12 Temmuz 2023

İhale Deco'ya Kaldı

Real Madrid ve Barcelona arasında fırtınalar kopartan Arda Güler, Madrid kulübüyle sezonu açtı ama perde arkasında yaşananların detayları bitmek bilmiyor.


Geçen sezon ekim ayına dönelim… F.Bahçe, Avrupa'da çok iyi başlamış ve İstanbul'da devirdiği AEK Larnaca ile 13 Ekim'de deplasmanda karşılaşmıştı. Jorge Jesus'un o gün 11'de başlattığı ve 69 dakika şans tanıdığı Arda Güler'i, Barcelona'nın o günlerdeki sportif direktörü Jordi Cruyff'a raporlayan Kıbrıs Rum Kesimi kulübünün profesyoneliydi.

12 yıl önce AEK Larnaca'da görev yapan Jordi Cruyff, Barcelona scout ekibinin geniş listesinde yer alan Arda için 'Yakın takibe alın' emri verdi. 'Bu Arda mutlaka alınmalı' demek değildi o günlerde. Barcelona'da Jordi Cruyff, görevden ayrılıp Deco geldiğinde Arda ismi, dosyadaydı ama Deco'ya 'Git görüş' emrini veren Başkan Laporta'ydı.

Barcelona'da futbol direktörü olarak görev yapan Mateu Alemany, Şampiyonlar Ligi finali sonrası kulübünde kalma ihtimali de olan İlkay Gündoğan'ı ikna etmek için Almanya'ya ayağına kadar gitmiş ve transfer zaferiyle Barcelona'ya dönmüştü. Laporta şimdi yeni gelen Deco'yu parlatıp onore etme peşindeydi. Barcelona'nın her dakikasını takip eden İspanyol medyası, ne tesadüftür ki Deco'nun İstanbul'a doğru yola çıktığını bir İtalyan gazeteciden öğrendi. Aynı günün akşamında Laporta, canlı televizyon yayınında 'Evet Deco, İstanbul'a gitti' dedi. Kalamış'ta o gün konakladığı Wyndham Otel'de gri kot, mavi tişört giyen 'sportif' Deco'yu görenler, elbette ki şaşırmıştır. Katalan medyasına göre; Laporta, Fenerbahçe ile anlaşmış, Deco'ya sadece oyuncuyu ikna etmek kalmıştı. Barcelona Başkanı'nın FFP yüzünden bu sezon kadroya yazmaları mümkün görülmeyen Arda için "Bonservisin yarısını şimdi öderiz, sizde bir yıl kiralık kalır" teklifine, F.Bahçe Başkanı Ali Koç "Evet' demişti.

Şimdi F.Bahçe cephesi için bir parantez açalım. Arda Gençlerbirliği'nden altyapıya transfer edildiğinde Ali Koç, ailesinin oturacağı evden babasının kullanacağı arabaya kadar her şeyi tahsis etmiş, adeta Arda'yı pamuklara sarmıştı. Sarı-lacivertli kulüpte '1500 dakikayı aşmazsa 5 milyon Euro'ya serbest kalır' maddesinin hiçbir öneminin olmadığı, çünkü Ali Koç'un aileye sağladığı bu imkânlar, aralarındaki samimiyet ve güvenle Arda'nın yeni kontratı gözü kapalı imzalayacağı bekleniyordu. Ancak yeni kontratta '17.5 milyon Euro'ya serbest kalır' maddesi, F.Bahçe'ye kabul ettirildi.
Biz Deco'ya dönelim… Portekizli, Bodrum'da Arda ve ailesiyle görüştüğünde büyük bir şoka uğradı. İki kulüp anlaşmış olabilirdi ama Güler Ailesi, Deco'ya "Gelecek sezon kesinlikle F.Bahçe'de kalmayacağız" deyince Portekizli buz kesti. Barselona'ya dönüş yolunda oyuncuyu bir başka kulübe kiralamazlarsa Real Madrid başta olmak üzere başka kulüplerin devreye gireceğini biliyordu. Transfere 'Yüzde 90 Barcelona lehine bitti' gözüyle bakan İspanyol medyasında Deco'nun döndüğünün ertesi sabahı manşetler, 'Real Madrid Arda'yı bitiriyor' ile doluydu.

Barcelona cephesi o gün sessizliğe gömüldü. Real Madrid ise elini çabuk tuttu çünkü kulislerde Milan'ın da aileyle görüştüğü ve oyuncuya forma garantisi verdiği haberleri dolanıyordu. Barcelona gibi sonraki transferden yüzde 20 pay maddesini F.Bahçe, Real Madrid'e de kabul ettirdi. 17.5 milyon Euro serbest kalma bedeli 20 milyon Euro olarak düzenlendi ve üstüne de 10 milyon Euro bonuslar yazdırıldı. Barcelona'da Alemany, İlkay transferiyle şov yaparken Deco ağır bir yenilgi almıştı. Önceki gün bu iki isim Barselona'da Santa Clara restorana öğle yemeğine gittiler. Çıkışta Deco'ya Arda'yı sordular. O da sinirli bir şekilde, "Ne oldu ben de bilmiyorum" dedi.
Arda'yı kaptırmış olmanın acısıyla şimdi aileye ödenen komisyon miktarını gündeme taşıyorlar. Sport Gazetesi'ne göre, baba Güler 15 milyon, Arda da 8 milyon Euro imza parası almış(mış). Perde arkasında yaşananlar bunlar. Perdenin önünde ise 100 milyon Euro'luk Bellingham ile akşam yemeği yiyip ertesi gün Real Madrid ile idmana çıkan Arda var. Barcelona için alınacak ders galiba şu olmalı; kendi içinde kavgası bitmeyenin dışarıda kazanacağı savaş yoktur.

Son bir soru-cevap ile bitireyim... Orta sahasında 20'lik Pedri, 18 yaşındaki Gavi, Frenkie de Jong ve yeni transfer İlkay olan Barcelona, başka mevkilerde eksiği varken neden Arda'nın peşinden koştu?
Sorunun cevabı basit: Frenkie de Jong'u bu sezon 100 milyon Euro'ya, Pedri'yi de gelecek sezon o rakamdan daha fazlasına satabilirler. Hollandalı'ya teklif var. Pedri'ye de illa ki gelecek. Arda işte tam da bu yüzden Barcelona'nın bir B planıydı.

Arda Güler-Real Madrid

 Florentino Perez, 2000 yılında Real Madrid başkanlığına aday olduğunda, "Barcelona kaptanı Figo'yu alacağım. Alamazsam 60 bin kombinenin bedelini cebimden öderim" demişti. Dediğini de yaptı. Serbest kalma bedeli olarak 60 milyon Euro ödedi ama rakamdan bağımsız Figo vakası, bugün hâlâ tarihin en sansasyonel transferi olarak anılıyor. Real, Barça'nın ciğerini sökmüştü.

Perez ilk döneminde, Figo, Zidane, Ronaldo, Beckham ve Owen ile; ikinci döneminde ise Ronaldo, Benzema ve Kaka transferleriyle şov yaptı. Üçüncü Los Galacticos döneminde gelen Gareth Bale ve Eden Hazard'ın çok da iyi izler bırakmadığı ortada. Peki Real Madrid, Arda'yı sırf Barcelona'ya gitmesin diye mi aldı? Sorunun cevabı, hayır! Real Madrid artık genç yıldızlara yatırım yapıyordu. Vinicius Jr., Rodrygo ve son iki sezonda orta sahaya gelen Camavinga, Tchouameni ve bu yaz Bellingham… 18 yaşındaki Arda da işte tam bu planın son parçası oldu.

13 yıl önce Barcelona, Mesut ile ön protokol yapmış, hocası Guardiola Mesut'un bir yıl daha Werder Bremen'de kiralık olarak oynamasını istemişti. Real elini çabuk tutup 18 milyon Euro'ya Mesut'u kadrosuna kattı. 13 yıl sonra Barcelona, aynı golü bir kez daha yedi. Deco, İstanbul-Bodrum hattında Ali Koç ile anlaşma sağladı. 22 milyon Euro'yu iki taksitle ödeyecekler ve Fenerbahçe'nin de istediği olacak, Arda bir yıl kiralık kalacaktı. O günlerde 'yüzde 90 Barcelona ihtimali' konuşulurken geriden Real Madrid koptu geldi ve Mesut örneğinde olduğu gibi işi bitirdi. Futbol tarihine geçmiş bir söz vardır, 'Real Madrid treni bir futbolcunun önünden bir kez geçer. Bindin, bindin'… Arda da dün basın toplantısında geçmişte imza atan birçok yıldız gibi bu gerçeğe vurgu yaptı. Real Madrid elini çabuk tutmasa, 25 milyon Euro ile kapıyı çalacak Milan ve 'takımda kalacaksın' garantisi veren İtalyan planı devreye girecekti.

Arda'nın yeteneği malumunuz. Ancak 18 yaşına kadar yaptıklarıyla 17.5 milyon Euro serbest kalma maddesi olmasa bile 'Fenerbahçe, oyuncusundan 40-50 milyon Euro kazanırdı' demek pek futbol dünyasının gerçekleriyle örtüşmüyor. İspanya'da olduğu gibi serbest kalma bedeli Türkiye'de federasyona yatırılmıyor. İspanya'da kulüple muhatap olmazsın ama Türkiye'de mecbursun. Elbette oyuncunun sözü önemli fakat Madrid'in 17.5'tan 20 milyon Euro'ya çıkmış olması ve 10 milyon da bonusların eklenmesi, işte tam da bu kural yüzünden. 9 yıldır şampiyon olamayan F.Bahçe'de bütün gözler onda olacak, Barcelona onu kiralık bırakmış olsa bile olası bir kötü performans, Allah korusun bir sakatlık gelecek yaz Katalan kulübünde oyuncunun devamlılığını tehlikeye sokacaktı. Arda cesur çocuk. Basın toplantısında dediği gibi, "Kiralık gitmek için gelmedim" sözü, onun iddiasını ortaya koyuyor. F.Bahçe'de yüzmeyi öğrenmiş çocuk, iç denizlerde değil okyanuslara atlamak için tereddüt etmedi. Peki bundan sonra ne olur? Real Madrid, Arda'yı Amerika kampına götürecek. Orada Arda'nın elinden geleni yapacağına hepimiz eminiz. Ancak Real Madrid kadrosuna da baktığınızda orta sahada işinin ne kadar zor olduğu ortada. Arda da elbette bunun farkında. Kulislerde gelecek sezon Brezilya'nın başına geçmesi beklenen Ancelotti'nin yerine Real Madrid'in eski yıldızı Xabi Alonso'nun geleceği konuşuluyor. Onun çalıştırdığı Leverkusen'de geçmişte sağ bek Carvajal de staja gitmişti. Arda için de benzer bir yol izleyebilirler ve Leverkusen'e ya da başka bir kulübe kiralık gönderebilirler.

Arda için açıklanan resmi bir yıllık ücret rakamı yok. Kulislerde ailesine '15 milyon Euro ya da 20 milyon Euro komisyon ödenecek' haberleri dolaşıyor. Geçen sezon Haaland'ın B.Dortmund'dan serbest kalma bedeliyle Manchester City'ye imza attığında da menajerlik şirketinin 30 milyon Euro, babası eski futbolcu Alf-Inge Haaland'ın bir o kadar parayı komisyon olarak aldığı manşetlerdeydi. O günlerde FIFA'nın 'Transfer bedelinin yüzde 10'undan daha fazla komisyon dolaylı da olsa alınamaz' şartını getireceği konuşuluyordu. Ama bu, o günden bu yana resmileşmedi.

Real Madrid'de iki forma boştaydı. Geçen sezon 5 numarayı giyen Vallejo, bu formayı yeni transfer Bellingham'a verip 25'i seçti. Benzema'dan boşalan 9 ve 24 sahipsizdi. Arda'ya 24 numarayı vermelerinin şöyle bir detayı var; İspanya'da forma numaraları 1'den 25'e kadar yazılmak zorunda. 25 numarayı ancak federasyona iki kaleci bildiren kulüpler kullanabiliyor. 5'i Bellingham'a verdikten sonra 25'i seçen Vallejo'nun takımda kalması da garanti değil. 9 numara da boşta ancak takdir edersiniz ki o forma Mbappe'yi bekliyor.

İlkay Gündoğan-Barcelona

İstanbul'da 10 Haziran akşamı Şampiyonlar Ligi finalinde M.City ve İnter santra noktasına yürürken iki takımda en önde giden iki kaptan İlkay ve Brozovic'ti. City'nin kaptanının kontratı bitiyor, İnter'in kaptanının ise devre arasında uzatılmayan sözleşmesi yüzünden takımdan ayrılmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Şimdi Barcelona cephesinden bakalım; orta sahada neredeyse bir ömür forma giymiş Sergio Busquets ayrılmış, eldeki oyuncular 20 yaşındaki Pedri, 18 yaşındaki Gavi ve 26 yaşındaki Frenkie de Jong. Bir de Xavi'nin çok sıcak bakmadığı 26 yaşındaki Kessie. İspanya'da Real Madrid'in yaptığı transferler Barcelona'yı, Katalan kulübünün yaptıkları Real Madrid'i etkiler.

Madrid cephesinde gençleştirme operasyonu Camavinga ve Tchouameni ile başlamıştı. Şimdi de Bellingham'ı aldılar. Muhteşem üçlü Casemiro, Modric, Kroos beraberliği Brezilyalının M.United'a gidişiyle bozulmuştu. Kroos ve Modric kontratlarını bir yıl daha uzattılar ancak ötesi yok. Karşı tarafta ise Xavi'nin gençlerin yanına koyacağı tecrübeli isimlere ihtiyacı vardı. İşte son finalin iki kaptanı bu yüzden Barça'nın transfer listesindeydi. İlkay açıklandı ama Brozovic için Barça'nın önünde Suudi Arabistan engeli var.

Almanya'nın Ruhr bölgesi maden yataklarıyla ünlüdür. Yıllar önce bir yaz kampında yaşlı gurbetçi amcayla yaptığım sohbette bana 'bütün buraların altı boş biliyor musun? Madenlerde ne varsa çıkardık, şimdi kapandılar' demişti. Balıkesirli İlkay'ın da babası o madenlerde işçiydi. İlkay, Bundesliga kariyeri boyunca ligin devi Bayern Münih'e hep ters gelen adam oldu. Dortmund'daki takım arkadaşı Lewandowski şimdi Barcelona'da onun ara paslarını bekleyecek. 2014'te yaşadığı 1 yıl süren sakatlığın ardından kontratı bittiğinde bedavaya gidebilirdi. Dortmund kontratı uzattı ve Bayern Münih sonrası City'nin başına geçen Guardiola, İngiliz kulübüne ilk transfer olarak İlkay'ı aldı. Arka arkaya gelen şampiyonluklar, federasyon kupaları, bildik üzere M.City'nin hayali Şampiyonlar Ligiydi. Bu sezonun finalini de müthiş oynadı İlkay, hem ligde hem kupada... Yılın golünü attı ve İstanbul'da kupayı havaya kaldırdı. 2015 yılında Barcelona için sağlık kontrolünden geçmişti.

Xavi'nin yerini dolduracak adam gözüyle bakıyorlardı ama Katalan kulübü transfer yasağı alınca İlkay da kendi yoluna baktı. O yasaklı dönemde Arda Turan'ın geldiğinin altını çizelim. Büyük yıldızlar kendi mevkilerindeki rakiplerini ve yıldız adaylarını ayrı gözle izler. Xavi'nin İlkay'ı beğendiği sır değildi. Barça yıllık 10 milyon Euro ödeyecek. Milan'la da adı anıldı ama İtalyanlarda bu para yok. Keza eski kulübü Dortmund da gençlerin peşinde, mesela Arda Güler... Barcelona'da İlkay, 20'lik Pedri, 18'lik Gavi'nin olduğu orta sahada isterseniz 'ağabeylik' yapacak deyin isterseniz orta sahanın tutkalı olacak deyin.

İlkay hiçbir zaman çok hızlı olmadı. İkili mücadelelerde de adam boğan biri değil. Ama onun oyun zekâsı eşsiz ve elbette ki o beynin hükmettiği ayaklarından çıkan şutun kalitesi çok üst düzeyde. İlkay'lı La Liga'nın bu sezon çok daha renkli olacağı kesin. (27 Haziran 2023 // Sabah) 

21 Mayıs 2023

Samiter'den Xavi'ye

Her futbolcu şampiyonluk kazandığı kulüpte saygı sevgi görür. Futbolcu olarak şampiyon olup teknik direktörlük görevinde de o kupayı alıyorsan sen o kulübün unutulmaz efsanesi konumuna gelirsin. Katalan ekibi Barcelona'da hem oyunculuk hem de teknik direktörlük kariyerinde kupayı kaldırma şerefine erişen beş oyuncu var: Josep Samiter, Johan Cruyff, Pep Guardiola, Luis Enrique ve Xavi.

Josep Samiter: Listedeki en yaşlı isim olan Josep Samiter'in Barcelona'da oyunculuk ve teknik direktörlük kariyerinde birer şampiyonluğu bulunuyor. Futbolcu olarak 1928/29 sezonunda kupayı kaldıran Samiter, Teknik direktör olarak bu şerefe 44/45 sezonunda erişti.

Johan Cruyff: Beş oyuncudan tartışmasız futbolculuk kariyeri en iyi olan Cyruff, Barça'da 77/78 sezonunda lig şampiyonluğu yaşadı. 1990 ve 1994 arası Barcelona'yı dört sene üst üstte lig şampiyonu yaptı ve bu lig şampiyonluklarını 91/92 sezonunda aldığı Şampiyonlar Ligi kupasıyla süsledi.

Pep Guardiola: Pep aralarındaki en iyi teknik direktör, belki tarihin en iyisi. 84 yılında U16 takımıyla Barcelona serüvenine başlayıp 2001 yılında Brescia'ya transfer olarak bu serüveni noktalanmıştı. Bu 17 senelik macerada Pep, Barcelona ile 90'larda 6 lig şampiyonluğu yaşadı. Barcelona'da geçirdiği dört senede üç lig şampiyonluğu ve iki Şampiyonlar Ligi kupası kazanarak inanılmaz kariyerinin mükemmel başlangıcını yaptı.


Luis Enrique: Beş senelik Real Madrid kariyeri sonrası Barcelona'ya 96 yılında katılan Enrique 2004 yılında emekli oldu. Bu süreçte Barça'da iki lig şampiyonluğu yaşadı. 14/15 sezonunda Barcelona'nın teknik direktörlük koltuğuna oturdu ve Katalan ekibinde geçirdiği üç senede iki lig kupası ve bir Şampiyonlar Ligi kazandı.

Xavi: Barcelona'nın efsane orta sahası ve güncel teknik direktörü Xavi, oynadığı klas futbolla tarihin en iyi orta sahalarından biri olarak adını yazdırıp, yirmi sene giydiği Barcelona formasıyla sekiz lig şampiyonluğu ve dört şampiyonlar ligi kazandı. Teknik direktörlük kariyerine Qatar'da başlayıp Barcelona'nın geçirdiği zor dönemde teknik direktörlük koltuğuna oturarak ikinci senesinde lig kupasına ulaştı.  // RAUL HAKAN TİMURLENK 

15 Mayıs 2023

20 Yıl Önce 20 Yıl Sonra

Bu sezon olduğu gibi 20 sezon önce de Şampiyonlar Ligi'nde yarı finalde karşı karşıya gelen Inter ve Milan'ın o dönemki kadro kalitesi de alınan sonuçlar da farklıydı. 2003 yılında Milan, Inter’i o dönem geçerli olan deplasman golü kuralının lehine işlemesiyle adını finale yazdırmıştı. Finalde, Del Piero'lu, Terezeguet'li, Davids'li Juventus'la 0-0 berabere kalmış, penaltılarda rakibini 2-3 devirmişti. O efsane kadrolardan kimileri politikacı kimileri antrenör kimileri ise yönetici oldu.

MİLAN 

Dida: 2000 yılında Milan'a katılan Dida, Milan'da 2010'a kadar forma giyip, 290 maça çıktı. Kariyerinin devamını Brezilya liginde sürdürüp 2015 yılında futbolu bıraktı. Dida en son olarak Milan'da kaleci antrenörü olarak görev almıştı.

Alessandro Nesta: 2002 yılında Lazio'dan 31m€ bedelle Milan'a transfer olan Nesta 2002 yılının en çok bonservis ödenen 4. futbolcusu olmuştu. 2012'ye kadar Milan formasını terletip 2 sene Amerika 1 sene Hindistan macerasından sonra emekli oldu. Hayatına teknik direktör olarak devam eden Nesta en son Serie B'den Frosinone'yi çalıştırdı.

Paolo Maldini: Milan'ın öz evladı ve vefa kelimesinin tam karşılığı olan gelmiş geçmiş en iyi stoper veya stoperlerden biri olarak Maldini de o kadroda kendine yer buluyordu. 2009 yılına kadar futbol hayatını sürdürüp futbola başladığı yer olan Milano'da kramponlarını astı. Maldini aktif olarak her şeyin başladığı yer olan Milan'da yöneticilik yapıyor ve beklenmedik bir şekilde Rap müziğe ilgi duyuyor.

Alessandro Costacurta: Milan tarihinin en vefalı oyuncularından biri olan Costacurta, kariyerini Maldini gibi başladığı yer olan Milano topraklarında bitirdi. Futbolu bıraktığı senenin ardından Milan'da teknik asistanlık görevini üstlendi. Kariyerine eklediği 1 senelik menajerlik deneyiminin ardından en son 2018 yılında İtalya milli takımında. başkan yardımcılığı görevini yerine getirdi.

Kakha Kaladze: 2001'e de kadroya katılan ve 2010'a kadar Milan forması giyen Kaladze, 2012'de Genoa formasıyla futbolu bıraktı. Gürcistan tarihinin en iyi futbolcularından biri olarak düşünülen sol bek, günümüzde ülkesinde siyasetle ilgileniyor.

Andrei Pirlo: 2001 yılında ezeli rakip Inter’den Milan'ın kadrosuna katılan Pirlo, Milan'ın orta sahasının temelini oluşturuyordu. Oynadığı klas oyunla formasını giydiği her takımın orta sahasına seviye atlattığını söylemek yanlış olmaz. Pirlo, Milan'dan sonra Juventus ve New York City formalarını giyip kariyerini Amerika'da sonlandırdı. Oynadığı klas oyunu yaptığı teknik direktörlük göreviyle sahaya aktarmaya çalışan Pirlo, hocalık kariyerinde Juventus'u çalıştı. 2022 yılında sansasyonel bir şekilde Karagümrük'ün hocalık görevini üstlendi.

Gennaro Gattuso: Futbol tarihinin Roy Keane ile beraber en hırçın orta sahası olarak kabul ettiğim Gattuso, 2012'ye kadar Milan forması giyip 2013'de FC Sion'da futbolu bıraktı. Futbolundaki hırçınlığını güncel olarak yaptığı teknik direktörlüğüne de yansıtan Gennaro, 2013'de başladığı teknik direktörlükte Milan, Napoli, Valencia gibi büyük kulüplerin hocalığını üstlendi.

Clarence Seedorf: 2002'de İnter'den Milan'a 22M gibi büyük bir bedelle transfer olup Milan'ın uzun süre orta sahasındaki en önemli oyunculardan biri olan Seedorf Milano'da 2012'ye kadar kaldı. 2014'de Brezilya ekibi Botafoga'da kariyerini sonlandıran Seedorf ayağının tozuyla teknik direktörlük kariyerine Milan'da başladı. Kısa Milan deneyimi sonrasında Deportivo ve Kamerun milli takımının hocalığını üstlenerek kısa serüvenlerine devam etti. Güncel olarak boşta ve 4 senedir hocalık yapmıyor

Rui Costa: Fiorentina'da Fatih Terim altında parlayan Rui Costa gösterdiği performansla Milan'ın kadrosuna 2001 yılında 41M'ye transfer olarak o yılın Zidane'den sonra en pahalı transferi oldu. Milan'ın formasını 2006'ya kadar giyip futbola başladığı yer olan Benfica'da kramponlarını astı. 2008'den 2021'e kadar Benfica'da sportif direktörlük yapan Rui Costa, 2021 yılı itibariyle Benfica'nın başkanı konumunda.

Andriy Shevchenko: 1999 yılından 2006'ya kadar Milan'ın gol ihtiyacını karşılayan ve 2004 yılında Ballon D'Or'u Milano'ya getiren Sheva kariyerinin devamında Chelsea ve Dinamo Kyiv formaları giydi. Futbolu, formasıni giydiği ilk ve son takım olan Dinamo Kyiv'de bıraktı. Futbol hayatına teknik direktörlük yaparak devam eden Shevchenko, Ukrayna milli takımını ve son olarak 21/22 sezonunda Genoa'yı çalıştırdı.

Flippo İnzaghi: 2001 yılında Juventus'tan 36m€ bedelle transfer olan İnzaghi, Milan'ın kadrosunundaki en önemli oyunculardan biriydi. 2001'de geldiği Milan'dan 2012'de emekli olarak kariyerini sonlandırdı. 14/15 sezonunda Milan'ı çalıştıran İnzaghi kariyerinin devamında Venezia, Bologna, Benevento, Brescia'yı çalıştırdı. Bugünlerde Serie B'de Reggina'nın hocalığını yapıyor.

Carlo Ancelotti: Futbol tarihinin en büyük hocalarından biri olarak adlandırılan Don Carlo, Milan'ın hocalığını yaptığı 2001-2009 yılları arasında 420 maça çıkıp 1.94 puan ortalamasıyla takımını oynattı. 02/03 ve 06/07 sezonlarında Milan'la Şampiyonlar Ligini kazanan Angelotti, güncel olarak Real Madrid'i çalıştırıyor. Kariyerinde çıktığı 5 Şampiyonlar Ligi finalinin dördünü kazanan Don Carlo bu kupayı en fazla kazanan teknik direktör konumunda.

INTER

Francesco Toldo: 2001 yılında Inter’e Fiorentina'dan 26.5m€ bedelle katılan Toldo, İnter formasını 2010'a kadar terletti. 02/03 sezonunda kazanamadığı Şampiyonlar Ligi'ni 2010 yılında Jose Mourinho altında kazandı. Todo en son 2015 yılında İtalya U21'de kaleci antrenörlüğü yaptı.

Fabio Cannevaro: Ballon D'or kazanmış tek stoper olan Cannavaro, 2004-2006 yılları arasında İnter Forması giydi. Kariyerine Juventus ve Real Madrid'de devam ettikten sonra Arabistan ve Hindistan liginde forma giyip Hindistan'da futbolu bıraktı. Teknik direktörlük kariyerine Arabistan ve Çin ligindeki takımları yöneterek başladı. En son Benevento'yu çalıştıran Fabio, istenileni elde edemeyip çıktığı 17 maç sonunda kovuldu.

Marco Materazzi: Futbolculuğuna ek olarak 2006 dünya kupasında Zidane ile yaşadığı olayla ve İtalya'ya Dünya Kupası'nı dolaylı yoldan kazandırmasıyla anılan Materazzi, İnter formasını 2001-2010 yılları arasında giydi. Futbolculuk kariyerini Hindistan liginde bırakıp, formasını en son giydiği takımda bir sene teknik direktörlük tecrübesi yaşadı.

Iván Córdoba: İnter formasını 12 yıl giyen Cordoba, futbolu Inter’de bıraktı. Günümüzde Venezia'da danışmanlık yapıyor.

Francesco Coco: 2002 yılında Milan'dan Inter’e 22m€ bedelle transfer olan Coco, Inter’de 2007 yılında futbolu bıraktı. Coco'nun oyuncu olma isteğinin yanı sıra kurduğu ve yönettiği Urban 77 adında kıyafet markası bulunuyor.

Emre Belözoğlu: Listedeki isimlerden belki de en alışık olduğumuz Emre, 2001 yılında Inter’e Galatasaray’dan bedelsiz katılıp, 2005 yılına kadar Inter’de forma giymişti. Kariyerini 2020 yılında Fenerbahçe'de sonlandırdıktan sonra ayağının tozuyla teknik direktörlük görevine başladı. 2021 yılında Fenerbahçe'yi çalıştırdı. Günümüzde Başakşehir'i çalıştırıyor.

Luigi Di Biagio: 1999 yılında Roma'dan Milan'a katılan Di Biagio İnter'de 2003 yılına kadar forma giydi. Kariyerinde hiç kupa kazanamayan Di Biagio, teknik direktörlük alanında İtalya U21 ve Spal'ı çalıştırdı. Kupa orucu devam ediyor.

Sérgio Conceição: 2001 ve 2003 yılları arasında İnter'de forma giyen Conceiçao, 2010 yılında Paok'da futbolu bıraktı. Listedeki diğer isimler arasında en başarılı ve istikrarlı teknik direktör olan Sergio, Porto'da 2017'den beri hocalık yapıyor. Porta'da 322 maçta elde ettiği 2.32 puan ortalaması takdire şayan.

Javier Zanetti: İnter'in en fazla formasını giyen oyuncu olan Zanetti, İnter formasını 1995 yılında 2014 yılına kadar terletti. Futbolu bıraktıktan sonra İnter'in başkan yardımcısı olan Zanetti bu görevi 2014 yılından beri yapıyor.

Alvaro Recoba: 97/98 sezonunda geldiği İnter'de 2008'e kadar kalan Uruguaylı santrfor Recoba 2015 yılında futbolu bıraktı. 2022 yılından beri Ülkesi Uruguay'da bulunan Nacional B'de teknik direktörlük yapıyor.

Hernan Crespo: 2002 yılında Lazio'dan İnter'e 40m€ bedelle transfer oldu. Inter formasını iki sene giydikten sonra Chelsea'ye transfer olan Crespo, 2006'dan 2009'a kadar Inter’de ikinci dönemini yaşayıp 2012 yılında parladığı yer olan Parma'da futbolu bıraktı. Parma'da yaptığı bir senelik başkan yardımcılığı sonrasında teknik direktörlük kervanına katıldı. Günümüzde Arabistan liginde Al-Duhail'i çalıştırıyor.

Héctor Cúper: Valencia, Inter, Parma ve Real Betis'i çalıştıran Cuper'in yolun ülkemizden de geçti. 11/12-11/13 sezonlarında Orduspor'u çalıştırmıştı. Günümüzde Suriye milli takımının başında. (Raul Hakan Timurlenk)

6 Mayıs 2023

33 Yıl Sonra Napoli


Napoli’nin 33 yıl sonra gelen şampiyonluğunun değerini biraz olsun anlayabilmek için belki de 5 sezon öncesine dönmek lazım. Kadrosunda Mertens, İnsigne, Jorginho, Hamsik, Koulibaly gibi yıldızları olan Napoli, 91 puan toplamış ama Juventus şampiyonluğu 95 puanla kucaklamıştı. O gün takımın teknik direktörü olan bugün Lazio’da görev yapan Sarri, “Ben bu takımı 60 puanlardan aldım. 90’nın üzerine çıkardım ama yine yetmedi” diyerek İngiltere yolculuğuna çıkmıştı. İtalyan hoca doğru söylüyordu. Juventus seri şampiyonluklarla Serie A’yı kavururken Milano ve Roma şehri kulüpleri kafalarını kaldıramıyor, isyan Napoli’den geliyordu. Juventus o dönemde Napoli’ye geçilmemek için rakibinin santrforu Higuain’e 94 milyon Euro ödemişti. Şimdi biraz filmi ileriye sezon başına saralım… 


Napoli’nin başında hiç şampiyonluk yaşamamış ama her zaman oynattığı pozitif futbolla Çizme’de büyük saygı görmüş Luciano Spalletti… Kulüp tarihinin en golcü ismi Mertens, Galatasaray’ın, İtalyan Milli Takımı’nın ele avuca sığmaz forveti İnsigne MLS’in, Fabian Ruiz PSG’nin ve belki de hepsinden önemlisi Serie A’nın en iyi stoperi kabul edilen Koulibaly Chelsea’nın yolunu tutmuş. Son şampiyon Milan, iki yıldır şampiyonluğa hasret Juventus ve ezeli rakibinden unvanı almaya çalışan İnter varken bu kadar güç kaybetmiş Napoli’yi kimse ilk 2’de bile görmüyordu İtalya’da. 


Hatay devam ediyor elbette. Gidenlerin yerine gelenlerin hayal kırıklığı yaratması halinde Napoli burada olamazdı. Kim Min Jae, Koulibaly’nin boşluğunu doldurup fazlasını bile yaptı. Geçen sezon sakatlıklar yüzünden hayal kırıklığı yaratan Osimhen, ligin en iyi santrforu olmayı başarırken 10 milyon Euro’ya alınan Kvaratskhelia, piyasa değeri kendisinden 225 futbolcunun daha değerli olduğu Serie A’yı kasıp kavurdu. Napoli bütün tahminleri çöpe attı. Bu yarışta kimse onlardan uzak ara fark yapmasını beklemiyordu. Özellikle Osimhem-Kvaratskhelia ikilisi içeride dışarıda rakipleri paramparça etti. Öyle ki Şampiyonlar Ligi’nde bile sezonun en iyi futbolunu oynayan takımlar İstanbul’da karşılaşsın isteyenler, finalin adını Manchester City-Napoli’ye yakıştırıyordu. 

İtalya’daki futbol rekabetinde kuzeyin zengin iki şehri Milano ve Torino’nun karşısına, ‘yoksul ve köylü’ kabul edilen Napoli’nin başkaldırışı futbol tarihinde mükemmel olmayan adamların en mükemmeli olan Maradona’nın hayata vedası ve stadyuma isminin verildiği sezonda gelen bu şampiyonluk, elbette şehri sabaha kadar uyutmadı. Birkaç gün daha uyumayacakları kesin. 

Ünlü İtalyan yönetmen Napoli taraftarı Sorrentino’nun filmlerine konu olan, İtalya’nın kült dizilerinde sürekli olarak vurgulanan Napoli tutkusu, bu şampiyonlukla çok daha anlamlı bir yere oturdu. 

İtalya’nın en ünlü film prodüktörü olan Aurelio De Laurentiis’in sahibi olduğu Napoli’nin kazandığı başarı, bir aşk hikayesi gibi… Trabzonspor 38 yıl beklemişti, Napoli 33.. Kim kimi bu hayatta 33 ya da 38 sene geleceğini bilmeden bekler ki! Akıllara ziyan futbol tutkusunun tarifi de bu işte

16 Mart 2023

Ghezzal'ın Sakatlığı: Sadece Doğrular

Beşiktaş Sergen Yalçın ile şampiyonluk sevinci yaşadığında pandemi nedeniyle yıldızları Rashid Ghezzal’ı ekran başında izlemek zorunda kalan siyah beyazlı taraftarlar takımın asist makinesine bu sezon yaşadığı sakatlıklar nedeniyle hasret kaldılar. Bilginin olmadığı yerde spekülasyon çok olur. Cezayirli yıldız bir daha eski günlerine dönemeyecek mi? Futbol hayatı tehlikede mi? Ameliyatta sorun mu yaşadı? Sakatlığı kronik mi? Bu sorulara cevap aradım. 

Ghezzal’ın sakatlığı neydi?

Cezayirli yıldızın ayak parmağında yaşadığı sakatlığın hikayesi geçen sezona da dayanıyor. Ayak ikinci parmağı normalden uzun olan Ghezzal’ı sıkıntı sokan işte tam da bu farklı ayak yapısı. Uzun parmakta eklemlere binen yük ve kapsülün yırtılma tehlikesiyle yeni sezona giren yıldız oyuncu 14 Ağustos’ta Alanya maçında sakatlandı. Ameliyat çareydi ama başlayan sezonda Ghezzal bıçak altına yatmak istemedi. 16 Ekim’de Trabzonspor maçında sahalara döndü ama ağrıları yüzünden oyundan çıkmak zorunda kaldı?

Ghezzal ameliyat kararını geç mi aldı?

Juventus’taki Pogba örneğini hatırlayalım. Fransız yıldız Dünya Kupası’nda forma giymek istediğinden geçici çözümlerle tedavi olmaya karar vermiş ve ameliyat kararını ertelemişti. İki ay kaybeden Pogba sonunda ameliyat oldu, Dünya Kupası’na gidemedi ve çok değil Şubat ayında ancak sahalara dönebildi ancak idmansızlık yüzünden sorun yaşıyor. Ghezzal da Ağustos ayında bıçak altına yatabilirdi. Cezayirli yıldız ABD’de ameliyat olduğunda takvimde 10 Kasım yazıyordu?

Ghezzal’ın ameliyatında ne oldu?

ABD’de sporcu sağlığı konusunda uzman ve Amerikan futbolunda bu sorunu yaşayan futbolcuların operasyonlarını yapan doktor, Ghezzal’ın normalden uzun olan ayak parmağını kısalttı ve kapsülü onardı. Bu operasyon elbette estetik değil foksiyon olarak oyuncuyu zorlayan ve kapsüllerin yırtılmasına sebep olan parmağın bir daha sorun çıkarmaması amacı taşıyordu?

Ghezzal’ın sakatlığı kronik mi? 

Cezayirli yıldızın ameliyatı ve sonrasında hiçbir sorun yaşanmadı. Ghezzal’ın yaşadığı sıkıntı sezon başında sıkı bir kamp dönemi geçiremeden sakatlanması ve ameliyat öncesi ve sonrasında 5 aya yakın idman yapmamış olması. Oynama isteğinin yanına oynama baskısı da eklenince Ghezzal’ın hazır olmayan adaleleri güçsüz düşen oyuncuya sıkıntı çıkardı. Başakşehir maçı öncesinde de yaşadığı sakatlık kasık adalesinde ağrı ve yırtık yok.

Ghezzal yüzde 100 ne zaman hazır olur?

Cezayirli yıldızın sezonun kalanında 90 dakikalık kondisyona çıkabilmesi zor. Beşiktaş’ın kalan maçlarında forma giymeye aday ama Ghezzal’ın da hedefi yaz kampında güçlenerek özlenen oyununu taraftara izletebilmek olmalı... 



27 Ocak 2023

Kaça Para Icardi'nin Bonservisi?

Hafta başında “Öte yandan PSG, İcardi’nin bonservisini 25 milyon Euro olarak belirledi” satırını bir haber içinde okuduğumda “gerçekleri yazmalıyım” dedim. Önce İcardi öznesi bir haberin içinde “öte yandan” ise şüphe duyar insan(!) Gelelim 25 milyon Euro’ya… PSG 30 yaşındaki Arjantinli için “5 de ister 25 de ve hatta 125 de” diyenler çıkabilir ama bu işin pratiği nedir?  PSG, Galatasaray’a kiralık yollarken oyuncuyla uzun vadeli düşünse kontratını uzatır ve öyle uğurlardı. İcardi sezon sonunda kontratının son yılına giriyor ki bu da herkesin bildiği üzere bir kulübün pazarlık gücünün dibe vurması demektir. İhtimallere bakalım: 1-PSG, İcardi’yi bir yıl daha kadrosunda tutar, 13 milyon brüt öder. 2- Messi’nin bir yıl daha kalacağı neredeyse kesin, PSG Icardi’den para kazanmak ve maaş maliyetinden kurtulmak için bir bonservis belirler. 3- Yılda 7 milyon net kazanan bir oyuncunun bir yılı kalmışken “25 milyon Euro” bonservis isteyemezsiniz çünkü Webster kuralını İcardi’nin cebinde tuttuğunu PSG de biliyor. 4- “Webster Kuralı”, FIFA transfer yönetmeliğinin 17. Maddesi der ki; 28 yaş üstünde kulübünde 3 yıllık kontratı geride bırakmış oyuncu kalan sezonu için maaşı kadar ödeme yapar ve serbest kalır.

İcardi’nin yıllık 5-8 milyon arasındaki yıllık ücretini karşılayabilecek kulüp sayısı iki elin parmaklarını geçmez Avrupa’da ve “bunların santrfor ihtiyacı var mı?” diye bakmadan da “X, Y, Z talip” diye işkembeden atılmaz. Bazen bir santrforun transferi 4-5 golcünün transferini tetikler. (Ronaldo-Aboubakar-Weghorst gibi) Galatasaray, İcardi’nin bonservisini alabilir mi peki? Önce İcardi’nin fikri önemli. Onu ikna etmeden PSG ile pazarlık masasına oturmanın manası yok. 4 yıllık bonservisine 50 milyon ödeyen PSG’nin birden fazla talipli çıkmaması halinde kalan bir sezon için 7-10 milyon arası bir rakama “evet” diyeceği de benim tahminim…

10 Ocak 2023

Gareth Bale veda ederken

Gareth Bale'in Southampton'tan Tottenham'a geldiği sezonda güçlü fiziği ve süratiyle sol bekteki performansını sadece 1 maçını izleyenler bile hatırlar... Bale, 10 sene önce Premier Lig'de fırtına gibi esen ve hocası Redknapp'ın ona verdiği yeni pozisyonda hücumda, kanatta, forvet arkasında Londra kulübünün her şeyi olmayı başarmıştı. Neredeyse attığı kornere kafa vuracak kadar saha içinde etkili ve ölü yaprak vuruşu stili frikikleriyle Ada'yı sallayan bir yıldızdı. Bu seviyeye ulaştığınızda Real Madrid kapınızı çalar… İspanyol kulübü ona 100 milyon Euro para ödedi. Ronaldo'nun solda, Benzema'nın merkezde, Bale'in ise sağ kanatta görev yaptığı 'BBC'nin karşısında Barcelona'da Messi-Neymar-Suaraz 'MNS' vardı. 2014'te Şampiyonlar Ligi finalinde Atletico Madrid'i devirirken, sahanın yıldızlarındandı. Sadece bir pozisyonunu anlat derseniz; bugün Trabzonspor forması giyen Bartra'yı yarı sahadan taç çizgisi dışına taşarak attığı deparla geçişi ve bitirişiyle anlatabilirim. O günler Bale için güzel günlerdi. Kariyerinin başında da diz sakatlığı yaşamıştı. Bale son yıllarda 'Kristal Adam' denilince ilk akla gelen isim oldu. Artık günlerini Real Madrid idmanında değil revirde ve Madrid'de golf sahasında geçiriyordu. İspanyol devinde 5 Şampiyonlar Ligi, 3 de La Liga şampiyonluğu yaşadı. 33 yaşında futbolu bıraktı... Bu devirde elbette çok erken kabul ediliyor. Ama aslına bakarsanız, Bale futbolu 30'unda bıraktı… Bizimle aynı grupta oldukları EURO 2020'nin ardından Galler 64 yıl sonra Katar'da Dünya Kupası'na Bale liderliğinde gitti. Milli takım için de misyonunu tamamladıktan sonra geriye ne kaldı ki…

31 Aralık 2022

Pele Öldü Pele Eğer Ölebilirse

Uzağa gitmeyelim, Katar’da yarı final oynayan Fas Milli Takımı bunu 40 yıl önce başarmış olsa kadrosundaki futbolcular televizyon başındaki milyarlarca insanın tanımadığı, bilmediği yeni keşfettiği ve bunun keyfini yaşadıkları yetenekler olacaktı. Bilgiye ve görüntüye bu kadar hızlı ve kolay ulaşabilen bugünün dünyasında Fas Milli Takımı 11’ini bile ezbere sayıyor genç nesil, hangi kulüpte oynadıklarını biliyor, kariyer sıçramalarını hafızalarında tutuyorlar.

60 yıl dünya tarihi için elbette çok uzun bir zaman dilimi değil ama 60 yıl önce dünya bu kadar küçük değildi. Brezilya’da top yerine greyfurta vuran bir çocuğun İkinci Dünya Savaşı’nın travmalarını silmeye çalışan bir dünyaya 50’lerin sonunda getirdiği yaşam sevinci onu eşsiz kıldı. Futbol İngilizlerin icadı, Avrupalılar oyunuydu ama uzaklarda Güney Amerika’da, plajlarda, sokak aralarında yetişen kadife ayaklar ancak Dünya Kupası’nda sahne aldıklarında “Bu oyunu biz de oynuyoruz ve hatta kralını oynuyoruz” diyorlardı. Bu oyunun kralı evet taçsız kralı Pele’ydi.

Dün en anlamlı manşetlerden birini İspanyol Marca Gazetesi attı. “4 harf daha önce hiç bu kadar büyük olmamıştı” cümlesini tam sayfaya olabilecek en büyük puntoyla yazdıkları Pele kelimesinin içine gizlemişlerdi. Bir ürünün bir markayla anılması, marka adının alternatifi yokmuşçasına ürünün üzerine yapışması çok sektörde var ama futbol için sihirli harf ve marka hep o dört harfli kelime oldu. Pele futboldu, futbol Pele’ydi. Edson Arantes do Nascimento kim deseler çok az insan doğru cevabını bilirdi ama o adamın bir fotoğrafını dünyanın her hangi bir köşesinde gösterdiğinizde izlemiş olsun olmasın, yaşı kaç olursa olsun birinin Pele dememe ihtimali yoktu.

Dört harfli sihirli kelimenin marka değerini ne kadardı bilinmez ama markanın vücut bulduğu insanın bundan belki de dünyanın en zengin insanlarından biri olma fikri her seferinde ya memleket ya da futbolun patronlarının çıkarıyla çakıştı. Pele’nin Santos aşkı sonsuza kadar mıydı? Bayrak adamların en büyüğü müydü? Hayır. Defalarca Avrupa’da bir kulüpte forma giymek istemesine, Real Madrid’e gitmek için elinden geleni yapmasına rağmen Pele, Brezilya için bir milli mirastı. 1958 Dünya Kupası’nı kazandıktan, 3. Kupayı aldıkları 1970 yılına kadar Pele’nin kariyerini yöneten Brezilya Futbol Federasyonu Başkanı Joap Havelange’dı. O Havelange 1974’te FIFA başkanlığına gelecek ve koltuktan kalktığı 1998 yılına kadar Pele futbolun pazarlamasında bir numaralı aktör olacaktı. Pele’nin tüm istatistikleri bir kenara hayat hikayesini anlayabilmek için Brezilya’nın siyasi tarihini ve Havelange’ın onun hayatı üzerine kurduğu hükümdarlığı da görebilmek lazım.

 

Neymar doğru demiş, “Ondan önce 10 numara sadece bir rakamdı” Maradona’dan Ronaldo’ya, Zidane’dan Messi’ye futbol tarihine adını yazdırmış bütün büyük yıldızların sahadaki eşsiz yeteneklerini sergiledikleri özel anların hepsini bir zamanlar Pele’nin yaptığını kanıtlayan bir video dolaşıyordu uzun zamandır sosyal medyada. 1000+ golü Brezilya’da atmış olmanın, futbolun er meydanı kabul edilen Avrupa kıtasında futbol oynamamış olmasının, Maradona gibi bir takımı tek başına imkansız gibi görünen şampiyonlukla tanıştırmamış olmasının, her zaman FIFA’nın ve onun sponsorlarının gülen yüzü, elçisi olmanın bir bıçak yarası olduğu doğrudur hayatında… Pele 82 yaşında bu hayata veda etti. Son söz bir Brezilya gazetesinin manşeti olsun: “Pele öldü, Pele eğer ölebilirse…”


Üç Dünya Kupası kazanan, Dünya Kupası’nı 17 yaş 234 gün ile en genç kazanan futbolcu olan Pele resmi ve hazırlık maçlarında 1335 kez sahaya çıktı. 1301 gol attı. 837 resmi maçta attığı gol sayısı 757 olarak arşivlere yazıldı. Brezilya Milli Takım formasını 112 kez giydi, 92 resmi maçta 77 kez fileleri havalandırdı. ABD’ye futbolu sevdiren öğreten Pele, Cosmos formasıyla 64 maçta sahne aldı ve 37 gol attı. 1958’de Dünya Kupası’nın en iyi genç oyuncusu, 1970’in en iyisi ve 2000 yılında Maradona birlikte FIFA’dan yüzyılın en iyi futbolcusu ödülleri aldı. İki kulüp ve milli takım formasıyla toplam 29 kez kupa kaldırdı.

18 Aralık 2022

Katar 2022: Son Tango

Güzel oyun futbolun en büyük finali bu. Dört yılda bir izleyebildiğimiz ve her biri kendi başına roman olabilecek Dünya Kupası’nın x sında son iki finalin kaybedeni ve kazananı karşı karşıya gelecek. 2014’te Almanya’ya kaybeden Arjantin ve 2018’de Hırvatistan’ı deviren Fransa…

Bir tarafta Maradona kadar iyi, Maradona’dan daha iyi olduğunu kabul ettirebilmek için bugüne kadar her şeyi kazanan ama Dünya Kupası eksik olan Lionel Messi, diğer tarafta 21 yaşında arka arkaya iki Dünya Kupası kazanan Pele’ye çıkış yaptığı günden benzeyen 24 yaşında arka arkaya iki kupayı kaldırmak isteyen Kylian Mbappe.

Doha’da Lusail İconic Stadı’nda saat 18:00’de Polonyalı hakem Marciniak’ın ilk düdüğünü çalacağı Dünya Kupası finalinde kazananı kritik eşleşmeler mi belirleyecek yoksa yedek kulübesinden gelenler mi, ya da penaltı vuruşlarında kaçıranlar mı? Tüm soruların cevabını yarın akşam bulacağız ama gelin final öncesi kritik eşleşmelere ve oyun planlarına bakalım…

İspanya ve Almanya gibi topa sahip olmayı seven takımların erken veda ettiği Dünya Kupası’nda çeyrek finalde de topa daha fazla sahip olan 4 ülke evine döndü. Yarı finalde de farklı değildi bu oyun planı. Arjantin karşısında topla daha fazla oynayan Hırvatistan, yetenekli kadrosuna rağmen Fransa, Fas karşısında karşılayan taraftı… Peki finalde ne olacak? Fransızların oyunu domine etmesi daha büyük beklenti ama iki takımın da hocasının önde baskı yaptırmayıp arkada hızlı adamlara açık vermemek için kontrollü bir oyun oynatması kuvvetle muhtemel… Gelelim oyunun kilit eşleşmelerine:

Messi-Tchouameni

Griezmann kadar olmasa da bu kupada orta sahanın her yerinde olan ve sağ kanada daha yakın oynayıp forvet arkasında ölümcül paslar ve koşular atan Lionel Messi’yi 2018’de iyi kontrol eden Kante bu turnuvada yok ama Fransızların genç yeteneği Tchouameni bu görevi üstlenecek. Kariyerinin en iyi Dünya Kupası performansını ortaya koyan Messi’ye elbette ki adam markajı yapabilmek mümkün değil ama Rabiot ve Tchouameni’nin görevi Arjantinli oyuncular ile Messi arasındaki pas kanallarını kapatmak…

Mbappe-Molina

İngilizlerin hızlı ve tecrübeli sağ beki Walker, Mbappe’nin kanadında fazla açık vermemişti ama finalın adı da tadı da başka. Fransız yıldızın deparlarına ve kısa mesafede attığı çalımlar karşısında durabilecek bir defans oyuncusu yok dünyada. Molina hücuma çıkmayı seven bir bek ama Mbappe tehdidi altındaki Arjantinli, Hakimi-Ziyech ikilisinin yaptığı gibi Fransızların soluna inmekte zorlanır. Finalin dengesini Fransa adına bozacak eşleşme olarak duruyor kağıt üzerinde.

Griezmann-Enzo Fernandez

2018 Dünya Kupası’nın 4 gol atan forveti 2022’de mükemmel bir orta saha oyuncusuna dönüştü. Pogba ve Kante gibi iki önemli ismin olmadığı Fransa’nın orta sahasını toparlayan, hem hücumda asist ve şut paslarıyla lider olan hem de kendi cezasına kadar gelip savumaya katkı veren Griezmann bu Dünya Kupası’nın en iyi 11’de tartışmasız yer alacak. Arjantin’de ilk maçta yedek başlayan ama kulüp formasıyla neler yaptığını bilen futbolseverlerin performansına hiç şaşırmadığı Enzo Fernandez, Parades ve De Paul ile Fransızların orta sahasına karşı büyük savaş verecek.

Fransa’nın 3 finali

1998: Paris’te evinde Brezilya’yı Zidane’nın iki ve Petit’nin golüyle deviren Aime Jacquet yönetimindeki Fransa tarihinde ilk kez Dünya Kupası’nı kazanmış ve ülkede popülaritesi rugbynin gerisinde kalan futbol yükselişe geçmişti.

2006: Bir önceki Dünya Kupası’nda gruptan çıkamayan Fransızların, Berlin’deki rakibi İtalya idi. Zidane’nın Materazzi’yi kafa attığı final olarak tarihe geçen Dünya Kupası’nda 1-1 biten maçı İtalyanlar penaltılarla 5-4 kazanmış ve ertesi gün “Her şey gerçek” manşeti atan La Gazzetta dello Sport 2 milyon satmıştı.

2018: Rusya’da finalde sürpriz bir rakip vardı Fransızların karşısında: Hırvatistan. Euro 2016’yı kaybeden ve genç jenerasyonuyla Euro 2020’ye “hazır” olması beklenen Fransa, Modric önderliğinde Hırvatistan’ı finalde Griezmann ve Mbappe ile dağıtmış ve finali 4-2 kazanmıştı.

 Arjantin’in 5 finali

1930: İlk Dünya Kupası’nda iki Güney Amerika ülkesi finalde Uruguay’da Montevideo’da karşı karşı geldi. Kazanan 4-2 ile ev sahibi Uruguay oldu.

1978: Arjantin, 48 yıl sonra evindeki finallerde favori olmasa da favori yapılan taraftı. Tehditler alan Cruyff’un gelmediği Dünya Kupası’nda en büyük yıldızın mahrum Hollanda’nın Buenos Aires’ten kupayla çıkması zordu. Kempes’in yıldızladığı, Arjantinlilerin kazandıklarınde delirdikleri finalin tabelasında Arjantin:3 Hollanda: 1 yazıyordu.

1986: Meksika’da İngilizleri eliyle yıkan Maradona önderliğinde Arjantin’in finaldeki rakibi Batı Almanya idi. 2-0’dan 2-2’yi bulan Almanları yıkan gol bitim dört dakika kalan Maradona’nın pası ve Burruchaga’dan geldi.

1990: Arjantin’in kazandığı iki Dünya Kupası’ndan sonra İtalya’daki finalde rakibi bir kez daha Batı Almanya idi. Almanların yetenekli jenerasyonu dört yıl öncesini rövanşını finalde Brehme’nin penaltısıyla aldı.

2014: Güney Amerika’daki ezeli rakibi Brezilya’yı hezimete uğratan Almanya’yı Dünya Kupası finalinde 3. kez karşısında buldu Arjantin. Rio de Janeiro’da kupayı kazanmak isteyen Messi ve arkadaşlarına bu sevinci yaşatmayan uzatmaların ikinci yarısında fileleri havalandıran Mario Gotze idi.

TEKNİK ADAMLAR

DESCHAMPS

Didier Deschamps, İtalya ve Brezilya’dan sonra Dünya Kupası’nı arka arkaya kazanan ülkeler listesine Fransa’yı yazdırmak için bir kez daha finalde. 54 yaşındaki teknik adam, Temmuz 2012’den beri görev yapıyor. Milli takım karnesinde 138 maçta 89 galibiyet, 26 beraberlik ve 23 mağlubiyet yazıyor.

SCALONİ

Messi ile Arjantin milli takımında forma giydiği günler geride kaldı ve Copa America’yı ülkesine getiren Lionel Scaloni şimdi büyük yıldızıyla Dünya Kupası’nı kaldırmak istiyor. 44 yaşındaki Scaloni, 2018’den beri görev yapıyor ve milli takım karnesinde 56 maçta 39 galibiyet, 12 beraberlik ve 5 mağlubiyet yazıyor.

BİSİKLETTEN FUTBOLA

POLONYALI HAKEM MARCİNİAK

Dünya Kupası’nın finalini yönetecek olan Polonyalı hakem Szymon Marciniak 41 yaşında. Bisiklet sporunu bırakıp hakem olmaya karar veren Polonyalı hakem Katar’da Arjantin’in Avustralya’yı 2-1 ve Fransa’nın Danimarka’yı 2-1 mağlup ettiği maçları yönetti. Bugüne kadar yönettiği en üst düzey maç U21 Avrupa şampiyonası finali olan ve Şampiyonlar Ligi’nin de vazgeçilmezlerinden biri olan Marciniak’ın 1986 finalini yöneten Brezilyalı hakem Filho ile aynı gün (7 Ocak) doğmuş olması Arjantinliler için bir “işaret”… 2018’de finali Arjantinli Nestor Pitana yönetmiş, Fransa kazanmış, 2014’te İtalyan Rizzi düdük çalmış, Almanya kazanmış ve 2010’da İngiliz hakem Howard Webb’in idaresinde şampiyon İspanya olmuştu.

NOTLAR

Almanya’nın 8 final ile önde olduğu Dünya Kupası tarihinde Arjantin 6. finaline, Fransa ise 4. finaline çıkıyor.

Fransa kupayı kazanırsa, 1934-1938’de İtalya ve 1958 ve 1962’deki Brezilya’dan sonra Dünya Kupası’nı arka arkaya kaldıran üçüncü ülke olacak.

Güney Amerika ve Avrupa rekabetinde üstün olan taraf 7 kupayla Güney Amerikalılar. Avrupa ülkeleri ise bu rekabette 3 kupa kaldırdı. Kupa tarihinde Avrupa’nın 12, Güney Amerika’nın ise 9 şampiyonluğu var.

1982 Dünya Kupası’ndan beri her finalde en az bir futbolcusu olan iki kulüp var: Bayern Münih ve İnter.

Scaloni kazanırsa, 39 yaşında 1978 Dünya Kupası’nı kazanan vatandaşı Menotti’den sonra bu zaferi yaşayan en genç (44) teknik adam olacak.

1934 ve 1938 finallerini Vittorio Pozzo yönetiminde kazanan İtalya’dan sonra Fransa da Didier Dechamps ile teknik direktörü arka arkaya iki Dünya Kupası kazanan ülke olma peşinde.

Marcus Thuram bu akşam Fransa kupayı kazanırsa futbol tarihine Dünya Kupası kazanan ilk baba-oğul olarak adını yazdıracak. Baba, Lilian Thuram, 1998 yılında Dünya Kupası’nı kazandığında oğlu Marcus bir yaşındaydı.