9 Ekim 2008

Ertuğrul Sağlam'ın Adamlığı(!)

Bu ülkenin futbolunda başarı ve başarısızlık kriteri nedir? Ben bilmiyorum. Ertuğrul Sağlam'ın "adam gibi" istifasına geleceğim ama önce teknik adam değişikliği öncesi Beşiktaş'ın durumuna bakalım. Takım geçen sezonu kupasız kapatmış. Şampiyonlar Ligi'ne gidilememiş. Sağlam sezon boyunca oynattığı futbolla çoğu kez eleştirilmiş. Herşeye rağmen -bence yanlış- devam kararı çıkmış Beşiktaş yönetiminden. Üstelik 9 milyon euro para sadece 2 stopere verilmiş. Beşiktaş 6. hafta sonunda ligin namağlup iki takımından beri. Ligin namağlup lideri Trabzonspor ve İstanbul Büyükşehir deplasmanlarında berabere kalmış ve kalan 4 maçını kazanmış, puan tablosunda 3. sırada. UEFA Kupası'nda da izleme şansı olmayan Ukrayna'nın yorumculara göre "adını bilmiyorsak köy takımıdır" dediği M.Kharkiv'e seri başı olduğu 1. turda elenmiş. Sanki sokaktaki Beşiktaşlı "bu kadro Kadıköy'de final oynar"a inanmış gibi! Bu tabloyu gidip bir Avrupalı gazeteciye anlatsak ve "bu takımın teknik direktörünü istifaya zorladılar" desek; "futbol tarihine geçtiniz" cevabını alırız. Ben şahsen Avrupa'da bunun bir örneğini daha görmedim... (Üstelik ezeli rekabetin diğer iki yakasında Skibbe, Şampiyonlar Ligi'nden elenip 10 milyonu toprağa gömmüş, Los Galacticos kadrosuyla 6 haftada 7 puan yitirmiş, Fenerbahçe Aragones ile 6 maçta 4 mağlubiyetle 36 yıl sonra en kötü başlangıcı yapmışken oluyor tüm bunlar...)
***
Gelelim istifaya. "3 büyükler başkanlık sistemiyle yönetilir, yönetim kurulu üyeleri başkan ne derse onu yaparlar" denmiyor mu bizim ülkede? Peki Kharkiv maçı sonrasında Sağlam'ı kelime cambazlığına soyunup istifaya davet eden 2 yönetici kimin adına, kimden izin alıp konuşuyor? Elbette ki 3 hocanın "arkasındayım" deyip sonra da yollayan Demirören'in. Bir zamanlar Del Bosque, Lig Tv'de Ömer Güvenç'in karşısında "istifayı düşünüyor musunuz?" sorusu karşısında nasıl kan, ter içinde kaldıysa; Sağlam Hacettepe maçı boyunca öyle geldi ekrana. Dokunsan ağlayacak gibiydi. Kahreden bir görüntüydü. Ardından Sağlam istifasını verdiği basın toplantısını yaptı. Tazminat almadan, yıllık ücretini, ekibinin alacağına dokunmadan gittiğini söyledi. Medya adam gibi adam ilan etti Sağlam'ı bu karar sonrasında. Hoş kendisi de kendini öyle tarif etti ya! Sağlam'ın adamlığını ben ölçemem. Ölçenler, birimi nedir bu işin onu da yazsınlar. Sağlam gönül rızasıyla mı istifa etti yoksa istifaya mı zorlandı? Tazminatı almadı diye adam gibi adam mı oldu? Parasının peşini bırakmayan Del Bosque adam değil miydi? Sağlam kahramanlığa soyundu ama bunun adı benim gözümde ucuz kahramanlık. Beşiktaş yönetimine "madem beni ve ekibimi istemiyorsunuz verin yıllık ücretimizi, sezonun geri kalanında evimizde oturalım, biz Beşiktaş'tan ayrılıp 3 hafta sonra Konya-Denizli'nin başına geçecek teknik adam değiliz" diyemedi. İstenmediği yerde elbette durmayacaktı Sağlam. Lakin bunun bir bedeli olmalıydı. Siz iyi yaptığınıza inandığınız işinizde yerinize adam arayan patronunuz size gelip haksız yere "istifa et" dediğinde tazminatınızı bırakıp gider misiniz? Yoksa kıdem tazminatınızın hesabını mı yaparsınız?
***
"Demirören gitmeliydi" diyenlere de kulüpten 40 milyon euro alacağı olduğunu hatırlatırım. 3 büyükler dernek statüsündedir ama Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın, başkanın patron olduğu İtalyan kulüplerinden bugün itibariyle bir farkı yoktur. Fenerbahçe'de hesabı karışık (!) 70 milyon euro yeni bir başkan adayı çıkmaması için yeterli engeldir mesela...
***
"Beni üç yılda buraya getiren Allah, buradan da geri göndermeyecektir. bundan adım gibi eminim" demişti Ertuğrul Sağlam tam bir yıl önce. İşinin Allah'a kalmadığını, kaderinin Demirören'in iki dudağı arasında olduğu anlaması için aradan bir yıl geçmesi gerekti. Futbol düşünen, yazanları ilgilendiren adamlığı değil teknik direktörlüğü olmalı. Biz ne kız alıyor ne kız veriyor; ne de ortak bakkal dükkanı açıyoruz kendisiyle. Sağlam için geçen sezona dair 2 not düşeyim. 3 büyüklerde teknik direktörlük yapıyorsan Ali Sami Yen'de derbi maça yarım saat kala Lig TV'de canlı yayına çıkıp soruları cevaplamayacaksın, taktiğini anlatmayacaksın. Bu kadar kolay ulaşılır olmak sonunda seni sıradan ve değersiz kılar. Ki öyle oldu. İki, "Legrotagglie kim? Tanımıyorum" demeyeceksin. Leggrotagglie Juventus ile 2011 yılına kadar sözleşmesini uzattı. Artık boş vaktin çok, 2 hafta sonra onu Real Madrid'e karşı izleyeceksin...
***
Lig TV'de Mustafa Denizli yorumculuğa başladığında, onun için ekranda görünüp ertesi hafta bir takımın başında sahaya çıkan teknik adamlar sirkülasyonunda yer almaz demişim. Ve haltetmişim... Lig TV yorumcusuz mu kalacak canım!
Denizli'nin nasıl geldiğinden öte, Beşiktaş Demirören döneminde 4 hocanın nasıl gittiğini muhasebesini yapmalı. Dört yerini beşe bıraktığında hikaye farklı olmayacak çünkü...

58 yorum:

umutation! dedi ki...

ilk paragrafın amacını anlayamadım ertuğrul iyiydi ve gitmemeli miydi yani?

aragonesle skibbe zaten berbat oynatıyor burada soru "neden ertugrul gitti" değil "neden skibbe hala takımın basında" olmalı bence.

tamam türkiye'de her sene sabırsız camiaların ilk haftalarda teknik direktör kovmasına alışığız ama bu seferkiler kesinlikle öyle değil...

Mesut Ulukök dedi ki...

Güntekin Onay da bu adam gibi adamlık meselesi hakkında güzel bir yazı yazmıştı.. İlki, adam gibi adam olabilirsin ama bırak da adam gibi adam olduğuna biz karar verelim. Bir blogda okumuştum ama hangisi tam hatırlamıyorum, arkadaş kusura bakmasın.. Aynen şöyle yazmış: "Sağlam'a adam gibi adam dediğinde, evet adam gibi adamım diyor. Samet Aybaba'ya adam gibi adam dediğinde, Aybaba başını öne eğiyor". Bırak güzel kardeşim, biz değerlendirelim senin adamlığını. Ayrıca adamlığın, senin Beşiktaş'ın teknik direktörü olmana yetmiyor. Kayseri'de çok daha farklıydı Sağlam, Beşiktaş'ın suyundan mı bilmiyorum, her gelen kariyerinin en başarısız yıllarını yaşıyor. İşte Del Bosque şu an İspanya Milli takımının başında...

gokmenoz dedi ki...

İstifadan sonra güzel olan tek şey Lucescu'nun Beşiktaş'ın başına geşmemiş olması ve Mustafa Denizli'nin yorumculuğundan kurtulmuş olmam. Sergen'de sanırım Beşiktaş'a gitti. Sen orda negzel rahat rahat koltuğunda oturup yorumunu yaparken paranı da alırken kalkıp enkazı toparlamaya gitmek biraz garip tabi. E.Sağlam hakkında bi yorumum yok. yukarıdaki her kelama varım diyorum.

EDDIE dedi ki...

Aceto kızmış, fena :]

onuraul dedi ki...

Beşiktaş tarihinin en şanslı teknik adamlarından önde gelenlerindendi..
futbol bilgisinden ciddi anlamda şüphe ettiğim teknik adamlarında başında geliyor..
ılımlı,sessiz,sakin,ruh gibi,hep gerektiği olması gerektiği gibi konuştu,parasını almadı..bu yüzden Adam gibi adam..beşiktaş bundan ne kazandı..
önünde imzalar geldi..Logr. ve Cole ikisinide elinin tersiyle ittin..
Korayın gitmesine izin verdin..Cisse sakatlandı..belki o yüzden şampiyonluk gitti.. gibi gibi gibi..

Denizli'ye bol şanslar..başarılı olmalı..

Engin Gürses dedi ki...

Siz iyi yaptığınıza inandığınız işinizde yerinize adam arayan patronunuz size gelip haksız yere "istifa et" dediğinde tazminatınızı bırakıp gider misiniz? Yoksa kıdem tazminatınızın hesabını mı yaparsınız?

Muhtemelen sizin çalıştığınız şirkete olan bağlılığınız , tuttuğunuz takıma oan bağlılığınız kadar olmayacaktır. İngiliz taraftarlarına takımınızın hisseleri düşse bile satar mısınız şeklinde sorulan soruya büyük çoğunluğu satmam şeklinde cevap veriyordu böyle bir araştırma hatırlıyorum . Yani fayda maksimizasyonu prensibine dayalı iktisat kuralları bazen taraftarlık kurallarıyla paradoks yaratıyor.

Del Bosque 'nin bir daha hayat boyu yakınından geçmeyeceği , adını anmayacağı BJK 'den tazminatını istemesi çok normal. Fakat kendini bu camiaya ait hisseden Ertuğrul 'un kulübün parasından fedakarlık etmesi "ucuz kahramanlık" tabiri kadar ucuz değil bence ...

Tabii profesyonel futbolcu ve TDlerin yıllarca oynadığı ve ya çalıştırdığı takımlara karşı duyduğu sevgi , bir taraftarın takımına olan tutkusuyla kıyas edilebilir mi o da ayrı bir soru işareti ???

U.Ç.K. dedi ki...

İstifa haberinden sonra okudugum ikinci güzel Ertuğrul Sağlam analizi,ilkini de Güntekin Onay yapmıştı.
Hoca bu konuşmayı yapmadan önce kim akıl verdiyse keşke görevdeykende yardımcı olsaydı da o absürd konuşmaları yapmamış olsaydı bence profesyonel yardım almış olmalı bu konuşmadan önce,iyi de yaptı kendi açısından gelecegini kurtardı bu konuşma ile en azından bir Rıza hoca gibi ezilerek gitmedi gelecekte yeniden Beşiktaş'a veya milli takıma dönme ihtimalini kapatmamış oldu,hatta bazı gazelerde! şimdiden başlamış yazılar Bosna maçındaki olası bir kötü sonuçta Fatih hocanın yerine gelecegini yazıyor Ertugrul Sağlam'ın neyse cok uzun oldu yorumum,eline sağlık yazı için.

vts dedi ki...

@aceto
Öncelikle teşekkürler yazı için.Blog takipçileri olarak amacımız bağcıyı dövmek değil daha çok üzüm yemek :)

@mesut ulukök
kalearkası'ndan Mehmet Çelik yazısı alıntı yaptığınız.

Ertuğrul Sağlam için;
Avrupalı gazeteciler 1,5 sezon boyunca Sağlam'ın Beşiktaş'ını izlemiş olsalar ne derlerdi acep?
Livırpul hezimetini adeta sıradan bir taraftar edasıyla izledi, gözleri yaşlı.Skor olarak değil ama oynanan oyunla neredeyse tüm derbilerde hezimet yaşadı, yaşattı.2 sezon üst üste abuk sabuk transferler yaptı,ya da yapılmasına ses çıkaramadı.Genç oyunculara gün yüzü göstermedi;Batuhan'ı kulübede,Serdar Özkan'ı sahada çürüttü (Evet Serdar yetenekli ama ilk parladığı günden beri gelişme gösteremedi).Son olarak da Avrupa'da havlu atıp zaten eksi görünen bakiyeyi sıfırladı.Tazminatı düşünce borçlu bile kalıyor ya neyse.Bundan sonra küçük hedeflerine ve ürkek futboluna uygun bir kulüp bulup gitsin.

ramon sanchez pizjuan dedi ki...

Bir Beşiktaşlı olarak Yıldırım Demirören başkanlığında Beşiktas'ın hızla sıradan bir anadolu takımına dönüşünü izlemek beni çok üzüyor.

Şampiyon olduğumuz 100 yıldan sonraki yılın ortasından itibaren bir türlü düzelemeyen bir takım var ortada.Del bosque'ye sabır gösterilseydi bence takıma bir sistem bir kaç kupa kazandırıp gidebilirdi.

Ne Rıza,ne Tigana ne de Ertuğrul hoca bize bir türlü rahat rahat bir maç izletemedi.Ne gecen sene ne de bu seneki 10 maçta sahada zevkle izlenebilen bir takım yaratamadı Sağlam.Transfer seçeneklerini çok saçma sapan kullandı.Diaata ve Higuen in gelişi buna cok guzel ornektir.

Türk teknik direktorlerıne sahip cıkılmasını istedi toplantıda Saglam.Ama bu oynattıgı korkak futbol ile ne kadar yakısıyordu o koltuga kendisi hic bunu dusunmusmuydu.

Lig tv de Besiktas maclarında konusmalarından macı dınleyemiyorduk Denizli'nin.Tıpkı "şu adamı şurda oynatmalı" "kanatları daha etkili kullanmalı" "dortlunun onunde x oynamalı dıyıp" calıstırdıgı takımları kumede tutamayan dıger yorumcular gibi sıra Denizli'ye geldi.Bir diğer cok konusan gecen haftasonu "cıksam su halımle ıkı asıst yaparım" dıyen sergen'in de teknık kadroda yer almasını isterdim.

İstediğim hucum futbolunu oynatırsa basarılı olabılecegını dusunuyorum.Eger basarı sezon sonu gelmez ise aile dostu olan Demiroren'le o kapıdan dısarı el ele cıkarlar.

erssre dedi ki...

Denizli hata yaptı Bjk'ya giderek ama zannederim akarken doldurma peşinde.. Demirören sağolsun piyango gibi, çalıştırırken veriyor kovarken veriyor, veriyor da veriyor.. Bunları da şımarık çocuk misali kendi parası gibi harcıyor ama kulüpten çıkıyor para, hayat güzel...

ertuğrul sağlamı da kesinlikle milli takımın başında görmek istemiyorum..

arcduke dedi ki...

bir de 8-0'lık t-shirt olayı var; kaza maza değil tsunami.

matiasemilio dedi ki...

blogda okuduğum en berbat yazıydı..

Sencer Yücel dedi ki...

Ertuğrul Sağlam'ın adamlığına herhangi iyi ya da kötü yorum yapamam. İyi bir insan olarak görünüyor. Ama Kayserispor günlerinden beri efendiliğinden bahsedildi hep. Bende bu intiba Beşikaş'ın Liverpool'dan 8 yediği maçın basın toplantısında söze "daha önce bazıları bu ligde 0 çekti" diyerek başlamasıyla son buldu. Bunun Fenerbahçe taraftarı olmamla alakası olmadığını belirtmek isterim. Zira Beşiktaşlıların da yüreğine su serpen tarzda bir söylem değildi bu.

Bulunduğu yerin ağırlığından ve niteliğinden bihaber bir teknik adamdı. Yazıda en çok katıldığım nokta "Ali Sami Yen'de derbi maça yarım saat kala Lig TV'de canlı yayına çıkıp soruları cevaplamayacaksın" kısmıdır...

jose dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
turhanatakan dedi ki...

engin gürses'in yazdığına katılıyorum, bu arada bu akşam düğünüm var manyak mıyım yorum yazıyorum orası da ayrı mesele:)

hayattaki hemen her şeyi naçizane iktisat bilgimle "fayda maksimizasyonu" ile açıklamayacak birisi olarak "fayda maksimizasyonu prensibine dayalı iktisat kuralları bazen taraftarlık kurallarıyla paradoks yaratıyor." sözündeki "bazen"i "genelde" diye de değiştirebilirim.

kaldı ki fayda teorisinde de ölçülebilen ve ölçülemeyen faydalar vardır, uzun vadeli fayda çıkarımları yapılabilir. ertuğrul sağlam'ın açıklamasından yola çıkarak adamlığını tartışmak da mümkündür ki yapıyoruz ama fazla bir sonuç vermeyebilir. tamamen duygusal davranmış da olabilir, uzun vadeyi düşünerek tabir-i caizse kurnazlık da yapmış olabilir, ben şahsen tanımıyorum, bilmiyorum. ama dediğim gibi yaptığı açıklama sonucunda yapılan yorumlara da saçma diyecek değilim.

beni rahatsız eden yıllardır özümseyemediğimiz "profesyonellik" kavramı. bir işin para için yapılması, daha fazla veya daha rahat para kazanılacak bir iş için o işi bırakmak olarak algılanıyor. yıllarca kaptan bülent bu nedenle "amatör" olarak adlandırıldı. tüm kariyerini aynı takımda geçirmek amatörlükse gerrard veya totti de mi amatör? benim nazarımda profesyonellik bu kadar yüzeysel bir tanım olmamalı. bir işi para karşılığı yapmak demek o işte kendini geliştirmek, performansını yüksek tutmak için çalışmak demektir. bu nedenle ben her zaman kaptan bülent vb. futbolcuları "profesyonel" sınıfına soktum, takımıyla anlaşamadığı dönemde kendi başına antrenman yapması veya nadiren katıldığı tv programlarından çok geç olmadan ayrılması bile önemli verilerdi benim açımdan.

benim gözümde gerçek amatörler devamlı olarak yaptığı işte kendisine yarar sağlayacak değerlere ihanet edenler oldu.

yine de yazıda "fayda maksimizasyonu" diye bir tabir geçmediğinden konuyu saptırmış oldum. ama beşiktaş'ın asıl sorununun da -bana kalırsa- teknik direktör kökenli olmadığını belirtmek isterim.

scugnizzi dedi ki...

ertuğrul sağlam döneminde beşiktaş'ın ortalamanın üzerinde top oynadığını söyleyene rastlamadım. kısaca herkes hem fikir takımın iyi olmadığına. yani ben ertuğrul'dan çok neler yapılabileceği ve yapılması gerektiği ile ilgili bir yazı beklerdim.

yazının 2. bölümündeki tazminat ile ilgili olan kısma katılmıyorum. bence en doğrusunu yaptı.

bir diğer eleştirim, yazının 3. kısmı, yani başkanlar-borçlar ile ilgili kısımda bu hali savunuyorsunuz gibi geldi bana. ne yani demirören'in 40 milyon euro alacağı var diye her istediğini yapma ve istediği kadar kulüpte kalma hakkı var mı? zaten bunun böyle olduğunu, özellikle de aziz yıldırım'ın italyan başkanlar gibi yönettiğini biliyoruz. bunu tekrar yazmak yerine çözüm önerileri sunmanızı beklerdim.

son konu da Legrotagglie ile ilgili. burda tamamen haklısınız, beşiktaş'ın başında olan insanın juventus'un kadrosunu ezbere bilmesi gerekir. fakat luis aragones'in bülent uygun'u tanımadığı ortamda normal geliyor artık bana bunlar.

erdincinho altunozzi dedi ki...

zamanında beşiktaşta futbolcu iken;beşiktaş kontrat önermediği için galatasarayın kapısını çalan bir adamdı ertuğrul sağlam.ve geldiği ilk günden beri beşiktaşlılığı ve "adam gibi adam" olması ile övüldü durdu.
vizyonsuz,B planı olmayan bir teknik direktördü ertugrul sağlam.diattayı,higueni istedi;adam akıllı oynatmadan geri gönderdi iki futbolcuyu da.Açıkcası ne istediğini bilemiyordu belki de kendisi.Rıza Çalımbay gibi çok erken,zamansız geldi beşiktaşa,ama zamanında gönderildi diye düşünüyorum.Demirörenin belki de aldığı en mantıklı kararlardan birisiydi bu.
beklenen bir istifa idi ama abartıldı bence,abartılmaya da devam edecek.çünkü ertuğrul sağlamın futbol harici çevresi sağlamdı.neden Rıza Çalımbay gönderildiğinde beşiktaş taraftarı Abdullah Gül Rıza Hoca'yı arayıp teselli etmedi de;ertugrul sağlam'ı aradı.(RTE'nin aramasını söylemiyorum zaten varın siz anlayın)

not:yazımın içerisindeki "beşiktaş" kelimesinin büyük harfla başlamamasının sebebi,beşiktaşa olan saygımın,sevgimin ve inancımın kaybolmasındandır.

bergkamp_10 dedi ki...

herkesin bildigi sey zaten demiroren ve varolan yonetimden ne koy ne kasaba olur. bu sartlar altinda ertugrul ne dese, ne yapsa turkiye'deki sig medya sayesinde hakki yenmis, magdur yuregi temiz kahraman rolunde gosterilecekti. oyle de oldu. Namaglup olmak disinda ki bu pek onemli degil ligin basinda, besiktasta hicbir sey iyi gitmiyorken, kotu futbol oynaniyorken, uefa elden gitmisken Demiroren'in kendi elleriyle hazirladigi bu acima ortami bir bakima Ertugrul'un isine geldi. Bu ortamda kimse takimin halini dusunmeyecekti, herkes bu kahramana(!) hak verip Demiroren'i topa tutacakti. zaten hali hazirda 4 sabikasi olan bu baskan da kendinden beklenecegi gibi oldukca populist bir karar ile yeni hocayi ilan etti. Benim icin Besiktas her seyin abartili oldugu bir kulup. Basarisi dunyanin en buyuk olayi, herkese kanitlanmis boburlenme kaynagi, basarisizligi ise cile, izdirap ve bunalim. Belki biraz daha sakin, sessiz olsalar bir seyler duzelir.

ceyhun dedi ki...

bu yazı doğru tespitlerin ardı ardına sıralandığı bir yazıdır bence.
ama eksik yönleri de mevcut gibi. ertuğrul sağlam'ın gidişinin bu sene beşiktaş'a muhtemelen zarar vereceği açık. bunu en az zararla kapatma görevini yönetim doğru bir hamleyle gerçekleştirmiştir. mustafa denizli sağlam'ın istifası sonrasında doğru bir seçimdir. tabi bu söylediklerim yönetimin akıl almaz derecede savruk, vurdum duymaz, ben yaptım oldu tarzı yöneticilik anlayışının dışında günlük gelişmelere yöneliktir.

yönetimin sağlam'ı gönderme çabası, her ne kadar takım başarısız ve zevk vermez halde olsa da zamansızdır.

sambalici dedi ki...

blogda okuyup da katılmadığım tek yazı heralde, ertuğrul sağlam'ı ucuz kahramanlıkla suçlamak olmamış. del bosque'nin profesyonelliği ile ertuğrul sağlam'ın beşiktaş camiası ile ilişkisini bir tutmak saçma. beşiktaşta yapmaya çalıştıklarını da o kadar küçümsemiyorum ben, neyse tabi olan olmuş, giden gitmiş yenisi gelmiş.

MemoSaid dedi ki...

Kötü yazı, özellikle Ertuğrul Sağlam'ın cümlesinin tamamı hatırlanırsa adam gibi sözünü kendisinin değil, taraftar dediğinin altını çizdiğini atlamayalım. İşte cümlenin tamamı::::
"İşe başladığım bugüne kadar taraftarlarımız, ben sahaya çıktığım anda beni çok güzel onurlandırıyorlardı. 'Adam gibi adam Ertuğrul Sağlam' dediler, ben görevime adam gibi başladım, adam gibi devam ettirip, adam gibi bitiriyorum."

pancurtaran dedi ki...

ertugrulu basımızdan gonderen allah bizi bu sene sampiyon yapacaktır.bundan adım gibi eminim.(bu cumle bana biyerden tanıdık geldi ama)

Ortega dedi ki...

Olayı ülke kriterleri, Türkiye gerçeği, ve memleketteki camiaya bağlılık (ya da buna yaranma da diyebilirsiniz belki) gibi alt başlıklarla bakacak olursak, Ertuğrul Sağlam'ı istifası ve adam gibi adam olarak bilindiğim için gidiyorum yorumlarından ötürü kendisini eleştirmiyorum.

Daha 2 yıl öncesine kadar Uefa'nın geleceği parlak teknik adamlar listesinde yer alan biriydi Ertuğrul Sağlam. O zaman medya pohpohlarken kendisini, istifasına kadar onu yerden yere vurur oldu. Beşiktaş'ın çok iyi futbol oynadığını iddia etmiyorum ama basının yorumlarındaki dengesizlik de -yine- her zamanki gibi bir garip durmakta..

Ertuğrul Sağlam yazıda değinilen bazı şeyleri yap(a)madığı için ucuz kahraman diye nitelendirilebilir belki, ama Hacettepe maçında görevinin başında olması ve basın açıklamasındaki sözleriyle camiasına en az hasarı vermeyi amaçlamasıyla bence de "adam gibi adam" olduğunu göstermiştir..

Beşiktaşlı değilim. Bir Fenerbahçeli olarak hadiseyi yorumlamaya çalıştım. Kusurumuz varsa affola..

mre dedi ki...

"Yedek kalabilecek yabancı istiyorum" gibi bir lafı vardı Sağlam'ın. O günden sonra vizyonu hakında fikir sahibi oldum. Hala da değişmedi. Yedek kalmayacak yabancı istemesi gerekirdi oysa. Risksiz, sürprizsiz, renksiz bir takım kaldı aklımda Sağlam dönemine ait.

Futbolculuğuna ait hatırlananların da halusinasyon olduğunu düşünmüşümdür hep. Evet saha dışında efendi bir görüntüsü vardı ancak sahada çok sinsice ve kasti sertlikleri olurdu. Konuyla alakasız gibi ama neden hep "çok efendi" diye tanımlandığını anlamamışımdır, paylaşmak istedim.

anial dedi ki...

iyi miydi kötü müydü tartışılır, ama 3 büyüklere teknik direktör olursan ne yapsan boş. ne adamlığın kalır ne de başka bir şeyin.

untildie dedi ki...

Anlaşılan kimse bu hafta Hıncal Uluç u 90 dakika programında izlememiş. Hacettepe maçında statta yaşanan "küçük" bir ayrıntıyı canlı bir şahidin dilinden anlattı. Bugüne kadar Ertuğrul Sağlam ın şahsına aleyhte tek söz söylemeyen taraftar o gün -topluca değil tekil olarak- ağıza alınmayacak küfürler etmişler. Şimdi yukarıda yorum yazan "memosaid" isimli arkadaşın yazdıklarını tekrar okumanızı tavsiye ederim:
"Kötü yazı, özellikle Ertuğrul Sağlam'ın cümlesinin tamamı hatırlanırsa adam gibi sözünü kendisinin değil, taraftarın dediğinin altını çizdiğini atlamayalım. İşte cümlenin tamamı:
"İşe başladığım bugüne kadar taraftarlarımız, ben sahaya çıktığım anda beni çok güzel onurlandırıyorlardı. 'Adam gibi adam Ertuğrul Sağlam' dediler, ben görevime adam gibi başladım, adam gibi devam ettirip, adam gibi bitiriyorum."

Umarım "adam" lafının uluorta herzaman kullanılmayacak kadar çok değerli olduğunu anlamışsınızdır. Kaldı ki dün adamdı bugün adamdan da ötedir E.Sağlam.

Trofolo dedi ki...

Saglam'i sinsi bulan Besiktaslilar da vardir. Bu bize Mars'ta su oldugunu gosteren bir ipucu gibidir. Ya da Dunya'da hala hayat var.

del piero dedi ki...

bencede ertuğrul ve ekibi parasını son kuruşuna kadar almalıydı, bence bu adamlık değil tam anlamıyla saflıktır...

ama gel geleim adamlık kriterini demirörenin 1 yıl önce :"mustafa denizli ve samet aybaba ben bu klüpte olduğum sürece kapıdan içeri giremez" lafına göre yapacal olursak bence bunun yanında ertuğrul sağlam adamında ötesinde adamdır.

aksilaz dedi ki...

bi yazıda denizli üstüne yazılmalı.ben varken kapıdan ıcerı gıremez dıyen bıbaskanla calısmayı nasıl kabul ettigini anlatmak lazım.

zachpaulsen dedi ki...

yıldırım demirören bir şampiyonluk kazanma uğruna, etik, ilke, prensip tanımaksızın bütün herşeyi yıkmaya devam ediyor. tutarsızlık, riyakarlık diz boyu.

bu şekilde elde edilecek başarının kime ne yararı var allahaşkına? devamlı olmyacağı olmayacağı o kadar belli ki. kulübü tonla borcun, yükümlülüğünün altına sokup ortada ne itibar ne de saygınlık bıraktı. eğer beşiktaşta bir genel kurul varsa bu yönetimi artık göndermelidir.

'başarı'! uğruna bütün değerler bu kadar nasıl ayaklar altına alınabilir. inanılır gibi değil.

Adsız dedi ki...

sözlükte de yazmıştım...adam gibi adamsan senden önce del bosque' ye, tigana' ya ve senelerce bu takımın kaptanlıgını yapmış rıza' ya yapılanları reva görmeyecek, bunu yapan yönetici müsvettelerinin sana da aynı muameleyi çekeceğini bilecektin... duygusal basın toplantısı yapmakla olmuyor bu işler...bir de ayrıca ertuğrul' un beşiktaş' ta ve öncesinde nasıl bir başarısı vardı çok merak ediyorum...beğenilmeyen tolunay ilk senesinde kupa getirdi kayseriye...

bohemian321 dedi ki...

teknik direktörlüğünü, bilgisini yeteneğini bir kenara bırakalım. Ama bu ülkenin futbol dünyasında gördüğümüz ve musama gösterebildiğimiz onca tutarsız ve saygısız insanlardan ve hareketlerden sonra, bu "adam"ın yıllardır sergilediği onurlu ve mütevazi duruşunun halen neden bu kadar didiklendiğini anlayamıyorum doğrusu.

Figueres dedi ki...

Reklam gibi olmasin, kusura bakmayin ama hem Ertugrul konusunda hem de LigTv konusunda, cok benzer dusuncelerimi yazmistim ben de. Hocalik mevkiinin hicbir agirligini birakmadilar, LigTV'yi de Superlige yatay gecis platformu haline getirdiler. Ilgisini cekenler icin ilgili yazilar blogun son iki postu.

http://royalstix.blogspot.com

yLdRm dedi ki...

abi ağır konuşmussun be.ertuğrul'un tek saflığı beşiktaş teknik direktörlüğüne heves edip orda kalmak için yıldırım demirören'e uzun süre boyun eğmesi.

Adsız dedi ki...

teknik taktik bilmem blogumda yazarkende bu ifadeyi özellikle futbol oyunuyla ilgili bir şey yazarken söylerim. ertuğrul iyi oynatırmıydı, oynatmazmıydı bilmiyorum. adamlık konusunda; aceto'nun dediğinde de doğruluk payı var, güntekinde de, kalearkasında'da. ama yine de ertuğrul bu lafı kullanarak adamlığından bir şey kaybetmedi, kullanmasa daha hoş olacaktı. ve biz tayin etseydik daha hoş olacaktı, doğru bu.

sadece anlamadığım, kayseri de başarılı olan bir adam beşiktaş'taki imkanlarla nasıl başarısız olur, kayseri de akıllı hamleler yapan bir adam beşiktaşta nasıl bu kadar yanlış hamle yapar...

www.serbestnesirler.com

cisco dedi ki...

acetonun ucuz kahramanlık yorumuna sonuna kadar katılıyorum. kazandıkları/kazanacakları paranın milyon dolarlar seviyesinde olan adamlardan bahsederken onların da sizin kadar taraftar olabileceklerini dusunenlere ise sasıyorum.

en basitinden sezon basında kombine alsanız, sonra yonetim gelip sizin taraftarlıgınızdan memnun degiliz artık maclara gelmeyin dese, tamam deyip gidermisiniz, yoksa eger maclara gelmeyeceksem kombinemin parasını ver mi dersiniz?

spor yorumculugu, teknik direktorlerin yedek kulubesi mi? işsiz olanlar yorum yapsın, sonra bırakıp gitsin, kovulan gelsin. bir dahaki bjk macında e.saglam yorumcu olarak cıkarsa sasıracak olan var mı?

wanksta dedi ki...

Aceto hep burda futbol un romantizminin kaybolduğundan konuşuldu.. Nerde o eski "Amatör Ruh" dendi.. Herkes işine gelince profesyonel dendi. Yabancı oyuncuların TD lerin takıma bağlılıklarını boy boy resimlerle gösterdin bize burda ama şimdi her şey tersine dönmüş bakıyorum..Ertuğrul un para almayarak kendi kendine adam gibi adam oldu demene gerçekten üzüldüm..
Bunca yıl emek verdiği takımından ayrılırken Del Bosque gibi bir "adam"la aynı kefeye konmak istemediği için , Beşiktaş'ın parasına Demirören gibi ganimet gibi bakmadıgı taraftarın zar zor toplayabilip yaptığı masrafların parası gibi gördüğü için almamış olması tamamen ihtimal dışımı sence?
Ertuğrul kendi kendine uydurmadı "Adam gibi Adam" olduğunu Beşiktaş'ın kalbi - taraftarı söyledi ona bağıra bağıra.. O da sadece yineledi bence iyi ki yaptı..

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Açıkçası ben kendi adıma, AKP nin yerel seçimlerde hüsrana uğrayacağının bir habercisi olarak görüyorum bu istifayı . Gerçi bu bir istifa mı yoksa mobbing vasıtası ile kovulma mı ona ad koymak istemiyorum şimdilik, ortamı germeyelim. Fakat yine de belirtmek gerekir ki bunca basiretsizliğe, yetersiz futbol mentalitesine, bir dolu şeyi kabullenişine, modern futbol bilgisi eksikliğine ve bunca aleni başarısızlığa rağmen hala halk tipi "adam gibi adam" kolaycılığına kaçarak konuyu değiştirmeye, üzerini örtmeye çalışmak da çok ciddi ve bayağı bir hamaset edebiyatıdır. Bu kolaycılığa kaçan kim olursa olsun gözümde zaten adam gibi adam değildir. Bana sorarsanız adam gibi adamlık yönetimle yaşadığı sorunları açık bir dille anlatmasından geçerdi. Şu durumda üstü kapalı muallak suçlamalarla ben hiç birşey anlamadım. Ne sorsak yok ben onu demedim denebilecek, her tarafa çekilebilir fleksible bir açıklamadır final açıklaması Ertuğrul Sağlam'ın hatta yine muhafazakar bir veda konuşmasıdır, ne etliye ne sütlüye dokunulmadan tribünlere oynayan beyhude laf kalabalığı.

Ertuğrul Sağlam'ın göreve geldiğinden beri herhangi bir üst düzey maçta yahut Beşiktaş için hayati önem taşıyan her hangi bir maçta taktik gücü ile, takıma verdiği motivasyonla bir iş yaptığını görmedim ben, hatırlayan varsa beri gelsin. Bu tip her maçta Beşiktaş, Ertuğrul Sağlam'ın tam da başında olması gereken Anadolu külüpleri futbolundan bir adım öteye gidememiştir. Sürekli bir savunma futbolu ve şans yüzümüze güler de bir top kaparsak da kontra atakla gol arama, koskoca cehennemi İnönü stadında dahi her türlü takıma karşı tırsak, kendine güvenmeyen, başı kıçı ayrı oynayan ve bu nedenlerden ötürü oyunu bir türlü domine edemeyen bir takım halinde görülmüştür yeşil zemin üzerinde Beşiktaş. Zaten Ertuğrul Sağlam'ın oyunu domine etme gibi bir amacı da hiç bir zaman olmadı zira oyunu domine etmek yaratıcılık ister, bilgi ister, cesaret ister, eldeki oyuncuları maksimum fayda ile rasyonel kullanma açılımları ister. Bunlar maalesef kendisinde yoktu. Son derece vizyonsuz, içe ve geriye dönük, muhafazakar bir futbol anlayışı vardı.

Neyse bir dolu şey anlatılabilir Ertuğrul Sağlam'ın zaten Beşiktaş için yetersiz bir antrenör olduğuna dair lakin bunların suçlusu Ertuğrul Sağlam mıdır hakikaten? Bence değil çünkü misal ben de kendime göre adam gibi adamım ama kimse beni bu yüzden Sabancı Grubunda genel müdür yapmıyor, neden acaba? Ve yahut şöyle soralım Rafael Benitez adam gibi adam değil mi? Bence değil çünkü 8 tane atılmaz ayıp... Adam olan takımını tutar, “Beyler 5 yeter, hayvanlığın lüzumu yok” derdi... mi acaba ???

Saygılar,
t&t

Not : Ertuğrul Sağlam iyi bir aile babasıdır, çok efendidir, dünyanın en iyi insanıdır bunlar konuştuğumuz konudan tamamen bağımsız olaylardır. Biz burada çok iyi, efendi insan seçimi yapmıyoruz. Büyük takımların başına gelen teknik adamlarda bulunması gereken bazı özellikler vardır ve bunlar maalesef şu anda Ertuğrul Sağlamda yoktu. Açıkçası dünyanın en piç insanı da olsa takımını süper oynatan bir teknik adamı yeğlerim takımımın başında bilmem anlatabildim mi? Kimse de hadi canım demesin bana şimdi, eğer ki konu efendi adam izlemek olsa Üsküdar Musiki Cemiyetine giderim sürekli, bi ton efendi adam var orada, futbol sahalarında ne işim var o zaman?

Barizzio dedi ki...

http://cezayayi.blogspot.com/2008/10/yorumluyorum-yleyse-varm.html

cezyayi.com'da 1-2 hafta önce yezılmıştı, ben de aynı ortamın başka bir yazarı olarak gülüp geçmiştim.
Al lee haklı çıktı vesselam.

baha dedi ki...

Los Galacticos = Galatasaray?

Yapmayin Alla'şkına..

Adsız dedi ki...

Hedefini kadıköyde final olarak açıklar ve ilk turda hezimet yaşarsan taraftarın önüne bir suçlu çıkarmak zorunda kalırsın.Bu suçlu hiçbir zaman demirören olmadı ya hakemler ya fedarasyon yada şansızlık oldu.Bu seferki suçlu ertuğrul sonrakide denizli olacak ve bu kısır döngü devam edip gidecek.Aynı durum kadıköyde final diye yola çıkan gs dede gruptan çıkamayınca yaşanacak gibi.Allahtan kayseri kadıköyde final oynayacağız demedi yoksa tolunayda giderdi.Türk takımları bu halleri ile kadıköyde oynasa oynasa türkiye kupası finali oynar.Böyle dengesiz bir futbol ülkesinden avrupa da kupa almasını beklemek büyük düşünür aziz yıldırım ın dediği gibi ancak tesadüfler ile gerçekleşebilir.

varol döken dedi ki...

adam gibi adam, nasıl adam olduğu bilinen yıldırım demirören ve sinan engin ile 2 yıl çalışmak ve hepsinden beyefendi duran ve neredeyse hiç ağzını açmayan ali gültiken'e kapı gösterilmesine ses çıkarmamak mıdır? birisi belirtmiş yukarıda, adamlığın en büyük ölçütlerinden biridir hatanı her şeyiyle kabul etmek, 8 tane yedikten sonra başka bir takımını başarısızlığıyla örtbas etmemek...

mustafa denizli ezik zavallı komplekslinin biridir ayrıca... sadece yıldırım demirören lafını değil, prensip olarak sezon ortasında takım çalıştırmam diyerek kendi lafını ve prensibini de yemiştir...

bu futbol aleminde bir tane adam gibi adam tanırım: aykut kocaman... öyle basın açıklaması yapıp istifa etmeye benzemez, şampiyonluğu getiren maçtan sonra trabzon'a yazık oldu açıklaması!

ilkay dedi ki...

ertuğrul sağlam'ın adamlığıyla ilgili klişelerinde haklısın ama, şu tazminat meselesi ve buna şirket çalışanı üzerinden örnek vermen bile yazıyı çöpe atmaya yeter.

metin oktay'dan sonra ikinci "kötü" yazın.

mcdonell dedi ki...

@baha
yıllardır her transfer sezonunda "tsubasa'yı transfer ediyormussunuz" şekilde geyik konusu olan galatasaray'ın bu seneki kadrosu tabii ki los galacticos olarak görülecektir. bence de çok iyi bir kadrosu var galatasaray'ın.

neyse biraz ertuğrul saglam olayına bakarsak; tamam abim güzel insansın adam gibi adamsın ama her şey adamlık mı? öyle olsa rıza çalımbay kalırdı takımın başında zaten. ertuğrul sağlam benim gözümde asla beşiktaş'ın teknik direktörü olabilecek biri değildi kaldıki ben beşiktaşlı bile değilim. ama ertuğrul'un gönderilmesi çözecek mi tüm sorunları? tabii ki hayır, bence beşiktaş'ın problemi kötü olan -ki bu tartışılır- hocayı göndermekten çok daha derinlerde. ama aceto'nun da belirttiği gibi demirören'in 40 milyon euroluk parasını ödeyip kulüple ilişiğini kesebilecek bir babayiğit çıkar mı? beşiktaşlılara nacizane tavsiyem demirören'den kaçarken kolot'a yakalanmamalarıdır

aşkın dedi ki...

Eyy Aceto'yu bu yazısı nedeniyle eleştirenler,
Sağlam 2 yıl boyunca bu yönetimle çalışmadı mı? Bir gün olsun menajeriyle - başkanıyla ufak dahi olsa bir sürtüşmesini gördünüz mü?
Sürtüşmeyi geçtik onlara inceden destek çıkmadı mı?
Adam gibi adam ''Lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye'' dediği Üzülmez'i tekrar kadroya alır mı?
8-0 yenildiği maçtan sonra ''başkaları sıfır puan çekti'' der mi?
Aceto ''tazminatını alsın'' demedi, sezonun geri kalanındaki yıllık ücretini alıp yıl sonuna kadar takım çalıştırmaması doğru olur dedi ki asıl etik olan budur, yarın birgün başka takımla ciğerini bildiğin Beşiktaş'ın karşısına çıkmamaktır.
Ben bıktım usandım şu Beşiktaşlıların çelişkilerinden ve hezeyanlarından, bilsem Demirören'e yalvarırdım bu kararından dönsün diye, şu arabesk gündemden öyle bir tiksindim ki..

tolga dedi ki...

Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler
atasözünden yola çıkarak Yıldırım Demirören-Sinan Engin-Levent Erdoğan vs. yanında Ertuğrul Sağlam çok daha adam duruyor.

Unknown dedi ki...

aceto, özellikle de adamlık konusunda güzel yazmışsınız.ben ayrıca bu konuya bir şey daha eklemek isterim.her sene beşiktaşın neredeyse tüm maçlarını izlemiş biri olarak şu gözlemimi paylaşayım.ertuğrul geldiğinden beri, derbi veya şampiyonlar liginde maç içinde kamera onu her gösterdiğinde ağlamaklı görüyorum yüzünü;genel lig maçlarındaysa önemli bir pozisyon durumunda ne zaman kamera ertuğrulu gösterse hep küfür ettiğini dudağından okuyordum, özellikle genç oyuncular hata yaparken "sktr git" veya "amnı skim" gibi küfürler ettiği çok kolay anlaşılıyordu izlerken.bu tavrın ertuğrulun yönetime karşı hissettiği korkudan beslendiğini düşünüyorum.o, başarıyı beşiktaş için istemekten çok,taraftara ve kendini beşiktaşın padişahı olarak gören patronu demirörene karşı mahçup olmamak için istiyordu.sürekli bir telaş içindeymiş gibi yapılan transferler,alelacele kadro ve sistem değişiklikleri ve daha birçoğu..en acısı ertuğrul bu kişiliksiz tavrını takıma da yansıttı ve takım bile hep bir yerlere hesap veriyormuşçasına telaş içinde oynayıp durdu.özetle ertuğrul,o çok övündüğü takıma genç futbolcu kazandırdığı kandırmacasıyla,hep son dakkalarda günah çıkarır gibi oyuna aldığı batuhana, fenerbahçe maçında yanındaki bomboş adama pas vermeyip kaleye vurduğu için güzel bi "sktr git" dediği için adamlıktan notunu almıştır benden.sonunda büyükleri yüz vermeyince ertuğrul da adamlık kozunu kullandı,helal.en çok üzüldüğüm de tigana gibi bir adama iftiralar dizen ve azıcık saygıyı bile fazla görenlerin olduğu bi ülkede ertuğrula adam gibi adam denmesi normal karşılanmalı.

biraz alakasız olucak başlıkla ama uzun zamandır çok kullandığım bi durumu da paylaşmak isterim: son yıllarda beşiktaşta gözlemlediğim şey ertuğrulla iyice su yüzüne çıktı.teknik direktör,başkan ve yönetim, hatta çarşı dahi suçluluk duygusu içindeler sanki.hepsi de bu suçluluğu atmak için telaş içindeler.başkanın sürekli teknik direktör değiştirmesi ve diğer takımlara sataşması-suçluluğunu azaltmak için başkasına top atmak-,ertuğrulun şuursuzca transferleri,çarşının sinan engin yüzünden bölünmesi ve kendini feshetmesi falan filan.beşiktaş son birkaç senedir kirlenmiş durumda ve ne yazık ki son hızla buna devam ediyor.

bi an kendi blogummuş gibi uzunca yazdım kusura bakmayın..

Onur Tirkes dedi ki...

"los adamos del ertugrul saglamos"

bu iğrenç espriyi yapma fırsatını bana verdiğin için teşekkür ederim, Aceto..

türk tekbik direktörlerine neden 3 büyüklerde şans verilmediğinin çok güzel bir özetidir bu yazdıkların..

bunun teknik direktörlük meziyetiyle yakından uzaktan alakası yok.. aslında ironik olarak tam da ertuğrul'un istifa etme biçimidir 3 büyüklerin türklerle çalışmama isteği..

özetle sevgili kardeşim, türk antröneri baskıyı kaldıramıyor.. bu baskıyı kaldırabilen yegane iki adam var elimizde. birincisi bunun için megolamanlığa kaçan bir yolu tercih etmiş, ikincisi ise "duymuyorum, görmüyorum"'u oynuyor.

iki yol da sağlıklı değil belki ama en azından işe yarıyor.. geri kalanlar ise bir dayanıyor, iki dayanıyor, ondan sonra da işte böyle bir basın toplantısı yapıp, güya "onurlu" bir şekilde ayrılıyor ve kendini avutuyor..

etrafdan yükselen alkışlarsa asıl gerçeği gölgeliyor.. o da şu ki, her bu şekilde "adam gibi istifa" bu 3 büyüğe gelebilecek türk antrönerinin önündeki engele bir tuğla daha örüyor..

ertuğrul yanlış yaptı.. istifa şekli yanlış, kurduğu cümlelerin tamamı sağlıksız.. tazminatını almayarak, yada istemeyerek, yıldırım demirören'e yada diğer yöneticilere iyi ders verdiğini falan mı zannediyor..

türk antrönerlerinin bu duygusallığı devam ettiği sürece, 3 büyükler,n başına gelmeleri hayaldir.. zaten gelmesinler de.. ama bunun için de sakın başkanları yada medyayı suçlamasınlar. hata kendilerinde..

adam gibi adamlığın tarifi önce sağlam durmaktan geçer.. sen sağlam duracaksınki seni takip edenler de sağlam dursun..

wanksta dedi ki...

@aşkın

Siz iyi yaptığınıza inandığınız işinizde yerinize adam arayan patronunuz size gelip haksız yere "istifa et" dediğinde tazminatınızı bırakıp gider misiniz? Yoksa kıdem tazminatınızın hesabını mı yaparsınız?

ona buna sallamadan önce bir kez daha oku bence..

aşkın dedi ki...

Wanksta,
Eğer bir haksızlığa uğradığımı düşünüyorsam kıdem tazminatımı alırım.Eğer o işyerine gönül bağlılığı duyuyorsam fesih tazminatından vazgeçerim.
Zira kıdem tazminatı işverenime, fesih tazminatı işyerine yönelik bir taleptir.Bu açıdan bakarsak anlaşabileceğimizi düşünüyorum.

bezendra dedi ki...

@aşkın

bilmediin bişeyi daa söliim ibrahim üzülmez'i de affeden adam ertugrul diildir...bizzat demirören ve sinan engin almiştir bunlari affetme kararini...ertugrul saglama sadece affedildiler al kullan kafana göre denmiştir...

öte yandan aceto'nun tazminat için ve ucuz kahramanlık üzerine sölediklerine de zırnık katılmadıımı söliim çoğunluk gibi..

adfds dedi ki...

Her gidiş duygusaldır. Ertuğrul'u bu kadar eleştirmeden önce, kendinizi onun yerine koyun. Teknik direktörlüğü konusuna gelince, takımı çalıştırması konusunda sıkıntılar vardı. Oyncuların ruhsuz olmasının sebebi...

Önü açık, geleceği parlak...

Yasemin Yıldırım dedi ki...

Yazının şu bölümüne katılmıyor; siz olsanız kıdem tazminatı hesaplamaz mısınız." Hesaplarız, hatta son günlerde bunu çok sık yapıyorum. Ama bizlerin kıdem tazminatı ya da bizlerin kazandığı ile onların kazandıkları aynı oranlar değil. Bazı mevkiler ve görevlerde parayı düşünmeden hareket etmek gerekir. Çünkü o göreve gelene kadar bu dünyalık yapılmıştır. Ertuğrul'un istifasındaki adamlık şudur; Demirören Lucescu ile görüşmüş anlaşamayınca Sağlam'la devam edeceğini böyle bir görüşmenin olmadığını söylemiştir. İşte adamlık bu noktada ortaya çıkmıştır; Ben görevdeyken gidip görüşme yapanlar şimde rahat rahat yapsınlar görüşmeyi diyerek adamlığını göstermiştir.

josemarcelosalas dedi ki...

Güntekin Onay'ın dediği gibi, kimse Mourinho'nun adamlığını konuşmuyor.

delgado dedi ki...

aşağılara inerken gördüğüm başlık sonrası içimden bir ses gene aceto'nun benimsediğim bir düşünceyi değiştireceğini söyledi, ama olmadı.

ertuğrul'un adam gibi adam olmasını savunanlar, onu tazminatı almadığı için savunmuyor. bundan önce rıza yine haksız bir şekilde gönderildi diye hiçbir şey demeden ayrılacak mıydı ertuğrul? kim belirliyor bu bir şeyi yapıp/yapmaması gerektiği kriterleri, ben de bunu anlamıyorum işte.

ertuğrul kayseri'de çok iyi iki(sanırım) sezon geçirdi, çok da göze hoş gelen top oynattı o kadroya. hücum futbol oynayan, iyi pas yapan, iyi top paylaşan bir takım vardı karşımızda, alkmaar gibi bir takımı da rezil ettiler hem içerde hem dışarda. tolunay'a çok iyi bir takım bıraktı ayrıca, tolunay da zaten her fırsatta ertuğrul'a teşekkür etmeyi unutmaz böyle bir takım bıraktığı için kendisine. biri demiş ertuğrul kupa almadı, tolunay geldi aldı kupayı. sanki anadolu kulüplerinin alabileceği birden fazla kupa var da "kupa aldı" diyorsunuz, bir kupa var kayserispor gibi bir takımın alabileceği o da türkiye kupası. onlar da 13er penaltı atışı sonrası kupayı aldı, o kadar. illa bir görüşü destekleyeceğim diye gereksiz ve manasız örnekler vermeye gerek yok, komik oluyor.

evet ertuğrul korkak futbol oynatmıştır beşiktaş'a. inönü'de inönü gibi hissetmemiştir çoğu maçta taraftar kendisini. çünkü ertuğrul erken geldi beşiktaş'a, geldiğinde de savunuyordum bunu. pişmesi gerekti, en iyi ihtimalle de tecrübeli, işi iyi bilen bir hocanın yanına yardımcı olabilirdi benim gözümde. ama erken geldi işte ne yapalım, yıldırım demirören de zaten sadece kendi sözünün geçmesini ve sinan engin'i getirmeyi istediği için biraz 'pısırık' bir hoca arıyordu. ertuğrul tabi ki teklife heyecanla evet dedi ve takımın başı geçti, birkaç olay sonrası da sessiz kalmaya zorunlu bırakıldı bir bakıma... şimdi birileri diyecek ki ali gültiken kovulduğunda neden adamlığını koymamış, yıldırım demirören bilmemne dediğinde neden mertçe istifasını vermemiş, ibrahimler, ertuğrul'un haberi olmadan nası affedilmiş, ertuğrul neden adam gibi "nasıl böyle bir şey yaparsınız!" diyip görevini bırakmamış... derim ki; siz zaten hem en iyi hakemsiniz, hem federasyon başkanısınız, hem en iyi teknik direktör, en iyi milli takımlar sorumlusu, ve en iyi futbolcusunuz...

güntekin onay'ın yazısı yanlış değildi. evet, "adamlık" iyi bir teknik direktör olmak için yeterli değildir. ama zaten kimse demiyor ki ertuğrul muhteşem bir teknik direktördü onu neden kapı dışarı ettiniz diye. bu yüzden güntekin onay'ın tespiti ve yazısı öyle aman aman abartılacak bir yazı değildi, yok mourinho'nun adamlığına bakılmıyormuş da böyleymiş de. mesele, beşiktaş'ı tapulu malı olarak gören yıldırım demirören'in saygısız ve ahlaksız hareketleri, ertuğrul sağlam'ı kullandığı ve lucescu'yla görüşerek onu arkasından vurmasıdır.

bakıyorum, ertuğrul'un da "Legrotagglie'yi tanımıyorum" dediği "öğrenilmiş", değil mi Bülent bey?

özet olarak evet, ertuğrul'un daha fazla ses çıkarması gerekiyordu, çıkaramadı, etkin olamadı. beşiktaş gibi bir takımı tempolu oynatması gerekiyordu, ama belden aşağı fazlaca olmak üzere her yerden gelen eleştiriler inanılmaz bir baskı yarattı üzerinde, tik bile kazandı kendisi. farkettiyseniz maçlarda 10 saniyede bir sürekli gözlerini yumuyor, bir şeyler yapıyor. bu demek değil ki ertuğrul yeteneksiz, kabiliyetsiz bir teknik direktör. sadece deneyimsiz ve genç, yürümesi gereken daha kilometrelerce yol, aşması gereken koskoca engeller vardı beşiktaş'a gelmeden önce. erken evlilik oldu, malesef hayırsız oldu.

kendisi ayrıca her fırsatta her lafa "allah, kısmet" gibi kelimeleri sıkıştıran bir insan değildir. "Beni üç yılda buraya getiren Allah, buradan da geri göndermeyecektir. bundan adım gibi eminim" demecini verdiği röportajda "Burası benim bildiğim bir camia. Ayrıca benim futbola başladığım günden itibaren felsefem; yapabileceğinin en fazlasını yapıp kendi başarımı başkasının başarısızlığı üzerine kurmadan, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz." dedikten sonra asıl olay olan lafını söylemiştir. türk spor basını'nın herhangi bir röportaj'da 1000 cümlelik cevapların birkaç kelimesini alıp birleştiren insanları eleştiren bir üstadın, bu konularda biraz daha duyarlı olması gerek diye düşünüyorum.

son paragrafta ise kesinlikle katılıyorum, artık kim geldi kim gitti malesef farketmiyor. yıldırım demirören gitmedikçe tek kaybeden beşiktaş oluyor, olacak.

ynwa dedi ki...

kendisi milli takım stoperleri(!) olarak tanımladığı gökhan zan ve ibrahim toraman ikilisinin yedek kalmaması için legrottaglie ve daha birçok önemli savunma adamının transferini vetolayarak geçen sezonu daha en başından çöpe atan bir futbol fukarasıdır, adamlığından banane!

Radical Media dedi ki...

Bu memlekette ölen ve istifa eden adeta vaftiz ediliyor. Hasan Doğan ve Ertuğrul Sağlam'ın öncesi ve sonrası öylesine ibretlik , öylesine ironik ki.
Not : Balık hafızalılar Hasan Doğan için bana yüklenmeden önce bir önceki seçimde aday olmadan perde arkasından Ayhan Bermek 'in başkanlığı ve AKP adına neler yaptığını , neleri pazarlık konusu ettiğini ve ölümününden sonra yeri göğü inleten aynı basının o zaman neler yazdığını bi incelesinler. Birgün Ali Şen , Mehmet Cansun , Yıldırım Demirören , Sinan Engin , Hıncal Uluç , Ahmet Çakar ölürse düşünün arkalarından neler yazılacak. Ali Aydın denen tetikçi istifa edip , hakemliği bıraktığında ( Bu adam meşhur Diyarbakır / Elazığ maçını herşeye rağmen bitiren ve bir BJK - G.Saray maçından sonra Özhan Canaydın'a " bu adamın takipçisiyim , kendisi hakemliği bırakacak " dedirten adamdı). İstifa ettiğinde Türk Hakemliğinin geleceğiydi dye yazan kendini bilmez bile çıkmıştı .

Oz dedi ki...

Bülent Bey merhaba

Yazınıza ve profesyonellik tanımınıza katılıyorum.

Ancak istifa kurumunun hiç etkin olmadığı toplumumuzda "yeri geldiğinde istifa etmek adamlıkdır" mesajı vermek önemsenmesi gereken bir harekettir.

Saygılar