12 Ekim 2008

Baba Oğul ve Futbol

Erkek evlat sahibi olmanın en keyifli taraflarından biri konuşmaya başladığından itibaren tezahürat öğretmek, maça götürmek. 3 yaş civarında bütün bir maçı takip edecek kadar konsantrasyonları yok, çabuk sıkılıyor, top takibini yapamıyorlar. Salonda futbol oynarken topu ikide bir eline alıp babayı çıldırtıyorlar. Evde maçları, çizgi filme tercih etmeleri için en az 5 yaşına kadar beklemek lazım. Beş yaş civarında erken yatmamak için İspanya ve İtalya liginden maç seyretmeye bile razı oluyorlar. 10 dakika sonra su kaynatıyorlar tabii. Tuttuğu takımın onbirini sayabiliyor, Avrupa'dan birkaç futbolcuyu ekranda, gazetede görünce tanıyabiliyorlar. Kaka'nın kaka olmadığını zor kabul ediyorlar! Baba maç seyrederken, çizgi film kanalını açmak isteyip izin alamayınca küsüp odalarına gidiyorlar. Deneyimlerim buraya kadar...

31 yorum:

Zoma dedi ki...

8 yaşına gelince Thierry Henry hayranı oluyorlar, ismini "henri" değil de "onri" olarak okuyorlar, Barcelona maçlarını çizgi film kadar dikkatli izliyorlar. Bilgisayarda sürekli PES ve FIFA oynadıkları için çoğu oyuncuyu biliyorlar. Cristiano Ronaldo'nun hayranı oluyorlar, Messi'den daha iyi olduğunu dakikalarca iddia edebiliyorlar. Artık kafalarında "Barcelona'lı Ronaldinho" olarak yerleşen adamı Milan'da görünce "Ronaldinho orda ama Barcelona maçı değil ki bu?" diye şaşkınca sorabiliyorlar.

gameover dedi ki...

Babası fenerli olan 2 yaşındaki yeğenimi Galatasaraylı yapmak üzereyim:)
Unutulmaz maçları izletmiştim. Spikerin hagi hagi diye bağırmasını unutmamış, geçen evde futbol oynarken ben hagi'yim diye bağırdı, ne yapacağımı şaşırdım.
Baba olmak için erken ama böyle bir sevinci bir daha ancak baba olunca yaşayabilceksem, planları öne alma vakti geldi gibi :)

ugur parildak dedi ki...

dün altay boluspor macindaydim. istanbulu bilmem ama izmirde garip bir nesil geliyor.. şu fikret hakanli hülya kocyigitli, amigo gülşahli bir film vardi. alenen ona benzer bir yapilanma olmus burada. çitlerin orada 15-20 tane ortalama 5 yasinda velet "büyük altay","avradini senin merter","nankorsun yasin" diye dolaniyorlardi.. aklim ermedi benim. heralde alt yapida falanlar diycem 3-4 tane kiz da vardi..

raket_1905 dedi ki...

inşallah raul da 20 yıl sonra babasıyla hıkayesını anlatırken 'bı gun babam benı elımden tutup florya ya goturdu' dıye baslar ve bız de onu cok severız.

ribery11 dedi ki...

Şu anda ben Aceto'yu okumak isterken 3 yaşındaki oğlumun araba aç demesi gibi...Bu kadar mı denk gelir.

dr feelgood dedi ki...

cork city maçında tutturmuştum videodan hayalet avcılarını (gorilli olan) izliycem diye. babam kızmıştı. sonra çok ağlamıştım açmıştık. babam da kahveye gitmişti. sonra annem "olm yaptığını gördün mü baban evi terketti" demişti ağlamıştım. hain anne.

neverLander ® dedi ki...

çok güldüm abi =)) sana kolay gelsin, ne diyelim =)

ix dedi ki...

Küçük çocukken babamızla ilişkimizden bahsedebiliyor muyuz? Bahsedeyim yine de:

En geriye dönerken babamın teknik direktörlük zamanlarını hatırlıyorum. Aceto'nun bahsettiği ilgisizlik hat safhada tabi. Maç oynanıyor sahada ancak ben klübeye sesleniyorum 'Baba, Baba!' diye. İlgilenmeyince ağlıyorum falan.

Daha sonra ise ilkokula başlamadan bir önceki yıl, babam hemen her maça gidiyor futbolcu izlemeye. Sürekli Tevfik Sırrı Gür stadındayız. Bu dönemlerde kandırılmam için de statın hemen yanında olan Vakıf Teras Yüzme Havuzu'na götürülüyorum.

Sonrası ise babamın halısaha çalıştırdığı yıllar. Kendisi sürekli gençlerle maç yaparken beni de kenarda Beşiktaş formamla oturturdu. Bazen geç saatte maç oldu mu evde bırakırdı, ağlardım. Bu dönemlerde Beşiktaş-Valencia maçını hatırlarım. Beşiktaş'ın deplasmanda işinin neden zor olduğunu, deplasmanda atılan golün avantajını o zamanlarda öğrendim.

Futbola olan ilgi ve merak da hat safhaya ulaşınca deri değiştirdim ve Galatasaraylı oldum. Şimdi beraberce sövüp sayarak izliyoruz maçları...

Kartal Bafiler dedi ki...

Bizimki 3 yaşına girdi girecek,geçen gün seni maça götüreceğim dedim,
Ben maça gitmem,çünkü korkarım dedi....

ne yapacağız :(

Adsız dedi ki...

futbolla ilgili maçlarla ilgilenirken küçüklükten aklımda tek kalan, babamın verdiği tepki:

"karnını mı doyuruyor!"

babasıyla maç seyredenlere, futbol muhabbeti yapabilenlere hep imrenmişimdir..

evrendeki en mutevazı insan dedi ki...

Amcası Galatasaraylı olan 3 yaşındaki kuzenimi Beşiktaşlı yapmaya çalışıyorum, adam tabi idolü olarak benden etkileniyor. Benzinciye gidiyorlar benzin karşılığı kulüp çantası kazanacaklar, babası Galatasaray mı Beşiktaş mı diye soruyor, adam ikisinden de istiyor:)
Şu an 8 yaşında ve Beşiktaşlı.

Ortega dedi ki...

Erkek çocuk olmak: Futbolu sevmektir. Futbola tutkuyla bağlanmaktır bu topraklarda.

Çevrenizde futbola delice bağlı olanlar adamları şöyle bir inceleyin, futbola nasıl aşık olduklarını, onların hikayelerini dinleyin. Eminim ki, çoğunluğu babalarının ellerinden tutup onları stadyuma götürdüğü ilk maçtan bahsedeceklerdir.

Çocukluğuma dair hatırladığım birçok futbol soslu hatırada hep babam vardır, ve umarım Allah ömür verdikçe futbol dolu anılarımda, anlarımda benimle birlikte olur.

Bunun bir sonraki aşaması sanırım, yazıda da bahsedilen erkek çocuk babası olmak, ve ona futbol sevgisini aşılamak. Nasipse o da olur herhalde. Ne diyelim (:

Bellamy. dedi ki...

Babam beni çikolatayla kandırıp Galatasaraylı yapmaya çalışan adamlarla az kavga etmemişti. :) Şimdi oturup Beşiktaş'a birlikte sövüyoruz, iyi mi oldu, evet.

pclion dedi ki...

Ben de baba olmadığımdan çocukluk kısmından bir şeyler anlatayım ufaktan.

5-6 yaşlarındayken TRT'de açık kanaldan maçlar yayınlandığı zaman resim defterini, keçeli ve kurşun kalemlerimi elime alır maçın özetini çıkarırdım. Babam eve geldiğinde de ona okurdum. O dönem favori oyuncum Galatasaray'da Kubilay Türkyılmaz ve Avrupada ise Peter Schmeichel'dı. 8-9 yaşlarına ise tuttuğum bir ajandam vardı, adını duyduğum her takımı yazardım oraya. (Blogger'lık ruhumuzda varmış demekki) Beire Mar diye bir Portekiz takımı vardı, o gün bugündür unutmam o takımı :)

Seçkin dedi ki...

Teleon ve cine5'li yıllarda babam maçları izleyebilmem için beni kahveye götürüp kendisi de kahvenin başka bir ucuna giderdi. Gitmeden önce de rahat izle ben şu tarafa gidiyorum, evdeki gibi olmana gerek yok derdi.(evde maç izlerken küfür edemeyip odanın ortasında taklalar attığımdan rahatça küfür edip kızabileceğimi ima ederdi) Kendisinin futbolla uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen yapardı bunu. Benim de birgün çocuğum olduğunda aynısını yapmak isterim.

antti_sumiala dedi ki...

6 ocak 1992 abdi ipekçi salon futbolu turnuvası yapılmıştı..galatasaray, fenerbahce, sarıyer ve bir kaç yabancı takım katılmıştı .. o zamanlar 7 yaşındayım..

abim babam ve ben turnavanın 1.gününde salondaki yerimizi almıştık.. tuvalete girdiğim esnada babamın bir anlık dalgınlığı sayesinde kaybolmuştum.. sonra ağmaya başlayınca bir polis sayesinde soluğu soyunma odalarının yakınında bulunan güvenlik te aldım..

anons yapıldı, babam anonsu duyup güvenliğe doğru ilerlediği sırada gerson, rıdvan, tanju, arif vs koridorlarda ısınıyordu.. bana doğru top attılar ağlamamı susturabilmek için , pas falan yaptık gersonla karşılıklı.. rıdvan a çalım attım. sonra babam gelince yerimize döndük.. ben 6 yaşımdan beri "futsal" oynuyorum lan desem yeri var =)

babamla ilgili olarak hatırladığım ilk futbol olayı budur.. sayesinde dönemin gözde futbolcuları ile tanışma imkanı bulmuşum =) sonrasında forma almalar, başka maçlara götürmeler.. sağolsun çok emeği geçti ve kendisinin de çok sevdiği bu sporu bana sevdirdi..

bekleyemiyorum bir erkek çocuğum olsun ona forma giydirip maça götüreyim.. mükemmel bir duygu olmalı..

gorcanabi dedi ki...

Yazıyı okurken ayrı, yorumları okurken ayrı duygulandım.

Babamla aynı takımı tutmamıza rağmen, beraber maç izleyemedik hiç. O izledi, ben yancısı oldum. Ne maça gittik, ne de maçtan sonra konuştuk. Belki babasının götürmesi gerekiyor birinin maça gitmesi için, ben hâlâ girmedim stada konser harici.

Şimdi yaş oldu 30, beraber izlesek de aynı maçı pek bi tadı olmuyor. Onun elinde kumanda, benim elimde kumanda...

Godless Killing Machine dedi ki...

Aslında futbolla alakalı anılarımın hepsinde dayım var. Babam futbolla sadece futbolculara sövme bazında ilgi duyar.

1992 yılında bir Fenerbahçe - Galatasaray maçına gitmiştik dayımla beraber ilk olarak. Fenerbahçe maçı almıştı ve o gün Fenerbahçe'li olmuştum. Daha önce futbol nedir bilmeyen ben, bir anda Oğuz'la, Aykut'la yatıp kalkmaya başlamıştım. Varsa yoksa Fenerbahçe.

Her çocuk gibi defterlerimin arkasına bir dünya karması, bir de tuttuğum takımın ideal onbirini yazardım. Çıkartmalar alır yapıştırırdım şampiyonalarda. Kola kutularıyla, ezilmiş karton meyve suyu kutularıyla maç yapardık bulduğumuz her boşlukta. Bir tane plastik topu olanın mahallede kral ilan edildiği zamanlardı.

Fenerbahçe formasıyla boy fotoğrafı çektirmek için annemin başının etini yediğim zamanları hatırlıyorum. Üzerinde emlak bankası yazan keten formaları. Şimdi kredi kartından parasını ödeyip de satın aldığım formaların hiç birinin benim için o forma kadar önemi yok. Sevdiğim Fenerbahçe çocukluğumla beraber öldü çünkü.

Çocuklar için futbol ve takım tutmak çok önemli şeylerdir. Ne mutlu bunu anlayan ebeveynlere.

playmaker dedi ki...

Adam 7 yaşında.. deli FB'li.. :)
"Beni maça götür" diye kavga edecek kadar da futbolu seviyor.

Gelgelelim, milli maç, şampiyonlar ligi, üulusal lig maçlarını bir türlü ayırt ettiremedim... :)

Neyse bu sene ilkokula başladı da, herhalde yavaş yavaş ülke, millet vs. öğrenecek... :)

canım benim yaw...

kadimkishi dedi ki...

Fenerbahçeli bir babanın, Galatasaraylı oğlu olarak; futbolun büyüklerine çok uzakta bir anadolu kentinde; 1.lige hasret Es-es çekişmelerinde tribüncü olduk babamla... Afyonsporun estiği ama yağamadığı zamanlarda... Ne derbi gördük ne de 3 büyüklerden birini...

İlkokulun gıcık arkadaşları arasında 14 sene şampiyonluğa hasret takımımın son hasretlik senelerinde Derwalli, Feldkamplı yıllarda her zaman benle uğraşan ama hiç Galatasaraylılığıma kızmayan babamla geçen çocukluğum...

Güzelmiş be abi eski zamanlar...

Bir de ben simoviç olurdum babam şut çekerdi; şehre yakın, bugüne çook uzak pikniklerde. :)

Dobrowski dedi ki...

fotograf mükemmel ya.. hayalim budur işte..

beni babam ilk kocaelispor maçına götürdüğünde kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum ama maçta olan olayları görünce nasıl ilgimi çektiğini hatırlıyorum. çok eğlenceliydi.
es es maçıydı deplasmana bin kadar taraftarı gelmiş o zaman esesin. deli gibi küfür ediyorlar. polis girdi onların tribüne polislerle olaylar oldu polis geri çekildi beceremedi joplamayı. ardından maç devam ederken bi itfaiye çıktı. sahanın kenarından hepsini bi güzel ıslattı :)) hiç unutamam. kış günü tazikli suyu yedikten sonra sesleri çıkmamıştı :)

Marat dedi ki...

Bence futbol blog programında değinilmesi gereken konularsan biri de bu.

Küçük yaşlardan futbol sevgisi aşılanan insanlarda bir futbol kültürü oluşuyor ve bu da beraberinde bir tribün kültürü getiriyor.

İngiltere de bulunduğum dönemde maçlarını izlemeye gittiğim Stockport County takımının sloganı şuydu: 'The Scarf my father wore'.

Aytaç Togay dedi ki...

4.5 yasımdaki kızım benim gibi fenerbahceli iken, fanatik galatasaraylı annesinin baskısı ile galatasaraylıyım demeye basladı. ta ki son bayram gezimizde istanbuldaki 3 stadın yanından gecip, besiktas inonu stadını gorup "aa baba bu stad iclerinden en guzeli, ben besiktaslıyım o zaman" diyene kadar :))) simdiki kim sorarsa besiktasliyim diyor. onu kucaklayıp ankaradaki bir fenerbahce macına goturmek farz oldu. :))

erdemkursat dedi ki...

"ahmet altan" dan bir alıntı yapayımda böyle baba anılarını anlatırken, keşke burda olsaydı da "topun peşinden koşma" deseydi, diyenlerde var bilin,

" bir erkeğin ölümü babasının ölümüyle başlar"

russenb dedi ki...

bi de çocuk 5,5 aylıkken şampiyonlar ligi kadrolarını okuyarak uyutunca, ileride yabancı futbolcuların telaffuzlarında zorlanmıyor olabilir mi, onu büyüyünce görecez...

peralta dedi ki...

dinamo kiev maçında önümde bir baba oğul vardı. çocuk 4-5 yaşlarında, sarışın sevimli bir velet. maç esnasında kah çişi geldi, kah acıktı, kah ayağı kaydı koltuktan yere kapaklandı, ağladı.

bütün bu olumsuzlukların yanında sol yumruğu havada bir tezahurata katılışı vardı ki, sırf o sahne için bile bütün sıkıntılara değer.

velhasılkelam güzel duygu herhalde, Allah bütün futbolseverlere nasip etsin.

PENNEARABIATA dedi ki...

Ali Sami Yen'de 1983-84 sezonunda Galatasaray - Fenerbahçe maçı için babamla bilet kuyruğunda beklerken koca koca adamların arasında boğulma tehlikesi geçirdiğimi çok iyi hatırlıyorum. 6 yaşındaydım, ağlamaya başlamıştım, babam sonra beni omzuna almıştı, adamlar da babama "hadi senin oğlun var" deyip önden bilet almalarına izin vermişti. Babam uzun yıllar sonra itiraf etmişti: " Oğlum o günden sonra her maça girerken bu taktiği kullandım". Şimdi soruyorum sizlere kendimi kullanılmış hissetmeli miyim? :)

Temur dedi ki...

Jurassic Park sinemaya gelmişti. TV'de reklamları falan. Bizim peder Bey'de aklınca iyilik yapıp beni götürmek istemişti. Kader işte Film'den bir saat önce Galatasaray-Fenerbahçe maçı vardı Show'da (Golleri de yazayım hatırlayın Kemalettin, Tugay (pen) Hakan) Ben de gitmiycem diye tutturp pederi uyuz etmiştim. Ki ondan sonra bir beş yıl sinema yüzü göremedim:)

Dobrowski dedi ki...

abi yorumları okudukça aklıma geldi bende bunu yazdım

http://japonkale.blogspot.com/2008/10/can-dayanmaz.html


programda bahsedebilirsin abi bundan.

serdark dedi ki...

futbol hastaligi vucudunun tum organlarina sicramis, kurtulusu olmayan bir hasta olarak yaziyorum.

Her daim; ne zaman mac gorsek televizyon basinda cakili kalirdik. Son yillarda Tv yayinlarinda artisi ile ozellikle haftasonlari cok sendi sakrakdi. Kahvaltiyi yapar premier ligle gunaydin derdik. Devre/mac aralarinda CM/PES/IDDAA seytan ucgeninde kaybolurduk. Perimier lig biter ordan bundesliga o biter ordan serie a derken la liga, gece yatan kuponlarin hirsiyla son anda sinirle oynanmis iddaa lar elimizde Apertura senin MLS benim aptal olurduk.

Her daim babam "evet hanim gel itiraf edelim oglumuz bir gerizekali" edasiyla bana bakar, beni utandirir, bende kendimi sorgular ama seyirden geri kal(a)mazdim.

Babam genelde ataerkil gucunu kullanir kumandayi elimizden alirdi. Mac fln izletmez, 1-2 dklik ozetlerde bile yalvartir, genede kanal degistirirdi. Az turk sanat muzigi, en gereksiz politika programlarini, yada direk statik Teletext sayfalarini izlemedim, bir umut cani sIkIlIrda maci acar diye.
Yok!

Hatta uykuya kalirdida genede kumandayi vermez, gizlice kanal degistirsende "hhhhhh" diye bir ses cikararak "burdayim, saygisizlik yapma kirarim kafani" derdi..

Simdi evden ve Tr'den epey uzaktayim. Eskisi kadar herseyi takip edemiyorum. Gecen gun telefonda annem soyledi: Babam tv de surekli futbol izliyormus, ozetleri kacirmiyormus. Gecende ozledik yahu oglani niye gitti bu demis.

Ahh be baba; yaktin guzelim yillari. Ne olurdu beraber izleseydik maclari, gordun mu calimi/pasi diye onaylasaydik birbirimizi her saniye, biramizi tokustursak..hatta belki Besiktas macina bile giderdik Inonuye..
Oldu mu simdi be babacim..ahh be..

serdar

ps: mls tuyolari isteyen varsa, ben olayi cozdum burda.

bilog dedi ki...

Yaş 6, abim ve babam "sen Galatasaray'lısın." dediler. Futbolla hiç ilgim yoktu ama "Galatasaray" kelimesini o kadar çok beğenmiştim ki, oldum:)