17 Eylül 2009

Yenildik Ama Kaybetmedik

İkinci çeyreğin ortalarına gelmiştik. Lakoviç, hızla perdeden çıktı ve bir üçlük daha buldu. Skor 37-18 olmuştu. Telefonuma SMS’ler yağıyordu: “Abi, bu ne hal yahu?”
Turnuva boyunca sergilediğimiz sert, yoğun ve yardımlaşmalı savunmadan eser yoktu. Engin Atsür ve Sinan’ın maça ilk beşte başlaması, Bekir’in de kendini ikinci çeyrekte sahada bulması, diğer oyuncular için “Tamam arkadaşlar, fazla kasmaya gerek yok. Bu geceyi dinlenerek geçireceğiz” mesajı olmuştu sanki… Tanjeviç’in vitesi boşa attığını ve Hidayet-Ersan ikilisini maç sonuna kadar kenarda oturtacağını düşündüm.
Ama öyle olmadı.
Savunmada vidalar bir anda sıkıştırıldı. Peş peşe çalınan toplarla, Ender’in önderliğinde Türkiye dizginleri eline aldı. İlk 15 dakikada 37 üreten Slovenya, ilk devrenin son 5 dakikasında sadece 2 sayı bulabildi.
İkinci yarıya 7 sayılık bir dezavantajla girdik ama geri dönmüştük artık… Turnuvanın başından beri yerden yere atlayarak, savunmayı neredeyse savaşa çevirerek oynayan bir takımın, geceyi rölantide geçiremeyeceği anlaşılmıştı. Kazansak da kaybetsek de, bildiğimizi oynayacaktık.
Oynadık… Ve son topta kaybettik. Hiç önemli değil. Sahadan başımız dik ayrıldık ve çok önemli bir şeyi gördük: Yenemeyeceğimiz rakip yok.
Aslında iki farklı maç oynandı dün…
Birincisi, Türkiye’nin aktif dinlenmeye çalıştığı ilk 15 dakika.
İkincisi, sonraki 25 dakika…12 Dev Adam’ın özüne döndüğü bölüm.
İlkinde 37-18 mağluptuk. İkinci maçı 49-32 kazandık. Rakibi sürklase ettik. Böyle oynamayı sürdürür ve sahaya yayılan alan savunmasını tekrarlayabilirsek çeyrek finalde Yunanistan’ın sorun olacağını hiç sanmıyorum. Tek korkum, yavaş yavaş her oyuncuyu pençesine alan yorgunluk ve Yunanistan’ın bizden bir gün fazla dinleniyor olması…
İkinci tur başlarken, makul hedefin 3 maçta 2 galibiyet olacağını yazmıştım (Slovenya’nın, Sırbistan’a oranla bize daha ters geleceğini düşünmüştüm, yanıldım) Üç maç da nefes nefese geçti. Birinin kaderi uzatmada belli oldu, diğerleri son topta…
Yine biraz “flash-back” yaparsak turnuva başlarken, galibiyet anahtarımızın iyi savunma ve rakipleri 70 sayının altında tutmak olduğunu vurgulamıştım. Turnuva öyle sert geçiyor ki, dün Slovenya’yı 69’da tutmak bile yeterli olmadı. İspanya’ya diz çöktürmek için onları 60’a çekmek durumunda kaldık.
İlk tur sonunda olağanüstü parlak olan yüzdelerimiz ikinci turda geriledi haliyle… Skor ortalamamızın 77-78’lere gerilemesi sürpriz olmayacaktı, öyle oldu (şu anda 77). İlk turda % 42 olan üçlük isabetimiz şu an % 35 (bu tahmin de tuttu). Serbest atışlarda 16 takım arasında birinciydik, % 69’a ve yedinci sıraya düştük (bunda maalesef Ömer Aşık’ın rolü büyük: 7/30!)
İlk üç maçta 8/11 üçlük atan Ender Arslan, sonrasında kullandığı 7 üçlükten hiçbirinde isabet bulamadı, bu da bir alarm sinyali. Yüzdelerde artık daha aşağı düşmeden, müthiş mücadelemizi Katowice’ye ve turnuvanın son üç gününe taşımak durumundayız.
İstatistiklerde göze çarpan en sevindirici detay, topun kıymetini biliyor olmamız. Oynadığımız 6 maçtan 5’inde rakipten daha az top kaybı yaptık. Turnuvanın en az top kaybeden takımı Slovenya’yı bile 13 top kaybına ittik (ortalamasının 4 fazlası). Maç başına 10.3 top kaybı ile bu istatistikte şampiyonanın en iyi iki takımından biriyiz. Ribaundlarda da kimseye ezilmiyoruz.
Çeyrek final eşleşmeleri çok ilginç:
Rusya-Sırbistan, Fransa-İspanya, Slovenya-Hırvatistan ve Türkiye-Yunanistan…
Hemen herkes komşusuyla oynuyor (Rusya ile Sırbistan’ın ortak sınırı yok ama onlar da Ortodoks kültüründen komşu sayılır). İşin en ilginç yanı, hiçbir kapışmada favori olmaması… Bugüne kadar yenilgi yüzü görmeden gelmiş Fransa’nın, ilk günden beri kendini arayan İspanya’yı rahat geçeceğini kim söyleyebilir? Ya bu, İspanya’nın kendini bulma maçıysa?
Slovenya, grubu birinci bitirdi ama kağıt üzerinde diğer grubun dördüncüsü Hırvatistan, daha fazla koza sahip gibi görünüyor. Gündelik formlar, sakatlıklar ve moral çok belirleyici olacak bu turda.
Rakibimiz Yunanistan, ilk turun flaş takımıydı. Tempolu ve akıcıydılar. Geçen şampiyonadan yedi önemli ismi Polonya’ya getirmedikleri halde, yenilerle farklı ve göze hoş gelen basketbol oynuyor, Spanoulis’in liderliğinde istedikleri sonuçları da alıyorlardı. Yunanistan ikinci turda üç maçtan bir galibiyet çıkarabildi. Tempo düşünce, rakipler, guardlar üzerinde baskıyı arttırınca Yunanistan’ın “ek yerleri” de ortaya çıktı.
İspanya, Sırbistan maçlarının tamamında ve Slovenya maçının son 25 dakikalık bölümünde sergilediğimiz savunmayı tekrarlarsak, Yunanistan’ı 60’lı sayılara çeker ve yarı final vizesini alırız. Bunun için;
- Kerem, Ender, Engin ve Sinan’a büyük iş düşecek. Hava atışından son saniyeye kadar topa baskı yapmak için onları ekonomik kullanmalıyız. Spanoulis-Zizis ikilisini bozmak, top kayıplarına zorlamak, özellikle Spanoulis’in içeri dalışlarına izin vermemek maçın anahtarı olabilir.
- Semih, Ömer Aşık ve Oğuz, rakibin uzunları Schortsanitis ve Bourousis ile baş edebilecek güçte. Yeter ki, Ömer Aşık, Schortsanitis ‘i savunmak için ilk çeyrekten faul sorunu yaşamasın.
- Hidayet ve Ersan kendi standartlarını tuttururlarsa, Yunanistan’ın bu pozisyonlarda onlara verecek cevabı yok.
- Temponun yükselmesine izin vermeden hep sabırlı oynamalı ve dizginleri sürekli elimizde tutmalıyız.
Kazanırsak, yarı finalde Fransa-İspanya galibiyle eşleşeceğiz. Cumartesi sabahı coşkulu bir yarı final yazısında buluşmak dileğiyle…
YİĞİTER ULUĞ

10 yorum:

ALPER dedi ki...

Yarı finale çıkarsak Fransa-İspanya galibi ile erken finali oynarız. Yarı finalde dinlenen rakibe karşı, dinlenmeden oynayacağız. Üç gün maçalar üst üste.

Yunanistan Hakemlere baskı oluşturak ve bu bizim sinirleri gericek. O yüzden baştan önde gitmekte fayda var.

baha dedi ki...

Yiğiter Abi ben aslinda Jasmin Repesa'nin Hirvatistan'indansa Yunanistan ile eslestigimize daha cok sevindim. Hem kendisi hem de oyunculari fazlaca iyi taniyorlar takimimizi, sorun yaratabilirdi ve gueard bolgesinde savunma sorunu yasayabilirdik. Spanoulis'e artik bir sekilde cozum bulacagiz, bir seyler dusunecektir teknik kadromuz.

Bu arada son topun ucluk olarak kullanilmasi ve zaten yipranmis oyuncularimiza bir bes dakika daha yuklememe fikri bana da mantikli geldi mac sonunda dusununce. ya herro ya merro dedi sanirim hocamiz.

ako dedi ki...

Şu maçtan alınacak ders heralde kurulu düzeni bozmamız gerektiğidir. Bu turnuvada rakip oyun kuruculara üstünlük sağlayan Kerem ve Ender 40 dk'lık süreyi paylaşmalı. Aksi takdirde bu maçtaki gibi ritmimizi kaybedersek skorda fark açılabiliyor. Bunu handikapımızı bu maçta gördüğümüz iyi oldu. (sonuçta kaybedilen sadece bir grup maçıydı) Turnuva başından beri performansımızla Yunanistan önünde favori biziz.

mengu dedi ki...

Hidayet formsuzluktan dökülüyor ama her nedense 40 dakikaya yakın sahada. "Nuri"li reklamların etkisinden olsa gerek! maşallah hiçbir yorumcunun da gıkı çıkmıyor (hocası da dahil). Tamam kendisi medar-ı iftiharımız ama bu turnuvaya doğru dürüst antreman yapmadan geldi, ve tekrar ediyorum "dökülüyor". Tabii Avrupalı savunmalar, NBA'in artık sahtelikten sırıtan şov dünyasına da pek benzemiyor ve haliyle Hidayet kan-ter içinde kalıyor ve her nedense rotasyona bile sokulmadan sürekli oynuyor; sakatlığı falan bahane. Kimse de çıkıp "bu adam formsuz" diyemiyor yahu. gerçekten çok ilginç şeyler yaşanıyor! yunanlılar 4 kişi oynamamızı affetmez. Şimdiden söylemesi..

Adsız dedi ki...

bence ikinci 25 dk.da rakibi sürklase ettik demek için tam oyunu kontrol ettiğimiz ve eşitliği bulduğumuz dakikalarda vurup gitmemiz gerekirdi. tanjeviç'in, rakip sürekli boş atış bulurken 'kazanan takım bozulmaz' der gibi sayı yemediğimiz sürece alan savunmasında ısrar etmesi yenilgiyi hazırlayan etkendi. oysa çok net belli olmuştu ki lazoviç'e top aldırmayınca şut bile bulamıyorlardı ve ömer onan ona kene gibi yapışmıştı. tanjeviç'se en kritik bölümlerde lazoviç'e birebir baskı yapmadan alan savunmasında ısrar etti ve sonunda deneyip durdukları üçlükleri soktular. (69 sayının 39'unu üçlüklerden yedik, yediğimiz 13 üçlüğün 7'si de 2. yarıda).

bu maçın gösterdiği bir başka gerçek de iyi savunma yapan rakiplere karşı hücum edemememiz. ilk turdaki üç rakibe istediğimiz gibi attık. ama o grubun kötülüğü 2. turda belli oldu (karşıdan gelen takımlar polonya ve litvanya'ya 6-0 üstünlük sağladı). 2. turdaysa ispanya maçından beri hücumumuzu oturttuğumuz maç yok. ersan çok formda, ama 2. yarıda ona hiç pozisyon hazırlamıyoruz. hidayet için de aynı şey geçerli. yunanistan maçında çok radikal bir değişiklik olmazsa maalesef yerimizi 7.-8. maçı belirler.

bu arada, yiğiter bey ispanya maçından sonra önermişti, oyuncuları dinlendirelim diye. sırbistan ve slovenya maçlarında yatsaydık karşımıza önce rusya, sonra kazanırsak slovenya-hırvat galibi çıkacaktı. ve dinlenmiş bir takımla iki turu da geçip finale giderdik.

turkuaz0707 dedi ki...

Bakıyorum da herkes coşmuş Yunanistan'ı 60 sayıda tutup rahatça geçeceğimizden bahsediyor. Zira Yunanistan son iki maçını kaybetmişmiş. izleyenler Yunanistan'ın o maçları almak uğruna en ufak bir hırs göstermediğini pekala bilirler.gerekçesi de netti, çeyrek finalde ispanya ile eşleşmemek.Zira Türkiye'ye yenildiği gün bizim grubun 4. sünün ispanya olcağı netleşmişti. Ve son maç öncesi çeşitli opsiyonları değerlendirebilmek için önce rusya'ya sonra da fransaya sıkmadan ama skor olarak da ezilmeden yenildiler. Ben Fransa dahil diğer bütün takımların ispanya korkusu taşıdığını gördüm. zira başa baş giden yunanistan maçının son 5 dakikasında Tony Parker'ın kenarda tutulmasının başka bir izahı olamaz. Neticede Fransa derdine yansın. Yunan'a yenilip finali cebine koymadı, 5.lik maçına iyi konsantre olsunlar bundan sonra. Biz ise 2 maçtır dinlenen üstelik 1gün de fazla dinlenme imkanı bulan agresif Yunanistan'ı bu yorgunlukla, bu şut, 3lük ve serbest atış yüzdesi ile mümkün değil yenemeyiz. Sırp maçı yazısından sonraki yorumumda madalyaya giden yolun slovenya galibiyetinden geçtiğini galibiyetten başka bir şeyi aklımızdan geçirmememiz gerektiğini belirtmiştim. Slovenya maçıyla sadece bir madalya değil finali kaybettik kanaatimce...
son söz, millilerimize bol şanslar. İnşallah beni yanıltırlar...

orkun dedi ki...

Son 3 saniyedeki yandan top çıkartma ve şutu bulma organizasyonumuz böyle bir kısıtlı süre için gördüğüm en iyi örnekti, o açıdan üçlüğün girmemesi üzdü ama çok da farketmez, gerçekten nefis mücadeleydi.

AFO dedi ki...

Önceki yorumlarda komik tahminler de okuduki basketbol bilgisi kokan yorumlar da. Arkadaşlar ne demek Yunanistan, İspanya ile eşleşmekten korktuğu için ezilmeden yenildi? :)) Zaten Fransa belki bunları yenmekte zorluk çeker diye önceden Rusya!ya da bilerek yenilip aslında korkulacak bir takım olmadıklarını göstermek istediler herhalde...:))

Her zaman için Slovenya maçının Sırbistan maçından zor olacağını söylüyordum, nitekim öyle de oldu. Biz bu turnuvada Yunanistan'dan daha iyi bir oyun sergiledik şu ana kadar. Parker'ın son çeyrekte oynamadığı maçta Pietrus tek başına yetti. Diyeceğim odur ki yeter ki şu ana kadar sergilediğimiz performansı sergileyelim, üstüne çıkmamıza dahi gerek yok; biz bu Yunanistan'ı denize dökeriz Murat Kosova'nın tabiriyle.

turkuaz0707 dedi ki...

Turkuaz0707
Neticede Fransa derdine yansın. Yunan'a yenilip finali cebine koymadı, 5.lik maçına iyi konsantre olsunlar bundan sonra.(saat 19:23)
AFO
Önceki yorumlarda komik tahminler de okuduki basketbol bilgisi kokan yorumlar da. Arkadaşlar ne demek Yunanistan, İspanya ile eşleşmekten korktuğu için ezilmeden yenildi? :)) (saat 21:13)

sonuç:Fransa 66- İspanya 86
Cevap: BU DEMEK

Adsız dedi ki...

kesin emin olamayız ama ben de turkuaz'a katılıyorum. bence de yunanlılar son iki maçta aktif dinlenmeye geçti. çünkü ilk üçe girecekleri belliydi ve rakip kim olursa olsun önemli olan çeyrek finale dinlenmiş çıkmaktı. bunu biliyorlar çünkü turnuva tecrübeleri çok fazla.

ancak 12 oyuncuyla gidebildiğin (ki bu büyük bir saçmalık) ve yarısından fazlası bir gün bile ara vermeden oynanan (bu da apayrı bir saçmalık) bir turnuvada en önemli şey, son viraja sağlıklı girmek. onun da yolu böyle yunanlıların yapıp bizim yapmadığımız şey. üstelik onlar gibi biz de 4 galibiyetle bu fırsatı yakalamıştık. sırp ve slovenya maçlarında barış hersek ve bekir yarangüme'yi ağırlıklı olarak kullanmak ve önemli oyuncularımızı hiç zorlamamak bizi önce rusya, sonra slovenya-sırbistan galibiyle ve ondan da önemlisi zinde bir takım olmamızla finale götürürdü. şimdiyse fransa'yı yenersek 5.lik, yenemezsek 7.lik maçı görünüyor bize. umarım yanılırım.