Ev sahibi
takımın hocası iflah olmaz derecede sağlamcıydı. “Önce kaleyi kapatlım beyler,
bir gol bulursak ne ala” sözünü ezberlemişti oyuncuları. Böyle kapanan bir
takıma karşı oynamayı sevmezlerdi. İlk yarıda açamadılar da zaten rakip
savunmayı. Uzaktan şut deneyin demişti hocaları. O nefis şut doksandan içeri
girdiğinde, memleketin ufak bir şehrinde bir adam fırladı ayağa... “Yaşa be
kardeş yaşa, ne vurdu be” dedi. Salonda yalnızdı, golü uzaklarda atanla kardeş
değildiler ama o zamanlar kardeş gibiydiler. Ayağa kalktı, yıllar önce dizinden
geçirdiği ameliyatın bitmeyen sızısını hissetti ama üstelemedi. Yan odada
duvara asılı olan çerçeveyi alıp salona döndü. 16 yaşındaydılar o karede, bir
idman sonrası takım arkadaşlarından biri çekmişti, antrenmanlarını gazetecilerin
izlemediği bir kulübün alt yapısında oynuyorlardı o zaman. Üşümüşlerdi,
yorgundular ve sıcak çay isteyen gözlerle bakmışlardı objektife. O nefis şutu yıllar sonra atanın doğduğu
şehirde deniz de yoktu çim sahada. Dokuz kardeştiler ve bir ağabey, iki kardeşi
de onun gibi futbola yetenekliydi ama aralarında en iyi olan da oydu. Seçmelere
girerken, 38 numara ayaklarına giyecek afilli bir kramponu yoktu. 43 numara
kramponların içine gazete kağıtlarını sıkıştırmıştı. Denizi olan ufak şehrin
antrenörü ailesini ikna ettiğinde ufak valizi hazırdı ama gittiği kulüp
tesisinde iki gün açmadı valizi. Üçüncü gün santraldaki çocuğu otogarın nerede
olduğunu sordu. İdmandan çıkmışlar, altı kişi üç ranzada kaldıkları odada az
bir muhabbetin ardından kendi kendine “Ben dayanamıyorum, evine döneceğim”
demişti. Hem zaten evden çıkarken de annesine “Özlersem dönerim ana” demişti.
Valizini aldı ama ondan bir yıl önce takımın alt yapısına gelen arkadaşına
yakalandı. “Nereye?” dedi. “Hiç,
otogara, bir akrabımı karşılaşmaya gidiyorum.” İnanmadı ondan bir yaş büyük
olanı. Peşine takıldı. Otogarda buldu onu.”Üzme beni kardeş, sabret, yetenekli
adamsın, İstanbul’da top oynarsın sen” dedi. Elinde valiz olan genci ikna etmek
için bir saat dil döktü. Denizi olmayan şehrin çocuğu en sonunda “Peki” dedi ve
gülümsedi.
Mehmet Topal, 26 yaşında. Malatya’dan Çanakkale Dardanel alt yapısına geldi. Oradan Galatasaray’a transfer oldu. Valencia’da iki sezon forma giydikten sonra kariyerine Fenerbahçe’de devam ediyor. Onu otogardan geri çeviren Erdoğan sakatlandı, erken yaşta futbolu bıraktı, Mehmet ile gurur duyuyor. (442- Türkiye / Ekim 2012)
Mehmet Topal, 26 yaşında. Malatya’dan Çanakkale Dardanel alt yapısına geldi. Oradan Galatasaray’a transfer oldu. Valencia’da iki sezon forma giydikten sonra kariyerine Fenerbahçe’de devam ediyor. Onu otogardan geri çeviren Erdoğan sakatlandı, erken yaşta futbolu bıraktı, Mehmet ile gurur duyuyor. (442- Türkiye / Ekim 2012)
3 yorum:
hikaye duygulsal, m.topal da iyi çocuk ancak bundan 15 sene önce top oynasa yılda 300binTL'den fazla kazanamazdı. nedense onun gibi oyuncular şu andan altın gibi değerli. Hele de Aykut Kocaman gibi tek yönlü defansif orta saha sevdalısı birinin yanında hayatını kurtarır.
ben hoca olsam kapıdan içeri sokmazdım.
abi şu yazılarına bitiyorum gerçekten. dergi okuma alışkanlığım çok fazla yoktur açıkçası. ama 442 almak şart oldu şu yazıları okudukça.
Bülent abi snooker yazsan, curling yazsan yine tek solukta okunur.
Yorum Gönder