6 Temmuz 2012

Melo Juventus'ta Ne Kazanıyordu?

Juventus’tan kiralık geldiği Galatasaray’da, geçen sezonki şampiyonlukta sergilediği performansla büyük rol oynayan ve indirimli tekliflere olumsuz yanıt veren Melo, imza için eski kazancını talep etti “Juventus’ta 3 milyon 300 bin Euro kazanıyorum. Performansımın karşılığını almalıyım” dedi. (Hürriyet)

Benzer satırları Lass ve Hamit Altıntop için de okuduk. Hamit, Real Madrid'de 3.5 milyon kazanıyormuş, Lass da 5 milyon Euro alıyormuş... As gazetesinin yayınladığı Real Madrid'de yıllık kazançlar listesini bu yüzden bloga koymuştum. Bu rakamlara ulaşmak o kadar zor değil. Kulüp yönetimleri de "Ben şu kadar kazanıyorum" diyen ya da "Oyuncum x kulüpten y alıyor" diyen menajerlerin sözüne inanacak değil. Bu rakamlar Avrupa'da gizli değil. Sordun mu, öğrenirsin. Bu yüzden yukarıda eğer Melo böyle söylemişse ayıp etmiş (!) ki ortada bir video yok... Melo, Fiorentina'da 1.3 milyon Euro kazanıyordu. Juventus onun için 20 milyon artı bir futbolcu, bonservis ödedi. Transferin yüksek maliyeti oyuncunun fiyatını da yükseltti. Juventus'ta o sezon futbolcuların ne kazandığı La Gazzetta dello Sport'un her yıl yayınladığı listede var. Son iki sezonun tüm kulüpler için listeleri de blog arşivinde mevcut. Melo'nun Juventus'tan aldığı net rakam 2 milyon 600 bin Euro... Bunu hem bu tablo hem de imza attığı tarihteki İtalyan gazetelerinin arşivleri söylüyor.

5 Temmuz 2012

İnter'den Juventus'a...

Dünyanın en iyi stoperlerinden biri son iki transferinde ayrıldığı kulübü beş kuruş para kazandırmadı. Bayern Münih’ten ayrıldığında 31 yaşındaydı. Alman kulübün ekonomik yapısı gereği bu yaşa gelmiş bir oyuncuyla sözleşme yenilememe lüksü var. Inter için büyük piyangoydu. O tarihte imzaladığı sözleşme 5 yıllık. Şimdi Inter’de değişmesi gereken kadrodan ilk giden isimlerden biri oldu. Zanetti, Cambiasso gibi adamlara dokunamazsın ama Lucio sözleşmesinin son iki yılını yakıp valizini topladı. Ülkesine döneceği söylendi, Fenerbahçe ismi yüksek sesle seslendirildi. 34 yaşında bir stopere Kuyt’tan daha fazla para verme şansı olmayan Fenerbahçe için doğru tercih değildi. Lucio gibi son iki kulübüne bonservis kazandırmamış Egemen ile 12’den vurdular. Burdan sonrası Lucio’nun kismeti ya da menajer aklı. Juventus gibi sezonu şampiyon bitirmiş ve kadrosunda yaş ortalamasını düşürmüş bir kulübe gitti Lucio. Bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde oynarken kadro derinliğine ihtiyacı olan Conte için onbir oyuncusu olmasa da kalite bir yedek olacak.
Serie A tarihinde Juventus’un Inter’den kopardığı ilk isim değil elbette ki Lucio. Geçmişte bir Aldo Serena vakası var ki genç yaşlarda Juventus’tan koptuktan sonra intikam için transfer yapan Luciano Moggi’nin işini bitirdiği Aldo Serena, dolaylı yoldan yine Juventus’a gelmişti. Bonservisi Inter’de olan Serena, Torino’daki bir sezonun ardından Juve’de şampiyonluk gördü.Bir sonraki büyük operasyonda yine Luciano Moggi vardı hikayede. Cannavaro oğlunun menajerlik şirketine bağlıydı. 2004 yılında Cannavaro transferinin iç yüzü iki yıl sonra Calciopoli skandalında telefon kayıtlarında ortaya çıkacaktı. Inter, Parma’ya Cannavaro için 23 milyon Euro para ödemişti. Inter’den Cannavaro’yu koparmak isteyen Moggi, telefonda oyuncuya huzursuzluk çıkar, gitmek istediğini söyle gerisini bırak dedi. Şeker başkan Moratti gidene dur demezdi. İtalya’nın en iyi stoperini Moggi Juventus’a götürürken, Torino’dan Milano’ya gelen adam ikinci sınıf kaleci Carini’ydi. Cannavaro, Juve’de sahada iki şampiyonluk gördü. Dünya Kupası’nı kaldırırken yılın en iyi adamı seçildi ve Calciopoli patladığında da Capello ile birlikte Real Madrid’in yolunu tuttu. Onu Juventus’a getiren adam mahkemede hesap verirken, Cannavaro ikinci yılında Bernabeu’da şampiyonluk kupasını kaldırdı. O dönemde Juventus’e hep adam kaptıran Inter de, skandaldan nasiplendi ve İbrahimoviç ve Vieira’yı kaptı ki... Birinci varlığı Inter’in zirvede kalmasına yetti.

Plajda...

Milano, Madrid, Barcelona’nın Nişantaşı’sında İbrahimoviç, Ronaldo, Messi’yi göremezsin. Onlar da o şehirde yaşarlar ama geçtikleri semtler ve restoranlar başkadır. Deli olmak lazım şehrin göbeğine gelmek için... Bizde İstanbul’a gelen futbolcu için iki adres vardır son dönemde. İstinye Park’ta Masa restoranın önünde arabayı park edecek ve Nişantaşı’nda bile bile lades olacak. Yiğit Gökoğlan da bu familyadan. 3 Büyükler’de forma giymek için sadece yetenek yeterli değil. Talihin de olacak, görevde hocadan transferin için onay çıkacak, oynadığın mevkide sana ihtiyaç duyacaklar vs... İmzayı attıktan sonra da biraz temkinli olmak da yarar var elbette. Yiğit maalesef tartışma sırasında yeteneğini en sona bıraktı. Nişantaşı sokaklarında dakika bir gol bir, peşine paparazzileri taktı. Yeni takımının taraftarı da yanındaki kızı bırakıp kaçan adam olarak izledi ekranda. Sonra sahada ne yaptığı da çok önemli değil ama, bir şey yapmadı! Şimdi biraz da Twitter’ın akıllara ziyan son dakika hızıyla bugün plajda voleybol oynarken ayağını kırdı haberi geldi. Sonra bunun serçe parmağı olduğu ve bir haftada idmanlara başlayabileceği söylendi. Mesele bir hafta ya da bir ay değil...Biraz uzaklarda, Milano’ya da benzer bir haber geldi geçtiğimiz günlerde. Futbol dünyasında tam tabiriyle bokunda boncuk olan adamlar vardır. Boriello, Maxi Lopez ve hikayenin öznesi Muntari örneğin. Üst düzey adamlar olmamalarına rağmen 5 yıl sonra dönüp kariyerlerine baksan vay be adamlar ne büyük takımlarda oynarsın. Muntari’yi Milan aldı İnter’den. San Siro’da oyuna girip, topu kırıp, penaltı yaptırdıktan sonra hepsi topu topu 2 dakikada atılan kaç adam vardır bu dünyada. Milan’da Van Bommel, Gattuso, Seedorf gitmiş, Muntari gelecek sezon o bölgede forma şansına sahip. Yaz tatilinde plajda futbol oynayan Muntari’den Milano’ya haber geliyor. Diz bağlarından ameliyat 6 ay yok. Galliani çıldırıyor. Yılda 3 milyon verdikleri adam plajda sakatlanmış. 3 milyonu 1.5 milyona düşürdüm diyor... Muntari hastane odasından sıkıysa hayır desin.

1 Temmuz 2012

Euro 2012: Maçın Adamı

Euro 2012'de ilk günden finale maçın adamları. Turnuvanın en iyisi bu kez tartışılmaz: Pirlo. Akşam kim olur? O bilinmez...

Euro 2012'de Taraftar

Bu Avrupa Şampiyonası'nda standart bir izlenim paragrafı var, memleketten kim giderse aynı satırları yazıyor. Burada İspanyol, İtalyan yok diyorlar Kiev'deki final için. İyi yok diyorsun da niye yok, onu niyr merak etmiyorsun? Yoklama mı yapıyorsun? Hesap basit... Kulüp taraftarlığıyla, milli takım taraftarlığı aynı kapıya çıkmıyor. 2004'de İngilizler, Portekiz'i istila etmişti, otel fiyatları uygun, ulaşım imkanı fazlaydı. Euro 2012'ye gitmediler denecek kadar az sayıda gittiler. Avrupa'nın Hırvatlarla beraber en milli takım taraftarı onlarda olmasına rağmen yoktular. Gruplarda iki günlük tur için 1.500 pound istemişler İngilizlerden. Bugün Kiev'deki final için de Madrid'den günübirlik tur fiyatı, yarı final sonrasında çıkan ilanlarda 1.000 Euro olarak geçiyordu. İtalya'da 100 Euro eksik olsun... Bu rakama, İspanya ya da İtalya'da bir taraftar takımının iki yıllık kombinesini alır. İspanya'da işsizlik %24, İtalya'da vaziyet şudur, bunlara girmiyorum bile... Taraftar dediğin Vicente Calderon'da son dubleyi üstünü giyip gelmiş bu amcadır benim için...

26 Haziran 2012

Puyol'un İstatistikleri!

Carles Puyol, sakatlığı nedeniyle Euro 2012’de yok. Onun yerini dolduran Sergio Ramos’un forma giydiği sağ bekteki Arbeloa da tiki taka düşmanı. 34 yaşındaki Puyol için 2014 Brezilya ancak bir hayal. Barça ile sözleşmesini 2014’e kadar uzattı ama iş milli takım olunca iki yıl sonra 36 yaşında bir adam ancak onun gibi profesyonel olursa o formayı kapar, hayal de gerçek olur. Geçen yıl, 28 Mayıs’ta Londra’da Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kaldırırken Puyol üzerine bir tişört giymişti. Göğsünde bir mesaj vardı: “Anims Miki!”. Miki yok artık. Bir yıldan fazla süredir kanser tedavisi gören Miki Roque hayatını kaybetti. Ani ölümlere, kalp krizlerine genç yaşta çok kurban veren İspanyol futbolu, 15 gün içinde Preciado’nun ardından Miki Roque’yi de uğurladı. Puyol, milli takımdaki arkadaşlarına Preciado ve Miki için alın bu kupayı diye mesaj yollamış. Total futbol benim için Puyol’un Bojan Krkiç tuzluğu istediğinde zaman uzatmasıdır demiştim ya, oyunu sahada oynarsın, 4-3-3, sahte 9 bunlar teferruat! Puyol iyi adam! Real Betis’li Miki Roque’nin hastalığı boyunca yanında olmuş. Barcelona’daki tedavisi boyunca da tüm masrafları üstlenmiş. Bunu da özenle saklamayı başarmış bu süre boyunca. Opta’nın, Castrol analizin rakamlara, istatistikleri boğduğu futbol dünyasında beni ilgilendiren bu hikayeler, yoksa onun forma giymediği maçlarda Barça kaç kez kaybetmiş, sol ayağıyla mı daha çok gol atmış yoksa sağ ayağıyla mı, bunlar ezberlediği şiiri okumamış adamların işi... Bir Puyol hikayesi daha var ki, o da arşivden, eklemeden duramadım...

"Barcelona'nın kaptanının babası dün öğleden sonra nerede olur? El Corte Ingles'de alışverişte? Marbella'da golf mü oynar? Dünya turundadır; Tokyo'ya az önce mi inmiştir? Lebiderya evinde, dizlerinde battaniye; kitap mı okur? Diagonal'de yürüyüşe mi çıkmıştır? Şehir kulübünde briç masasında ayakları mı uyuşmuştur? Barcelona kaptanının babası dün öğleden sonra nerede olur? Oğlu Deportivo La Coruna maçı için El Prat'dan takımla havalandığında bir iş makinesinin üzerinde de olurmuş. 56 yaşındaymış. İş kazası. Puyol, La Coruna'ya indiğinde "baban öldü" demişler. Barcelona'ya 200 km uzaklıkta Puyol ve kardeşi Putxi'nin doğup büyüdüğü yerde. Babalar hep ölür. Milyon dolarların da olsa ölür..."

Hamit Altıntop

Real Madrid treni, bir futbolcunun kariyerinde geçecekse bir kez geçer. Bindin, bindin derler. O da öyle yaptı. Nuri Şahin’in ardından sürpriz transferdi ama Bundesliga çıkışlı Mesut’un bir sezonda yaptıklarının ardından yeteri kadar kredisi vardı Türklerin. Nuri ile birlikte sakat başladıkları sezonda özellikle Hamit’in sakatlık haberleri Nuri’ye de zarar verdi. Real Madrid’in iki sakat oyuncu aldığı haberleri artınca doğal olarak oyuncular üzerinde baskı oluştu ve Hamit, Real Madrid’de zaten zor olan forma şansını kaybetti. Sağ bakte Arbeloa gibi bir adam İspanyol Milli Takımı’na giderken, Hamit o bölgede milli takımdan bildiğimiz performansıyla gözü kapalı oynardı ama işte milli takımdan bildiğimiz performans...

29 yaşındaki bir futbolcunun kariyer istatistiklerinde ilk bakılması gereken sezon içi devamlılığı olup olmadığı. Bayern Münih gibi kadroya sahip bir takımın içinde bunu sorgulamak elbette ki ne kadar doğru ama Hamit’in 30 maçın üstüne çıktığı sezonun ardından 5 yıl geçmiş.Schalke formasıyla 31 maça çıktıktan sonra Bayern Münih’te son iki sezonda sırasıyla 15 ve 14 maçta forma giymiş ki bunun kaç tanesinin ilk 11 olduğunu araştırmadım doğrusu.
Hamit-Galatasaray flörtünde ilk söylenmesi gereken galiba; geçen sezon başında Galatasaray’ın Hamit’e ihtiyaç duyduğu... Bugün ise Galatasaray’a –ya da bir başka takıma- ihtiyaç duyanın Hamit olduğu. Real Madrid’i takip eden ve takım üzerinde büyük etkileri olan gazetecilerin hiç sıcak yaklaşmadıkları bir isim Hamit. Nuri’nin Bundesliga’da yılın oyuncusu kartviziti ve yaşı itibariyle, eleştiriler biraz insaflı olurken, Hamit için raydan çıkan satırlarda “Kazma futbolcu” bile yazıldığı çok oldu. Hamit konuşurken elbette ki en son konuşacağımız oyuncunun yeteneği olmalı!

Hamit, Real Madrid’de yılda 2 milyon 200 bin Euro kazanıyor. Menajeri, Galatasaray ile pazarlık masasına oturduğunda 4 milyon Euro garanti para istedi. Maç başına rakamı ve kupaların kazanılması halinde ödenecek bonuslar buna dahil değil. Bu 4 milyonun 500 bin Euro’sunu da menajerin kendi payı olarak ayırdığı, Hamit’in de bunu kabul ettiği söyleniyor. Galatasaray için doğal olarak bu rakam fazla geldi ve işi askıya aldılar. Real Madrid cephesinde Gago, Carvalho ve Lass ile birlikte bileti kesilen dört isimden biri olan Hamit için, işini bilen bir yönetim bonservis ödemez. İtalya’da son iki günde ortaya atılan, Hamit ve Carvalho’yu Milan istiyor haberleri arşivde bir spekülasyon olarak kalacak gibi duruyor.

A Milli Takım’ın 2014 elemelerinde kadrosunda gençleşen kadronun çimentosu olması beklenen bir oyuncunun artık sezonda 5 maç forma giymemesi lazım. Kendisine talip olan takım sayısına bakıldığında Hamit için bundan sonraki hamle sanırım Galatasaray ile masaya oturduğunda orta yolu bulması. Galatasaray açısından da defansında kaleci dahil minumum 3 yabancı kullanan ve Melo ile yola devam etmeye karar veren bir takımın iki forveti yabancı olacaksa, Hamit, sağ kanat için nokta transfer...

One Day...

"People don't change. We grow old. And some of us adapt. And learn how to enjoy simple pleasures of life, like a family, a home. And for you... What's in that glass right now, for you, is as good as it's ever going to be. One day you'll understand. You got more past than future, you learn." SAFE HOUSE-2012

23 Haziran 2012

Real Madrid: Yıllık Ücretler

"Hamit, 4 alıyor. Lass 4.5 alıyor. Kaka 3 alıyor." Bin tane farklı rakam yazılıyor transfer haberlerinde. Real Madrid'de kim ne kadar, kazanıyor? Tablo dursun bir köşede... Lazım olan baksın... "Evet, rakamlar net..."

22 Haziran 2012

Run Forrest Run


Euro 2012’de grup maçları sonrasında takımların toplam koşu mesafeleri. İlk üçteki iki takım bu gece karşılaştı ve yine çok koştular. İlk sıra ile son sıra arasında 38 km fark var. Yunanistan oyunu 50 metre içinde oynadığından çok daha fazla koşmaya ihtiyaç duymamış. Bento’nun takıma getirdiği disiplin Portekiz’i hep topu arkasında kalıp yarı finale götürdü. İspanyolların ritm düşüklüğü buradan çıkar mı? Her zaman top kendilerinde de olsa pas alternatifi için çok koşan takımlardır. İlk 3 maçta en çok koşan isim ise sakatlığın ardından turnuvaya gelen Schweinsteiger. 36 km koşmuş 3 maçta.

1. Çek Cumhuriyeti 344.450
2. Italya 343.100
3. Portekiz 339.888
4. İsveç 339.323
5. Danimarka 339.026
6. Hırvatistan 337.182
7. Almanya 334.705
8. Ukrayna 334.468
9. İspanya 332.538
10.İrlanda 330.497
11.Rusya 330.163
12.Ingiltere 329.848
13.Polonya 329.010
14.Hollanda 327.907
15.Fransa 326.1091
16.Yuanistan 306.782

21 Haziran 2012

Neden Xavi?

Zidane'ın estetiği, İniesta'nın oyun görüşü, Messi'nin yeteneği, Puyol'un yüreği, Dani Alves'in ciğerleri, Valdes'in adamlığı, Maradona'nın sol, Pele'nin sağ ayağı, David Villa'nın golü koklaması... Tüm bunlar mükemmel futbolcu için Xavi'nin seçimi... Bir de Busquets'in beyni var listede. Neden Xavi neden?

20 Haziran 2012

Çıkın Oynayın!

Barcelona için de İspanyol Milli Takımı için de aynı şeyi düşünenler çok! Teknik adama ne gerek var. Soyunma odasına maçtan 5 dakika önce gel ve "çıkın oynayın kardeşim" de. Rakibe karşı bir taktik geliştirmiyorlar mı peki bu takımlar? Bu foto İspanyol Milli Takım kampından, Del Bosque'nin odasından. Rakipleri analiz ettikleri video arşivi ve raporlar. Ve hatta 2014 Dünya Kupası eleme grubu için ayrı bir dosya... Grup maçlarında İspanya'nın rakibi zaafları üzerine pek kafa patlattığını söyleyemeyiz. Yine ezberi oynadılar ve zorlandılar. Zaten Sartre demiş biz desek ne olur ki: "Futbolda her şey rakip takımın varlığıyla çetrefilleşir."

19 Haziran 2012

Televizyonun Sahibi Sağda

Fildişi Sahili'nde Euro 2012- Fransa-Ukrayna maçı...

İspanya ve İtalya

İtalyan medyası istediği baskıyı kurdu İspanyollar üzerinde ama maç da bu yüzden 2-2 bitmedi demenin manası yok. İspanyollar, 2006'dan beri finallerde hiçbir takımdan birden fazla gol yemediler. Bunu en son başaran Fransızlardı. Dün de Biliç'i tek forvet hamlesi, Srna'ı ön tarafa atması ve ortaya beşlemesiyle İspanyollar yine tıkandı. İtalya karşısında çektiklerini bu maçta da çektiler. İspanyolların temel problemi Puyol'un yokluğu. O yokken Ramos stopere geçince, sahadaki 10 adamın da güvenmediği Arbeloa'ya forma veriliyor bu takımda. Yine pas yapıyorlar ama adam eksiltmeye çalışan yok, oyunun ritmi de düşük. Yine de yıllardır hayal ettikleri golü en sonunda attılar galiba. Birinin o topla çizgiyi geçmesi lazımdı! Jesus Navas başardı bunu. Maçın adamı İspanyollar adına Casillas oluyorsa yolunda gitmeyen birşeyler var demektir. Hırvatlara yine yazık oldu. Daha fazlasını da oynayabileceklerine inanmıyorum. İrlanda maçındaki futbol şansı bu kez yanlarında yoktu. Biliç de milli takıma veda etti. İspanyollar bu görüntüleriyle bu kupadan daha çok 2014 için kötü sinyaller veriyorlar... Bu jenerasyonun bir Dünya Kupası daha kazanması Almanya bu kadroya sahipken ve kupa Brezilya'dayken zor görünüyor...Grubun en iyi teknik adam performansı Prandelli'den geldi. İtalya'nın elinde eski güzel adamlar yok elbette. Yine de klişenin hakkını verdiler ve turnuva takımı olduklarını gösterdiler. İrlanda karşısında dörtlü defansa dönen ve 4-3-1-2 ile oynayan İtalya'da Pirlo bir durup nefes alınca skor uzun zaman tekte kaldı. İspanyollar golü attıktan sonra Hırvatlar beraberliği bulsa, İtalya'ya o gol de yetmeyecekti 2 dakika önce liderlik koltuğunda otururken. Cüneyt Çakır, İtalya'nın istediği penaltıdaki değil kararıyla haklıydı. Hakem şansı yanında. Maçlarında arıza çıkmadı. A ve B grubuna göre C ve D'nin çeyrek final eşleşmeleri çok daha sert geçecek. Bu akşam da Fransa ve İngiltere'nin gelmesini bekliyorum. Dün İspanya-Hırvatistan maçı öncesinde stadyumda UEFA'nın medyaya yolladığı data ekranında test yayını yapılırken yazacak başka skor yok muydu?

Bonucci&Balotelli

Bonucci: "Balotelli, golden sonra İngilizce birşeyler haykırdı. Ağzını kapadım, zaten ne dediyse, bir bok anlamadım..."

Artık...

İspanyol Milli Takımı'nın yıllardır hayal ettiği gol buydu. Artık şut atmaya başlayabilirler.

18 Haziran 2012

24 Ayar

İtalyanlar 2004'teki 2-2 kabusunun bir benzerini yaşamamak için günlerdir İspanyollara manşetlerden mesaj yolluyorlar. Hırvatistan ile İspanya 2-2 bitse, İtalya evine dönecek. Madrid'den bugün fena ayar gitmiş İtalyanlara. Rahat ol İtalya, biz öc almayı sevmeyiz'e getirmişler. Güzel kapak, güzel gazetecilik. 4 yıl önce de aynı fotoğrafla başka bir manşet atmıştı Marca. 2008'de İspanya-İtalya maçı öncesinde yine kanlı Luis Enrique fotosu ve İtalya bunu unutmadık manşeti... 1994 Dünya Kupası'nda İtalyanların Dino ve Roberto Baggio ile 2-1 kazandıkları maçta Tassotti'nin dirseği Luis Enrique'yi dağıtmıştı. Aynı İtalyanlar, bir ay önce Luis Enrique'yi Roma'da kapının önüne koydular. Bakalım akşam ne olacak? İspanyolların 2-2 hesabı yapacaklarına inanmıyorum. İtalya, hiç yenemediği Trapottoni'nin İrlanda'sını nasıl geçecek, mesele budur... Tassotti vs Luis Enrique

17 Haziran 2012

10 Numaralar

Kalecin oluyorlar çocukken
Sen sevin diye gol oluyor bütün toplar
Bir zaman sonra libero
Arkanı topluyorlar
Top geçse, adam geçmiyor...
Yeni yetmeliğinde hepsi iki yönlü orta saha
Maddi-manevi pasların en güzelini atıyorlar.
Bazen de dokuz numaralar
Öğüt niyetine doksana takıyorlar, çıkartamıyorsun...
Sonra gidiyorlar...
"10 numaralar öldü" diyorlar ya şimdi
Belki de ondan işte...
Foto 1/2: Tribündergi
Foto 3: Kerem Sefa Gökbuget/Madrid