31 Ekim 2012

Krampon ve Gazete Kağıtları


Ev sahibi takımın hocası iflah olmaz derecede sağlamcıydı. “Önce kaleyi kapatlım beyler, bir gol bulursak ne ala” sözünü ezberlemişti oyuncuları. Böyle kapanan bir takıma karşı oynamayı sevmezlerdi. İlk yarıda açamadılar da zaten rakip savunmayı. Uzaktan şut deneyin demişti hocaları. O nefis şut doksandan içeri girdiğinde, memleketin ufak bir şehrinde bir adam fırladı ayağa... “Yaşa be kardeş yaşa, ne vurdu be” dedi. Salonda yalnızdı, golü uzaklarda atanla kardeş değildiler ama o zamanlar kardeş gibiydiler. Ayağa kalktı, yıllar önce dizinden geçirdiği ameliyatın bitmeyen sızısını hissetti ama üstelemedi. Yan odada duvara asılı olan çerçeveyi alıp salona döndü. 16 yaşındaydılar o karede, bir idman sonrası takım arkadaşlarından biri çekmişti, antrenmanlarını gazetecilerin izlemediği bir kulübün alt yapısında oynuyorlardı o zaman. Üşümüşlerdi, yorgundular ve sıcak çay isteyen gözlerle bakmışlardı objektife. O  nefis şutu yıllar sonra atanın doğduğu şehirde deniz de yoktu çim sahada. Dokuz kardeştiler ve bir ağabey, iki kardeşi de onun gibi futbola yetenekliydi ama aralarında en iyi olan da oydu. Seçmelere girerken, 38 numara ayaklarına giyecek afilli bir kramponu yoktu. 43 numara kramponların içine gazete kağıtlarını sıkıştırmıştı. Denizi olan ufak şehrin antrenörü ailesini ikna ettiğinde ufak valizi hazırdı ama gittiği kulüp tesisinde iki gün açmadı valizi. Üçüncü gün santraldaki çocuğu otogarın nerede olduğunu sordu. İdmandan çıkmışlar, altı kişi üç ranzada kaldıkları odada az bir muhabbetin ardından kendi kendine “Ben dayanamıyorum, evine döneceğim” demişti. Hem zaten evden çıkarken de annesine “Özlersem dönerim ana” demişti. Valizini aldı ama ondan bir yıl önce takımın alt yapısına gelen arkadaşına yakalandı.  “Nereye?” dedi. “Hiç, otogara, bir akrabımı karşılaşmaya gidiyorum.” İnanmadı ondan bir yaş büyük olanı. Peşine takıldı. Otogarda buldu onu.”Üzme beni kardeş, sabret, yetenekli adamsın, İstanbul’da top oynarsın sen” dedi. Elinde valiz olan genci ikna etmek için bir saat dil döktü. Denizi olmayan şehrin çocuğu en sonunda “Peki” dedi ve gülümsedi.

Mehmet Topal, 26 yaşında. Malatya’dan Çanakkale Dardanel alt yapısına geldi. Oradan Galatasaray’a transfer oldu. Valencia’da iki sezon forma giydikten sonra kariyerine Fenerbahçe’de devam ediyor. Onu otogardan geri çeviren Erdoğan sakatlandı, erken yaşta futbolu bıraktı, Mehmet ile gurur duyuyor. (442- Türkiye / Ekim 2012) 

3 yorum:

zachpaulsen dedi ki...

hikaye duygulsal, m.topal da iyi çocuk ancak bundan 15 sene önce top oynasa yılda 300binTL'den fazla kazanamazdı. nedense onun gibi oyuncular şu andan altın gibi değerli. Hele de Aykut Kocaman gibi tek yönlü defansif orta saha sevdalısı birinin yanında hayatını kurtarır.
ben hoca olsam kapıdan içeri sokmazdım.

lancey dedi ki...

abi şu yazılarına bitiyorum gerçekten. dergi okuma alışkanlığım çok fazla yoktur açıkçası. ama 442 almak şart oldu şu yazıları okudukça.

Adsız dedi ki...

Bülent abi snooker yazsan, curling yazsan yine tek solukta okunur.