30 Kasım 2014

Cesare Prandelli'nin Karnesi


Brezilya'ya Dünya Kupası'na giderken sekiz yıl önce Berlin'de kupayı kaldırmış ülkenin 2010 yılında teknik direktörü olmuştu. Ama elindeki kadro ile 2006'da şampiyon olan kadro arasında dağlar kadar fark vardı. İtalya, eski İtalya değildi ama iki yıl önce Euro 2012'de bu takıma final oynatmıştı. Gruptan çıkamayınca, futbol federasyonu başkanıyla birlikte istifa etmek için Roma'ya dönmeyi bile beklemedi. Rio'da ayrılık kararını açıkladılar ve ülkesinin medyasına göre bu futbol mateminin acısını bile yaşamadan Galatasaray'a imza attı Cesare Prandelli. O artık Galatasaray'ın teknik direktörü değil ve bir aydan beri de Prandelli'nin tazminatı, Prandelli'nin aklından önde koşar oldu memlekette. O bu topraklarda bozguna uğrayan ilk marka teknik adam değil. Kariyerinde kupası olmadığı doğru ama son 15 yılda kendi ülkesinde fubol devrimini yapmaksa mesele Luciano Spalletti ile birlikte onun adı yazılırdı kara tahtaya. Şampiyonlar Ligi Kupası kazanmış iki hoca, Del Bosque ve Rijkaard'ın, Euro 2008'i kazanmış bugün hayatta olmayan Luis Aragones'in de "teknik adam değil" ile uğurlandığı Türkiye'den o da kabusu bol sabahlarla ayrılıyor. Peki bu hayat okulunda yüreği hep önde giden, yaşamının keskin virajlarında acılarına rağmen ayakta kalmayı başarmış İtalyan hangi derslerden ikmale kaldı? 
KİMYA: Taffarel'in iki ay önce La Gazzetta dello Sport'a verdiği röportajda dediği gibi Fatih Terim'den sonra Galatasaray'da yabancı teknik adamların işi zordur. Tribün mesafeli davranır, baş tacı etmez. Mancini de bu yoldan geçti, aynı duvara çarptı. Gariptir Galatasasaray'dan ayrıldıktan sonra Mancini sosyal medyayı akıllıca kullandı ve takıma her maç öncesi başarı dileyip 'geç sevilen Sinyor' haline geldi. Prandelli ise bu konuda muhafazakar kaldı. Bir tek televizyon programına katılmadı, bir tek gazeteye özel röportaj vermedi. Kuru, tatsız basın toplantılarında "Daha agresif olmalıyız"dan öteye gidemedi. Kısaca kendini anlatamadı. 

MATEMATİK: 
Annesinin 'futbol boş, meslek edin' sözüne kulak verip matematik okuyup mimar olmayı hedeflemişti Prandelli ama futbol yine sonunda galip gelmişti gençliğinde. Oysa ki bu oyun da rakamların oyunuydu. Ne eline verilen kadroyu anlayabildi ne sahaya sürdüğü 11'leri. Her maça başka bir kadroyla çıktı, dizilişlerden diziliş beğendi, göndermesi gerekeni gönderemedi, alınmasını istediği futbolcuları alamadı ve belki de hepsinden önemlisi tanımadığı bir ligin takımlarını doğru analiz edemedi. Eğer etseydi Trabzonspor maçına, 11. sıradaki takımla oynuyorum diye değil, derbiye çıkıyorum diye bakar ve üç önemli silahını yanında kulübede oturtmazdı. 
SOSYAL BİLGİLER: Önce Turgan Ece, ardından mesai arkadaşımız Erkan Koyuncu'nun cenaze törenlerinde saf tuttu. Mülayim adamdı, herkesin sevebileceği türden iyi adam. Bir de yaşadığı ağır hayattan dolayı ona duyulan saygı daha baştan kazandı derken, Florya'da bu dersten sınıfta kaldı. Takım içindeki gruplaşmalara set çekemedi. Kariyeri boyunca etik değerler peşinde koşan ve bu yüzden çok futbolcuyu defterden silen Prandelli, kangren haline dönen meselelere bıçak atmak yerine merhem süren merhametli adam rolünü tercih etti. Türk futbolcusuna Hulusi Kentmen değil, Erol Taş lazımdır, bilemedi. 



TARİH: Ünal Aysal, geçen sezon da dördüncü yıldızı alabilecek takımında teknik adam değişikliğine gitmiş ve yıl boyunca dördüncü yıldız hedefinden bahsetmemişti. Galatasaray camiasının genlerinden habersiz, tarihini ve geleneklerini bilmeyen Aysal, Prandelli'nin deyimiyle hocasının gözlerinin içine baktı ve dördüncü yıldızı istedi. İtalyanın talihsizliği Aysal'ın kötü bir tarih hocası olmasıydı. Kurucusu Ali Sami Yen'in bir asır önce işaret ettiği Avrupa takımlarıyla boy ölçüşmek Galatasaray'ın kuruluş sebebiydi. Her Şampiyonlar Ligi hezimeti sonrasında "Hedefimiz lig şampiyonluğu, dördüncü yıldız" diyen Prandelli, çalıştığı kulübün geçmişine ihanet etti ve Aziz Yıldırım ile kişisel rekabete giren Ünal Aysal'ın şişkin egosuna kendini teslim etti. 

YABANCI DİL: 
Teknik adamlığı boyunca ülkesi sınırları içinde kalan ve ayağını ilk kez dışarı atan Prandelli, acı bir gerçekle yüzleşti. Entelektüel kapasitesi yüksek adamdı. Anadilinde kurduğu cümlelerin bir derinliği vardı, futbolcuyu karşısına aldığı zaman ikna edebilecek yol gösterebilecek monologlarını bir başka dilde söyleme şansı yoktu. Çünkü Prandelli, anadili İtalyanca dışında bir dil bilmiyordu. Absürd olan İtalya'da yanında görev yapan iletişim danışmanı Silvia Berti'yi İstanbul'a getirmesiydi. Çünkü Berti'nin de yöneticileri, profesyonelleri ve Türk medyasını anlayabilmek için bir tercümana ihtiyacı vardı. Fenerbahçe'de Zico başta olmak üzere Alex ve diğer Brezilyalılar başarısında tercüman Samet Güzel'in payını bir kenara koyun, bugün Slaven Biliç'in kendini doğru ifade etmesinde aslan payına sahip olan Halil Yazıcıoğlu'nu da onun yanına. Prandelli, anadili İtalyanca olan lakin Türkçesi kıt genç tercümanla beş ay boyunca "Daha agresif olmalıyız" demekten öteye gidemedi. Kendini, 25 futbolcusuna anlatamayan adam, o 25 futbolcuyu tek tek -İtalyanca bilenler hariç- nasıl anlayacaktı ki? 


Bol kırıklı bir karneyle uğurluyoruz onu. Belki de dünya hiç de o kadar küçük değil, belki de biz öyle denildiği gibi İtalyanlara benzemiyoruz. Belki de hala her horoz kendi çöplüğünde ötüyor, belki de başka topraklarda pilavı lezzetli bulmak insana çocukluğunun makarnalarını unutturamıyor. Belki de o iyi, biz kötüyüz. Belki de o yetersiz, biz çok zoruz. Belki de hayat önce kaybedenleri, düşenleri, dizi kanayanları sevmekle başlıyor. Kazananı herkes sever... Güle güle Sinyor Prandelli... 
Prandelli'nin İki Hayatı (Temmuz 2014)

2 yorum:

razor dedi ki...

"Yabancı dil" başlığı altındaki düşüncelerinizi Spor Servisi adlı programda, Mehmet Demirkol aynen kullandı, 2/12/2014 tarihi itibariyle, bilmiyorum izin aldı mı sizden?

Sinan Kara dedi ki...

Hocam, italya hayranlığınızı biliyorum. Bende yazılarınıza hayranım. Geçmişine birşey diyemem fakat bir Galatasaray taraftarı olarak zerre sevmediğim Prandelli ile ilgili analizinizi okurken yazının sonunda gözlerim doldu. Herşeyi çok güzel özetlemişsiniz. Kaleminize sağlık!