Madrid’de 2020 sonbaharı… Santiago Benabeu Stadı’nın yıllardır çekmecede duran yenileme projesini, maçlar seyircisiz olunca fırsat bulup devreye sokan Real Madrid maçlarını, kulüp tesislerinin içinde bulunan Alfredo di Stefano Stadı’nda oynuyor. El Clasico’ya bir hafta kala iki “kolay” maç var önlerinde. Ligin yeni takım Cadiz’i gözü kapalı yenerler ardından Şampiyonlar Ligi grubunda ilk maçında Shakthar Donetsk’e mi takılacaklar, sonra Barcelona maçı için Camp Nou yolları… Pandemi günlerinde evdeki hesap çarşıya uymuyor. “Çerez” rakip Cadiz tarihinde ilk kez Real Madrid deplasmanında kazanıyor, stadın adı Bernabue olmasa da.. Sergio Ramos sakatlanıyor ve Zidane, Barça maçı için takım kaptanını riske etmiyor ve Shakthar maçında tribüne yolluyor. Ukrayna ekibi virüs ve sakatlıklar yüzünden 7-8 eksikle gelmiş.. Real Madrid için ter idmanı görülen maç kabusa dönüyor, ilk yarı 0-3 sona erdiğinde arka sahada vukuat çıkınca mahalle kahvesinden ağır abileri çağırırcasına Zidane, aslarına sarılıyor ama yetmiyor… 4 günde iki mağlubiyet…İstanbul’da 2009 ilkbaharı... UEFA Kupası adıyla oynanan son final: Shakthar Donetsk-Werder Bremen. Almanlarda bir Türk genç var ama şehri de Kadıköy’ü de bilen tek isim Mircea Lucescu. O akşam Ukrayna ekibi kupayı kazanırken, Mesut Özil harika futbol oynuyor ama yetmiyor. Werder Bremen’in yedeği Tosic bir zaman sonra Gençlerbirliği ve Beşiktaş formaları giyecek haberi yok. Mesut da Real Madrid’e imza atacak ama yeni yıl takviminin duvarlara asılması gerekiyor…İstanbul’da 2013 ilkbaharı… Madrid’de 3-0 biten Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinin rövanşı… 1-0 geriye düşen Galatasaray ikincci yarıda 14 dakikada attığı 3 golle Jose Mourinho’nun kabusu oluyor. Portekizli teknik adam takımın 10 numarası Mesut Özil’i oyundan alıp defansı Albiol ile sağlamlaştırıyor. Galatasaray o gün 3-2 kazanıyor, turu geçen Real Madrid ama ertesi gün Madrid’de kıyamet kopuyor. Mourinho’nun İstanbul’da sahaya sürdüğü 11’de tek İspanyol oyuncu kaleci Diego Lopez. Sergio Ramos o gün kadroda yok ve Pepe’den Khedira’ya, Mesut’tan Modric’e ve Ronaldo’dan Higuain’e uzanan kadro, “İspanyol kimliğini kaybetmekle suçlanıyor.
Barselona’da 2010 yazı... Real Madrid’den önce Mesut Özil’e
göz diken bir başka kulüp var. Barcelona, Werder Bremen ile ön protokol
yapıyor. Galatasaray’a transferi öncesinde Shalke 04 forması giyerken aldığı
ceza yüzünden Mesut’un önünün açılmasını sağlayan Lincoln’un vatandaşı Diego da
Werder Bremen’de Mesut Özil’in yükselişine hayati bir asist yapıyor. Yıllar sonra
Mesut’un karşısına 2013 ilkbaharında Galatasaray formasıyla çıkacak Felipe Melo
ile Juventus’a gidiyorlar. Guardiola “Bir yıl daha Almanya’da oynasın, pişsin”
deyince Barcelona transferden çekilince, Mesut, İstanbul akşamında karşılıklı
10 numaralı formayı giydiği Sneijder’e veda eden ve Madrid’e gelen Jose
Mourinho’nun ısrarıyla Madrid trenine biniyor. Hani her futbolcunun kariyerinde
geçecekse bir kez geçen ve bindin, bindin Real Madrid treni..
Madrid’de 2013 yazı... Real Madrid Başkanı Florentino Perez, Gareth Bale için 100 milyon Euro öderken bu paranın yarısının Galli oyuncunun takımı Tottenham’ın ezeli rakibi Arsenal’den kasasına geri döneceğinden habersiz. Real Madrid bir yıl önce yine Tottenham’dan Luca Modric’i almış ve İspanyol medyası o günlerde Mesut Özil’in bu transferden rahatsız olduğunu yazmış. Pek de öyle olmuyor. Mesut asist kralı olarak yola devam ediyor ama Perez’in aklı İspanyol yıldızlarda. Wesley Sneijder’in Real Madrid’den ayrılığına sebep olan gece hayatı haberleri Mesut Özil için de çıkmaya başlayınca Perez, 10 numarasını gözden çıkartıyor. Baba Özil’in menajerliğe soyunup Mesut’un yıllık ücretinin yükseltilmesini istediği ve Real Madrid başkanı ile kavga ettiği haberlerinin gölgesinde Mesut Özil, 50 milyon Euro karşılığında Arsenal’in yolunu tutuyor. Bir maçta kötü oynadığı için 45. Dakikada oyundan alındığında, Sergio Ramos’un formasını içine giyip “İkinci yarıda gol atsaydım formamı çıkartıp Mesut’a destek verecektim” diyen Sergio Ramos ve onun asistleriyle gol krallığında Messi ile rekabete giren Cristiano Ronaldo o günlerde çileden çıkıyorlar. Bir tek adam var transferi durdurabilecek ama o da valizini topluyup gidiyor Madrid’den.. Mesut Özil’li kadrosuyla “muhteşem” Barça’nın yolunu kesmek için Madrid’e gelen bir Kral Kupası ve bir şampiyonlukla da olsa bunu başaran Jose Mourinho, Şampiyonlar Ligi kupası kazanamadığı için “yuvası” Chelsea’ye gidiyor. Arsenal’li Mesut ile aynı şehirdeler ama Londra’da ikisinin birlikte mesut olma şansı yok…
Ege’de 2005 yazı… Sadık (Fikret Kuşkan) yıllar sonra
döndüğü kasabasında deniz kenarında kurulan sofrada çocukluk arkadaşına “Ne
oralı olabildim, ne buralı kalabildim” diyor Babam ve Oğlum’da… 15 yıl sonra
Londra’da Almanların ihaneti ve vefasızlığıyla boğuşan Mesut Özil’e son darbeyi
onu futbol sahasının dışına atan ve lig kadrosuna bile yazmayan eski takım
arkadaşı Mikel Arteta vuruyor.. Onu 10 yıl önce “Pişsin” diyen almayan Pep
Guardiola’nın eski yardımcısı Arteta… Real Madrid yerine Barça’ya gitseydi Özil
daha mesut olur muydu acaba?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder