19 Ocak 2019

Daniele De Rossi


İtalya'sız Dünya Kupası olur muydu? Her 12 yılda bir final oynayan bir kazanıp bir kaybeden İtalyanlar, 94'de Baggio'nun gökleri selamlayan penaltısıyla kaybetmiş, 12 yıl sonra Berlin'de Grosso'nun penaltısıyla gülmüştü. 2018 Rusya'da olmamak akıllarının ucundan bile geçmiyordu, tılsımlı seri devam edecekti, en azından final cepteydi, kupa da kısmet işte. Kasım 2017'de 60 yıl sonra Dünya Kupası'nın dışında kaldıkları maçta İsveç, Rusya biletini alırken ertesi gün herkes onu konuşuyordu; teknik direktörü Giampiero Ventura'ya isyan eden futbolcuyu... Ventura, takımı gruptan çıkartamamış, işi play-off'a bırakmıştı. 1-0'ın rövanşında İsveç karşısında onu yedek bırakıp sezonun flaş adamı Brezilya asıllı İtalyan pasaportlu Jorginho'yu sahaya sürmüştü. İkinci yarıda oyun 0-0 devam ederken "De Rossi ısın, oyuna gireceksin" dedi antrenör. Daniele De Rossi kulübede delirdi: "Beraberlik değil bize galibiyet lazım, ben değil Insigne girsin oyuna"...

Kariyeri boyunca kulübede oturmaktan nefret eden adam, İtalya, Dünya Kupası'nın dışında kalınca milli takımı bıraktığını açıkladı. 34 yaşına gelmişti ve Roma'dan başka bir takımın formasını giymemişti. Bir efsanenin, bir bayrak adamın, kaptanın gölgesinde geçen sadakat dolu yıllar. Birçok kulüp, kaptanlığa karakteri müsait futbolcu, takımı bırakmayacak büyük yıldızlar ararken Roma'nın bir omzunda Francesco Totti diğerinde Daniele De Rossi vardı. Roma'nın sahil kasabası Ostia'da doğan ve babası eski bir futbolcu olan çocuğun aklına futboldan başka ne düşer ki.. Ostiamare'de forvet olarak başladığı kariyerinde basamakları birer birer çıkarken, sahadaki pozisyonunun her seferinde rakip kaleden biraz daha uzaklaşması da kaderin değil değişen futbolun eseri. Fabio Capello ona ilk kez 18 yaşındayken forma verdiğinde De Rossi, forvet arkasında oynuyordu. Bir zaman sonra orta sahaya çekildi. 

Futbolcunun yeteneği kadar karakteri de oyun profilini belirler. Totti, Roma'nın kralıydı, De Rossi ise baş gladyatör... 'Kemik Sesleri Kulübü'nün Gattuso ile daimi üyesi. Tekmeye kafa uzatan, asla pes etmeyen, sertliğe sertlikle karşılık veren, terinin son damlasına kadar savaşan futbolcular... Sahadaki bu duruşunda idol olarak gördüğü isim Roy Keane idi. İrlanda'nın sert ağabeyine saygı olarak da 16 numaralı formayı seçti. Totti gibi onu da Manchester United ve Real Madrid yıllar içinde defalarca transfer teklifleriyle Roma'dan koparmaya çalıştı.


İtalyanlar bugün 2006 Dünya Kupası'nı kazanan kadronun yarı kalitesine sahip bir milli takımları olduklarına inanıyorlar. Bir yerden başlamak lazım. Mancini yönetiminde Zaniolo, Chiesa, Barella, Bernardeschi ve Romangoli'li takım yakın gelecekte parlayabilir ama Lippi yönetimindeki De Rossi, Totti, Del Piero, Cannavaro, Maldini, Vieri'li jenerasyonu yakalayabilmek için hayal etmekten fazlasına ihtiyaçları var. De Rossi, Cengiz Ünder (21) ve Justin Kluviert (19) gibi gençlerin forma giydiği Roma'da Totti'den devraldığı kaptanlık pazubandıyla elbette ki bir kaptandan fazlası... Roma maçlarını izleyenler bu sezon yedek kulübesinden sahaya gürleyen De Rossi'nin bitmek bilmeyen hırsının yüzünde oluşturduğu muhteşem ifadeyle çok yüzleştiler ama madalyonun öteki yüzünde acı çeken ve sahada olmadığı için kendi kendini yiyen bir De Rossi var. 

Roma'nın gladyatörü gelecek sezon da forma giyip kramponlarını asmayı düşündüğü bugünlerde dizindeki kronik sakatlık yüzünden idmanlarda bile zor koşuyor. Üzerinde 600 maçın yorgunluğu ve gururu var. Francesco Totti gibi o da futbolu bıraktığında kulüpte kalacak. Totti, takım elbiseyi seçti şimdilik, yönetici olarak devam ediyor. De Rossi ise formayı çıkarsa da Roma eşofmanını çıkarmamaya kararlı. Altyapıda antrenör olarak başlayacak. Bir başka De Rossi, Alberto De Rossi'nin yani babasının Roma altyapısından emekli olacağı gün... Baba-oğul, futbol, emek ve gelenek... Roma'da makarna, pizza ve dondurmadan da daha güzel şeyler var...

Hiç yorum yok: