattılar. Boubacar Sanago, Fildişi Sahilleri'nden. 27 yaşında. 2005-2006'da Kaiserslautern'e geldi. 24 maçta 10 gol. Hamburg'da bir sezon, 31 maçta 4 gol ve son iki sezon Werder Bremen. Geçen sezon 21 maçta 9 gol ve bu sezon 8 maçta 1 gol.
"Lugano kaç para alıyor ?" diye sormuştu arkadaşım. Bizim ligde bu rakamlar biraz sır olduğundan cevap genelde kulaktan dolma oluyor. 1.5 milyon euro civarı demiştim. Bence "6.5" dedi Barış. 7'de Büyükada vapuru var; Heybeli'ye uğramaz demedim nedense. Arkasını getirdi. "Sezon başında satmadık, Juventus talipti, (foto: arşiv) 5 milyon euro kazanabilirdik. Adam sözleşmesinin son sezonuna girdi, imzayı attırmadık ve şimdi bedava gidebilir." Fenerbahçe'nin son yıllardaki en büyük sıkıntısı bu zaten. Gerçekten de Lugano'nun bu sezonki maliyeti sadece aldığı ücret değil. Juventus'un scout'unun çok savruk raporu vardı onun hakkında. Şimdi Roma, Lazio, Genoa'nın ismi geçiyor. Yeni sözleşme öncesinde menajerler Avrupa basınında özellikle internet sitelerinde böyle haberler çıkartıp kulübü baskı altına almayı çok severler. Lugano ve Edu için de Alex ve Roberto Carlos'un imzasının ardından bu türden haberler yağmur gibi gelmeye başladı. Roma, Şampiyonlar Ligi'ne gidemezse Mexes'i yüksek ihtimalle satar... Lazio defansı dökülüyor, Genoa, Güney Amerikalıları seviyor. Üstelik Lugano'nun İtalyan pasaportu var. Ortada taliplisi olmayan iki futbolcunun imzası öncesinde Edu ve Lugano'nun kontratını uzatmamak büyük hata. Şimdi bu ikisi de Alex ve Carlos'un aldıkları rakamlara göre pozisyon belirliyorlar takım içinde. Volkan-Olympiakos haberlerinin arkası gelmedi. Bir de Juventus, Semih'i istiyor haberi var ki ondan hiçbir şey anlamadım...
Sevgili Aceto
27 Ocak Salı
Bizde serbest vuruş ve kornerler atılırken ceza sahası içindeki ikili mücadelelerdeki fauller için referans gösterilen ülke İtalya'dır. Doğrudur Serie A'da bu pozisyonlarda iki takım saç başa birbirine girer. Her türlü çirkeflik vardır. Hakemin de karıştığı enderdir. Pek fark ne? İtalya'da maçtan sonra affetmiyorlar. Adriano, Sampdoria maçında Gastaldello'yu çakıyor. Faturası maçı tekrar seyreden hakem komitesinden: 3 maç... Adriano banttan benzer bir cezayı (2 maç) ceza sahası içinde hakemi aldatıp penaltı isteyince almıştı...
"Sporting Chance" Klinik, 2000 yılında kendisi de bir dönem alkolik olan Arsenal kaptanı Tony Adams tarafından kuruldu. Amaç benzer bağımlılık problemleri yaşayan sporcuları hayata döndürmek. Elbette ilk akla gelen isim de Paul Gascoinge. O da burada tedavi görüyor. Yöntem ise Cryotherapy. Gazza, 3 dakika boyunca likit nitrojenle soğutulan (eksi 135 derece) bir odada tutulacak. Blogu takip eden ve cryotherapy hakkında yorum bölümünde bilgi verecek bir doktor arkadaş mutlaka vardır.
Barcelona'nın 20 maçta 63 golü var. 3 gol ortalamayla gidiyorlar. Kalan hafta sayısı 18. Hedef ise Real Madrid'in gol rekoru. Rekoru kırmak için 45 gole ihtiyaçları var. Oynayacakları maç sayısı ise 18. Eto'o da Hristo Stoichkov'u geçecek bu sezon. Bulgarın Barça kariyerinde 117 golü var. La Liga'nın gol kralı ise 115'de. Barcelona'nın Messi için bonservise yazacağı yeni rakam ise 254 milyon euro. Bunu yapabilmeleri için Messi'nin ücretini katlamaları gerekiyor...
Serie A'nın puan tablosuna bakınca, Roma koptu geliyor demek lazım. Sezon başında puanları saçan takım, evinde kral olan Napoli'yi 3 golle geçti. Napoli'nin derdi deplasmanlardı. 10 deplasmanda sadece 2 kez kazanabilmişlerdi. Evinde ise 10 maçta 8 galibiyet. Roma gibi deplasmanda 6 mağlubiyeti olan bir takıma kaybettiler. Roma'da arıza Christian Panucci. Capello'nun manevi evladı onbire alınmayınca ben gidiyorum demiş. Kulüp arıyor şimdi. Var mı sağ bek arayan? Tek kusuru yaşı, 35 oldu matkap Panucci...