23 Haziran 2022

İki Okan Bir Galatasaray

 Galatasaray camiası için “Hangi Okan Buruk?” sorusuna cevap bulabilmek için geçmişe dönüp iki anı hatırlamak lazım. Torrent ile devam edilmeyeceğinin çok zaman önce bilindiği sarı kırmızılı kulüpte, 21 Nisan’da SABAH Spor Müdürü Murat Özbostan’ın gündemi 12’den vurduğu röportajında “Galatasaray için hazırım” diyen Okan Buruk ile anlaşmak için yönetim neden gecikti, neden bir elin parmakları kadar yabancı teknik adamın ismi manşetleri süsledi. Bunu anlayabilmek için işte o iki maça dönmemiz lazım. 

Büyükçekmece’de büyüyen çocuk yaşta geldiği Galatasaray alt yapısından 90’ların başında A takıma yükselen Okan Buruk aynı zamanda futbolcu ağabeyi Fuat’ın da izinden gidiyordu. Fatih Terim’in 4 şampiyonluk kazandığı ilk döneminde oyunun kalbi orta sahada Emre-Okan-Suat üçlüsü daha 90’larda ortalıkta olmayan oyunun iki yönünü de oynayan topu kırmayan ama dört ciğerli Türk futbolculardı. O iki andan ilkine gidelim. 1998 Aralık ayında A. Bilbao deplasmanı… Galatasaray 1-0 geride ve Şampiyonlar Ligi’ne veda edecek. Sarı-kırmızı formalı bir futbolcu ağır zeminde yerde kaldığı pozisyonda rakibin tekmelerine kafa uzatıp verdiği mücadele hakemin son düdüğüyle gözyaşlarına boğuluyor. Okan Buruk o dönem kaybetse de formasının hakkını veren Galatasaraylı futbolcu…

Çeyrek asırdır meslekteyim, Okan da 30 yılı aşkındır futbol sahnesinde. Tanışmadık, röportaj yapmadım ama “Hangi Okan Buruk?” sorusuna yanıt arayacağımız ikinci anın diğer öznesi Emre Belözoğlu, Newcastle United forması giyerken geldiği İstanbul’da karşıma oturmuş ve çok uzun bir röportaj yapmıştık.  2006 yılında Okan ve Emre Galatasaray taraftarı için kulübe kuruş kazandırmadan giden, 5. şampiyonluğun kazanılmamasındaki anti-kahramanlardı. Emre o gün bana “Başkan Süren ve Ali Dürüst’ün bulunduğu odaya girdiğimde ailemle alacağımız ev için peşinat istediğimde vermediler. ‘Avrupa’dan teklifler var’ dediğimde “Seni kim istiyor ki” yanıtı verdiler. Biz o sezon her zaman olduğu gibi formamız için ter döktük, elimizden geleni yaptık” demişti. 

Lucescu yönetimindeki Galatasaray ligin bitimine iki hafta kala sahasında Ankaragücü’ne yenildiğinde Okan kırmızı kart görmüş, bir hafta önce Kadıköy’de derbiyi kaybetmiş sarı kırmızılı takım şampiyonluğu Mustafa Denizli yönetimindeki Fenerbahçe’ye kaptırmıştı. O ilkbaharda Emre ve Okan’ın Inter için sağlık kontrolünden geçtiğini de ilk yazan bendim ama ne o maç ne de öncesi… Ne Galatasaray sahasında sadece Ankaragücü’ne yenilmemiş ne de o sezon kırmızı kart gören tek futbolcu Okan Buruk’tu… Galatasaray’da yönetimler basiretsizliklerini futbolculara yüklemelerinin ilk örneği değildi ama son da olmayacaktı. Buna en güzel örnek Ribery’nin Marsilya’ya sözde “kaçmasıdır.”

“Hangi Okan Buruk?”tan tercihini sözlü tarih belirledi. Genç kuşaklar biraz da Emre’nin Fenerbahçe’ye imza atması yüzünden A.Bilbao maçında tekmeye kafa atan, Trabzonspor maçında ayağı kırıldığında acısının haykırışı tribünlerden duyulan Okan Buruk’a da soğuk bakar oldular…

Abdullah Avcı’nın yardımcısı rolüyle atıldığı teknik adamlık kariyerinde Okan Buruk’un basamakları ağır ağır çıktığını söylemek lazım. Bir teknik direktör için acı tecrübe olan küme düşmeyi hocalık kariyerinin başında Elazığspor’da yaşadı. Gazientepspor’da 313 gün görev yapmış, 42 maçta 15 galibiyet, 18 mağlubiyet almıştı. Sadece 3 ay kaldığı Sivasspor’un ardından Göztepe’de 33 maç koltukta oturduğunda o büyük tehlike onu bekliyordu. Yerli teknik adamlar havuzunda oradan oraya savrulan sezonda iki takım çalıştıran ya da küme düşme adayı bir takıma bahar aylarında Supermen olarak gelecek bir hoca mı olacaktı. Kendini Akhisar’da buldu. Ege’nin düşük bütçeli takımında 15 ayda galibiyet sayısını mağlubiyet sayısından fazla tutmak bir de üstüne Türkiye Kupası kazanmak onun kartvizitine değiştirdi. Artık kazanan adamdı ve Çaykur Rizespor’a oynattığı futbolla artık “Okan Buruk iyi hoca” olmuştu… 

Galatasaray’a 8 puan öndeyken şampiyonluğa kaptıran Başakşehir’de değişim zamanıydı. Abdullah Avcı, Beşiktaş’ın yolunu tutarken akıllarda kaybettiği sezonda 3 santrforunu kenarda oturtup Robinho-Mossoro ile Napoli’nin Mertens-Insigne formatını uyguladığı sezonun ikinci yarısı vardı. Okan Buruk’un elinde iyi bir kadro vardı ama problem gemi fırtınalar içinden çıkıp limana yanaşacak mıydı? Pandemi nedeniyle lige ara verilmese o sezon Trabzonspor ve Galatasaray’dan biri şampiyon olur muydu sorusunun cevabı tarihte yok elbette ama Okan Buruk, lig tarihine şampiyonluk kazanan bir takım hediye etmişti. 

Yine pandemi yüzünden transferde milyonları saçmayan Başakşehir yönetiminin, lige çok kötü başlayan takımın başında Okan Buruk ısrarını sonuna kadar sürdürdüğünü söylemek lazım.. Okan Buruk yorgundu ve kulüpten ayrıldığında o sezon takım çalıştırmayacağı o günden belliydi. Sonra hayat işte. Uzun zamandır Paris’te yaşıyorsa bunun bir ailevi sebebi var. Okan Buruk paylaşmak isterse sorulmadan anlatır ya da konu hemen çok özlediği futbola gelir… 

Okan-Suat-Emre ile sonra Melo-Selçuk-Sneijder ile şampiyonluklar kazanmış Galatasaray tarihinin en kötü sezonlarından birini geride bırakırken orta sahayı hafife almanın bedelini ödedi. Okan Buruk işte buradan yola çıkacak. Kendisinin de kahramanı olduğu bir hattan… Ortada bir yanlış varsa onu düzeltecek kadar futbolculuk ve teknik adamlık geçmişi var. Galatasaray camiasının sabrı var mı; maç kazandığında “Evlat Okan”, maç kaybettiğinde ise “zaten Inter’e gitmiştin” mi diyecekler, bekleyip göreceğiz…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

dün aksam ilk maçını zor da olsa kazandı Okan. Yazıyı okumak için bugünü beklemiştim. Totem mıdır? Totemdir.