Luis
Enrique, Guardiola gibi B takımında ısınma turunu atan ama Katalan olmadığı
için Roma’ya hava almaya gönderilen Barcelona’nın çocuğu. Allegri iser
Conte’nin üç şampiyonluğunun ardından göreve geldiğinde Juventus taraftarının
“Bu adam bize yetmez” diye tesisi bastığı teknik adam. İkisi de kurulu düzeni
bozmadan Berlin yolunu yürüdüler ve dün finalde buluştular. Messi-Neymar-Luis Suarez ile bütün sezona kim
gelirse gelsin diyen Barcelona karşısında, Pogba-Pirlo-Vidal ile bu oyun orta
sahada kazanılır diyen Juventus. İtalyanlar, tarih eğer tekürrürden ibaretse
milli takımın dokuz yıl önce Dünya Kupası’nı kaldırdığı stadyumda yine Buffon
ile bu kupayı alırız diyorlardı. Barcelona karşısında bir maça erken gol
yiyerek başlamak kabustur öyle de oldu.
Katalanlar erken gelen golle ilk yarıda psikolojik üstünlüğü ele aldılar
ama oynadıkları oyun vasatlarını aşamadı. Vidal’in varken yokluğunda, maestro
Pirlo ve defansıyla ayakta kalan
Juventus, devre arasından oyuna İtalyan genleriyle döndü. İtalya ile İspanya liginin farkının ortaya
çıktığı dakikalardı. Biraz dayak, biraz can acıtmayla oyunu kabul ettirdiler ve
beraberlik golünü buldular. 1-1’den
sonrası “Rocky” Juventus ile Ivan Drago “Barcelona”nın maçına dönebilirdi ama
hayat dediğin film senaryosu değil. Messi bu, bir kere boş alanı buldu mu, affetmez, Luis Suarez ile ikiyi bulan
Barcelona kalan bölümde bu sezon hücum kadar iyi yaptığı şeyi yaptı: Savunma. Juventus,
atabilirdi miydi, atardı ama Carlos Tevez’i oyuna sokamadıkları bir finale
Pirlo’nun gözyaşlarıyla son noktayı koydular. Cüneyt Çakır, kariyerinin zirve
maçından alnının akıyla çıktı. Kale
arkasındaki yardımcısı Hüseyin Göçek’in yardımıyla iptal ettiği Neymar’ın golü,
ilk yarıda Pogba’nın tartışmalı pozisyonu ve Barcelona’nın istediği penaltısı,
vs... Guardiola’dan sonra Luis Enrique de Barcelona’ya bir sezonda üç kupayı
kazandırdı. Juventus kadrosu ise geçen sezon Galatasaray’a elenen
Juventus. Bu kupanın bizim futbolumuza
ne kadar uzak, ne kadar yakın olduğunu ise sizin takdirininize bırakıyorum...
1 yorum:
finalde gene dikkat çeken şey uzun pasların oyuna etkisi.tika taka dan çok uzun isabetli paslar dikkat çekiyor son dönemde futbolda.
juve nin attığı ilk golün başlangıcında da alves in uzaklaştırmak için vurduğu uzun topu juveliler kaptı ve bir anda atağın yönünü değişti.tiki taka uzun pasa hazırlık olarak yapıldı genel olarak.pep guardiolasından farkı bu luis in barcası.pep kısa paslarla atağın yönünü değiştirirken luis in barcası messi önderliğinde uzun diyagonel paslarla atağın yönünü değiştirip defansı dengesiz yakalıyor.barca nın ilk golüde böyle geldi.atağan başlangıcı messinin uzun pası oldu.klasik barca futboluna oldukça ters bir durum bu.eski barcaya göre daha direk oynuyor bu barca.
barcanın ikinci golüde direk oyunun bir sonucu oldu.messi driplingle içeri daldı ve suarez tamamladı.buda klasik barca golü değildi.
bu oyun şekli rakibide oyuna dahil eden bir durum ortaya çıkardı tabi.
bu senenin galatasarayının alemeti farikası biraz bu bence.rakibi oyunun içine alıp boşluk yaratmak rakip ceza alannda.rakibe devamlı baskı yaptığında boşluk bulmak zorlaşıyor biraz.
Yorum Gönder