Maradona imzalı 'Tanrının eli' golünü ve yüzyılın en güzel golünü aynı maçta yemeyi başaran futbolun mucidi İngilizler'in liginin kenarından geçmedi, çünkü Britanya topraklarında en nefret edilen Arjantinli olmayı başarmıştı. 1998 Dünya Kupası'nda İngilizler'in altın çocuğu Beckham'ın toyluğunu affetmeyip kestiği güzel rol sonrasında oyundan attıran Simeone'ye Beckham cevabı, dört yıl sonra 2002 Dünya Kupası'nda verdi. İngilizler'in Beckham'ın golüyle devirdiği Arjantin gruptan çıkamayıp evinin yolunu erken tutarken, Simeone için de bu üçüncü ve son Dünya Kupası oldu. Tatilde plaj voleybolu oynayıp kaybettiğinde hırsını alamayıp karısıyla kavga edip küsen bıçkın Arjantinli için futbol sahasında her 90 dakika, kazanılması gereken bir kavga oldu. Avrupa görmüş her Güney Amerikalı gibi ülke futboluna eski kıtadan futbol felsefesi taşıdı. İtalya demek defans demekti ve Simeone'nin 30'lu yaşların ikinci yarısında başlayan teknik adamlık kariyeri de "Çanakkale geçilmez" ile başladı. Estudiantes ile 2006'da şampiyon olduğunda takım kaptanı kendisi gibi kürkçü dükkanına dönmeyi tercih eden Lazio'dan eski takım arkadaşı Veron'du. İki yıl sonra River Plate ile şampiyon olduğunda takımın golcüsü Falcao ile de yıllar sonra Atletico Madrid'in soyunma odasında buluştu. Bıçkın Arjantinli için Avrupa'da ilk çalışılacak kulübün Sicilya'da Catania olması tesadüf müdür, bilinmez ama maç kaybedilince, sokakların karıştığı topraklarda takımı küme düşme hattından çıkarıp kurtaran da Simeone oldu.
Vefa demek Diego Simeone demekti ve ilk çalıştığı Racing, ülkesine çağırınca koşa koşa gitti. Altı ay sonra bir başka eski kulübü Atletico Madrid "Gel" dediğinde, yine koştuğu gibi... Çok gol yiyen Atletico Madrid'i iki ay içinde avuçlarında yoğurdu ve Arda'lı kadro, o geldikten altı ay sonra Avrupa Ligi'ni kazandı. Yetmezdi... Üç ay sonra fiyakalı Chelsea'nin üzerinden dört golle silindir gibi geçtiler. Bu da yetmezdi. Atletico Madrid, 14 yıldır tek bir derbi kazanamamıştı. Kral Kupası finalinde Real Madrid'in stadı Santiago Bernabeu'ya çıkarken futbolcuları "Kupayı Real Madrid alacaksa, önce bizi öldürmeleri gerekiyor" diye sahaya yürüdü ve Simeone'nin çetesi 2-1 kazanıp, Madrid'de bir devri kapadı. Sezon başında kampında 10 günde futbolcularına 120 kilometre koşturan bıçkın Arjantinli, bu sezon İspanya La Liga'da bir oyunbozan. Yıllardır Real-Barça arasında gidip gelen şampiyonluğa göz koyan bir çete reisi. Bir ay önce Real Madrid'i deplasmanda bir kez daha yıkan Diego Simeone'yi yılın teknik adam adayları arasına almayan FIFA'ya yeşil sahada vereceği daha çok cevabı var. Sensei-çekirge ilişkisi mühimdir hayatta. Sensei'ler çok şey öğrettikleri çekirgelerini hiç unutmaz. Kendisini Arjantin'de keşfeden ve Avrupa'da (Pisa) ilk kez forma giymesini sağlayan teknik direktörünün hakkını ödeyemez Arjantinli... Gelin görün ki o teknik adam da bir takımı sıfırdan yarattı, gün geldi dünya futboluna Pirlo gibi bir maestroyu hediye etti ama o da en iyiler listesine giremedi.. Kim mi? Elbette ki Mircea Lucescu...
3 yorum:
abi harikasın, eline sağlık
gayet güzel olmuş abi.
gayet güzel olmuş abi.
Yorum Gönder