9 Mayıs 2017

Don Carlo


İtalyan futbolunun bir geleneğidir. Ülke dışından teklif alan futbolcular, milli takıma tekrar seçilememe korkusuyla “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur” der ve Çizme’nin sınırları dışına çıkmazlar. Elbette bu da teknolojiye yenik düşmüş bir gelenektir ama Totti’nin, Del Piero’nun kariyerilerinde bir köşede hep hatırlanır. Teknik adamlık denildiğinde parmakla gösterilen, yüksek taktik bilgileriyle rakiplerini mat eden İtalyanların zirveyi gören ilk ismi değil o ama gidişata bakılırsa en iyisi ve durmaya da niyeti yok. Carlo Ancelotti’den bahsediyorum. Ülkesi İtalya’dan sonra İngiltere ardından Fransa’da şampiyon olan Ancelotti, geçen hafta Bayern Münih’i de şampiyon yapıp Avrupa’nın dört büyük liginde şampiyon olan teknik adamlar listesine adını yazdırdı. Oyunun tarihinde garip tesadüfler vardır. Juventus, Barcelona’yı 3-0 devirdikten sonra hatırlatılan bir Avrupa Kupası maçı gibi. 1980’da Roma, Carls Zeiss Jena’yı 3-0 devirir ilk maçta, kadroda takıma bir yıl önce gelen Ancelotti de vardır. Rövanşı Roma 4-0 kaybeder ve futbol tarihinde 3-0’dan turu veren tek İtalyan takımı olma ünvanını sürdürür. Kaderin böylesi, 12 yıl önce yine bir Mayıs akşamında İstanbul’da 3-0 öne geçtiği Şampiyonlar Ligi finalini Liverpool’a penaltılarla kaptıran Ancelotti, yıllar sonra bir gazetecinin benzer skor sonrası ne hissettiği sorusuna “Bir maçta 3-0 öne geçtiğimizde kazanmış olmadığımı ben İstanbul’da öğrendim” der. Öğretenler mühim elbette hayatta. O zaman filmi geri saralım.
Ufak kasabaların toprak sahalarında topun peşinden koşan çocuklardan 1959 yılında İtalya’da Reggiolo’dan doğanlardan Carlo Ancelotti. 16 yaşında Parma formasını giydiği Parma o günlerde bir üçüncü lig takımıydı, gün gelecek bu genç o Parma’ya tarihinin en büyük başarısını yaşatacaktı. Çalıştığı teknik direktör de kariyerini yönetti Ancelotti’nin. Milan’ın efsane kaptanı Paolo Maldini’nin babası Cesare Maldini, onu forvet arkası oynatıyordu, beraber bir üst lige çıktıklarında Inter ve Roma çaldı kapıyı. 1979’da kazanan taraf Roma oldu ve Ancelotti, bir başka futbol dehası Liedholm ile birlikte orta sahanın merkezine yerleşti. Gün gelecek bir 10 numara olan Pirlo’yu defansın önüne çekip Milan’da hocalarından öğrendiklerini tekrar edecek ve zaferler kazanacaktı. Roma ile şampiyonluk kazandı, sakatlık yüzünden gidemediği Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde gülen taraf penaltılarla Liverpool’du. 24 yıl sonra bu kez kulübede İstanbul’da yine Liverpool’a kaybedecek, hesabı iki yıl sonra Atina’daki finalde kapatacaktı. Elbette ki haberi yoktu ilk maçından sonra utangaç tavrıyla RAI muhabirine “Ben Ancelotti, çift değil tek ‘L’ ile yazılıyor” diyen genç adamın. Roma formasıyla geçen 8 yılın ardından, geldiği rakamın sekiz katına Milan’a gitti. Milan ile iki şampiyonluk, iki Şampiyon Kulüpler Kupası…
Teknik direktör olmak isteyen futbolcular için doğru adamın yanında yetişmek mühimdir. Ancelotti, 1992-1995 yılları arasında bir futbol profesörünün yanında asistandı. Arrigo Sacchi’nin İtalyan Milli Takımı’nda yardımcı hoca olmak hocalık kartvizitini bastırdı ama Seria A için bu yetmezdi. Reggina’yı bu lige çıkarması rüştünü ispat etmesi demekti. Kürkçü dükkanı erken döndü, yetiştiği Parma’ya kazandırdığı ikincilik kulüp tarihinin en büyük başarısıydı. Lippi’den teslim aldığı Juventus’taki koltuk, Roma ve Milan geçmişi yüzünden taraftar desteği bulmadı. Torino şehrinde sevilmedi Ancelotti… 16 yaşında Parma’da kendisine forma veren Cesare Maldini onun Fatih Terim’in yerine Milan’a hoca olması için kulis yaptı ve başarılı oldu. Old Trafford’da eski takımı Juventus’u Şampiyonlar Ligi finalinde devirdiğinde iki kere Milanlı olmuştu artık. İstanbul’da hüzün, Atina’da bayram derken yurt dışına ilk adımını Chelsea için attı. Londra kulübünde kazanılan şampiyonluk ardından televizyonda futbol yorumculuğu derken 2013’da Paris Saint Germain ile Fransa şampiyonluğu. Yedi yıl önce teklifini geri çevirdiği Real Madrid’e bu kez “Hayır” diyemeyen ve dördüncü büyük ligde şampiyonluk yaşamak için İspanya’ya koşan ama kaderin cilvesi Liznon’da  Şampiyonlar Ligi Kupası kazanıp, Real Madrid ile şampiyonluğu kariyerine yazdıramayan Ancelotti. Bir üst kuşaktan ustaların ustası Trapattoni’nin, İtalya, Almanya, Portekiz ve Avusturya’da şampiyonluğu vardı. Jose Mourinho, Portekiz, İngiltere, İtalya, İspanya şampiyonluklarıyla çıtayı yükseltti. Zorluk derecesine bakarsak, Ancelotti, İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya dörtlemesiyle (Yugoslavya, Hollanda, Belçika, Yunanistan, Fransa ve Portekiz’de, 5 farklı ülkede şampiyon olan Tomislav İvic’i unutmadan)  zirveye bayrağını dikti.

İtalya, İspanya ve Güney Amerika’da “Don” ünvanı, İngilizler’in Sir ünvanı gibi verilmez. Toplumun içinde sivrilen başarılı ve saygınlık kazanmış kişiler için halk “Don” ünvanını soyadı değil; ismin önünde kullanır. Ancelotti’lerin Carlo’su da işte tam bu yüzden: “Don Carlo”

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Elini diline sağlık usta.. Seni okudukça, dinledikçe, televizyonlarda 17 kelimelik haznesiyle ahkam kesenlerden bir kere daha tiksiniyorum.