10 Mayıs 2008

Sadece Bir Oyun Mu?

Cunda 'da rakı içmeyi özledim. Sevgili dostum İsmail ile o sofrada futbol konuşmayı da. Bir kitabı paylaşmış benimle e-mail aracılığıyla. Alıntıladığı bölümü bloga aktarmak istedim. Kitap eski İrlandalı futbolcu ve bugünün yorumcusu Eamon Dunphy imzalı:Sadece Bir Oyun Mu? . 21 yıl önce yayınlanmış, orijinali amazon'da var.
"Sadece Bir Oyun Mu?"yu yazdığımda bunu çocuklarıma, anne ve babama, eşime, kardeşime, çok sevdiğim herkese değil de onlara ve aslında tüm dünyaya, diğer bütün hayal mahsullerinde olduğu gibi soyut görünen bir karaktere, "gerçek futbolcu"ya adadım. Benim için esas olan olan gerçek futbolcuydu. O benim olmak istediğim, 1966 ile 1973 yılları arasında ikinci ligde oynadığım dönemde etrafımda görmek istediğim kişiydi. Gerçek futbolcunun profesyonel sporların asıl kahramanı olduğuna inanırım. Çok büyük bir oyuncu olmak zorunda değildir, kendi takımı içerisinde bile en iyisi bile o olmayabilir, ancak bunların ikisi birden de olabilir. İyi olması sadece yeteneğine değil, aynı zamanda manevi yapısına da bağlıdır. Gerçek futbolcu zoru deneyendir, günümüzde topu otomatik bir biçimde orta saha oyuncularına aktaran o zavallı gençler gibi değildir. Bütün o kan ter içinde kalış ve kemik sesleri çıkaran müdahalelerine rağmen daha asil bir sporcu özelliklerine sahiptirler. Gerçek futbolcu sorumluluk alır, hem kendisi, hem de işler zora girdiğinde sizin adınıza... Sahip olduğu meziyetlerin bir çoğu tribünlerden göze çarpmaz. Takımı savunmadayken daima tetiktedir, rakibini takip eder ve tuttuğu adamın pozisyona girebilmek için zaman veya boş alan bulmasına engel olur. Öte yandan etrafını da bir sorun çıkıp çıkmadığını görmek amacıyla sürekli gözetler. Eğer pozisyon hatası yapmışsanız ve rakibinizin eline fazladan bir iki metrelik, can alıcı bir avantaj geçmişse veya bir anlığına konsantrasyonunuzu kaybetmişseniz; gerçek futbolcu, kendi adamını bırakıp sizin pozisyonunuzu yerinde bir müdahaleyle kurtarmaya veya tribünlerden basit bir kademeye girme hamlesi olarak görülebilecek bir harekette bulunmaya çalışır. Tüm iyi, büyük takımların bünyelerinde onlardan bir tane bulunur. Hücuma kalktığınızda, kendisi topu alabilmek için boşa kaçar, üstelik sadece evinizde 2-0 önde ya da deplasmanda 2-0 geride ve kaybedecek bir şeyinizin kalmadığı zamanlarda değil, daha çok iş ahlakı ve cesaret gerektiren anlarda da yapar bunu. Örneğin, sabırsızlanmakta olan taraftarlarınızın önünde, skordaki dengeyi kendi lehinize bozmak için çabaladığınızda veya deplasmanda maçın bitimine beş dakika kala skorun üzerine yatmaya çalıştığınız anlarda... Koşar, ceza sahası içinde kritik bir müdahalede bulunur, geriye yaslanmaktansa tekrar pas almak için de boşa kaçar. Hücumda veya savunmada, iç sahada yahut deplasmanda, Ocak ayının çamurunda, Nisan'ın rüzgârında ya da Ağustos'un güneşinde, her maç bir sınavdır ve bunlarda hile yapmanın, takıma karşı olan sorumluluklarınızdan kaçmanın binbir yolu vardır. Fakat gerçek futbolcu bunlara başvurmaz. Bazen çok yorulur, çoğunlukla ümitsizliğe kapılır ancak toptan asla kaçmaz. Adamımdır o benim. Futbolu takımı için oynar, sporu spor için yapar. Futbolun varoluş sebebi o olmayabilir; hele ki futbol insanlara ilham kaynağı olabcak kadar büyük anlamlar ifade ediyorsa. Ancak onun doğruluğu, asil ruhu, kendini işine adaması ve amaca ulaşabilmek için büyük bir kararlılıkla çalışması, futbolun bu usta profesyonel için varoluş sebebidir... Bugün takım arkadaşlarımı düşünürken basın tribünündeki koltuğumda oturmaktayım. Gerçek hayatta kendime bir yer edinmiş durumdayım. Şimdi ben de maçları seyredip orada ne olup bittiğinden haberdar olduğunu zanneden, dünyanın dönmesini sağlayan, futbolu basit bir şey, sadece bir oyun olarak gören, futbolcuların gizlice küçümsedikleri kişilerle aynı saftayım. Gerçek hayatta da gerçek futbolcular vardır fakat gerçek bir futbolcu olmak, hayatta başarılı olmak için bir önkoşul değildir, asla! Hatta genellikle gerçek futbolcunun bünyesinde barındırdığı değerlerin çoğu gerçek hayatta başınızın belaya girmesine neden olur. "

3 yorum:

ihk dedi ki...

türkiye'deyken halosaha maçlarında defans oynardım. hiç forvet olmak, gol atmak istemedim. ben savunma yapmanın futbolun daha zor olan kısmı olduğuna inanıyorum. metinden anladığım kadarıyla yazar da bir savunma oyuncusu. onun söyledği gibi hem kendi adamını, hem etrafı, rakibin pas trafiğini aynı anda izleyebilen oyuncu gerçek futbolcu olmuş demektir. futbol zeka oyunudur. nerede ne yapacağına karar veremeyen adam oynayamaz.

aşkın dedi ki...

Son iki satıra ben de şunları ekleyeyeyim:
Gerçek futbolcunun bünyesinde barındırdığı değerlerin çoğu torpili veya güçlü fiziği yoksa onun Türkiyede profesyonel futbolcu olmasını engeller.
Ayrıca Aceto bu yazıyı bulup bize sunarak bir kez daha gerçek bir futbol insanı olduğunu göstermiştir.

altan yerdenayaga dedi ki...

kitabın önsözü bu.kitabıda bunu gibi daha bir sürü süper tespitler var.ben bunu okurken akılma ismail urzaiz gelmişti.ne alaka derseniz,sanmıyorum ama yorum bu anlatcam.atleticho bilboa uefa kupasında trabzonspor'la eşleşmişti.fatih tekke'nin gökdeniz'in yeni yeni star olmaya başladığı samet aybaba'lı kupa alınan sezonun ertesiydi.ismail urzaiz'e "genç,güçsüz bir takımla oynyacaksınız,kolay olur herhalde" baabında sorular soruyolardı ispanyada.urzaiz:"ünlü futbolcuları olmayabilir ama gerçekten adam gibi futbolcuları var" demişti.işte benim aklımdaki "adam gibi" futbolcuyla burda tanımlanan gerçek futbolcu örtüşür.bu adamlar kimi zaman madara olur ıslıklanır ama şampiyon sporcu ruhu taşırlar vazgeçmezler,en zor anlarda bile.selçuk şahin'de böyledir,sheva karşısında madara olan servet'te,taraftara saç baş yolduran umut bulut'taher taraftarın gözünde adam gibi futbolcu,ve göz boyuyanlar vardır."adam gibi oynayın"derken kimse seksit yaklaşmaz tribünde,ya da kadınları aşağılamaz.geçenlere bjk yönetiminden biri demişti ve bu tarzda eleştirilmişti.bir yöneticiye yakışmaz tabii ama o niyetlede söylememişti bence.gerçek futbolcularla, göz boyuyanlar,keşke herkes hakettiğini alsa.