26 Mart 2007

Sabaha karşı Schopenhauer

Malum milli maçlar yüzünden ligler tatil olunca kendimi dvd'ye verdim. Evet kopya dvd ne var. Ekran HD'ymiş falan hikaye tabi bu kopyalarda, piyangodan ne çözünürlük çıkarsa. Oturup öyle film eleştirisi kasamam, eleştirmen diye geçinip yazının yarısını spoilerlarla dolduran zevatı da okumam. Ben beğendim siz de izleyin diyecek halim de yok. Başkalarının Hayatı, Alamancasıyla Leben der Anderen ve Alpha Dog'u aynı gece seyrettim.Hadi tamam ikisi de harikaydı. Alpha Dog'da bizim akraba Justin Timberlake kendini oynamış zibidi neyse burada keseyim bu kadar yeter. Alejandro González Iñárritu (ki adını aynen imdb'den kopyaladım yoksa benim klavyede bu zımbırtılar yok) Amores Perros ve 21 Grams ile helal Meksikalı dedirtmiştir, hiç olmazsa Roberto Rodriguez gibi Tarantino yamaması değildir. Babil'de içimi baydı burada Hıncal Uluç tarzı film yorumlayayım hemen. Bu film çok uzun olmuş, 90 dakikada bitirmeliydi der Hıncalım. Ayşe Özyılmazel havası da kattım yazıya. Inarritu artık bu kesişen hayatlar kurgusuyla fenalık getirdi. Babel'de de iki iş yapan filminden kazandığı parayla Japonya'ya teknoloji bakmaya gitmiş ordan da bir Mısır-Fas yapmış, memleketi Meksika ile birleştirince al sana global dörtyol ağzı. Vurulan çocuğun paçası kısa gelen Adidas eşofmanı dışında bir bok kalmadı aklımda filmden. Bu kurgu o kadar moda olmuştu ki Burak Göral, Gece 11:45 diye rezalet bir senaryo fışkırtmıştı o gazla. Üstelik başrolde Feridun Düzağaç. Evet itiraf ediyorum onca yıllık arkadaşımın dvd dükkanı var, ne ayak bu Türk filmi diye aldım ve seyrettim. Her aşırı şiddet içeren filmi A Clockwork Orange'ı andırıyor diye şıttıranların basitliğine düşmeyeyim ama adı geçen Türk filmi Inarritu'ya saygılarla filmdir.Gelelim dün gecenin aslan filmine. Sabaha karşı seyrettim pakette kaç sigara kaldı telaşıyla. Gürcü yönetmen Gela Babluani ki kendisi daha çok çömez; Tzameti -gürcü dilinde 13 demekmiş- de iyi iş çıkartmış bir ilk film için. Hoş babası da yönetmenmiş. Sinan Çetin gibi aileyi oynatmış, kardeşi de başrolda zaten. Film, insan hayatı üzerine oynanan bahisler üzerine kurulu diyeyim Mahmut abi sen de o zaman bu da Intacto 'yu andırıyor de. Filmden bana kalan Alman filozof Arthur Schopenhauer'e yapılan göndermedir, hadi onunla bitireyim. Bahis yapan, bahis yaptığı kendi elemanına düello öncesinde gider ayak der ki: You are born and you die. There is nothing else. You are a descendant of Schopenhauer, you know this.
Gazın Allah'ını vermişsin bre namussuz...

1 yorum:

Ortega dedi ki...

Abi, millet yatıyor kalkıyor Iñárritu diyor bu aralar. Tarantino bu kadar sahiplenmemişti bazı entellektüel pipiler ve kukular tarafından. Babel beni de baydı aynen dediğin gibi, keza kesişen hayat hikayeleri mefhumu da, ama yine de vasatın üstündedir bu film. Belki de yönetmenin hatrına yapılmış bi yorum oldu ama vaziyet böyle. Brad Pitt ve Cate Blanchett izlediğim en kötü çiftler listesinin üst sıralarında yer almayı hak ediyorlar,bunu da demeden edemedim.

Bir yapımın kült film olması için en gerekli olan şeylerden biri olan mastürbasyon sahnesi bulunma zorunluluğu bu filmde de es geçilmemiş yine. Bir kenara yazalım.