28 Mart 2011

Şampiyonlar Ligi'nden Uzakta

Şampiyonlar Ligi, Avrupa futbolunun büyülü sahnesi mi yoksa büyük balıkların her sene biraz daha iştahla ufakları yuttukları acımasız bir dünya mı? 18 yıldır sahne alan 'Devler Ligi'ne 2007 yılında dokuzuncu kez katılan Galatasaray için 'Manchester United ve Porto ile en çok katılan kulüp' haberi artık gazete arşivlerinde. Bu haberin üzerine yeni bir Şampiyonlar Ligi haberi yazdıramayan Galatasaray ise tarihinin en karanlık sezonlarından birini yaşıyor. Kulübün borcu 200 milyon avronun üzerinde, beş yıllık vadede naklen yayın ve sponsorluk gelirleri ise temlik altında. Şampiyonlar Ligi'ne katılan her takımın daha ayağına top değmeden kasasına 15 milyon avro civarında bir paranın girdiğini düşünürsek, Galatasaray dahil birçok Avrupa kulübünün neden mazisini aradığı sorusuna da cevap bulabiliriz. Gelin 90'ların sonuna gidelim ve Galatasaray'ı Kopenhag'a finale götüren yolda karşılaştığı rakipler bugün neredeler; bunun izini sürelim. 1997-1998 yılında Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray ile aynı grupta olan B. Dortmund, 2002 yılında Feyenoord ile UEFA Kupası finali oynadı ve kaybetti. O yıl kupayı evinde kazanan Feyenoord ise bugün 10-0 mağlup olacak bir takım haline geldi. B. Dortmund'un uzun süren uykusu bu sezon bitti ve Bundesliga'da şampiyonluğa koşuyor. Parma efsane kadrosuyla ertesi sezon UEFA Kupası'nı kazandı. Şampiyonlar Ligi'nde var olmak demek tesadüfleri de defterden silmek demekti. O efsane kadro dağıldı ve patronu Tanzi ailesinin yolsuzlukları Parma'yı bir gün ikinci lige kadar sürükledi.. 1998-1999 sezonunda Galatasaray ile aynı grupta olan A. Bilbao uzun yıllar kupalara uzak baktı. Bask kulübü 100 yıllık yeminini bozdu ve gün geldi formasına reklam aldı. Gruptaki bir diğer takım İtalyan devi Juventus 2003 yılında Şampiyonlar Ligi'ni kazandı ama 2006 yılındaki skandalın faturasını ağır ödeyip ikinci lige düşürüldü. 1999-2000 sezonunda Galatasaray, gruptan Milan, Chelsea ve Hertha Berlin ile eşleşti. Ön elemede elediği Rapid Wien temsilcisi olduğu Avusturya'nın diğer takımları gibi 2000'li yıllarda hep yutulan küçük balık oldu. Hertha Berlin 1997'de çıktığı 1. Lig'den geçen sezon düştü ve Şampiyonlar Ligi'nin cıngılı artık çok uzaklarda çalıyor. Şampiyonlar Ligi'ne hep katılmak, Kaka ve Shevchenko ikilisini 100 milyon avroya satmak Milan'ı ayakta tuttu.
Chelsea, 2003'e kadar orta siklet bir İngiliz kulübüydü. Abramoviç, 8 yılda bir milyar avroya yakın para harcadı ve Chelsea 50 yıl sonra şampiyonluk sevinci yaşadı. Rus milyarderin futbol aşkı (!) olmasaydı bugün 'Chelski' de yoktu! Milan'ı devirip yola UEFA Kupası'nda devam eden Galatasaray'ın önündeki ilk engel Bologna idi. İtalyan ekibi bir daha öyle bir kadroya sahip olamadı ve Şampiyonlar Ligi'ne uzaktan bakmanın faturası altı yıl sonra çıktı. Bologna küme düştü! B. Dortmund'un arkasından çeyrek finaldeki rakip İspanyol Mallorca'ydı. Bir yıl sonra Şampiyonlar Ligi'nde oynayan Mallorca sonraki 10 yılda ilk dörde giremedi bile. 2008 yılında girdiği ekonomik krizin faturası bu sezon başında çıktı. UEFA, Mallorca'yı borçları nedeniyle Avrupa Ligi'ne almadı. Galatasaray'ın yarı finaldeki rakibi Leeds United'dı. Harry Kewell'lı kadro Avrupa'da '2000'lerin takımı' olarak lanse edilmişti. 12 yıl Premier Lig'de oynayan Leeds United, sahip değiştirdi ve sahadaki başarısızlığın faturası ağır çıktı. Takım, bir alt lige düştü. Orada da kalamadı ve 2007 yılında bizim tabirimizle 3. Lig'in yolunu tuttu. Leeds şimdi 2. Lig'den Premier Lig'e çıkma hayalini kuruyor. Şampiyonlar Ligi ise onlar için bir rüya... Finaldeki Arsenal ise son 10 yılda Şampiyonlar Ligi'ne adeta serbest giriş kartı çıkarttığından, yeni stadına da kavuştu, her sezon zirveye de oynadı. Nantes ve Real Sociedad da yakın tarihte kendilerini ikinci ligde buldular. Deportivo La Coruna, Lazio ve Paris Saint Germain ise taraftarını ancak tozlu kulüp tarihleriyle mutlu ediyorlar... Honved, Partizan, Kızılyıldız, S. Bükreş, Monchengladbach, Saint Etienne, Nottingham Forest... Onlar siyah-beyaz ekranların efsane takımlarıydı. Renkli televizyon günlerinde ortalıkta görünmediler. Şampiyonlar Ligi bir devri kapattı futbol tarihinde. Şimdi yeni bir dönem açılıyor hem Şampiyonlar Ligi'nde hem de HD ekranlarıyla televizyon dünyasında... Siyah-beyaz ekranlara gömülenler gibi olmak istemeyen; Şampiyonlar Ligi marşını yılda en az üç kez statlarında çaldırmak zorunda... Yoksa; Erkin Koray'dan gelir o zaman: "Arkası gelmez dertlerimin..." (13 Mart 2011/SABAH)

5 yorum:

çubuk makarna dedi ki...

takımın bu kadar kötü durumlara düşmesinin sebebi maddiyat veya şampiyonlar liginden gelecek paradan yoksun olması değildir. devre arasında transfere 10 milyon euro gibi paralar ayıracan bir takımdan bahsediyorum. en büyük hata futbolcu seçimlerinde ve performansı yerlerde olan futbolcuların bir türlü takımdan uzaklaştırılmamasıdır

Necdet dedi ki...

1992 itibariyle premier ligi ve öncesinde 1.ligi takımları arasındaki şampiyonluk sayısını aktarırsak sanırım şl ve etkisi daha belirleyici olur.aston villa ve everton'u ve hatta totthenham'ı nasıl bilirdiniz?

Yavuz dedi ki...

azizim,

üzgünüm ama 10 milyon Euro ile 5 futbolcu alınmaz. Şampiyonlar liginde başa güreşecek takım 10'ar milyondan beş futbolcu alır. Biz gruplara kalmaya burun kıvırdık yıllarca. Keşke her sene gruplara iki takımla kalsakta 3-5 puanla bitirebilsek. Büyük bir sıçrama olur. Ama 10 milyon Euro'ya 5 futbolcu alan kuluplerimiz ertesi gün gazetede Dublin yolu göründü falan diyor (örnekler çoğaltılanilir).

Cherubim dedi ki...

2003'de Ancelotti ile Milan almıştı şampiyonlar ligi finalini Juventus'a karşı penaltılarla 3-2 yanlış hatırlamıyorsam..

kidfromleeds dedi ki...

- maalesef Juventus'un hakki olsa da, 2003 finalini penaltilarda Milan'a kaybettiler