6 Nisan 2014

Kara Göründü


Lig uzun bir maraton. Hızlı koşanın değil temposunu iyi ayarlayanın, nerede atak yapacağının hesabını bilenin, yere sağlam basanın, ciğerleri iflas etmeyenin finiş çizgisini gördüğü çok uzun bir yol. Kalabalıklar içinde herkesin umutla başladığı, ilk kilometrelerinde kimin önde olduğunun pek de öneminin olmadığı, son metrelerine geldiğinde bazen depar atmak zorunda kaldığın bazen de en önde giderken dönüp arkana baktığında ufuk çizgisinde hiçbir rakibini göremediğin bir yarış... Ersun Yanal'ın Fenerbahçe'si de bugün Türk Telekom Arena'daki derbiye gelirken bu uzun maratonun son kilometrelerine uzak ara önde giriyor. Yol boyunca dökülen terin, adale ağrısının, verilen nefeslerin, dönülen virajların bir hikayesi var elbette. Yanal, Türk futbolunun son 20 yılında bu maratonu farklı iki renkteki formalarla defalarca koştu. Kalabalığın arasından sıyrılıp, koşunun liderliğini de aldığı oldu; geriye düştüğü zamanlar da... Finiş çizgisine yaklaşırken yeri geldi adalelerifutbolcuları- yeri geldi aklı-taktikleri- ihanet etti ona. Maraton koşucuları için kazanmak kadar önemli olan maratonu bitirmektir. Ersun Yanal'ın kariyerinde yarıda kalan maratonlar da var; çizgiyi geçtiği de. Lakin mesele ipi önde göğüslemek ise bu uzun lig maratonunda, o sezon işte bu sezon... 

Hayata dair anlamlı bir o kadar acımasız bir çıkarım vardır. Kimileri iş yerindeki panolarına kimileri kafalarının bir köşesine yazarlar: "Kimse senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz, gemiyi limana yanaştırıp yanaştırmadığına bakar." Her sezon başında hedefi şampiyonluk olan bir kulübün teknik adamlık koltuğuna oturuyorsanız bunu kabul etmek zorundasınız. Kimse sezon sonunda sizin fırtına hikayelerinizi dinlemek istemez. Kaç kulvarda yarıştığınız, kaç şanssız gol yediğiniz, kaç sakat oyuncunuzun olduğu, kaç hakem hatasına kurban verildiğiniz, yönetiminizin sizi kaç kez yalnız bıraktığı; kaç kötü sahada oynadığınız... Bunca 'kaç' hikayesini siz anlatırsınız, okuyan kaç değil 'kaçış' hikayesi diye okur. Bahaneler büyük kulüplerde başarısızlığı unutturmaz. Üstelik sizden önce birçok uzun yol kaptanının çalıştığı bu dev gemiyi teslim almak üzere onca usta kaptan limanda yeni ütülenmiş kıyafetleriyle beklerken!.. 


Uzun yol kaptanlığı denizle- rakiplerle-boğuşmak kadar mürettabatı da iyi yönetmeyi gerektirir. "Batarsak aynı gemideyiz"dir meselenin aslı. Farklı karakterde ve tecrübede 25 adamla yola çıkan Ersun Yanal'ın bu sezon limandan ayrılırken dümeni tutmakta zorlandığı da seyrüsefer defterinde yazılı. Nuri Bilge Ceylan filmleri kadar güzel ama bir o kadar da durgun ve ağır akan Aykut Kocaman futbolundan sonra Ersun Yanal'ın geçmişinden gelen hız tutkusu Fenerbahçe'yi sezon başında az sallamadı değil. Süper Kupa'da Galatasaray'a uzatmalarda kaybeden Ersun Yanal, tarihinde 2-0 öne geçip kaybettiği maç sayısı sadece iki olan Fenerbahçe'yi Konya'da 2-0'dan 3-2 geriye düşürdüğünde, ayrıldığı limandan el sallayanlar arasında umutsuzca bakanlar da yok değildi... 

Gemi istediğin kadar ihtişamlı, teknolojiyle donatılmış olsun, zabitlerini, makinistlerini, elektrikçini ve hatta kamarotunu iyi seçeceksin uzun yolda. Geçen sezonun ilk yarısında sadece bir deplasman kazanabilen Fenerbahçe, Yanal dümene sıkı sıkı sarılınca altı deplasman arka arkaya kazandı. Galatasaray dev dalgaydı, 2-0 ile geçmeyi bildi. Beşiktaş karşısında eksik takımıyla oynadığı ikinci 45 dakika, ligin en güzel hikayelerinden biri oldu. Devre arasına girerken Karabük limanında yangın çıkmadı değil. 

Dört forvetinden üçünün sakatlandığı ligin ikinci yarısının ilk haftalarında gemisine sıtma bulaşmış gibiydi. Eskişehir ve Sivasspor mağlubiyetlerinin ardından Elazığ beraberliği... Puan farkı dörde indiğinde, Manisa'yı çalıştırdığı dönemden emanet kalan "Ersun Yanal'ın takımları ligin ikinci yarısında düşüşe geçer" ezberi girdi devreye. Alakası yoktu, gerek de yoktu. Bu geminin tonajı farklıydı ve kabul edelim Ersun Yanal, 10 yıl öncesine göre çok daha usta bir kaptandı. Sow ile yaşanan krizi, iletişim dersi vererek çözdü. Sezonun en iyi sol beki yapmayı başardığı Caner'i bir maçta ilk yarı bitmeden oyundan alarak, soyunma odasına kendisinden önce disiplininin girdiğini gösterdi oyuncularına. 


Çok konuştuğu söylenemez; az laf, çok işle sonunu getirmeyi tercih etti bu sezon, sanki sezon bitiminde her şeyi anlatacakmış, yaptıklarını sıralayacakmış intibası bırakarak... Özleyen adamdan gemici olmaz. Arkasına bakan da tarih yazamaz. Kariyerinde bir tek kupa olmayan ama çalıştırdığı takımları Ersun Yanal'ın Gençlerbirliği'si, Ersun Yanal'ın Ankaragücü'sü, Ersun Yanal'ın Trabzonspor'u yapmayı başaran futbolumuzun az gülen, fırtınalarını da çokça kendi içinde yaşamayı bilen bu kaptanı için bu kez 'kara göründü.' Emin olun, gemiyi limana yanaştırdıktan sonra boğuştuğunuz dalgaların hikayesini hem de son damlasına kadar dinlemek isteyen çok olur... (Pazar SABAH)

2 yorum:

bucho dedi ki...

muhteşem bir yazı. okurken o kadar keyif aldım ki şimdi bir kahve alarak tekrar okuyacağım. yüreğinize sağlık.

M.Ç dedi ki...

Çok keyifli bir yazı. Farklı bir pencere.