Şampiyonluk için ben, sen, o yeter mi? Ev mi kurmak zor kadro mu? Büyük futbolcu olmak için kaç kupa kazanmak gerekir? Bir stadyuma veda ederken kaybettiğimiz nedir? Biraz futbol biraz hayatla sezonun Z raporu..
“BİZ” OLAMADIKTAN
SONRA
Savaşta düşmanı yenmek için önce içerden parçala demek için
yüksek rütbeli bir subay olmaya gerek. Her takım oyununda olduğu futbolda da
teknik adamından futbolcusuna, masöründen malzemecisine herkesin soyunma
odasında birbirine güvenmesi ve inanması. Chelsea’da Jose Mourinho’nun sonunu
hazırlayan entrikalar neyse tam tersi bu sezon Antonio Conte önderliğinde
yaşandı Chelsea’de ve hikaye mutlu sonla bitti. Manchester City’nin dev
kadrosu, Pep Guardiola ile içerden parçalanırken, milli takımlar düzeyinde biz
de uzun ve ibretlik bir hikaye yazdık. Ne takımın kalitesi ne tarihi ne teknik
adamın taktik zekası… İçeride “Biz” olamazdığında sahada “Ben, sen ve o”yu
paramparça ediyorlar bu oyunda…
BİR KADRO KURDUĞUNDA
BUZDOLABI HANGİSİ?
Futbolda kadro kurmak biraz evi tutup döşemek gibi aslında.
Her evin sahibinin bütçesi kadar elbette ama olmazsa olmazlar hep aynı.
Buzdolabı olmadan kurutma makinesi olmayacağına göre iki kaliteli golcün varken
sıradan iki stoperin de olmamalı bu oyunda. Yeni evin eksiği bitmez derler.
Önce sahadaki 11’in omurgası: kaleci, stoper, orta sahayı süpüren, takımın
futbol aklı ve topu rakip kaleye vuran santrfor. Buzdolabı, yatak, koltuk,
çamaşır makinesi ve ocak gibi… Elbette bir de komşularla iyi geçinen ev sahibi
olmak var. Bu ev bu sezon bizim ligimizde Beşiktaş’tı. Şenol Güneş, mikrodalga
ve kurutma makinesinin derdisine yine düşmedi. İhtiyaçlar belliydi, evi arada
bir havalandırmak gerekti ve yine mutlu son…
KAÇAN BALIKLAR HEP Mİ
BÜYÜK OLUR?
Uzun yıllar kullanacağınız ev eşyalarının garanti sürelerini
ek ücret ödeyerek uzatanlardan mısınız? Kiraladığınız evi “En az 4 yıl
otururum” deyip ona göre masraf yapanlardan mısınız? Cevap evet ise kulüp
başkanı olsanız elinizdeki değerli kabul ettiğiniz futbolcularla uzun vadeli
kontrat yapar, süre kısaldığında da sözleşmeyi uzatırsınız. Yapmasanız ne olur?
Örneğin Galatasaray’ın son 16 yılda gelenler başınıza gelir. Emre Belözoğlu’nun
Inter’e kaptırır, 100 bin dolar ödeme yapmadınız diye Ribery diş fırçasını da
alır kaçar ve “Gelecekte en az 50 milyon Avro” eder dediğiniz Bruma’yı
aldığınız paraya satar, kasaya para koydum diye avunursunuz. Sonuçta kimse
buzdolabını üç yılda bir yenilemez, onca masraf yaptığı evden de bir yıl sonra
ev sahibi tarafından çıkartılmaz, çıkartılamaz değil mi?
FRANCESCO TOTTİ’DEN
AL PACİNO’YA
İlk romanı, albümü, filmi muhteşem olan ama kariyeri boyunca
da bu ilki aratan sanatçılar hepimizi hayal kırıklığına uğratır da peki sevmez
miyiz onları? Bence severiz, o satırlar, o müzik, o film kareleri hayatımızda
yer etmiştir, vedalaşılmaz onlarla… Peki en çok kupa kazanan futbolcu en iyi
futbolcu mu, en büyük futbolcu mu? Francesco Totti, 65 bin taraftarını bir saat
boyunca ağlatarak ettiği vedasında bize bunun cevabını verdi. Çeyrek asır
boyunca her maça gittiğinde gördüğün adam hayatının bir parçası olmuştu ve
ortada kupalardan daha çok samimiyet vardı…. Sizce de Al Pacino’nun bazı
filmlerinin senaryosu facia değil mi?
GERİDE BIRAKTIĞIN
MAHALLEDEN KALANLAR
Son eşyaları da kamyona yükleyip semt değiştirdiğinizde ve
hatta başka bir şehre, ülkeye göç ettiğinizde geriye dönüp baktığınızda
özlediğiniz o evin dört duvarı ve balkon ve manzarası mı,, yoksa çok daha
fazlası mı? O evde yaşanmışlıkları o evde bırakıp gidiyormuş gibi hisseder de
insan o hatıralar nakliye kamyonun peşinden koşar gelir. Beki mahalle esnafı,
eve giden yollar, binilen otobüsler, minibüslerin hat numarası, kimsenin
görmediği hep boş olan bir aracı park edeceğiniz alan, gecenin vakti evde
kalmayanın istendiği komşular, top oynanan mahalle arkadaşları… Stadyumlar
taraftarın evidir. Beşiktaş, yeni stadını eskisinin yerinde yaptığı için
taraftar mahalleden ayrılmadı ama Madrid’de Atletico Madrid taraftarı yeni ve
lüks stadyumlarında, yıkılacağı günü bekleyen altından karayolu geçen eski
evleri Vicente Calderon’u da çevresini de çok özleyecekler. Maçtan önce 30
yıldır gidilen cafe, restoran, çıkışında buluşulan metro istasyonu, tribüne
girmeden önce toplanan apartman bahçesi, nehir kenarında piknik yapılan, futbol
konuşulan alanlar… Bir stadyumdan gitmek
sadece bir tribünden, bir koltuktan gitmek değil işte….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder