24 Şubat 2009

Salı Mektupları-Okay Karacan

FUTBOL’DA ÖZERKLİĞİN TUHAF HİKAYESİ
Başbakan Sakarya’da konuşuyor, boynunda Sakaryaspor atkısı, Diyarbakır’da konuşuyor, Diyarbakırspor atkısı. Muhtemelen bundan sonra gittiği her yerde yerel takımın atkısını taşıyacak.
Ana Muhalefet lideri Adana’da konuşuyor, boynunda Adanaspor ve Adana Demirspor atkısı, İzmit’te konuşuyor Kocaelispor ve Antalyaspor atkıları. Seçime kadar böyle sürecek.
Futbol siyasetçi için her zaman parlak bir tavlama, sohbet açıp yanaşma kalemidir. Birileri parti başkalarına bunun sempatik geleceğini filan söylüyor galiba.?
Bereket artık futbolumuz bağımsız!!!!
Geçen hafta gazetelerdeki başlıklar futbolun artık bağımsız olduğunu söylüyordu. Kanun tasarısını ilgili meclis komisyonu kabul etmiş; bundan böyle futbolun yönetim ve işleyişi FİFA’nın öngördüğü şekilde TFF ana statüsü’ne bırakılıyor.
İlk özerk olduğu iddia edilen TFF genel kurulu 1988’de toplandığına göre, devlet ve siyaset vesayetinden kurtulmak için tam 21 yıl beklemişiz demektir.
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun “Biz, artık siyaset olarak bu işten elimizi, ayağımızı çektik. Futbolun yönetimini, futbolun kendi aktörlerine bıraktık.” sözleri futbol tarihimizi anlatacak belgeselin en vurucu açıklamasıdır.İnsanın aklına iki soru birden geliyor.
1) Türk devleti bu açıklamayı yapmak için niye bu kadar beklemiştir?
2) Kaybolan 21 yıl futbolumuza hangi şiddette darbe vurmuştur ?
(Öncelikle şunu belirteyim bu 21 yıllık dönem dünya futbolunun her açıdan en hızlı büyüdüğü bir periyottur.)
Birincisinin cevabını biliyoruz, siyasal iktidarlar dünyanın en güçlü iletişim kanalı olan futboldan maksimum verimi almak için asla ödün vermediler.
Çok iyi hatırlıyorum; Özal döneminde geleceğin Başbakanı olarak ismi öne çıkarılanların başında geliyordu Hasan Celal Güzel. Biz iktisat fakültesinde öğrenciydik arkadaşlarımızdan birinin babası Özal’ın çok yakınındaki teknokratlardandı ve bu nedenle ülkenin tüm gündemini neredeyse perde arkası ile günü gününe takip ediyorduk.
İşte o dönemden hatırladığım Hasan Celal Güzel’in futbolun yönetiminde batı modelini esas alma çabası verenlerin başında olduğuydu.
Güzel, yıllar sonra o dönemi bir köşe yazısı ile detaylarıyla anlatmıştır.
Türkiye’de devletin küçülüp özel girişimcinin artması için radikal icraatlar yapan Turgut Özal 1989’daki mart yerel seçimleri öncesi aldığı bir kararla futbolu direkt kendisine bağlamış; bu 21 yıllık gecikmenin başrol ismi olmuş, geleceğin başbakanı sandığımız Hasan Celal Güzel’i de oyun alanını sınırlayan çizgilerin dışına itmişti.1989’da bugünküne benzer bir komisyon tarafından Türk futbolu direkt başbakana bağlanır.Çünkü ilk seçimin galibi Özal’ın desteklediği aday Coşkun Özarı değil, kongrenin çoğunluğunun oyuyla seçilen Erdenay Oflas’dır.Yani futbolun içindekiler Özal’ın değil kendilerinin istediği adayı destekler. O dönemin özelliği zaten merkezden atamalarla herşeyin yönetileceğine inanılmasıdır.(zaten 26 Mart yerel seçimlerinde ANAP 21.48’le üçüncü parti olup tarihi çöküşü yaşar.)
İkinci sorunun cevabı için % 100 özerk futbol yönetimine 5 yıl avans vermek gerektiği kaatindeyim. Oyunun tüm kontrolü kayıtsız şartsız TFF’ye geçtiğine göre, kaynakların siyasal baskılardan uzak yeni sporcular üretmeye yönlendirileceğine inanmak zorundayız. Geçen ay TFF başkanı, "Almanya’da 6.5 milyon lisanslı futbolcu varken bizde bu rakam 225 bin" açıklaması yaptı ve ekledi Almanya’daki lisanslı Türk sayısı ise 250 bin..
Çok eski değil, Mart 2000’de Milliyet gazetesinde yayınlanan bir haberde Türkiye’de lisanslı futbolcu sayısının 1999 yılı itibariyle 537 bin olduğu bildiriliyordu.
1999’da Türkiye’de lisanslı futbolcu sayısı nüfusun % 0.8 iken, Almanya’da %7.6’dır.
On yıl sonra bugün başkanın bizzat açıkladığı rakam doğrultusunda Türkiye’de % 0.3’e gerilemişken Almanya’da %10’a çok yakındır.
Sanıyorum bu yüzden, artık Mesut Özil’in kendisi olmasa da Avrupa’lı oyuncularımızın millileştirilmesi önemlidir. Yüzde 100 özerk futbolun 225 bin olan lisanslı futbolcu sayısını ne kadar artıracağı başarısının temel göstergesi olacak. TFF bu durumun farkında olacak ki, altyapı futboluna 15 milyon euro ayrıldığı bildirildi.
Alman Futbol Federasyonu’nun sadece 2006 sonbaharında okul ve bayan futbolu için ayırdığı ödeneğin 57 milyon Euro olduğu dip notu ile tamamlıyorum..
Lisanslı sayısı en az iki katına çıkarsa, o zaman kaybolan Tuncay’lar, Arda’lar ile bu para zaten geri döner.
Hadi hayırlısı..
Okay Karacan

8 yorum:

tahtabacak dedi ki...

Avrupa sistemiyle ne alakamız var anlayamadım. AB, İngiltere ve bir çok avrupa ülkesinin yasalarında hadi futbolu geçtim 'sport' yazıp bir arayın... ne bulacaksınız veya bulamayacaksınız...
İngilterede futbola ve spora ilişkin bir yasa yoktur. Dünyada hiçbir ülkede futbola özel bir yasa yoktur...
Spora ilişkin yasaların hiçbirisi de genel kurulların yapısını belirler nitelikte değildir...

Özerkliğin ne olduğunu iyi bilmeliyiz. Eski durumdan daha geriye gidiyoruz, farkında değil kimse.

Eski şampiyonlar şu kadar, ikinci lig takımları bu kadar, şu kurum şu kadar kişiyle temsil edilir diyen bir yasanın özerkliğe nasıl bir katkısı olabilir ki??? sen güç dengelerini adaletsiz ve kaypak bir şekilde (eski yasadan bile daha kaypak bir dağıtım var yeni düzenlemede) dağıt ondan sonra bu Genel Kurulu FIFA ya bağla...

FIFA nın ne olduğu da belgeleriyle ortadayken....

Haydi hayırlısı

ozdemirmusta dedi ki...

Hemen küçük bir pencereden bakıyorum duruma;
2000 yılında -Türkiye'de futbolun her yaş kesiminin sohbetlerinde en çok konuşulduğu dönem ve de aynı zamanda babası fenerbahçe veya beşiktaşı desteklerken kendisine galatasarayı seçen çocukların çok büyük bir ivmeyle arttığı yıl- memleketimde bir semt kulubü altyapısındaydım. Yazları patates,kışları çentik tarlası gibi sahada 4 numara selex toplarla oynardık.
9 sene geçmiş; şimdilerde Çanakkale'min tüm semt sahaları suni çim ile kaplı ve çocuklar "vurdunmu attığın yere giden" adidas tolarla oynuyorlar, idman sonrası duşlarını alıyorlar..
Bunu devletin Gençlik Spor İl Müdürlüğü mü yoksa Federasyon mu yaptı bilmiyorum ama o sahaların yanından geçerken o çocukları keyif alarak futbol oynarken gördüğümde büyük mutluluk duyuyorum.

erssre dedi ki...

okaykaracan.blogspot.com

aradım memafih hala bulamadım =)

june.one dedi ki...

kulüpler şu andaki sistemde ürünlerini( naklen yayın gelirleri sponsorluk vs vs) pazarlamada özgür değiller.kulüpler birliği şu anda federasyon ne uygun görürse o parayı alır konumda.ingilteredeki sistem örnek alınmalı federasyon fazlasıyla bulaştığı akçeli işlerden elini eteğini çekmeli.haluk ulusoy döneminde olduğu gibi(galatasaray'ın federasyondan avans istemesi örneği) istediğin kulübe avans ver istediğine avans verme futbolcu antrenör transferleri olaylarına direkt gir.bizim özerklikten anladığımız bu.acilen kulüpler birliği ticari bir oluşum haline gelmeli kendi ürününü kendi pazarlamalı.

başar dedi ki...

madem konusu açılmış iletişim den çıkan şöyle de bir kitap var: http://www.iletisim.com.tr/iletisim/book.aspx?bid=1432

Murat1905 dedi ki...

Sevgili Okay abi, futbol Pincohe'nin halkı yönetmek için kullandığı 3F'den biriydi ve bu hala değişmedi, en demokrat yönetimler bile kesinlikle ellerini futboldan çekmemişken ve hatta demokrasinin beşiği denilen ABD devleti kültür emperyalizmi adına NBA'yı kullanırken bizim siyasilerin seçim konuşmalarında bukalemun gibi yerel takımların kaşkollarını takmalarını garipsemiyorum. Tabii başbakan ve muhalefet liderleri İstanbul mitinglerinde GS-BJK-FB-İBB kaşkollarını boyunlarına birlikte takarlarsa Fair-Play ödülü dahi alabiliriz. NFL ile en az 200 milyar dolarlık bir paranın döndüğü ABD bir yana futbol ile dünya genelinde dönen para tabi ki en çok siyasetin ve mafyanın ilgi alanı altındadır. Dolayısıyla bana göre 'Özerk Futbol' dünyanın çoğu ülkesinde sadece bir ütopya olarak kalacaktır. Sevgiler.

Tuner dedi ki...

amatör futbolun önü ne böyle konuşmakla açılır ne de profesyonel takım sayısını azaltarak açılır. Bugün bir futbolcu lisansını 700 tl yapan bu zihniyet amatör kulüplerin köküne dinamit koymuştur. 20 futbolcuya lisans çıkartan bir amatör kulübün sadece lisans parası için 14bin liraya ihtiyacı vardır. Bu takımın antreman sahası kira bedeli, takım forması esofmanı, antreman icin gerekli olan malzemeleri, kulüp merkezi kirası (genellikle baraka ya da depodan bozma ufak odalar) ve ulaşım giderlerini topladıgınız zaman sıradan bir amatör takımın yıllık 30bin liraya ihtiyacı oluşuyor. Bu parayı bulabilen amatör kulüpler varsa haberleşsinler ve aralarında birleşsinler derim. Birleşsinler çünkü 300bin lira bütceyle 3. ligde cirit atarlar...

Taci YALÇIN dedi ki...

Hatırladığım her yeni TFF yapılanmasında ''Futbol, siyasetten tamamiyle bağımsız olacak'' zımbırtıları duyduğuma eminim. Nedense hiçbir dönem, laftan öteye gidememiştir. Olaya en basit, en kaba yönüyle bakmak istiyorum bir de. Bu ülkede futbol, namus gibidir. Tuttuğun takım, en büyük rakibine yenildiğinde sokağa bile çıkmak istemezsin. Yani ''utanç ve gururun'' yegane kaynağıdır futbol. Hal böyleyken, yani biz böyle yetişmiş, gelecek başbakanlar da böyle yetişmiş olacağından, futbolun siyasetten ne kadar bağımsız olabileceğini, bu olabildiğince kaba bakış açısı özetleyebilir sanırım. Üst düzey telefon trafikleri, adam kayırmalar, "emredersiniz efendim" kültüründen bahsetmiyorum bile. Teşekkürler Okay abi.