3 Ekim 2010

Rijkaard&Ancelotti ve Vicdan

O kimse o... O hayatından gittiğinde beraber vakit geçirdiğin mekanlardan uzak durursun. Adaşı birine hitap etmek bile azaptır. Semtten de gidersin, şehirden de yeri geldiğinde. O "Bana her şey sana hatırlatıyor" zamanları geçmez bir türlü... O gider, başkası gelir, başka mekanlarda, başka takvimlerde hayat devam eder..
***
O giden bir daha hiç gelmeyecekse eğer... Buna katlanman gerektiğine inanmam zaman alır. Bir ayağın çukurda hissedersin. O baban ya da annen ise bir daha hiç gelmeyecek olan; bak zordur işte. Çok zor... Yerli, yersiz hüzün basar adama. Geçen de öyle oldu. Kitapçıda rafları dolanırken, durduk yere gözlerim doldu. "Şu iki kitabı hediye alırdım, severdi bunları okumayı" dedim. Bir bankanın Call Center'ından aradıklarında da olmaz mı? Niye sorarsınız ki durup dururken babamızın adını. Üstüne üstüne gelir dünya...
***
Bugün bir haber okudum. Bir cümleyi aynen aktarıyorum: "Frank Rijkaard'ın babasının 8 Ekim'de düzenlenecek cenaze töreni için daha şimdiden Hollanda'nın yolunu tutması Galatasaray'da bir "düzensizlik" yaşandığının adeta belgesi oldu."
Kanım dondu. Ben bu satırı yazanla aynı meslektenim. Vicdansızlık benim kanımı dondurur. Mesele ne Rijkaard'ın Galatasaray'daki geçmişi ya da geleceği ne de Galatasaray'da yaşanan sorunlar. Ne futbolu arkadaş! Bu dünyaya gazeteci olarak gelmiyoruz biz. İletişim fakültesi okumak da mecburiyet değil. Ben de okumadım. İster mühendis ol, ister doktor... Yapabilirsin bu mesleği, ihtiyacın olan bir klavye bir de yazacağın, kendini ifade edeceğin bir mecra. Ama önce vicdan sahibi olacaksın. İster iki satır haber yaz; ister tam sayfa köşe yazısı. O klavyenin tuşlarına basarken, vicdanının sesini dinleyeceksin...
Bu adamın babası ölmüş, cenazesi beş gün sonra... Bu adamın yas tutan annesi yok mu? Kardeşleri yok mu? Çocukları yok mu? Bu adamın babası ölmüş, bu adam babasını toprağa vermeden önce belki büyüdüğü eve kapanıp üç gün ağlayacak. Bu adam ünlü bir insan, cenazeye yüzlerce kişi gelecek, organizasyon yapmak zorunda. Bu adamın çalıştırdığı takımın hafta sonunda maçı yok, yardımcısını burada bırakmış....
***
Premier Lig'de halı gibi zeminler var mı? Var... Ancelotti'nin babası öldü dört gün önce. Ancelotti, takımı yardımcısı Wilkins'e bırakıp İtalya'ya gitti mi? Gitti... Chelsea bugün Arsenal ile oynuyor mu? Oynuyor... Adama "illa da gel takımın başına geç" dediler mi? Demediler... Ancelotti "döneceğim" dedi.
Elini vicdanına koy o satırı yazan arkadaş, sen bu patates tarlası sahalara layık değil misin?

18 yorum:

Unknown dedi ki...

futbol "yorumcu"larının, bazen futbolu hayattan daha öteye koyduğunu görmek komik oluyor gerçekten. "önce insanım sonra gazeteci" diye bir kitabı vardı emin çölaşan'ın, bunlar önce tiraj yapacak manşet peşinde koşan futbol yorumcusu, sonrasından da pek emin degilim.

twi dedi ki...

bu satirlari yazanada yazdirana da diyor insan....kim bilir kime yaranmak için bu haberi girdiler

Sedat dedi ki...

O kişi babamdı..yazıyı okudum ve gözümden iki damla yaş geldi..tek kelimeyle eline sağlık...

umutation! dedi ki...

onu yazanın bunu okuduğundan emin olmak isterdim.

mre dedi ki...

G.Saray maçı oynanırken de Rijkaard hakkındaki tweetinize aynı tepkiyi vermiştim şimdi de. Nihayet birileri futboldan önce insanın, insanı insan yapan değerlerin farkına varmış.Yahu bu adam Karabük maçına çıkmasaydı kimse tek kelime edebilir miydi? Veya şöyle sorayım "tek kelime etmeye hakkınız var mıydı?"
Hayatı futbol olan bir adamım mesleğim değil ama benim için çok şey futbol lakin insanlığımdan önce değil çok şükür. Birine bel altı vurup, arkasına geçip 2 puan alma hevesi nasıl bir mantık silsilesinin ürünüdür, hangi motivasyon onu tetiklemiştir, kanındaki alkol oranı nedir çok merak ediyorum.
Çok şükür anne babam sağ lakin her gördüğümde yüreğimi burkan şu cümleyle bitireyim "sizin hiç babanız öldü mü?"

brs dedi ki...

bu haberı okumadan onun gomlegını gıydım cok severdım o gomlegı ustunde gorunce cok yakısırdı cunku babama annem daraltmıs gıymem ıcın.... babamın gomlegı ustundeyken okudum bu satırları dedıgınz gıbı agladım yıne hıc bı zaman eskısı gıbı guclu olamıcam maalesef ellerınıze saglık....

Sıradanbirblog dedi ki...

Bunu yazanın kim olduğunu bilmiyorum. İyiki rastalamadım ve okumadım o yazıyı. Sırf Karabük maçında sahada olduğu için bile büyük bir saygıyı hak ediyor. Sırf bu yüzden bile Galatasaray taraftarları hocalrını bağırlarına basmalılar. İnsanlara saygı göstermeyi ne zaman öğreneceğiz bilmiyorum.
Özellikle spor kamuoyumuz saygısızlıkla dolu. Hiç bir şeyde ayar tutturamıyoruz. Meseala futbolcularımız ya süpermen ya kazma. Yabancı transferlerimiz en çok kullandığımız benzetme, kendilerinden bankasya liginde onlarca olduğu. Bu okuduklarım beni resmen üzdü ve moralimi bozdu. Babamıda yeni kaybettim. Bu yorumun ne kadar densiz olduğunu iliklerime kadar hissediyorum.

Junior dedi ki...

Önce insan sonra gazeteci/yorumcu/vesaire olmak gerektiğini çok kolay unutuyor bazıları. Ya da hiç bilmiyor, yoksa böyle bir şey nasıl unutulur ki? Adım gibi eminim, şimdilik tırışkadan bir saygı gösterisi için bir iki gün insanlar susacak fakat sonraki ilk Galatasaray'la alakalı problemde köşelerinden Rijkaard'a "show must go on" temalı ayar verme çabalarına başlayacaklar. Başlarım öyle şova, adamın babası ölmüş lan var mı ötesi?

tolga dedi ki...

Ruhunu şeytana satanların ne yüreklerinde ne de beyinlerinde vicdanın kırıntısı bile kalmıyor maalesef.Ve bu ülkede şeytan o kadar güçlü ki ortalık "SATICI"dan geçilmiyor.

Egé dedi ki...

Bülent Abi öyle bir tokat oldu ki bu yazı, içim titredi, ağlayamadım bile. Hala buradayken kıymetini sonuna kadar bilmem gerektiğinin farkında da olsam, babamın benden önce gideceği düşüncesi aklıma her geldiğinde darmadağın oluyorum. Eline, yüreğine sağlık...

Unknown dedi ki...

vatan gazetesi'nde geçiyor bu cümle. zamanında lincoln'e fotomontajla fenerbahçe forması giydirip taraftarın önüne atan vatan gazetesi'nde...

Yasin dedi ki...

Rijkaard daha önce ailevi nedenleri ile Galatasaray'ın başına Neeskens'i bırakıp İstanbul'dan ayrıldı. Bu defa bırakmadı. Tamamen kendi özel durumudur, ne bırakmasını, ne bırakmamasını eleştirmek hiçbirimize düşmez.
Babamı kaybettiğimde 1 hafta işe gitmiştim; izinli olduğum halde; evde ya da başka yerde duramıyordum. Ancak işim sürekli risk almayı ve karar vermeyi gerektirdiğinden; ekran başına oturmamış, pozisyon almamış, operasyonel şeylerle ilgilenmiştim.
Rijkaard muhakeme gücüne ve karar verme yetisine güvendiyse; yine diyecek birşey yok.

floridian dedi ki...

en azindan ortada boyle seylere bir tepki var. internet medyasini, blog'lari en cok bunun icin seviyorum.

cogu zaman, insana uzakta olmak bile bu kadar koyarken, insanlarin "olum"u bile anlayamamasi ne kadar aci... dunya guzel bir yer degil, ama en azindan sizin gibi sessiz kalmayanlarin var olmasi guzel.

peralta dedi ki...

eline sağlık bülent abi.

Yasin dedi ki...

söz konusu haber
http://haber.gazetevatan.com/beni-resmen-istediler/332368/5/Spor

muhtemelen erhan telli yazılmasını istemiştir tahminimce parmağı vardır bu haberde

lions dedi ki...

sizde bir gazetecisiniz ve sizin gibilerin varlığı içimizi rahatlatıyor en azından.. cunku gazete okumayı bırakalı cok oldu bu tür insanlar yuzunden yalan haberler yuzunden artık blog okuyoruz..elinize sağlık

Adsız dedi ki...

Yüreğinize, elinize ve kaleminize sağlık.

Duyarlılığınız için teşekkür ederim...

sARu dedi ki...

yüreğine sağlık abi...