12 Mayıs 2009

Xavi Iniesta Barcelona

Bir futbol kulübünün tarihinden çıkarımlar yapması kadar doğal birşey olamaz, tarihini yazarak yaşayan kaç kulüp kaldı ki ?
Yazdıklarını dönüp okuyan, okuduklarını anlayıp, yaşadıkları çağa göre yeniden yazan ?
Onlardan biridir Barcelona...
Yazmak, çizmek meselesini “gereksiz paperwork” olarak görenlere sözüm yok. Önünüzdeki pizzalara bakabilirsiniz.

Futbolu bıraktıktan sonra, belgesel yapımcılarının gözdelerinden biriydi. Politik olmadan açık konuşmasıyla bilinen; şehir ve kulüpten kopmamış bir adamdı Stoickhov...
O gün Porto Olimpico’da çekimi yapacakları tekneye doğru yürürken kendisine sorulacak sorulara en doğru cevabı nasıl vereceğini düşünüyordu.
Kulüp, ülkenin zenginleşmesiyle birlikte gelirlerini daha çok artırmasına karşın, yatırımlarını sadece dış alımlara değil, kendi felsefeleri doğrultusunda iç üretimlere yöneltmeye başlamıştı.
Her geçen yıl alt yapı takımlarına gelen yeteneklerin sayısının arttığını görüyor, onların kariyer basamaklarını nasıl tırmandıklarına şahit oluyordu.
Gary Lineker’e yüzlerce yeternek avcısının varlığından sözetti.
Kulüp, geleceği okuyabiliyordu Stoickhov’a göre, hatta söz dolaşıp Ferguson’a geldi.
Manchester’ın, Barcelona için en iyi örnek olup olmadığını sordu Lineeker’e...
İki eski Barcelona’lı bugünün yazısını yazıyorlardı futbol dilinde..
Ve ben 1998’deki bu röportajı hiç unutmadım......
Nou Camp’ta Cruyf döneminin yıldızıydı Romario. Barcelona, o yıllarda tıpkı bugün olduğu gibi dünya futbol izleyicisinin keyif aldığı ilk takımdı.
Müthiş stili, Stoickhov ile kurduğu telepati, Amor ve Beguiristain’dan aldığı enerji ve Guardiola Koeman, Bakero birlikteliği Barcelona’yı taşıyordu.
Bir taraftan da Brezilya’lı karakteri Romario’nun dünya yıldızlığını kaldırmasına yardım etmiyordu.
Ülkesine yaptığı küçük kaçamaklar takım içindeki vazgeçilmezliğiyle birlikte idare edilme sınırını zorluyordu.
Takım içinde güven ve saygı sorunu yaşanmaya başladı.
1994 Şampiyonlar Ligi finalinde favori olmalarına karşın eksik Milan karşısındaki hezimetin ardından Cruyff tarafından üstü çizildi. Sonraki sezon yolu bir daha Barcelona’ya düşmemek üzere ayrıldı.
Yaklaşık on yıl sonra takımın yeni oyun lideri, yıldızı Ronaldinho olmuştu.Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir süre sonra topluluk psikolojisine verdiği zarar, takımın gerilemesine neden olmaya başladı.
Sitges’de Messi, Xavi, İniesta tarafından tesis edilen müthiş bağlılık ve takıma adanmışlıktan uzaklaşmaya başladı. Etoo ile partnerlik yapma hissiyatı hasar vericiydi.
Bunu en iyi açıklayan ise, bir kuzeyli mantığı ile takıma geldikten sonra herşeye pozitif bakabilen Gudjohnsen oldu.
Ronaldinho ile takımın uyum sorunu yaşamaya başladığını ilk farkedenlerden biridir İzlandalı.Bir röportajında bunu üstü kapalı olarak eleştirir.
“Saha dışında işler her zaman iyi gitmeyebilir. Herşeye rağmen içeride takım olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.Halkalardan birisi koparsa herşey biter..”
Hikayesi uzun, kısa geçiyorum; Teknik direktör Guardiola ve Sportif direktör Beguiristain’ın fikirbirliği ile Ronaldinho gönderilir.
Puyol, Valdes, İniesta, Xavi, Messi, Bojan’ın iskelet olduğu yeni bir dönem başlar.
Xavi İniesta Barcelona dönemi..
Teknik direktör ile sportif direktör 1993-1995 arasında Romario ile yaşananların en yakın şahididir.
Kulüp sadece ekonomik gücü, üyelik profili ve bilinirliğiyle değil, insan davranışları, ego yönetimi ve kariyer planlama konularındaki tecrübelerini de kullanmakta mahir olduğunu gösterir.
Xavi İniesta ve diğerleri kazandıkları paranın altında ezilmeden yaşamayı, yaşamdan ve oyundan keyif almayı bilerek büyüyorlar.
Barcelona yarattığı adamların mesailerini değil, tecrübelerini satın almayı bildiği gibi onlardan bir gelenek oluşturmayı başarıyor.

Beguiristain, iki sene önce bir futbol magazin programında, masasında yüzlerce yazışmadan dünyanın dört bir yanındaki yetenek avcılarından gelen raporlardan bahseder. Kısa konuşmasında en çok kullandığı kelime “Paperwork’ kelimesidir.
Kulüpte sadece maç seyreden adam değildir. Başkana rapor veren, teknik kadro ile koordineli çalışan adamdır.
Ronaldinho’nun gidişi Henry’nin yükselişini sağlar. Henry Highbury’de genç adamlarla nasıl çalışılması gerektiğini Wenger’den öğrenmiştir.
Bu Samuel Etoo’nun geri dönüşünü hızlandırır..
Pep’in itiraf ettiği gibi, bu takıma nasıl oynaması gerektiğini anlatmaya gerek yoktur.
Ama takımın böyle olması için Pep ile Tixi’nin tecrübelerine her zaman ihtiyaç duyulacaktır.
“Xavi İniesta Barcelona” başlığında takımın başarısına sadece günübirlik, haftalık yada başkanına, teknik adamına bakmadan eğilmek istiyorum.
Bu çağın diğerlerinden farkı bedeli ödenmiş tecrübelerden pay çıkarılmış olmasıdır.
Ne Romario ne Ronaldinho futbolu seven bizlerin gözünde geçimsiz ve hain değillerdir.
Stoickhov geleceği gören kahin, Gudjohnsen teşhis koyma guru’su olamazlar..
Mesele’nin özünde “Paperwork” vardır “Papermoon” değil..
OKAY KARACAN

40 yorum:

aliriza dedi ki...

elinize sağlık.

Temur dedi ki...

Milan'ın Barca'yı hurdaya çıkarışı... Eski günler gözlerimi yaşarttı.

Genel Sekreter Vak dedi ki...

Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı...

Ama pizzayıda sevdiğimi belirtmeden edemeyeceğim...

darkhorse dedi ki...

Bobby Robson'ın o dönemdeki futbolcu kadrosuyla olan iletişimi de o dönemki kadroda başarıyı getiren önemli bir faktördü bence.Eğer onun yerinde başka bir antrenör olsaydı romario gibi çok problemli bir adamdan bu kadar verimi barcelona kesinlikle alamazdı bence.Eğer bugün stoichkov görevini başarılı bir şekilde yapıyorsa bunda Bobby Robson'dan öğrendikleri de hesaba katılmalıdır.Son birşey daha biraz konu dışı olacak biliyorum ama iyi ki Bobby Robson gibi bir efsane varki bugün Mourinho gibi çok önemli bir antrenörü severek takip edebiliyoruz.

alessandro del piero dedi ki...

@temur,

şu an hurdalık olan sizin milan galiba :) ne demişler, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner..

Tunç Bozacılar dedi ki...

yaşa be güzel adam ...

raul #7 dedi ki...

her şey ii de,olayın bu atasözüyle ne bağı var onu anlamadım

İsmail Çatık dedi ki...

Barcelona yarattığı adamların mesailerini değil, tecrübelerini satın almayı bildiği gibi onlardan bir gelenek oluşturmayı başarıyor... Çok iyi yazı, eline sağlık Karacan F5'e daha sık basılacak artık...

KP dedi ki...

Konuya hakimiyet ve bunu akıcı bir şekilde anlatabilmek gerçekten övgüyü hakediyor.

Bilgi birikimine hayranım ama okumak daha da keyif veriyor.

Aklına ve eline sağlık Okay Karacan.

"Xavi İniesta Barcelona" bence bir kültürdür. Bunu iyi analiz edebilmek, futboldan aldığımz keyfi aşka dönüştürmektedir.

Bu üçlü olgunlaştıkça daha güzel günler bizi bekliyor. Tadını çıkarın.

karaf dedi ki...

Okay abi sen muhteşem bir adamsın. Çok teşekkürler, gönlünüz güzellikleri görme konusunda kusursuz çalışıyor.
Bu oyunda kazanmaktan daha başka şeyler olmadan anlamsız.
Lütfen daha çok yaz...

barSELOna dedi ki...

Yazı güzel de bu Guddy ne iş !!!

http://fcbarcelonaturkiye.com

jose dedi ki...

ronaldinho gibi 3 yil once dunyanin tartismasiz 1 numarasiyken birden bire tepetaklak 70.sirasina gerileyen baska bir adam hatirlamiyorum.hayir ilk 20 ye gerilersin ama bu kadarda silik olmamaliydi.

venezia dedi ki...

---Nou Camp’ta Cruyf döneminin yıldızıydı Romario. Barcelona, o yıllarda tıpkı bugün olduğu gibi dünya futbol izleyicisinin keyif aldığı ilk takımdı---

fazla söze gerek yok,meselenin özü burda gizli bence..

MustafaAGCA dedi ki...

Yorum yapmadan, bir şey katmadan sadece "çok güzel","eline sağlık" türünden şeyler yazmayı sevmem ama bu yazı için "çok güzel bir yazı her satırını zevkle okudum"dan başka diyecek bir şey bulamıyorum.

bsrcnzyrt dedi ki...

super yazı.teşekkurler

Arka Sıra HANEDANI dedi ki...

"işte Okay Karacan buuu!!...

:))) ellerine hafızana sağlık abi, büyüksün...ayrıca henry ve gençlerle çalışmasının barca ya katkısı konusunu sayende çözdüm, bir kez daha hayran oldum barca'ya...

J.J.Lavabo dedi ki...

güzel yamışsınız sayın okay karacan, lig radyoda holosko'nun haftasonu ankaraspora attığı golü daha canlı anlatmanızı beklerdim, canlı maçı banttanmış gibi anlattınız. beşiktaş galip geldiği için mi sesiniz çıkmadı merak ettim.

mre dedi ki...

@J.J.Lavabo
bu tür paranoyaların bittği gün çok daha "GÜZEL" bir futbol izleyeceğiz Türkiye'de. Yazının tadını çıkarmak varken radyodan anlatılan bir maç üzerinden birini suçlamak anlamsız geliyor. Okay Karacan'ı savunmak bana düşmez elbette ama taraftarı olduğu takımı yaptığı işin önünde tutmayacak biri olarak görüyorum kendisini. Bu türden bir suçlama yapılacak son insanlardan.

Panenka dedi ki...

Aceto'ya haksizlik yapmak istemem ama son zamanlarda futbol ustune okudugum en iyi yazi...

Elinize saglik gune guzel basladim sayenizde.

Adsız dedi ki...

Son cümle ülkem topçularına gelsin.

mavibenim dedi ki...

Mesele’nin özünde “Paperwork” vardır “Papermoon” değil..

bu son cümleden sonra şu sıralar Şafak sezer'li vodeofone reklamı geldi aklıma, 'Vodeofone'dan her yöne 54 TL' sesini duyunca hani şunu söylüyor ya:
"İşte bu sağlam geldi!"

Bu cümlede aynen öyle oldu..

Tunç Komutekir dedi ki...

alkış kıyamet...çok güzel bir saptama ve çok ustaca yazılmış bir yazı.. bir fenerbahçeli olarak yöneticilerimizin okuyup kendilerine düşenlerini anlamasını ve uygulamaya geçmelerini dilerim. eline sağlık okay karacan , bloguna sağlık bülent abi

Volkan dedi ki...

Harika bir yazı Okay Bey ellerinize sağlık özellkle son cümleniz gerçekten yazının bir güzellemeden çıkıp, yerinde bir taşlamaya dönüşmesini de sağlamış. Teşekkürler.

Unknown dedi ki...

bu mükemmel yazı tarihe not edilmelidir.. memlekette böyle adamlarda yasadı diyebilmek için ileride torunlara cocuklara...ellerine saglık okay karacan!

not: futbol denen mitolojinin gelmiş geçmiş en iyi kahramanıydı ronaldinho o apayrı bir mesele =)

Başkanson dedi ki...

"Yazmak, çizmek meselesini “gereksiz paperwork” olarak görenlere sözüm yok. Önünüzdeki pizzalara bakabilirsiniz."

Bu sözünüzü başka blog yazılarına olumsuz bir gönderme olarak algılamayalım değil mi ?
Zira sıradanlaşma ve hayalkırıklıkları ile ilgili örnekleri dünden beri 2şer 3 er görüyoruz. Okay Karacan gibi sevilen ve sayılan bir insanın sığ sularda yanlış işlerin peşinde koştuğunu görmek istemem.

.....

Onun dışında da, her ne kadar memleketin çoğunluğu gibi barça yı sevsek de, bu sene o kadar çok şey okuduk ki barça ile ilgili, bana çok orjinal gelen şeyler yok. ama doğru yolun ve gerçek aklın yolunu görmek her zaman güzel.
elinize sağlık

delgado dedi ki...

gönderme olduğunu sanmıyorum.

zira yazmak-çizmek meselesini gereksiz paperwork olarak görenler pizzayı sevenler değil, 13 sayfalık bir analizle dalga geçmeye çalışan mehmet demirkol gibileridir.

delgado dedi ki...

yok ya ne safım. göndermenin allahı var burda, gerçi değneğin iki ucu muhabbeti var, ama gönderme var sonuçta.

istediğin kadar iniesta, xavi yaz artık...

adminato dedi ki...

pizza kadar güzel olmasa da güzel bir yazı

Deniz dedi ki...

Harika bir yazı Okay Bey'den.. Barcelona'nın dünyadaki birçok büyük şirketten daha mantıklı işler yapmasının sebebi bu sistem herhalde.. Cruyf'un o efsane dönemde kafasından neler geçtiği, Stoichkov'u ve Laudrup'u neden gönderdiği üzerine K Tunçbilek'in Ntvspor'da harika bir yazı dizisi vardı.. Ayrıca geçen hafta Barcelona'yı Tutmak adında süper bir yazı yazmış.. Okay Bey'in son cümlesi muhteşem.. Paperwok değil Papermoon.. Daha ne söylenebilir ki...

cast dedi ki...

eline saglık okay karacan gercekten cok guzel bı yazı:D

erdemkursat dedi ki...

teşekkürler çok güzel bir yazı...

Başkanson dedi ki...

benim kıllandığım ve belirttiğim gibin birşey yokmuş.

demekki komplo teorisyeni memleketin ferdi olarak bünyemize işleyen birşeyler kıllandırmış bizi.

hata-kusur-özür üçgeninde gerekenleri yapmış olayım...

dahası sevineyim ; insanlar artık algımızın körelmeye başladığını bize gösterircesine basitleşmiyor diye. kendimize gerektiği kadar üzülsek yeter.

BT dedi ki...

@başkanson
teşekkürler

Ferhat dedi ki...

Borges'in ilk yazı başlığı "karışık pizza" ile Okay Karacan'ın yazdığı "papermoon'daki pizzalar" arasında bermuda şeytan ikigeni teorileri üreten bahtsızlar varya; işte onlardan biri de benim.

Borges'in işaret ettiği taraflılık sorununa o kadar eğildim ki farketmeden bloglarda gezinirken Aceto'nun "Xavi Iniesta Barcelona" adlı yazısında talihsizce aynı kelimeleri ve hatta fazla kasınca aynı meseleyi gördüm.Ama asıl gördüğüm benim havadan nem kapan alıngan ötesi biri olduğumdu.Bunu şimdi anladım.


Hatamdan ötürü özür diliyorum.Galiba fanatizmin yanlış olduğunu savunurken farketmeden köküne kadar fanatik olmuşum algım bozulmuş.Daha önceki yazıları da okusam veya böyle birşeyin olmadığını söyleyen arkadaşların yorumlarını okusam arada bağlantı olmadığını anlardım.Fevri davrandım.

Tekrar özür diliyorumn.

Hem sizden hem Borges'den.

josemarcelosalas dedi ki...

Enfes yazıydı Karacan, teşekkürler, hemde çok.

Unknown dedi ki...

Okay Bey, konuyla biraz alakasız olacak ama, geçmiş yazılarınızda Bobby
Robson'un otobiyografisinden bahsetmiştiniz, ben okumak için araştırdım
fakat 5-6 kitap bulunduğunu gördüm. Sizin tavsiye ettiğiniz hangisidir?

lembo dedi ki...

okay karacan'ın klasikleşmiş barcelona sevgisinden kesitler.. okay karacan'ın hiç bir futbol takımını bu kadar sevdiğine inanmıyorum..

PENNEARABIATA dedi ki...

bu arada stoichkov iran takımı Abu Moslem'in başına geçmiş

AnAvArzA dedi ki...

kalemimi dilimle ıslatıp en şahanesinden bir imza atıyorum okay karacan'ın bu sözlerine

"Mesele’nin özünde “Paperwork” vardır “Papermoon” değil.."

nikolatesla dedi ki...

3 yıl olmuş Okay abi yazmayalı. Keşke yazsa..