14 Şubat 2008

Godfather

Son yılların en yaratıcı koreografisiydi. İşin içinde bir de müzik( Godfather Theme) olunca bize de ayakta alkışlamak düştü...

21 yorum:

orkun dedi ki...

Yapma be Aceto! El öptüren mafya babası mı "son yılların en yaratıcı koreografisi"? Son yıllardaki performansına bakılınca "Avrupa'ya el öptüren GS" temasının komikliğine girmiyorum bile...

Oz dedi ki...

Galatasaraylı olmayan arkadaşlar muhakkak bu habere eleştiri getirmeye çalışacaklar. Haklı da olabilirler. Ama haklılıklarını daha güzel olduğunu düşündükleri kareografilerin resimleri ile belgelerlerse güzel bir paylaşım olur.

Saltnpepper dedi ki...

Olayın Galatasaraylı olup olmamakla alakası yok. Koreografi görüntü olarak güzel olabilir. Ama içerik olarak pek hoş değil. Orkun´un yazdığı gibi. El öptüren bir mafya babasının nesi hoş?

Hamit Emir dedi ki...

"Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olmak" Baba filmini izlemediğin belli , ftw kısa bir özet geçmiş onu iliştiriyorum buraya..
Artık sende bilmeden , öğrenmeden konuşmassın...
Corleone'ler ve Galatasaray
..."Baba" filmini izleyenler bilir. Corleone Ailesi çok yıpransa da, içerden ve dışardan çok zarar görse de, düşüşünü sadece belirli bir süre yaşamış ve sonrasında tekrar eski gücüne kavuşmuştur. Uzun bir bocalama dönemi geçiren Galatasaray’ın eski gücüne kavuşması için...

Galatasaray – Bayer Leverkusen maçının başlamasına az bir süre kala Ali Sami Yen Stadı’nın hoparlöründen "Il Padrino" filminin unutulmaz müziği çalındı. Tribünlerde ise Avrupa’nın Galatasaray'a itaat ettiği canlandırıldı. O gösteri yakın yılların Galatasaray’ını anlatmadı. UEFA Kupasını, Süper Kupa’yı alan ve sonrasında Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final oynayan Galatasaray takımı hatırlatıldı.

Ancak "Baba" filmini izleyenler bilir. Corleone Ailesi çok yıpransa da, içerden ve dışardan çok zarar görse de, düşüşünü sadece belirli bir süre yaşamış ve sonrasında tekrar eski gücüne kavuşmuştur. Uzun bir bocalama dönemi geçiren Galatasaray’ın eski gücüne kavuşması için 2007'nin yaz aylarında start verildi. Alıştırma süresini atlattıktan sonra, 2008 yılında tekrar heyecan veren ve eski günlerine dönme adına ciddi sinyaller veren bir takım haline geldi sarı kırmızılılar. Nino Rota’nın "Il Padrino" müziği Galatasaray’ın genç takımı için çaldı çarşamba akşamı.

Sezona fırtına gibi başlayıp, sonra kendi içinde yarattıkları problemler nedeniyle zorluklar yaşayan Galatasaray takımı için, Teknik Direktör Karl-Heinz Feldkamp'ın bazı inanılmaz hatalarına rağmen, çok iyi yolda olduğunu söylemiştik. Bayer Leverkusen maçında 0-0'lık bir sonuç alınsa da, sahadaki sağlam duruş itibariyle doğru mesajlar verilmiştir. Almanya’nın en ofansif takımı Bayer Leverkusen'e tek pozisyon vermeyip, sayısızca pozisyon bulan Galatasaray takımının eksikliği; şans ve tecrübeydi. Orkun Uşak, Emre Güngör, Barış Özbek, Volkan Yaman, Uğur Uçar, Mehmet Topal – bir takımın yarısından fazlası Avrupa sahnesine yeni ayak basıyor ve Alman disiplinine, aynı disiplin ve gençliğin verdiği dinamizm ile cevap veriyor.

Ancak 13 Şubat akşamı akıllara gelen tek film "Baba" filmi değildi, bir tanesi daha vardı akıllarda kalan. 1,5 hafta önce oynanan Fenerbahçe – Galatasaray derbisi. Yine zorlu bir maç, yine rakibine pozisyon vermeyen bir takım, yine çok gol kaçıran bir Galatasaray. Vito Corleone'nin özellikle de Luca Brasi'nin yardımlarıyla yaptığı "reddedilmeyecek teklifleri", Fenerbahçe ve Leverkusen, Galatasaray'a yaptı. "Sana tur şansı verdim, bunu kullan. Atacağın tek kurşunla her şey senin olur."

tknycl dedi ki...

koreografinin özgünlüğü ve taraftara hissettirdiği duyguyu anlamak için biraz galatasaraylı olmak gerekiyor.bocalama devrini bitirmek üzere olup takımın üzerindeki ölü toprağını atan genç takım ve onun verdiği enerjinin taraftara yansımasıdır bu.benim tüylerim diken diken oldu ve gözlerim yaşlandı.senelerce avrupanın en büyük takımları geldi bu mabedde elini öptü galatasaray'ın.ve o zamanlardan beri ilk defa bu kadar hırs ve enerji dolu genç bir takım ve aynı kaptanla rakibini ağırlıyordu.

Adsız dedi ki...

hamit emir arkadaşım. yazının kime ait olduğunu belirtseydin daha iyi olurdu. (ajansspor yazarı fatih demirelli'ye ait) Bu arada kareografi görüntü olarak gerçekten hoş ve güzel. Ama içerik olarakta güzel düşünülmüş belki ama genede bu içeriği doldurmak için fazla heyecanlı bir yaklaşım. Galatasaray'ın biraz daha beklemesi gerek. Çok umut veriyor dahi olsa da unutmasınlarki leverkusen maçlarını oynamalarının sebebi kendilerinden çok bordeaux'lu genç siyahi bir futbolcunun 85. dakikada attığı bir gole borçlular.

Adsız dedi ki...

kareografi felan degil de, su godfather müzigini ne zaman dinlesem icim aciliyor, dünyaya baska gözlerle bakiyorum.

Adsız dedi ki...

Maç öncesi müzikleri Galatararay çok iyi yapıyor. ben youtube'dan bile izlerken dikenlerimin dikeldiğini hissettim. Önemli olan ne kadar anlam ve gerçekcilik taşıdığı değil. O an hissettirdikleri. Bu işi Galatasaray taraftarı iyi yapıyor...Bir de rakip gol kaçırdıktan sonra korku sessizliğine bürünmeseler....

Adsız dedi ki...

Hakikaten neymiş peki son yılların en yaratıcı kareografisi? Çarşı'nın "gol gol gol gol" diye maçın başından sonuna höykürmesi mi? Yoksa sarı kanaryalıların yaptığı zamazingolar mı?

Avrupada son yıllarda alınan kötü sonuçlara yapılan bir göndermedir bu. Baba'yı bir de Puzo'dan okusaydı arkadaş daha iyi anlardı ama sonu üç noktayla biten Hıncal Uluçvari cümleler kurmak daha kolay olduğundan sallamış gitmiş kendisi.

Eski gücünde olmak için çabalayan bir ailenin hikayesidir bu. Marlon Brando'ya yapılan brikolaj --yani takılan atkı-- zaten Corleone ailesiyle cimbom'un ortaklığına bir göndermeden başka bir şey değildir. Bu yüzden aceto'ya katılıyorum.

Homurdanan arkadaşlar ise ya filmi izlesinler, ya da "mafya babası falan filan" geyiklerini besledikleri "haşmet babaoğlugil" futbol asla sadece futbol değildir aforizmalarını kendilerine saklasınlar. Babalar gibi kareografi, uefa'yı daha evvel almış bir takımın geri dönüşünün görsel olarak anlatıldığı şahane bir tribün hadisesidir bu.

"Artık "en büyük x" sarıyer'den y" tipi pankartların devri kapandı.

orkun dedi ki...

"Anonymous" arkadaş,

Söylediklerimi "sallama" kapsamına alman koymadı da Hıncal ve Haşmet'le aynı kaba konmak ağır koydu valla!

"Baba"yı Puzo'dan okuyup Coppola'dan da seyrettim defalarca ama yine de bir camianın ortaklık kuracak Corleone ailesinden başka figür bulmayışına kızarım.

"Siz çok daha iyi işler yaptınız da konuşuyorsun?" diye soruyorsun, yaptık diye iddia etmiyorum, bizim tribünler daha beterlerini de yapıyordur, bu benim kişisel eleştiri hakkımı kısıtlamaz. Hele hele de bu yaştan sonra "izlesinler, saklasınlar" yollu dolaylı emir kipleri iyice tüylerimi ürpertir.

Bir de benim üç noktama beş noktama laf edene kadar "kareografi"nin doğrusunu bir imla kılavuzundan bir zahmet buluver.

Adsız dedi ki...

kar yağmaktadır ince ince ali sami yen e.giden bilir esski açığın bünyede tokat etkisi yapan soğunu. benim gözüm korktu kar yağşı soğuk maç gitmedim. ekaranın başına geçtiğimde kendime kızdım. keşke bi parçası olasaydım şunun. olimpiyat stadındaki fredyy nin açılmasında o 7000 şanslı kişiden biride bendim. ama bu başkaydı. içinde ne ararsanız vardı bu kareografide. evet ilk defa lucescu dan sonra inceden bir heycan hissediyor galatasaray taraftarı. tekrardan avrupa ya ''mama il turchi'' dedirtmek için.......

Adsız dedi ki...

Şu haber daha da eğlenceli bence :
http://img511.imageshack.us/img511/4699/tara0002xv8.jpg

Oz dedi ki...

Bu konuda iki şey var:

1) ASY, Galatasaray eski gücünde olmasa bile, bu tarz pankartların açılması hakkına ve rütbesine sahip bir stadtır. Zira Form is temporary, class is permanent (eski bir kızılderili özdeyişi).

2) Bu tip "ürkütücü, dehşetengiz ve şiddet sembolize eden" semboller tribünlerin her zaman beğenisini kazanmıştır. Kurukafalar, Freddy Krugerler vb vb işin şiddete kayan değil esprili tarafını temsil etmektedir. İlla da hassasiyet göstereceksek, bu pankarta bakıp insanların Marlon Brandoya özenmeyeceği açıkdır, ama Kill For You pankartı bir temenni ve fikir göstermektedir.

3) Monthy Python'un Spanish Enquisitionu gibi oldu :) Bu sayfaya iç meselelerimizi taşıyıp kirletmeyelim lütfen.

qfwfq dedi ki...

gecen sene yapilan tarih gosterisi bundan daha iyiydi mesela.

Adsız dedi ki...

Sevgili Orkun arkadaş,

Haklısın yanlış yazmışım da ben imla bağlamında "üç noktana beş noktana" laf etmemiştim. Neyse, sen de haklısın aslında, fevri bir çıkış olmuş beniki. Hatta senin eleştiri hakkına laf -herkesin eleştiri hakkına- eder bir hale gelmişim. Eee, ama sonuçta futbol bu ya, insanda akıl fikir bırakmıyor bazen.

clock dedi ki...

tolga_yy arkadaşım..

yazıların kime ait olduğunu bilecek kadar futbol ile alakadar olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun.bence futbol ile yakından uzaktan alakan yok.sen ve senin gibi "lig" kavramını bilmeyen , el bilmemnesiyle gerdeğe girmek lafını prensip edinmiş futbol fakiri insanların en azından bu blogdan uzak durması gerekiyor.yahu ne demektir bordo'lu siyahi oyuncunun attığı gole borçlu olmak ?? lig ve puan usulune dayanan bir organizasyonda bundan bahsetmenin mantığı nedir ??

yahu galatasaray helsinborg'a yenilmeseydi , panionios'un son maçlar öncesi nasıl bir şansı olabilirdi.ya da wien berabere kalsaydı panionios ile ne olacaktı ? ya da bordo galatasarayı , helsinborgu , wieni yenemeseydi nasıl çıkacaktı gruptan.ya da helsinborg ilk maçta panionios ile berabere kalamasa ne olucaktı ? şimdi biz bi de helsinborg'a mı borçlu olduk yani ?

bu nasıl bir mantıksızlıktır.elbette birileri birilerini yenecek ve sana avantaj sağlayacak.tıpkı senin birilerine yenilip birilerine avantaj sağladığın gibi.varsayalım ki bordo maçı bir hafta önce oynandı ve bordo panionios'u 3-2 yendi.son hafta galatasaray wien'le oynayıp berabere kalsa ne diyecektin o zaman ? "galatasaray kendisine yeterli olan 1 puanı aldı" mı diyecektin.

evet ever derdin..işte bu yüzden futbol konuşulan yerlerden uzak durun.zira bünyem kaldırmıyor sizleri.

orkun dedi ki...

overdrive, allahaşkına bu muhabbete "sayfayı kirletme" gözüyle bakma, çünkü ayrı takımdan vatandaşların makul makul fikrini söyleyip işin küfür seviyesine doğru dönmemesi malesef pek az bulunan bir durum oldu, bu sayfa da onun bir örneği. Ne olur bu laflarımı yağlama/ballama olarak almayın, hem aceto'ya hem yorumculara çok teşekkür, valla.

aşkın dedi ki...

Bence bu değil de Yaşayan Ölülerin Dönüşü temalı zombili bir koreografi daha iyi gider, rakiplere temelli bir korku salardı.
Şunu gönderen arkadaşa minnettarım, gülmek çatlayacaktım:
http://img511.imageshack.us/img511/4699/tara0002xv8.jpg

orkun dedi ki...

"clock"un fırçasını okudum da, biraz erken iyimserlik etmişim galiba.

Anıl dedi ki...

Koreografi diye papyon yapanların en son konuşması gerekir.

gkhngnyhn dedi ki...

bir dahaki sefere polat alemdar'ı da yapalım da abiye yamuk olmasın.

"bir kulüp ile mafya babası nasıl özdeşleştirilir"miş. ülkede yıllardır bir mafya babası kulüp yönetirken hiç sordunuz mu bu soruyu kendinize ? hani kafasına eserse "vurdurturum" diye bağıran bir başkan var malumunuz.

6-0 kasım yazmaya çalışarak belki geliştirirsiniz o yaratıcı zekanızı. allah kolaylık versin.