24 Kasım 2013

Futbolda Hangi
Kurallar Değişsin?


Futbolu sevmiyorsanız biliyorum sayfayı çevireceksiniz ama sevip de, kız-erkek fark etmez, çocukluğunda oynamayan var mıdır? Hani ofsayt kuralının olmadığı, taştan kalelerle, belden üstün aut olduğu; üç korner kazananın penaltı noktasına yürüdüğü; tartışmalı pozisyonlar için Ahmet Çakar-Erman Toroğlu'na ihtiyaç duyulmadan "Adamın gol diyor oğlum" ile çözüldüğü mahalle futbolu... Oyunu güzel kılan da bu zaten, basitliği. Kırlık, çimenlik alan da buldun mu ne âlâ... 

Kebapçıdan çıkıp gece saat 02.00'de halı sahaya maça giden mahallenin eski ağabeyleri hiç radarımızda değil, onu bilesiniz. Büyüyünce iş ciddileşiyor tabii, hayata benzer ya futbol; kurallar devreye giriyor... Onlarca kural, detay, zırt pırt değişen ofsayt kuralı mesela, gençlik yıllarının kabusu. Semt sahasındaki amatör maçta da, 100 bin kişilik stadyumda da oynansın, hangi coğrafyada top santra noktasına konulursa konulsun kurallar hep aynı. Kalenin boyutundan sahanın 10 metre eksik 10 metre fazla boyuna, ofsayt kuralından frikikte defansın açıldığı 9.15'e kadar. Tabii her şey kitapta yazdığı gibi okunmuyor sahada. Elinde düdükle sahaya çıkan bir adam milyonların mutluluğunu bir saniyede büyük bir kedere dönüştürecek karara imza attığında, işte biz buna hakem yorumu diyoruz. Verilmeyen penaltılar, çıkmayan sarı, kırmızı kartlar, fauller, kalkmayan ofsayt bayrakları, hakkınca uzatılmayan maçlar... Gelsin sonra o hakem yorumuna yapılan eski hakem yorumları, "As kardeşim düdüğünü" haykırışları... 

Futbolu güzel kılanın değişmeyen kuralları olduğu söylenir. Doğruyla alakası yoktur. 5 metre boyundaki kalelerle başlayan oyunda bugün kale yüksekliği 2.40. Bir zamanlar 180 metre boyundaki sahalarda koşturan futbolcular artık 90 dakikada 10-12 km'yi 110 metre zeminlerde koşuyor. Bir zamanlar ofsayt için üç adam gerekliyken, şimdi aktifi-pasifi, 'vücut ofsayt kollar değil' kargaşası içinde futbolsever kaybolmuş durumda. Futbolun kuralları 150 yıldır değişiyor, hem de çok sık değişiyor ve bunu her ülke kendi kafasına göre yapamıyor. "Oyunu biz bulduk ama hep kaybediyoruz" diyen Britanyalılar, Uluslararası Futbol Birliği Kurulu'nda İngiltere, İskoçya, Galler ve İrlanda'nın temsiliyle dört oya sahip. Dünyada futbolun patronu olan FIFA ise değişiklik taleplerini görüşmek için yılda iki kez toplanan kurula dört adamıyla giriyor ve kural değişikliği için altı ve üstünde oy gerekiyor. Yani ne Adalılar bir kuralı tek başına değiştirebilirler; ne de FIFA, dört adamıyla, keşfedenlere söz geçirebilir. İz bırakan değişiklikler deyince hepimizin aklına ilk gelen, geri pasta kalecinin elle topu tutamaması galiba ilk sırayı alır. Artık degaj öncesi topu dört kez sektiren ceylan gibi kaleciler de yok, ofsayt için iki adam da aranmıyor, uzatma dakikalarını hakem kenara bildirmek zorunda, üç olan hakem sayısı dünyanın birçok liginde artık altı. Arkadan yapılan kasıtlı faullere "Kırmızı çıkar" deniyor ama çok seferinde çıkmıyor ve oyunun dürüstlüğü adına sahanın neresinde olursa olsun hakemi aldatana sarı kart çıkıyor, ya da doğrusu pratikte ceza sahası içinde çıkıyor. Gelin bu pazar oyunun kurallarını beraberce değiştirelim. Bakalım ne kadarına katılırsınız? Ceza sahası içinde son adamın yaptığı penaltıda çıkan kırmızı kart çıkmasın artık. Hem golü yiyor, hem de 10 kişi kalıyorsun sahada. Bir suça iki ceza olmaz ise o kırmızı kart da sarı olmalı. Taçtan ofsayt yoksa kornerden de olmasın, olunca takımlar komik duruma düşüyorlar 3 metrekare alanda, ne karizmalar dağılıyor o anda, bilirsiniz. 120 dakika sonunda penaltı vuruşlarına gidilmesin, iki saat ter döken futbolcular biraz daha sıksınlar dişlerini ve oyunu gol atıp hak eden kazansın. 

Madem bu dünya hepimizin, Schengen vizesi de kalksın, iki ayaklı turlarda deplasmanda atılan golün avantajı da... 90 dakikada top maksimum 65-70 dakika oyunda kalıyor, tribündeki, ekran başındaki milyonların 20-25 dakikasına ayıp edilmesin, top sahayı terkettiğinde kronometre de dursun, basketbola selam çakılsın. Kaleciler, ellerinin iki katı büyüklüğünde eldiven giymesinler, çatala giden topları raket kadar ellerle çıkarmasınlar, çığrından çıkan top teknolojisine son nokta konulsun, 80'lerin toplarıyla futbol oynansın, meşin yuvarlak bilelim yine onu... Gol sevinçlerinin katili "Ofsayt kalksın" demek için ise geç kaldık... Malum bir zamanlar iş adamı Besim Tibuk, "İktidar olursam; ofsaytı kaldıracağım" sözü vermişti meydanlarda. Pozisyonu çok açık ofsayttı Besim Bey'in. Oyun da, hayat da kaldığı yerden devam etti... 

8 yorum:

Adsız dedi ki...

topun oyunda olmadığı sürede kronometrenin durması şart artık. son 10 hatta 15 dakikadaki yalandan sakatlanmalar futbolu çpk çirkinleştiriyor. bir de hiç bir standardı olmayan, keyfekeder gösterilen uzatma dakikaları var ki evlere şenlik.

Unknown dedi ki...

Basketboldaki gibi yarı saha kuralıda gelsin bence. Bazı futbol takımları baktılar atak yapamıyorlar, rakip ceza sahasından kendi kalelerine kadar geri pas yapıyorlar. Bütün maç zevkini öldürüyorlar.Yarı saha kuralı olsun ki,atak futbolu hak ettiği yeri bulsun.

Adsız dedi ki...

Artık sadece yazmak için yazıyorsun be abi. Hiç samimi olmuyorsun böyle. Bıraksan keşke. Gazeteciliğe devam.

zachpaulsen dedi ki...

Fatih Terim konusundaki 'süper tarafsız!' habercilik anlayışınızı gördükten sonra artık romantizm soslu futbol yazılarınız eski sempatikliğini kaybetti benim için.

faruk süren kötü, cecchi gori adam değil, galiani ve milan ekibi futbolu bilmiyor, ünal aysal zaten uzaylı ve soğuk. ama Fatih Terim delikanlı, 'kurumsallaştırılamaz' vs...

bu ülkenin çapı fatih terim, aziz yıldırım, tayyip erdoğan'ın çapı kadardır. bize medeni ilişkiler içinde insan gibi yaşamak müstahak değil, sporu da hayatı da maalesef böylesine kaba saba ve nezaketsiz incelikten ve şeffaflıktan uzak yaşamak mecburiyetindeyiz.

yazdıklarımın bir anlamı olmayabilir sizin için ancak değer verdiğim bir gazetecinin mevcut olayı bütün açılarından ele alıp tarafsızca işlemesini isterdim sadece.

Bir Galatasaraylı olarak Demirören denen ..... şahısla Fatih Terim'i aynı karede görmek bile; sebebi her ne olursa olsun beni kahrediyor! Aslolan Galatasaraydır veya elimi kalbime götürüyorum diyerek bizleri kimlerin kandırdığını da görmüş olduk. O ....adamın Galatasaray'a ve Galatasaray taraftarına hem de iki kere utanmazca hakaret edip dalga geçmesine vesile oldu, hemen yanında oturdu ve hiçbir şey yapmadı. Sonra benim elimi bir tarafıma götürüp duygusallaşmamı yine sana haksızlık yaptılar be hocam; zaten en delikanlı sensin hep sana haksızlık yaparlar dememi bekliyor herhalde.

Ha varsa başka şeyler bizlerin bilmesi gereken bir zahmet iki saatlik basın toplantısında açıklasaydı da bilseydik. hayatında bir kere şeffaf olsaydı, ama yok bir takım gizemli, şifreli ifadeler ve imalarla kendi efsanesine aşık ve gizem adamı, delikanlı kahramanı oynamaya devam edecek anlaşılan. Fatih Terim ya da bizim bildiğimiz o adam kendi efsanesine kendine aşık biri. başka bir şey değil. Biz maalesef her defasında ona hak etmediği değerleri atfedip yüceltip sonra düş kırıklığı yaşıyoruz taraftar olarak.

Qwertus dedi ki...

-Sahanın neresinde olursa olsun hakemi aldatan adam sarıyı yesin

-Hakeme itiraz eden anında sarıyı yesin, oyunun tadı kaçıyor, profesyonellikten de uzak samimiyetten de, illa tepki gösterecekse Cumhur gibi tepki versin. Hakem yanlışsa yanlıştır buna futbolcu karar vermesin, futbolcu oyununu oynasın oyundan soğumasın. http://www.youtube.com/watch?v=Gbh9uFKxEhU

-Yedek kulübesinde 6 değil 10 kişi bulunsun her mevkinin yedeği olsun oyuncu değiştirme hakkı 5'e çıksın. Maç içinde teknik adamlar böylelikle rahat rahat maçın gidişatını değiştirir, parametreler artar futbola daha fazla zeka gerekir.

- Futbolcu ücretleri ve bonservislerine limitler gelsin, sonuçta bu adamlar top oynuyor, o kadar para kazanmalarını gerektirecek ve bunu hayatlarının içine etmek için bir sebep yok. Ha yine futbol hayatları bittikten sonra rahat rahat yaşarlar, İbrahim Üzülmez'in kazandığı para belli adam Kocaeli'de vergi rekortmeni oldu. Demek ki çok da lazım değil milyon dolarlarda yüzmek.

-Kaleler dikdörtgen değil yarım elips ya da yarım daire şeklinde olsun, çok ilginç şeyler ortaya çıkar.

- Seyirci bol gol görmek istiyor o zaman onlara bunu verelim, kaleci bacak arasından gol yerse 5'lik sayılsın, saha ikiye değil 4'e bölünsün (30-30-30-30) 30 metrenin üstünden atılan goller 3'lük sayılsın. Hentbol maçları gibi olur ama zevki artar jeneriklik goller izleriz. Rövaşata 5'lik olur. Topuk 3'lük kafa 2'lik. Kombin goller olursa da fazla değeri olan sayılır mesela kafayla bacak arası: 5'lik.

-Ofsayta dokunmaya gerek yok o illa kendi evrimini geçirip ideale ulaşacak, işin içine gerçek zamanlı işleyen teknoloji girmediği sürece her zaman tartışılacak kol bacak vücut vs. Topun çizgiyi geçip geçmemesi de aynı şekilde.

cevatprekazi dedi ki...

Katılamayacağım çok şey var: "Bir suça iki ceza olmaz" gibi genel ilkeleri bir kenara bırakıp, futbol kurallarını tamamen futbol içerisinde değerlendirmek lazım. Kaldı ki ceza sahasında gole giden adamı düşürünce kırmızı yerine sarı çıkmasının mantığı ne o zaman? Sarı kart da ceza değil mi? Ceza sahası dışında düşürünce kırmızı verilecek, ceza sahasına girerse sarı... Bu da mantıksız... Penaltı mutlaka gol olacak diye bir şey de yok... Onun yerine "penaltı" denilen ucube kuralı ele almak lazım.

Kornerden ofsayt zaten yok da sizin kastettiğiniz korner sonrası kale önü pozisyonları herhalde. E bunun kıstası ne olacak? Saniye hesabı mı tutacak hakem? Top ceza sahasında olduğu sürece ofsayt kuralı işlemeyecek mi? Bu kadar ince ayrıntı kurallar sokarak futbolu olumsuz yönde değiştirmiş oluruz. Çok banal olacak kusura bakmayın ama futbolun ruhuna aykırı...

Kalecilerin eldivenlerinin büyüklüğünün bir avantaj sağladığını düşünmüyorum. 90'a giden topun yönünü eldivenin malzemesinin fazlalığı değiştiremez. İnsanın parmağı dahi, eğer kasılı durmuyorsa, sert bir şuta karşı faydasız kalır. Ama top teknolojisi konusunda aynı fikirdeyim, zaten görünüşlerini de sevmiyorum.70'lerdeki ve 80'lerdeki tango toplar gibi şık toplar hiç gelmedi bir daha... Şimdiki topların hareketi de balon gibi görünüşleri de...

Benim naçizane önerim şu: "Ofsayt kalksın" diyenler futbol dünyasından menedilsin, futbol konuşmak bir kenara, maç bile seyredemesinler. (Seyretmesinler zaten, oyunun mantığını anlamamışlar ki...)

hulleci dedi ki...

1. Ceza sahası içinde son adamın yaptığı penaltıda çıkan kırmızı kart: sorun çıkan kırmızıda değil, kartı yiyeceğini bile bile o faulü yapan oyuncuda. evet o dakikadan sonra oyunun içine ediyor ama öbür türlüsü daha kötü değil mi? gol atmak zaten haddinden fazla zor. hücumun sayısız hamleyi doğru yapması gerekiyor, yetmiyor savunma bir yerde doğru müdahale yapsa hücum bitiyor. ancak ondan sonra gol pozisyonuna giriliyor. e biz bir de kalkıp her oyuncuya birer kez %100'lük gol pozisyonunu penaltıya tahvil etme hakkı verirsek hem oyunun zevki hem de oyunun zaten az olan adaleti elde edeceğiniz iyileştirmeden daha çok zarar görecektir. çözüm: savunma oyuncuları da akıllı olsun. çok değil, zerre kadar akıl.

2. 90 dakika bitiminde direkt penaltılar. sonra uzatmalar. uzatmaları galip bitiren turlar. uzatmalar da berabere biterse penaltıları kim almışsa tur onun. böylece berabere bitirmenin bir tarafa yaramayacağı önceden belli olan bir uzatma süresi, daha mücadeleci olacaktır. ekstra oyuncu değişikliği hakkı da iyi olabilir. sahadakiler dinlenirken kenarda oturacaklarına onlar girip sahada koşsunlar.

3. kornerden ceza sahasına giren top dışarı çıkmadan ofsayt yok. iyi fikir.

4. deplasman golü olmaması demek beraberliğe bağlanabilecek daha çok olasılık demek. bu da evdeki bulgurdan olmayalıcılık ve sürekli rölantiye meyleden 180 dakika demek. tempo ve karşılıklı mücadeleyi futbol dışı matematiksel mantığın önüne koymak gerek. kalsın böyle.

Adsız dedi ki...

Atılan kornerlerde top dışardan falso alıp geliyor diye aut veriyorlar. Aynısını kanatlardan veya çizgiden verilen paslarda oluyor bunlara taç veya aut verilmeyebilir.