22 Aralık 2013

Jimmy Jump Kim Sen Kimsin?

Şampiyonluk sevincini yaşamak için tribünlerdeki taraftarın son düdüğün ardından sahayı istila etmesinin sayısız örneği vardır, bunu Türkiye'de de görürsünüz, dünyanın öbür ucunda Arjantin'de de... Kimi zaman sevinçle başlayan, sonu çimlerde hüzünle biten son haftalar da yok değildir. İngilizler için coşkuyu sahaya taşımak bir gelenek. İki maçı hatırlayalım tarihten. Sene 1994. İngiliz futbolunda küme düşmenin kenarından geçmeyen Everton, o sezon puan tablosunun sonuna demir atar. Mayıs ayına gelindiğinde işin artık şakası yoktur. Ev sahibi oldukları Goodison Park'ta rakip 10 maçtır kaybetmeyen Wimbledon'dır. Bahislerde 'banko' görünen Wimbledon'a bir de başkandan özel prim gelir; "Maçı kaybetmeyin, sizi Las Vegas'a götüreceğim" der başkan. Cazip primin etkisiyle mi artık, yoksa Everton'un küme düşme stresi mi; Wimbledon ilk 20 dakikada 2-0 öne geçer. Sonrası ise Everton taraftarı için bugün bile anlatılan büyülü bir hikayedir. Takım muhteşem bir geri dönüşe imza atar ve maçı 3-2 kazanıp, ligde kalmayı garantiler. Tribünler de Goodison Park'ın çimlerine yuvarlanır. Bugün Galatasaray'ın teknik direktörü olan Roberto Mancini iki sezon önce Manchester City ile ezeli rakibi Manchester United'a deplasmanda altı gol atar. Takımı puan farkını beşe kadar çıkarır ama karşısındaki adam Alex Ferguson'dur. United, şubat ayından itibaren sol şeride geçip gaza basarken, sağa çeken Mancini'nin takımı ligin bitimine altı hafta kala sekiz puan geriye düşer. Herkes şampiyon yine Manchester United derken, İtalyan hocanın takımı derbi dahil, beş maçını kazanır, United bu kez tekler ve son hafta kazananın şampiyon olacağı maçlara çıkılır. Manchester City'e galibiyeti ve şampiyonluğu getiren golü Kun Agüero uzatmaların dördüncü dakikasında attığında, 44 yıldır şampiyon olmayan takımın, şampiyonluk nedir bilmeyen taraftarları Etihad Stadı'nın çimlerinde yuvarlanmaya başlar. Bunlar güzel oyunun güzel hikayeleri. Bir de madalyonun öteki yüzü var elbette. 

10 gün önce "Mustafa Özel kim?" diye sorulsa sokakta, muhtemelen kimsenin verecek bir cevabı yoktu. Google ise bu ismi yazdığımızda çok sayıda esere imza atmış Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir iktisatçı ile tanıştırıyordu bizi. Sonra bir başka Mustafa Özel bir dakikada meşhur oldu memlekette. Kasımpaşa-Beşiktaş maçında ne skor ne de oyun Beşiktaş açısından iyi gitmiyordu. Kasımpaşalı Donk dünyanın en garip ve saçma hareketlerinden birine imza atmış ve elindeki ikinci topu oyundaki topa çarptırıp rakibin gol pozisyonunu kesmişti ilk yarıda. Maçın sonu yaklaşırken, sahaya giren ve Fernandes'i tartaklayan Mustafa Özel hikayeyi kendi penceresinden "Beni sahaya ittiler, Fernandes'e sarıldım" diyerek anlattı ertesi gün Emniyet'ten çıkarken. Fıkra gibi işte, zaten bu satırları da sıcak evinden okuyordur. Evet, Andy Warhol haklıydı, bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacaktı ama bu kadarı da değil... Mustafa Özel ertesi gün bir spor programına çıkıp neredeyse Beşiktaş'a taktik veren yorumcu oldu. 15 dakika kaldı canlı yayında ve kolundan sürüklenip stüdyo dışına atıldı. Bu kadar şöhret ona yeterdi! 

Konu eğer sahaya atlamak ve şöhret olmaksa, bunu 15 dakikadan uzun yıllara yayan Jimmy Jump'ı hatırlatmadan olmaz. Dünya onu Euro 2004'te tanıdı. Kupanın finalinde sahaya atlayan ve kafasında Katalanlar'ın alametifarikası, 'barretina' beresi olan Jaume Marquet'in hedefi dört yıl önce Barcelona kaptanıyken, ezeli rakipleri Real Madrid'e imza atan Portekiz milli takımı kaptanı Luis Figo'ydu. 'İhanet eden' Figo'nun yüzüne Barcelona bayrağını atan Jimmy Jump, finalde golü atan Yunanistan'ın golcüsü Charisteas'tan bile meşhur oldu ertesi gün. Hayat işte; o finalde Jimmy Jump sahaya girdiğinde finali yöneten Markus Merk, Mustafa Özel'in sahaya girdiği maçtaki hakem hatalarını yorumlamak için Lig TV stüdyosundaydı. Hayatını o günlerde emlakçılık yaparak kazanan ve sahaya girip şovunu yapmayı en büyük özgürlük olarak tanımlayan Jimmy Jump, 2005'te El Clasico'da da sahaya daldı. Aynı yıl yolu İstanbul'dan da geçti. Olimpiyat Stadı'ndaki Şampiyonlar Ligi finalinde hedefi yine sahaya girmekti ama başaramadı. İki yıl sonra Atina'da sahaya daldığında şovu ziyan oldu çünkü yayıncı kuruluş reklama gitmişti! 2006 Şampiyonlar Ligi finalinde Arsenal'li Henry'ye sahaya girip Barcelona'nın 14 numaralı formasını verdi, Fransız oyuncu ertesi sezon o formayla kariyerine devam etti. Euro 2008 yarı finalinde biz Almanlar karşısında ter dökerken sahaya dalan ve Tibet'e destek verip, Çin'i protesto eden de Jimmy Jump'tı. 2010 Dünya Kupası'nda İspanya'dan Güney Afrika'ya kadar onca yolu sadece kafasındaki 'barretina'yı finalde saha kenarında duran Dünya Kupası'na takmak için gitti. Sahaya girmeyi başardı ama kupaya bir metre kala güvenliklere yakalandı ve sadece 300 dolar ceza ödedi. Formula 1 pistine girmek, sutopu maçında havuza atlamak kesmedi Jimmy Jump'u. 2010'da Norveç'te Eurovision şarkı yarışmasında İspanya sahnedeyken tüm dünya bir kez daha Jimmy Jump ile hasret giderdi. Sanata ilgisi büyüktü. Sokakta kitap sattığı günlerdi ve soluğu Goya ödül töreninde aldı, bıraksalar kürsüden Javier Bardem'in yerine bir de teşekkür konuşması yapacaktı. Hikayesini bir kitapta topladı, geçinebilmek için bugünlerde sitesinden Jimmy Jump imzalı ürünler satıyor 37 yaşındaki Jaume Marquet. Hedefi elbette 2014 Dünya Kupası finali. Milyonlarca fanı da onun Brezilya'da yapacağı şovu merak ediyor. Yolu bir daha İstanbul'dan geçer mi bilinmez ama Jump'un Türkiye'de tuttuğu takım Beşiktaş; evinde de bir forması var. Tehlikenin farkında mısınız? (!) 

Hiç yorum yok: