1 Nisan 2008
Savulun Haçlılar Geliyor!
Avrupa Kupaları'nda ezeli rakibi desteklemek meselesinin ilk perdesi şu postaydı. Havaalanına gidip Chelsea'yi karşılamak abukluğundan bahsetmiyorum elbette. "Ülke puanı, Haçlılara karşı zafer, Türk takımı" gibi argümanlara gülüp geçmişimdir. Biraz daha geniş açıdan bakalım. Avrupa'da durum nedir? En sıcak örnek İspanya'dan. Real Madrid'li Higuain bugün manşetlerde: "Schalke 04 geçsin turu, Barça'nın elenmesini istiyorum" diyor. Barçalıların da Roma'yı destekleyen açıklamaları vardı bir tur önce. Real Betis-Fenerbahçe dostluğu da bir önceki turun hikayelerinden. Mancini'nin Milan'ın Tokyo'da oynadığı kupa maçı öncesinde "Milan'ın kazanmasını mı istiyorum? Abartmayalım beyler" deyişini de ekleyelim buna. Benim bildiğim ezeli rekabetin, derbilerin diğer tarafı Avrupa Kupaları'nda her zaman rakibi destekler dünyada. İstisnası varsa; yorumlarda bilgi sahibi olalım. "Kalbimiz seninle Roma" diyen Lazio'lu, "Arsenal'i çimlere göm" diyen Everton'lu var mıdır acaba(!) . Medyada "olur mu canım rakip desteklenir mi?" diyenlerin Avrupa seyahatlerinde Mc Donald's ve Burger King dışında yemek yemedikleri gibi bir tespitim de var alakalı ya da alakasız olarak...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
36 yorum:
aceto belki dikkat etmişsindir roma maçından sonra barca tribünlerinde gracias roma gibisinden birşeyler yazıyordu, ertesi cumartesi barça deplasmanda yamulmuyorsam getafeye yeniilince madrid tribünlerinde gracias getafe türevi birşeyler iliştirilmişti.
futbol budur.
tam da bir süredir savunduğum yerden yakalamışsınız. esas söylenecek söz son cümle bana kalırsa. tüm hayatını buna göre şekillendirip, yabancı olan her türlü şeye karşı bu ülke topraklarında üretilenleri savunan, kullanan kişileri ayrı tutmak gerekir (futbol takımları, hele de şu anki fenerbahçe kadrosu buna ne kadar uyar ayrı bir konu). işimize gelir, bize uygun düşer ayrı konu ama samimice buna inanan ve bunu yaşam felsefesi yapanlara değil lafımız.
ama, kıçına giydiğinden boğazına girene her şeyde yabancı malını öncelikli tutan ve üstüne yabancı sayısı, aurelio konusu ve hepsinden önemlisi avrupa kupası maçları gibi hususlarda haçlı edebiyatı yapanlara lafım var. ben galatasaraylıyım ve avrupada fenerbahçeyi desteklemek için bana tek bir geçer sebep gösteremez kimse, doğrusu da bana kalırsa budur. beşiktaş, trabzon vd. için ayrı düşünebilirim ancak kendimi bildim bileli fenerbahçe konusundaki düşüncelerim budur. bunun da fenerbahçe başarıyı yakaladı, hazmedemiyorlarla falan alakası yoktur kendi adıma, beni tanıyanlar bilir zaten.
tam tersinin de beni üzdüğünü söylemem, fenerbahçelisi de doğal olarak galatasarayın başarılı olmamasını isteyecektir.
ancak fenerbahçenin her rakibini kendimden geçercesine desteklemek, chelseanin attığı golleri galatasaray atmışçasına kutlamak, bunları yapmam, yapanı da çok fazla anlamam.
Futbol konusunda aşmış ülkelerde görüyoruz bu tür söylemleri... Futbolumuz belli bir seviyeye gelene kadar ülke takımlarını desteklemeliyiz kanımca...
bu tercih meselesidir isteyen chelsea yi destekler, isteyen liverpoolu, isteyen de leverkuseni ama şöyle de bir durum var:
bahsettiğiniz ülkelerin takımlarının ülkenin geri kalanının desteğine ihtiyacı yok. çünkü onların böyle bir derdi de yok yani everton taraftarı desteklese de desteklemese de liverpool oynadığı kupada en azından yarı finale veya çeyrek finale gelecek. mancini "milanın kazanmasını istiyorum, boca'ya sahayı dar etsinler" dese de demese de milanın bocayı yenme ihtimali fazlaydı ve nitekim sahadan silerek yendi.
ama işte bizim durumumuz böyle değil. farkında değiliz( ya da farkındayız) ama avrupa kupalarında 12 sene önceki yerimize dönmekten 2 sene önce middlesbrough( hani o bazılarının takım mı dediği) nun çeyrek ve yarı finallerde baseli ve steua yı elemesiyle kurtulduk.yeni yeni toparlanıyoruz ve biraz da platinin yeni kuralları sayesinde rahatladık. ha ülkenin geri kalanının desteği sonucu mu değiştirir? hayır değiştirmez belki ama takıma moral katar, güç verir, inancı artırır bu ülkede. ben bu yüzden renklerin sevdasının, ezeli rekabetin ülke içinde kalmasından yanayım. ülke dışında ise sevdalandığımız renkler kırmızı beyaz olmalı, onu temsil eden takım olmalı. dün galatasaray'ın, beşiktaşın bugünse fenerbahçenin olduğu gibi.ama tekrar söylüyorum yanlış anlaşılmasın chelsea yi destekleyenlere karşı kızgınlığım, vatan hainliğiyle suçlamışlığım yok.
aa tabi ama bir de şunu unuttuk. şampiyonun ezeli rakibine şampyon olarak konuk olduğu maçta su şişeleriyle tebrik edildiği(!), rakip oyuncuların aman bayrak dikmesinler sahanın ortasına diye nöbet tuttuğu bir ülkede yaşıyoruz.
interin kıtalararası kupayı kazanan miln takımını tünelden çıkışta alkışladığı ülkede değil.
Assasin's Creed oynuyoruz galiba :).
Tespit gayet yerinde, alaka hakikaten var mı bilemiyorum. Ama var böyle bir kitle. Hatta 3 senedir yurt dışında yaşayıp hala döner, kebap yiyen hangi şehre gitse Türk restoranı arayan İtalyan restoranındaki Aceto Balsamico sosunu görse işte Türkün gücü blogu nerelere taşımışız :)) diyecek adam var.
Konuya dönersek şahsi fikrim şudur. Fenerbahçe Kıbrıs Rum Kesimi karmasıyla oynasın, FC Pyunik'le oynasın, ben gider o takımları tutarım, tutmazsam zaten derbinin, çekişmenin tadı kalmaz. Ha Fenerbahçe kazandığı zaman gidip kutlamaz mıyım? Birinci sırada. Ama maç sırasında rekabet her zaman öndedir.
dediğin olay tabi ki doğru her zaman rakibin yenilmesini istersin ya da en azından yenmesi ya da yenilmesi seni ilgilendirmez çünkü kayıtsızsındır. Ancak eğer ki senin ligin anlattığın ligler gibi her sene 2'si kesin 4 takıma şampiyonlar ligi şansı vermiyorsa ve bunu sağlamanın tek yolu da rakibin olsun olmasın senin liginde ki takımların avrupada puan kazanması ise bence yine desteklemek şart olmasa bile, ellerinle 8 işareti yapmak tribünlere ya da kendin yenemediğin için başka yenebilecek takımların formasını giymek mantıksız geliyor. Bir nevi kendi bindiğin dalı kesmek gibi duruyor. Ha bu arada yabancı ülkelere gittim ve ne burgera girdim ne mc a konuyla bir alakası olmasa da.
Yaşa be Aceto.GO CHELSEA.FORZA CHELSEA.
Ya üstad, sen şimdi niye dellendin yine işgüzar basına :)
Bizim gibi taraftarlar bu meseleyi aşalı, halledeli, kapatalı çok oldu abicim. Dönme tekrar eski sayfalara. ELBETTE ve TABİATIYLA ve DOĞAL OLARAK ve MECBUREN ve MÜTEMADİYEN ve FİLHAKİKA; ezeli rakipler birbirini DES-TEK-LE-MEZ..
Bitti. İki kere iki dört. Bundan başka birşey iddia edenler, yani "hayır kardeşim, destekler" diyenler;
1-Futbolu eğlenti, dinlenti, sportif faaliyet olarak görenlerdir.
2-Tatlı su taraftarlarıdır.
3-Dünya futbolundan, dünya taraftarlık kültüründen hakkaten bihaber olanlardır.
4-Milliyetçiliğin saçma sapan bir dalından gelenlerdir. (Burada milliyetçiliğe saçma sapan demiyorum, bu tiplere saçma sapan diyorum. Aman diyeyim)
5-Takiyye yapanlardır. (Birde böyleleri var. Desteklemeyip de destekler görünen)
Bundan gayrısı laf-ı güzaftır abicim. Ezeli rakipler birbirini desteklemez, desteklememeli. Hatta senin verdiğin örneklerdeki gibi resmi ağızlarda bile böyle olmalı. Yani çıkıp bir GS yöneticisi "inşallah Chelsea eler" diyebilmeli ve bu da son derece doğal karşılanmalı. Olması gereken bu. Ama burası malesef Türkiye...
avrupa'dan verdiğin örnekler iyi güzel de örneğin verildiği ülkeler ülke puanı denen olayı takmayacak düzeydeki ülkeler. hadi milliyetçilik, anti-hristiyanlık söylemlerini bir kenara koyalım. ülke puanı denen şeye ihtiyacımız varsa eğer kendi takımlarımızın avrupa'da başarılı olmasını ezeli rekabet falan dinlemeden istememiz lazım.
yoksa mesela galatasaray, leverkusen'den her gol yediğinde kahrolan arkadaşa dönüp pis pis sırıtmak gibisi de yok.
Sanırım "Ben Chelsea'yi destekliyorum onun yenmesini istiyorum" demekle veya arkadaşlara "Chelsea sizi çok fena yenecek olm ahah" diye dalga geçmekle hiç zahmet etmeyip bizzat hava alanına gidip onlara destek olmak "Hadi yenin onları" demek veya "Bu akşam sizi çok fena yenicez" demek arasında en azından Fenerbahçe taraftarları tarafından algılanması açısından önemli farklar olduğunu düşünüyorum.
Tamam işin önemli bir kısmının şaka dan ibaret olduğu da ortada ama 1 ay önce kendini Sevilla ile içselleştirip "Bu akşam eleriz artık çıkamazsınız buradan" diyen adamın 1 ay sonra aynı şeyi Chelsea için yapması da biraz abartılı bence.
Peki bu durumu biraz da lokalleştirerek şöyle bir bakış açısı geliştirelim: Ülkemizde kendi memleketinin takımını tutan gerçek taraftarların sayısı ne kadardır? Futbolseverlerin sadece 3takımı paylaştığı başka bir ülke daha var mıdır? Bu gayet normal ancak bir G.S.'linin Chelsea'yi desteklemesi mi garip?
Ya beyler, gidin bi yüzünüzü yıkayın da kendinize gelin, Fenerbahçe'yi avrupa da destekleyen bi Galatasaraylı olabilir mi ??? Bu eziklik veya çekememezlik değil, taraftarlığın gereği budur... Taraftarım ben, futbola nasıl objektif ve mantıklı bakabilirim ben ???? Fanatizmin doğası gereği mantık aranmaz... O yüzden, bırakalım bu ülke puanı laflarını... Türkiye seneye şampiyonlar ligine hiç bi takım göndermeyecek bile olsa ben yarın akşam CHELSEA'yi desteklerim aga... Şevçenko attı 3-1 olduuuu... Mavi Beyaz beeee, renklerin güzelliğine bak....
Ben de aynı görüşteyim Aceto ile. Hayatım boyunca sevmediğim, her hafta puan kaybetsin istediğim, başarılı olunca üzüldüğüm bi takım Avrupada başarılı olunca neden sevinmem gerekiyor ki. Derbi demek bu demek. Rakip takımı desteklemiceksin arkadaş. Flying Dutchman'in dediği gibi, yendiler mi sevinirim. Kupa alsalar gelseler Kadıköye, içten içe bi gurur duyarım. Sevilla maçını İngilterede bir pub da seyrediyordum. Maçtan sonra SkySportsda "Turkish Delight" yazdığı zaman hoşuma gitmedi değil. Ama tabii ki maç sırasında her şey değişir.. Ya istesem de olmuyor gol yediklerinde seviniyorum ne yapayım :)
ben de blogta bununla ilgili nacizane bi anket yapmış, bugün ilgili bi şeyler karalamıştım. %70 "hayır desteklemiyorum", %30 "evet destekliyorum" sonucu cikmisti o ankette. bu konuda italya, ispanya'da... basının tavrı nedir diye sormuştum aceto'ya, o zaman iki kelam etmiştik ama buradan yeniden belirteyim.
televizyon'daki birçok yorumcunun da aslında ezeli rakiplerini avrupa'da desteklemediklerini ama bunu ekranda söylemeye cesaret edecek birinin olmadığını düşünüyorum. zira türkiye'de vatan haini ilan edilmek ağzınızdan çıkacak tek bir kelimeye bakıyor. daha önce burada agüero örneğini de okumuştuk bu konuda. kendi takımım dışında hiçbir takımı desteklemem. kimsenin "neden, olur mu ya öyle" deme hakkı yoktur. soruyorsa da "sevmiyorum, zorla mı?" cevabını yeterli görecek, oturcak yerine.
ben cumartesi günü kapalıdan bağırıp, küfrettiğim adamı neden destekleyeyim. lugano tünele girerken eliyle 8 işareti yapmışsa niye onun tarafını tutayım. manyak mıyım. yemişim ülke puanını.
güzel oyundur assassin's creed :)
bir şey ekliyorum; bugün sanırım lig tv'de londra'da chelsea taraftarıyla konuşuyorlardı. o sırada hafif kirli sakallı, inceden esmer, chelsea parkalı ve bereli bi abi yaklaştı.türkmüş kendisi. bi güzel konuşuyorlar karşılıklı. ropörtajı yapan hatun sordu "ama türksünüz, bi türk takımının kazanmasını istemiyor musnuz?" diye. abi "hayır ben chelsea taraftarıyım,, rakibin kim olduğu önemli değil" dedi. ne kadar alaklıysa konuyla.
fenerbahçe yenilince nolucak ? fenerlileri kızdırcaz eğlenicez. hatta fark olursa daha çok kızdırcaz. ama sonra gün gelicek onlar bizle dalga geçicek bizi kızdırcak. bence derbi olayının güzel yanı bu.
rüştü fenerdeyken kramponlarını temizliycem ayağına elini kestiğinde de dalga geçmiştik.
ha bir de, yurt dışına çıkıp kebap yiyenleri, efes bira içenleri anlamıyorum..
Dürüstlük ile alakalı bu mevzu, tabi insanın kendisine karsı dürüst olmasıyla.
Basının da etkisinin büyük oldugunu dusundugum yanlıs bir bakıs acısı, net olmama durumu. Ülke futbolunun her yönü çirkin iken, derbiyi derbi yapan etkenler gibi oynanan oyun ve tanınırlık da yetersizken bu sorunların içine dahil olmama, sorunları görmezden gelme çabası gibi.
Rakibini desteklemeyen kişi, fanatik, yazılı görsel basında futboldan anlamadığı gözüken kesimin ve futbolumuzun yanlıs, eksik yönlerinin bir parcası kabul edileceğini düşündüğünden belki de rakibini desteklemeyi bir düzelme farklılık çabası gibi yorumluyor. Tabi insanın kendini kandırması zor, bunun içinde Avrupa, Osmanlı, siyaset, ülke puanı gibi etkenler kendi kendine oluşuyor.
Bu tespit önce kendim için geçerli, ülke futbolunu beğenmiyorum,kızgınım, tuttuğum takıma eskisi gibi sıcak değilim, ezeli rakibi hakemi vs. asla haksız eleştirmem, sidik yarıstırmam ama turu geçmesini istemek zorunda gibi hissediyorum.
Zamanla aşılacak bir mevzu olduğu için rahatım, ülke gibi futbol da olgunlaştıkça düzelecektir.
Malesef rekabetin asıl unsurlarından biri olarak gösteriliyor bu durum ama bence tam tersi.Rekabette gerekli olan seviye, rakibin basarısını istemek değil. Şimdiki durumda bir ikiyüzlülük durumu olmuyor mu? Rekabet bunun neresinde?
hiç katılmıyorum. özellikle de böyledir diyen genellemeleri çok saçma buluyorum. king santilliana'nın saydığı grupların hiçbirisine girmiyorum. ne futbola basit bir eğlenti olarak bakıyorum, ne tatlı su taraftarıyım, ne dünya futbolundan bihaberim, ne milliyetçiyim, ne de takiyye yapıyorum. böylesine ithamları da sinir bozucu buluyorum. aceto'nun yazdığı gibi mc donald's'ta, burger king'te de yemem yurtdışında.
arsenal hiçbir zaman sempati duymadığım gs ile final oynuyor. bir taraf yıldızlar karması, heryıl oraya çıkabilecek ve pek de sevmediğim arsenal, diğeri arsenal'in 10'da bir bütçesine sahip, 100 yılda bir final oynayan, iyi de top oynayan gs.
rakip veya oyun farklı olsa rakibi tutabilirdim. gs, çok sevdiğim ajax'la oynasa yüzüne bakmam. veya bu yıl uefa'da oynadığı gibi oynasa fark yesin isterim. ama bunlar olmadıkça benden (kültürümden, özümden) birşeyler taşıyan milletten oyuncuların bulunduğu takımı desteklememi kimse garip bulamaz. sadece ülke puanı meselesi değil (ki o da önemli olabilir, niye olmasın, 4 takımımız şampiyonluk yarışında, 4. avrupaya gidemeyecek), batı basını bir kez de iyi şekilde bahsetsin ülkemden isterim, saygı görelim isterim, genel olarak türk futbolunun seviyesi yükselsin isterim, sevinecek insanlar sevdiğim ülkemin insanları olduğu için isterim (milliyetçilikle ülkeyi sevmek arasındaki çizgiyi belirtmeme gerek yok herhalde).
bunun tabi ki ingilizlerin, italyanların, ispanyolların karşı taraf için duyduğu hislerle ilgisi yok. o ülkelerin takımları zengin, her daim favori. bu yıl olmasa seneye alırlar o kupaları. bizim gariban hissiyatımızla alakaları yok, anlamazlaar da.
bilakis, popescu'nun penaltısında sevinmeyen fb'lileri, volkan'ın penaltı kurtarışlarında sevinmeyen gs'lileri çocuksu futbol coşkusunu unutmuş kişiler olarak görüyorum. illa genelleyeceksek karşı tarafa rekabetle, tatlı alayla değil, nefretle bakan, okulda veya işyerinde kendisi başarısızken başarılı arkadaşını çekemeyen kişiler olduklarını da düşünebilirim.
Ben de diyecektim Altair de Fenerli galiba :)
Futbol bir tutkudur ve bu tutkunun nasıl yaşanacağı kişinin tercihleri ile alakalıdır. Ben şahsen, kendi tuttuğum takım harici bir Türk takımı herhangi bir yabancı takımla oynarken hiç bir şey hissetmiyorum. Yenip yenmemeleri de zerre kadar umurumda olmuyor dolayısıyla. Oturup "futbol'u ve güzelliklerini" izliyorum 90 dakika. O kadar...
Şimdi yukarıda yazılanlara bakıyorum da... Kendi doğrusunu evrensel doğru olarak gören, hatta doymayıp bir de kendi görüşünün karşısında olanları son derece "bilimsel(!)" bir tavırla 5'e falan ayıran arkadaşlar var. Tezlerini de "İki kere iki dört. laf-ı güzaf"lar ile falan destekliyorlar. Böyle bir mevzuya böyle bir yaklaşım sergilemek de bambaşka bir mevzuymuş. Ben bu arkadaşlara futbol ile değil, sosyoloji ile uğraşmalarını salık veriyorum. Orada bol bol sınıflandırma yapıp zırvalarlar.
yazacaklarımı fatalijev yazmış. yalnız, sosyoloji severim. böyle zırvalamalara yer yoktur onda.
Buyrun Selahattin Beyazıt Beyefendi'yi dinleyelim.
http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=170549
Ulke takımının avrupa kupalarında kazanmasınıda isteyebilirsin ama kaybettiğindede arkadaşına takılabilirsin.Ne var bunda?
Ben hiçbir zaman Av.maçlarından once rakibi tutmam ama rakibim 8 yerse dalgamıda gecerim.Bu işin guzelliğide burda.
Avrupalılar ne dusunurmus ne yermiş ne içermiş umrumdada değil!
kıskançlık ile hasetlik arasındaki fark şudur:
kıskanç insan "karşı taraf şunun sahibi, bende de olsun; o adam şu başarıyı elde etmiş, keşke ben de başarılı olsam" der..
haset insan ise "karşı taraf şunun sahibi, onda olmasın sadece bende de olsun; o adam şu başarıyı elde etmiş, keşke o başarısız olsa sadece ben başarılı olsam" der..
ben, bir türk takımını desteklemeyenler için bu ayrıma dikkat çekmek istiyorum!!
En komik olanlar da; içten içe gavur takımlarını destekleyip, maç sonrası ezeli rakibinin kazandığını görünce, sevindirik olanlar,rol yapanlar :)
FB'nin Avrupa başarısı olarak GS'yi hiçbir zaman istemem, o zaman farkımız kalmaz, içimden de gelmiyor, maç günleri her radyo-TV programında FB'ye başarı diliyoruz söylemlerini de sahte buluyorum.
Avrupa'daki ortalama futbol seyircisi FB hakkında pek bir şey bilmiyordu, yabancılardan FB'yi duymadım laflarını işitmek hoşuma gidiyordu
Ne yazık ki bu durum değişti, bu kadar büyük taraftar kitlesi olan bir kulüp en sonunda kedi olalı bir fare yakalayacaktı
İyice gereyim ortamı :)
Kardeşim, bakalım zamanındaki Galatasaray ya da şimdi biz diğerlerinin bizi desteklemesini istiyor muyuz? Bu takım bizim takımımız, bakalım paylaşıyor muyuz? Diğer takımlarla kontratını toptan feshedip iltica edenleri düşünürüz ama şimdi bizle sevinenler (umarım hiç gerekmez ama) ileride bizimle üzülecekler mi? Yoksa, "ulan fener, rezil ettin türk'ün adını" mı olacak durumuna göre?
Bu saatten sonra Rezil ettin kimse diyemez gibime geliyor.
Merak ettiğim Devid'in o fuzesinden sonra Chelsea'yi karşılayan dostlar ne hissetmişlerdir acep.Hafif bir sızı belki :))
fenerbahçe'den nefret ediyorum ama futboldan nefret eden annemin penaltılar atılırken oturamamasını seviniyorum, fenerbahçe kupayı alırsa aynı galatasaray aldığında olduğu gibi annemin "oğlum beni dışarı çıkart" demesini sevicem.
Biz ne futbol olarak ne de kültür olarak, avrupalı filan değiliz. bir ingilize rakı içmenin adabını anlatamayız asla, o yine gider bira gibi dike dike içer, ya da bir fransıza kız kardeşinin düğününde neden duygulandığını.
Bu ve buna benzer bir sürü sebepten dolayı, asla desteklemesem de herhangi bir türk takımı yenince elin gavurunu seviniyorum ve biliyorum ki birçoğumuz içten içe bunu yapıyor. Tarihi ve sosyal geçmişimizin de bu hislerimizde büyük payı olduğunu düşünüyorum.
destekleyenlerden ve kategorize edilmekten haz etmeyenlerdenim.
fenerliyim ve bir şey hatırlatmayı gerekli görüyorum: galatasaray, uefa'yı alana kadar bizim ne yönetimlerimiz, ne de taraftarımızın büyük çoğunluğu avrupa'da başarıya bugün baktığı gözlerle-daha doğrusu kafayla- bakmazdı ve bu beni sinir ederdi. ama o kupa çok şey değiştirdi bence. fener'in de önüne avrupa'yı gerçekten ve cidden bir hedef olarak koymasını, buna uygun planlama yapmaya başlamasını sağladı. eminim beşiktaş'ı da etkilemiştir. bu memlekette bazı işlerin nasıl yürüdüğünü anlatması açısından da iyi bir örnektir bu durum zannımca.
galatasaray çıtayı yükseltti. şimdi fener daha da yükseltmek istiyor. ben işe toplamda baktığımda bunun biz futbolu seven insanlara ve bu ülkede oynanan futbola yarar sağlayacağını düşünüyorum. galatasaray'ın leverkusen'e elenmesine, beşiktaş'ın da guruptan çıkamamasına üzüldüm. ama ligi fener şampiyon, sivas ikinci bitirsin, sivas seneye şampiyonlar ligi oynasın istiyorum mesela. seneye kadrosu dağılmış bir sivas değil de şampiyonlar ligi'nden ötürü kadrosunu korumuş, hatta daha da güçlendirmiş bir sivas olsun, uefa'dan gelen para ile ekonomik açıdan biraz rahatlamış bir sivas olsun istiyorum. bunun bu devirde de yapılabileceğini diğer anadolu takımları da görsünler ve hedeflerini ona göre koysunlar istiyorum.
oraları bildiğimi söyleyemem ama bence italya'da, ispanya'da böyle bir ihtiyaç yok ispanyol ya da italyan futbolu adına. adamlar zaten ne kadar kupa varsa toplamışlar. şampiyonlar ligi başlarken bir barça'lı için en önemli rakiplerden biri real, inter'li için milan. adam zaten baştan rakip, niye desteklesin ki? zaten serde akdenizlilik var...
ingiltere'yi çok iyi bildiğimi iddia edemem ama biraz bilirim diyebilirim. united 99'da cl kupası ile şehre döndüğünde karşılayan insan sayısı 3 milyon idi. oysa manchester'ın nüfusu banliyöleri ile birlikte 2 milyon civarındadır. ki şehirde city taraftarı united taraftarından az değildir. united'a manchester dışında duyulan bu sempatinin temelinde ise şampiyon kulüpler kupası'nı kazanan ilk ingiliz takımı olmaları vardır. yani her yer italya, ispanya değil.
galatasaray'ın uefa'yı alması, roberto carlos'un türkiye'yi tercih etmesi gibi örnekler eninde sonunda bu ülke futboluna yarar bence. zamanında fener real ile anlaşmış, ancak owen kafadan türkiye'de oynamayı reddetmişti. beşiktaş bu sene -sinan engin'in açıklamasıdır- parayı önüne koymasına rağmen ikna edememiş makalele'yi. fener bu sene final oynayabilirse, seneye iki türk takımı da cl gruplarından çıkabilirse belki seneye adamların önüne parayı peşin koymaya bile gerek kalmaz, daha kaliteli oyuncular daha kolay ikna olur türkiye'ye gelmeye, biz de izlemeye başlarız daha iyi futbolu kendi ligimizde. belki kategorize etmeden önce "bu işin sonucu ne getirir ne götürür" diye düşünülmeye başlanır. ne bileyim, umut işte.
not: yemek meselesinde "domuz eti korkusu"nun da önemli bir rolü olduğu şeklinde bir gözlemim oldu ancak denek sayım da yeterli değildi, bilemeyeceğim.
ayni sey mi? niz ne ispanyoluz, ne italyan. biz türk oglu türksek eger, böyle seyler bize ters. kaldi ki lazio ile roma nin düsmanliginin perde arkasi politik sorunlar. tipki barcelona ile madridde oldugu gibi. barcelonali taraftarlar bölücü vs. lütfen salak olmayalim
Şimdi öncelikle açıkçası Beşiktaşlı, Galatasaraylı Fenerbahçe'yi tutsa ne olur tutmasa ne olur? Galatasaray UEFA Kupası'nı çok taraftarı çok destekçisi olduğu için mi almıştır? Fenerbahçe çeyrek finale destekçileriyle mi ulaşmıştır? Hayır.
Ama benim takıldığım bir detay şu mesela. 99'da Galatasaray turları atladıkça biz de haliyle Bologna'lı, Dortmund'lu oluyorduk aynen Galatasaraylı'lar şimdi nasıl Interli, PSV'li, Sevillalı oluyorsa. Ama o dönem rakibin rakibinin tutanlar hayvandan biraz daha prestijli muamele görüyordu. Şimdi Fenerbahçe bayrağı devralınca bu rakibi tutma işi aniden etikleşmeye, aman canım ne var bundalaşmaya başladı.
Bir nevi vicdan muhasebesi yani; Galatasaraylı'nın o zamanlardaki Fenerbahçeleşmesini kendine yakıştırma biçimi =)
Olsun bu şekilde olacaksa bu şekilde olsun.
Saygılarımla...
Sözünü ettiğiniz ülke ve takımlar Avrupa'da ya da dünyada sürekli başarılı olan takımlardır, o yüzden onların birbirlerine bakış açısı bu şekilde olabilir. Onlar tıpkı kendi liglerindeki gibi Avrupa kupalarında da rekabet halindeleri dolayısıyla biribirlerine karşı üstünlük kurma çabası kurup rakip takımları desteklemeleri doğal.
ama Türk ttakımları kırk yılda bir çeyrek final oynadığı için bunun ülke futboluna kattığı prestiji anlatmaya gerek yok herhalde. Bu yüzden Türk takımları dışarda yaptıkları maçlarda birbirlerini desteklemeli, eğer bunu yapmazsak 50 yılda bir Avrupa kupası alırız, o da belki. 20 yılda bir de çeyrek-yarı final falan oynarız.
bu koşulları gözönünde alarak değerlendirmek lazım.
Uc durumdan bahsedecegim; birincisi, yurtdisinda okuyan biriyim. Sampiyonlar Ligi maclarindan sonra, Besiktas formami giyip yemekhaneye indikten sonra insanlarin gelip "Turk musun, Fenerbahce nasil koydu?" (tabii ki cumlelerin tam anlami boyle degil) demesi hosuma gidiyor. Bunun yanisira "libos" diye tanimlanmama yol acacak siyasi goruslere sahibim. Hacli geyikleri tabii ki sacma, ama su durumda ben Fenerbahce'yi destekliyorum yarin.
Ikincisi ulke puani. Besiktas'in iki sene sonra lig ucuncusu olup Sampiyonlar Ligi'ne katilabilmesi icin Fenerbahce'nin bu yil oldukca yukselmesi gerek. Ha eger gun gelir de canavar gibi bir konuma sahip olursak s.klemem, o ayri.
Ucuncusu daha ekstrem bir durum. Ben Madrid'den, Milan'dan, Lazio'dan, Chelsea'den zerre haz etmem. Bunu kulup baskanlarinin kisiliklerine ve taraftarlarinin ideolojilerine baglayalim. Bu durumda yarinki tercihimi Turk sevmedigimden mi, yoksa Ingiliz sevmedigimden mi yapmaliyim? Ben birincisini seciyorum.
Yorum Gönder