İşleyen totemi kimse paylaşmaz ama en azından miladı dolanları toplayalım bu post altında. Kazanmak için kimin ne totemi var? Kimin 10 yıldır yıkamadığı atkısı, forması var? Süper hikayeler çıkacağına eminim...
57 yorum:
Adsız
dedi ki...
Hangisinin uğurlu olduğunu bilmediğimden sezonun tüm formalarını üst üste giymek
bir tek hatırladığım, şehirden çok uzak dağın başında insandan, teknolojiden , herşeyden uzak olmasına rağmen hala fanatik galatasaraylı olan arkadaşımla sivas maçını radyodan dinlerken sivasspor gol attıktan sonra şakayla karışık oradaki kangal köpeklerini tokatladığımızda gs'nin cevabını gol olarak vermesiydi.ama ne zaman araziyi turlayıp yanımıza gelseler sivasspor'un da gol atması apayrı bir olaydı. bu arada galatasaray resmi sitesi vahşi hayatın ortasında, doğanın tam içinde gece gündüz dalgalanan gs bayrağını görseler galerilerine değil anasayflarına koyarlardı inanıyorum.
enine çizgili koyu sarı - bordo tişörtümü giyip hanımın telefonundan tek kulaklıkla maç dinlerken tek kulağımla da hanımı dinlemek, top her ümit karan'a geldiğinde "hörölörölörölö" şeklindeki teahüratı yapmak ve kediyi havaya atmak. işe yaradığından emin değilim, hatta korkup taça attığı oldu ümit'in.
Fenerbahçeyi sami yende 1-o yendikten sonra sivas deplasmanına baştan aşağıya donuna kadar aynı kıyafetlerle gitmek. Üstelik çoraplarımı kirliden almıştım. 1 hafta boyunca o kadar kirlinin içinde ne hale gelmişti varın siz düşünün...
Kendimi bilmem de Cannavaro'nunki ne kollarını bağlama totemiymiş yahu. Adam sahaya bikinili kız girdiğinde bile aynı pozsiyonda, Dünya Kupası finali penaltılarında başladı, uyurken de öyle uyuyor herhalde.
Luce zamanı, grupta Roma, Liverpool ve Barca var. İşyerimde 1Levent'te; Sami Yen'in burnunun dibinde yani. Uğur diye Üstbostancı'ya eve gider, alelacele üstümü değiştirir minibüs caddesine kadar (alışageldiğim üzere taksiye binmez) yürür ve o şekilde maça giderdim. O sene Roma maçına kadar bu şekilde dünyaları kazandık. :)
Roma maçında evden çıkmış caddeye ilerlerken yanımdan geçen taksiye el ettim, durdu, binince içimden "eyvah" dedim, dedim ama adama da "abi, yok, vazgeçtim" de diyemedim
Sonuç, dk. 90, Bülent'in hatası ve gol. Cimbomum 1 Roma 1
3 mayıs 2007 chelsea maçından 25 mayıs'taki finale kadar liverpool formamı çıkartmadım üstümden. yani en azından evden çıkarken hep onu giyiyordum :)
bir de final maçındaki yağmurda yere değen bayrağımın da üzerinde oluşan çamur lekeleri aynen durur, o olağanüstü finalin yıkamaya kıyamadığım bir anısı olarak.
Klasik olacak ama maçlarda gittiğimiz arkadaşlarla sürekli yer değiştiririz, bazen tuttuğu oluyor:) Bunun dışında iki sene önceki kırmızı çizgili bir formamız var. Bu sene son maçlarda onu giydim çok uğurlu geldi.Ayrıca evde maç izlerkende sürekli staddaki gibi ayakta maç izliyorum,oturduğumuz zaman gol yiyoruz gibi abuk saplantılarım var.
Evde izlerken eğer rakip takım penaltı atıyorsa, oyuncu topa tam vururken hızla el çırpmak yada "böö!" diye bağırmak. Büyük ihtimalle auta vuruyor. Ama çok bağırmayın kendi kaleciniz ürkmesin. Statta ise yer değiştirmek yada içeceği diğer ele almak en etkili yöntemler.
Almanya'da yasadigimdan seyretmedigim maclarin sonuclarini asla ama asla milliyet.com.tr'den ogrenmemek. Genelde, ligtv.com.tr iyi oluyor ama en iyisi iki sezon onceki son hafta sampiyonlugundan beri alman DSF spor kanalinin teletex'i. macdan 30 dakika sonra veriyorlar, mac canli takip edilemediginden aci veriyor ama simdiye kadar %100 gidiyoruz, masallahimiz var.
almanya'da yasadigimdan seyredemedigim maclarin sonuclarini asla ama asla milliyet.com.tr'den ogrenmemek. Ligtv.com.tr ile %70 lerde iyi sonuc aliyorum ama en iyisi suphesiz iki sezon onceki son hafta sampiyonlugundan beri Alman DSF spor kanalinin teletex'i. Maci canli takip edemediginizden ve mac sonucunu macdan asagi yukari 30 dakika sonra verdiklerinden dolayi biraz aci verici oluyor ama simdiye kadar %100 gidiyoruz, masallahimiz var.
maç "buradaysa" stada giderken üstünde hiçbir şekilde "stad etrafında" ya da kulüpçe satılan bir taraftar ürünü bulundurmamak, ama farklı dükkanlardan edinilmiş kıyafet ya da aksesuarla takımın renklerine gönderme yapmak. bu giyinme işini mutlaka özenli yapmak, aynada görülen surete geçer not vermeden kesinkes evden çıkmamak. stadda kendi takımından hiçkimseye, ne hata yaparsa yapsın, içinden geçse bile, asla küfür etmemek.
maç "oradaysa" mümkünse semtte, olmazsa gönül verdiğin renklerle seni tanıştıran babanın evinde seyretmek. ama asla ve asla ezeli rakiplerinin semtinde seyretmemek. (anne hariç, başka bir takımı tutan kimseyi o ortama sokmamak). maça gider gibi özenli giyinmek. oturduğun koltuğun arkasına mutlaka siyah/beyaz poşuyu iliştirmek. (evde küfür serbest)
Bugüne kadar beni Beşiktaşlı yapan babamla birlikte gittiğimiz maçlarda tek bir puan dahi vermedik. Kırmızı 100. yıl formasıyla izlediğim maçlar genelde efsane olur ki genelde çok önemli maçlarda giyerim, 4-3 fener maçı, 2-1 l'pool maçı gibi. bi de rakip ataktayken el bağlama baya bi insanda var sanırım ama kobe'ye bile basket kaçırttığıma inanıyorum bazen ahaha.
O sezon için aldığım ilk forma. UStune de 10 senelik atki yaz, kis fark etmez takilir. Totem filan diyince google soyle birsey verdi: http://www.verkac.org/?p=1618
Gole ihtiyacımız varken elleri cebe sokmamak. Siyah beyaz Adidas Gazelle ve gri kapşonlu sweatshirt. Bu sezon iyi bir seri yakalamamıza sebep olan Kral tuvalete gidip krallar gibi işeme ritüeli. Orta yaşın üstündeki kişilerin yanında oturmamak. "Taksim'de iki tek atar sonra ordan İnönü'ye ineriz" tekliflerine kanmayıp ne olursa olsun Beşiktaş'a Barbaros'tan inerek gitmek.
Santralardan hemen sonra sigara yakmak. Bir de eskiden Besiktas ilk yari eski aciga dogru hucum ederse kazaniyorduk, ya da en azindan bize oyle geliyordu :)
bu da küçükken (10 - 18 yaşları arası) yapageldiğim ama uğur yerine manyaklık olarak adlandrılması gereken bir halim
maçları uğursuzluk gelir korkusu ile put gibi, hiç kımıldamadan izlerdim, evde resmen terör estirirdim, kimse bana birşey sormayacak, maç izlerken önümden kimse geçmeyecek, penaltı olduğunda kutlamak için arayan eş dost için "zinhar" bana telefona gel denilmeyecek vsr
ola ki hareket etmiş bulundum ve gol yedik, beni tutabilene aşk olsun artık, başını duvarlara vurmak mı istersiniz, kendine düz doğru saydırmak mı, aklıma gelen her şekilde kendime eziyet ederdim
inönü stadindaki maclara yillarca eski acigin kapaliya bitisik tarafindaki en sagdaki kapidan girmek, maca hangi kiyafetle girersem gireyim maci onunla tamamlamak,(yagmur da yagsa yagmurluk giymeden islanmak ki en son liverpool macinda ise yaradi), besiktas penalti kullanirken arkami donup gokyuzune bakmak, bizim kaleye gelen toplarda avazim ciktigi kadar hosttt diye bagirmak...
2 sezon önce İnönü de oynanan Beşiktaş- Galatasaray maçında 10 dk kala banyoya girdim ,çıktım ,bornozla beklerken 2 gol oldu.:D:D Bir de geçen sezon Brezilya Gp sinden önce imkansıza yakın olan kimi nin şampiyonluk şansı için yine banyoya girmiştim. Sonuçta Kimi 1 puanla şampiyon olmuştu:D:D:D İşe yarıyo yani baya:D
bazı maçlardan önce bira içerim, her maçtan önce dua ederim, tam hakem düdüğü çalmadan önce, tribünler geri 10 dan geriye sayarken.. ayrıca arkadaşla beraber izliyorsak gol gelmezse atkıları değiştiririz, birde maçı evde izliyorsam bütün koltukların üzerine atkıları bayrakları formaları polarları dizerim, orada tribün ortamı yaratırım..
Benim Eskişehirspor formam 3 şampiyonluk gördü. Birincisi yıl 1995 Konya da 2.lig şampiyonu olup 1.lige çıktık. İkincisi aynı forma yıl 2006 Ankara da 2B şampiyonu olup 2A ya çıktık. Ve üçüncüsü aynı forma yıl 2008 İstanbul da şampiyon olup süper lige çıktık.
Formamı 1995 de özel diktirmiştim (nerde o zaman orjinal formalar)
ben çok tribe giriyorum bu konuda özellikle evde izlerken.
3-2lik monaco maçını izlerken yediğim bir meyve vardı. rangers maçında skor 0-0ken niye kazanamıyoruz bişeyler yapmalıyım dedim ve o meyve aklıma geldi. sonuç yine 3-2. takımımın baskı kurması ama bir türlü golü bulamaması gerekiyor bunun kullanılması için. deplasmanda yaklaşık 2 sene aradan sonra kazanılan ilk avrupa maçı olan nantes maçında,3-2lik real maçında ve lokomotiv maçlarında da o meyvenin imzası var hatırladıklarım. ama milli maçlarda işe yaramıyor sanırım. danimarka maçında skor 1-1ken dener denemez tümer frikikten gol attı ama 90da gol yedik. örneklerin sayısı az çünkü her mevsim yetişen bir meyve değil.
yine maçı izlediğim odanın derli toplu olması lazım. böylece uğursuzluk getiren eşyayı daha kolaylıkla fark edip odanın dışına atabilirim.
statta izlerken de uğurlu atkımı mutlaka takarım. maç içinde kendiliğinden oluşan totemler de var ama yazmakla bitmez.
96-2000 arası bazı maçlarda, (cl maçlarında sanırım genellikle) sarı-kırmızı-siyah-beyaz renklerden yaptığım legodan uzay gemilerini (baak, uzay gemisi yanlız) yanımda tutuyordum. ne kadar işe yaradığı hakkında bilgim yok ama, şimdi bakınca ilginç geliyor.
"puuhauah bebek misin lan sen" diyeceklere de, eşşek kadar olmadığımı hatırlatırım. anlayın işte. lego yaşıymış demek ki o zaman daha.
Artyık mantara bağladığı için açıklıyorum,Deplasman maçlarını Digitürkten seyrediyorum ,lig tv de yayın başladığında şifreye geçtiğini belirten altta bir okey tuşu çıkıyor,o okey tuşunu arada yok ediyorum,o sırada maç istediğim gibi gidiyorsa her kanal değiştirip geri döndüğümde ekranı tekrar aynı konuma getirmek için bir süre uğraşmışlığım var,sonra aklım galip geldi...
Benim klasik uğurlu forma falan dışında çok spesifik bir totemim yok ama ilginç bir şekilde annemin var. UEFA yolunu açan 3-2'lik Milan maçında annem 2-1'ken takıma sinirlenip mutfağa gittikten 2-3 dakika sonra 2. gol geldi. Gelip golü izledikten sonra aman ben gideyim bari dedi ve 3. gol de oldu :). O zamandan beri zaman zaman önemli maçlarda skor aleyhimizeyken uygular bunu. En son Sivas maçında yine 1-0'ken gitmişti döndüğünde 2-1 öndeydik Ardamla :)
müjdat gezen in sokağından inip,telsim tribünü dolaşıp,fenerium(numaralı) tribüne herzaman aynı kapıdan girerim,kombine kartı cihaz a kendim okuturum.Bursa maçında okutmadım yenildik.
galatasaraylıyım ve rakip takımın renklerinde giyinmeye çalışırım. mesela 05-06'da son maçta şampiyon olduğumuz gün sarı tişört ve lacivert kot giymiştim. beşiktaş maçlarında da siyah beyaz giyinmeye çalışıyorum. çoğunlukla tutuyor. bi de kritik bi pozisyon gelişirse ellerimi iyice sıkıyorum, damarlarım görünene kadar. bu gidişle bi gün bi parmağım kesilecek :)
bu seneki fenerle ali sami yen'de yaptığımız kupa maçından hemen öncesinden alelacele 3, 4 şişe bira yuvarlayıp öyle maça girdim, normalde tek bira ile "leylayı sandala atıp . . .geç bunları anam babam geç" şekline girdiğimden o biralarla başka bir gezegenden dünyaya inmiş kimmeryalı conan kıvamında sahaya girdim, zaten maç başladı başlayacak iken girmiştim içeri, derken maç başladı, ya allah bismillah saldırmaya başladık, daha 2 sn olmadan gol kaçırdık, 5 dk dolmadan bir tane de attık, lan dedim kendi kendime, lan oğlum AnAvArzA içkiyi öyle bir kaçırmışsın ki bak olmamaış şeyleri oluyormuş gibi görmeye başladın :))
cok kucuktum maclari trt`den dinlerken bizim radyoya bir iskambil kagidini - cogunlukla da kupa asini- dayardim. malatya`ya baya bi gol atmistik sayemde.
simdilerde ise iddaa`da derbilerde karsi takima bahis yapiyorum.
ben canlı olarak izlemeye gittiğim her galatasaray maçından önce atkı, fular benzeri bir şey satın alıp maçtan sonra hasta galatasaraylı olan bir kız arkadaşıma hediye ediyorum. şimdiye kadar puan dahi kaybetmedik ankara'da gittiğim maçlarda. üstelik bu sene şampiyonluk düğümünü çözen fenerbahçe maçında da galip geldik. devam ettireceğiz bakalım.
haa unutmuşum en önemli totemlerimden biri de ali sinan ın dediği gibi rakip takıma bahis yapmak, bazen tutmuyor ama o zamanda zengin oluyorum, her türlü karlıyım yani, kendimi öyle avutuyorum :D
Galatasaray'ın Avrupa kupası maçlarından önce Şampiyonlar Ligi melodisini içimden saatler boyunca tekrarlardım. Kafamın içi o melodiyle dolardı.Sırf Şampiyonlar Ligi için değil UEFA Kupası'nda da denenmiştir. 2000 yılında kupayı aldığımızda bunun benim sayemde olduğunu sanıyordum. 2001-2002 sezonunda denedim denedim fakat bu sefer kupayı falan alamadık.11 yaşında biraz hayalperestmişim evet.
Totem falan pek takmam ama buradaki yazı ne anlatmaya çalışıyor çok iyi anlıyorum. http://www.antu.com/AntuHaberTum.aspx?ID=9593 (08 Nisan 2008 Chelsea-Fener Maçı öncesi)
Kartal maçında yediğimiz biber gazı ve onca jobtan sonra 2-1kazanmış, antalya ve eskişehirin puan kaybetmesiyle ilk defa lider olmuştuk. 2 hafta sonra altaya son lig maçına gittiğimizde polislere abi nolur biber gazı sıkın deyişimiz... Sıkmadılar sağolsunlar izmir emniyeti çok iyi davrandı, biz yinede şampiyon olduk :)
bu sene ki galatasaray, fener ve beşiktaş ın avrupa kupalarında kazandıkları her maçı ön elemelerden itibaren fenerli bir arkadaşımla izleyemiştik. izlediğimiz hiç bir maçı kaybetmedik. gs nin leverkusen e yenilirken ewi taşıma davasına izleyememiştik. fener in chealse ye boyun eydiği karşılaşmada farklı şehirlerde olmamızdan dolayı izleyememiştyik.lig maçlarında şansım tutmuyordu gs her zaman yeniliyordu. bu yüzden son gs-fb derbisini çok ısrarına rağmen izlemeye pek yanaşmamıştım.
gs sivas maçını izlerken ikinci yarı başlarken (masada 15 kişi var bu arada) herkezin yerinde oturup oturmadığını kontrol etmiştik. Daha sonrada olayı abartıp yan masalarıda kontrol ettik ve yer değiştirmiş olanları eski yerine oturtmuştuk.
Fener'in Avrupa maçlarını devamlı olarak kuzenin Bakırköy'deki evinde izlerdik ve Fener hep yenilirdi. Galatasaraylı olarak bizimde hoşumuza giderdi. Ev bu sene satıldı Fener'de Avrupa'da çeyrek final oynadı.
Fenerbahçe'nin bu seneki sarı-beyaz forması benim için uğurluydu. 2 Beşiktaş derbisi,Gaziantep maçı,son saniye golüyle kazandığımız Kayseri maçı ve içerdeki Chelsea maçında üstümde bu forma vardı.Evet bu maçların ortak özelliği hepsinin 2-1 bitmesi.Zaten o formaya da 2-1 forması adını takmıştım.Artık benim uğurlu formamdı.Ne zamanki yine 2-1 önde olduğumuz Ankaraspor maçında son dakika golü yedik, formanın serisi bozuldu.Daha sonra da Chelsea'ye 2-0 yenildik zaten.Formanın tılsımı benim için kaçtı artık.Yeni sezona bakıcaz:)
TOTEM : İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne, ongun.(http://www.tdk.org.tr)
Anlatılmak istenilen totem değil de uğur galiba. Uğurlu geldiğine inanılan şeylerden bahsediliyor ki ben inanmam, inanana da bir şey demek istemem.
benim en büyük totemim futbolla alakalı değil, öss ye giderken 2 şişe su almıştım, birisini içtim bitirdim diğerini hala saklarım (5 sene oldu 5 senede 4 kere taşındım)
futbolda kendimin galatasaraya uğurlu geldiğini düşünüyorum. daha 1 gol yedik benim gittiğim 14 maçta. bi de maçları radyo d den asla dinlemem artık. ne zaman dinlesem takımım hep puan kaybetti.
57 yorum:
Hangisinin uğurlu olduğunu bilmediğimden sezonun tüm formalarını üst üste giymek
çoğunlukta da vardır..önemli maçlar öncesi "bu maç yeniliriz gibi geliyor" şeklinde sürekli olumsuz cümleler söylemek
bir tek hatırladığım, şehirden çok uzak dağın başında insandan, teknolojiden , herşeyden uzak olmasına rağmen hala fanatik galatasaraylı olan arkadaşımla sivas maçını radyodan dinlerken sivasspor gol attıktan sonra şakayla karışık oradaki kangal köpeklerini tokatladığımızda gs'nin cevabını gol olarak vermesiydi.ama ne zaman araziyi turlayıp yanımıza gelseler sivasspor'un da gol atması apayrı bir olaydı.
bu arada galatasaray resmi sitesi vahşi hayatın ortasında, doğanın tam içinde gece gündüz dalgalanan gs bayrağını görseler galerilerine değil anasayflarına koyarlardı inanıyorum.
enine çizgili koyu sarı - bordo tişörtümü giyip hanımın telefonundan tek kulaklıkla maç dinlerken tek kulağımla da hanımı dinlemek, top her ümit karan'a geldiğinde "hörölörölörölö" şeklindeki teahüratı yapmak ve kediyi havaya atmak. işe yaradığından emin değilim, hatta korkup taça attığı oldu ümit'in.
Fenerbahçeyi sami yende 1-o yendikten sonra sivas deplasmanına baştan aşağıya donuna kadar aynı kıyafetlerle gitmek. Üstelik çoraplarımı kirliden almıştım. 1 hafta boyunca o kadar kirlinin içinde ne hale gelmişti varın siz düşünün...
karmaya inançtan dolayı,tezahüratların küfürlü kısımlarında dudak oynatmak,içki alemini maç sonuna bırakmak.
Kendimi bilmem de Cannavaro'nunki ne kollarını bağlama totemiymiş yahu. Adam sahaya bikinili kız girdiğinde bile aynı pozsiyonda, Dünya Kupası finali penaltılarında başladı, uyurken de öyle uyuyor herhalde.
http://img208.imageshack.us/img208/6678/ks2ni6.jpg
hangi birini anlatayım ki
sırayla aklıma gelenleri paylaşmak en iyisi
Luce zamanı, grupta Roma, Liverpool ve Barca var. İşyerimde 1Levent'te; Sami Yen'in burnunun dibinde yani. Uğur diye Üstbostancı'ya eve gider, alelacele üstümü değiştirir minibüs caddesine kadar (alışageldiğim üzere taksiye binmez) yürür ve o şekilde maça giderdim. O sene Roma maçına kadar bu şekilde dünyaları kazandık. :)
Roma maçında evden çıkmış caddeye ilerlerken yanımdan geçen taksiye el ettim, durdu, binince içimden "eyvah" dedim, dedim ama adama da "abi, yok, vazgeçtim" de diyemedim
Sonuç, dk. 90, Bülent'in hatası ve gol. Cimbomum 1 Roma 1
:((((
AnAvArzA
3 mayıs 2007 chelsea maçından 25 mayıs'taki finale kadar liverpool formamı çıkartmadım üstümden. yani en azından evden çıkarken hep onu giyiyordum :)
bir de final maçındaki yağmurda yere değen bayrağımın da üzerinde oluşan çamur lekeleri aynen durur, o olağanüstü finalin yıkamaya kıyamadığım bir anısı olarak.
Klasik olacak ama maçlarda gittiğimiz arkadaşlarla sürekli yer değiştiririz, bazen tuttuğu oluyor:) Bunun dışında iki sene önceki kırmızı çizgili bir formamız var. Bu sene son maçlarda onu giydim çok uğurlu geldi.Ayrıca evde maç izlerkende sürekli staddaki gibi ayakta maç izliyorum,oturduğumuz zaman gol yiyoruz gibi abuk saplantılarım var.
akşam yemeğini maç bitmeden bitirmek, ağızı yıkamadan yağlı yağlı maçı izlemek.
bu sene 5 maç çevirdik böyle, pis bir şey ama şampiyonluk için değer.
Evde izlerken eğer rakip takım penaltı atıyorsa, oyuncu topa tam vururken hızla el çırpmak yada "böö!" diye bağırmak. Büyük ihtimalle auta vuruyor. Ama çok bağırmayın kendi kaleciniz ürkmesin. Statta ise yer değiştirmek yada içeceği diğer ele almak en etkili yöntemler.
mac gunu kesinlikle yıkanmamak.
ne zaman tertemiz banyodan cıkmıs tv'nin basına otursam kaybedince, boyle bi totem geliştirdim kendimce.
pis olma seviyesi, kazanma oranı arasında bir korelasyon var mı bilemiycem yalnız :)
Almanya'da yasadigimdan seyretmedigim maclarin sonuclarini asla ama asla milliyet.com.tr'den ogrenmemek. Genelde, ligtv.com.tr iyi oluyor ama en iyisi iki sezon onceki son hafta sampiyonlugundan beri alman DSF spor kanalinin teletex'i. macdan 30 dakika sonra veriyorlar, mac canli takip edilemediginden aci veriyor ama simdiye kadar %100 gidiyoruz, masallahimiz var.
white hart lane'in girisinde bulunan backdrop kameralarina turk sotagi cekmek.
almanya'da yasadigimdan seyredemedigim maclarin sonuclarini asla ama asla milliyet.com.tr'den ogrenmemek. Ligtv.com.tr ile %70 lerde iyi sonuc aliyorum ama en iyisi suphesiz iki sezon onceki son hafta sampiyonlugundan beri Alman DSF spor kanalinin teletex'i. Maci canli takip edemediginizden ve mac sonucunu macdan asagi yukari 30 dakika sonra verdiklerinden dolayi biraz aci verici oluyor ama simdiye kadar %100 gidiyoruz, masallahimiz var.
maç "buradaysa"
stada giderken üstünde hiçbir şekilde "stad etrafında" ya da kulüpçe satılan bir taraftar ürünü bulundurmamak, ama farklı dükkanlardan edinilmiş kıyafet ya da aksesuarla takımın renklerine gönderme yapmak. bu giyinme işini mutlaka özenli yapmak, aynada görülen surete geçer not vermeden kesinkes evden çıkmamak.
stadda kendi takımından hiçkimseye, ne hata yaparsa yapsın, içinden geçse bile, asla küfür etmemek.
maç "oradaysa"
mümkünse semtte, olmazsa gönül verdiğin renklerle seni tanıştıran babanın evinde seyretmek. ama asla ve asla ezeli rakiplerinin semtinde seyretmemek. (anne hariç, başka bir takımı tutan kimseyi o ortama sokmamak). maça gider gibi özenli giyinmek. oturduğun koltuğun arkasına mutlaka siyah/beyaz poşuyu iliştirmek. (evde küfür serbest)
Bugüne kadar beni Beşiktaşlı yapan babamla birlikte gittiğimiz maçlarda tek bir puan dahi vermedik. Kırmızı 100. yıl formasıyla izlediğim maçlar genelde efsane olur ki genelde çok önemli maçlarda giyerim, 4-3 fener maçı, 2-1 l'pool maçı gibi. bi de rakip ataktayken el bağlama baya bi insanda var sanırım ama kobe'ye bile basket kaçırttığıma inanıyorum bazen ahaha.
kardeşime maç kaç kaç dye sormamak
25 yıldır hangı totemı denediysek olmadı. trabzonum şampiyon olamadı :((
O sezon için aldığım ilk forma. UStune de 10 senelik atki yaz, kis fark etmez takilir.
Totem filan diyince google soyle birsey verdi: http://www.verkac.org/?p=1618
cenabet bi kuzenim var ne zaman gelse yeniliyoruz. onu eve almıyorum artık. 2 defa yendik feneri ve şampiyon olduk :)
Gole ihtiyacımız varken elleri cebe sokmamak. Siyah beyaz Adidas Gazelle ve gri kapşonlu sweatshirt. Bu sezon iyi bir seri yakalamamıza sebep olan Kral tuvalete gidip krallar gibi işeme ritüeli. Orta yaşın üstündeki kişilerin yanında oturmamak. "Taksim'de iki tek atar sonra ordan İnönü'ye ineriz" tekliflerine kanmayıp ne olursa olsun Beşiktaş'a Barbaros'tan inerek gitmek.
Santralardan hemen sonra sigara yakmak. Bir de eskiden Besiktas ilk yari eski aciga dogru hucum ederse kazaniyorduk, ya da en azindan bize oyle geliyordu :)
bu da küçükken (10 - 18 yaşları arası) yapageldiğim ama uğur yerine manyaklık olarak adlandrılması gereken bir halim
maçları uğursuzluk gelir korkusu ile put gibi, hiç kımıldamadan izlerdim, evde resmen terör estirirdim, kimse bana birşey sormayacak, maç izlerken önümden kimse geçmeyecek, penaltı olduğunda kutlamak için arayan eş dost için "zinhar" bana telefona gel denilmeyecek vsr
ola ki hareket etmiş bulundum ve gol yedik, beni tutabilene aşk olsun artık, başını duvarlara vurmak mı istersiniz, kendine düz doğru saydırmak mı, aklıma gelen her şekilde kendime eziyet ederdim
AnAvArzA
inönü stadindaki maclara yillarca eski acigin kapaliya bitisik tarafindaki en sagdaki kapidan girmek, maca hangi kiyafetle girersem gireyim maci onunla tamamlamak,(yagmur da yagsa yagmurluk giymeden islanmak ki en son liverpool macinda ise yaradi), besiktas penalti kullanirken arkami donup gokyuzune bakmak, bizim kaleye gelen toplarda avazim ciktigi kadar hosttt diye bagirmak...
2 sezon önce İnönü de oynanan Beşiktaş- Galatasaray maçında 10 dk kala banyoya girdim ,çıktım ,bornozla beklerken 2 gol oldu.:D:D
Bir de geçen sezon Brezilya Gp sinden önce imkansıza yakın olan kimi nin şampiyonluk şansı için yine banyoya girmiştim. Sonuçta Kimi 1 puanla şampiyon olmuştu:D:D:D İşe yarıyo yani baya:D
bazı maçlardan önce bira içerim, her maçtan önce dua ederim, tam hakem düdüğü çalmadan önce, tribünler geri 10 dan geriye sayarken.. ayrıca arkadaşla beraber izliyorsak gol gelmezse atkıları değiştiririz, birde maçı evde izliyorsam bütün koltukların üzerine atkıları bayrakları formaları polarları dizerim, orada tribün ortamı yaratırım..
maça formayla değil grup tişörtüyle gitmek.
burdaki chelsea macında yıkıldı bu inancım ama elenmemizle ilgili bağlantı kurmuyor değilim.
Benim Eskişehirspor formam 3 şampiyonluk gördü.
Birincisi yıl 1995 Konya da 2.lig şampiyonu olup 1.lige çıktık.
İkincisi aynı forma yıl 2006 Ankara da 2B şampiyonu olup 2A ya çıktık.
Ve üçüncüsü aynı forma yıl 2008 İstanbul da şampiyon olup süper lige çıktık.
Formamı 1995 de özel diktirmiştim (nerde o zaman orjinal formalar)
İnşallah daha çok şampiyonluklar görecek o forma.
Şampiyon ESES :)
ben çok tribe giriyorum bu konuda özellikle evde izlerken.
3-2lik monaco maçını izlerken yediğim bir meyve vardı. rangers maçında skor 0-0ken niye kazanamıyoruz bişeyler yapmalıyım dedim ve o meyve aklıma geldi. sonuç yine 3-2. takımımın baskı kurması ama bir türlü golü bulamaması gerekiyor bunun kullanılması için. deplasmanda yaklaşık 2 sene aradan sonra kazanılan ilk avrupa maçı olan nantes maçında,3-2lik real maçında ve lokomotiv maçlarında da o meyvenin imzası var hatırladıklarım. ama milli maçlarda işe yaramıyor sanırım. danimarka maçında skor 1-1ken dener denemez tümer frikikten gol attı ama 90da gol yedik. örneklerin sayısı az çünkü her mevsim yetişen bir meyve değil.
yine maçı izlediğim odanın derli toplu olması lazım. böylece uğursuzluk getiren eşyayı daha kolaylıkla fark edip odanın dışına atabilirim.
statta izlerken de uğurlu atkımı mutlaka takarım. maç içinde kendiliğinden oluşan totemler de var ama yazmakla bitmez.
benim ki totem değil ama maç başladı hiçbirşey yemem içmem.maç bitene kadar susuzluktan kıvransamda içmem.içmem kardeşim maç var
13 senelik bi atkım var. aldığım kullandığım tek beşiktaş atkısı bu. birkaç kere yıkanmıştır ama:)
96-2000 arası bazı maçlarda, (cl maçlarında sanırım genellikle) sarı-kırmızı-siyah-beyaz renklerden yaptığım legodan uzay gemilerini (baak, uzay gemisi yanlız) yanımda tutuyordum. ne kadar işe yaradığı hakkında bilgim yok ama, şimdi bakınca ilginç geliyor.
"puuhauah bebek misin lan sen" diyeceklere de, eşşek kadar olmadığımı hatırlatırım. anlayın işte. lego yaşıymış demek ki o zaman daha.
Galatasaraylıyım.
Kritik Fenerbahçe maçlarını izlemeye gitmiyorum son yıllarda.5-1 yendiğimiz kupa maçı ve son derbide izlemedim ve yendik. :)
Ayrıca son derbiyi evin salonunda ışık açmadan,ve kafamı koltuğa resmen sokarak izledim ama işe yaradı. :)
maça giderken aynı ayakkabıyı giyiyorum.. siyah krampona benzer adidaslar.. yalnız, su geçirmeye başladı, totemi değiştirmek lazım..
ne olursa olsun maç izlerken şapka takmam evde bırakırım yanıma aldıysam bile kafamdan çıkartırım ve televizyonun ses seviyesini 41'de tutarım...
Artyık mantara bağladığı için açıklıyorum,Deplasman maçlarını Digitürkten seyrediyorum ,lig tv de yayın başladığında şifreye geçtiğini belirten altta bir okey tuşu çıkıyor,o okey tuşunu arada yok ediyorum,o sırada maç istediğim gibi gidiyorsa her kanal değiştirip geri döndüğümde ekranı tekrar aynı konuma getirmek için bir süre uğraşmışlığım var,sonra aklım galip geldi...
Benim klasik uğurlu forma falan dışında çok spesifik bir totemim yok ama ilginç bir şekilde annemin var. UEFA yolunu açan 3-2'lik Milan maçında annem 2-1'ken takıma sinirlenip mutfağa gittikten 2-3 dakika sonra 2. gol geldi. Gelip golü izledikten sonra aman ben gideyim bari dedi ve 3. gol de oldu :). O zamandan beri zaman zaman önemli maçlarda skor aleyhimizeyken uygular bunu. En son Sivas maçında yine 1-0'ken gitmişti döndüğünde 2-1 öndeydik Ardamla :)
müjdat gezen in sokağından inip,telsim tribünü dolaşıp,fenerium(numaralı) tribüne herzaman aynı kapıdan girerim,kombine kartı cihaz a kendim okuturum.Bursa maçında okutmadım yenildik.
galatasaraylıyım ve rakip takımın renklerinde giyinmeye çalışırım. mesela 05-06'da son maçta şampiyon olduğumuz gün sarı tişört ve lacivert kot giymiştim. beşiktaş maçlarında da siyah beyaz giyinmeye çalışıyorum. çoğunlukla tutuyor. bi de kritik bi pozisyon gelişirse ellerimi iyice sıkıyorum, damarlarım görünene kadar. bu gidişle bi gün bi parmağım kesilecek :)
sami yen'deki fb maçından bu yana tüm maçları fb tv'den takip ettim... sonuç ortada.
+ maç sırasında bilgisayar başındaysam canlı anlatım ya da skor kontrolü için galatasaray.org ya da webaslan.com a kesinlikle bakmam.
bu seneki fenerle ali sami yen'de yaptığımız kupa maçından hemen öncesinden alelacele 3, 4 şişe bira yuvarlayıp öyle maça girdim, normalde tek bira ile "leylayı sandala atıp . . .geç bunları anam babam geç" şekline girdiğimden o biralarla başka bir gezegenden dünyaya inmiş kimmeryalı conan kıvamında sahaya girdim, zaten maç başladı başlayacak iken girmiştim içeri, derken maç başladı, ya allah bismillah saldırmaya başladık, daha 2 sn olmadan gol kaçırdık, 5 dk dolmadan bir tane de attık, lan dedim kendi kendime, lan oğlum AnAvArzA içkiyi öyle bir kaçırmışsın ki bak olmamaış şeyleri oluyormuş gibi görmeye başladın :))
AnAvArzA
skoru korumak veya rakip atakları savuşturmak için burnumu üç kere elimle sağa doğru ittiririm ve içimden bir dua okurum..
bu sene çoğu maçta işe yaradı =)
ayrıca halı saha maçlarına çıkarken maça sağ ayağımla başlayıp ilk şutumu çok uzaktan çekmek gibi bir totem im var..
cok kucuktum maclari trt`den dinlerken bizim radyoya bir iskambil kagidini - cogunlukla da kupa asini- dayardim. malatya`ya baya bi gol atmistik sayemde.
simdilerde ise iddaa`da derbilerde karsi takima bahis yapiyorum.
ben canlı olarak izlemeye gittiğim her galatasaray maçından önce atkı, fular benzeri bir şey satın alıp maçtan sonra hasta galatasaraylı olan bir kız arkadaşıma hediye ediyorum. şimdiye kadar puan dahi kaybetmedik ankara'da gittiğim maçlarda. üstelik bu sene şampiyonluk düğümünü çözen fenerbahçe maçında da galip geldik. devam ettireceğiz bakalım.
haa unutmuşum en önemli totemlerimden biri de ali sinan ın dediği gibi rakip takıma bahis yapmak, bazen tutmuyor ama o zamanda zengin oluyorum, her türlü karlıyım yani, kendimi öyle avutuyorum :D
Galatasaray'ın Avrupa kupası maçlarından önce Şampiyonlar Ligi melodisini içimden saatler boyunca tekrarlardım. Kafamın içi o melodiyle dolardı.Sırf Şampiyonlar Ligi için değil UEFA Kupası'nda da denenmiştir.
2000 yılında kupayı aldığımızda bunun benim sayemde olduğunu sanıyordum. 2001-2002 sezonunda denedim denedim fakat bu sefer kupayı falan alamadık.11 yaşında biraz hayalperestmişim evet.
onur'la maça gidilmez
onur'la maça gidilmez
onur'la maça gidilmez
gidinin pis musibeti, arkadaş diye çekiyoruz, maçtan maça görüşmüyoruz:)
Totem falan pek takmam ama buradaki yazı ne anlatmaya çalışıyor çok iyi anlıyorum.
http://www.antu.com/AntuHaberTum.aspx?ID=9593
(08 Nisan 2008 Chelsea-Fener Maçı öncesi)
Kartal maçında yediğimiz biber gazı ve onca jobtan sonra 2-1kazanmış, antalya ve eskişehirin puan kaybetmesiyle ilk defa lider olmuştuk. 2 hafta sonra altaya son lig maçına gittiğimizde polislere abi nolur biber gazı sıkın deyişimiz... Sıkmadılar sağolsunlar izmir emniyeti çok iyi davrandı, biz yinede şampiyon olduk :)
bu sene ki galatasaray, fener ve beşiktaş ın avrupa kupalarında kazandıkları her maçı ön elemelerden itibaren fenerli bir arkadaşımla izleyemiştik. izlediğimiz hiç bir maçı kaybetmedik. gs nin leverkusen e yenilirken ewi taşıma davasına izleyememiştik. fener in chealse ye boyun eydiği karşılaşmada farklı şehirlerde olmamızdan dolayı izleyememiştyik.lig maçlarında şansım tutmuyordu gs her zaman yeniliyordu. bu yüzden son gs-fb derbisini çok ısrarına rağmen izlemeye pek yanaşmamıştım.
gs sivas maçını izlerken ikinci yarı başlarken (masada 15 kişi var bu arada) herkezin yerinde oturup oturmadığını kontrol etmiştik. Daha sonrada olayı abartıp yan masalarıda kontrol ettik ve yer değiştirmiş olanları eski yerine oturtmuştuk.
Fener'in Avrupa maçlarını devamlı olarak kuzenin Bakırköy'deki evinde izlerdik ve Fener hep yenilirdi. Galatasaraylı olarak bizimde hoşumuza giderdi. Ev bu sene satıldı Fener'de Avrupa'da çeyrek final oynadı.
Fenerbahçe'nin bu seneki sarı-beyaz forması benim için uğurluydu. 2 Beşiktaş derbisi,Gaziantep maçı,son saniye golüyle kazandığımız Kayseri maçı ve içerdeki Chelsea maçında üstümde bu forma vardı.Evet bu maçların ortak özelliği hepsinin 2-1 bitmesi.Zaten o formaya da 2-1 forması adını takmıştım.Artık benim uğurlu formamdı.Ne zamanki yine 2-1 önde olduğumuz Ankaraspor maçında son dakika golü yedik, formanın serisi bozuldu.Daha sonra da Chelsea'ye 2-0 yenildik zaten.Formanın tılsımı benim için kaçtı artık.Yeni sezona bakıcaz:)
TOTEM : İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne, ongun.(http://www.tdk.org.tr)
Anlatılmak istenilen totem değil de uğur galiba. Uğurlu geldiğine inanılan şeylerden bahsediliyor ki ben inanmam, inanana da bir şey demek istemem.
benim en büyük totemim futbolla alakalı değil, öss ye giderken 2 şişe su almıştım, birisini içtim bitirdim diğerini hala saklarım (5 sene oldu 5 senede 4 kere taşındım)
futbolda kendimin galatasaraya uğurlu geldiğini düşünüyorum. daha 1 gol yedik benim gittiğim 14 maçta. bi de maçları radyo d den asla dinlemem artık. ne zaman dinlesem takımım hep puan kaybetti.
Yorum Gönder