25 Ağustos 2007

Türk futbolcusunun fetiş objeleri #2:
Jacob&Co

Türk futbolcuların fetiş objelerinde bir numara Louis Vuitton çantalardı. Sıra 2 numarada. Jacob&Co saatler. İçi dışı pırlantalı, son yılların bileklere sığmayan büyük saatlerinden. David Beckham'ın meşhur ettiği söyleniyor. Amerika'nın parayı bulmuş rap yıldızları hedef alınarak hazırlanmış bir modele benziyor ama İstanbul'da nereden baksanız 200 tane vardır bu saatten. Ya da ne bilim fazlası. Saat ben burdayım diye bağırıyor. Fiyatı şu kadar bu kadar demeyeceğim, replikası bile takılmaz bunun. Louis Vuitton çantalar kadar da feminen. Reklamında da görüldüğü üzere Helena Christiansen'in bileğinde parlıyor. Hangi futbolcularda var gibi bir magazin turuna çıkmayacağım, 1 numaralı fetiş objesi sahibi Tümer Metin bu yoklamada da varım dedi. Sırada Cesare Paciotti'nin damgalı ayakkabıları var.

Real Madrid: 2 Atletico Madrid: 1

Yayın hakkı TRT'de iken bir Madrid derbisini pas geçmişlerdi. NTV bugün suçsuz elbet, İspanya'da havuz olmayınca her zaman arıza çıkıyor bu naklen yayınlarda. Şanssızlık ilk hafta derbi olması işte. Radyodan dinleyecek kadar da kafayı kırmadık elbet. As'ın canlı yayınından takip ettim. Aguero'nun Real Madrid'e şansı tutuyor, geçen sezon da atmıştı, daha kafadan 57. saniyede çaktı kafayla golü. Beraberlik golü 14'de Atletico'nun evladı Raul'dan geldi. Bu sezon frikikleri kim atacak diyorduk Real Madrid'de, 79'da yeni transfer Sneijder frikikten çaktı. Sevilla'dan bu sahada 5 yemiş Schuster bir şekilde hendekten atladı. A. Madrid 80 milyon euro para harcadı kalede hala dallama Leo Franco oynuyor. Maçın ilk onbirleri ve detayları burada.

Berbatov tavan yaptı

Maçını seyrederken adından dolayı o malum espriyi yapmayan kalmamıştır sanırım: Dimitar Berbatov. 1981 doğumlu. Bundesliga'da Bayer Leverkusen'de 5 sezon oynadı. 152 maçta 68 gol istatistiği golcülüğünü anlatmak için yeterli sanırım. Geçen sezon başında Tottenham'a geldi ve bizim deyimimizle "40 yıllık Tottenham'lı" gibi oynadı. 49 resmi maçta 23 gol. Sadece ligdeki asist sayısı 11. Premier Lig'e transfer olurken Tottenham'ın ödediği 10.9 milyon sterlin, Bulgar futbol tarihinin en pahalı futbolcusu yaptı Berbatov'u. Hristo Stoitchkov bugünlerde oynasa kaç para ederdi acaba? Bugünlerde Rooney sakatlanınca golcü arayışına çıkan Manchester United ile anılıyor adı. 30 milyon euro ve üstüne gider; eğer giderse tabii...

Isabelle Adjani

Romeo & Julienne

Kesme tahtası bu, iyi seçilmiş bir ağaçtan, en fazla güzel yağlanmış ve iyi kesilmiş olmasını beklersin. Biraz mutfak merakı vardır, fazlası da vardır da. Yapan fazlasını düşünmüş işte. Romeo & Julienne ya da bizcesi Romeo ve Juliet. Shakespeare'e çek bir çoban salata. Türkiye'de bunun "Şu Çılgınlar Türkler"( boş kitaptır boşşş) versiyonunu yapacaksın, çok olur meraklısı. Ya da Oğuz Atay'dan Tutunamayanlar, milletine kendi kolunu doğrar o tahtada..

Harici çöp tenekesi

Laptop'un harici çöp tenekesi. Bilgisayarında bir dosya sildiğin anda bleutooth ile dosya bu çöp kutusuna transfer oluyor. "Vay efendim yanlışlıkla sildim, vay benim dosyam gitti çöpe" demek yok yani. Çöp kutusunun kapasitesi biraz abartılı geldi: 250 GB. Dolunca led beni boşalt diye sinyal çakıyor. 250 GB çöp, 50 paket sigara içip sonra kültablasını dökmek gibi. Almam, alana mani olmam ürünü bu... Maksimum Türkçe metinde saydım, 4 kelime yine ithal gelmiş bu arada...

Hana Soukupova

Lig TV ve High Definition yayın

Lig TV'nin bir zamandır devam eden HD reklamları var, tanıtımlarda falan da "artık HD" diyorlar ki kime HD anlayabilmiş değilim. Önce toplu gösterim yapan yerlere decoder dediler, lig başladı; 3. hafta oynayacak ortalıkta cihaz yok. Ev abonelerine ise Eylül ayı sonu diyorlardı. İtalya ve İngiltere geçen sezonu HD ile geçirdi. Bugüne kadar sadece bir maç demosu seyrettim ve o gün gelecekte stadlar boş kalır demiştim. Derinlik farkı işi bitiriyor. Halihazırda maçları HD çekiyor İstanbul'da Lig TV. Bir de bu işin ışıklandırma problemi var, Avrupa'nın birçok stadı, HD kayıt için gerekli aydınlatmaya sahip değil, buna rağmen kayıt yapılıyor o başka. Özellikle de 50 yıllık İtalyan stadlarında. İngiltere-Almanya maçını BBC, Astra uydusuna HD çıktı şifresiz olarak. Digitürk+ olarak lanse edecekler galiba, içinde recorder da olan uydu decoder. Aylık bir ekstra ücreti mutlaka olacaktır, İngiltere ve İtalya'da olduğu gibi. LCD ya da plazma lazım demeye gerek yok sanırım deyip; konuyu yukardaki süper reklamdaki Bravia'ya bağlayayım. Olur da evdeki yaramaz eline kalem alıp o lcd'nin ekranına doğaçlama çalışırsa bunun çaresi o yaramaz için alınan alkolsüz ıslak mendildir. Alkol muhteviyatlı bez sarı ekranlı bir lcd bırakır salona. Ben bu bilgiyi Amerika'lının tekinin bir forumda yazdıklarında bulmak için 1 saat uğraşmıştım, bizim dilde arayan bulsun işte. keyword olsun bu da: lcd tv ekranı nasıl temizlenir?

24 Ağustos 2007

Serie A ve La Liga 2007-2008

Serie A ve La Liga yarın başlıyor, kim kimi aldı, bunu zaten bütün yaz kovaladık, blog arşivinde mevcut. Yarın akşam Madrid derbisi var, saat 21:00'de. NTV'de. Güntekin Onay anlatsın, Atletico Madrid'lidir. Robben ve Heinze kadroda yok Real Madrid'de. Casillas ve Cannavaro da sakattı, oynar mı bilmem. Atletico Madrid'in yeni kadrosu nasıl oynayacak, merak ediyorum açıkçası. Serie A naklen yayınlar Kanal 24'de. İki spikerlerinin bilgisini aldım: Gökhan Telkenar ve Aykut İnce. Haftalık naklen yayın programına buradan göz atılabilir.

Evi tarif etmek

- Hangi daire Mahmut abi?
+ 4. kat; bak görüyor musun? Alesandra'nın memesinden el sallıyorum.
- Tamam abi, Karolina'nın sırtından veririz artık mangalın gözüne.

Eski dostlar

Futbolu bırakmış taze teknik adamların bazen mantıklarının da önüne geçen duygusal bir tarafları vardır iş transfere gelince. Bir zamanlar beraber oynadığı takım arkadaşlarından kariyerlerine devam edenleri illa ki takımlarına alırlar. Biraz vefadır, biraz bildiği, güvendiği adam hikayesidir. Biz de Bülent Korkmaz var mesela. Ben sıcak örneğe geleyim. Futbol dünyasında duruşuyla en sevdiğim adamlardandır. Old Trafford'da kendi tribünlerine gider yapmış adamdır Roy Keane. Sunderland'de de mucize işlere imza attı. Manchester United'dan takım arkadaşı Dwight Yorke zaten beraberdi Keane ile. Şimdi de yanlarına Andy Cole'u aldılar. Yorke-Cole forveti de forvetti ama Manchester United'da. Bugün de bir vefadır gidiyoruz ama.

Izabel Goulart

Kent Kırtasiye'li yıllar

Zaman Özal'lı yıllar dedikleri dönem. Şişli'de bizim okula yakın Kent Kırtasiye var. Sonraları kapanan ufak Yargıcı'nın karşı sokağı. Hıncal Uluç ağzıyla nasıl güzel, nasıl tatlı. İthalatın önönü açmış Özal, şimdi diyorlar ya "ne ararsan var Türkiye'de, -bu da büyük yalandır ya- Kent Kırtasiye coşmuş, vermiş çeşidin gözüne. Şimdilerin office store'ları falan yok o zaman, süper, mega marketler de yok. Kent Kırtasiye tut ki 200 metrekare bir yer ama gözümüze çok büyük görünüyor. 0.5 uçlu kurşun kalem gelmiş, ucu kırılıyor habire. Kent Kırtasiye'de ne ararsan var, kırtasiye de ayrı bir fetiştir, bin çeşit kalem, yüz çeşit silgi vs.. Velhasıl harika bir mekandı Kent Kırtasiye, yıllar geçti yanına da bir kırtasiye açıldı, hatta o sokakta 5-6 kırtasiye vardı. Sonraları ufaldı dükkan, o büyüsünü kaybetti, yolum düşmüyor bir zamandır oralara, var mıdır hala bilmiyorum. Şimdi niye yazdım ki bunu? İşte o günlerde ben hep Kent Kırtasiye'nin sahibi olmak isterdim, deli iş yapardı dükkan, raflardaki malları dizmek bile bir zevkti, olmadı tabii. Şimdi elimizin altında klavye, kalem lazım olsa; ara ki bulasın. Bugünlerde kafayı şarküteriye taktım. Yok bizim memlekette fotodaki gibi adamakıllı bir şarküteri. Oralardan valize doldurup da gelemiyor insan. Desem birine, "hocam fizibilitesini yaptın mı?" diyecek. Yapmadım kardeşim yap(a)madım...

Türk futbolcusunun fetiş objeleri #1:
Louis Vuitton

İçinde Necmettin Erbakan geçen bir post da yazmak varmış. Versace, Erbakan'ın markasıydı, o zevksiz kravatlar, Arapların gözünü doyuran renk cümbüşü. Muhafazakarların da favori markası olmuştu Versace. Sonraları meclise türbanlı giren Merve Kavakçı ve Fadime Şahin ile basılan şeyhin eşi , Burbery's'i meşhur ettiler. Onlar da sınıf atladı nitekim, artık Versace'nin yüzüne bakan yok, Gianni de yok, kapısının önünde mıhladılar. Donetalla'nın tasarımları da hitap etmiyor artık o kravatları takanlara. Sözü buradan futbola atayım, futbol dışında yazınca bozulan arkadaşlar var. Türk futbolcusunun marka fetişzmi. İlk akla gelen marka elbette ki Louis Vuitton. Alameti farikasını çantalarının üzerine desen yapan marka; 50 metreden bile "ben buradayım, merhaba ben Louis Vuitton" diyen bir markadır. Anadolu kulüplerinden İstanbul'a transfer olan futbolcular için bir sınıf atlama objesidir. Tümer Metin mesela Samsunspor'da kullanır mıydı?Futbolcuların deplasman yolculuklarında, havaalanında röportaj verdiklerinde koltukaltına sıkıştırdıkları, omuzlarında taşıdıkları ve bedava reklamını yapan bir marka Louis Vuitton. İstanbul'un 3 büyüklerinde oynayıp bu marka çantası olmayan futbolcu var mıdır acaba? Neden bu markayı tercih ederlerin cevabı basit aslında, aykırı olan yoktur birkaç adam hariç Türk futbolunda. Güzel de değildir bu çantalar, erkek modeli diye satılanlar bile feminendir. Sıradan ufak bir modeli bile 500 euro'dur ki bu mesele değildir zaten. Bir de fak bir detay, 2. fotodaki modelin adı Pochette Bosphore. Marka Türkiye'de o kadar çok satıyor ki bir jest yapmış bu ismi vererek. Türk futbolunda bir başka fetiş objesi Jacob&Co saatleri de yazmak lazım bir zaman sonra...

Vefanın İspanyolcası fidelidad

Foto Heinze ve Robben'in imza töreninden. Real Madrid'in onursal başkanı Alfredo di Stefano yine orada. Figo, Real Madrid'e geldiğinde de imza töreninde o vardı, Barcelonalılar 2 kere çıldırmıştı o kareyi görünce. Vefa böyle birşey işte. Bizim memlekette ne doğru dürüst jübile yapılır ne de "sen artık onursal başkanımızsın" denilenin hatırı sorulur. Süleyman Seba neredir şimdi? Neden imza törenlerinde Seba da olmaz. Di Stefano işte bu vefayla hayatta kalıyor, adamın ömrüne ömür katıyorlar. Geçen gün Sabah gazetesinde gördüğüm ve beni güldüren bir haberle bitireyim: "Fenerbahçe yönetimi, Roberto Carlos'a sen bizim onursal kaptanımızsın" dedi. Daha durun dün bir bugün iki. Bunu Lefter'e, Can Bartu'yu demişler miydi acaba?

Milan soyunma odası

Eski tüfek Cesar Luis Menotti

1978 Dünya Kupası öncesinde Arjatin'de cuntaya posta koyan adamdır Cesar Luis Menotti. O dünya kupasının cuntanın iteklediği Maradona'yı kadroya almayarak kazanmıştı. Jorge Valdano adamdır. Solcudur Menotti; "sol kökenli kulüpler daha teknik, sağcılar ise fiziğe dayalı oynar" derdi bir zamanlar. 14 takım çalıştırmış kariyerinde, Boca Juniors'u da River Plate'i de Barcelona'yı da. Avrupa'da en son 1997 yılında görüldü Sampdoria'nın başında. Bir zamandır da Meksika'da çalışıyor. 68 yaşında. Bu sezon da boşta kalmadı yine Meksika'da (Tecos dell'Universita- Guadalajara) devam. Sene 78, memlekette çokçası Brezilya'yı tutardı, Arjantin'de Kempes atardı biz havalara uçardık. Babamız da hayallerimiz de vardı o zaman...

Salon erkeği savunma sanatı

Bizim memlekette beyzbol oynanmaz, varsa da duymadım, görmedim. Lakin sopası ithal edilir, arz-talep dengesi elbette. Getiren de deli değil elbette, müşteri hazır, arabada koltuğun altına illa ki bir tane koymadan rahat edemeyen arıza tipler var şehirde. Taksici milleti daha otantik takılıyor, semtin marangozuna kestirir. Tasarım dünyası "sen uçmuşsun abi ya"cıların dünyası. İngilizin teki bu sehpayı yapmış işte, sehpa dediğin nedir ki işte ya kare ya daire ya tek ayak ya dört ayak, zigon olur en afillisi. İngiliz görüldüğü üzere evde her an çıkacak bir meydan muharebesine karşın önlem olarak tasarlamış. Sanırsın salonun kapısından Russell Crowe ve 2 adamı girecek. Hayır o sopa olan sehpa ayağını anladım da; o kalkan nedir kardeşim, neyi savuşturacaksın onunla!.. Gladyatörün yandan yemişi seni.

23 Ağustos 2007

İtalyan futbolcular neden yurtdışında oynamaz

Bizim kulüpler neden İtalyan futbolcu transfer etmez satırlarının devamını getirmek lazım. Bir de madalyonun öteki tarafına bakalım. İtalyanlar neden Türkiye'ye gelmez, burayla kısıtlamadan neden yurtdışında oynamaktan kaçınırlar, ya da kaçınıyorlardı. Aklıma gelen ilk transfer hikayesi Del Piero'dur. Man United yıllarca peşinden koştu, 6-7 yıl önce Barça yüklü teklifle geldiğinde söylediği hala aklımdadır: "Gelirsem beni ülkemde unuturlar bu da milli takımın kapılarının kapanması demektir". Madde madde gitmekte yarar var:
1- 90'ların sonuna kadar dünyanın en büyük yıldızlarını liglerinde toplayan İtalyanları Avrupa Birliği batırdı. Ekonomileri göçtü ve yayın ihalesinde kapışan 2 platform 7 yıl önce iflas etti. Gelirler yarı yarıya düştü. O dönem transfere yüklenen Lazio, Parma ve Fiorentina iflas bayrağını çekti. Artık bütün yıldızlar İspanya ve İngiltere'ye gidiyordu. İtalyan futbolcu bir zamanlar Maradona, Platini burada ben neden İspanya'ya gideyim diyordu doğal olarak.
2- Milli Takım önemli mesele; Zola Chelsea'de en iyi zamanında unutuldu. İtalyanlar zaten 3-5 adam dışarda olunca milli takımı medyanın da etkisiyle Serie A içinden kurdular. Giden unutuldu. Del Piero başta olmak üzere birçok yıldız bu kapı kapanmasın diye ülkede kaldı.
3- İtalyanlar kendi liglerini, Serie B'yi deli gibi takip eder ancak bir o kadar da megolamandırlar bu konuda. La Liga sizden iyi deyin anında papaz olursunuz. Diğer ligler açık kanalda yayınlanmaz. Bu da milyonların dışardaki İtalyanları takip edemediği anlamına gelir
4- İstisnaları olmakla beraber İtalyan futbolcular erken yaşta evleniyor ve 30'una gelmeden 2-3 çocuk sahibi oluyor. Materazzi örneği gibi. 3 çocuğu Dünya Kupası'ndaydı. Ufak yaşta çocuklar ve kalabalık aile, okul problemi onları dışardan uzak tutuyor.
5- Birçok İtalyan futbolcunun eşi televizyonda, moda sektöründeki deli güzel kadınlar. Milano'dan ayrılmak onların işine gelmiyor mesela.
6- İngiltere ve İspanya haricinde alabilecekleri en iyi yıllık ücreti alıyorlar.
7- "Bandiera", bayrak adam olan futbolcular elbette ki 2 değil 10 kere düşünmek zorunda kalıyor.
Peki Toni, Bianchi, Corradi, Lucarelli, Abbiati, De sanctis, Rossi, Grosso, Capone, Cannavaro, Donati,Zambrotta neden yurtdışında oynuyor? Cassano, Fiore, Gattuso, Vialli, Zola neden oynadı?
1- Serie A artık Avrupa'nın en büyük ligi değil. Televizyon gelirlerinde 4 numaraya gerilediler.
2- Stadlar eski ve tribünler dolmuyor. Hasılat düşüyor. 19 bin ortalamayla karınlar doymuyor. Bu da yıllık ücretleri İspanya ve İngiltere'nin altına çekti.
3- Cassano'ya Serie A'da en fazla verilen 1.5 iken, Real Madrid 4.5 verebiliyor. Gol kralı Toni, Fiorentina'da aldığının 2 katına B. Munih'e gidiyor. Lucarelli, Ukrayna'da Luce'nin takımında maden buluyor.
4- Moggi skandalı sonrasında Cannavaro ve Zambrotta gibi mecburiyetten gidenler var.
Milan'lı Oddo'nun konu hakkındaki demeciyle bitireyim; Oddo kısaca "bizimkiler zevkten değil mecburiyetten gidiyorlar. Sebebi de ekonomik" diyor:
Se tanti calciatori italiani vanno all'estero penso che non sia per volontà quanto per esigenza. A causa delle leggi in materia fiscale che ci sono in Italia, dove i costi sono più alti per le società rispetto agli altri paesi d'Europa, è difficile competere con i grandi club europei"

Isabeli Fontana

Akşama yemeğe bekleme beni

9 Temmuz 2006 Pazar akşamı. Foto ya Berlin'de ya da Düsseldorf'da çekilmiş . İtalyan milli takımı Duisburg yakınlarında Landhaus Milser otelde kamp yapmıştı 40 gün. Yolumuz düştü bir zaman sonra, İtalyan patronu hasta Inter'li, oturduk mu 3 saatten aşağı konuşmuyoruz, artık ne Ronaldo'nun verilmeyen penaltısı kaldı, ne Baggio'nun Galatasaray'a gelmekten vazgeçmesi; ne de Oddo'nun takımın berberi olduğu. Materrazi'nin Zidane'a söylediklerini çok önceden de biliyordum ama Bay T'den teyid etmiştim o sohbetlerden birinde. Ona göre Cannavaro topçu değildir mesela, -haklısın demedim elbette- "Juventus dışında bir takımda oynasa Serie A'da 5-6 kırmızı görürdü" der. Neyse Lippi'ye döneyim; o gece otele dönüyor takım, arka bahçede bir gölet var, eğlence başlıyor. Lippi suda, iten kim? Elbette ki Gattuso...

Saraybosna'da 5 çayı

Yer Saraybosna. Bosna-Hersek-Hırvatistan maçı öncesi. Bildiğin derbi işte. Maçı Hırvatlar 5-3 aldı. Bu karede kazanan kim bilmiyorum. Geçen hafta Zagreb'deydim; Hajduk Split atkısı almaya gitmiştim, 30-36-8 ve 23 attılar sağolsunlar, atkılar bedavaya geldi.

Noot Seear

Çarşı buna da karşı

Foto, İngiltere-Hindistan kriket maçından. Yer Southampton. Neresi olduğu da çok önemli değil aslında. Dünyanın herhangi bir stadında benzeri fotolar çok çekilmiştir. Gördüğümde; "bizim stadlarda bu kare olsun" demedim, olsa ne olur? diye düşündüm. Düşünebiliyorum öyleyse varım diyeceğim kriket'in k'sinden anlamam. Medeniyet bu mudur sorgusu muhafazakarlık mıdır; ki hiç değilim, sevgili Gisele'im...

Real Madrid gaza bastı

Real Madrid bir gecede 48 milyon euro harcayınca sol şeritten uzadı gitti. Robben ve Heinze transferleri sonrasında bu yaz harcadakları toplam rakam 119 milyon euro'ya ulaştı ve toplamda zirveye çıktılar. Bu rakama diğer Avrupa ülkelerinde de yaklaşan yok. Listeleri Türkçeye devşirmeden yazıyorum. Sağolasın Marca.
2007-2008 Transferde Top 10
1.- Fernando Torres - Del Atlético de Madrid al Liverpool - 36'5 millones
2.- Robben - Del Chelsea al Real Madrid - 36 millones
3.- Anderson - Del Oporto al Manchester United - 32 millones
4.- Pepe - Del Oporto al Real Madrid - 30 millones
5.- Sneijder - Del Ajax al Real Madrid - 27 millones
6.- Nani - Del Sporting de Lisboa al Manchester United - 27 millones
7.- Hargreaves - Del Bayern de Münich al Manchester United - 26 millones
8 - Ribery - Del Olympique de Marsella al Bayern de Münich - 25 millones
9.- Darren Bent - Del Charlton Athletic al Tottenham - 24'5 millones
10.- Henry - Del Arsenal al Barcelona - 24 millones La Liga'da 2007-2008/ Transferde harcanan:
1. Real Madrid - 119 millones
2. Atlético de Madrid - 78 millones
3. Barcelona - 64 millones
4. Valencia - 32 millones
5. Villarreal - 26 millones

Türkiye'deki İtalyan futbolcu yasağı

Bu memlekette bir zamanlar Yugoslav futbolcu modası vardı. Sonra Afrikalılar ucuz, gariban dedik. Ense biraz kalınlaşınca Brezilya'ya 40 gün futbolcu bakmaya giden teknik adam, yöneticiler türedi. Hemen yanıbaşımızda kral ligler var, İtalyanların yüzüne bakmayız mesela. Guinti dışında gelen İtalyan var mı? Topun kralını oynadı adam. Sözü iki transfere getireceğim. Tacchinardi, İtalya 2. ligine Brescia'ya gitti, koy orta sahaya kapa gözünü. Bir diğeri Stefano Fiore. Lazio'da deli top oynardı bu adam. Corradi'nin peşine takılıp; iyi de para alıp Valencia'ya gitti, boş attı. Şimdi gelmiş Serie B'den Mantova'ya imza atmış. İkisi de 32 yaşında. Sonra biz İtalyanlara benzeriz falan de, al işte adam sana benziyor, yüzüne bakmıyorsun.

Jessica Miller

Fuji Dağı nedir ki?

Futbol, futbol, biraz kafa dağılsın. Bu gökdelenler her zaman ilgimi çeker. Benim gibi mühendislik biliminin kenarından geçmeyen biri - trofolo endüstri mühendisidir, ne iş yapar bilmem- oturur bu gökdelenlerin inşaa belgesellerini seyreder. Japonların herşeyin ufağını yaptığına dair Ferrari'li bir fıkra vardı, gelmedi aklıma, gelse anlatacaktım. Tanıştığımda istisnasız "denyö lan bu millet" dediğim Japonlar bu kez kafayı 800 katlı gökdelenle kırmış. Yok typo, evet 800. Projenin ismi X-Seed 4000. Pek de afilli isim yapmışlar. Gökdelenin boyu 4 km; hemen çevireyim hizmet olsun di mş? 4000 metre. Fuji Dağı'ndan 200 metre daha yüksek yani. Sanırım Japonlar da bu dağa takmışlar kafayı, geçicez lan seni diye. Tahmin edilen maliyeti 1 trilyon dolar. Ver Veli Göçer'e, çelikten çalar düşürür sana 300 milyon dolara. 1 milyon kişi yaşayabiliyormuş içinde. Demek ki buna 50 metre çapında kanalizyon borusu lazım! Bittiği gün göreceğim ben o pizzacı kuryelerini:
-Alo, X-Seed 4000, 765. florrrrr, tritahzund forhandırıd fortifayf'a 8 lahmacun, 3'ü acılı. Garnitürü bol olsun.
+ sori?

In nomine patris et filii et spiritus sancti #3

Juliano Belletti Chelsea'de

Endüstriyel futbolun cilveleri işte. Büyükler kendi aralarında transfer yapıp duruyor, ufaklar sadece seyrediyor. Sevilla'dan Dani Alves'i aldık derken ters köşeye yatıran Chelsea, Robben'i Real Madrid'e yolladığı saatlerde Barcelona'dan Juliano Belletti'yi kadrosuna kattı. Bonservisi 5.5 milyon euro. Barça da o rakama almıştı zaten. Belletti'nin Chelsea'nin ezeli rakibi Arsenal'e Şampiyonlar Ligi finalinde çakmışlığı var. Bizim gazeteler orada olsa şu manşet atılırdı: "Arsenal beni iyi tanır"

Raica Oliveira

Cicinho Roma'da

Real Madrid'in Heinze ve Robben'i alarak kudurduğu gecede bir de satış geldi. Kolay değil 5 saatte 48 milyon içeri girdiler. Cicinho'yu da Roma'ya postaladılar. Büyük ümitlerle gelmişti Real Madrid'e, Baliç gibi oldu kaderi. Bu takımda ağır bir sakatlık yaşadın mı (bkz:Woodgate) bir daha yüzüne bakmazlar. Roma 9 milyon euro ödeyecek. Cafu'nun halefi sıfatlı arkadaş 2.2 milyon alacak yıllık. Roma'da kaç Brezilyalı oldu saymak lazım. Fenerbahçe'yi çoktan geçtiler de...

Arjen Robben Real Madrid'de

Real Madrid bu gece kudurdu. Önce Manchester United'dan Gabriel Heinze'ye 12 milyon verdiler, şimdi de Chelsea'den Arjen Robben'e 36 milyon euro. 2 transferde de Marca gazetesi, As'ı atlattı, sabah da Capello röportajı çakmışlardı, As'ın başındakini yakında kovarlar artık. Robben, Chelsea'de 3 sezonunda sırasıyla 28, 28 ve 16 maç oynadı. Biraz kırılgan bir adamdır. Real Madrid'in ideal onbiri nasıl olacak da olacak...

Rebecca Romijn

22 Ağustos 2007

Yolgeçen Hanı Cannavaro

Tam ligler başlamış milli maçlarla araya parça koydular. Bizimkileri dikkate bile almıyorum, hazırlık maçlarında ne zaman kazandılar ki, Bükreş havası alıp geldiler, 2 yediler. BBC, Astra uydusundan şifresiz HD yayın yaptı lakin decoder yok. Alman kanalından usul usul, efendi maç anlatan bir spikerle seyrettim İngiltere-Almanya maçını. İlk yarıda Pander'in füzesiyle 2-1 olan maç baydı beni, sahada 22 adamdan ayağına top yakışan 3-4 kişi olunca çekilmez oluyor. Hazırlık maçında yemişim mücadelesini. Almanlar az skorlu da olsa 2-1 ile evlerinde hezimete uğradıkları İngilizlerden rövanşı aldılar. Gecenin ilginç maçı derbi gibi olan Bosna-Hırvatistan'dı. Hırvatlar deplasmanda 5-3 kazandı, Bosna'nın 3 golü de Muslimovic'den, iyi golcü bu adam. Akşamın bombası İtalya ve Danimarka. Eylül başında Fransa ile maçı var İtalya'nın, Macaristan deplasmanında fiyakaları bozuldu, 3-1 mağlup oldular. Cannavaro'nun oynadığı defanslar 2 maçta 8 gol yedi, bu da güzel. Danimarka ise sahasında İrlanda'dan 4 yedi. Sahaya giren oldu mu haberim yok. İspanyollar, Yunanistan'ı deplasmanda patates tarlası gibi sahada uzatmada gelen golle 3-2 devirdiler. Arjantin Norveç deplasmanında 2-1 mağlup.

Papaz Pele ve Cosmos

Amerika'da futbol misyonerliğinin papazıydı Pele 70'lerde. 25 yıl sonra aynı görevi Japonya'da Zico üstlendi. Ne garip değil mi; ikisinde de teknik direktörlük yeteneği yok. Biri boynunda altın zinciri dolanıyor, öbürü de bizim memlekette Rizico diye takılıyor 2 yıldır. Yasin Özdenak da oynamıştı Cosmos'da diye mi söze başlamak lazım. Amerikalılara bazen 0-0 bitebilen bir oyunu sevdirebilme çalışmalarının bir parçasıydı işte New York Cosmos. 2006 yapımı bir belgeseli var, elbette Ahmet Ertügen de var: Once in a Lifetime: The Extraordinary Story of the New York Cosmos. Amazon satıyor elbet. Meraklısına. "Yok hayır hanut almıyorum".

Gabriel Heinze Real Madrid'de

En son besle Heinze'yi oysun gözüne de kalmıştık. Gabriel Heinze, Liverpool'a gitmek için Alex Ferguson'un kafasını ütülüyordu. Real Madrid de Sevilla'dan sahasında 5 yemiş, 6 atacak ya gitmiş forvet arıyordu. Eğrisi doğrusunu buldu işte. Real Madrid 12 milyon euro'yu Manchester United'ın hesabına geçti. Heinze de uçağa bindi Madrid'e gidiyor. Hava topunda rakip forvetin belkemiğinden su getiren iki defans oyuncusu bir arada. Cannavaro ve Heinze. Güzel fotoğraf olurlar bu sezon ikisi birden bir santrfora çullanırlarsa; mesela Kanoute.

Hagi için hep aynı nakarat

Bursaspor'da arıza olmuştu Hagi. Galatasaray'daki teknik adamlığında da kavgaları bitmedi. Futbolculuğunun neyini anlatayım, seyreden seyretti işte. Teknik adamlığında "büyük topçular büyük teknik adam olmaz"ın altına odun verdi durdu. Menajeri, kankası, hamisi, herşeyi Gigi Becali sahibi olduğu S.Bükreş'in başına getirdi onu. Efsane olduğu kulüp sonuçta. S. Bükreş'te bişeyler yapsa belki yine Avrupa kapısı açılacak. Lakin orada da işler karışık. Takımda ona kafayı takan futbolcular varmış, Becali de ters yapıyor kendisine. Bugün bir habere rastgeldim: Yine Türkiye'de çalışmak isterim. Bir önerme atayım, kısa zamanda Becali, Hagi'nin görevine son verir, Hagi de Türkiye'de bir Anadolu kulübü çalıştırır. Hangisi mi? 5 haftada bir hoca kovuyorlar ne bileyim hangisi.

Cenova'ya Milan'lı giremez

Serie A'da Genoa'nın ilk haftaki rakibi sanki ilahi adalet. 12 yıl önce küme düştükleri sezonda Marassi Stadı'nın önünde Milan'lıların öldürdüğü Vincenzo Spagnolo'yu hala unutmadılar. 1995'den beri Serie A'ya geri dönmek için çırpınıyorlardı ve en sonunda başardılar. Fikstür işte! İlk hafta Milan geliyor Cenova'ya. Güvenlik sebebiyle taraftarını evde bırakıyor ama. Milan gelecek hafta Sevilla ile Süper Kupa finali oynayacak, Genoa deplasmanı ilginç olacak.

Yerden ayağa oyna

Bizim futbolumuzda iz bırakmış kaç teknik adam sözü vardır? Denizli'nin%51'i mesela. Hafızam beni yanıltıyor olabilir ama bir elin parmaklarını geçmez sanırım. Derinlik yoktur demeçlerde. İngiliz futbolunda üzerine kitaplar yazılır bu sözlerin. Filozog gibi adamdır mesela Brian Clough. Defansta ayağı topa yapan stoperlere takmış bazıları kafayı, illa ki 70 metre gökyüzüne vurduracaksınız adama; ver kardeşim 10 metre ötedeki ön liberoya dağıtsın topu. Bu mudur yani? Üstad Clough'dan bir alıntı düşeyim: If God had intended for us to play football in the clouds he wouldn't have put grass on the ground." (Eğer Tanrı futbolun havadan oynanmasını isteseydi, gökyüzünü çim kaplardı). Amen...

İki Eddie Griffin vardı

İki Eddie Griffin var bu dünyada. Fazlası da vardır da benim bildiklerimden devam edeyim. Biri komedyen olan diğeri ise basketbolcu. Komedyen olan Eddie, bir vakit evvel Ferrari gibi yaptığı her kaza haber olan bir canavarı parçalayıp dünyanın tüm gazetelerine haber olmuştu. Diğer Eddie ise NBA'de oynardı. Oynadığı takımları falan bilmeme imkan yok. Mevzu şudur, basketçi Eddie 25 yaşındaydı, alemlere akmış, akış o akış. Arabasıyla trenin altında kalmış. Yok yani artık buralarda. İki Eddie Griffin var(dı), biri ölü. Komedyen olan güldürüyor yani hala...

Hangisi Cemal Aydın?

Romanya'de neler oluyor bizim Giga'dan ne haber diye girdiğim sitede karşıma Cemal Aydın çıktı! Ne işi var Ankaragücü başkanının, Romanya'da kulüp falan mı alıyor derken; -yok tabii romence- adam Romen futbol federasyonu başkanı Dumitru Dragomir çıktı.