Büyük sporcu olmanın zorluğu dalı ne olursa olsun en
yetenekli olmak değil, en iyi olabilmek ve sonrasında hep iyi kalabilmek.
Yetenek sizi bir kapıdan içeriye sokuyor sadece, sonrası adanmışlık, çok
çalışmak. Yetmiyor bir zaman sonra çılgın kalabalıklar içinde zirveye doğru
çıkarken yaşanan yalnızlıklar. Kariyer yönetimi, servet yönetimi ve elbette
topluma örnek insan olma mecburiyeti… Hepsini başaranlar spor tarihinin
sayfalarına adlarını efsane olarak yazdırıyorlar. Kimileri de hayata çalım
atamıyor, düştüğü yerden kalkmıyor ve en önemlisi vazgeçiyor, işte o zaman o
saf yeteneğinizle bir koltukta baş başa kalıyorsunuz.
Sporcular, çocuk genç herkese örnek olmalı ama onların
hayat duruşlarını ifade ettiklerinde aldıkları bir cevap da var: “Sen topuna
bak.” Bu, “Senin için futbol, basketbol, sen ne anlarsın politikadan, hayattan,
edebiyattan” tavrı bir zaman sonra büyük yıldızların ego duvarlarında patlıyor.
Elbette anlarlar ve anlıyorlar da. Hikayenin kahramanı da hayatı, yaşadığı
ülkeyi ve özgürlüğü sorgulayanlardan: Colin Kaepernick
87 sonbaharında beyaz bir anne ve siyahi babanın oğlu
olarak dünyaya gelen Colin için hayat emeklediği günlerden itibaren hep zordu.
Annesi ona hamileyken babası evi terk etmiş, 19 yaşındaki annesi Heidi Russo da
onu iki evlatlarını kayb4eden Kaepernick çiftine evlatlık vermişti. Colin’in
hayat hikayesinde bu yıllar dünyaya bir rugbi oyuncusu olan siyahi sporcu Danny
Wilson’un oğlu olarak dünyaya gelen ve çocuk yaşta yaşadığı ırkçı saldırılar
sonrasında annesinin soyadı Giggs’i alan Manchester United’ın efsane futbolcusu
Ryan Giggs’in hikayesiyle benzerlik taşır…
2011 yılından beri Amerikan Futbol Ligi’nde oynayan Colin
Kaepernick iki yıl önce milli marş sırasında diz çökmüş ve bu protestosuyla
ülkedeki siyahlara uygulanan polis şiddetine ve ırkçılığa dikkat çekmek
istemişti. Başardı da. Son iki sezonda Amerikan futbolunun birçok yıldızı Trump
hükümetini protesto etmek için benzer protestoyu yaptılar. ABD Başkanı,
Amerikan Futbol Ligi yönetimine sert çıkmış ve bu oyuncuların kulüplerinden
kovulmasını istemiş, marş sırasında da ayakta durma zorunluluğu getirilmesini
istemişti. Trump’ın ilk istediği oldu. Colin Kaepernick takımsız kaldı.
İkincisi ise, şartlı olarak kabul edildi, marşta ayakta durmak istemeyenler
soyunma odasında bekleyecekti. NBA yıldızları LeBron James ve Kevin Durant,
takımı şampiyon olduktan sonra Beyaz Saray’a gitmeyeceğini açıklayan Stephen
Cury’e destek verdiklerinden aldıkları cevap, Colin Kaepernick’i haklı
çıkartıyordu. Bir yorumcu onlar için “op
sektirmek için yılda 100 milyon dolar ödenen birinden siyasi fikir istemek her
zaman akılsızcadır." yorumunu yaptı ve "Sesinizi kesin ve top sürün”
demişti..
Milyonlarda dolarlık kontratını yakan,
şiddet ve ırkçılık karşıtı olduğu için yalnızlaştırılan Colin
Kaepernick’e destek yağdığı kadar milliyetçi duyguları da zedelediği
gerekçesiyle tepkiler vardı. Sonra beklenmeyen bir el uzandı. Spor
endüstrisinin dev markalarından bir olan Nike, “Just do it” sloganının 30. yıl
şerefine düzenlenen reklam kampanyasının yüzü olarak Colin Kaepernick’i
seçtiğini açıkladı. Peki tercihi sebebi neydi? Onu da Nike'ın Başkan Yardımcısı
Gino Fisanotti açıkladı: "Dünyanın ilerlemesine yardımcı olmak için sporun
gücünden yararlanan Kaepernick'in kendi jenerasyonun en ilham verici sporcularından
biri olduğuna inanıyoruz.”
Dünya şimdi üzerinde "Bir şeylere inanın. Bu, o şey
uğruna her şeyi feda etmek anlamına gelse bile" yazan Colin
Kaepernick’i konuşuyor… Birileri bundan sonra Nike’ın müşteri kaybedeceğini de
söylüyor ama insanlık çoktan kazandı bile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder