28 Şubat 2020

İki Kelime Bir Manşet Bin Ayıp

İyi gazeteciliğin olmazsa olmazıdır: Ne yazarsanız yazın, okutan bir manşet için yaratıcı olmanız gerekir. Söz konusu spor sayfalarıysa bir maçın ardından kazananı överken, kaybedeni rencide etmeyen, 1-1 biten maçların ardından "Birbirlerini yediler" gibi klişelerin tuzağına düşmeyen, 90 dakikayı en fazla 5-6 kelimede anlatabilmek ve onu ertesi gün sayfada görebilmek, gazetecilikte paha biçilemezdir. İspanyol ve İtalyan medyasında spor gazeteleri tabloid boyutunda çıktığından en fazla iki kelimeyle manşeti belirlemek ise iki dilin de bu konuda avantajı olsa da zordur... Şimdi bir manşetin hikayesini anlatmalıyım. Geride kalan haftada 'da atılan ve tüm dünyada konuşulan ve kınanan bir manşet...
Çizme'de son 8 sezonun şampiyonu 'u sollayan Inter'in iki gün önce (Cuma akşamı) Roma ile oynayacağı zorlu 90 dakika için Corriere dello Sport gazetesi, 'dan takım arkadaşı ve bu randevuda birbirlerine rakip olan Lukaku ve Smalling'in fotoğraflarını kullandığı birinci sayfasında "" manşetiyle çıktı. Tüketim çılgınlığının sloganı haline gelen bu iki kelimeyi, Inter-Roma maçında forma giyecek olan iki futbolcunun ten rengini referans alıp kullanmak, medyadaki ayrımcılık ve ırkçılık tartışmalarını da beraberinde getirdi elbette. İki futbolcu gazeteyi kınadı, Roma ve Milan kulüpleri, gazetenin muhabirlerinin tesislerine bir ay süreyle giriş yapamayacağını açıkladı... Tepkinin sebebi basit: Beni ten rengimle tarif etme.
***
Irkçılık, İtalyan futbolunun son yıllardaki en büyük kabusu. Corriere dello Sport da uzun zamandır sayfalarında tribünlerdeki ırkçı tezahüratlara karşı yoğun bir eleştiri çizgisinde olsa da gazetenin yayın yönetmeni  meslekteki büyük tecrübesine rağmen o bildik hataya düştü: Konuşulmak istiyorlardı ve konuşuldular işte!.. Bu sezon İtalya'ya transfer olan Lukaku, Inter formasıyla çıktığında deplasmanlarda ırkçı tezahüratların hedefi olduğunda kendi taraftar grubu bile onu yalnız bıraktı. Inter tribün liderlerine göre, rakiplerin bu tezahüratları, çekindikleri Lukaku'nun maç içinde moralini bozmaya yönelikti ve asla ırkçı değildiler. Yazarken kendilerinin bile inanmadığı bu bildirinin ardından, saha içinde ırkçı tezahürat nedeniyle kenara gelip isyan eden futbolcu için iki teknik adamın ağız birliği yapıp basın toplantısında "Abartıyor, biz öyle tezahürat duymadık" açıklaması da en az Corriere dello Sport'un manşeti kadar çirkin ve insanlık ayıbıydı... İtalya Ligi'nde güney takımlarının, kuzeyde oynadıkları deplasmanlarda karşılaştıkları ırkçı tezahüratlar, bölgesel ayrımcılık olarak tanımlanıyor ve federasyonun verebildiği tek ceza para cezası ya da tribün kapatma... Çarenin ne olduğunu herkes biliyor aslında. Irkçı tacizin sorumlularına ömür boyu maçlardan men cezası, kulüplere de puan cezası vermek...

Corriere dello Sport Gazetesi'nin yayın yönetmeni Ivan Zazzaroni, sosyal medyanın linç kültürünün son kurbanı olduklarını savunuyor ama ertesi gün iki sayfaya yaydıkları "Bir ırkçı değiliz" savunması içeren haber arşivlerinde bile bu insanlık utancının ülkeleri için nasıl büyük bir bela olduğunu sanki bilmiyorlarmış gibi, "Black Friday" manşetiyle ırkçı söylemlere su taşıyorlar... Zazzaroni, 61 yaşında, gazeteciler öldüklerinde emekli olurlar ama Corriere dello Sport'un yayın yönetmeni geçen yaz da bir medya skandalına imza atmıştı. 20 yıllık dostu olan efsane futbolcu ve Bologna'nın teknik direktörü olan Sinisa Mihajlovic, kansere yakalandığını bir basın toplantısıyla açıklamaya karar vermiş ve toplantı öncesinde de oyuncularını bir odaya toplayıp kendi ağzından başlayacağı mücadeleyi anlatmak istemişti. Zazzaroni, bir gün önce Mihajlovic'in özel hayatına adeta tecavüz etti ve teknik adamın kansere yakalandığını birinci sayfadan manşetle duyurdu.. Mihajlovic'in hastalıkla mücadelesi sürüyor. Zazzaroni artık yanında değil. Yarın öbür gün Lukaku ve Smalling de onu gördüklerinde selam vermeyecekler... Hayat dediğin, dostluk biriktirmektir, Zazzaroni'yi emeklilik günlerinde yalnız bırakacak olan budur...

Hiç yorum yok: