14 Ocak 2011

Estadio Gasometro'dan
Ali Sami Yen'e

Salı günü öğle saatlerinde kitaplığımda uzun süre aradım, bulamadım. Birden fazla kez aldığımı hatırlıyorum ama sağolsun biri yine okumak için götürmüş geri getirmemişti. Bir umutla kardeşimi aradım, konuyu açtım, kitabı bulursa o bölümü yazıp yollamasını istedim. Unuttu. Dün akşam yine aklıma geldi, bir daha bakındım, yok kitap... Ali Sami Yen Stadı'nın ardından bir alıntıya yer vermek istiyordum. Üstad yazmış, üstüne daha ne yazılır ki, bundan daha güzel nasıl anlatılır ki diyordum. Bugün öğlen Yiğiter (Uluğ) ağabey aradı. Eduardo Galeano ismi ağzından çıktığında şimşek çaktı. "Ağabey, yıkılan stadın yerine yapılan market değil mi?" dedim. Ustayla aynı satırlar aklımıza gelmiş. Bundan daha büyük keyif olur mu!.. "Ağabey, dışarı çıkıyorum, bulurum ben kitabı" dedim. Gittiğim kitapçıda yoktu, malum her alışveriş merkezinde bir kitapçı var."Yarına kaldı" derken akşam tekrar telefon. Ağabeylerin kralı... "Buldun mu kitabı?" dedi. "Bulamadım ağabey" dedim mahcup bir sesle. Bulsam anında bloga aktaracağım. "Ben şimdi oturup yazıyorum, sana yolluyorum" dedi, az önce de ondan gelen e-postayı açtım... Yiğiter Ağabey diyor ki: "Eduardo Galeano'nun "Gölgede ve Güneşte Futbol" kitabının 139. sayfasında yer alan tek sayfalık minik bir öykü ikimizde de ne derin iz bırakmış meğer... O öykü, arkadaşı Osvaldo Soriano'nun Galeano'ya gönderdiği bir mektupmuş. Ben de sana gönderiyorum."Öyküye geçmeden de bu satırlarda geçen stadyumdan bahsetmek istiyorum. San Lorenzo'un eski stadı Estadio Gasometro, Buenos Aires'de işçi ailelerinin yoğunlukla yaşadığı Boedo'daymış. San Lorenzo, 1979'da borçları yüzünden stadı satmak zorunda kalmış. Yıkılan stada ne olduğunu Soriano'ya bırakayım. Yeni stadın ismini de Nuovo (Yeni) Estadio Gasometro koymuşlar. Sonra da eski başkanlarından Pedro Bidegain'in ismi verilmiş yeni stada. Eski stadyumunu kapasitesi 75 bin olan San Lorenzo 14 yıl evsiz kaldı. 1993'de açılan yeni stadı ise 43 bin kişilik. Artık öyküye geçebiliriz...Öyküden sonra meraklısı için bir de video buldum..
Sevgili Eduardo,
Geçen gün Carrefour’daydım. Biliyorsun, orası San Lorenzo Kulübü’nün eski stadının bulunduğu yere inşa edilmişti. Oraya, San Lorenzo’da dört yıl arka arkaya gol kralı olan, çocukluk dönemimin kahramanı Sanfilippo ile birlikte gittik. Tencereler, tavalar, peynirler, asılı duran sucuklar arasında dolaşıyorduk. Kasaya yaklaşmıştık ki, Sanfilippo birden kollarını açarak bana şöyle dedi:
“Düşün ki, Boca ile oynadığımız maçta Roma’ya golü tam bu noktada atmıştım.”
El arabasına tepeleme doldurduğu konserveleri, etleri, sebzeleri güçlükle taşıyan şişman bir kadının önüne geçerek konuşmaya devam etti:
“Futbol tarihine geçen en hızlı goldü o.”
Kornerden gelecek topu bekler gibiydi ve heyecanla o ânı anlatıyordu:
“Takımın gençlerinden 5 numaraya şöyle dedim: ‘Düdük çalınır çalınmaz topu bana havadan gönder. Hiç heyecanlanma, seni mahcup etmeyeceğim.’ Ben yaşça ondan büyüktüm, çocuğun adı Capdevilla’ydı. Heyecanlanmıştı, beceremeyeceğinden korkuyordu.”
Sanfilippo mayonez şişelerinin olduğu yeri işaret ederek anlatmayı sürdürdü:
“Topu tam oraya yerleştirdi.”
Etraftaki müşteriler nefeslerini tutmuş, bizi izliyordu.
“Top defansın ortasında oynayan adamların arkasına düştü. Hemen fırladım fakat biraz uzağa gitmişti. Şu pirinç torbalarının durduğu yere, görüyor musun?”
Alt sıradaki rafı gösteriyordu. Sonra yepyeni lacivert takım elbisesine, gıcır gıcır cilalı ayakkabılarına aldırış etmeden bir tavşan gibi fırladı. “…güm diye bir çaktım topa!”
Sol ayağıyla vurmuştu. Otuz yıl önce kalenin bulunduğu, şimdi kasanın durduğu yöne doğru çevirdik bakışlarımızı… Hepimiz topun kaleye girişini görür gibiydik. Tam pillerin ve tıraş bıçaklarının dizili olduğu yerden girmişti.
Sanfilippo sevinçle kollarını havaya kaldırdı. Müşteriler ve kasiyer kızlar coşkuyla alkışlıyordu. Neredeyse hüngür hüngür ağlayacaktım. O zamanlar Nene takma adıyla bilinen Sanfilippo, 1962’deki golü yeniden atmıştı, sırf ben göreyim diye…
Osvaldo Soriano

29 yorum:

lancey dedi ki...

bu blogun bütün postlarını koltuğa yayılıp okumak, futboldan aldığım en büyük zevklerden biri :D teşekkürler bülent abi, teşekkürler yiğiter uluğ.

The Eagle Abroad dedi ki...

geçenlerde ben de highbury sonrasini dusunuyordum durduk yere... acaba simdiki o evlerde oturanlarin cocuklarindan biri salonda footy oynarken, Thiery'nin, yada Charlie'nin yada ne bileyim herhangi baska bir Arsenal efsanesinin attigi bir golun aynisini tekrarlayabilirmi diye ic gecirmistim...

Pek tabiki yukaridkai ustatin kaleminden okumak cok daha bir keyifli oluyor, o guzel tasvirler ve betimlemeler ile... Bizim dilimiz anca bu kada donuyor iste...

necronomicon dedi ki...

bir de şu yazıları facebook için beğen değil de, paylaş butonu koysan be abi..

hasanerdem dedi ki...

muhteşem

eren kıyak dedi ki...

oraya alışveriş merkezi yapılsa bile tek dileğim eski açığın yıkılmaması oranın ayakta kalması ve güzel bi açık hava tiyatrosu gibi olması ama nerde paragöz yönetime söylesek gs bonus kart ile giriş yapılsın diye şart koyar öyle açar

Erdal Güngör dedi ki...

tekrar alkole başlasam bu acı diner mi?

Unknown dedi ki...

Selam, ne kadar konu başlığı ile ilgili ama bir konuya değinmek istiyorum. Bu stadın açılmasıyla stattaki kaliteli insan sayısını arttıracağı düşünülüyor. Baktığımızda kaliteli insan demek elinde parası olan gidip stattan loca ya da kombine satın alan insanlar oluyor 52 bin koltuktan 30 bin kombine satılmışken ve daha da fazla satmayı düşünürlerken. Yani bu demektir ki para eşittir kalite. E peki benim gibi durumu kombine alacak kadar iyi olmayan insanlar için akıllarınca jest yapılarak bilet satıslarında GS-Mobile sahibi olunması önceligi aranmıs eğer kalite buysa ben kalitesiz olmuş oluyorum bu da endüstriyel futbol olsa gerek. Kombine almak için zorlarsın ama futbolcular ve oyun onu hak etmeli! Param olamdıgında kalitesizsem stad parası olanlara hayırlı olsun, Ali Sami Yen in ruhu şad olsun...

teşekkürler :(

Unknown dedi ki...

düzeltme:

GS-Mobile değil GS-Bonus ikisi de aynı mantık ne de olsa...

Adsız dedi ki...

Sezonun ilk yarısı İnönü'de 3-1 yendiğimiz maça benimle geldiği ve o gece nezaketle bana sabrettiği için, biraz da Figo ve Raul'u dünya gözüyle izlemek için beraber gitmeyi kabul etmiştim Ali Sami Yen'e. O geriden geliş ve babamın çıkıştaki mutluluğu nasıl kazınmışsa aklıma, keşke 2008 Avrupa Şampiyonası'nda da beraber olsaydık dedim hep. Kısmet olmadı. Bana kalsa Ali Sami Bey'in bir anıtı yakışır meydana. Ama yıkılacak olan Ali Sami Yen, bana ne oluyorsa.

cunsalan dedi ki...

ağla şimdi, şimdi ağla...

sy dedi ki...

Umarim stad acilisindaki olaylarla ilgili bir yazi yazarsiniz. Eminim Besiktasli, Fenerbahceli bloglarin bile destek verdigi bu tepkiyle ilgili sizin de bir gorusunuz olacaktir.

karAkus dedi ki...

şu açılış olayıyla ilgili yazı yazılmasın mümkünse siyaset denen şey iki taraflı olarak kendine yandaş arıyor biri terbiyesizlik yapıldı diğeri aa ne güzel yaptılar densin diye goygoycu arıyor aman diyeyim futbol okumaya devam edelim şurda mümkünse...

bucho dedi ki...

Tek kelime ile harika çok teşekkür ederiz krasınız ne diyeyim ki.. şimdi kahvemi alıp tekrar tekrar okuyacağım ..

Unknown dedi ki...

abi blogu uzun zamandır takip ediyorum ama ilk defa yorum yazıyorum galiba. stad açılışını izleyemedim, tam olarak ne oldu gerçekten, her kafadan bir ses çıkıyor ve objektif bir yoruma rastlamadım henüz. aydınlatırsan sevinirim:))

Unknown dedi ki...

karAkus'a;

ben de senin fikrine katılıyorum, statta spordan çok siyaset vardı burada sadece spor olsun her zamanki gibi...

BT dedi ki...

@KarAkus
Aynen de dediğin gibi olacak.

Ekâbir dedi ki...

Blog AcetoBalsamico topa girmek zorunda. Topa girmek illa birinin formasını giymeyi gerektirmez...

Omnis determinatio est negatio dedi ki...

@KarAkus
Bu blog istediği kalabilir, buna hakkı vardır. Ama yaşam istediği gibi kalamaz, futbol da öyle. Hiçbir şey saf değildir, ve bu da güzel bir şeydir. Mücadele ve çatışmadan, en azından "bu" dünyada kendini soyutlayamazsın. Spora siyaset bulaşmasın, diye bir dilek olamaz, olmamalı; eğer ki bu "spor" çoktan lağım çukurlarında cirit atmaktaysa. Saf, ideal, el değmemiş olan, ancak Platon'un "Devlet"inde. Gerisi yalan. Saflarımızı alalım.

karAkus dedi ki...

Omnis determinatio est negatio;
tesadüfmüdür nedir bilinmez fonda cem karaca
...Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan...diyor.

beera dedi ki...

Bülent abi,

Cumartesi gecesinden beri blog'a girip, acaba olanlar hakkında yorum yapmanı,bizleri savunmanı bekledim.

Senin için önemli değildir belki ama, senin gibi içindeki Galatasaray sevgisini hayranlıkla izlediğim birinden tek kelam duymamak, okumamak çok üzdü beni.

BT dedi ki...

@Beera
Sevgili kardeşim, ben bu stad açılmadan 11 gün önce bir yazı yazmışım. Bir Başka Galatasaray başlıklı. O yazının sonuçlarını yaşadı Galatasaray.Galatasaray'ı, Galatasaray'ı yönetenler savunsun. Ben ya da başkası kimdir ki Galatasaray'ı, bir kulübü savunacak.

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kuzen larry dedi ki...

Burada son olaylarla ilgili bülent beyden saf saf yazı bekleyen arkadaşlar bir şeyin farkında değil galiba : Bülent bey çalıştığı gazete itibariyle bu toplara istese de giremez maalesef... Ha oldu da girdi muhtemelen işinden olur... hayatın gerçekleri bunlar maalesef..

sy dedi ki...

Galatasaray'i savunmaktan ziyade futbolun icine girip nemalanmaya calisan kodamanlardan bahseden bir yaziyi kastetmistim ben. Bulent Abi yanlis anlama, sen sadece spor yazsan da biz seni yine okuruz; ama ben Simon Cuper'in Football Against the Enemy'deki "Futbol asla sadece futbol degildir" sozune katiliyorum.

Ote yandan sana da hak veriyorum, ne yazik ki kuzen larry'nin bahsettigi durum cok zor.

Deniz dedi ki...

Cumartesi stadta yasananlari gormezden geliyorsak demek ki "Futbol sadece futbolmus." Daha fazlasini bir daha iddia etmeyelim.

Bir daha Boca-River arasinda yasananlari veya Barca-Real rekabetinin kokenlerini tartismayalim. Cunku "Futbol sadece futbolmus."

bss dedi ki...

BT nin birşey yazmasına gerek yok!bütün galatasaray lılar BT nin ne kadar iyi bir galatasaraylı olduğunu bilir.

bazen susup hiç birşey yazmamakda bir şeyler ifade eder,bunuda akıllı insanlar anlar...

herkezin ailesi var sorumlulukları var insanlara bazı noktalardan yakalayıp zor koşullar altında bırakmamak lazım...

saygılar.

Unknown dedi ki...

Yiğiter Uluğ geçen cumartesi aynı anektodu bizlere Kadir Has'ta anlatmıştı, benzer zamanda sizin de aklınıza düşmüş. Umarım Ali Sami Yen'in yerine ne dikilirse dikilsin, zemine denk gelen kata bu tarz tarihi olayları işaretleyen küçük plakalar vs çakılır. "Tanju Neuchatel maçındaki o efsane kavisli plaseyi tam buradan yapmıştı" şeklinde mesela. Hatta "Johnson Emre'nin kalçasından bant alarak frikiği buradan ağlara göndermişti" diye.

Sanırım bu ikinci konulmaz :)

Playful Penguin dedi ki...

Bülent Abi,
"Gölgede ve Güneşte Futbol" kitabı benim kütüphanede var, isterseniz size hediye etmek isterim?

Pencere Pervazı dedi ki...

Galatasaray'ın yeni stadının resmi adıyla ilgilenmiyorum bile, biliyor musunuz?
Orası benim için "YENİ Lami Yen". Yol tarif ederken, trafik yoğunluğundan konuşurken ya da benzer konularda, her yeri geldiğinde, arkadaşlarıma "YENİ Lami Yen'in önündeyim, 15 dakikaya geliyorum" ya da "Trafik fena YENİ Lami Yen'den tıkanma başlıyor" diyorum.
Herkes de gayet güzel anlıyor ne dediğimi. Herkes derken, taraftarı oldukları takım Galatasaray olmasa bile, anlıyorlar.
Varsın eskisinin yeri elimde olmasın, ruhu hep benimle!