4 Mart 2018

Bankacıya Takım Teslim Eder misin?



Valizlerini hazırladılar, telefonlarını meşgul olmasın diye az görüşme yapıyorlar ve her hafta sonu lig maçlarının ardından teklifin gelmesini bekliyorlar. Mart ayıyla beraber Superman teknik direktörler mevsimini de merhaba demiş oluyoruz. Avrupa’nın en çok teknik adam öğüten ülkesiyiz ve kimin kaç takım çalıştırdığı hesabı artık yorumcularda değil istatistikçilerin dosyalarında. Superman hocalar, ligin bitimine 10-12 hafta kala sahneye çıkıyorlar, devraldıkları takım küme düşmezse bir günlüğüne kahraman oluyorlar ve yeni sezonu da muhtemelen yine televizyon karşısında açıyorlar. Türk futbolunda teknik adamlık eski futbolcu olmayı gerektiriyor. Kramponlarını astığında, UEFA lisanslı kurslarda diplomanı alıyor ve teknik direktör oluyorsun. Antrenman bilimine, insan yönetimine, taktiklere ne kadar hakimsin, karakterin yoğun baskı altında ne kadar dayanıklı bunu sorgulayan yok. Sorgulanınca da ağırlarına gidiyor, eski futbolculara göre futbolu onlardan daha iyi bilen yok… Fakat büyük resime baktığımızda da başarısızlığın bu kadar ödüllendirildiği, koltuğunu kaybeden bu kadar çabuk yeni koltuk bulduğu bir başka meslek yok…


Evet, konuyu “teknik adam olmak için futbol oynamış olmak gerekir mi?” getiriyorum elbette. O çok bilindik Jose Mourinho örneğini pas geçiyorum. 24 yıl öncesine gidelim, Baggio’nun topu bulutlara gönderdiği Dünya Kupası finaline. 11 yıl sonra Fenerbahçe’yi güzel futbol oynatıp şampiyon yapan Carlos Alberto Parreira, Brezilya’nın teknik direktörü. Karşısında ise bir zamanlar ayakkabı satan ve gençlik günlerinde amatör futbol oynamaktan öteye gitmeyen ama tarihin en iyi 10 teknik adamın biri kabul edilen İtalyanların efsane teknik adamı Arrigo Sacchi vardı. Sacchi’nin ellerinde büyüyen Milan ve oynadığı futbol, tarihin en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor. Fransa’da Auxerre’i amatöre kümeden en tepeye taşıyan ve kült bir kulüp haline getiren Guy Roux 44 yıl aynı takımı çalıştırdı ama kimse ona sen nerede futbol oynadın demedi. 


Kimilerinin kaderinde ise profesyonel futbolcu olamadan yaşadıkları kazalar, sakatlıklar var. Chelsea’ye Şampiyonlar Ligi finali oynatan ve ülkesinde bir ömür teknik adamlık yapan Avram Grant, 17 yaşında geçirdiği motor kazası sonrasında teknik adamlığa yöneldi ve sıkı durun tam 14 yıl alt yapılarda çalıştı. Arjantin ile Dünya Kupası’na gelecek olan Jorge Sampaoli günümüzün en büyük taktisyenlerinden biri olarak kabul ediliyor. 19 yaşında ayağı kırıldığında profesyonel kontrat bile imzalamamıştı. Şili’yi 2015 yılında Güney Amerika şampiyonu yapan bu futbol tutkunu Arjantinli’nin oyuna dair yazılmış kitap ve eski maçlar arşivi dillere destan… Mourinho tercümandan fazlasıydı, Lizbon’da spor akademisinde okumuş ve oyuna her zaman bilimsel yaklaşmış Portekizli’nin yanında rakip takımları analiz ederek yetişen Andre Villas Boas aynı yoldan gitti. Porto’a kupalar kazandırırken, Chelsea’yi çalıştırırken kimse bu genç adam bir zamanlar nerede oynamış diye sorgulamadı. Liste uzar gider ama sona gelirken bir bankacıyı anmadan olmaz. Futbolda son 10 yılda devrim yapan 5 teknik adam say deseniz ben Guardiola’nın ardından onu iki numaraya yazarım. “Maradona”sız Napoli’ye çağ da sınıf da atlatan Maurizo Sarri, Avrupa’nın vitrinine çıkabilmek için 25 yıl çabaladı, bankacılığı bıraktı ve bugün 59 yaşında…
Elbette ki çimin kokusunu, tekmenin acısını, golün sevincini en iyi eski futbolcular bilir ama bu adamların da ortak noktaları futbol tutkuları, çok çalışmaları ve vazgeçmemeleri.  Bir gün bizde de bakarsınız bir bankacı, bir mühendis teknik adam çıkar bir takımı şampiyon yapar. Bizim gazetecilik yapmak için mutlaka iletişim fakültesi mezunu olmamızın gerekmediği gibi… “Nasıl olur?” diye soran olursa, önce kendimi ihbar edeyim…