Fransızlar, 2010 Dünya Kupası'nı hatırlamak bile istemiyor. 98'de evinde kazanan ve Euro 2000'i de kaptırmayan efsane kadronun 2002'de Uzakdoğu'dan gruptan bile çıkamadan dönüşü bile daha kabul edilebilir onlar için. Dört yıl önce Güney Afrika'da takım içinde patlayan kavgalar, teknik direktör Domenech'i tehdit eden futbolcular, isyankar Ribery, Evra, Anelka derken şimdi beyaz bir sayfa açtılar Brezilya'ya giderken. 2006'dan beri takımın vites kolu Ribery, sakatlığının çabuk geçmesi için tavsiye edilen kortizon iğnelerini gelecek yılları düşünüp kabul etmeyince takımın liderliği Ribery gibi yolu Marsilya'dan geçen ama bu kulüpten bir türlü kopamayan Mathieu Valbuena'ya kaldı. Galatasaray'dan sonra gittiği Marsilya'da takıma yeni transfer olmuş Valbuena'ya "Petit Velo" (Küçük motosiklet) lakabını takan Erik Gerets, onun çok büyük futbolcu olacağını iddia ediyordu. Haklı da çıktı. Samir Nasri ve Ribery'li kadroda önceleri çok fazla şans bulamadı ama Valbuena doğuştan büyük yetenekti, bir zaman sonra kaptığı formayı 8 yıldır da sırtından çıkarmadı. İki yıl önce Aykut Kocaman'ın istediği Fransız yıldız, Fenerbahçe'nin kapısından dönmüştü, şimdi o Dünya Kupası'nın ardından kariyerinde yeni bir sayfa açmak istiyor. Favori ligi İspanya. Çünkü Valbuena sanılanın aksine bir Fransız değil. İspanyol bir babanın oğlu. Büyük futbolcu olmak için kariyerinde önüne iki engel çıktı. Dokuz yaşında denize atlarken geçirdiği kazada bir bacağına 50 dikiş atılan Valbuena yılmadı ve alt yapıda eğitimine devam etti. Onu sahadaki diğerlerinden farklı kılan ise kısa boyu. Fransızların küçük dev adamının boyu sadece 1.67. Evet, Maradona da uzun değildi ama günümüz futbolunda korakor mücadelenin eksik olmadığı sahalarda bu küçük adamı yeşil çimlerden kazımak isteyen o kadar çok defans oyuncusu var ki. Sahada Gökhan Gönül'ün ikizi gibi duran Valbuena, boyunu dert etmiyor, France Football'a verdiği röportajda "Xavi ve Iniesta'ya teşekkür ediyorum. Onların promosyonu sayesinde ufak adamlar tekrar moda oldu" diyen Valbuena, bir zamanlar Marsilya'da birlikte çalıştığı 98'in şampiyon kadrosunun kaptanı Didier Dechamps'ın milli takımda en güvendiği adam. Brezilya'daki Dünya Kupası'na da fırtına gibi başladı Valbuena. 80'lerin sonundan itibaren Avrupa futbolunda bir Portekizli ufak adam fırtınalar estirmişti. Rui Gil Soares de Barros, ya da kısaca Barros, 1.60'lık boyuyla rakip savunmalar için ele avuca sığmayan bir yaramazdı. Valbuena da öyle. Korner atmaya geldiğinde, bayrak direğinden biraz uzun görünen bu küçük Fransız, 2010'da yenisi olduğu milli takımın Güney Afrika'da yaşadığı skandal için de lafını esirgemiyor: "Ben o takımda yeniydim ama sonuçta bir parçasıydım. Doğrusu tüm yaşananlardan sonra Paris'e döndüğümüzde o kadrodaki 23 kişinin bir daha Fransız Milli Takım forması giyebileceğini sanmıyordum. Yanılmışım, şimdi aynı formayla Brezilya'dayım."
4 yorum:
90'lı yıllarda gazete aldğımda ilk spor sayfasına bakardım,şimdi de ilk senin siteyi tıklıyorum.Yaklaşık7-8 yıldır düzenli okudğum büyük insan.Senle tanışmayı çok isterdin..Saygılar
abi prandelli yazısı :)
evet romantik ve taktiksel bir prandelli yazısı mutlaka olmalı :)
Nasri'nin kadroya alinmamasina ne diyorsunuz? Bence alinsaydi cok seyi degistirebilirdi.
Yorum Gönder