6 Kasım 2010

Platini Inter'e Gitseydi?

Bazen tek bir transfer ülkenin futbol tarihini baştan aşağı değiştirebilir. Örnekte olduğu gibi. 1978'de Arjantin'deki Dünya Kupası'nın ardından Inter, bir Fransız'ın peşine düşüyor o yaz. Nancy'yi uçuran Michel Platini. Platini ile 3 yıllığına anlaşıyorlar. Bu da anlaşmanın metni (Bu akşam ilk kez İtalya'da tv'da gösterilecek) Bugünün sözleşmeleri kadar detaylı değil elbette. Lisansı çıktığı takdirde gelir maddesi var. O günlerdeki yabancı yasağı maddesini araştırmak lazım. Platini, bu maddeye takılıyor. 78'de, Fransa'da yaşayan Fransız, İtalya'da yaşayan İtalyan, canım franc'lar, liret'ler var ceplerde. Sınırda da kontrol. Platini o sezon Inter'e gidemiyor. Bir yıl daha oynuyor ve Saint Etienne'e gidiyor. Orada 3 yıl oynadıktan sonra da 1982'de Juventus'a...

İbrahimovic&Onyewu

İbrahimovic, 1.95 boyunda. Oynewu ise 1.93. Futbol dünyasında İbrahimovic gibi adama posta koyacaksan ancak böyle 2 cm kısa olacaksın. Yoksa ufalar (!) Milan'ın dünkü antrenmanında, takım arkadaşına sert giren defans oyuncusu değil, forvet olan... İbrahimovic, Nijerya asıllı ABD'liyi kazımaya kalkıyor. As oyuncuların bu türden faullerinde yedekler genelde başlarına bela almamak için seslerini çıkarmazlar. Acıyla başbaşa kalırlar. Yedeklerden de as oyunculara müdahalelerde dikkatli olmaları istenir, olmazsan biletini keserler. İbrahimoviç'in faulü sonrasında Onyewu bunu sineye çekmediği için sağlam bir kavga olmuş. Küfürler havada uçuşmuş, silik teknik direktör Allegri de idmanı iptal etmek zorunda kalmış. Bıraksalar kim döverdi acaba?

Materazzi&Zidane

Zidane'ın futbola vedasını severim. Onurlu bir davranıştı. Kimileri bu şiddeti kınasa da Materazzi gibi bir çatlağa onun diliyle konuşmuştu Zidane. Üzerine 4 yıl boyunca çok şey yazıldı çizildi. İki taraf da kendi savunmasını yaptı. Zidane ve Materazzi o günden bu yana bir araya gelmemişti. Geçen Salı günü geldiler ama elde bir fotoğraf karesi de yok. Mourinho, Inter'den ayrıldığında Küçük Emrah'a bağlayan ve hocasına sarılıp ağlayan Materazzi, Milan maçı için Milano'ya gelen Real Madrid'i kaldığı otelde ziyaret etmiş. Bu -miş'li zamanı hiç sevmem yazı yazarken ama elde foto olmayınca mecbur kalıyorum. Materazzi ve Eto'o Milano'da otele Mourinho'ya ziyarete gelmişler. Materazzi burada Zidane ile karşılaşıyor, kalabalık bir grup var. Önce selamlaşmıyorlar. Sonra birileri aralarını yapıyor ve barışıyorlar. Bence sevgi böceği olmanın gereği yoktu...

5 Kasım 2010

Hafta Sonu Futbol

5 Kasım Cuma
20.00 Kayserispor – G.Birliği /LİG TV
21.30 Schalke 04 – St.Pauli /TRT 3
6 Kasım Cumartesi
14.00 Çaykur Rize – Mersin İdman Yurdu /TRT 1
14.30 Karabük – Bucaspor /DIGI
14.45 Bolton-Tottenham /PL TV
16.00 Antalyaspor – Bursaspor /LIG TV
16.30 Mönchengladbach – B. Münich /TRT 3
17.00 Sunderland – Stoke City / PL TV
17.00 Manchester United – Wolverhampton / PL TV
17.00 Ankaragücü – Gaziantepspor /DIGI
19.00 Fenerbahçe – Eskişehirspor /LİG TV
19.45 Twente – Excelcior /BEYAZ TV
21.45 Inter – Brescia /TV 8
22.00 Rennes – Lyon /KANAL A
23.00 Espanyol – Malaga /NTVSPOR
23.30 Atletico MG – Santos /SPORMAX
7 Kasım Pazar
13.30 Fiorentina – Chievo /TV 8
14.00 Giresunspor – Diyarbakırspor /TRT 3
14.30 Sivasspor – İstanbul Belediye /DIGI
15.30 Arsenal – Newcastle /PL TV
16.00 Lazio – Roma /TV 8
17.00 Manisaspor – Konyaspor /DIGI
18.00 Lens – Montpellier /KANAL A
18.00 Liverpool – Chelsea / PL TV
18.30 Stuttgart – Werder Bremen /TRT 3
19.00 Trabzonspor – Galatasaray /LİG TV
19.30 Denizlispor – Tavşanlı Linyitspor /TRT 1
20.00 Getafe – Barcelona /NTVSPOR
21.00 Sao Paulo – Corinthians /SPORMAX
22.00 PSG – Marsilya /KANAL A
22.00 Real Madrid – Atletico Madrid /NTVSPOR
8 Kasım Pazartesi
20.00 Beşiktaş – Kasımpaşa /LİG TV
22.30 Sevilla – Valencia /NTVSPOR

4 Kasım 2010

Totem

"Derbiyi Lazio kazanır. Golü, penaltıdan Floccari atar" Francesco Totti

3 Kasım 2010

Milan: 2 Real Madrid: 2

Hafta sonunda Juventus’un 2-1 ile San Siro’dan çıktığı maçın sonrasında Milan taraftarı net olarak biz Cristiano Ronaldo’yu tutamayız. Juve’nin sağ beki Pepe idi, geçemedik, Sergio Ramos ile ne yapacağız karamsarlığındaydı. Real Madrid’de Ronaldo ikişer ikişer atıyor, başında Milan’ın ciğerini bilen Mourinho, San Siro’ya geliyordu. Açıkçası bu stadın Real Madrid’e ters gelmesi dışında da Milan’a artı yazılacak birşey yoktu. Mourinho şovuyla beraber geldi. Önce otobüste ardından sahaya çıktığında Milan taraftarına “3” parmağını gösterdi. Kısa ama kızdıran bir gösteri işte.Lider TV’den izledim. Bu spiker kardeşimi çok seviyorum, bilgili, futbolu da iyi süzüyor, detayları da veriyor, kanal da maça 15 dakika kala bağlanıyor, bizim buralarda hiç görmediğim tünel manzaralarını izliyorsun santra öncesinde. Milan doğal olarak sert başladı. Kaptan Gattuso’nun bir iki krampon gösterdiği pozisyon sonrasında önce Mesut sonra Cristiano Ronaldo sindi. Mesut için Real Madrid Başkanı Perez bugün dünyanın en iyisi olacak demişti. Sezon başından beri izlediğim en kötü Mesut’tu. Pas organizasyonda hiç yoktu. Olur öyle...Mourinho da ısrarla oyunda tuttu, uzatma dakikalarına kadar. Ronaldo iki pislik yaptı ilk yarı. San Siro ve Gattuso da başına çöktü. İlkinde Abate’den suratına tokat yemiş numarasına yatıp kendini yere attı, ikincisinde yine aynı oyuncunun baldırını ezdi kramponuyla. Real’in Khedira ve Xabi ile tuttuğu orta sahayı Milan’ın topla geçebilmesi zor. Allegri, Pirlo’yu da kendi sahasına koyunca uzun ve ters toplarla ilerideki Ronaldinho-İbra-Pato üçlüsünü (bu hattın arkalarındaki üçlüyle aynı takımda olmaları?) bulmaya çalıştılar. Yürümeyen bir taktikti, çaresiz görünüyordu ama Real Madrid iyi gününde değildi. İki kez Carvalho-Ramos kulvarından delindiler, gamsız İbrahimovic ikisinde de karşı karşıyaydı, değerlendiremedi. Pirlo’nun biri çizgiden devamında yine kafayla çıkardığı pozisyon ile Real Madrid geliyor dedirtti. Marcelo, Mesut, Ronaldo vasatın altında olunca da Milan savunması iyi gözüktü. Yine de bir yılan pasla işi bitirdiler ilk yarıda Higuain ile.Inzaghi yerine Robinho bekliyordum Ronaldinho çıkacaksa. Açıkçası bana yanlış bir tercih gibi geldi Pato da kenara gelene kadar ama sonrasında Inzaghi’nin meşhur balı kısmeti devreye girdi. Bu adam anasının karnından böyle maçlar için doğmuş. "Atsa da gol sevincini görsek" diyorsun oyuna girdiğinde tribünleri ayağa kaldırmaya çalışırken. Pepe’nin (Mourinho hemen hesabı kesti ve beraberliği getiren Pedro Leon'u oyuna aldı, bkz:maç çeviren hoca) saçmaladığı pozisyonda Casillas da kendini aştı! Başka türlü de Inzaghi gol atamaz işte! İki hata, golü getirdi. İkinci gol net ofsayt. Inzaghi yatmıştı pusuya. (Mourinho, Madrid'deki maç öncesinde "Sadece Inzaghi'den çekiniyorum" diyerek inceden dalgasını geçmişti ama, ayarı da aldı) Real Madrid sezonun ilk mağlubiyetini alacak, Mourinho’nun “3” geri tepecek derken; son lig maçında iki asist yapan Benzema çıktı sahneye. İnce verdi, Pedro Leon da (bu sezon 32. Real Madrid golü ve ilk kez bir İspanyol gol attı) veteran Abbiati’nin beşliğini kanırttı açıkçası. Milan tribünlerinin kareografileri de dahil olmak üzere güzel maçtı Avrupa derbisi... Inzaghi, Avrupa Kupaları'nda bir numaraya çıktı 70 golle. Gerd Muller'i geride bıraktı. Higuain de Real Madrid'in Avrupa'da 700. golünü attı. 600'ü Beckham, 500'ü Guti atmıştı...

2 Kasım 2010

Sustukça Sıra Sana Gelecek

Jose Mourinho, Real Madrid'de beş ayı geride bıraktı. Basın toplantıları haricinde İspanya, İtalya ve ülkesi Portekiz'de bu süre içinde verdiği röportaj sayısı 15'ten fazla. Frank Rijkaard, Galatasaray'ın başında 17 ay kaldı. Hollandalı bu süre içinde kulübü dışında sadece bir kez, o da Futbol Federasyonu'nun resmi dergisi Tam Saha'ya konuşabildi. Rijkaard, gazete, dergi ve televizyonlara özel röportaj veremedi. Sadece Galatasaray değil, Fenerbahçe ve Beşiktaş da teknik adam ve futbolcularının ağızlarını bantlıyor uzun yıllardır. Bir 'tıp'tır gidiyor futbol dünyamızda!

Sansürün ulaştığı son nokta ise, tercüman vasıtasıyla demeçleri süzgeçten geçirmek. Rijkaard'ın herkesin anlayacağı İngilizce (Hollandalı, idmanda futbolcularına 'Closer' -pas alışverişinde birbirinize 'yakın' oynayın dediğinde- bunu 'kapanın' diye çeviren tercüman, takımı defans yapmaya davet ediyordu!) yerine Hollandaca konuşmasını isteyip, Mustafa Yücedağ'ın eksik çevirisiyle kafa karıştırıldı. Schuster'e ana dili Almanca soru yönelten yayıncı kuruluş muhabiri, Beşiktaş 'iletişim' sorumlusu tarafından "Sorular, İspanyolca sorulacak" diye azarlandı bu ülkede! Peki sayfalar ve programlar nasıl doluyor? Meydan, elbette ki kameraları gördü mü dayanamayan aktif ya da görevi bırakmış kulüp yöneticilerine; bir zamanlar konuşma fırsatı bulamayan, bugün de susmayan eski futbolculara ve reyting avcısı, fantezi meraklısı yorumculara kaldı elbette...

Bu ülkeden ne efsane hocalar, futbolcular geldi geçti... Gittiklerinde ne kaldı geriye? Ne öğrendik? Bir anektod, bu ülkedeki özel hayatlarına dair bir hatırat, giderayak bir nasihat... Tigana, Zico, Del Bosque, Aragones, Rijkaard ve Schuster bizim ligimizi tercih ettiklerinde üç büyükler Avrupa medyasında manşete çıktılar. Sonrası derin bir sessizlik. Yabancı basın bu teknik adamlar hakkında tek satır demeç alıntı yapamadı. Onlar bir kez daha Avrupa'da manşetlere çıktıklarında bavullarını toplamış, evlerine dönüyorlardı. Biz bu adamların teknik adamlık kariyerlerini, yeterliliklerini sorguladık. Kurdukları 11'lere, oynattıkları sistemlere burun kıvırdık. Darağacına çıkardık, kestik, biçtik... Onlar sesini çıkaramadı. Ne düşündüler, cevap hakkı olsa ne söylerlerdi? Yedi gün 24 saat bu takımları takip eden muhabirler neler sormak isterlerdi acaba bu teknik adamlara?
Spor medyasının hakkını savunması gereken, kulüplere "Durun beyler nedir bu yasaklar? Bu sayfalarda soruları biz sorarız," demesi beklenen Türkiye Spor Yazarları Derneği de katıldı bu sessizliğe. Gazetecilik ölüyor, kimse kılını kıpırdatmıyor! Bakın Rijkaard gitti, ondan geriye oturup ülke futbolu için üstüne kafa patlamamız gereken bir yıl öncesinden şu satırları kaldı yadigâr...

"Türk futbolunda her şeyden biraz var. Ama hiçbir şey tam yok. Bu işi hem zorlaştırıyor hem de komplike hale getiriyor. Daha çok tepkisel bir oyununuz var. Karşı takıma göre taktikler belirleniyor. İşler kötü gittiğinde bir anda oyun mantalitesi kaybolabiliyor. Yürekten oynayan oyuncu sayınız çok. Ama bu bazen aklı devre dışı bırakıyor. Herkes kendi başına maçı çevirmeye kalkıyor."

Beşiktaş'ta Schuster de zor bir dönemden geçiyor. Onu da belki Rijkaard gibi kurban vereceğiz. İspanyolca basın toplantısı yapan Alman Schuster, İngilizce demeç veren Alman Fink, bize memleketi Uruguay'ı hiç anlatamayan Lugano, yedi yıldır bu ülkede top koşturup; bin tane anı biriktiren ama özel röportajlarını ülkesi Brezilya'da verebilen 'hiç koşmayan!' Alex de Souza, Lorik Cana, Guti, Quaresma ve diğerleri... Susmayın... Sustukça sıra size gelecek... / SABAH Pazar-31 Ekim 2010

1 Kasım 2010

Naklen Yayınlar

2 Kasım Salı
21.45 Bursaspor – Manchester United / STAR TV
21.45 Valencia – Rangers / HD TV
21.45 Tottenham – Inter / EURO FUTBOL
3 Kasım Çarşamba
21.45 Milan – Real Madrid / Lider TV - Rustavi 2 -EURO FUTBOL
21.45 Basel – Roma / HD TV
4 Kasım Perşembe
20.00 Lech Poznan – Manchester City / STAR TV
22.00 Porto – Beşiktaş / STAR TV
22.00 PSG – Borussia Dortmund / EURO FUTBOL
22.00 Liverpool – Napoli / HD TV

İki Derbi ve Frente Atletico

Hafta sonunda iki derbi var Roma ve Madrid'de. Roma'da kaptan Totti sahada olmayınca işi keyfi biraz kaçacak ama Lazio böyle doludizgin giderken bu derbi izlenir. Madrid derbisinde Atletico Madrid, Santiago Bernabeu'ya gidiyor. Sahasında son iki maçta rakibi 6'lık yapan Real Madrid, Milan deplasmanından dönecek. Atletico Madrid'in esas çocukları Frente Atletico derbiye gitmeyeceklerini açıkladı. Sebep yüksek bilet fiyatları. Milan maçında rakip taraftara 50 Euro'ya bilet satan Real Madrid yönetimi, Atletico Madrid taraftarından 65 Euro isteyince, Frente Atletico da postayı koydu. Bizim bu şehirde bir maç biletine 65 Euro verecek paramız yok diyorlar.

31 Ekim 2010

Valencia Pit Stop'da

Genel beklenti, David Villa ve David Silva sonrasında bu sezon çok zorlanacakları yönündeydi. Yanılttılar. Emery ve Valencia sezona harika başladı. Bursaspor maçı da dahil olmak üzere birçok maçta skoru kolay buldular, tempo yaptılar, şiir gibi oynadıkları bölümler oldu. Manchester United maçı galiba kırılma noktası oldu. Eksik gelen, İspanya'da her zaman zorlanan İngilizler 3 puanla çıktı Mestalla'dan. Fikstür güzeldi iki haftadır, Mallorca ve Zaragoza ile içerde. İki maçta 6 puan normal sonuçtu. Sadece 1 puan çıkartabildiler, Üstelik Zaragoza savunması dökülürken. Liderle puan farkı 5. Bölgenin gazetesi Mehmet Topal'ı taşımış manşetine... Artık her hafta ikişer ikişer atan Cristiano Ronaldo, onunla kapışan ve 15 gole ulaşan Messi, David Villa'nın nefis golü... Ama... İspanya Ligi, 2 El Clasico dışında heyecanını yitirmek üzere. Sevilla son yıllarda Camp Nou'dan çıkamıyordu da dün geceki 5'ten sonra yapacak tek şey var. Kasım sonundaki El Clasico'yu beklemek.

29 Ekim 2010

Hafta Sonu Futbol

29 Ekim Cuma
20.00 Bursaspor – Fenerbahçe /LİG TV
21.30 B. Münih – Freiburg /TRT 3
21.45 Genoa – Inter /TV 8
30 Ekim Cumartesi
14.00 Akhisar Belediye – Giresunspor /TRT 1
15.30 Eskişehirspor – Ankaragücü /DIGI
16.30 Wolfsburg – Stuttgart /TRT 3
17.00 Arsenal – West Ham / PL TV
17.00 Blackburn Rovers – Chelsea / PL TV
17.30 Gaziantepspor – Karabükspor /DIGI
19.00 Valencia – Zaragoza /NTVSPOR
19.00 Galatasaray – Antalyaspor /LİG TV
19.30 Man. United – Tottenham /SPORMAX
19.30 Schalke 04 – Bayer Leverkusen /TRT 3
21.00 Hercules – Real Madrid /NTVSPOR
21.45 PSV – Twente /BEYAZ TV
21.45 Milan – Juventus /TV 8
22.00 Marsilya – Rennes /KANAL A
23.00 Barcelona – Sevilla /NTVSPOR
31 Ekim Pazar
13:30 Palermo-Lazio / TV 8
14.00 Boluspor – Orduspor /TRT 1
14.00 Samsunspor – Diyarbakırspor /TRT 3
15.30 Gençlerbirliği – Manisaspor /DIGI
15.30 Kasımpaşa – Kayserispor /LİG TV
16.00 Cesena – Sampdoria /TV 8
16.30 Mainz – Borussia Dortmund /TRT 3
17.30 Bucaspor – İstanbul Belediye /DIGI
18.00 Bolton – Liverpool /SPORMAX
18.00 Monaco – Bordeaux /KANAL A
18.30 Hoffenheim – Hannover /TRT 3
19.00 Beşiktaş – Sivasspor /LİG TV
19.30 Adanaspor – Denizlispor /TRT 1
20.00 Atletico Madrid – Almeria /NTVSPOR
22.00 Athletic Bilbao – Getafe /NTVSPOR
22.00 Montpellier – Paris Saint Germain /KANAL A
1 Kasım Pazartesi
20.00 Konyaspor – Trabzonspor /LİG TV

28 Ekim 2010

Real Betis'in Stadı

Real Betis'in stadı artık başkanlık koltuğunu bırakmış olan Manuel Ruiz de Lopera'nın adını taşıyordu. Görüldüğü üzere adı değişen stadyumdan Lopera'yı da söküyorlar! 10 yıl boyunca ismini taşıyan stadı yıkıp yeniden yapacağını söyleyen Lopera sözünü tutmamıştı. Real Betis, stadın ismini eskisi gibi Estadio Benito Villamarin olacağını açıkladı.

Ronaldo İçin

Cristiano Ronaldo'nun yeni kramponları. Hafta sonunda Hercules deplasmanında giyecek.

26 Ekim 2010

Laporta'nın İcraatları

Barcelona onunla tarihinin en parlak dönemini yaşadı ama Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu. Eski başkan Joan Laporta döneminin pislikleri tek tek dökülüyor ortaya. Yeni başkan Sandro Rosell geçen hafta Laporta döneminde yapılan usulsüz harcamaları ve transferde boşa giden milyonları açıklamıştı. İbrahimovic transferinde menajerinin komisyonu 8 milyon Euro idi mesela. Camp Nou'daki U2 360 konserine Laporta, kulübün kasasından 1000 kişiden fazla insana bilet almıştı. Böyle 10'a yakın iddia var. Bunlar hepsi mahkemeye taşınıyor.
Bir bomba da bu hafta İnterviu dergisinden geldi. Laporta, Rijkaard'ın son sezonunda alemcilerin peşine dedektif takmış. Barselona'da bir dedektiflik bürosu Deco, Ronaldinho ve Eto'o'yu 24 saat takip etmiş. Haftada 5000 Euro almışlar. Laporta, Pique'nin transferi öncesinde de "İyi çocuk mu?" diye yine dedektifleri devreye sokmuş. Rapor olumlu (!) gelmiş Pique'ye imza attırdılar. Skandalın ikinci perdesinde bugünün başkanı Sandro Rosell'in karısının da izlendiği var. Daha önemlisi ise Rijkaard ve yardımcılarının tüm e-posta yazışmalarının Laporta'nın önüne geldiği.. Kulüpteki tüm çalışanların da bilgisayarları, eski başkanın elinin altındaymış...

Saçma Ceza

Avrupa'dan bunu örnek alalım şunu örnek alalım. Eyvallah örnek alınacak çok şey var da, bunu almayalım. İtalyanlar sağlam saçmalıyor. Maç görüntülerinden ceza vermek yenilik değil. Rakibe atılan dirsek, tekme kaçmışsa cezayı yapıştırıyorlar da hakemi aldatmaya yönelik hareketleri izleyip ceza vermek saçma bir karar. Hafta sonunda Juventus, Bologna deplasmanında 0-0 berabere kaldı. Bir penaltı kaçıran Juventus'ta sezon başından beri yüksekten uçan Krasiç, penaltıyı kazandıran isimdi. Hakem De Marco "yedi" ve penaltıyı verdi. Pek tartışması yok. Pozisyon penaltı değil. Eee bu da ilk değil. Görüntüleri izlediler ve Krasic'e 2 maç cezayı bastılar. Üstelik Milan deplasmanına gidecek Juventus. Geçmişte de Inter-Roma maçında Adriano, Juventus-Napoli maçında da Zalayeta penaltı almak için ceza sahasına balıklama dalmış ve 2 maç ceza almışlardı.

Naklen Yayınlar

26 Ekim Salı
22.00 Man. United – Wolverhampton /NTV Spor
27 Ekim Çarşamba
19.00 Spartak Moskova – Zenit /Spormax
21.45 Newcastle – Arsenal / NTV Spor
28 Ekim Perşembe
20.00 Beşiktaş – Mersin İdman Yurdu / Kanaltürk

Xavi-Robben-Forlan

FIFA ve France Football, yılın futbolcu ödülünü birleştirdi. "Ballon d'Or" adayları arasında Mesut Özil de var. İlk üç tahminim: Xavi, Robben ve Forlan. Buyrun siz de tahminlerinizi yazın.

Xabi Alonso (İspanya), Daniel Alves (Brezilya), Iker Casillas (İspanya), Cristiano Ronaldo (Portekiz), Didier Drogba (Fildişi), Samuel Eto’o (Kamerun), Cesc Fabregas (İspanya), Diego Forlan (Uruguay), Asamoah Gyan (Gana), Andrés Iniesta (İspanya), Julio Cesar (Brezilya), Miroslav Klose (Almanya), Philipp Lahm (Almanya), Maicon (Brezilya), Lionel Messi (Arjantin), Thomas Müller (Almanya), Mesut Özil (Almanya), Carles Puyol (İspanya), Arjen Robben (Hollanda), Bastian Schweinsteiger (Almanya), Wesley Sneijder (Hollanda), David Villa (İspanya), Xavi (İspanya)

24 Ekim 2010

Fenerbahçe:0 Galatasaray:0

10 yıldır Kadıköy'e her derbiye kazanmak için giden Galatasaray, Fenerbahçe'nin Ali Sami Yen'e her geldiğindeki fikri denedi Hagi ile: "Önce kaybetme...."
*******
90 dakikanın hemen ardından not düştüğüm yukarıdaki satırdan devam edeyim. Dünyanın her yerinde derbinin favorisi ev sahibi takımdır. İstisnaları ancak büyük yıkım yaşayan, yıllardır dibe vuran bir tarafın eski kalibresinde olmamasıyla açıklanabilir. Galatasaray da 10 yıl önce kazandığı derbinin ardından arka arkaya kaybetmeye başlayınca; özellikle Terim'in kaybettiği 6-0 ile başlayan "Kadıköy'de bu kez kazanacağız" moduna girmişti. Basit olan, derbide deplasmana gidiyorsan önce kaybetmeyeceksin kuralıydı. Fenerbahçe yıllardır bu kuralı uyguluyor, oyun olarak her seferinde ezemese de Ali Sami Yen'de derbi kazanmayı başarıyordu.
Derbi öncesinde Fenerbahçe tarafında büyük fark beklentisini yaratanlar öncelikle yönetim tarafı olduğunu söylemek lazım. En azından Fenerbahçe tribünlerine 30 yıl vermiş dostlarım çok daha temkinli konuştuklarını gözlemledim. Fenerium'in derbi öncesinde tişört hamlesi de dahil olmak üzere yaratılan havanın Galatasaray'ın işine geldiği ortada. Aykut Kocaman'ın 8 maçta 24 gol atan takımının, son iki maçını kaybetmiş, sahasında 4 gol yiyip gelen ezeli rakibine üstelik stoperlerinden biri sakatlıktan dönmüşken gol atamayacağını söylemek, büyük konuşmaktan ötedir.
Fenerbahçe'yi kötü oynamaya zorlayan Galatasaray'ın sahaya iyi dağılımı oldu. Konya'da sakatlık yüzünden Semih değişikliğiyle akışkanlık kazanan hücumlar ve gelen goller, geçmişte Kasımpaşa ve olabilecek en kötü Antalya karşısında alınan farklı galibiyetlerdeki gollerle birleşince "havada fark kokusu var" demek; hem doğru hem yanlıştı işte.... İki takımın da onbiri "Bek beklerim, sen gel üstüme" diyordu. Ne Kocaman ne de Hagi şuursuzca saldırmak gafletine düşmediler.
Hagi, kaoslardan iyi faydalanan bir teknik adam. 6 yıl önce de ilk kez göreve geldiğinde 3 futbolcuyu affetmişti. Bu kez Elano ve Cana'yı kazanmayı başardı. Defansın önündeki üçlü Alex ve arkadaki Emre'ye çok sert geldi. Bir tarafta Cana diğer tarafta Mehmet Topuz oyunu tek taraflı oynadığından işi kanatlar çözecekti. Caner ve Stoch, Sabri ve Elano ikilisi karşısında yenik düştüler. Diğer kanatta Misimovic ve Hakan Balta ortaklığının, Gökhan Gönül&Dia karşısında en azından nakavt olmaması oyunu dengede tuttu. Hagi'nin, Neill&Niang analizi de iyiydi. Niang oyuna derinlik kazandırmak için geriye geldiğinde Neill her pozisyonda basıp döndürmemeye çalıştı. Stoperin orta sahaya taşındığı oyunda Niang'ın boşalttığı alanlara sızamamak ise Fenerbahçe orta sahasının zaafı olarak yazıldı. Pino için ağır ifadeler yazmıştım. Sakatlıklar yüzünden forvetsiz kalan Galatasaray'da forma şansı bulmuş olabilir. Bugün iyi de top tuttu, rakibi de yordu, şut da denedi ancak Baros ve Arda'nın dönüşü sonrasında sağ tarafı büyük ihtimalle yer bulamayacak. Galatasaray, Elano'lu orta saha ile oynayacak.
İkinci yarıda Hagi'nin değişiklikleri 5 yıl önceki kupa finalini hatırlattı. Orada Ribery ve Necati'yi
oyundan aldığında F.Bahçe dalga dalga geliyordu ancak takımı da 2 farklı öndeydi. Skoru tutmak ona kupayı getirecekti. Burada çam ağacı dizilişini Pino haricinde budamaya başladı. Takımın oyun boyu da kısaldı böylece. İşte o dakikalarda Aykut Kocaman'dan karşı hamle gecikti. Dia'nın sakatlığı olmasa Kazım girer miydi? İki kanat da işlemezken, ikinci yarıya en azından bir değişiklikle başlayabilirdi Kocaman. İlk yarıda pozisyon bulamayan Fenerbahçe, ikinci 45'te Niang, Alex ve Semih ile sadece 3 pozisyon yakalayabildi. Bu maç boyunca Pino'nun yakaladığı net pozisyonlara eşit.
Hakem Bülent Yıldırım, sertliğe izin verdi, Neill ikinci sarı karttan atılabilirdi. Keza sarı kartı olan ve hakeme fazlasıyla itiraz eden Lugano da... Yıldırım eksiltmemeyi tercih etti o pozisyonda.
Kadıköy'de taraftar profili uzun yıllar önce değişti ama en azından derbiler de çok daha farklı bir atmosfer olurdu. Bu kez o baskının olmadığını söyleyebilirim. Galatasaray, derbilerde son 28 Kadıköy deplasmanında kalesinde gol görmüştü. Bu kez yememeyi başardılar. Zaten bu oyunun amacı da buydu: "Önce yeme, yakalarsan da at." Önce Pino sonra Emre Çolak ile son dakikalarda yakaladıkları iki pozisyondan birini gole çevirseler 3 puanla da dönebilirlerdi. Hagi büyük ihtimalle devre arasında bir santrfor alacaktır. Fenerbahçe de kaybedilen Kayseri, Trabzon ve berabere biten iki derbinin ardından haftaya Bursa deplasmanı varken Niang gibi kaliteli bir santrfora daha çok top atabilmenin yolunu bulmalı.

23 Ekim 2010

İtalya Serie A TV 8'de

Duymayan kalmamıştır ama ben yine not düşeyim. Sezon başında beri Fox TV'nin deneme yayınları yaptığı (!) İtalya Serie A artık TV 8'de. Geçmişte de bu ligi yayınlayan TV 8'e tüm futbolseverler adına teşekkür ediyorum. Haftada 3 maç verecekler. Bu hafta naklen yayın programındaki maçlar bir alttaki hafta sonu naklen yayınlar postunda.